Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/15 Esas 2006/32 Karar
Karar Dilini Çevir:

Ceza Genel Kurulu 2006/9-15 E., 2006/32 K. CEZA KANUNUNUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASINA YÖNELİK KANUN MADDESİNİN VARLIĞI HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ KOŞULLU SALIVERİLME VE TEKERRÜRLE İLGİLİ OLANLAR HARİÇ; İNFAZ REJİMİNE İLİŞKİN HÜKÜMLERİN, DERHAL UYGULANMASI LEHE OLAN KANUN MADDELERİNİN UYGULANMASINDA DİKKATE ALINMASI GEREKEN HUSUSLAR YASADIŞI ÖRGÜTE YARDIM VE YATAKLIK SUÇU

5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 53 ] 5252 S. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ ... [ Madde 6 ] 5252 S. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ ... [ Madde 9 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 169 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 20 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 31 ] 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]

"İçtihat Metni"

Sanık Y…

….. Türkan'ın yasadışı örgüte yardım ve yataklık suçundan TCY.nın 169, 3713 sayılı Yasanın 5, TCY.nın 59/2 ve 5252 sayılı Yasanın 6. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY.nın 31. maddesi uyarınca 3 yıl süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ilişkin Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince 05.07.2005 gün ve 126-187 sayı ile verilen kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 24.11.2005 gün ve 6363-8991 sayı ile;

"765 sayılı TCK.nun lehe olduğu kabul edilerek uygulama yapıldığına göre, ağır hapis cezalarında uygulama yeri olan 31. maddesi yerine, hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olan 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına, ancak; bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün olup yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ve 5237 sayılı Yasanın 53. maddesi ile ilgili olarak her zaman karar alınmasının mümkün olduğu gözetilerek, hüküm fıkrasından TCK.nun 31. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkartılması suretiyle diğer yönleri doğru olan hükmün düzeltilerek onanmasına" karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 29.12.2005 gün ve 155105 sayı ile;

"Yüksek Daire ile C.Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık 765 sayılı TCK lehe kabul edildiğinde yapılan uygulamada, TCK.nun 31. maddesinin uygulanmasına ilişkin hükmün, hüküm fıkrasından çıkartılmasına ilişkindir. Çözüm için öncelikle kamu hizmetlerinden yasaklılığın açıklanması gerekmektedir.

Kamu hizmetlerinden yasaklılık 765 sayılı TCK.nun 11. maddesinde "cürümlere mahsus bir ceza" olarak öngörülmüştür. Bazen asli bazen, fer'i ceza olarak kabul edilmiştir. Öğretide fer'i ceza kendiliğinden hüküm ifade eden veya hakimin hükmetmek zorunda olduğu ceza olarak tanımlanmaktadır. Kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası sürekli olabileceği gibi geçici süreli de olabilir. 765 sayılı TCK.nun 20. maddesi cezanın sınırlarını ve hangi haklardan yoksun kalınacağını belirlemiştir. Haklardan mahrumiyet cezası hükümde belirtilmesi gereken cezadır ve kesinleştikten itibaren uygulanır. (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.632; Bahri Öztürk, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, s.356)

5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde ise bu kurum kasten işlenen suçtan verilen hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak ortaya çıkan hak yoksunluğu olarak düzenlenmiştir. Birinci fıkrada yer alan hak yoksunlukları için mahkemenin karar vermesine gerek yoktur. Hak yoksunluğu 765 sayılı TCK.nun aksine süresiz değildir, belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Mahkûmiyetin kesinleşmesiyle başlar ve cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam eder. O nedenle 5237 sayılı Yasada memnu hakların iadesi hakkında bir düzenlemeye gidilmemiştir. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, s.685 vd.)

765 sayılı TCK.nun 31. madde metninden sadece ağır hapisle mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak kamu hizmetlerinden yasaklılık cezasının uygulanabileceği düşünülebilir ise de; 765 sayılı TCK.nun 11. maddesinde bu cezanın cürümlere mahsus olduğu belirtilmiştir. 765 sayılı TCK.nun 50. maddesinde de hukuka uygunluk hallerinde sınırın taksirle aşılması durumunda, "ağır hapis hapse çevrilir ve kamu hizmetlerinden sürekli yasaklılık yerine geçici yasaklılık cezası verilir" denilerek ağır hapsin dışında da bu cezanın uygulanabileceği kabul edilmektedir. Hatta 765 sayılı TCK.nun 35. maddesinde daha da ileri gidilerek eski yasanın 20. maddesindeki sınırları aşmamak kaydıyla kabahatlerde dahi kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası uygulanabilir denmektedir.(Erem, Danışman, Artuk, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.748) O nedenle 765 sayılı TCK.nun 31. maddesindeki kamu hizmetlerinden yasaklılığın ancak ağır hapis cezalarında uygulanabileceği, 5252 sayılı Yasanın 6. maddesiyle ağır hapis cezaları hapse dönüştüğünden 31. maddenin uygulanmayacağı şeklindeki düşüncenin kabulü olanaklı değildir.

Kaldı ki 5252 sayılı Yasanın 6. maddesiyle ağır hapis cezaları hapse dönüştüğünden aynı zamanda 765 sayılı TCK.nun 31. maddesindeki ağır hapis ibaresi de hapse dönüşecektir. Yasadaki bir kısım maddelerdeki ağır hapis kavramının hapse dönüştüğünü kabul edip, bir kısım maddelerdeki kavramların dönüşmediğini kabul etmek doğru olmayacaktır.

30.06.1995 gün ve 1/1 sayılı İBK kararı uyarınca: "Bir ceza olması nedeniyle kamu hizmetlerinden yasaklılığın kararda mutlaka gösterilmesi gerektiği, 11. maddede sayılan cezalardan olması nedeniyle sürenin kararda eksik gösterilmesinin sanık için kazanılmış hak teşkil edeceği ve infazın kararda gösterilen miktar üzerinden yapılacağı, hükümde yazılı sürenin dışına çıkılarak 31. maddedeki ceza süresi nazara alınıp sanık aleyhine infaz yapılamayacağı" kabul edilmiştir. (Sedat Bakıcı, Olaydan Kesin Hükme Kadar Ceza Yargılaması ve Ceza Kanunu Genel Hükümler, 2. Baskı, s.649) Kamu hizmetlerinden yasaklılık bir fer'i ceza olduğuna ve fer'i cezaya da hakimin hükmetmek zorunda olduğu kabul edildiğine göre, hükümden 765 sayılı TCK.nun 31. maddesinin çıkartılması halinde sanık için kazanılmış hak oluşturan ve hükmün kesinleşmesiyle etkisini gösterecek olan fer'i cezanın infaz edilmemesi sonucu doğacaktır. Yani hükümden çıkartılan kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası hakkında her zaman karar alınması olanaklı değildir.

Ayrıca, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 9/3. maddesine göre: "Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan bütün sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir." "Sadece belli bir hüküm göz önünde bulundurulamaz." (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, s.115 vd) Her iki yasanın lehte ve aleyhteki hükümleri ile birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması, sanığın lehine sonuç doğuran kanunun bütün halinde uygulanması gerekir. Ortaya çıkan hangi sonuç sanığın lehine ise önceki ya da sonraki kanunların ilgili hükümleri bütün halinde uygulanmalıdır.

23.02.1938 tarih ve 29/9 sayılı İBK da: "Fiilin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise ... 2. maddenin ihtiva ettiği kati esaslar nazara alınarak metni maddede yazılı fiilin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanun hükümleri cümlesindeki kanun kelimeleri bütün şümul ve vüsati manasıyla hüküm ifade edip yeni ve eski kanunun hükümlerinin birbiriyle karıştırılmaması lazım geldiğine ..." denilerek her iki yasadan karma uygulama yapılmaması gerektiğine işaret etmiştir.

5. CD. 13.10.2005 tarih 2005/15077-21208 sayılı ilamında "Sanıklar hakkında ırza geçme eylemi ile ilgili hüküm kurulurken 5237 sayılı Yasanın aleyhte olduğunun kabulü ile lehe olan 765 sayılı TCK.nun 416/1, 417 ve 59. maddelerine göre temel ceza belirlendikten sonra, fer'i cezaların tayini sırasında ise bu defa 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesine aykırı olarak, 5237 sayılı Yasanın sanıklar lehine bulunduğu ifade edilerek aynı Yasanın 53. maddesine göre hak yoksunluğu tayini suretiyle uygulama yapılarak hükmün karıştırılması" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

1. CD. De aynı şekilde istikrar kazanan içtihatlarında "765 sayılı TCK hükümleri lehe kabul edilmesine rağmen 5237 sayılı Kanunun 53. maddesiyle uygulama yapılmak suretiyle yasaların karma olarak uygulanmasını" yasaya aykırı bulmuş, 01.12.2005 tarih ve 2005/2474-3795 sayılı ilamında ise, "765 sayılı TCK uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün 5237 sayılı TCK.nun 7/2 ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp lehe yasanın belirlenmesi ve uygulanmasında sonuç ceza miktarının değişmemesi nedeniyle uyarlama talebinin reddine karar verilmiş ise de; 5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin lehe olduğunun gözetilerek 5237 sayılı Kanuna göre uyarlama kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi" nedeniyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

YCGK ise 14.06.2005 tarih ve 2005/1-66-65 sayılı kararında zımnen TCK.nun 31. maddesinin uygulanması hakkındaki Özel Daire kararını onayarak 31. maddenin uygulanmasında hukuka aykırı bir durum görmemiştir.

Kabule göre de; 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesinde yasada sayılan sınırlı hallerde Yargıtay Dairesi ilk derece mahkemesi yerine geçip kendisi davanın esası hakkında hüküm kurmalıdır. Yüksek Dairenin uygulamasında ise, lehe kabul edilen "5237 sayılı Yasanın 53. maddesi ile ilgili olarak her zaman karar alınmasının mümkün olduğu gözetilerek hüküm fıkrasından TCK.nun 31. maddesinin çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasında" sistem ters çevrilmiş, işlevi yerine getirilmemiş olmaktadır.

Bu bilgiler ışığında somut olayımız incelendiğinde; Yerel Mahkeme silahlı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan fiilin işlendiği zaman yürürlükte olan TCK hükümlerini lehe kabul ederek sanık hakkında TCK.nun 31. maddesini uygulamış, Yüksek Daire ise ağır hapis cezalarında uygulama yeri olan 31. madde yerine 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle hükmü bozup, 53. madde hakkında her zaman karar alınmasını olanaklı kabul ederek 31. maddenin uygulanmasına ilişkin kısmı hüküm fıkrasından çıkararak düzelterek onamıştır. Bu uygulama sanığın lehine sonuç doğuran kanunun bütün olarak uygulanması gerektiğine ilişkin 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 9/3. maddesine, bu Yasa hükmü gereğince geçerliliğini koruyan 30.06.1995 gün ve 1/1 sayılı İBK.na aykırıdır. Ayrıca 31. maddeyle ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkartılması ile sanık lehine kazanılmış hak doğacak ve sanık hakkında herhangi bir hak mahrumiyeti sonradan uygulanamayacaktır." görüşü ile itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Sanığın yasadışı örgüte yardım ve yataklık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, sanığın eyleminin sabit olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, 5237 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, 765 sayılı Yasanın lehe olduğu kabul edilerek, bu yasa uyarınca uygulama yapılan hallerde, 765 sayılı TCY.nın 31. maddesinin mi yoksa 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin mi uygulanacağının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlıkla ilgili olarak doğru bir sonuca ulaşabilmek için, 765 ve 5237 sayılı Yasalardaki yaptırım sistemi, bu sistemin dayandığı esaslar ve lehe yasa uygulamasında dikkate alınacak hususlar, 5237 sayılı Yasanın 7/3. maddesindeki hüküm ve 5252 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmünün ağır hapis cezasını gerektiren eylemler yönünden doğurduğu sonuçların birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

5252 sayılı Türk Ceza Yasası'nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa'nın, 12. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihinde tüm ek ve değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 11. maddesinde cezalar, cürümlere ve kabahatlere mahsus olmak üzere düzenlenmiş olup, cürümlere mahsus cezalar; "ağır hapis, hapis, ağır para cezası ve kamu hizmetlerinden mahrumiyet", kabahatlere mahsus cezalar ise; "hafif hapis, hafif para cezası ve belirli bir meslek sanatın tatili" şeklinde sıralanmış, ayrıca 647 sayılı Yasanın 1. maddesinde de cezalar, infaz yönünden üçlü ayrıma tabi tutulmuştur.

Öğretide de, cezalar "aslî, fer'î ve mütemmim" olmak üzere ayırtılıp adlandırılmış, aslî cezanın, yasa koyucunun o suça mahsus ve doğrudan doğruya suçun karşılığı olmak üzere koyduğu yaptırım olduğu konusunda genel bir uzlaşı sağlanmış ancak, fer'î ve mütemmim cezalar konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir kısım yazarca, fer'î cezanın herhangi bir hükme ve hâkim kararına gerek olmaksızın asli cezaya eklenen ceza olduğu, mütemmim cezaların ise, hâkimin hükmünde ayrıca gösterilmesinin zorunlu bulunduğu, diğer bir kısım yazarca ise; yukarıdaki tanımların tam aksine olarak, asıl cezaya eklenen ve infazı hükmedilmesine bağlı olan cezanın fer'î, hükme gerek kalmaksızın, mahkûmiyetin yasal sonucu olarak, kendiliğinden mahkûmiyete eklenen cezaların ise mütemmim cezalar olduğu belirtilmiştir.

Yargısal kararlarda da, memuriyetten yoksunluk, kamu hizmetlerinden yasaklılık, belirli bir meslek ve sanatın tatili veya yasal kısıtlılığı gerektiren diğer hallerde, başka bir anlatımla 765 sayılı Yasanın 20, 25, 31, 33, 34 ve 35. maddelerinin uygulanma koşullarını gösteren kararlarda, kavram birliği bulunmamakla birlikte ek ceza, mütemmim ceza ve fer'i ceza terimlerine yer verilmiştir.

765 sayılı Yasanın 11 ve 25. maddelerinde düzenlenmiş bulunan ve kabahatlere özgü bir ceza olan "Muayyen bir meslek ve sanatın tatili", kesinleşen cezanın siyasi bir hizmete seçilmeye veya memuriyete engel olduğu taktirde, seçilmişliğin veya memuriyetin ortadan kalkacağına ilişkin 34. madde hükmü ile, yine resmi sıfat yada yapılması için dairesinden ruhsatname veya şehadetname verilmesine bağlı olan meslek ve sanatın kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlarda kamu hizmetlerinden yasaklanma koşullarını düzenleyen 35. madde hükmünün uygulanma koşullarının belirlenmesinin uyuşmazlığın çözümüne herhangi bir katkısı bulunmayacağından, konuyla ilgili olarak 765 sayılı Yasanın 20, 31 ve 33. maddelerinin uygulanma koşulları ile sonuçlarının irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

765 sayılı TCY.nın 20. maddesinde, geçici ve sürekli kamu hizmetlerinden yasaklılık cezasının kapsamı 6 bent halinde gösterilip, geçici yasaklılığın süresinin 3 aydan 3 yıla kadar olduğu belirtilmiştir.

3679 sayılı Yasa ile 765 sayılı Yasanın 20. maddesinde yapılan değişikliğin aynı Yasanın 31. maddesindeki "üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezasına mahkûmiyet" halinde ceza süresi kadar kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezasının süresini değiştirip değiştirmediği hususu 30.06.1995 gün ve 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına konu olmuş, anılan İçtihadı Birleştirme Kararında;

"Özgürlüğe ve mal varlığına yönelik olmayan ancak medeni ehliyeti kaldıran nitelikte yani kişinin vatandaşlık haklarının bir kısmını kullanabilmesini veya bu haklara sahip olmasını etkileyen bir ceza olan kamu hizmetlerinden yasaklılık TCY'nın 11. maddesinde "cürümlere mahsus ceza" olarak öngörülmüştür.

Kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası, özgürlüğü bağlayıcı ceza ile birlikte hükmolunan "tamamlayıcı ceza" (md. 20) yada ceza hükümlülüğünün sonucu olan "ek-fer'i ceza" (md.31) niteliğindedir. Bu ceza süreli (geçici) veya sürekli (ömür boyu) olsa da aynı tür cezadır. Yani Ceza Yasasının 20. ve 31. maddelerinde yer alan kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası tek ve aynı kavramdır.

....Ceza Yasasının 20. maddesinde yapılan değişiklik sonucu 31. maddede yer alan yasaklama cezasının üst sınırı da üç seneye indirilmiş olup, bu cezanın da mahkeme kararlarında mutlaka gösterilmesi gerekir." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında 765 sayılı Yasanın 20 ve 31. maddelerinin uygulanma koşullarını şu şekilde özetlemek mümkündür;

Anılan Yasanın 20. maddesinde yer alan ve cürümlere mahsus tamamlayıcı bir ceza niteliğindeki kamu hizmetlerinden yasaklılık cezasının, hangi hallerde uygulanacağı maddede 6 bent halinde sınırlı bir şekilde sayılmış ve aynı madde uyarınca bu cezanın sürekli ya da yasada belirtildiği hallerde 3 aydan 3 yıla kadar olmak üzere süreli olması hükme bağlanmıştır.

TCY.nın 31. maddesinde düzenlenen, 30.06.1995 gün ve 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da fer'i ceza olduğu vurgulanan, kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası, 5 yıldan fazla ağır hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu mahkûmiyetin doğal sonucu olarak sürekli, 3 yıldan 5 yıla kadar ağır hapse mahkûmiyet halinde ise, ceza süresince, ancak üç yılı geçmemek üzere kamu hizmetlerinden yoksunluğu gerektirmektedir.

765 sayılı TCY.sındaki 20 ve 31. maddelerinin uygulanması koşulları bu şekilde belirtildikten sonra, 5237 sayılı TCY.nın yaptırım sisteminin değerlendirilmesi gerekmektedir.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasada "cürüm-kabahat", "asli-fer'i" ceza ayrımı kaldırılarak, yaptırım olarak cezalar ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiştir.

5237 sayılı TCY.nın "Birinci Kitap", "Üçüncü Kısım", "Birinci Bölüm", 45 ilâ 60. maddelerinde; suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlenmiş, bir kısım kabahatlerin ceza yasasından çıkarılması, bir kısım kabahatlerin de suç olarak düzenlenmesi nedeniyle, ağır ve hafif hapis ile ağır ve hafif para cezası ayrımı kaldırılarak, ceza olarak sadece hapis ve adli para cezası öngörülmüş, hapis cezası da süresi ve infaz koşulları dikkate alınmak suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve süreli hapis cezası şeklinde üçlü bir ayrıma tabi tutulmuş, ayrıca süreli hapis cezası da kısa ve uzun süreli olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutularak kısa süreli hapis cezası yerine uygulanabilecek seçenek yaptırımlara yer verilmiştir.

5237 sayılı TCY.nın 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de yasallık ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, "Birinci Kitap", "Üçüncü Kısım", "İkinci Bölüm" de, "Güvenlik Tedbirleri" düzenlenmiş, Yasanın 53. maddede "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma", 54. maddede "Eşya müsaderesi", 55. maddede "Kazanç müsaderesi", 56.maddede "Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri," 57. maddede "Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri," 59. maddede "Sınır dışı edilme" ve 60. maddede "Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Kuşkusuz güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla da sınırlı olmayıp, özel yasalarda da, yasallık ilkesine uyulmak koşuluyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi olanaklıdır.

5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde;

"(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,

c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,

Yoksun bırakılır.

(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.

(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşme

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat