(2004 S. K. m. 111, 340)
Dava: Taahhüdü ihlal suçundan sanık Bayram Ö'ın İİY.nın 340. maddesi uyarınca bir ay hafif hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Besni İcra Ceza Hakimliğince verilen 30.3.2000 gün ve 381/55 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 13.12.2000 gün ve 24167/20824 sayı ile;
"İcra tutanağında yapılan ödeme taahhüdünde borç miktarının gösterilmemesi nedeniyle taahhüdün hukuken geçerli olmadığı böylece atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden yazılı biçimde mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 6.2.2001 gün ve 84728 sayı ile; "Sanık 6.1.2000 tarihinde yapmış olduğu taahhütnamede açıkça "ben bu borcumun tamamını, işlemiş ve işleyecek faizini, vekalet ücretini, icra harç ve giderleri ile birlikte 25.1.2000 tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ederim" diye beyanda bulunmuş ( icapta bulunmuş ) alacaklı vekili de bu icabı kabul ettiğini beyan etmiştir. Taahhüt icra müdürü huzurunda olup, taahhüt tarihi belli ve taraflarca da imzalanmıştır.
Sanığın bu borcumun demek suretiyle, bu dosyadaki borcunu kastettiği açıktır. Dosyadaki borcun aslı, faizi, vekalet ücret, masrafların toplamı ödeme emrinde kendisine bildirilmiş, tüm borcundan haberdar edilmiştir. Bu bilgi tahtında alacaklı vekili ile birlikte icra müdürlüğüne gelip 6.1.2000 tarihli ödeme taahhüdünde bulunmuştur.
Bu nedenle borç miktarı sanık tarafından da bilinmektedir. Her iki tarafça bilinen borç miktarının taahhüt tutanağına yazılmaması suçun oluşumunu engellemez.
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 5.4.1991 tarih, 2139 esas-4034 karar sayılı ilamında "Borçlu sanık ile alacaklı arasında alacığın miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamasına göre, taahhüt borcun tamamını içermese de geçerli kabul edilmelidir." denilmektedir.
Sanık temyiz dilekçesinde de "275 milyon TL. için taahhütte bulundum. Ancak bazı nedenlerle taahhüdümü yerine getiremedim" demektedir. Her iki durumda da ister icra tutanağındaki beyanı kabul edelim isterse temyiz dilekçesindeki miktarı kabul edelim, sanığın bir taahhütte bulunduğu, bu taahhüdü de yerine getirmediği açıktır. Bu nedenle kanunun tarif ettiği ve yaptırım altına aldığı taahhüdü ihlal suçu oluşmuştur." gerekçesiyle itiraz yoluna başvurup, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını istemiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilme