"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine ve Serdarlı Belediye Başkanlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tortum Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.10.2011 gün ve 451/434 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak kadastro çalışmalarında Hazine adına tespit ve tescil edilen 403 ada 391 parsel kapsamında kalan taşınmazın Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı ... 24.02.2011 tarihli yargılama oturumunda açılan davayı kabul ettiklerini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne,19.07.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda H harfi ile gösterilen 740,49 m2'lik taşınmaz bölümünün tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hüküm; davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; dava konusu 403 ada 391 parsel sayılı taşınmazın, 29.08.2008 tarihinde senetsizden, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ve ekonomik yarar sağlanması mümkün yerlerden olup kimsenin hak iddiasında bulunmadığından ham toprak vasfı ile 1.776.348,28 m2 olarak Hazine adına tespit edildiği ve tutanağın itirazsız olarak kesinleşmesi ile tapuya tescil edildiği saptanmıştır. Mahkemece 07.07.2011 tarihinde mahallinde icra edilen keşifte dinlenen yerel bilirkişi beyanları ile yetinilmiş, uyuşmazlığın çözüm için hava fotoğraflarından yararlanılmamış, dava konusu taşınmazın hemen doğusunda 403 ada 1 mera parseli bulunmasına rağmen usulüne uygun mera araştırması yapılmamış, davacı her türlü delile dayanmasına rağmen delillerini ibraz için süre ve imkan verilmemiş, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince aynı çalışma alanında davacının belgesizden edindiği taşınmaz bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.
Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan (kadimden) beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
HGK'nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, bir yerin yetkili merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi, zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Öncesi mera niteliğinde olmayan yerlerin, yetkili merci tarafından mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda, mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Gerçek kişinin zilyetliğinin, mera tahsisinin yapılmasıyla kesintiye uğradığı kabul edilmelidir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı