Ceza Genel Kurulu 2004/1-117 E., 2004/148 K.
HAKSIZ TAHRİK TAHRİKİN DERECESİ 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 31 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 33 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 449 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 456 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 457 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 51 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ] 1136 S. AVUKATLIK KANUNU [ Madde 164 ]"İçtihat Metni"
Adam öldürmek suçundan sanık Gülbeyaz D......'nin TCY'nın 449/1, 51/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 20 sene ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında TCY'nın 31. ve 33. maddelerinin uygulanmasına ilişkin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 17.10.2002 gün ve 200-335 sayılı ve re'sen de temyize tabi bulunan hüküm sanık ve vekilleri tarafından tem-yiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.09.2003 gün ve 1871-1993 sayı ile;
"Polis memuru olan sanık ile galerici olan ve çeşitli suçlardan poliste suç kaydı bulunan maktulün 09.06.1999 tarihinde evlendikleri, 22.08.2000 tarihinde çocuklarının olduğu, kısa süre sonra aralarında geçimsizliklerin başladığı, maktulün zaman zaman sanığa hakaret ettiği, sanığı tehdit ettiği ve darp ettiği, bu olaylardan iki tanesinin resmi mercilere de intikal ettiği, maktulün 10.01.2001 tarihinde sanığı darp ettiğinden bahisle Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından TCK.nun 456/4, 457/1. maddeleri ile mahkum edildiği, sanıkla maktul arasındaki tartışmaları komşularının da duydukları, en son olay günü evlilik yıldönümleri de olduğundan arkadaşlarının daveti üzerine yemeğe gidip, geç saatte alkollü olarak eve döndükleri, polisleri tanıyan maktulün yemekte de polislerle ilgili sanığın hoşuna gitmeyecek şeyler konuştuğu ve sanık tarafından ikaz edildiği, eve gelindiğinde ise sanığın aksi kanıtlanamayan ifadesine göre, maktulün ilk olarak polislere söylediğim lafıma sen ne karışıyorsun diyerek tartışma başlatıp sanığın üzerine yürüdüğü, sanık çocuk odasına saklandığında ise satırla kapıyı kırmaya çalıştığı ve kısmen kırdığı, daha sonra yorulup sakinleştiği, ardından sanığın odadan çıkması üzerine ona cinsel ilişki teklif ettiği, sanığın kabul etmemesi üzerine de onu zorlamak için raporunda belirtildiği şekilde darp ettiği, hakaret ettiği, tüm bunlara dayanamayan sanığın mesleği sebebiyle kendisine verilmiş olan silahla ateş ederek maktulü öldürdüğü tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, maktulden kay-naklanıp uzun süredir devam eden ve her biri hafif tahrik sebebi olan birçoğu da sanık tarafından müşterek çocuklarının hatırına evlilik birliğini sürdürmek için daha önceden affedilen haksız hareketlerin birlikte ele alınması durumunda tevali eden bu haksız hareketler ağır tahriki oluş-turacağı halde bu hareketlerin yazılı gerekçelerle basit tahrik olarak kabul edilmesi," isabet-sizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 02.12.2003 gün ve 439-315 sayı ile;
"Maddi olayda arkadaşlarıyla birlikte bir lokantaya gidip yemek yiyen sanık ve eşinin saat: 02.00 sıralarında lokantadan çıkıp evlerine döndükleri ve aksi kanıtlanamayan savunmaya göre aralarında tartışma çıktığı, bu tartışma sırasında sanığın demirbaşa kayıtlı zati silahı ile eşini vurup öldürdüğü saptanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun ve Yüksek Özel Daire'nin duraksamasız uygula-malarına göre temadi ve tevali eden ve her biri basit tahrik niteliğinde olan haksız hareketler nedeniyle ağır tahrik hükümlerinin uygulanması gerekir.
Ancak: basit tahrik oluşturacak nitelikte haksız hareketlere maruz kalan kişi bu haksız hareketleri gerçekleştiren kişiyi affetmiş ve onunla barışmışsa bu affetme ve barıştan sonra işlenen suçlar nedeniyle affa ve barışa konu olan haksız hareketler tahrik hükümlerinin uygulanmasında nazara alınmamalıdır.
Çünkü haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için failin bir tahrikin husule getirdiği gazap veya şedit bir elemin etkisi altında suç işlemesi gerekir.
Failin daha önce affettiği bir haksız hareketin etkisi altında kalması düşünülemez. Aksini kabul yasa hükmüne aykırı olduğu gibi yasa koyucunun amacına da ters düşer.
Özel Daire bozma kararındaki görüşün doğru olduğu kabul edilirse o zaman uzun yıllar evli kalan ve zaman zaman birbirlerine karşı haksız davranışta bulunan ve hatta bu haksız dav-ranışlar nedeniyle birbirleri aleyhine dava açan tüm eşler yönünden ağır tahrik hükümlerinin uygulanması icap eder.
Nitekim Yargıtay Özel Hukuk Dairesinin bağışlanan bir haksız hareketin boşanma nedeni olmayacağı yönünde pek çok kararı vardır.
Öte yandan sanık polis memuru olup, ekonomik özgürlüğe sahiptir. Savunmaya göre evlilik birliği çekilmez hal almışsa o zaman maktulden ayrılıp boşanabilirdi. Bunu yapmamış ve oluşu da çarpıtarak savunmalarında samimi olmadığını göstermiştir.
Bir an için temadi ve tevali eden haksız hareketlerin varlığı kabul edilse bile bu haksız hareketlerin kimden geldiği de kesin olarak belli değildir.
Bu nedenle özel daire bozma kararındaki görüşün aksine tahrik hükümlerinin uygulan-ması yönünde bağışlamaya konu olan evvelki olaylar gözetilmemiş ve açıklanan bu gerekçeyle önceki hükümde direnilmiştir.
Olay gününe ve diğer sair hususlara gelince:
Dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılacağı gibi sanık polis memuru olup, ölen ile 09.06.1999 tarihinde evlenmiştir. Zaman zaman tartışıp barışsalarda savunmanın aksine mutlu bir çift oldukları dosyaya ibraz edilen fotoğraflarla sabittir.
Olay günü yemek yemek için gittikleri lokantada birbirlerine karşı bazı sözler sarfettikleri sabitse de bu sözlerin hakaret boyutuna ulaşmadığı anlaşılmaktadır.
Lokantadan çıkıp eve döndüklerinde meydana gelen olaylara ilişkin savunma aynı apartmanda oturan ve duruşmada dinlenilen tanıklar tarafından doğrulanmamış ve kapının ne zaman kırıldığı belirlenememiştir.
Yatak odasında bulunan iki ayrı kül tablasında 3+2 olmak üzere toplam 5 adet sigara izmariti bulunmuş bunlardan üçünü sanığa ikisinin de bir bayana ait olduğu belirlenmiştir. Bu da savunmanın aksine sanık ve ölenin uzun süre yatakta yattıklarını ve dolayısıyla tartışmanın yatak odasında başlayıp devam ettiğini gösterir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi sanık ciddi ve ağır şekilde etkili eyleme de ma-ruz kalmamıştır.
Esasen ölümle sonuçlanan kavganın kim tarafından başlatıldığı anlaşılamamaktadır. Başka bir söyleyişle ilk haksız hareketin kimden geldiği kesin olarak belirlenip saptanamamıştır.
Bu durumda aksi kanıtlanamayan savunmaya itibar edilerek ilk haksız hareketin ölenden geldiğinin ve bu haksız hareketlerin hafif tahrik niteliğinde olduğunun kabulüyle buna göre uy-gulama yapılmalıdır." gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Re'sen temyize tabi bulunan bu hükmün, sanık vekilleri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 02.06.2004 gün ve 23546 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın hafif tahrik altında kasten adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, tahrikin derecesine iliş-kindir.
1- İnceleme konusu olayda;
Polis memuru olan sanığın galericilik yapan ve çeşitli suçlardan dolayı poliste suç kaydı bulunduğu saptanan maktul ile 9.6.1999 tarihinde evlendiği, 22.08.2000 tarihinde çocuklarının olduğu, kısa süre sonra da aralarında geçimsizliklerin başladığı, sanığın bir süre evden ayrılıp babaevine gittiği, daha sonra tarafların yeniden barışıp bir araya geldikleri, maktulün zaman za-man sanığa hakaret ve tehditlerde bulunup darp ettiği, bu olaylardan üçünün resmi mercilere de intikal ettiği, bunlardan ikisinin sanığın şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle sonuçsuz kaldığı, 10.1.2001 tarihinde gerçekleştirdiği etkili eylem suçundan ise mahkum olduğu, sanık ve maktul arasındaki bu tartışma ve geçimsizliklerin komşuları ve yakınlarınca da bilindiği, olaydan önceki gün