Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/813 Esas 2016/8145 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2014/813 E.  ,  2018/285 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Ceza Dairesi

Sanık ...'un beş ayrı irtikap, sanık ...'ın rüşvet ve yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçlarından beraatlerine ilişkin, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 24.09.2014 gün ve 8-7 sayılı hükümlerin, katılan Maliye Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istemli 11.12.2014 gün ve 8-7 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
Sanık ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, itiraz merciince itirazın reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup temyizin kapsamına göre inceleme, sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanık ... hakkında beş ayrı irtikap, sanık ... hakkında da rüşvet ve yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçlarından kurulan beraat hükümlerinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle;
1- Sanıklardan ... hakkında yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçundan kurulan hükmü Maliye Bakanlığının temyiz etme hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı,
2- Her iki sanık hakkında tüm suçlardan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı,
Hususlarının ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
1- Sanıklardan ... hakkında yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçundan kurulan hükmü Maliye Bakanlığının temyiz etme hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığının incelenmesinde;
İncelenen dosya kapsamından;
Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 20.09.2010 gün ve 189-239 sayı ile; suç tarihlerinde ikisi de birinci sınıf hâkim olup İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan sanık ... hakkında beş ayrı irtikap suçundan, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan sanık ... hakkında da; adli tatilde geçici yetkili mahkeme başkanı sıfatıyla yargılamasına katıldığı İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2008/236 Esas sayılı davada, temin ettiği haksız menfaat karşılığı tutuklu sanık ...’un salıverilmesine karar verdiği iddiasıyla rüşvet alma suçundan, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve yargılama yapan heyete dahil olmadığı 2007/375 Esas sayılı davada da, elde ettiği haksız menfaat karşılığında tutuklu sanıkların salıverilmelerini sağlamak için mahkeme başkanı sanık ...’la bağlantı kurduğu iddiasıyla yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçundan son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Özel Dairece, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca davanın Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğüne bildirilmesi üzerine Maliye Bakanlığı vekilinin 18.06.2012 havale tarihli dilekçesiyle, sanıkların adlarını yazıp atılı suçları da “irtikap, rüşvet almak” şeklinde belirterek davaya katılma isteminde bulunduğu,
Özel Dairece 19.09.2012 tarihinde yapılan oturumda, suçtan zarar görme olasılığı bulunduğundan bahisle Maliye Bakanlığının irtikap ve rüşvet suçlarından davaya katılmasına karar verildiği, yapılan yargılama sonucunda da atılı suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verildiği,
Katılan Maliye Bakanlığı vekilinin 17.10.2014 havale tarihli temyiz dilekçesinde ise; sanıkların adları ve temyize konu suçlar arasında irtikap ve rüşvet alma suçlarının yanında “yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama” suçu da yazılarak beraat hükümlerinin temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için konuya ilişkin kanuni düzenlemelerin ve kavramların incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, aynı Kanunun 17. maddesinde belirtilen; bu Kanunda düzenlenen suçlar, 4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılan suçlar ve irtikâp, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında açılan davaların Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğüne bildirileceği, Maliye Bakanlığı avukatının yazılı başvuruda bulunması hâlinde Maliye Bakanlığının başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanacağı açıkça hüküm altına alınmıştır.
Bununla birlikte, 5237 sayılı TCK'nun suç tarihinde yürürlükte bulunan "Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama" başlıklı 255. maddesi; "Görevine girmeyen ve yetkili olmadığı bir işi yapabileceği veya yaptırabileceği kanaatini uyandırarak yarar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır" şeklinde iken, suç tarihinden sonra 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 89. maddesiyle "Nüfuz ticareti" başlığıyla;
“(1) Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle, haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kişinin kamu görevlisi olması halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır. İşinin gördürülmesi karşılığında veya gördürüleceği beklentisiyle menfaat sağlayan kişi ise, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Menfaat temini konusunda anlaşmaya varılması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(3) Birinci fıkrada belirtilen amaç doğrultusunda menfaat talebinde bulunulması ve fakat bunun kabul edilmemesi ya da menfaat teklif veya vaadinde bulunulması ve fakat bunun kabul edilmemesi hallerinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(4) Nüfuz ticareti suçuna aracılık eden kişi, müşterek fail olarak, birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(5) Nüfuz ticareti ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü gerçek kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilileri, müşterek fail olarak, birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
(6) İşin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunmanın müstakil bir suç oluşturduğu hallerde kişiler ayrıca bu suç nedeniyle cezalandırılır.
(7) Bu madde hükümleri, 252 nci maddenin dokuzuncu fıkrasında sayılan kişiler üzerinde nüfuz ticareti yapılması halinde de uygulanır. Bu kişiler hakkında, Türkiye'de bulunmaları halinde, vatandaş veya yabancı olduklarına bakılmaksızın, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır" biçiminde değiştirilmiştir.
Maddenin ilk hâlinde suç, ancak kamu görevlisi tarafından işlenebilen bir suç olduğundan fail yönüyle özgü suç olarak kabul edilmişken, 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle her gerçek kişinin suçun faili olacağı kabul edilmiş, failin kamu görevlisi olması, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak hüküm altına alınmıştır.
6352 sayılı Kanun ile maddede yapılan değişiklikle suç, rüşvet suçu gibi bir karşılaşma suçuna dönüştürülmüş, işinin gördürülmesi karşılığında veya gördürüleceği beklentisiyle menfaat sağlayan kişi de suçun faili olarak kabul edilmiştir.
Söz konusu değişikliğin gerekçesinde; önceki düzenlemenin, kamu görevlisi olmayan ve fakat kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle menfaat temin eden kişilerin cezasız kalmasına neden olduğu, bu gibi durumlarda bir aldatma söz konusu ise, sorunun dolandırıcılık suçu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, ancak, aldatma olmadan da “nüfuz ticareti” yani yetkili olmadığı bir işten yarar sağlama olgusunun gerçekleşebileceği, bu gibi durumların yaptırım altına alınabilmesi için madde hükmünün başlığıyla birlikte değiştirildiği belirtilmiştir.
Nüfuz ticareti suçunun her iki düzenleniş biçiminde de faile yarar sağlayan iş sahibi meşru zeminde olmadığının bilincindedir. Çünkü hukuka uygun ya da aykırı bir işi yaptırmak için kamu görevlisine yarar sağlamanın hukuka aykırı olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu durumda faile yarar sağlayan kişi mağdur değildir. Bu suçta iş sahibinin sağladığı yarar hukuka aykırı bulunmakta ve müsaderesi gerekmektedir (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt V, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 7202-7203). Her iki düzenlemede de suçun mağduru, kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olmaktan bahisle, haksız bir işin gördürülmesi için girişimde bulunularak, güvenilirliği ve işleyişi tehlikeye veya zarara sokulan kamu idaresidir (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Millete ve Devlete Karşı Suçlar, US-A Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara 2016, s. 63). Dolayısıyla bu suçta yapılan yeni düzenlemede de kanun koyucunun yeni veya farklı bir mağdur öngördüğü söylenemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Katılan Maliye Bakanlığı vekilinin davaya katılma iradesinin açıkça sanık ...'a atılı irtikap suçları ile sanık ...'a atılı rüşvet suçuna yönelik olması, Özel Dairece de sadece isteme konu olan bu iki suç yönünden davaya katılma kararı verilmesi, sanık ...'a atılı yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçunun 3628 sayılı Kanunda sayılan ve Maliye Bakanlığının davaya katılma hakkının bulunduğu suçlardan olmaması, Özel Daire kararında sanık ...'a atılı bu suça konu eylemin 3628 sayılı Kanunda sayılan başka bir suçu da oluşturmaması, bu suç ile korunan hukukî değer itibarıyla Maliye Bakanlığının suçtan doğrudan doğruya zarar görmesinin de söz konusu olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; katılan Maliye Bakanlığı vekilinin, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/375 Esas sayılı davaya konu eylemi yönünden sanık ...’a atılı yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçundan verilen beraat hükmünü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, katılan Maliye Bakanlığı vekilinin, sanık ... hakkında yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama (nüfuz ticareti) suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
2- Sanık ... hakkında irtikap suçlarından, sanık ... hakkında da rüşvet suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının incelenmesinde;
A) Giriş ve Genel Bilgiler
Suç tarihlerinde her ikisi de birinci sınıf hâkim olan sanıklardan ...’un İzmir Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, sanık ...’ın da İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığı,
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubunda, bir kısım avukatların örgütlü bir şekilde İzmir F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan tutuklularla temas kurup salıverilmeleri hususunda para talep ettikleri, aksi takdirde salıverilmelerinin mümkün olmadığını söyleyerek baskı kurdukları iddiaları üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/48 sayılı dosyasında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği belirtilen diğer suçlarla ilgili olarak soruşturma başlatıldığı, yürütülen soruşturma kapsamında bazı avukatlar ile onların eylemlerine iştirak ettiği iddia edilen diğer kişiler hakkında farklı tarihlerde iletişimin tespiti, denetlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme kararları alındığı,
Bu soruşturma sırasında sanık ...’un başkan olarak görev yaptığı İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve tefecilik suçundan görülmekte olan 2007/270 Esas sayılı davada tutuklu yargılanan Vedat Orhan Çelenk’in talebiyle 27.03.2008 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde, para karşılığı salıverilmesi konusunda kendisine birçok avukatın gelip teklifte bulunduğunu iddia etmesi üzerine soruşturmanın incelemeye konu olayı da kapsayacak şekilde genişletildiği, İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin 30.06.2008 gün ve 703 sayılı kararıyla ve CMK'nun 139. maddesi uyarınca, “suç örgütünün faaliyetlerinin ortaya çıkartılabilmesi amacıyla” gizli soruşturmacı görevlendirildiği,
Diğer yandan Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca 2008 yılında İzmir Adalet Daireleri ve Hâkimliklerinin adalet müfettişleri Engin Selimoğlu ve Halit Baysoy tarafından denetimi sırasında, gereği için Adalet Bakanlığı aracılığıyla adalet müfettişlerine gönderilen Emniyet Genel Müdürlüğünün 14.08.2008 tarihli yazısında, İzmir Adliyesinde görülen davaların bir kısmında bazı avukatların İzmir Adliyesinde görevli bazı hâkimlerle menfaat ilişkisi içerisine girdikleri hususunda istihbarî bilgi verildiği, adalet müfettişlerince bu konuyla ilgili olarak İzmir Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Bürosunda görevli kolluk personeliyle görüşme yapılarak düzenlenen 19.09.2008 tarihli tutanakta; haklarında soruşturma yürütülmekte olan bazı avukatlar ile aralarında sanıklar ... ve ...’ın da bulunduğu bazı hâkimler hakkında da delillere ulaşıldığının ve bunların ilerleyen günlerde ibraz edileceğinin belirtildiği,
Bu sırada Vedat Orhan Çelenk’in salıverilmesi için para istendiği iddiasıyla ilgili olarak İzmir Cumhuriyet Basşavcılığınca gizli soruşturmacının çalışmaları ile yürütülen soruşturma sırasında elde edilen deliller üzerine 18.10.2008 ve 20.10.2008 tarihlerinde öncelikle olaya karıştığı iddia edilen ..., Hasan Şimşek ve ... ile avukatlar ... ve ...’un, sonrasında da bu kişiler hakkında elde edilen deliller doğrultusunda bu suça katıldığı değerlendirilen sanık ...'un 20.10.2008 ve 21.10.2008 tarihlerinde iletişimlerinin tespiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ve teknik araçlarla izlenmelerine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına karar verildiği,
22.10.2008 tarihinde sanık ...’un mahkeme başkanı olarak katıldığı oturumda Vedat Orhan Çelenk'in yargılandığı suçlardan oy çokluğuyla salıverilmesine karar verildiği, sanık ...'un da salıverme yönünde oy kullandığı, salıverme sonrasında salıverme nedeniyle verilmesi kararlaştırılan 350.000 TL'nin ...'a Dalaman'da gizli soruşturmacı tarafından teslim edildiği sırada ...’un avukat ... ile birlikte görevlilerce yakalandığı, aynı gün sanık ...'un da eyleme iştirak eden ve etkin görev bölüşümü altında, fikir ve eylem birliği içinde hareket eden diğer kişilerle birlikte, haksız menfaat karşılığında Vedat Orhan Çelenk’in salıverilmesi hususunda teklifte bulunduğu iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra 24.10.2008 tarihinde tutuklandığı ve 21.11.2008 tarihinde isteği üzerine emekliye ayrıldığı,
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/48 sayılı soruşturma dosyasında avukatlar ve diğer kişiler hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, bu örgüte üye olma ve örgüt kapsamında işlendiği iddia edilen diğer suçlarla ilgili soruşturmanın devam ettiği sırada meydana gelen ve söz konusu örgütün faaliyetleri kapsamında işlendiği iddia edilen eylemlerden biri olarak değerlendirilen, Vedat Orhan Çelenk’in haksız menfaat karşılığı salıverilmesi olayına karışan kişiler hakkında uygulanan tutuklama ve diğer adlî işlemler üzerine, 2008/48 sayılı soruşturma dosyasına konu eylemler dışında sadece Vedat Orhan Çelenk’e yönelik eylem bakımından ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/711 sayılı dosyasında ağır cezayı gerektiren suçüstü hâline dayanılarak genel hükümlere göre doğrudan ve ayrı yürütülen soruşturma sonucunda sanık ... hakkında, avukatlar tarafından kurulduğu iddia edilen ve 2008/48 sayılı dosyada soruşturması olay tarihinde hâlen devam eden örgüte yardım etme ve Vedat Orhan Çelenk’e yönelik irtikap suçlarından, olaya karışan avukat ... ve diğer kişiler hakkında da irtikap suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda sanık ...'un eyleminin rüşvet suçuna teşebbüsü oluşturduğu kabul edilerek öncelikle 05.06.2009 gün ve 1-5 sayı ile; 5237 sayılı TCK'nun 252/1-2, 35/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK'nun 231/5. maddesi uyarınca hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme suçundan ise beraatine karar verildiği, sonrasında sanık ... müdafii tarafından 6008 sayılı Kanunun 7 ve geçici 2. maddeleri hükümleri uyarınca yargılamaya devam edilmesi isteminde bulunulması üzerine, rüşvet suçuna teşebbüsten verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olarak yargılamaya devam eden Özel Dairece 02.02.2011 gün ve 1-5 sayılı ek karar ile; TCK'nun 252/1-2, 35/2, 62, 51 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve hak yoksunluğuna karar verildiği, hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 19.02.2013 gün ve 137-58 sayı ile; sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükmünün onanmak suretiyle kesinleştiği,
Bununla birlikte, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2008/48 sayılı soruşturmada verilen diğer bir ayırma kararı üzerine 2009/58 sayılı dosyada yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen 20.01.2009 gün ve 27-15 sayılı iddianame ile; çoğu avukat olmak üzere onların eylemlerine iştirak ettikleri iddia edilen diğer kişilerle birlikte toplam kırk sanık hakkında; özellikle İzmir 8, 10 ve 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bazı davalarda, tutuklu sanıklar ya da yakınları ile irtibat kurup davaya bakan hâkimlerle bağlantılı olduklarından bahisle haklarında salıverme veya beraat kararı verdirebileceklerini belirterek haksız menfaat temin ettikleri hususunda tespit edilen birden çok eylemle ilgili olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, anılan örgüte üye olma, irtikap, rüşvet, görevi kötüye kullanma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama gibi suçlardan kamu davası açıldığı ve bu davanın İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/65 Esas sayılı dosyasında hâlen devam ettiği,
Öte yandan, İzmir Adliyesinde denetim yapmakta olan adalet müfettişleri Engin Selimoğlu ve Halit Baysoy tarafından, kendilerine gönderilen istihbarî bilgi yazıları ve yaptıkları görüşmeler sonucunda elde ettikleri bilgiler, avukatlar ve onların eylemlerine iştirak ettikleri belirtilen diğer kişiler hakkında yürütülen soruşturma kapsamında uygulanan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ve teknik araçlarla izleme tedbirleri sonucunda elde edilen deliller ile düzenlenen iddianameye konu olan eylemler arasında anlatılan, özellikle sanık ...’un başkanı olduğu İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma, bu örgüte üye olma ve örgüt kapsamında işlendiği iddia edilen eylemler nedeniyle yargılanan bazı kişilerin, atılı suçlardan tutuklu oldukları dönemde sanık ...’un bilgisi dahilinde geldiklerini söyleyen bazı avukatların, ödemelerini teklif ettikleri paranın sanık ...’a teslim edilmek üzere verilmesi durumunda salıverilecekleri, aksi halde tutuklu kalmaya devam edecekleri yönünde oluşturdukları manevi baskı sonucunda bu avukatlara para verdikleri ya da vermeye zorlandıklarına dair beyanları karşısında sanıklar ... ve ... hakkında 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 83. maddesi doğrultusunda doğrudan soruşturma başlatıldığı,
Bu soruşturma kapsamında, yargılandıkları davalarda avukatlara haksız menfaat temin etmeleri hususunda kendilerine baskı yapıldığı veya haksız menfaat karşılığında salıverildikleri iddia edilen kişiler ile bu eylemlere tanık olduğu söylenen diğer kişiler, bu eylemlerden dolayı İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davada yargılamaları devam eden ve söz konusu haksız menfaatleri talep ettikleri ya da sanıklar ... ve ...’a aracılık ettikleri iddia edilen sanık avukatlar ve onların eylemlerine iştirak ettiği belirtilen diğer sanıklar ile İzmir Adliyesinde olay tarihlerinde görev yapmakta olan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının adalet müfettişlerince tanık olarak ifadelerinin alındığı, haksız menfaat temini iddiasına konu olan davalarda düzenlenen iddianame ve yapılan oturumlara dair tutanaklarının getirtilerek inceleme tutanakları düzenlendiği, diğer yandan, avukatlar ve diğer kişiler hakkındaki iletişimin dinlenmesi ve teknik izlemeye dair çözüm tutanakları ile birlikte Vedat Orhan Çelenk’ten para istenmesi olayına konu teknik izleme tedbirinden elde edilen ses kayıtlarına dair çözümlerin de getirtilerek dosya arasına konulduğu,
Aynı inceleme kapsamında sanık ..., ailesi ve iddia konusu olaylarda adları geçen diğer akrabalarının hesap hareketleri ve mal varlıklarının araştırılması hususunda tapu müdürlüklerine, trafik tescil şube müdürlüklerine, bankalara ve ilgili diğer kurumlara müzekkereler yazıldığı, bu müzekkerelere cevaben gönderilen kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadığı, sanıklar hakkında adalet müfettişlerince düzenlenen soruşturma raporu sonrasında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen 12.08.2009 gün ve 7874 sayılı kovuşturma izni verilmesine dair düşünce yazısının “inceleme maddelerinin izahı” başlıklı bölümünde yer alan (g) bendinde ise; sanık ...’un geliriyle mütenasip olmayan mal varlığı edindiğine yönelik iddianın, ilgili, eş ve çocukları ile kardeşi ve yeğeninin para, taşınır ve taşınmazlarının tespiti amacıyla yazılan müzekkerelere verilen cevaplar karşısında doğrulanmadığının belirtildiği,
Sanıklar ... ve ... hakkında yürütülen soruşturma sonucunda; sanıklar ... ve ...’ın birbirlerinden bağımsız olarak, mahkeme başkanı sıfatıyla yargılamasına katıldıkları bazı davaların sanıkları ya da sanık yakınlarından haksız menfaat temin etmeye yönelik eylemleri nedeniyle İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davada yargılanmakta olan bazı avukatlar ve diğer kişilere atılı birtakım eylemler yönünden fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri iddiasıyla haklarında son soruşturmanın açılması kararı verildiği,
Bununla birlikte, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davada yapılan yargılamaya esas olan iddianamede, temyiz incelemesine konu bu davada sanık ...’un müdafiiliğini üstlenen avukat ... hakkında da suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme ve "sanık ... tarafından hukuka aykırı şekilde elde edildiği belirtilen gelirin kendisi tarafından değerlendirildiği ve Manisa ili sınırlarında tahminsel değeri 2.000.000 YTL olan toplam sekiz adet gayrimenkul satın aldığı" iddiasıyla suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından kamu davası açıldığı,
Özel Dairece yapılan yargılama sırasında şikâyetçi ve tanık beyanlarının tespit edildiği, kendileri veya yakınlarından haksız menfaat temin edildiği iddia edilen kişilerin yargılandıkları davalar ile İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davanın akıbetinin araştırıldığı, kendilerinden haksız menfaat temin edilmeye çalışıldığı iddia edilen şikâyetçilerin, kendi yargılandıkları davalarda tutuklu kaldıkları ceza infaz kurumlarına görüşmeye geldiklerini söyledikleri avukatların kimler olduğu ve hangi tarihlerde geldikleri hususunda araştırma yapıldığı, bununla birlikte, sanıklar ... ve ...’a atılı eylemlere iştirak ettiği iddia edilen avukatlar ve diğer kişiler hakkında İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davada yürütülen yargılamaya dair tutanakların, soruşturma ve kovuşturma sürecinde yapılan araştırmalarla ilgili ulaşılan delillere dair belge ve raporların aslı ya da onaylı örneklerinin getirtilip incelenmediği, bahse konu belgelerin bir örneğinin dosya arasında bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Adalet müfettişlerince yürütülen soruşturmada ve Özel Dairece kovuşturma aşamasında, İzmir Adliyesinde görev yapan bazı hâkim ve Cumhuriyet savcıları tanık sıfatıyla alınan ifadelerinde genel olarak; sanıklar hakkındaki davalara konu eylemler yönünden görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını söylemişler, tanıkların bir kısmı her iki sanık hakkında, bir kısmı da sanık ... hakkında, avukatlarla olan ilişkilerinde hâkimlik mesleğinin etik ilkeleri dışında davranarak çok yakın ilişki kurduklarına dair yaygın söylenti olduğunu belirtmişler, yine çoğu tanık özellikle sanık ... hakkında, haksız menfaat karşılığında salıverme kararları verdiği yönünde avukatlar ve İzmir Adliyesinde görevli hâkim ve Cumhuriyet savcıları arasında yoğun ve yaygın bir söylenti oluştuğunu, hatta bu hususta sanık ...’un bilgilendirilip uyarıldığını, sanık ...’un aynı zamanda, mâli durumuyla orantısız şekilde kendisi veya akrabaları adına İzmir ya da başka illerde gayrimenkuller edindiği hususunda da söylentiler bulunduğunu ifade etmişler, yine bazı tanıklar kendi görevli oldukları mahkemelerde yargılanan bazı kişilerle ilgili olarak sanık ...’ın kendilerine bu kişiler hakkındaki olumlu kanaatlerini aktararak davaları yönlendirmeye çalıştığını, bu nedenle sanığı uyardıklarını söylemişler, diğer bazı tanıklar ise her iki sanık hakkında da olumsuz bir söylenti duymadıklarını beyan etmişlerdir.
B) Sanıklar ... ve ...'a atılı eylemlerin ayrı ayrı incelenmesinde:
I- Sanık ...’un mahkeme başkanı olduğu İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/375 Esas sayılı davada tutuklu yargılanan katılanlar ... ve ... ile şikâyetçi ...'i ve aynı mahkemede görülen 2007/83 Esas sayılı davada tutuklu yargılanan ...'yi erken salıvermek ve beraat kararları vermek için avukatlar ..., ..., ..., ..., ... ve ... aracılığıyla menfaat temin etmeye çalıştığı, istenen parayı vermeyen kişilerin salıverilmelerini geciktirdiği ya da salıvermediği iddialarının incelenmesinde;
a) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/83 Esas sayılı davada yargılanan ... yönünden;
Adalet müfettişleri tarafından, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/83 Esas sayılı davaya ilişkin getirtilen iddianame, oturum tutanakları ile bu belgelere ilişkin düzenlenen dosya inceleme tutanağına göre;
İzmir ilinde suç işlemek amacıyla kurulan örgütün faaliyeti kapsamında yabancı uyruklu kadınlara zorla fuhuş yaptırıldığı iddialarıyla ilgili olarak yürütülen soruşturmada, aralarında ...’nin de bulunduğu tüm sanıkların 16.10.2006 tarihinde tutuklandıkları, soruşturma sonucunda ... de dahil toplam üç sanık hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, birden fazla fuhuş ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları, ... hakkında ayrıca nitelikli cinsel saldırı suçu ile örgüt üyesi konumunda olduğu iddia edilen diğer üç sanık hakkında da birden fazla fuhuş ve diğer suçlardan olmak üzere toplam altı sanık hakkında kamu davası açıldığı, kovuşturma aşamasında ... hariç diğer sanıkların farklı tarihlerdeki eylemleri nedeniyle benzer suçlardan açılan davaların da bu dava ile birleştirildiği,
İzmir Barosu avukatlarından ...’ün, sanık ... müdafii olarak kovuşturma aşamasında hazır bulunduğu,
Sanık ...’un mahkeme başkanı olarak yargılamasına katıldığı bu davada, birinci iddianame ile hakkında örgüt üyeliği iddiasıyla dava açılan tutuklu sanıklardan birinin Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak 17.05.2007 tarihli ilk oturumda, örgüt yöneticiliği iddiasıyla yargılanan iki, örgüt üyeliği iddiasıyla yargılanan iki olmak üzere toplam dört sanığın da 22.08.2007 tarihli ikinci oturumda Cumhuriyet savcısının mütalaasına uygun olarak salıverildikleri, Cumhuriyet savcısının ikinci oturumda ... de dahil tutuklu tüm sanıklar hakkında salıverme talebinde bulunmasına karşın ...’nin üzerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, delillerin tam toplanamamış olması ve kaçma şüphesinin bulunduğu gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği,
Devam eden üçüncü ve dördüncü oturumlarda da mağdurların soruşturma aşamasındaki ifadelerinin yabancı dile çevirilerinin yaptırılmasından sonra ifadelerinin alınması için müzekkere yazılmasına karar verildiği, bu davayla birleştirilen diğer davanın sanığının sorgu için hazır edilmesi kararlaştırılarak sonrasında sorgusunun yapıldığı ve üçüncü oturumda bu kez Cumhuriyet savcısının tutukluluk durumunun birleştirilen davayla birlikte değerlendirilmesi gerektiği yönündeki mütalaasına uygun olarak sanık ...’nin yeniden tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği,
25.06.2008 tarihli beşinci oturumda da, sorgusu yapılamayan diğer sanık hakkında yakalama emri düzenlenmesine, yabancı uyruklu mağdurların istinabe yoluyla ifadelerinin alınması hususunda yazılan yazıların cevabının beklenmesine ve Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak, delil durumu ve tutuklukta geçen sürenin gözetildiği belirtilerek ...’nin salıverilip yurt dışına çıkış yasağı konulması ve oturduğu yerde bulunan karakola imza atmak suretiyle adli kontrol altına alınmasına oy birliğiyle karar verildiği,
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan araştırmaya göre, Adalet müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonrasında devam eden yargılama sonucunda, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince 21.11.2012 gün ve 83-261 sayı ile; sanıklardan ...’nin suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgütü yönetme ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından beraatine, fuhuş suçundan sekiz kez, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da üç kez cezalandırılmasına karar verildiği, mahkûmiyet hükümlerinin sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.04.2014 gün ve 11248-3978 sayı ile; fuhuş suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinden birinin bozulmasına, diğer mahkûmiyet hükümlerinin ise onanmasına karar verildiği,
Sanığın tutuklu kaldığı döneme ilişkin ceza infaz kurumundan gönderilen ziyaretçi kayıtlarına göre; avukatlar ... ve ... tarafından birden çok kez ziyaret edildiğinin tespit edildiği,
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davada aynı eylemle ilgili olarak avukatlar ... ile ... hakkında görevi kötüye kullanma ve teşebbüs aşamasında kalan irtikap suçlarından kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
...’nin yargılandığı davada duruşmaya katılan üye Hasan Dinç ile duruşma savcısı Burhan Yıldız Adalet Müfettişliğinde; duruşma esnasında ... ile sanık ... arasında bir diyalog yaşanıp yaşanmadığına dair beyanda bulunmamışlar,
Tanık ... Ali Altın; tanık ...’nin bir oturumda müdafiiliğini yaptığını belirterek çekinme hakkını kullanmış,
Tanık ...; sanık ...’u tanımadığını, sadece duruşmalarda gördüğünü, atılı suçlardan tutuklu kaldığı dönemde kendisiyle aynı koğuşta tutuklu bulunan Hayrettin Çelik’in yönlendirmesiyle ziyaretine gelen avukat ...'ın; “sen 10. Ağır Cezada yargılanıyormuşsun, eğer tahliye olmak istiyorsan ben sana yardımcı olabilirim, benim 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ...’la aram çok iyidir, arkadaşımdır, kendisiyle iyi görüşürüm, daha önce de senin koğuşundan suçu senden daha ağır olan kişilerin tahliyesini sağladım, seni mi tahliye ettiremeyeceğim, tahliyeni sağlarım ama biraz paran gider, düşün bana haber ver, parayı hemen ödemene gerek yok, kardeşlerini benimle görüştür, tahliye olduğun gün kapıda kardeşlerin paramı verir" dediğini, “ne kadar param gider” diye sorunca “180 bin Euro” diye cevapladığını, duruma şaşırıp avukata haber de göndermediğini, başka bir görüşmelerinde de “sen koğuş mümessilisin, koğuşundaki zengin tutuklulardan 10. Ağır Ceza Mahkemesinde davası olanları bana yönlendir, onların sayısına göre senden para da almam” dediğini, ilk oturumda hakkında kendisinden daha fazla delil bulunanların salıverildiğini, ikinci oturumdan önce kendi müvekkillerini görmek için ceza infaz kurumuna gelen avukat ...’la müvekkillerinin tavsiyesi üzerine görüştüğünde kendisine “dosyana bakayım sonra görüşelim” dediğini, bir kaç gün sonra gelip gülerek “yanlış anlama, bu olayın senin açından büyütülecek tarafı yok, senin hakkında ileri sürülen iddialar doğru bile olsa senin yatacağın süre 3-5 ayı geçemez, zaten o süre de fazlasıyla geçmiş, avukatın ... çok iyi bir avukattır, boşu boşuna bana para verme” dediğini, kendisine avukat ...’ın söylediklerini anlatınca “sakın böyle bir şeye kalkışma, avukat ...’ı tanırım, 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ...’la arasının iyi olduğunu, para karşılığı tahliye aldığını herkes bilir, ayrıca bana vekâlet ücreti veya duruşmaya girme ücreti ödemene gerek yok” dediğini, bu konuşma üzerine avukatlar ..., ... ve ... Ali Altun’a ceza infaz kurumu savcısına gidip avukat ...'la ... arasındaki menfaat ilişkisini anlatacağını, hatta bu nedenle davanın başka mahkemeye gönderilmesini isteyeceğini söylediğini, her üç avukatın da birbirlerinden habersiz olarak “sakın böyle bir şey yapma, bu senin tahliyeni güçleştirebilir, daha zor durumlara düşebilirsin, karşında koskoca mahkeme başkanı var, biz bunu ortaya koysak kim inanır” dedikleri için durumu ilgili makamlara anlatmadığını, ikinci oturumda da salıverilmeyince avukatı ...’e “iki oturumda da çete lideri durumundakiler tahliye olduğu hâlde ben olamadım, avukat ...’ın söyledikleri de ortada, bunlar bende para olduğunu zannedip para sızdırmaya çalışıyorlar, ne yapacağız” dediğini, onun da kendisine “bir duruşma daha bekleyelim, ben avukat olarak kanuni açıdan yapılacak her şeyi yaptım, ama öyle görünüyor ki mahkeme hukukun dışına çıktı, mahkemenin tutumuna göre burada başka bir maksat var gibi, istersen bir celse daha bekleyelim, üçüncü duruşmaya da çıkalım, sonra mahkemenin reddini isteriz” şeklinde cevap verdiğini, sonraki oturumda da salıverilmeyince “benim bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok, neredeyse cübbemi teslim edip avukatlığı bırakacağım” dediğini, ancak rica etmesi üzerine avukatlığını yapmaya devam ettiğini, salıverildiği beşinci oturumdan kısa bir süre önce Diyarbakırlı olduğunu ve sanık ...’u Diyarbakır’dan tanıdığını söyleyen bir avukatın kendisiyle görüşmeye gelip ismini söylemeden ve kartını vermeden “sen avukat ... ile daha önce görüştün mü ? Senin ceza alma ihtimalin çok yüksek, 20’si peşin 50’si tahliyeden sonra olmak üzere bana toplam 70 milyar TL verirsen tahliyeni sağlarım” dediğini, avukata “ancak 20 milyar çıkartabilirim, fazlasını veremem” dediğinde “dur gidip görüşeyim, bu paraya olup olmayacağını sorayım” diyerek yanından ayrıldığını, birkaç gün sonra tekrar gelip “70 milyardan aşağı olmuyormuş” dediğini, sonradan ... olduğunu öğrendiği bu avukatı bir daha görmediğini, avukatı ...’e bu olayı da anlattığında “telaşlanma, sana ceza verilecek olsa da yatacağın süreyi yattın, kararla birlikte tahliyen gerekir” dediğini ve o oturumda da salıverildiğini, tutuklu kaldığı sürede bazı hükümlülerin ve tutukluların, avukat ...’ın sanık ... ile birlikte Didim, Marmaris ve buna benzer tatil beldelerinde yiyip içip eğlendiklerini, hatta kendisiyle aynı ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan ... Duman, Turgay Atak ve Hayrettin Çelik'in, avukat ...’ın sanık ...’a kadın temin ettiğini çok kez anlattıklarını,
Tanık ... Adalet Müfettişliğinde; Manisa’da avukatlık yaptığını, ...'nin müdafii olduğunu, Cemal'in tutuklanmasından sonra tüm aşamalarda hazır bulunduğunu, Cemal'in ilk duruşmaya çıkmadan önce, sonradan isminin ... olduğunu öğrendiği avukatın gelip mahkeme başkanı sanık ...’la beraber hareket ettiğini, 180.000 Euro vermesi hâlinde salıverileceğini, hatta bu paranın verilmesi hâlinde avukatı olarak kendisinin salıverme dilekçesi yazması halinde de salıverileceğini söylediğini anlattığını, Cemal'e “böyle bir şey olmaz, bu avukat başkanın ismini kullanıyor, sen zaten bir ya da iki duruşmada tahliye olacaksın” dediğini, Cemal'in ilk oturumda salıverilmediğini, kendisiyle görüştüğünde Cemal'in “gördün mü bak avukat ...’ın dediği oldu, başkana para vermezsek tahliye olmayacak” dediğini, ikinci oturumda iddia makamının tüm sanıkların salıverilmesini talep ettiğini ve diğer sanıklar salıverildiği hâlde, sadece ...'nin salıverilmediğini, Cemal'in salıverilmesi gerektiğini düşündüğü için bu duruma şaşırdığını, tutukluluk hâlinin devamına karar verilince Cemal'in kendisini tutamayıp sanık ...’a “çete lideri tahliye oluyor, ben niye olmuyorum" diye sorunca sanık ...'un herkesin duyabileceği şekilde “onu bir ben bilirim, bir de sen bilirsin” dediğini, adliye koridorunda Cemal'in yakınları duruşmada ne olduğunu sorduğunda kendilerine “hukuk burada bitmiştir, benim hukukçuluğum da bitmiştir, bana bu konuda soru sormayın, ne hâliniz varsa kendiniz görün” dediğini, bir ay kadar sonra yine Cemal’i ziyaret ettiğinde kendisine avukat ...’ın tekrar gelip 70 milyar TL vermesi durumunda salıverileceğini, aksi takdirde tutukluluğunun devam edeceğini söylediğini, başka avukatların da aynı taleplerle gelip gittiklerini anlattığını, Cemal'e dosyanın mütalaaya verildiğini, ceza alsa dahi alacağı cezanın yattığı süreyi karşıladığını, boşuna para vermemesini söyleyince ikna olduğunu, mütalaa için Cumhuriyet savcısına verilen dosyanın üçüncü oturumunda savunma hazırlayıp duruşmaya katıldığını, ancak karar verileceği yerde mağdurların yurtdışında bulunmaları nedeniyle ifadelerinin alınması için talimat yazılmasına ve şikâyetçinin sanık olduğu başka bir dosyanın gerek olmadığı hâlde bu dava ile birleştirilmesinin düşünülmesine karar verilerek duruşmanın ertelendiğini, buna sözlü olarak tepki gösterince üye hâkimlerden Eyyüp İzgi'nin “bu davayı boşu boşuna uzatır, gerek var mı ?” diye sorması üzerine sanık ...'un “birleşecek dosyayı inceleyelim, gerekirse vazgeçeriz” dediğini, bu duruşmalar arasında kendisinden izin alan Cemal'in bir kaç avukat daha tuttuğunu, bunlardan avukat ...'in adliye koridorunda kendisine ve Cemal’in yakınlarına “gördünüz mü mahkeme boşuna oyalandı, parayı vermeden tahliye olmaz” dediğini, bütün bu olaylar sonrasında avukat ... ile sanık ... arasında çok yakın bir ilişki olduğuna, avukat ...’ın 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanıklardan vekâlet almaksızın, sanık müdafilerinin de haberi olmadan, dışarıdaki aracılarla tahliyeler için para alıp mahkeme başkanı sanık ...’a ilettiğine inandığını,
Kovuşturmada önceki ifadelerine ek olarak; Cemal’i ilk kez ziyaret ettiğinde kendisine gelen bazı avukatların sanık ... ile birlikte çalıştıklarını, 180.000 Euro civarında bir para verilmesi hâlinde avukatı olarak kendisinin tutukluluğa itiraz etmesi hâlinde salıverileceğini söylediklerini anlattığını, daha sonra istenen parayı 30.000-35.000 Euro’ya kadar çektiklerini söylediğini, para vermesinin uygun olmadığını belirtince onun da vazgeçtiğini,
Tanık ... Adalet Müfettişliğinde; İzmir’de avukatlık yaptığını, tutuklu müvekkillerini ziyaret ettiğinde ... ile de görüştüğünü, Cemal'in tutuklu olduğu süreçte salıverilme karşılığında avukat ... vasıtasıyla sanık ...’a verilmek üzere kendisinden istenen 170.000 Euro'yu vermediği için davada kendisinden başka tutuklu kalmadığını söyleyip dosyasına bakmasını istediğini, dosyayı inceleyince örgüt lideri dahi salıverildiği hâlde Cemal’in dosyanın tek tutuklu sanığı olarak yargılandığını gördüğünü, yetki belgesi ile ... müdafii olarak duruşmalara katıldığını, ardından bu konuyu konuştuğu avukat ...’e "böyle böyle ciddi iddialar var, bu durumu baro başkanı ... Erdemir’e anlatacağım" deyince bu kişinin de "benim de başımda benzer sıkıntılar var, benim müvekkillerime de benzer kişilerin gittiklerini, ... ve ... olduğu anlaşılan avukatlar ve ... ile yakın temas hâlinde kirli ilişkiler kurulduğunu duyuyorum" dediğini, baro başkanına bu kirli ilişkilerin temizlenmesi için komisyon kurulmasını söylediklerini, baro başkanı adı geçenlerin isimlerinin ilk harflerini sorduğunda “B.Ö.” diye cevaplayınca, "..." ve "..." isimlerini kendiliğinden söylediğini, bu arada avukat ...'in "aslında ben doğrudan başsavcıya gidip durumu anlatacaktım, ama baroyu atlamak istemedim, zaten 1-2 ay kadar önce bizzat mahkeme başkanı ...’un yanına giderek bu çirkin dedikoduları anlattım, ... da 'başka yere gitmene gerek yok, bu dedikodular benim de kulağıma geldi, benim alakam yok, ben bu işleri çözerim" şeklinde konuştuğunu, ceza infaz kurumu içinde, dışında ve adliyede sanık ... ile avukatlar ... ve ...’ın menfaat birlikteliği sağladıklarının, adeta tahliyelere birlikte karar verdiklerinin yoğun bir şekilde söylendiğini,
Kovuşturmada ise kısmen farklı olarak; ...'nin, para vermediği gerekçesiyle salıverilmediğini düşündüğünü, Cemal'in kendisine avukat ... ile görüşmesinden bahsettiğinde sanık ...’un böyle bir şey yapacağına inanmadığını söylediğini, inandırmak amacıyla mahkeme başkanının adının karıştırıldığını düşündüğünü,
Tanık ... Adalet Müfettişliğinde; İzmir’de avukatlık yaptığını, avukatlar hakkında yürütülen soruşturma kapsamında kendisinin de tutuklanıp serbest bırakıldığını, hakkında konuşulanları sanık ...'a ilettiğinde “Cumhuriyet başsavcısına gitmene gerek yok, hakkımdaki dedikodular benim de kulağıma geldi, gerçi bir şey yok ama basına intikal ederse yıpranırız, bu iddialarla benim alakam yok, ben gereğini yaparım” dediğini,
Kovuşturmada önceki beyanlarına ek olarak; avukat ...'ın yalan söyleyip mahkeme başkanlarının adını kullanarak onlar adına para aldığını, mahkeme başkanları adına para alındığı hâlde paranın bu kişilere verilmediğini bildiğini,
Tanık Hayrettin Çelik; başka bir suçtan tutuklu olduğu dönemde Turgay Atak, ... Duman ve ... ile tanıştığını, sanık ...’u tanımadığını, Cemal’in beyanında belirttiğinin aksine avukat ...’ın sanık ...'a kadın temin ettiğine dair bilgisinin olmadığını, ayrıca sanık ...’un menfaat temin ederek tahliye kararı verdiğine dair gazetelerde çıkan haberleri okuyana kadar herhangi bir şey duymadığını,
Tanık ... Duman; sanık ...’u tanımadığını, başka suçtan tutukluyken aynı koğuşta kaldığı ... ile 2008 yılı Mart ayı içinde yaptıkları bir konuşmada Cemal'in “avukat ...’a 180.000 Euro verdiğim takdirde yüzde yüz çıkacağım, parayı veremediğim için yirmi bir aydır devam eden tutukluluğum bitecek, ... mahkemeyle kanal görevi görüyor” dediğini, bu paranın kime iletildiği konusunda net bilgisi bulunmamakla birlikte ceza infaz kurumunda sanık ... hakkında bu tür şaibeler olduğu için kendisiyle bağlantı kurmuş olabileceğini düşündüğünü,
Tanık Turgay Atak Adalet Müfettişliğinde; başka bir suçtan tutuklu olarak kendisiyle aynı koğuşta bulunan ...'nin “avukat ...’a 180.000 Euro verdiğim takdirde yüzde yüz çıkacağım, parayı verdiğim takdirde yirmi bir aydır devam eden tutukluluğum bitecek, ... bana ‘para veremezsen, bu mahkemede yargılanan birilerini temin etsen de olur, para vermez ya da tutuklu temin etmezsen tahliye olamazsın’ diyor” dediğini, hatta maddi durumu iyi olmadığı için parayı veremeyen Cemal'in ...’a kızarak “bu adam şerefsizin biri, onun yüzünden çıkamıyorum” dediğini, avukat ...’ın adının ceza infaz kurumunda çok sık konuşulduğunu, onunla ilgili olarak sanık ... ile “kanal” olduğunun, yani doğrudan bağlantısı bulunduğunun söylendiğini, avukat ... ve ...'ın ceza infaz kurumuna çok sık gelip yüzde yüz salıverilme sözü vererek tutukluları manevi baskı altında tuttuklarını ve bazılarından da para aldıklarını, ancak ...’nin iddiasının aksine avukat ...’ın sanık ...’a kadın temin ettiği konusunda bilgisinin olmadığını, yine avukat ...’ın Çeşme’de yazlığının olduğu ve bu yazlığa bazı başkan ve hâkimleri götürerek misafir ettiğinin ceza infaz kurumunda çok sık konuşulduğunu,
Kovuşturmada ise önceki ifadesinden farklı olarak; ...'nin tutuklu olduğu dönemde salıverilmesine yardımcı olacağını düşündüğü avukat ...’ı tutmak istediğini, Cemal'in anlattığına göre avukat ...'ın o dönemde bir kez görüşmek için gelip kendisini tahliye ettirebilmek için 180.000 Euro istediğini, ancak bu anlatımların cezaevi dedikodusu da olabileceğini, hatta bu iddiaları ...'nin dedikodu olarak ortaya attığını düşündüğünü,
Tanık ...; İzmir’de avukatlık yaptığını, ...’nin yargılandığı davada onunla birlikte başka bir kadının da müdafiiliğini üstlendiğini, ilk oturumda kadın sanık salıverildiği hâlde Cemal'in tutuklu kaldığını, Cemal'i ziyaret ettiğinde sanık ...’u kastederek “bu hâkim beni niye tahliye etmiyor, bana taktı, acaba benden para mı istiyor, para mı yiyor” dediğini, Cemal'e “işlediğin iddia edilen tecavüz suçu var, senin durumun diğerlerinden farklı, tahliye edilmemen normaldir” şeklinde cevap verdiğini, vekâlet ücretini nasıl ödeyeceğini sorduğunu, kardeşlerinin ödeyeceğini söyleyince davadan çekildiğini, ... veya yakınlarına vekâlet ücretini alamadığından dolayı duruşmaya girmeyeceğini kastederek “para vermezseniz bu iş olmaz, davanızı takip etmem” demiş olabileceğini, ancak başkan veya hâkimleri kastederek “para vermezseniz tahliye olmaz” demediğini,
Tanık ...; İzmir’de avukatlık yaptığını, avukat ...’ı meslektaşı olması nedeniyle tanıdığını, kendisiyle bir kaç kez görüştüğünü, başka bir müvekkilini ziyaret etmek için ceza infaz kurumuna gittiğinde tutuklu ...'nin kendisini de ziyaret etmesini istediğini, sonrasında Cemal ile görüştüğünde Cemal'in, kaçakçılık suçundan yargılandığını, koğuş mümessili olması nedeniyle çevresinin geniş olduğunu ve çok sayıda iş verdirebileceğini, kendisinin bir kaç akrabasını da tanıdığını, amcası Mahmut vasıtasıyla sanık ...’a ulaşarak salıverilmesini sağlarsa 30.000-35.000 TL vereceğini, çıkınca da maddi ve manevi olarak arkasında olacağını söylediğini, ancak bu teklifi kabul etmediğini, sanık ...’a da bir şey demediğini,
Tanık ...; İzmir’de avukatlık yaptığını, sanık ... ile arkadaş olduğunu, ismini hatırlamadığı bir hemşehrisi vasıtasıyla yardım etme amacıyla ...’yi ziyaret ettiğini ve avukat olduğunu, isterse yardımcı olabileceğini, tanıdık olması nedeniyle 15.000 TL vekâlet ücreti alabileceğini söyleyip beş dakika görüştüğünü, Cemal, maddi durumunun iyi olmadığını söylediği için müdafiiliğini üstlenmediğini ve bir daha da görmediğini, avukat ...’ın, oğlunun kirvesi olduğunu, kendisiyle ... konusunu hiç konuşmadıklarını ve Cemal’e sanık ...’a iletilmek üzere para vermesini teklif etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; ... hakkındaki yargılamanın hukuka uygun şekilde yürütüldüğünü, davadaki sanıkların delil durumuna göre farklı tarihlerde salıverildiklerini, iddia makamında bulunan Cumhuriyet savcısının bir oturumda tahliye istemesine karşın, başka bir oturumda yerine gelen Cumhuriyet savcısının farklı görüş bildirerek tutukluluğun devamına karar verilmesini talep ettiğini, devam eden yargılamada da ...'nin oybirliğiyle salıverildiğini savunmuştur.
b) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/375 Esas sayılı davada yargılanan katılanlar ... ve ... ile şikâyetçi ... yönünden;
1- İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/375 Esas sayılı davayla ilgili genel bilgiler
Adalet müfettişleri tarafından, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2007/375 Esas sayılı davaya ilişkin getirtilen iddianame, oturum tutanakları ile bu belgelere ilişkin düzenlenen dosya inceleme tutanağına göre;
İzmir ve civarındaki illerde suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurularak bu örgütün faaliyetleri kapsamında işlenen, başta akaryakıt konusunda düzenlenen kamu ihalelerine fesat karıştırma olmak üzere nitelikli yağma, tehdit, 6136 sayılı Kanuna muhalefet gibi suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.09.2007 gün ve 397-264 sayılı iddianame ile; ... hakkında suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma, katılanlar ... ve ... hakkında anılan örgütü yönetme, her üçü hakkında da bu örgütün faaliyetleri kapsamında işlenen nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, birden fazla kez ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından, şikâyetçi ... ve kardeşi ... hakkında da anılan örgüte yardım etme, birden fazla kez ihaleye fesat karıştırma suçlarından olmak üzere on dokuzu tutuklu toplam doksan üç sanık hakkında kamu davası açıldığı, ... ile katılanlar ... ve ...’ın atılı suçlardan 01.06.2007 tarihinde, ... ve şikâyetçi ...’in de 31.08.2007 tarihinde tutuklandıkları,
Bu davanın sanık ...’un mahkeme başkanı olarak görev yaptığı İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/375 Esas sırasına kaydedildiği, ... ve şikâyetçi ... hakkında avukat ... tarafından salıverme talebinde bulunulduğu ve sanık ...’un katıldığı heyet tarafından 09.10.2007 tarihinde yapılan incelemede, tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına oybirliğiyle karar verildiği,
İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığının 20.03.2009 tarihli yazısına göre; sanık ...’un bu davada ilk oturumun yapılacağı 30.01.2008 tarihinden başlayarak 02.02.2008 tarihine kadar raporlu olduğu,
30.01.2008 tarihinde yapılan ilk oturuma raporlu olması nedeniyle sanık ...’un katılmadığı, oturumda Cumhuriyet Savcısı ...’ün hazır bulunduğu, bu oturuma ... ve ... müdafi olarak da avukat ... yerine avukat Hikmet Aykent'in katıldığı, oturum sonunda aralarında örgüt üyeliği veya örgüte yardım etme isnadıyla yargılanan ... ve şikâyetçi ...’in de bulunduğu on üç kişinin Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak delil durumu ve tutuklulukta geçen süreye göre salıverilmesine, örgüt lideri ve yöneticileri konumundaki ..., katılanlar ... ve ... ile birlikte örgüt üyeliği isnadıyla yargılanan yedi sanık olmak üzere toplam on sanığın üzerlerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, tüm delillerin toplanamamış olması ve kaçma şüphelerinin bulunduğu gerekçesiyle duruşma savcısının mütalaasına uygun olarak tutukluluk hâllerinin devamına oybirliğiyle karar verildiği,
Adalet müfettişleri tarafından dava dosyasının incelendiği tarih itibarıyla tutuklu yargılanan katılanlar ... ve ...’ın, UYAP sisteminde yapılan incelemeye göre 05.02.2010 tarihinde salıverildikleri,
Anlaşılmaktadır.
Tanık ...; 2007 yılının Kasım ayından itibaren İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşma savcısı olarak görev yaptığını, 2007/375 Esas sayılı davanın ilk oturumuna bir gün kala mesai bitiminden on dakika önce, o ana kadar hiç bir engel yokken sanık ...'un kıdemli üye Eyyüp İzgi’ye "yarın mazeretim nedeniyle duruşmaya çıkamayacağım" diyerek kıdemli üyenin hazırlıksız şekilde duruşmaya çıkmasına neden olduğunu, sanık ...’un duruşma boyunca bir kaç kez “nasıl gidiyor” diye diğer üye Arif Akçay'ı ve kalemi arayarak bilgi aldığını öğrendiğini, sanık ...'un duruşmalara katılmamasını, kendisine tutuklu sanıkların salıverilmeleri konusunda çok baskı gelmesinden dolayı bu baskıları karşılayamayacağı ve tahliye çıkmayacağı düşüncesiyle bahane bulmak zorunda kaldığı şeklinde yorumladığını, sanık ...'ın üye hâkim Eyyüp İzgi’ye kardeşinin rahatsızlığı nedeniyle Muğla'ya gideceğini söylediği hâlde İzmir'den ayrılmadığını duyduğunu beyan etmiştir.
2- Katılanlar ve şikâyetçiye yönelik eylemler:
a) Katılan ...’a yönelik eylemin incelenmesi:
Katılan ...’ın tutuklu kaldığı döneme ilişkin ceza infaz kurumundan gönderilen ziyaretçi kayıtlarına göre; avukat ... tarafından iki kez ziyaret edildiğinin tespit edildiği,
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde 2009/65 Esas sayılı davada aynı eylemle ilgili olarak avukatlar ..., ... ile ... hakkında görevi kötüye kullanma ve teşebbüs aşamasında kalan irtikap suçlarından kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Adalet Müfettişliğinde; petrol şirketleri bayiliği yaptığını, örgüt üyeliği ve ihaleye fesat karıştırma gibi suçlardan tutuklanıp hakkında dava açıldıktan on beş gün sonra, yargılandığı mahkemede kâtip olan ve daha önce sekreterliğini yapan ...'in, diğer tutuklu ...’in amca oğlu olan Ömer Güneş vasıtasıyla haber gönderip avukat ...’ın sanık ... ile çok yakın olduğunu, bu avukatı tuttuğu takdirde dava ile ilgili sanık ... kanalıyla yardımcı olacağını söylediğini, ancak bunu kabul etmediğini, ikinci oturumdan bir kaç gün sonra kendisini daha önceden tanımadığı avukat ...'ın ceza infaz kurumunda ziyarete gelip sanık ...’u iyi tanıdığını, 500.000 Dolar'ın kendisi vasıtasıyla sanık ...’a iletildiği takdirde üçüncü oturumda salıverileceğini, aksi hâlde asla salıverilmeyeceğini, bu paradan 100.000 Dolar'ın önce güvendikleri bir kişiye güvence olarak bırakılacağını, kendisinin de bu kişiye ayrıca güvence parası bırakacağını, salıverme sonrasında bu paranın kendileri tarafından sanık ...’a iletileceğini, salıverilmezse kendi verdiği güvence parasının o kişide kalacağını, ... de dahil olmak üzere tüm tutukluların salıverileceğini söyleyip aynı olayı ...’e de anlatmasını isteyince bu konuyu ...’e aktardığını, onun da hiç kimseye para vermeyeceğini ve böyle şeylere itibar etmeyeceğini söylediğini, aynı avukatın cevap almak için on beş gün sonra tekrar geldiğinde ona “kanalınız kim, kimin aracılığıyla ...’a ulaşacaksınız” diye sorduğunda “avukat ...’la birlikte ... ile görüştük, sizin adınıza söz alıp anlaştık” diye cevap verdiğini, onun dışında böyle teklifle gelen kimsenin olmadığını, sonrasında avukat ...'in de kendisiyle görüşmek istemesine rağmen kabul etmediğini, bu avukatın sonradan diğer tutuklu ... ile görüştüğünü öğrendiğini, ...'ın da kendisine, avukat ...’in, sanık ... ile yakın arkadaş olduklarını, sanık ...’a iletilmek üzere para verilmesi hâlinde herkesin salıverileceğini söylediğini, ayrıca avukat İsmail isimli biriyle sanık ...’ın ağabeyi olduğu söylenen ... adlı kişinin de avukat ...'le beraber hareket ettiğini anlattığını, sanık ... hakkında buna benzer pek çok olayın ceza infaz kurumunda konuşulduğunu,
Kovuşturmada önceki ifadesinden kısmen farklı olarak; tutuklu olduğu sırada ismini hatırlamadığı bir kaç avukatın kendisiyle görüşmeye gelip kendisine sanık ... ile diyalog hâlinde olduklarını, 500.000 Dolar verdiği takdirde tahliye ettireceklerini söylediklerini, ancak onlara avukatlarının olduğunu söyleyip teklifi kabul etmediğini, sonradan yaptığı araştırmada, kendisinin petrol şirketinde daha önceden ofis elemanı olarak çalışan ...'in kâtip olarak sanık ...'un mahkemesinde çalışmaya başladığını, kendisiyle ilgili tüm bilgileri sanık ...'a ...'in ilettiğini, kendisinin zengin olduğunu sanık ...'a söylediğini öğrendiğini, ayrıca aynı davada yargılanan ...'in yeğeni Ömer Güneş'in de, yanına uğrayan Tülay'ın, kendisine mahkeme başkanının avukat ... ile arasının çok iyi olduğunu, bu kişiye ulaşıldığı takdirde tahliyesinin sağlanabileceğini ve sanık ...'un bu kişi aracılığıyla para alıp tahliyeyi sağladığını anlattığını, gerekirse bu konuda ...'in sanık ... ile bizzat görüşebileceğini söylediğini, tutuklu olduğu sırada birçok kişiden sanık ...'un rüşvet alarak salıverme kararı verdiğini duyduğunu, ceza infaz kurumundayken avukat ...'la da görüştüğünü hatırladığını, onun da kendisiyle rüşvet pazarlığı yaptığını, ancak ona da itibar etmediğini, kimseye bu konuda para vermediğini,
Tanık Ömer Güneş; tanık ...’in amcasının oğlu olduğunu, ... ile birlikte aynı davada yargılandığını, ...’ın yanında işçi olarak çalıştığı dönemde, adliyede kâtip olan ...’le de kısa bir süre birlikte çalıştıklarını, Tülay'ın katılan ...’ın sekreteri olduğunu, herhangi bir dava için ... ile görüşme yapmadığını, katılan ... ile kavga ettiği için işten ayrıldığını, bu nedenle onun davasıyla ilgili görüşmesinin de mümkün olmadığını,
Tanık ...; sanık ...'un başkanı olduğu İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yaklaşık bir buçuk yıl çalıştığını, kendisiyle ilgili hiç bir olaya şahit olmadığını,
Tanık ...; ağabeyi Tahsin Aktaş ile birlikte katılan ... hakkında ihaleye fesat karıştırmak, örgüt yöneticiliği ve üyeliği suçlarından dolayı dava açıldığını, ağabeyi Tahsin Aktaş’ın avukatlığını kendisinin üstlendiğini, ... ve katılan ...'ın avukatlarını tanımadığını, bu davada bir kez duruşmaya girdiğini, davanın tutuklularından olan eski dostları Oktay ve Serkan Yeşil’i ceza infaz kurumunda yaklaşık bir buçuk yıl önce ziyaret ettiğinde “...’la ilgili menfaat temin ettiğine dair cezaevi içinde ve dışında çok yaygın söylentiler var, sizden ...’a verilmek üzere tahliye için para istenirse kesinlikle vermeyin" diyerek kendilerini uyardığını, katılan ...’ın arkadaşı Dursun Kök'ün kendisini arayıp “... ile görüş, benim selamımı söyle” dediği için katılan ...’ı ziyaret edip kendisiyle 03.09.2008 tarihli oturumdan beş gün kadar sonra görüştüğünü, katılan ...'ın, amcası Mahmut Aktaş'la sanık ...'un yakınlığını bildiğinden, sanık ...'la amcasının görüşmesini, tahliye konusunda aracı olmasını, tahliye olursa kendisine 100.000 Dolar vereceğini çok net bir şekilde söylediğini, ancak teklifi kabul etmediğini, bu nedenle “diğer sanıkların ve ağabeyin Tahsin Aktaş’ın ceza almasını sağlayacak deliller elimde mevcut, eğer tahliye edilmezsem herkesi yakarım, bu delilleri dosyaya sunarım” dediğini, salıverildikten sonra ağabeyi Tahsin’le görüştüğünde ağabeyi “Şıhlı’nın dediklerine aldırış etme, bırak ne hâli varsa görsün” dediği için yeniden katılan ...’nın yanına gidip tehdidinden ağabeyinin korkmadığını söylediğini, olayın büyümemesi için de şikâyetçi olmadığını, katılan ...’ın salıverilmesi için sanık ...’a verilmek üzere 500.000 Dolar'ın avukat ...’a verildiği iddiasıyla ilgili bilgisinin olmadığını, avukat ...’ı meslektaşı olması nedeniyle tanıdığını,
Tanık ...; İzmir’de avukatlık yaptığını, sanık ...'la arkadaş olduklarını, katılan ... ve ...'i tanımadığını, avukat ... aracılığıyla sanık ...'a verilmek üzere 500.000 Dolar talep edip bu kişilerin salıverilmelerini sağlamaya çalıştığı iddiasının doğru olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; katılan ...’ın hakkında çok sayıda delil bulunduğundan salıverilmediğini, adı geçen hakkında bu iftiraları nedeniyle şikâyetçi olduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini savunmuştur.
b- Katılan ...’a yönelik eylemin incelenmesi:
Katılan ...’ın tutuklu kaldığı döneme ilişkin ceza infaz kurumundan gönderilen ziyaretçi kayıtlarına göre; avukat ... tarafından yirmi altı kez, avukat ... tarafından da bir kez ziyaret edildiğinin tespit edildiği,
Sanık ... hakkında ayrı bir soruşturma ve dava konusu olan Vedat Orhan Çelenk’in haksız menfaat karşılığı salıverilmesi olayına ilişkin olarak yürütülen soruşturma kapsamında avukat ... hakkında uygulanan gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme tedbiri sonucunda kayıt altına alınan ve bir örneği bu dosyaya da ibraz edilen görüşmelerin incelenmesinde;
Avukatlar ... ve ...’un katılan ...’ı ceza infaz kurumunda ziyaret etmelerinden sonra 20.10.2008 tarihinde avukat ... ve gizli soruşturmacı arasında yapılan görüşmelerde, avukat ...’in söz konusu ceza infaz kurumu ziyaretine dair anlatımlarında “...İsmail içeride bir azarı yedi benim götürdüğüm adamdan, adam da mafya ..., ...’in adamıdır, Hakan fırçayı attı onun da morali bozuldu, ama elli yaşında ilk defa böyle oldu yeşile döndü benim yanımda, biz o arada dedim ‘ya abi şeyi ne yapacağız’ dedim, ‘yaa’ dedi ‘ben uğraşmak istemiyorum para mara lazım değil’ dedi bana, çarptı kapıyı Asım’la görüşmeye gitti o meseleyi”, devamında yine “dün bunlar adliyeden çıktılar gittiler yediler içtiler konuştular”, “pardon kafa kalmadı bende, Cuma günü seninle karşılaştığımız gün, İsmail cumaya geliyor, doğru karıştırdım, Cuma günü Hakan bunlara dedi ki ‘gidip konuşacaksınız’ bana da dedi ki ‘git takip et’ dedi konuşacaklar falan filan sonra İsmail dedi ‘hani sen gelecek misin takip etmeye’, ben dedim ‘İsmail abi ben gelmem bu basitliği yapmam”, “...ötekiler mafya postayı koydular bu işi yapacaksınız diye İsmail’e postayı koydular, bana da dedi ki sen de dedi takip edeceksin bu görüştüklerini yani...”, “...İsmail dedi ki ‘ben’ dedi ‘şeyde görüşemem’ dedi ‘adliyede konuşulmaz’ dedi ‘adliyeden çıkarız’ dedi dışarı dün...”, “...avukat o da ..., ee Ertan da üçü Ümit diye bir çocuk daha var onu aralarına almamışlardır, buluştular gittiler bir yerde oturmuşlar konuşmuşlar meseleyi konuşmuşlar hatta demiş ki Asım; ‘Hakan’ın durumu çok kötü değil, 5 sene ceza vereceğim’ demiş, ‘2 çeteden 3 ihaleye fesat karıştırmaktan’ ama demiş ‘erken tahliye taleplerini reddettim’, 4 aralıkta mı ne duruşması var şeyi... o gün deseydin irtibatsızlık da var yani o gün deseydin ben derdim ki Kaya’cığım ‘sen bunları takip et git bak konuşuyorlar mı konuşmuyorlar mı’ şimdi bir daha böyle organizasyon yani beni de hoş gör mazur gör, ben ne edeyim ha o gün olsaydı denk gelmedi...” şeklinde, devamında da “korktuğundan tabi şey mi var anasını sattığımın para da almıyor ki o işten bir de şöyle bir şey oldu 500 istedi bir de sizin dosyadan istediği gibi İsmail, ben de dedim ki ‘İsmail abi bu işleri organize eden benim bak şurada’ eee İsmail cezaevlerinde gözükmez o gün onu tehditle getirdiler ‘getirmezsen ananı sinkaf ederiz’ diye ben aracılık ederim yani öyle de bir durum var ben aracılık ederim genç bir avukat olarak İsmail bağlantıya girer, yani aramızda bağlantı yoktur ki şey olmasın silsile belli olmasın yani işin raconu da bu yani İsmail gidip doğrudan muhatap olmaz ben şey yaptım, İsmail afedersin ağlayacaktı dışarıda, ‘Ahmet’ dedi ‘erken tahliye vermezse’ dedi ‘biz yaa Asım’ı ne yapacağız‘ dedi ‘ya Asım ee yalvar’ dedim ‘İsmail abi yalvar’ dedim ‘ananı sinkaf edecekler' dedim niye biliyo musun 500 istediler şeyden senin elemandan senin eleman vermedi” dediği, gizli soruşturmacının “Hakan değil mi o” diye sorması üzerine de ...’in “Ha ha işte Hakangil, ha düşündüler ettiler artık ne oldu ne kaldı içeriğini bilemiyoruz, ben İsmail’e dedim ki ‘bak İsmail açık konuşayım dedim, bak şey tefeci Vedat Orhan Çelenk tefeci, bunlarsa mafya hani 500 istiyorsun ama iyi adamların da sabrı taştı hiç tahliye yok tahliye yok’ çağırdılar, ‘çağır’ dedi İsmail’i çağırdım ben si..e si..e geldi oturdu ‘anlat’ dedi, ‘ne anlatayım’ dedi İsmail, ‘sen tanıyo musun lan beni’ dedi, ‘bana’ dedi ‘500 milyar borçlusun’ dedi, ‘sen İzmir’e en son ne zaman geldin’ dedi ‘ee 2 ay oldu’, ‘kaç çocuğun var’ dedi ‘2’ dedi, ‘Allah bağışlasın’ dedi, ‘yemin eder misin’, ‘ee işte ben pazartesi günü geldiydim’ de işte falan filandı bir şey söyledi işte ben, ‘sözümü kesme lan’ dedi, İsmail yeşile döndü ‘sözümü kesme lan’ dedi ‘siz çıkın’ dedi biz Ertan’la ikimiz çıktık içeride almış gari vermiş gari dışarıda İsmail ‘ne yapacağız yaa’, ben orada dedim ‘abi, Orhan abinin işi’ Dedi ... ‘ben canımın derdine düştüm’ dedi ‘sen dedi gelecen mi bizimle’ dedi, eee Hakan ‘sen takip edeceksin’ dedi haa biraz da şeyi sıkıştırmak için ben de ‘ne takip edeceğim’ Hakan’a da dedim ‘takip etmedim dedim’ ...gitmişler görüşmüşler ayrıntılı bilgileri bize getirdi yani çok ayrıntıya girmeyeceğim seni ilgilendiren şeyler değil...” şeklinde konuşmalar yaptığının tespit edildiği,
Adalet müfettişlerince ifadesinin alındığı sırada katılan ...'ın, sanık ... ve kardeşleri tarafından avukat ... adına Ortaca Noterliğinde 2005 yılında düzenlenen ve kendisini ceza infaz kurumunda ziyarete gelen avukat ...'in verdiğini söylediği vekâletname suretini delil olarak ibraz ettiği,
Bununla birlikte adalet müfettişlerince yürütülen soruşturmada sanık ...’un, tutuklanmasından sonra katılan ...’ın, ceza infaz kurumunda avukat ...’a saldırdığı iddiasıyla ilgili olarak yaptığı suç duyurusuna dair dilekçenin de dosya arasına konulduğu,
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2009/65 Esas sayılı davada aynı eylemle ilgili olarak ... hakkında teşebbüs aşamasında kalan irtikap, avukatlar ... ve ... hakkında da görevi kötüye kullanma ve teşebbüs aşamasında kalan irtikap suçlarından kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Tanıklar ... ve ... kovuşturma aşamasında tanıklıktan çekinme hakkını kullanmışlar,
Katılan ...; 2007 yılı Mayıs ayında üzerine atılı suçlardan petrol işiyle uğraşan diğer kişilerle beraber tutuklandığını, baştan beri avukatlığını ...'un yaptığını, tutuklandıktan sonra talebi olmadan avukat ... isimli bir avukatın görüşmeye gelip "sizleri buradan çıkaracak kişi benim, dosyanız büyük bir olasılıkla 10. Ağır Ceza Mahkemesine düşecek, mahkeme başkanı ... benim hemşehrim ve dayımın da arkadaşı olur, anlaşırsak sizin işinizi hallederim" dediğini, bu konuşmadan davayı üstlenmek gibi bir niyetinin olmadığını, haricen sanık ...'la irtibat kurarak salıverilmesini sağlamayı teklif ettiğini anlayıp sinirlendiğini ve kendisine "sen kimsin, böyle bir teklifle geliyorsun, kanun dışı yollara benim ihtiyacım yok, bir daha gelme, görüşmeyelim" dediğini, aradan on beş gün kadar geçince tekrar görüşmeye gelip "abi, ben seni inandıramadım galiba" diyerek tutuklu bulunduğu davada ikinci bir operasyon olacağını ve bu operasyonda kimlerin alınacağını isim isim söyleyip "...'la doğrudan görüşüyorum, bana üç hak tanıdı, bu haklardan birini de sizin için kullanayım" dediğini, ne olacağını beklemeye başladığını, anlattığı gibi iki gün sonra bir operasyon daha yapıldığını ve söylediği isimlerden bir kısmının yakalanıp bir kısmının da yakalanamadığını, bu operasyondan birkaç gün sonra tekrar gelip "gördün mü söylediklerim çıktı, bu konuyu biz hallederiz" dediğini, “biz diye kimi kastediyorsun ?” diye sorduğunda, “ben, ...'un galerici kardeşi ... ve avukat ...'dur, ...'la ben Ortaca'da görüşürüz, İzmir'deki görüşmeleri ise kardeşi Hamza ile avukat ... yapıyorlar, üçümüz birlikte hallediyoruz" şeklinde cevap verdiğini, on beş gün kadar sonra tekrar gelip "biz toplantımızı yaptık, ...’la birlikte İzmir’e geldik, avukat İsmail Bey, Başkan ...'un yanına görüşmeye gitti" dediğini, görüşmeden sonra ...'un sanık ...'tan salıverilme sözü aldığını, salıverilme karşılığında dosyadaki tutuklu sanıklar için 500.000 Dolar, ayrıca beraat için de 500.000 Dolar olmak üzere 1.000.000 Dolar para istendiğini söylediğini, bu konuşmalar üzerine sinirlenip "ben böyle bir suç işlemedim, petrolcülerle bir ilgim yok, neden bu kadar para vereyim" dediğinde "ikinci operasyonda alınan petrolcüler çıkamaz, onları sizin olayınıza karıştırma" dediğini, birinci oturumdan kısa bir süre önce yine yanına gelip "petrolcüler kesinlikle çıkamaz ama siz parayı verirseniz kesinlikle çıkarsınız, para konusunda anlaşamazsak Asım bey ilk duruşmaya çıkmayacak, aynı gün Ortaca'ya gidecek" dediğini, ilk oturumda petrolcülerin hepsinin salıverilmesine rağmen kendilerinin tutuklu kaldıklarını, avukat ...'in aynı gün kardeşi Ozan Beşyıldız'ı arayarak "parayı vermedikleri takdirde çıkamayacaklarını ağabeyine söylemiştim" dediğini, sonraki görüşmelerinde sanık ...'un, kardeşi Hamza'ya "...'in adı çok duyuldu, polisin de teknik takibine takıldı, olaydan biraz uzak dursun, onun yerine avukat ... ile iletişim sağlansın" dediğini aktardığını, bu görüşmede kendisine ayrıca sanık ... ve kardeşleri tarafından avukat ... adına Ortaca Noterliğince düzenlenen 20.04.2005 tarihli genel vekâletname suretini verip "işte ..., ... ve ailesine bu kadar yakın, ona göre düşün, bana güven" dediğini, bu vekâletnameyi aldıktan sonra kendisinde para verilmeden salıverilmeyeceği kanaati oluştuğunu, avukat ...'e “istediğiniz para çok büyük meblağ, biz bu parayı ödeyemeyiz, zaten bu miktar parayı ödememiz gereken bir suç da işlemedik" dediğinde "Başkan ... bu parayı sizden almadan sizi kesinlikle tahliye etmez” diye cevap verip yanından ayrıldığını, sonrasında arkadaşı olan avukat ...'ün de ziyarete gelip kendisine "tahliye olmak için farklı kişilerle görüşüyormuşsunuz, başkanın yeğeni ... benimle temasa geçti, seni tanıdığımı duymuş, seninle temasa geçip farklı kişiler yerine ... vasıtasıyla işini halletmeni söylememi istedi, ..., sen ve yanınızda birkaç kişi olmak üzere üçüncü oturumda tahliye etmek için Başkan ... 250.000 Dolar istiyor" dediğini anlattığını, kendisine "bunun garantisi ne ?” diye sorduğunda "bu iş olmazsa avukatlığı bırakırım, para almadan sizi bırakmayacaklar bence" dediğini, üçüncü oturumda da tahliye olamamaları üzerine avukatlar ... ve ...'ün tekrar yanına gelip gitmeye başladıklarını, ...'in bu gelişlerinden birinde, ... oluşumundan kendisinin dışlandığını, bir kaç kişinin dosyası ile ilgili olarak bir teknede buluşularak bu iki dosyanın pazarlığının yapıldığını, o dosyalarda tahliyelerin gerçekleştiğini anlattığını, avukat ... ceza infaz kurumunda kendisini ziyarete geldiğinde onu omzundan iterek hakaret ettiği iddiasıyla ilgili sanık ...'un, hakkında rüşvet almak suçu nedeniyle suçüstü yapılmasından sonra tutuklandığında verdiği 12.01.2009 tarihli dilekçesinde ihbarda bulunduğunu, bu olayda avukatın kendisini savunması gerekirken sanık ...’un adeta onun avukatı gibi davrandığını, sanık ... tutuklanmadan bir hafta kadar önce avukat ...'in yeniden yanına geldiğini, avukat ...'un kendisinin söylediklerinden korkup görüşmek istediğini, aynı gün ..., ... ve ...'un ortağı olduğunu söylediği ...'in birlikte yanına geldiklerini, avukat ...’a "sizin yüzünüzden buradayım" diye bağırdığını, onun da kendisine sanık ...’un kendilerinde çok para olduğunu söyleyip "tahliye karşılığında parayı onlardan alırız" dediğini anlattığını, bu nedenle ona kızıp hakaret ettiğini ve "ben er ya da geç buradan çıkacağım, çıktığım zaman benden istediğiniz miktar kadar bana borçlusunuz" dediğini, avukat ...'un kendisine "ben seninle dost olmak istiyorum, buradan Asım Bey’in yanına gidip senin çok sevdiğim bir devrimci arkadaşımın yakını olduğunu söyleyeceğim" diyerek ayrıldığını, daha sonra avukat ...’i yanına gönderdiğini ve Ahmet'in, sanık ...’un kendisinin salıverilme talebinin reddine ilişkin kararı kısa süre önce imzaladığını, bunun için çok üzgün olduğunu, bir sonraki itiraz dilekçesinde salıverilme sözü verdiğini anlattığını,
Tanık ...; İzmir’de avukatlık yaptığını, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/375 Esas sayılı dosyasında yargılanan ...’ın müdafii olduğunu, ...’ı ceza infaz kurumunda ziyaret ettiğinde kendisine Muğla’dan bir avukatın gelip kartını göstererek mahkeme başkanı sanık ...’u tanıdığını, bu işle ilgilenmek istediğini söylediğini aktardığını, ona “bu tür şeyler olabilir, hâkimin haberi bile yoktur, dikkate alma” dediğini, aradan bir süre geçince ...'ın yeniden kendisini çağırıp “böyle bir şey olmaz diyorsun ama avukat Başkan ...’u tanıyormuş, hatta ...'un onun adına düzenlenen vekâletname suretini güven sağlamak için verdi” dediğini, ...'ın bunun bir fotokopisini de kendisine verdiğini, ayrıca bu avukatın belli bir para karşılığında başkanla temas kurarak tahliyesini sağlayacağını net bir şekilde söylediğini aktardığını, kendisine bir hâkimin böyle bir şey yapmayacağını, vekâletnamesi olsa dahi başkanın adını kullanmaya çalıştığını, yapılan işin kandırmaya yönelik olduğunu söylediğini, yaklaşık bir buçuk ay kadar sonra ...'ın kendisini tekrar çağırıp “abi sen ısrarla inanmıyorsun ama para karşılığında tahliye yapıldığına ben inanıyorum, bu avukatla da görüş” dediğini, kendisinin de “madem ki bu kadar inanıyorsun, ben böyle bir işe aracılık etmem, avukatla veya bir başkası ile bu tür bir görüşme yapmam, artık ben bu işte yokum” dediğini, sonrasında sanık ...’un tutuklandığını öğrendiğini, bunun üzerine söz konusu avukatın ...’ı sanık ...'a aracılık yaparak elde edeceği menfaat karşılığında tahliye ettireceğine ikna ettiğini anladığını, bu olayda hâkimlerin para almayacağını, ancak onların adı kullanılarak başkalarının para alabileceğini düşündüğünü,
Tanık ...; İzmir’de internet kafe işlettiğini, ağabeyi ... tutuklandıktan sonra kendisini ziyarete gittiğinde ağabeyinin “akşama senin dükkanına Ahmet isminde biri gelecek, bu şahsı dinle bakalım sana ne anlatacak” dediğini, akşam saatlerinde avukat ... olduğunu söyleyen bir kişinin Bornova'da ağabeyinin işlettiği kafeye gelerek ağabeyinin dosyasını almak istediğini, birilerine iletilmek üzere 500 milyar TL verildiği takdirde Şakir Beşyıldız, ... ve Sinan Coşkun’un ilk oturumda salıverileceklerini, para verilmezse ve ilk oturumda salıverilmezlerse ondan sonra salıverilmelerinin imkansız olduğunu söylediğini, ...'in kendisinden hiç para istemediğini, dolayısıyla parasal konuları ağabeyi ...’la konuştuğunu anladığını, aralarındaki özel konuşmaların ne olduğunu öğrenemediğini, ama avukat ...'in, ağabeylerinden Şakir’in mutlaka, Hakan’ın da muhtemelen salıverileceğini, ... ile ...’ın salıverilmelerinin çok zor olacağını her karşılaştıklarında söylediğini, bir hafta kadar sonra ...'in tekrar kafeye gelerek, ağabeyinin yanından geldiğini, ağabeyinden sonra ... ve ...’i de ziyaret ettiğini, bu şahısların kardeşi ...’e iletilmek üzere 150.000 TL verdikleri takdirde ... ve ...'in ilk oturumda salıverileceklerini söylediğini, bu konuda görüşmek üzere aracılık yapmasını istediğini, kendisine Bekir’in telefon numarasını vererek şahsen görüşmesi gerektiğini, konunun kendisini ilgilendirmediğini söylediğini, ertesi gün yine kafeye gelerek “parayı vermediler, ben ilk duruşmada tahliye olmayınca görürüm onları, gazları bir alınsın, ikinci duruşmada nasıl olsa bu parayı verecekler, buna mecburlar” diye söylediğini, bir gün sonra tekrar kafeye geldiğinde çok huzursuz bir hâli olduğunu, kendisine “ne oldu abi hayırdır” diye sorduğunda, kendisinin ceza infaz kurumunun istihbaratına takıldığını, Vedat Orhan Çelenk adlı bir tutukluyla konuştuğunu, Vedat Orhan'ın kendisine “seni ve başkanla birlikte bütün aracıları yakacağım, şikâyet edeceğim” dediğini, şikâyet olursa bunun kendilerine de sıçrayacağını, ağabeyi ...'a hemen ulaşmasını, Vedat Orhan’a ancak ağabeyi Hakan ve diğer tutuklu ...’in nazının geçtiğini, onların sözünü dinleyebileceğini, kendisinin dolandırıcı olmadığını, gerçekten mahkeme başkanı ile özel bir kanalının olduğunu, daha önce de bu işlerin yapıldığını ve yaptıklarını, sanık ... ve kardeşi ... ile diğer kardeşlerinin Bergama’da üçüncü bir şahsın üzerine taşınmaz aldıklarını söyleyerek bu şahsa ait bir vekâletname suretini kendisine verdiğini, bu avukatın ilk oturumda devamlı kendisini arayarak duruşmanın seyri hakkında bilgi almaya çalıştığını, kendisine güvenmediği ve kafasında bazı sorular olduğu için, sanık ...'un o oturuma katılmadığını haber vermediğini, yargılamaya konu ihalelerin önemli bir kısmını alan şirket yöneticisi sanıkların salıverilmelerine rağmen diğerlerine göre aleyhlerinde daha az delil bulunan ve ihale almayan ağabeyleri Hakan ve Şakir Beşyıldız ile ... ve Sinan Coşkun'un salıverilmediklerini, duruşma salonundan çıkınca hemen avukat ...’i aradığını, gerçekten başkanla aralarında bir kanal varsa sanık ...’un duruşmaya katılmadığını bilmesi gerektiğini düşünüp ağabeylerinin salıverildiğini söylediğini, onun ise bu durumu normal karşılayarak “ben sana söylemiştim, ağabeylerin tahliye olur demiştim” dediğini, kendisinin sonra telefonu kapattığını, avukat ... ısrarla aradığı hâlde önce telefonu açmadığını, yarım saat sonra tekrar kendisini aradığında avukat ...'e, avukatlarından öğrendiğine göre sanık ...’un, annesinin hasta olması nedeniyle mazeret izni alarak duruşmaya katılmadığını, ağabeylerinin salıverilmediklerini anlatınca çok şaşırıp “tahliye olmaları gerekirdi” diyerek telefonu kapattığını, ertesi gün avukat ...'in kendisini erkenden arayıp sanık ...’un Ortaca ilçesinde yanına geldiğini, ... ve sanık ...’la birlikte kahvaltı yaptıklarını, ...’a başkanın niye rapor aldığını sorduğunu, onun da sanık ... hakkındaki menfaat teminine ilişkin dedikoduların ortaya çıkması ve üzerinde çok baskı olması nedeniyle, annesinin rahatsızlığını bahane ederek duruşmaya katılmadığını, yerine başkan olarak çıkacak hâkim Eyyüp Ezgi’ye ne yapması gerektiğini anlattığını, yokluğunu hissettirmeyeceğini söylediğini aktardığını, kendisine ayrıca Ahmet ve ...’in salıverilmemeleri gerektiğini, bu şahısların kendisinden başka bir kanaldan mı mahkemeye ulaştığını anlayamadığını, söyleyerek çok şaşırdığını ifade ettiğini, ağabeyiyle en kısa zamanda görüşeceğini söylediğini, ağabeyi Hakan'ın ise “sakın yanıma gelmesin” dediğini, nitekim ağabeyiyle görüşmeye gittiğinde ağabeyi istemediği için görüşemediklerini öğrendiğini, 2008 yılı Eylül ayı içerisinde avukat ...'ın yeniden kafeye gelerek ...’un sanık ... ile devamlı görüştüğünü, başkan istediği takdirde dosyada her türlü kararın alındığını, kanalın ... olduğu hususunda kendisine inanması gerektiğini, zaten ağabeyi Hakan’ın da kendisine güvendiğini anlattığını, aynı davada serbest yargılanan Adem Seçilmiş’te para olduğu için onun yeniden tutuklanacağını, bu bilginin kendisinin ...’a ve sanık ...’a ne kadar yakın olduğunun ispatı olduğunu söylediğini, yakın arkadaşının kız kardeşinin nişanlısı olması nedeniyle Adem Seçilmiş'e ulaşıp avukat Ahmet’in söylediklerini aktardığını, Adem'in konuyu araştırıp “böyle bir şey yokmuş, yanlış öğrenmişsin” dediğini ama tedbiren İzmir’den ayrıldığını, bu konuşmadan bir gün sonra Adem hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, ev ve iş yerlerinin arandığını öğrendiğini, Adem Seçilmiş'in yedi ay kadar kaçtıktan sonra yakalanarak mahkemeye çıkarıldığını, ancak onun anlattığına göre daha önce mahkemeye para verdiği için ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığını, sonra da kendisine “ben işimi hallettim, sizin bir tanıdığınız yok mu, para veremiyor musunuz, mahkemenin neler yaptığı ortada, ağabeylerin niye hâlâ tutuklu” diye sorduğunu, bu olaylardan sonra ...'in, ... vasıtasıyla başkan ...’a rahatlıkla ulaşabilen ve onların kanalı olan bir avukat olduğuna inandığını, hatta ...'in kendisine sanık ...’un bir hukuk bürosu olduğunu, o büroya giden kişinin ...'a ulaşabileceğini de söyleyince bunların olacağına inanıp tahliyeler için kaç para istediğini sorduğunu, tüm tutukluların salıverilmesi için 1 trilyon TL, Hakan ve Şakir Beşyıldız ile Sinan Coşkun için nakit 300 milyar TL istendiğini söylediğini, bu görüşmelerde avukat ...'ün de devreye girip ağabeylerini ziyaret ederek onlara, para verildiği takdirde salıverilmelerini sağlayacağını söylediğini duyduğunu, kendisinin de ona ağabeyi Hakan’ın ne isterse o şekilde davranacağını, inisiyatif kullanamayacağını söylediğini, avukat ...'in, Ortaca’dan avukat ...’un da devreye girmeye çalıştığını, onun da sanık ...’un kanalı olduğunu, bu olayı bu avukatın çözeceğini, çünkü sanık ...’la birebir görüştüğünü söylediğini, söylediklerinden ...'in ...’u kanal olarak kullandığını anladığını, ...’le birlikte olduğu bir gün ... ve ...’in telefon konuşmasından, sanık ...’un hâkim evinde buluştuğu ...’a ağabeyi Hakan’ın ara tahliyesinin olamayacağını, bir saat kadar önce tahliye talebinin reddedildiğini, sonraki on beş gün içerisinde tahliyeye söz verdiğini söylediğini anladığını, ancak bu olayı takip eden birkaç gün sonra ...'un tutuklandığını,
Adalet Müfettişliğinde verdiği ek ifadesinde de; sanık ... ve kardeşleri tarafından Bergama’da taşınmaz alımı için ismini bilmediği üçüncü kişiye verdikleri bir vekâletname bulunmadığını anladığını, bahsettiği vekâletnamenin sanık ... ve kardeşleri tarafından avukat ...’a verilen genel vekâletname olduğunu bildiğini,
Tanık Adem Seçilmiş; İzmir'de benzin istasyonu işlettiğini, 2007 yılının Ağustos ayında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği bir operasyonda bir çok kişiyle birlikte gözaltına alınıp sonradan serbest bırakıldığını, yaklaşık bir ay sonra mahkemece hakkında tutuklama kararı verildiğini öğrenince 2-3 ay kadar kaçak durumunda kaldığını, hakkında tutuklama kararı çıktığını ...’ın arkadaşı olan kız kardeşinin eşinin söylediğini, savunmasını yaptıktan sonra yeniden sanık ...’un tutuklanma yönündeki karşı oyu ve oy çokluğuyla serbest bırakıldığını, sanık ...'un avukat aracıları vasıtasıyla temin ettiği menfaat karşılığında tahliye kararları verdiğinin konuşulduğunu, kendisine bu taleple gelen bir avukat olmadığını, kimseye de para vermediğini, ...’a “ben işimi hallettim, sizin bir tanıdığınız yok mu, para veremiyor musunuz, mahkemenin neler yaptığı ortada ağabeylerin niye hala tutuklu ?” şeklinde bir şey söylemediğini,
Tanık ...; alüminyum, inşaat ve gıda işleri yaptığını, suç örgütü kurma ve ihaleye fesat karıştırma suçlarından 2007 yılının Mayıs ayında yaklaşık yüz petrolcü ile birlikte gözaltına alınıp tutuklandığını, avukatının ... olduğunu, tutuklandıktan iki ay sonra ceza infaz kurumunda yaygın bir şekilde sanık ...’un bir kısım avukatlar aracılığıyla belirlenen bir para karşılığında tahliye kararı verdiğinin, bu işe aracı olan avukatların ..., ..., ... ve ... olduğunun konuşulduğunu, bu nedenle merak ettiği için aynı koğuşta kaldığı katılanlar ... ve ...’a neler olduğunu sorduğunda katılan ...'ın, birkaç kez avukat ...’ın kendisine “...’a iletilmek üzere 500.000 Dolar verin, vermezseniz çıkamazsınız” dediğini anlattığını, katılan ...'ın da defalarca avukatlar ... ve ...’un kendisini ceza infaz kurumunda ziyaret ettiklerini, sanık ... ile hemşehri ve yakın arkadaş olduklarını, ona iletilmek üzere 250.000 TL veya Dolar verildiği takdirde salıverileceklerini, para ödenmediği takdirde tutukluluk hâlinin devam edeceğini söylediklerini anlattığını, bu durumu aktardığı avukatının tepki göstererek “mümkün değil, başkan ve hâkimler dürüst insanlardır, kesinlikle böyle bir şey yapmazlar, avukatlar para koparmak için yalan söylüyorlar” dediğini, kendisinin de avukatının söylediklerini katılanlar ... ve ...’a anlatarak “sakın onlara inanmayın” dediğini, ama ilk oturumda salıverilmeyince kendisinde bir kuşku oluştuğunu, merak ettiği için ilk oturumdan sonra avukat ... ile görüşmek istediğini, görüşmede Ahmet'in “ben Hakan’a detayını anlattım, eğer hemşehrim olan mahkeme başkanı Asım beye verilmek üzere söylediğimiz parayı kabul ederseniz tahliye olursunuz” dediğini, ancak detayları kendisiyle konuşmadığını, tahminen olayı kendisinin öğrenmesinden rahatsız olup yanından ayrıldığını, avukat ... ile ikinci kez görüştüklerinde Ahmet'in “Hakan’a getirdiğim bilgileri düşünün, mahkeme başkanı Asım’dan haber aldığımı anlayacaksınız” dediğini, bu görüşmeleri de avukatına anlattığında yine “yalan söylüyorlar, böyle bir şey olmaz” diye söylediğini,
Tanık ... Adalet Müfettişliğinde; İzmir’de avukatlık yaptığını, İzmir adliyesinde sanıklar ... ve ... hakkındaki söylentilerin herkes tarafından duyulduğunu, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/375 Esas sayılı davasında yargılanan ...’in müdafiiliğini yaptığını, ... ceza infaz kurumundayken gelen gidenlerin ne teklifte bulunduklarını kendisine anlattığını, henüz mahkeme belli olmadan önce ceza infaz kurumundaki hükümlü ve tutuklu yakınlarını ziyarete giden bazı kişilerin özellikle kendisinin olmadığı zamanlarda ...’in yanına giderek “aman davanızı 10. Ağır Ceza Mahkemesine düşürün, çünkü oranın başkanı ... sizi hemen tahliye ettirebilir, avukat ...’a vekâlet verin, başkan ...’la birlikte iş yapıyorlar, hemen tahliye alırsınız” dediklerini, kendi davalarında pek çoğu akaryakıtçı olan 104 sanığın yargılandığını, hangi mahkemede yargılanacakları belli olduktan sonra biri ..., diğeri ... olmak üzere iki avukatın ...'i ceza infaz kurumunda ziyaret ederek müvekkiline 500.000 Dolar ya da TL karşılığında ilk oturumda salıverileceğini söylediklerini, ama müvekkiline muhtemelen avukatların başkanın ismini kullandıklarını, böyle bir şey olamayacağını anlattığını, bu avukatlardan birisinin kısa bir süre sonra teklif kabul edilmediği için yeniden müvekkilini ziyaret ederek teklifi kabul etmesi için baskı yaptığını, müvekkili ...'in avukatı sert bir dille tersleyerek gönderdiğini ondan öğrendiğini, ... ile aynı koğuşta kalan ... ve diğer müvekkili ...’a değişik kanallardan para karşılığı salıverileceklerine dair tekliflerin gelmeye devam ettiğini, ancak sanık ... tutuklanıncaya kadar geçen süreçte sürekli olarak müvekkillerine bunun mümkün olmadığını, tüm bu söylentilere bazı art niyetli avukatların sebep olduğunu anlattığını, ilk oturumda tüm akaryakıtçıların salıverildiklerini, içlerinde kendisinin de müvekkili olan diğer tutukluların salıverilmediklerini, bu kez avukat ...’ün devreye girerek sanık ... ve üye hâkim Arif Akçay’la işi bağlayacağına dair ... ile görüşmeler yaptığını duyduğunu, ayrıca ziyaret için ceza infaz kurumunda olduğu zamanlarda da birlikte konuştuklarını gördüğünü, bir keresinde ziyaretçi bölümüne girerek ...’ın yanında avukat ...'e “yalan söylüyorsun, hâkimler böyle bir şey yapmaz” dediğini, devamında müvekkili ...'in kendisine, ... ile avukatlar ..., ... ve ...’ın yanına gelerek sanık ...’la yakın ilişki içinde olduklarını, bu başkana verilmek üzere istenen paranın verilmesi hâlinde yüzde yüz salıverileceğini söylediklerini anlattığını, söz konusu görüşmede bu kişilerin, müvekkiline, yapılacak oturumda kimlerin salıverileceğini, bir sonraki oturumun hangi tarihe erteleneceğini, hatta bir sonraki oturumda kimlerin serbest kalacağını söylemek suretiyle sanık ...’a yakınlıklarını ispatlamaya çalıştıklarını, sonradan da müvekkiline söylenenlerin gerçekleştiğini gördüğünü, bir süre sonra avukat ...'ün sadece üye hâkim Arif Akçay’dan bahsedip onun adını kullanarak tahliyeyi sağlayacağını ...’a söylediğini, nitekim Ali Kuş isimli tutuklu sanığın da iki oturum arasında 100.000 Euro ödeyerek salıverildiğini duyduğunu, aynı tarihlerde müvekkili adına salıverme talep ettiği hâlde kendi talebinin reddedildiğini, ret kararından sonra da ...'ın, müvekkili ...’e “gördünüz mü parayı verseydiniz siz de tahliye olurdunuz” dediğini, 21.10.2008 tarihinde, 23.10.2008 tarihli tutukluluk incelemesine yönelik olarak salıverme talebiyle bir dilekçe hazırlayıp yardımcısı olan avukat Seyit Ahmet Kaya vasıtasıyla üye hâkim Arif Akçay'a havale yaptırdığını, bu sırada kalemde dava dosyasının klasörünü ve klasörün üzerine takılı bulunan, iki gün sonra yapılacak olan tutukluluk incelemesinin kararını gördüğünü, ayın yirmi biri olmasına rağmen dosyanın duruşma savcısına mütalaaya gönderildiğini, duruşma savcısının tutukluluk hâlinin devamına dair mütalaa verdiğini, heyetin de toplanıp tutukluluğun devamına karar verdiklerini gördüğünü, ilgili evrakın fotokopisini alıp kendi dilekçesinin havaleli bölümüyle birlikte sanık ...’un makamına giderek “zamanı gelmeden iki gün önce nasıl böyle bir karar verebiliyorsunuz” diyerek reddi hâkim talepli dilekçesini de ibraz ettiğini, sanık ...'un “bu dilekçeyi vermeyin" dediğini, bunun üzerine sanık ...'a geçmiş 18 aylık dönem içinde 10. Ağır Ceza Mahkemesi ile ilgili duyduklarını, yapılan dedikoduları, bir kısım avukatlarla ve sanık yakınlarıyla yemek yiyip içki içtiğini, düğünlerine gittiğini, bu ilişkileri ispatlayan fotoğrafların tutuklu sanıklara gösterildiğini anlattığını, önce “haklısınız” diyerek sakinleştirmeye çalıştıktan sonra “ben sosyal bir kişiyim, yemeğe de giderim, içkimi de içerim, istediğimle görüşürüm, fotoğraf çekerek ve konuşarak avukatlar bu ilişkilerimi kötüye kullanıyor” diyerek söylenenleri kabul ettiğini, bu arada sanık ...'un dilekçe ve ekindekileri 4-5 hamleyle parçalara ayırdığını, kendisinin de bu parçaları bir zarfın içine koyarak odadan çıktığını, fotokopi belgelerin kendisinde olduğunu, sanık ...'un tutuklandıktan sonra bile kendisinin ismini bilmediği avukatlarla haber göndererek “benim heyetim orada görev yaptığı sürece ben ne istersem o olur, para verilmezse tahliye olamayacaksınız” diye söylediğini duyduğunu,
Adalet Müfettişliğinde verdiği ikinci ifadede ise; sanık ... tarafından parçalanan dilekçe ve eklerini bulamadığı için ibraz edemediğini, ama bu evrakın bir suretini Cumhuriyet savcısı ... Gök’e verdiğini hatırladığını,
Tanık ...; İzmir’de avukatlık yaptığını, ... ile arkadaş olduklarını, ceza infaz kurumunda onu ziyaret ettiğinde, tutukluların aracılar bulup para vermek suretiyle tahliyeler yapıldığını konuştuklarını, sanık ... hakkında da bu yönde söylentiler olduğunu, başka bir davada müvekkilinin tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği bir oturumdan sonra yanına gelen avukat ...'ın, “üzülmeyin tahliye alamıyorsanız biz işinizi çözeriz, tahliyeyi sağlarız” dediğini, avukat ...’ın da benzer şekilde bazı avukatlarla konuştuğunu duyduğunu, avukat ... ile sanık ...’un yakın arkadaş olduklarını, İzmir içinde ve dışında görüştüklerini de diğer avukatlarla birlikte duyduklarını, vekâlet vermek isteyen bir tutuklu ile görüşmeye gittiğinde bile ilk söz olarak “sen beni kaça çıkartırsın, bu işi nasıl halledersin ?” şeklinde konuşulduğunu, kendisinin herhangi bir menfaat ilişkisine doğrudan tanık olmadığını, avukat ...'yı da tanıdığını ancak onunla samimi olmadığını, sanık ...’un yeğeni olan avukat ...’u tanımadığını, ...'un da kendisine 250.000 TL karşılığında ... ve ...’in salıverileceklerine dair bir şey söylemediğini,
Tanık ...; Muğla ili Ortaca ilçesinde avukatlık yaptığını, ortak olarak çalıştığı avukat ...’a sanık ... ve ailesinin veraset işlemleri nedeniyle, vekâletname verdiklerini, sanık ... ile en fazla iki defa karşılaştığını, yaz aylarında Ortaca’daki avukatlık bürolarına geldiğini, 2008 yılının Ekim ayı içinde, Muğla Barosuna kayıtlı olarak Ortaca’da avukatlık yapan ...'in, ortağı avukat ...’u ısrarla telefonla birkaç defa arayıp, İzmir’de birisinin kendisiyle görüşmek istediğini söylediğini, ...'un durumu kendisine anlattığını, avukat Ahmet'in “mutlaka gelmen lazım, senin ve çocuklarının hayatı için çok önemli” demesi üzerine gitmeye karar verdiklerini, bu konuşmalardan, kendileriyle görüşmek isteyen kişinin mafya bağlantılı tehlikeli bir kişi olduğu düşündüklerini, bu nedenle korku ve merakla çağrıldıkları İzmir F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna geldiklerini, kendilerini orada avukat ...'in karşıladığını, birlikte ... adlı tutuklu ile görüşmek için içeri girdiklerini, ancak ...'in kendisinin içeri girmesine karşı çıktığını, ancak ortağı ...’u yalnız bırakmak istemediğini, görüş yerinde ...’ın ilk önce “İsmail hanginiz ?” diye sorduğunu, kendilerini tanıtınca ...’a dönüp “Sen Asım'ın avukatıymışsın, Koray Met’i ve Gökhan ya da Gökçen gibi bir ismi tahliye ettirmişsin” dediğini, ...'un “yok öyle bir şey, sadece Koray Met’i tanırım, o da etkin pişmanlıktan faydalanarak tahliye oldu” demesi üzerine ...'ın “bana 500 milyar borçlusun” dediğini, ...'un “ne borcu alışveriş mi yaptık ?” diye sorması üzerine ...'ın da ...’e dönerek “... ...’ a tahliye için verilmek üzere 500 milyar istiyor demedin mi ?” diye sorduğunu, ...'in lafı gevelediğini, ...'un “böyle bir şey yok, ben kimseden para falan istemedim, seninle ilgili olarak da kimseyle görüşmedim" dediğini, ardından ...'ın ...’un arabasının plakası, çocuklarının okulları gibi ailesiyle ilgili özel bilgileri söyleyerek onu tehdit etmeye başladığını, görüşme bitip dışarı çıktıklarında bu olay nedeniyle ...’ı şikâyet etmeyi düşündüklerini, ancak ...'ın kendilerine, Ortaca’da ...’in eşine dava açan müvekkillerinin oğlunun vurulması olayını ceza infaz kurumunda verdiği talimatla kendisinin gerçekleştirdiğini anlattığını, bu olaydan bir hafta sonra da Ortaca’da bir meslektaşlarının ensesinden vurulmuş olarak bulunması nedeniyle endişelenip ...’ı şikâyet edemediklerini, ...’un sanık ... adına Menemen’de taşınmaz aldığından haberinin olmadığını,
Tanık ...; Bağ-Kur emeklisi olduğunu, 2009 yılına kadar bir yıl süreyle galericilik ve madeni yağ ticareti yaptığını, sanık ...’un ağabeyi olduğunu, ticaret yaptığı için İzmir’e geldiğinde zaman zaman kardeşlerinin yanında, bazen de sanık ...’ın evinde kaldığını, avukat ...’i Ortaca’da çalışması nedeniyle tanıdığını, ...’ı tanımadığını, ...’i ... ile görüşmesi için göndermediğini, avukatlar hakkında açılan davada kendisinin de yargılandığını, kimseden para istenmesine aracılık etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; katılan ...'ın yalan söylediğini ve atılı suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
c- Şikâyetçi ...’e yönelik eylemlerin incelenmesi:
Tanıklardan ...’in aşamalardaki ifadelerinde, Vedat Orhan Çelenk olayında, avukatlar hakkında yürütülen soruşturma kapsamında farklı tarihlerde tutuklandığını, aynı ceza infaz kurumunda bulundukları esnada ...’un kendisine mektup gönderdiğini ve bu mektupta “Benimle 3-5 defa yemekte birlikte oldun, suçun oysa bundan bir şey çıkmaz, birlikte olduğumuz yemeklerde memleket meselelerini konuşmuştuk” diye yazdığını, bu mektubu salıverme talebi dilekçesine ekleyerek soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısına sunduğunu söylemesi üzerine, Adalet müfettişlerince yapılan araştırma nedeniyle İzmir Cumhuriyet savcısı ... Gök tarafından gönderilen yazıda, ...’in salıverme talepli dilekçesi ekinde olduğunu ifade ettiği söz konusu mektuba ulaşılamadığının belirtildiği,
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/65 Esas sayılı dava dosyasında ...’e yönelik eylemle ilgili olarak ... hakkında teşebbüs aşamasında kalan irtikap suçu ile avukatlar ... ve ... hakkında da görevi kötüye kullanma ve teşebbüs aşamasında kalan irtikap suçlarından kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ... Adalet Müfettişliğinde; İzmir’de iki ayrı petrol istasyonu bayisi ve petrol şirketi yöneticisi olduğunu, suç örgütü üyeliği ve akaryakıt ihalelerine fesat karıştırdığı iddiasıyla 30.08.2007 tarihinde kardeşi ... ile birlikte tutuklanıp yaklaşık altı ay tutuklu kaldıklarını, başta şirket avukatları kendisini savunmaktayken, tutuklu bulunduğu esnada kendilerini önceden tanımadığı avukatlar ... ve ...'nin ziyaretine gelerek kendilerini İzmir Sanayi ve Ticaret İl Müdürü ...’in gönderdiğini söylediklerini, ...'i yaklaşık altı senedir tanıdığı ve yakın arkadaşı olduğu için bu avukatlarla konuştuğunu, her iki avukatın da kendisine ...’in İzmir 10 ve 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanları ... ve ...’la yakın arkadaş olduğunu, mahkeme başkanlarına iletilmek üzere salıverme öncesi 150.000 Dolar nakit, sonrasında da 150.000 Dolarlık çek verdiği takdirde yedi günlük itiraz süresi içinde kendisi ve kardeşi ...’in serbest bırakılmasının sağlanacağını söylediklerini, ...'e güvendiği için teklifi kabul ettiğini, kardeşi ...’e telefonla talimat verip 150.000 Dolar nakit ve şirkete ait 150.000 Dolarlık çekin ... vasıtasıyla ...'e verilmesini istediğini, yaptıkları anlaşmaya göre ... ve ...'nin, ... vasıtasıyla mahkeme başkanları olan sanıklar ... ve ...'a ulaşarak, parayı onlara teslim edeceklerini, kendisi ve kardeşi ...'in de bir hafta içerisinde salıverileceklerini, ardından da çekin paraya dönüştürüleceğini, fakat öğrendiğine göre ...'nın bir gün arayla parçalar hâlinde 150.000 Dolar nakit ve çeki ...'e değil, ...'nin yanında bulunduğu sırada avukat ...'a teslim ettiğini, belirtilen tarihte salıverilmeyince bu avukatların bir daha yanına gelmediklerini, bunun üzerine kendisinin de avukat ...’a haber göndererek davadan çekilmesini istediğini, onun da davadan çekilme dilekçesini mahkemeye sunduğunu, avukat ... kendisine "sadece bana vekâlet çıkartırsan yeter, ... adına çıkartmana gerek yok" dediği için ...'a vekâletname verdiğini, ... ve ...'nin ilk ziyaretlerinden birkaç gün sonra, Ramazan Bayramına 2-3 gün kala başka avukatın da ceza infaz kurumunda kendisiyle görüşmek istediğini, toplam iki kez gelen bu avukatın kendisine Muğla'dan geldiğini, sanık ...’un yeğeni olduğunu, bu operasyonda 8-9 paralı iş adamının bulunduğunu, diğerlerinin torbacı takımından olduğunu, 30.000 Dolar verdiği takdirde bu parayı mahkeme başkanına ileteceğini ve salıverilmesini sağlayacağını söylediği hâlde teklifi kabul etmediğini, bu avukatın adının ... olabileceğini, ilk oturumda kendisi ve kardeşi Ahmet'le beraber yirmiye yakın kişinin salıverildiklerini, bu oturumda verdiği paradan dolayı değil mevcut delil durumuna göre salıverildiklerini, ardından bürosuna gidince ilk iş olarak ...'i arayıp "mahkeme başkanlarına istenen parayı verdik, buna rağmen hem daha önce tahliye olmadık, hem de bu duruşmada ... niye rapor aldı ?" diye sorduğunu, onun da "... ile ... arasında bir problem çıkmış o nedenle ... rapor almak zorunda kalmış" dediğini, ayrıca aldığı parayı bugün yarın vereceğini söyleyerek kendisini bir ay kadar oyaladığını, en sonunda ısrar edince bir araya gelip bu işi çözmeyi teklif ettiğini, kendi bürosunda 3-4 defa toplandıklarını, sonuncusunda avukat ..., ..., Emre Eryıldıran, ..., ..., ..., ... ile ...’ün bulunduklarını iş yeri olması nedeniyle pek çok kişinin girip çıktığı bir ortamda ...'e “bu parayı kime verdiysen topla geri ver” dediğini, hatta Emre Eryıldıran ile ...'in birbirlerine yumruk attıklarını, ortalık sakinleştikten sonra ...'in kendisinde olan 150.000 Doların 30.000 Dolarını avukatlar ... ve ...'ye, 10.000 Dolarını Emre Eryıldıran’a, 30.000’er Dolarını ayrı ayrı sanıklar ... ve ...’a verdiğini, 30.000 Dolarını da kendisinin harcadığını, 20.000 Doları bir kaç gün içinde iade edeceğini söylediğini, toplandıkları gün avukat ...'nin 10.000 Doları eşinin banka hesabından çekip şoförü ...'a verdiğini, bu paranın kendisine ulaştırıldığını, ...'in iki gün sonra 18.000 Doları nakit olarak ödediğini, kalan para için alacaklısı yanında çalışan ... görünen 5-6 tane senet imzaladığını, ... ve Emre Eryıldıran'ın parayı ödemek için yirmi gün süre isteyip bu süre içerisinde de ödeme yaptıklarını, bu senetlerin ...’e cebir ya da tehdit yoluyla imzalatılmadığını, ...'in de olayın üzerinden bir yıla yakın zaman geçtiği hâlde şikâyetçi olmayıp, avukatlar hakkında açılan davada kendisinin de tutuklanmasından sonra bu olayla ilgili şikâyetçi olduğunu, parayı ödemeleri hususunda ... ve ...’yi de tehdit etmediğini, aynı ortamda oldukları zamanlarda ara sıra ...'in "bak şimdi başkan Faruk beyi arayacağım" diyerek onu arayıp sohbet ettiğini ve samimi oldukları havasını verdiğini, çevrede hem sanık ..., hem de sanık ... ile ilgili olarak birbiriyle samimi olduklarının, geceleri kadınlarla alem yaptıklarının konuşulduğunu, ...'in 2007 yılı içerisinde sanık ...'ı gezdireceğini söyleyerek arabasını ve şoförünü istediğini, bu olayı daha sonra işten çıkardığı ve soyadını hatırlamadığı şoförü ...'tan sorduğunda, sanık ...'la ...'in lüks otellere kadınlarla birlikte girdiklerini, sabaha kadar eğlendikten sonra evlerine bıraktığını kendisine anlattığını,
Kovuşturmada önceki ifadesinden kısmen farklı ve bu ifadesine ek olarak; salıverildikten sonra bürosunda ...’e bu parayı kime verdiğini sorduğunda avukatlar ... ve ...’ye 30.000 Doları vekâlet ücreti olarak verdiğini, 10.000 Doları Emre Eryıldıran'a, 30.000 Doları da mahkeme başkanı ...'a verdiğini söylediğini, mahkeme başkanlarına verildiği söylenen paraları geri alamadığını, bu paraların mahkeme başkanlarına verilip verilmediğini bilmediğini, kendisine sadece mahkeme başkanlarına verildiğinin söylendiğini, müfettişe verdiği ifadesinde ...'in önceden de ...’ı aradığını söylediğini, ancak görüştüğü kişinin ... olup olmadığını bilmediğini, ...'e zaman zaman aracını mahkeme başkanı ...'ı gezdireceğini söylemesi sebebiyle vermişse de araçla bu kişiyi gezdirip gezdirmediğini bilmediğini,
Tanık ...; İzmir'de Aypet ve Shell bayileri olan Ayça Petrol Limited Şirketi’nin ortağı olduğunu, akaryakıt ihalelerine fesat karıştırmak ve örgüt üyeliği iddialarıyla ağabeyi ... ile birlikte tutuklanıp beş ay kadar tutuklu kaldığını, başlangıçta kendilerini şirket avukatlarının savunduklarını, tutuklandıktan bir süre sonra daha önceden tanımadığı avukatlar ... ve ...'nin ziyarete gelerek kendilerini İzmir Sanayi ve Ticaret İl Müdürü ...’in gönderdiğini, dosyayı incelediklerini, tensiple beraber tahliyelerini sağlayacaklarını söyleyip karşılığında vekâlet ücreti olarak 150.000 Dolar istediklerini, bu işi nasıl yapacaklarını sorduğunda “bu işte biz sadece aracıyız, konuyu Ferruh Bey biliyor, onun vasıtasıyla tahliyenizi sağlayacağız” dediklerini, “bu para kime verilecek” diye sorduğunda “biz bilmiyoruz, Ferruh Bey bilir, kabul ediyorsanız parayı verin” şeklinde cevap verdiklerini, kardeşi ...'in, ağabeyi ...’in talimatı üzerine salıverilme öncesi istenen 150.000 Doları ... vasıtasıyla ...’e ilettiğini, bu paranın 30.000 ve 120.000 Dolar olmak üzere iki parça hâlinde verildiğini, salıverilmeden sonra da 150.000 Dolar olmak üzere toplam 300.000 Dolar verileceğini, ancak tensipten birkaç gün önce adı geçen avukatların tekrar gelerek “biz bu işi yapamayacağız, parayı ne yapalım” diye sormaları üzerine “parayı ... aracılığıyla Bekir’e iade edin” dediğini, bu tarihten sonra salıverilmeleri durumunda parayı geri isteyecekleri için ...’in sanık ...’a salıverilmeleri için baskı yaparak onu ikna ettiğini, bu nedenle ...’un birinci oturuma çıkmadığını bu olaya karışanlardan duyduğunu, ancak kendilerini temize çıkarmak için bu durumu söylemeyeceklerini bildiğini, sanık ...’un katılmadığı ve kendilerinin salıverildiği 30.01.2008 tarihli ilk oturuma kadar paranın iade edilmediğini, salıverildikten sonra ağabeyi ...'in yazıhane

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat