"İçtihat Metni"
Mağdur ...'a yönelik, sanık ... hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK'nın 141/1, 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası, silahla tehdit suçundan TCK'nın 106/2-a, 53, 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin 06.03.2008 gün ve 2007/82 Esas ve 2008/43 Karar sayılı hükmün o yer Cumhuriyet Savcısı ve sanık savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 07.10.2012 gün ve 2008/27196 Esas 2012/18116 sayılı Karar ile;
“1-) Sanığın, yakınanın tezgahından çaldığı kamera üzerinde olduğu halde, olay sonrası kesintisiz takip ile kendisini kovalayan yakınanı bıçak ile tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında; eylemin bir bütün olarak 5237 sayılı TCK'nın 149/1-a maddesine uyan yağma suçunu oluşturduğu halde, yazılı şekilde hırsızlık ve tehdit suçundan uygulama yapılması,
2-) Gerekçeli karar başlığına, kısa kararın açıklandığı 06.03.2008 tarihli oturuma katılan ve hükümde ismi yazılı olan Cumhuriyet Savcısı olarak,... yerine,...ün yazılması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin 28.01.2013 gün ve 2012/249 Esas ve 2013/24 Karar sayılı kararı ile;
“Her ne kadar Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bozma ilamında, eylemin mağdurun sanığı kesintisiz takibi sırasında, sanığın elindeki kamerayı mağdura vermemek için yanında bulunan bıçağı ona doğrultmak suretiyle, 5237 sayılı TCY'nın 148. maddesindeki seçimlik hareketlerden tehdit yoluyla malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılma kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahis ile eylemin yağma suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; mağdurun emniyet müdürlüğünde alınan ilk ifadesinde sanığın tezgahında bulunan kamerayı alıp kaçmaya başladığını, onun peşinden koştuğunu, fakat sanığın dönerek cebindeki bıçağı çekip üstüne yürümesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldığını beyan etmiş, daha sonra Batman Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde aynı yönde beyanda bulunmuş, kovuşturma aşamasında talimat ile alınan ilk ifadesinde sanığı kovalarken kendisine bıçak çekmesi üzerine onu kovalamaktan vazgeçtiğini, bir süre sonra sanığın satış yaptığı tezgaha tekrar gelerek elindeki bıçağı gösterip “polise söylersen seni öldürürüm, seni keserim, ananı avradını sinkaf ederim” diyerek kendisini tehdit ettiğini, hatta bu ikinci gelişinde sanığı ...’in de gördüğünü beyan etmiş, talimat ile alınan ikinci ifadesinde ise sanığın elindeki bıçak ile ikinci defa satış yaptığı tezgaha geldiğinde yanında başka şahısların da olduğunu, cep telefonundan polisi aradığını görünce hiçbir şey söylemeden sanığın kaybolup gittiğini beyan etmiştir. Görüldüğü üzere mağdurun soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki ayrı ayrı ifadeleri birbiri ile çelişkili olup, her ifadesinde bir önceki ifadesinde bahsetmediği yeni olay ve sözlerden bahsetmektedir. Bu sebeple mağdurun beyanının hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı açıktır.
Tanık olarak beyanlarına başvurulan İbrahim’in olayın mağduru olmaması, sanık ile arasında herhangi bir arkadaşlık yada akrabalık, mağdur ile de bir husumet olmaması karşısında tanık İbrahim'in beyanlarının mağdur