Ceza Genel Kurulu 2009/7-120 E., 2009/152 K. 2559 POLİS VAZİFE VE SELAHİYET KANUNUN 6. MADDESİNE MUHALEFET
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ] 2559 S. POLİS VAZİFE VE SELAHİYET KANUNU [ Madde 6 ]
"İçtihat Metni"
K..... Belediye Encümenince 20.03.2007 gün ve 65 sayı ile B....D....’ın 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Yasasının 6. maddesi uyarınca 591,00 lira idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin karara yönelik itirazın kabulü ile idari para cezasının iptaline ilişkin K....Sulh Ceza Mahkemesince, 31.07.2007 gün ve 2007/410 D.iş sayı ile verilen kesin nitelikteki kararına karşı Adalet Bakanlığınca 08.10.2007 gün ve 50574 sayı ile yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.03.2009 gün ve 15396-3595 sayı ile;
“Mezkür ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 5560 sayılı kanunla değişik 3. maddesindeki “
“Bu Kanunun; a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır;
2259 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 5259 sayılı Kanunla değişik 6. maddesinde “
“Bu maddede öngörülen idari para cezaları, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında il daimi encümeni tarafından verilir. Verilen İdari para cezalarına dair kararlar ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir.”
”Şeklindeki düzenlemeler karşısında, itiraz konusunda idare mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden, esas hakkında inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 6. maddesinin son fıkrası “
“maddede öngörülen idari para cezaları, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında il daimi encümeni tarafından verilir. Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir...”
” hükmünü içermekte olup, bu madde uyarınca verilen idari para cezalarına karşı idare mahkemesine dava açılması gerektiğinden, bu hüküm dikkate alınmadan görevsizlik yerine sulh ceza mahkemesince incelenerek sonuçlandırılması suretiyle yargı yolunu değiştiren görevlilik kararının temyizi kabil olduğu ve kararın davalı K.... Belediyesine tebliğ edilmemesi nedeniyle henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, kanun yararına bozma isteminin reddine”
” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 15.05.2009 gün ve 219684 sayı ile;
“07.03.2007 günlü kabahat eylemi nedeniyle 2559 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince idari yaptırım kararı verilmiştir. Bu madde hükümlerine göre verilen idari para cezalarına karşı tebliğden itibaren 7 gün içerisinde yetkili idare mahkemesine başvurulması gerektiği öngörüldüğünden ve kabahat fiilinin 19.12.2006 tarihinden sonra işlenmiş olduğu da dikkate alındığında, başvuruyu inceleyecek makam, Kabahatler Yasasının 5560 sayılı Yasa ile değişik 3. maddesi gereğince idare mahkemesidir. Bu durumda, kabahatli vekilinin, idari yaptırım kararına karşı idare mahkemesi yerine Sulh Ceza Mahkemesine başvurması hatalıdır. Sulh Ceza Mahkemesinin de, bu başvuru üzerine, görevsizlik kararı vererek dosyayı idare mahkemesine göndermesi yerine, 5560 sayılı Yasa ile 5326 sayılı Yasanın 3. maddesinde yapılan değişikliği dikkate almaksızın verdiği karar da hukuka aykırıdır. Ancak, 5326 sayılı Yasanın 28. maddesinin son fıkrası uyarınca, mahkemenin verdiği bu karar kesin niteliktedir.
Diğer yandan, 5271 sayılı CMK’nın 223/10. maddesinde, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararlarının kanun yolu bakımından hüküm niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de; somut olayda, Sulh Ceza Mahkemesinin anılan kararının CMK’nın 223/10. maddesi anlamında bir görevsizlik kararı olmadığı izahtan varestedir. Mevzuatta, idari veya askeri yargı mercilerinin bakmakla görevli olduğu davayı, adli mahkemelerin bakarak sonuçlandırması sonucu verdiği “
“görevsizlik kararları dışındaki”
” kararların hüküm sayılması gerektiğine ve bu bağlamda temyiz yeteneğine sahip olduklarına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesine göre kanun yararına bozma kurumu, hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur.
Mahkemeler tarafından verilen kararlar olağan veya olağanüstü yasa yolları ile kaldırılmadıkları sürece hukuken geçerlidirler. Sulh Ceza Mahkemesinin kesin nitelikteki anılan kararı da