Ceza Genel Kurulu 2008/1-90 E., 2008/100 K. GÖREVSİZ MAHKEMEYECE YAPILAN İŞLEM GÖREVSİZLİK KARARI
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 7 ] 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 147 ] 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 191 ]
"İçtihat Metni"
Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.04.2005 gün ve 1225-563 sayılı görevsizlik kararı üzerine; sanık Y.... T...’un, 765 sayılı Yasanın 456/2, 457/1, 51/1, 81/1-3. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay 1 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hakkında 40. maddenin uygulanmasına, suçta kullanılan bıçağın zoralımına ve saldırgan sarhoşluk suçundan beraatine ilişkin Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.10.2005 gün ve 186-286 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.05.2007 gün ve 1967-3496 sayı ile onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 15.04.2008 gün ve 253585 sayı ile;
5271 sayılı CMK.nun 7. maddesinde yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olduğu yer almaktadır.
Bu hüküm doğrultusunda kural, görevsiz mahkemede yapılan işlemlerin yenilenmesidir. Kuralın istisnaları, madde içerisinde yenilenmesi mümkün olmayan işlemler olarak gösterilmiştir. Örneğin; görevsiz mahkemede dinlenilen tanığın ölmesi halinde önceki beyanı ile yetinilecektir.
Görevli mahkeme hükümsüz olan işlemlere dayanarak hüküm kuramaz, sağlıklı bir vicdani kanının oluşması için duruşmada edinilen izlenime göre hüküm kurulması gerekir.
Görevli mahkemede sanığın duruşmada hazır bulunması ve sorgusunun yapılması, yargılamanın yüze karşı olması, savunma hakkının kısıtlanamayacağı ve cezanın kişiselleştirilmesi ilkelerinin doğal bir sonucudur.
Yüze karşılık; duruşmada tarafların hazır bulunması demektir. Sağlıklı yargılama ile en doğru sonuca ulaşma en iyi bu şekilde mümkün olur, sanığın yokluğunda duruşma yapılması bazı hallerde istisna olarak kabul edilmiştir.
Sanığın ceza yargılamasının sujesi olarak en önemli hakkı savunma hakkıdır. Savunma hakkı temel haklardan olup, hem İnsan haklarına ilişkin Uluslararası metinlerde hem de Anayasa da güvence altına alınmıştır.
Sanığın duruşmada hazır bulunması yüze karşılık özelliğinin olduğu kadar savunma hakkının da bir sonucudur. Bunun içindir ki sanığın yokluğunda duruşma kural olarak kabul edilmemiştir. (CMK.193/1.md.) Sanığın yokluğunda duruşma yapılması istisnayı oluşturur.
Bu istisnalar suçun yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadere cezasını gerektirmesi haline münhasır olup, sanığın bu hallerde dahi duruşmaya aynı zamanda temsilcisi olan müdafiini gönderme hakkı kabul edilmekle (CMK.nun 197. maddesi) sakınca önlenmeye çalışılmış, CMK.nun 196/2. maddesi uyarınca, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda sanığın istinabe yolu ile dahi savunmasının alınması kabul edilmemiştir.
CMK.nun 35/2. maddesi, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hakim veya mahkeme kararlarının hazır bulunmayan ilgilisine tebliğ olunacağını hüküm altına almıştır. Sanığın duruşmadan haberdar edilmesi için tebliğin sanıktan başkasına ve hele ilanla yapılmış olması yetmemekte, sanığın yokluğundaki duruşmaları düzenleyen taban kuralların birincisi sanığın çağrıldığını gerçekten öğrenmesi şartını koşmaktadır. Kusuru olmaksızın tebliğden haberdar olmama halinde eski hale getirme istenebilmesi (CMK.nun 198. md.) bu şartın gerçekleşmesini sağlamaktadır.
Sorgu bir çeşit savunma vasıtası olup sorguya çekilmek sanık için bir haktır, görevsizlik kararı üzerine sanığın görevli mahkemede duruşmaya çağrılarak, görevsizlik kararı okunup, diyeceklerinin sorulması işleminin niteliğine gelince;
Bu işlem, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.06.1996 tarih ve 1996/6-108-158 sayılı kararında açıklandığı üzere; teknik anlamda bir sorgu işlemi olmayıp, zamanaşımını kesen bir özelliğe de sahip bulunmamaktadır. Bu nedenle görevli mahkemede yeniden sanığın haklarının hatırlatılmasına da gerek bulunmamaktadır. Oysa CMUK.nun 135. (CMK.nun 147.) maddesi uyarınca yapılan sorgu işlemi bir takım hukuksal sonuçlar doğurmakta ve zamanaşımını kesen bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Buna göre görevsizlik kararına karşı sanıktan diyeceklerinin sorulması işleminin niteliği savunmasının alınmasından ibaret ise de, bu işleminde sorgu gibi bir hak olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Zira sanığa savunma imkanı verilmesi, kendisini bizzat veya seçeceği bir Avukat aracılığı ile savunması, duruşmaya çıkabilme durumuna sokulması, kendi seçtiği bir Avukatın yardımını almaktan yoksun bırakılmaması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin muhtelif içtihatlarında da vurgulanan sanık haklarındandır. Sanığın duruşmada hazır edilmemesi ve kendisine mahkemece müdafii atanması durumunda, atanan müdafiinin sanığın duruşmada bulunmama nedenini bilmediğinden, duruşmanın ertelenmesi talebinde de bulunamadığı, bunun ise sanığı pratik ve etkili bir savunmadan yoksun bıraktığı da AİHM.nin içtihatlarında vurgulanan bir başka husustur.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.10.2005 tarih ve 2005/186-286 sayılı hükmünün aşağıda sayılan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır;
Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi üzerine davayı görmeye başlayan Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince, sanığın duruşmada hazır edilmesi için CMK.nun 199. maddesinde yer alan zorla getirilme veya yakalama emriyle getirilmesi yoluna gidilmeyerek, sanığa kendiliğinden veya zorla duruşmada bulunma imkanı verilmemiştir. Somut olaydaki beyanına göre sanık başka bir suçtan tutuklu olduğu için duruşmadan haberdar olamamıştır. Bilahare kesinleşen hükmün infazı için bir şekilde yakalanmış olması da sanığın nerede olduğunu belirlemenin mümkün olduğunu ve sanığı duruşmada hazır etmeye yarayan imkanların zamanında etkili bir şekilde kullanmadığını göstermektedir.
Mahkemece sanığın bilgisi ve istemi dışında CMK.nun 150/3. maddesi uyarınca görevlendirilen müdafii huzuru ile dava görülüp sonuçlandırılması da sanığın savunma hakkını kısıtladığı gibi kendi seçtiği bir Avukatın hukuki yardımını almaktan da yoksun bırakmış, görevlendirilen müdafii bakımından ise sanığın duruşmada bulunmama nedenini bilmedi¬
¬ğinden, duruşmanın ertelenmesi talebinde bulunamamasına ve dolayısıyla sanığın da pratik ve etkili bir savunmadan yoksun bırakılmasına neden olmuştur. Aksi halde sanıkların bulunamadıkları hallerde müdafii tayin edilip gıyapta yargılama yapılarak savunma hakkı tanınmadan davaların sonuçlandırılabileceği gibi