"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu İlk Derece Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasında yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca;
“Davacı yargısal faaliyet nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun 46. maddesine dayanarak tazminat isteminde bulunmuştur.
Davacı ... 24/03/2014 tarihli dava dilekçesinde; 2008/243 E. sayılı dosyada taraf teşkili tamamlanmadan, yolsuz bir şekilde vekalet ücretinin tamamını kısıtlı ....’a yüklemiş olan gerekçesiz kararını onanmasının HMK 46/1-a maddesine aykırı olduğunu,“......” şeklinde kazınmış olan mührün kısıtlı ....’a ait olmadığını, mührün sahte bir mühür olduğu iddiasının araştırılması gerekirken kötünüyetli olduğumuz gerekçesi ile kararın onanması HMK 46/1-c maddesine aykırı olduğunu, 27.12.2012 tarihli devir sözleşmesinin BK 183. maddesinde belirtilen alacağın temliki hükümlerinden sayılmamasının HMK 46/1-ç bendine aykırı olduğunu, muris ....'ın bilgisi dışında satış işlemleri yapıldığı iddiasının tahkik edilmeye muhtaç olduğunu, işlemlerin sahteliği iddiası ile İzmir 6. ve 8. Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan davaların beklenilmemesinin HMK 46/1-d bendine aykırı olduğunu, 580 ve 581 parsellerin tapusunun iptali için açılan davaların iyiniyet ve kötüniyetine dair hiçbir araştırma yapmadan karar verilmiş ve kararın onanmış olmasının HMK 46/1-d maddesine aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazların gerçek değerinin tespit edilmediğini, dosyada mevcut olan kıymet takdiri zabıt varakası ile satış bedellerinin mukayese edilmediğini, değerinin çok altında satış nedenlerinin araştırılmadığını, 1969/315 K Sayılı ilam kesinleşmeden neden devir temlik yapıldığının araştırılmadığını, imza sahteciliği inceleme taleplerinin ve bilirkişi taleplerinin görmezden gelindiğini, dava konusunun devri gözardı edilerek tarafına söz hakkı verilmediğini, sözlü son beyanlar için yeni duruşma günü isteyip istemediklerinin sorulmadığını iddia ederek, 10.000 TL maddi 20.000 TL manevi zararının tazmin edilmesine” karar verilmesini istemiştir.
Davalı Maliye Hazinesi vekili ise HMK 46 maddesinin şartların oluşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava dilekçesinin esasa kayıt edilmesini takiben dosya 09.04.2014 tarihinde gündeme alınmış, yapılan görüşmeler sonunda naip üye tayin edilmiş ve dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra 6100 sayılı HMK 138. maddesi gereğince dosya üzerinden dava şartları incelenmiş ve dava şartları bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 116. maddesindeki ilk itiraz ileri sürülmediği için herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
6100 sayılı HMK’nun 48. maddesi gereğince dava, dava konusu yargısal faaliyette imzası bulunan Daire Başkanı ve üyelerine ihbar edilmiştir.
Taraflar 6100 sayılı HMK 139. ve 147. maddeleri gereğince meşruhatlı davetiye ile ön inceleme duruşmasına, aynı Kanun’un 140. maddesi gereğince de ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra tahkikat duruşmasına davet edilmişlerdir.
Ön inceleme aşamasında, dava dilekçesinde belirtilen ancak henüz ibraz edilmeyen mahkeme dosyalarının asılları ilgili mahkemelerden istenilmiş ve dosya içine alınmıştır.
Davalı vekili, davanın esasını teşkil eden Torbalı Asliye Hukuk 1. Mahkemesine ait 2008/243 Esas ve 2012/191 Karar sayılı dosyanın kesinleşmediğini, bu nedenle dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddedilmesi gerektiği savunmuş ise de; 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Kanun ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu 93/A maddesinin kaldırılması karşısında yargısal faaliyete esas davanın kesinleşmesi artık dava şartı olmaktan çıkmıştır.
Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan işin esası hakkındaki görüşmelere geçilmeden önce, dava konusu dosyanın aşamaları hakkında kısaca bilgi verilmesi gereklidir;
Davacı ... Polat vekili Muammer Erdoğan, Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı Baruh Akyüz aleyhine tapu iptali tescil istemli dava açmış, yapılan yargılama sonunda 18.05.1968 gün ve 1969/315 Esas, 1969/315 sayılı ilam ile davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Davacı .... (Vasisi: Hatice Demirok) Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalılar Mustafa Kulaklı, Funda Kulaklı, Sıdıka Kulaklı, Gökhan Kulaklı ve Torbalı Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine tapu iptali tescil davası açmıştır. Davacı, 580 ve 581 parsel sayılı taşınmazların hile ve sahte belgeler düzenlenmek suretiyle davalılar adına tapuya tescil edildiğini, tescilin dayanağı olan resmi senedin yasa ve Tapu Sicil Tüzüğüne uygun düzenlenmediğini, okuma yazması olmayıp resmi senetteki mührün murise ait olmadığını, bunlardan o dönemin Tapu Sicil Müdürü Hasan Yıldırımlar’ın da bilgisi bulunduğunu, bu nedenlerle dava konusu taşınmazların tescillerinin yolsuz olduğunun tespiti ile tapu kayıtlarının düzeltilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ... bu davaya sonradan müdahil olmuştur.
Yine davacı .... tarafından davalılar Mustafa Kulaklı, Gökhan Kulaklı, Funda Kulaklı ve Sıdıka Kulaklı aleyhine 08.06.2009 tarihinde tapu iptali tescil davası açmış eşi olan ....’ın 582 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmazın Baruh Akyüz tarafından imza taklidi yapılarak ve sahte resmi senet düzenlenerek müvekkilinin elinden alındığını iddia ederek tescilin yolsuz olduğunun tespiti ile tapu kayıtlarının düzeltilerek terekeye iadesine veya hissesi oranında tesciline karar verilmesini istemiştir. Bu dava Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2008/243 Esas sayılı dosya ile birleştirilmiştir. (Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 15.06.2009 gün ve 2009/200 Esas ve 2009/155 Karar)
Ayrıca .... tarafından Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan yüzölçümü düzeltilmesi davasında da Torbalı Sulh Hukuk Mahkemesi, 21.12.2010 gün, 2009/268 Esas, 2010/1151 sayılı kararı ile Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 esas sayılı dosyası arasında fiili ve hukuki irtibat nedeni ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda , 25.04.2012 gün 2008/243 Esas, 2012/191 Karar sayılı ilam ile “taşınmazların tapuda devrinin 1969 yılında yapıldığı ve zilyetliklerinin de davalıların murisi Mustafa Kulaklı'ya devredildiği, o tarihten beri de davalılar tarafından kullanıldığı, her nekadar yolsuz tescil iddiaları ile ilgili zamanaşımı ve hak düşürücü süre öngörülmemiş ise de, akdin 40 yıl önce yapıldığı, taşınmazların fiilen teslim edildiği, taşınmaz devri için bir kısım ödemelerin yapıldığı ve açılan davanın TMK'nin 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle davanın reddine; 580 nolu parselin yüz ölçümünün düzeltilmesi istemiyle açılan dava dosyasında ise; davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Temyiz istemi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi;
“Her ne kadar karar, ... tarafından temyiz edilmiş ise de; birleşen dosyada Hatice Demirok'un ... ile yapmış olduğu 27.11.2012 tarihli “Dava Konusu Devir Sözleşmesi” 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 183. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (162.) ve devam eden maddelerinde öngörülen “alacağın temliki” niteliğinde kabul edilemez. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan temlikin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu açıktır. Böylesine taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan temliknamenin yasal olduğunu da söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle temlik alan ...'un davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemeyeceğinden ...'un açıklanan bu gerekçelerle temyiz dilekçesinin reddine karar verilerek Davacının temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi;
Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.09.1969 tarihli ve 1968/196 E.1969/315 K. sayılı miras bırakan .... tarafından 582 nolu parsel ile ilgili olarak açılan tapu iptal ve tescile ilişkin dava dosyasında ....'ın 17.09.1969 tarihli oturumda bizzat imzalı beyanı ile 582 nolu parselin tapuda yapılan temlik işlemlerinin iradesine uygun olduğunu kabul ederek davadan feragat ettiğini bildirdiği, bu durumda 582 nolu parsel ile ilgili olarak tapuda yapılan resmi işlemin miras bırakanın iradesine uygun olduğu ve resmi senedin sahteliği iddialarının HMK'nın 208/4.maddesi uyarınca bu aşamada dinlenilmesinin mümkün olmadığı; 580 ve 581 nolu parsellerin tapusunun iptal ve tescili istemiyle açılan davanın da ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı nedenleriyle asıl ve birleşen Torbalı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/200-155 E.K. sayılı davalarının reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Öte yandan, birleşen Torbalı Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/268 E. 2010/1151 K. sayılı 580 nolu parselin yüz ölçümünün düzeltilmesi istemiyle açılan dava dosyasında; davacı Safiye 580 nolu parseli 17.09.1969 tarihinde Mustafa Kulaklı'ya satmış olup, aslolan TMK'nin 719. maddesine göre taşınmazın krokisidir. O halde taşınmazın miktarının az veya çok olması sonuca etkili değildir. Davacı Safiye taşınmazı 17.09.1969 tarihinde sattığına göre, Mahkemece davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmiş olması da doğrudur” gerekçesi ile mahkeme kararını onamıştır.
Karar düzeltme aşamasında davacı ...’un Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Başkan ve üyeleri aleyhine ayrı bir tazminat davası açması üzerine, Daire Başkan ve üyeleri karar düzeltme aşamasında dosyadan çekilmişlerdir. Bu nedenle eldeki davanın temelini oluşturan yargısal faaliyet henüz kesinleşmemiştir.
Bunun haricinde davacı tarafından çeşitli mahkemelerde birçok dava açılmış, bir kısmı kesinleşmiş, bir kısmının ise devam ettiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 48. Maddesindeki tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığının bildirilmesi zorunluluğu karşısında davacı ihbar edilen hakimlerin HMK 46/1-(a),(b),(c),(ç),(d) maddelerine aykırı davrandığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK 46 maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK 46. Maddesine göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
HMK 46. maddesinin (a) bendine göre hakimin sorumlu tutulabilmesi için;
Kanunumuz burada hâkimin taraflardan birini kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olmasını bir hukukî sorumluluk hali olarak düzenlemiş bulunmaktadır. Hâkimin bu bent hükmüne göre hukuken sorumlu tutulabilmesi için kararın hukuka aykırı olması yeterli değildir. hakim hukuka aykırılığı taraflardan birini kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle yapmış olmalıdır. Bundan başka kanunda belirtilmemiş olmasına rağmen, hâkimin kasten hukuka aykırı karar vermesi gerekir ki davacı tarafın eldeki davada ihbar edilen hakimlerin kasten hukuka aykırı karar verdiklerini ispat edememiştir.
HMK 46. Maddenin (c) bendine göre hakimin sorumlu tutulabilmesi için ise (a) bendinde olduğu gibi sübjektif bir unsura yer verilmemiş, fakat açıkça kanuna aykırılık şartı aranmıştır. Bir kanun hükmü farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin değilse, bir başka deyişle hakim görüşünü hukuki dayanaklara ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş veya delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise artık burada hakimin sorumluluğundan bahsetmek mümkün değildir. Eldeki davada hakim tarafların ileri sürdüğü delilleri takdir ederek sonuca gitmiş ve daire ileri sürülen temyiz itirazlarını gerekçeli bir şekilde reddetmiştir.
Davacı ayrıca sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya kar