"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Soma İş Mahkemesi
K A R A R
A)Davacı İstemi;
Davacılar vekili dava dilekçesi ile müvekkillerinin murisi olan ...'ın 13/05/2014 tarihinde meydana gelen Soma maden kazasında vefat ettiğini, davalıların kusurlu olduklarını, davacıların bu olay nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek davacılar anne ve baba için 1.000,00'er TL maddi, 200.000,00'er TL manevi, davacı kardeş için 200.000,00 TL manevi, davacılar dede ve babaanne için 50.000,00'er TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
B)Davalıların Cevapları;
Davalı T.K.İ Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde usule ilişkin itirazlarında; davacı tarafın muvazaa iddiası ile mütevefanın diğer davalı ... Kömür A.Ş'de çalışmaya başladığı tarihten itibaren Ege Linyit İşletmeleri Müessesesi işçisi olduğunun tespiti ile destekten yoksun kalma tazminat miktarının hesaplanmasına ilişkin talepleri ve ücret niteliğindeki tüm talepleri yönünden zamanaşımı def'inde bulunduklarını, müvekkili kurum ile müteveffanın çalıştığı müteahhit arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin mevcut olmadığını, müvekkili kurumun ihale makamı olarak ihale konusu işi bir bütün olarak ihale ettiğini, ihale ile vermiş olduğu işin yürütümünün sözleşmeye uygun olarak yapılıp yapılmadığını kontrol etme yetkisinin ise projenin uygulanmasına yönelik olup doğrudan işe ve işçilere müdahale anlamına gelmediğini, Alt İşverenlik Yönetmeliği'ndeki ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesindeki asıl ve alt işverenlik şartlarının olayda gerçekleşmediğini, bu nedenle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, esasa ilişkin cevaplarında ise; T.K.İ Kurumu'nun kendi linyit üretimi yanında ülkenin kömür ihtiyacına binaen ve 2172 sayılı Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun ile Kurumlarına devredilmiş olup da 2840 sayılı Kanun ile Kurum uhdesinde kalan ve ruhsatlarının devrinin yasal olarak mümkün bulunmadığı maden sahalarında koordinatları belirli alanlarda üçüncü kişilere rödövans ve hizmet alımı yöntemlerini kullanarak işlettirme yaptırdığını, müvekkili kurum tarafından yapılan hizmet alımlarının ihale Kanunu kapsamında gerçekleştirildiğini, TKİ Kurumuna
bağlı ELİ Müessesi Müdürlüğü'nün Eynez yeraltı sahasında kömür üretimi konusunda 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında açık ihale yöntemiyle yapılan ihale sonucundaki TKİ Kurumu ile Park Teknik Elektrik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş arasında 27.07.2006 tarihinde imzalanan ve daha sonra 30.10.2009 tarihli protokol ile Soma Kömür İşletmeleri A.Ş'ye devredildiğini, devir sözleşmesine göre de; anılan ocakta iş güvenliği yönünden her türlü tedbirin alınmasından Soma Kömür İşletmeleri A.Ş'nin sorumlu olduğunu, kaldı ki kontrol teşkilatının iş güvenliğine yönelik kontrol yapma yeterliliğinin ve yetkisinin bulunmadığını, bu konudaki yetkinin 6331 sayılı Kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş müfettişlerine verildiğini, sunulu nedenle iş programı ve uygulama projesinde değişikliğe gidilmesi için uyarı yapılmadığını, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na karşı her türlü sorumluluğun ilgili firmaya ait olduğunu, ilgili Bakanlık iş müfettişlerince yapılan teftişler sonucu düzenlenen raporlarda da doğrudan yüklenicinin muhatap alındığını, iş emniyetiyle ilgili hususlarda kurumlarının hiçbir zaman ilişkilendirilmediğini, şimdiye kadar yapılmış denetimlerde ocağın projesi, tasarımı, üretim planlaması ve havalandırma sistemlerinin tamamen bilimsel verilere uygun olarak düzenlendiğinin konuyla ilgili denetleyici kurullar tarafından tespit edildiğini, Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin çalışanların kazaya uğramaları başlıklı 43.maddesinde her türlü tazminat sorumluluğunun yükleniciye ait olacağının açık ve net bir şekilde belirtildiğini, manevi tazminatın miktarı takdir edilirken olayın oluş biçiminin, müteveffanın yaşı ve kusur oranları ile tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir miktara hükmedilmesi gerektiğini belirterek işbu davanın öncelikle husumet yönünden olmaz ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve .... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu maden kazasının meydana geldiği maden ocağının işletmesinin müvekkillerinden Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'ye ait olduğunu, diğer müvekkili Soma Holding AŞ.'nin taraf ehliyeti bulunmadığından davanın husumet yönünden reddini talep ettiklerini, meydana gelen maden kazasının oluş sebebinin henüz tespit edilemediğinden şu aşamada bir suçlamadan bahsedilemeyeceğini, müvekkil şirket ile T.K.İ. arasındaki sözleşmenin muvazaaya dayanmadığını, müvekkil şirketin iş sağlığı ve güvenliği konusunda işçilerine gerekli eğitimleri verdiğini, çalışan her personele iş güvenliği için gerekli olan tüm malzemelerin temin edildiğini, düzenleyici önleyici faaliyet kontrollerinin yapıldığını, gerekli risk değerlendirme çalışmalarının yapıldığını, gerekli sayıda iş güvenliği ve sağlığı uzmanının görevlendirildiğini, tanık anlatımları ile güvenlik tedbirlerinin alındığının ispatlandığını, ayrıca kamu kurumları tarafından gerekli denetimin yapıldığını ve yapılan denetimlerde bir noksan tespit edilmediğini, savcılık tarafından yürütülen soruşturma dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının felaketi özlenir hale getirecek nitelikte fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
"1-Davanın .... husumet nedeniyle REDDİNE, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve ... açısından KISMEN KABULÜ ile;
2-100.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...' a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-100.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...' a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-40.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...' a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
5-20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...' a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
6-20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...' a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
7-Davacılar ... ve ... için talep edilen maddi tazminat taleplerinin feragat nedeniyle REDDİNE,"
GEREKÇE
"Söz konusu dava iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun manevi tazminat başlıklı 56. maddesinde;
"Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir." hükmü yer almaktadır.
Aynı sayılı yasanın sebeplerin yarışması başlıklı 60. maddesinde; "Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir." hükmü yer almaktadır.
Aynı sayılı yasanın 61. maddesinde ise; "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır." hükmü yer almaktadır.
Aynı sayılı yasanın 163. maddesinde; “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.” denilmektedir.
6100 S. HMK.'nun 282. maddesinde; "(1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." denilmektedir.
6102 S. TTK.'nun 209. maddesinde; "(1) Hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur." hükmü yer almaktadır.
6100 S. HMK.'nın 307. maddesinde, "Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. “ denilmiş,
Aynı sayılı yasanın 309. maddesinde ise, “(I)Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.
(II)Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
(III)Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.
(IV)Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. “ hükmü yer almaktadır.
310. maddede , “Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir” denilmiş olup, 311. madde ise, “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” denilmektedir.
Mahkememizce; Davalı TKİ ve Soma Kömürleri A.Ş. ile imzalanan hizmet alım sözleşmesi, devir protokolü, iş yeri özlük dosyası, Soma Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014/1567 Hz. sayılı dosyası getirtilmiş, tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yaptırılmış ve tarafların göstermiş olduğu tanıklar dinlenmiştir.
Kazaya ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından düzenlenen rapor dosyamız içerisine alınmış olup, üzerinde yapılan incelemede özetle; Kazanın 5510 S.Y.'nın 13/1-a maddesi uyarınca iş kazası olduğu, meydana gelen kazada kazaya maruz kalan sigortalıların kusurunun bulunduğuna dair her hangi bir tespit yapılamadığının belirtildiği görülmüştür.
Soma Cumhuriyet Başsavcılığı'na ait soruşturma dosyası içerisinde yer alan bilirkişi raporu üzerinde yapılan incelemede özetle; 27 başlık altında iş verenin, iş veren vekillerinin, teknik nezaretçinin, iş güvenliği uzmanlarının, bir kısım şirket çalışanlarının, TKİ yetkililerin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İş Müfettişlerinin, Migem kontrol ve denetleme elemanlarının asli ve tali kusurlu olduklarının belirtildiği, buna karşılık söz konusu kazada hayatını kaybeden işçilerin herhangi bir kusurlarının bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.
Mahkememizde aynı nedene dayalı olarak açılan 2014/643 E. sayılı dava dosyası kapsamında alınan 9 kişilik bilirkişi raporunda, Prof. Dr. Gündüz Ökten, Prof. Dr. Cengiz Kuzu, Prof. Dr. Nurdil Eskin, Prof. Dr. Ahmet Faik Mergen, Yrd. Doç. Dr. Veysel Özbulur, Abdullah Akbaba ve Ekrem Gölpınar imzalı çoğunluk görüşüne göre, iş veren Soma Kömür İşletmeleri A.Ş' nin %70, ruhsat sahibi Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünün %15, MİGEM' in %10, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının %5 oranında kusurlu olduğu, Prof. Dr. Nuh Bilgin ve Prof. Dr. Yüksel Örgün Tutay tarafından hazırlanan ayrık görüşte ise; İş veren Soma Kömür İşletmeleri AŞ.' nin %50, ruhsat sahibi Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünün %30, MİGEM'in %10, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının %10 oranında kusurlu olduğu, A Sınıfı iş güvenliği uzmanı Ekrem Gölpınar tarafından çoğunluk raporunda Çalışma ve Sosyal ve Güvenlik Bakanlığına kusur verilen kısıma katılmadığı, hem çoğunluk hem ayrık raporlarda müteveffaların meydana gelen iş kazasında her hangi bir kusurlarının bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, dava ve cevap dilekçeleri, taraf vekillerinin mahkememizce alınan beyanları, taraf tanıklarının beyanları, bilirkişi raporu, Soma Cumhuriyet Başsavcılığı ve Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait dosya içerikleri, tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırması ile dosya içerisinde bulunan diğer tüm bilgi ve belgelerin hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda, her ne kadar davalılar söz konusu olayın meydana gelmesinde kendilerinin herhangi bir kusuru bulunmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olsalar da, gerek mahkememize ait 2014/643 E. sayılı dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda, gerek Soma Cumhuriyet Başsavcılığı'nca alınan bilirkişi raporunda ve gerekse de Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda davalıların kusurlu oldukları belirtilmiştir. Her ne kadar mahkememize ait 2014/643 E. sayılı dava dosyası kapsamında 9 kişilik bilirkişi heyetinden alınan kusur raporunda kusur oranları konusunda muhalif görüşler yer alsa da, 6100 S. HMK.'nın 282. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere hakim bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe takdir edecektir. Mahkememize ait 2014/643 E. sayılı dosyası içerisinde yer alan bilirkişi raporundaki çoğunluk görüşünün somut olaya ve dosya kapsamına uygun olması ve ayrıca dosya içerisinde yer alan Soma Cumhuriyet Başsavcılığı'nca alınan rapor ile TBMM. Meclis Araştırma Komisyonu raporu ile paralel olması karşısında söz konusu çoğunluk görüşü mahkememizce kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
.../...
Her ne kadar söz konusu bilirkişi raporunda davalılar TKİ. Genel Müdürlüğü, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. yanında dava dışı MİGEM ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'na da toplamda 15 oranında kusur izafe edilmiş olsa ve MİGEM ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı dosya kapsamında taraf olmadıkları için söz konusu kişilerin %15'lik sorumluluklarının kapsam dışı tutulması gerektiği düşünülebilecek olsa da, Yargıtay 21. HD.'nin 24.06.2014 Tarih ve 2014/7716 E., 2014/14885 K. sayılı kararında haklı olarak belirtildiği üzere; "...Dava dilekçesinde olay anlatılarak trafik kazasının oluşumunda davacı murisinin katılımının bulunmadığı üçüncü kişi ile içerisinde bulunduğu araç sürücünün eylemleri ile kazanın meydana geldiği açıklanmış ve üstelik davalıya belli oranda bir kusur atfetmek suretiyle iddiasını da sınırlamamış ve sonuçta (fazlaya ait talep haklarını saklı tutmak suretiyle) zararının tümünü davalıdan istemiştir. Artık burada, davacıların davalıdan gerçekleşecek kusur oranında bir talepte bulunduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Davacıların kendilerinin tamamen kusursuz olduğundan söz ederek zararlı sonucu meydana getiren müteselsil borçlular aleyhine açtığı bir davada zararının tümünü talep etmesi, örtülü olarak değil, aksine mülga BK.'nun 142. maddesinde öngörülen teselsül kuralına açık bir şekilde dayandığının belirgin bir kanıtıdır; bu gibi durumlarda, müteselsilen sözcüğünün dava dilekçesinde kullanılmamış olması sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca davada teselsül kuralına dayanıldığı gözetilerek, dava dışı üçüncü kişinin kusuruna düşen zarardan da istihdam ettiği işçisinin zararın ortaya çıkmasındaki müşterek kusuru nedeniyle davalı işverenin sorumlu olduğunun kabulü gerekir". Söz konusu dosya kapsamında davacıların talebinin sadece davalıların kusuru ile sınırlı olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. Tam tersine dava dilekçesinden davacıların davalılar dışındaki kişilerin sorumluluklarına karşıda davalıların müteselsil sorumluluğuna başvurdukları anlaşılmaktadır. Bu sebeple söz konusu kurumlar hakkında dava açılmamış olsa da, dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporundan söz konusu kurum ve kuruluşların hepsinin söz konusu kazanın meyda gelmesinde kusurlu oldukları bu sebeple 6098 S TBK.'nın 61. maddesi gereğince haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda 6098 S. TBK.'nun 163/I. maddesi gereğince zarar gören alacaklılar borcun tamamını diledikleri borçludan, bu kapsamda bilirkişi raporunda kusuru olduğu belirtilen kişilerin herhangi birinden talep edebilir.
Davacı taraf her ne kadar ...' nin tehlikeli işletme işleten, TKİ' nin ruhsat sahibi olması nedeniyle TBK.'nun 71. maddesine göre tehlikeli işletme maliki olması nedeniyle kusursuz sorumlu olduklarını belirtmiş ise de; TBK.'nun 60. maddesinde, bir kişinin sorumluluğunun birden çok nedene dayanması durumunda hakimin zarara görene en iyi giderim imkanı tanıyan sorumluluk sebebine göre karar vereceği düzenlenmesinin yer aldığı, somut olay açısından aldırılan bilirkişi heyeti raporunda davalı ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ile TKİ' nin ve diğer dava dışı kişilerin kusurlu olduklarının belirtildiği, müteveffaya her hangi bir kusur yüklenmediği, davacı tarafın dava dilekçesinde müteselsil sorumluluğa dayanıldığı, bu durumda davacı tarafın zararının tümünden davalı ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ile TKİ' nin sorumlu tutulabileceği, davacıların zararlarının en iyi, kusur sorumluluğu esasına dayanılarak giderilebileceği anlaşıldığından kusursuz sorumluluk ve asıl iş veren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu hususlarının tartışılmasında tarafların hukuki faydası olmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı taraf 6102 S. TTK.'nın 209. maddesi kapsamında davalı ...'in de sorumluluğu yoluna gitmiş olsa da, 6102 S. TTK.'nun 209. maddesinin uygulama alanı bulabilmesi için; "...TTK.'da 209. maddede ortaklıklar topluluğunda güvenden doğan sorumluluk düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, hakim ortaklık, topluluk itibarının, topluma ve tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hallerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur...TTK 209 düzenlemesi dikkate alındığında sorumluluğun şartları bakımından şunlar söylenebilir.
.../...
8) ...bağlı ortaklığın sorumluluğu bir haksız fiile dayanıyorsa, bu halde hiçbir şekilde hakim ortaklığın güven sorumluluğuna dayanılamaz. Çünkü bu tür sorumluluğun (güven sorumluluğunun) ortaya çıkması için, işlem temelli bir temasın bulunması zorunludur" (Ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. Oruç Hami ŞENER, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, 2015/II, sf. 191-197). Söz konusu açıklamalardan da anlaşılabildiği üzere TTK. 209'nun söz konusu olayda uygulanması mümkün değildir. Çünkü öncelikle söz konusu olay bir haksız fiil sorumluluğudur. Yukarıda açıklandığı üzere haksız fiil sorumluluğuna ilişkin olarak güven sorumluluğuna başvurulamaz. İkinci olarak taraflar arasındaki ilişki bir hizmet ilişkisidir ve hizmet ilişkilerinde söz konusu hükmün uygulanması mümkün değildir. Ayrıca söz konusu maddenin gerekçesine bakıldığında; "...Bu sebeple sorumluluğun merkez şartı, "itibarın kullanılması"dır. Kullanma yoksa, sadece topluluğa "mensubiyet", sorumluluğu doğurmaz. Her şirketler topluluğu hükmün kapsamında değildir. Bir topluluğun kapsama girebilmesi için itibarının topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaşmış olması gerekir. Bu da somut olaya göre belirlenir." denilmektedir. Doktrinde ise, "...Güvenden kaynaklanan sorumluluk deyince, sorumluluğun kaynağı, hakim ortaklığın, topluluğa duyulan genel güveni kullanarak, karşı tarafta (yani bağlı ortaklıkla işlem yapan üçüncü kişide) somut duruma ilişkin bir takım inanç ve beklentiler uyandırması, ancak bunları karşılamaması ve karşı tarafı zarara uğratmasıdır. Yani burada soyut değil, somut güven korunmaktadır. Yoksa burada sorumluluğun kaynağı, toplumun ve tüketicilerin itibarlı ortaklık topluluklarına duyduğu, onların daima dürüst davranacaklarına, kaliteli hizmet sunacaklarına ilişkin güven değildir. Dolayısıyla bağlı ortaklığın alacaklıları, hakim ortaklığın, kendilerine yönelik özel ölçüde güven sağlamaya, somut beklenti uyandırmaya elverişli davranış ve açıklamalar olmaksızın, salt bağlı ortaklığın ticari itibarı yüksek bir ortaklıklar topluluğuna dahil olması gerekçesine dayanarak ondan tahsil edemedikleri alacaklarını hakim ortaklıktan talep edemezler." (Ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. Oruç Hami ŞENER, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, 2015/II, sf. 191-197). Somut olayda Soma Holding'in davacılara ve kök murisine karşı böyle bir güven uyandırdığına dair herhangi bir somut veya soyut delil bulunmadığı gibi, dava ve beyan dilekçelerinde de bu yönde herhangi bir iddia dahi bulunmamaktadır. Bu sebeplerle .... bakımından TTK. 209'da düzenlenen Güven Sorumluluğuna ilişkin talebin şartları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca söz konusu davalının dosya içerisinde yer alan kusur raporundan anlaşıldığı üzere söz konusu olayın meydana gelmesinde herhangi bir sorumluluğu da bulunmadığı anlaşıldığından söz konusu davalı bakımından davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Her ne kadar davalı taraf ceza dosyasının (Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait 2015/81 E. sayılı dosyanın sonucunun beklenmesini talep etmiş olsa da, ceza mahkemeleri tarafından verilen kararların hukuk mahkemelerine etkisi hususu Anayasa Mahkemesi' nin 2013/4701 başvuru numaralı, 23/01/2014 karar tarihli kararında değerlendirilmiş olup, söz konusu karara göre; "...58. Hukuk ve ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan, ceza mahkemesi kararları, hukuk davaları için kural olarak kesin hüküm oluşturmaz. Haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davalarını çözmek bütünüyle hukuk hâkiminin görevi içindedir. Bir "bekletici sorun" iddiası karşısında kalan hâkimin, görevi dışındaki bu iddianın mutlaka görevli mahkemede çözülmesini bekleme yükümlülüğü yoktur. Kendisi de birçok durumlarda ileri sürülen hususu karara bağlayabilir. Kaldı ki, mülga 818 sayılı Kanun'un 53. maddesi gereğince hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararıyla bağlı ise de, maddi olayı tespit etmeyen beraat kararı hukuk hâkimini bağlamaz. Onun için hukuk hâkimi, topladığı deliller doğrultusunda karar verebilir. Ceza mahkemesinin delilleri tespit ve takdiri ile hukuk mahkemesinin delilleri tespit ve takdirinin farklı olmasının bir sonucu olarak, bir olayda sebep sonuç bağı bulunmadığı