"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Uzunköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/09/2011
NUMARASI : 2011/228-2011/247
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı A.. K.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, davalı A.. K.. adına tapuda kayıtlı olan.. Köyü 223 ada 20 sayılı parselin asliye hukuk mahkemesinin 2009/38 D.İş sayılı tespit dosyasındaki bilirkişi A.Z.. T...'ın 20.10.2009 tarihli raporunda (A) harfi ile işaretli 45574,01 m² yüzölçümlü bölümünün orman bitki örtüsü ile kaplı, özel mülkiyete konu olmayacak dere yatağı olduğunu ileri sürerek, bu bölüme ilişkin tapunun iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescilini veya dere yatağı olarak tescil harici bırakılmasını istemiştir.
Mahkemece, taşınmazın tapu kaydının 3083 sayılı Kanun hükümlerine göre arazi toplulaştırması sonucu idarî kararla oluştuğu, idarece yapılan veya yaptırılan toplulaştırma işlemi idarî yargı yerinde açılacak bir dava ile iptal ettirilebileceğinden davanın idarî yargının görevine girdiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmekle Dairece bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29/11/2010 gün ve 2010/12202 E. - 14785 K. sayılı bozma kararında özetle; “mahkemece, dava konusu taşınmazın tapu kaydının oluşumuna esas teşkil eden toplulaştırma işlemlerinin idarî yargı çevresini de kapsayacak şekilde kesinleşmiş olduğu ve bu işlemlerin idari yargı yerinde dava açılarak bozulmadıkça hukukî varlıklarını koruyacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de,
Dava, 223 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının oluşumuna esas toplulaştırma veya derecelendirme işleminin iptali değil, mülkiyet hakkına dayanılarak tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir. Başka bir anlatımla; davacı Hazine, 3083 sayılı Kanun uygulamasının ya da toplulaştırma işlemlerinin yanlış veya kanuna aykırı yapıldığından iptalini istemeyip, toplulaştırma işleminden önce mevcut olan mülkiyet hakkına dayalı olarak tapu sicilinin düzeltilmesini istenmektedir. Medenî Kanunun 1025. - 1027. (933. - 935.) maddeleri gereğince ilgililerin yazılı bildirimleri dışında, kural olarak mülkiyetin belirlenmesine ilişkin tescil, tapu iptali tescil gibi tapu sicilinde değişiklik yapmayı gerektiren davalara bakma görevi adli yargı yerine aittir. Çünkü adli mahkemelerin kararı olmadan tapu sicilinde değişiklik yapılamaz. Bu nedenle, bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenenler, tapu sicilinin düzeltilmesini özel hukuk hükümleri uyarınca adli yargı yerinde dava edebilirler.
Temelinde özel mülkiyete konu olamayacak meralar, ormanlar, kıyılar, dere ve nehir yatakları gibi Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamu malı niteliğindeki taşınmazlar 3083 sayılı Kanun hükümlerine, arazi toplulaştırma işlemine tabi tutulamaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.1997 gün ve 1997/1-655-1003 sayılı kararında da kabul edildiği gibi
(İdarî mercilerin kanundan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları karar yok hükmünde olup, buna dayanılarak yapılan tescil de yolsuz tescil niteliğindedir.) Arazi toplulaştırma işlemi de idari bir işlemdir. Toplulaştırma işleminden önce kadastral parselde mevcut hak aynen toplulaştırma parseline yansıtılması gerekir. Yansıtılmamışsa bu usulsüzlük adli yargıda dava konusu edilebilir. H.G.K.'nun 30.05.2007 gün ve 2007/1 - 319 - 324 sayılı kararı ile "3083 sayılı Kanun hükümlerine göre arazi toplulaştırmasının yapılmasından önce taraflar arasındaki kesin hükmün toplulaştırma sırasında gözönünde bulundurularak işlem yapılması gerekir. Aksi takdirde toplulaştırma sonucu (idarî yolla) oluşturulan tapu kaydı yolsuz tescil niteliğindedir" gerekçesiyle toplulaştırma sonucu davalı adına tescil edilen tapu kaydının iptaline dair adli yargıda verilen karar oybirliği ile onanmıştır. Yine Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2009 gün ve 2009/8-59-106 ile 23.06.2010 gün ve 2010/8-283-340 sayılı kararlarında da "i