"İçtihat Metni"
İtirazname : 2008/221095
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 7. Ağır Ceza
Günü : 14.04.2008
Sayısı : 88-124
Sanıklar A.. T.., M..T..ve Y..B..’nun, ayrı ayrı 765 sayılı TCY’nın 240/1-son ve 80. maddeleri gereğince 2’şer yıl 6’şar ay hapis ve 176’şar YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve 7’şer ay 15’er gün memuriyetten süreli olarak yoksun kılınmalarına ilişkin, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.04.2008 gün ve 88-124 sayılı hüküm, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 12.05.2009 gün ve 21226-6175 sayı ile;
“1- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar M..T. ve Y..B..’na yüklenen ‘görevi kötüye kullanma’ suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı arttırıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçlar denetime imkan verecek şekilde gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasa belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmuş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık Y..müdafiinin kasıt olmayıp lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine, diğer sanık M.. müdafiinin cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin gerekçesinin yetersiz olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle adı geçen sanıklar haklarındaki hükmün onanmasına,
2- Sanık A..T.. müdafiinin mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen ‘görevi kötüye kullanma’ suçunun, yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCK’nun 102/4. ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının; suçun işlendiğinin belirlendiği 20.05.2001 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış sanık A..T.. müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca bozulmasına, aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve104/2. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 20.07.2009 gün ve 221095 sayı ile;
“1) 5271 sayılı CMK’nun madde 63- (1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması zorunludur;
Hasta-hekim, hasta-optik firması, hekim-optik firması, optik firması-sosyal güvenlik kurumu arasındaki ilişkiler sürecinde suç teşkil edecek eylemlerin nicelik ve niteliklerinin belirlenmesi bakımından, sanıkların hukuksal durumlarının değerlendirilmesi için çözümü uzmanlığı ve teknik bilgiyi gerektiren olayda, sanıkların Türk Ceza Kanunu, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun, ilgili Bakanlık genelgeleri kapsamında mevzuata aykırı eylemleri sonucunda, kişilerin mağduriyetine, kamunun zararına neden olup olmadıkları ya da kişilere haksız kazanç sağlayıp sağlamadıklarının araştırılıp belirlenmesi için konusunda uzman bilirkişilerin oy ve görüşlerine başvurulması gerekirken, başvurulmadan sanıkların yazılı biçimde eksik kovuşturmayla cezalandırılmalarına karar verilmesi,
2) 5271 sayılı CMK’nun 52, 53, 212. maddelerinde öngörülmüş yönteme uygun bir biçimde, mahkemece dinlenen tanıklar H..S.., M..K., O. G., O. A., A. D., A. T., P. H., E. C. K., T.G.P.’ın dinlenmedikleri, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakılmayacak tarzda ortaya çıkması için yine dinlenmeleri gereken S.F., N. G., B.T., Y. A., M.T., M.Ö., K. O., S.Ç., N.B., M.Ö., Ü.P., S.Y.isimli hastalar ile İzmir-Ege Fenni Gözlükçüleri Derneği Başkanı E.A.’ın ve şikayetçi olarak bilgisine başvurulan İsmet Edremit’in, yine müfettiş soruşturması sırasında tanıklıklarına başvurulan hastane göz polikliniği protokol defterini düzenleyen hastane görevlileri hemşireler N.U., G. Y., hizmetli E.H.’in kovuşturma aşamasında çağrılmayarak eksik kovuşturmaya hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Şöyle ki;
a) Sanıkların bağlantı içinde oldukları optik firmalarını şikayet ve ihbar dilekçelerine konu eden, bu konuda bilgilerine başvurulan İzmir-Ege Fenni Gözlükçüler Derneği Başkanı E.A.’ın ve şikayetçi olarak bilgisine başvurulan İ.E..’in, yine müfettiş soruşturması sırasında tanıklıklarına başvurulan hastane göz polikliniği protokol defterini düzenleyen hastane görevlileri hemşireler N.U., G. Y., hizmetli E.H.’in olayla ilgili olarak ayrıntılı biçimde tanıklıklarına başvurulmadan, yine;
b) 765 sayılı TCK’nun 103. maddesinde dava zamanaşımının hangi tarihte işlemeye başlayacağı öngörülmüştür. Buna göre: “Müruru zamanın başlangıcı (…) müteselsil cürümler hakkında dahi (…) teselsülün bittiği gün (…)” olduğu gözetilerek;
İddianamede isimleri geçen reçete sahibi hastaların doktor ve optik firması seçimlerini özgür iradeleriyle yapıp yapmadıkları, doktora muayene olup olmadıkları, muayene sonucunda ne tür gözlük ve kaç adet çerçeve aldıkları, doktora özel muayene ücreti ödeyip ödemedikleri, ayrıca optik firmasına fark ücreti adı altında ödemede bulunup bulunmadıkları, reçetedeki imzaların kendilerine ait olup olmadığı, kendilerine reçetede belirtilen nicelik ve niteliğe uygun gözlük verilip verilmediği, mağdur olup olmadıkları konularının aydınlığa kavuşturulması için kovuşturma aşamasında tanıklıklarına başvurulan hastalardan H.S., M.K., O. G., O. A., A.D., A.T., P. H., E. C.K., T. G. P.’ın bu yöntemle ayrıntılı bir biçimde olayla ilgili olarak bilgi ve görgülerine başvurulmadığı gibi; müfettiş soruşturmasında ve iddianamede isimleri geçen S.F., N. G., B.T., Y.A., M.T., M. Ö., K. O., S. Ç., N. B., M.Ö., Ü.P., S. Y., isimli hastaların kovuşturma aşamasında tanık olarak ayrıntılı bir biçimde olayla ilgili bilgi ve görgülerine başvurulmadığı, en son teselsül eden ve suç teşkil eden eylemlerin nelerden ibaret olduğunun her türlü şüpheyi giderecek netlikte ortaya konulmadığı anlaşılmakla, sözü edilen tanıkların tamamı dinlendikten sonra toplanacak kanıtlar çerçevesinde sanıkların suç oluşturan eylemler ve bu eylemlere ilişkin suç tarihleri gösterilerek bu bağlamda, hukuksal durumlarının belirlenmesi gerekirken, buna uyulmayarak sanıklar M.T.ve Y.B.’nun eksik kovuşturmayla cezalandırılmalarına karar verilmesi,
3) 5271 sayılı CMK’nun madde 8- (1) maddesinde hangi hallerde bağlantının var sayılacağı gösterilmiştir. Buna göre: Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
765 sayılı TCK’nun 29/son maddesinde cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesinde hakim somut olay bağlamında hangi unsurları dikkate alması gerektiği gösterilmiştir. Buna göre:
Hakim, iki sınır arasında temel cezayı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları göz önünde bulundurmak suretiyle takdirini kullanarak belirler. Cezanın asgari hadden tayini halinde dahi takdirin sebepleri kararda mutlaka gösterilir. Hükümlerini ihtiva etmektedir. Bu hukuksal unsurlar nazara alınarak;
a) Emekli Sandığı Teftiş Kurulu müfettişlerinden H..G..tarafından düzenlenmiş 02.04.2003 gün, B.07.1.EMS.0.16.09.01/11687 sayılı rapor içeriğinden ....Optik Gözlükçülük Sanayi ve Limited Şirket yetkilisi M..P..tarafından reçetelerde muhteviyatı cam ve/veya çerçevesi ilgilisine verilmeden, verilmiş gibi gösterilerek… Emekli Sandığına fatura edilip Emekli Sandığından 403.311.000 Lira haksız çıkar sağlandığından söz edilerek hakkında suç duyurusuna gidilen ... Optik firma yetkilisi M.P.. hakkındaki bu konudaki soruşturma sonucu araştırılmadan; yine diğer sanık M..T..’in bağlantılı olduğu ...Optik firması yetkilileri hakkında iddiaya konu olayla ilgili olarak bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği tahkik edilmeden varsa ilgili evrak getirilip incelenmeden, iş bu dosya ile bağlantı konusu değerlendirilmeden eksik kovuşturmayla sanıkların cezalandırılmalarına karar verilmesi,
b) Cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi ilkesine aykırı olarak aralarında Yasada gösterilen koşullara uygun bir bağlantı bulunmadığı halde sanıklar A..T.., M.. T.. ile sanık Y.. B..’nun davalarının ayrılarak görülmesi gerekirken, birlikte görülmesi; buna karşın sanık Y.. B.. hakkındaki dava dosyasıyla birleştirilerek birlikte görülmesi gereken sanığın kocası M..B.. hakkında İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.12.2007 gün ve 2007/279 sayılı kararıyla karara bağlanan ilamın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak her iki sanık arasında varolan aynı eylemsel bağlantı nedeniyle ceza adaletine uygun bir değerlendirme tutanağa geçirilmeden, davaları birlikte görülen M..T.. ve A..T..’in eylemleriyle ve Y.. B..’nun eylemleri arasında bir bağlantı var sayılarak temel cezanın 765 sayılı TCK’nun 1 ve 29/son maddelerinde öngörülmüş suç ve cezaların şahsiliği ilkesine ve cezaların belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi kurallarına aykırı olarak tayin edilmesinin, yasaya uygun bulunmadığı” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 12.05.2009 gün ve 21226-6175 sayılı “onama” kararının kaldırılmasına; İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.04.2008 gün ve 88-124 sayılı kararının sanıklar M..T..ve Y.. B..lehlerine “bozulmasına” karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kapsamına göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar,
1) 5237 sayılı Yasanın 257/1. maddesindeki suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı yönünde bilirkişi incelemesi gerekip gerekmediği,
2) Eksik araştırma ile karar verilip verilmediği,
3) Temel cezanın 765 sayılı Yasanın 29. maddesine aykırı olarak belirlenip belirlenmediği,
4) Aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunmayan, sanıklar hakkındaki yargılamanın birlikte yapılıp yapılmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosyada;
İzmir ve Ege Fenni Gözlükçüler Derneği tarafından, İzmir Valiliği İl Sağlık Müdürlüğüne yazılan 28.11.2001 tarihli gizli yazıda, içlerinde Dr. M..B..ve Y. B..’nun da yer aldığı bir kısım doktorlar tarafından, Tıbbı Deontoloji Nizamnamesinin 8. maddesine aykırı olarak, hastaların menfaat ilişkisi içerisinde bir kısım anlaşmalı optiklere gönderildiği belirtilerek, gereğinin yapılmasının istenilmesi üzerine, ihbar önceki yazılarla da birleştirilerek, gerekli incelemenin yapılması için Sağlık Bakanlığı Müfettişi G..Y. 18.01.2002 gün ve 524 sayı ile görevlendirilmiştir.
Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından düzenlenen 15.11.2002 gün ve 39-29 sayılı tevdi raporunda;
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde göz hastalıkları Asistan’ı Dr. A.. T.. ile Alsancak Devlet Hastanesinde görevli göz hastalıkları uzmanı Opr. Dr. Y..B.. hakkında verilen 17.12.2002 tarihli ön inceleme izni üzerine, düzenlenen 22.01.2003 gün ve 39/3 sayılı ön inceleme raporunda, her iki doktor ile ilgili olarak soruşturma izninin verilmesi gerektiği görüşü bildirilmiş, Konak Kaymakamlığınca 29.01.2003 gün ve 2003/7 sayı ile her iki sanık hakkında iddialarla ilgili olarak soruşturma izni verilmiş, soruşturma izni verilmesine ilişkin karara sanık vekilleri tarafından yapılan itiraz İzmir Bölge İdare Mahkemesince 03.04.2003 gün ve 54-108 sayı ile red edilerek, sanıklar A..T..ve Y..B.. hakkındaki soruşturma izni verilmesine ilişkin karar kesinleşmiştir.
Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından düzenlenen 15.11.2002 gün ve 39-32 sayılı tevdi raporunda; Opr. Dr. M.. T.. hakkında verilen 17.12.2002 tarihli ön inceleme izni üzerine, Ulaştırma Bakanlığı müfettişlerince düzenlenen 24.03.2003 gün ve 2/2 sayılı inceleme raporunda, konunun genel hükümler uyarınca soruşturulması gerektiği, 4483 sayılı Yasaya göre de soruşturma izni verilmesini gerektirir bir işlem bulunmadığı belirtilmesi üzerine, genel hükümler uyarınca işlem yapılmak üzere evrak ekleriyle birlikte İzmir C.Başsavcılığına gönderilmiştir.
İzmir C.Başsavcılığınca 31.07.2003 gün ve 1870 sayı ile sanıklar M.. T.. ile A. T.. hakkındaki soruşturma evrakının birleştirilmesine karar verilmiştir.
Sanık M..T.. Ulaştırma Bakanlığı Müfettişlerince saptanan 29.01.2003 tarihli beyanında;
“9 Ekim 2001 tarihinden beri İzmir TCDD Hastanesinde görev yapmaktayım. Demiryolları İzmir Hastanesinde günlük hasta sınırlaması bulunmamaktadır. Ne kadar hasta gelirse gücümüzün yettiği kadar hasta bakılmaktadır. Muayene olmak için gelip de, muayene olamadan evlerine giden hasta olduğunu hatırlamıyorum ve bu yönde bir şikayet de bugüne kadar yapılmamıştır. Elimizden geldiği kadar özverili olarak çalışmalarımızı yürüttük. Hastane istatistik¬lerine bakıldığında bu çalışmaların seyri rahatlıkla görülecektir. TCDD'deki görevim bitince geri kalan zamanlarımda Konak'ta bulunan özel muayenehaneme giderek hastalarıma gerekli teşhis ve tedaviyi yapmakta¬yım. Bugüne kadar hiçbir demiryolu personelini özel muayenehanemde muayene etmedim. Bahsedilen ...Optikle uzaktan yakından bir ilgim bulunmamaktadır. 1974-76 yılında evli olduğum eşim gözlükçülük yapmaktaydı, daha sonra boşanmış olduğum için herhangi bir gözlükçü ile irtibatım bulunmamaktadır. Özel muayenehanemde muayene etmiş olduğum hastaları alt katımızda bulunan ...Optik'e yönlendirdiğim doğru değildir, zira muayenehanemin altında sadece ... Optik değil, birden çok gözlükçü bulunmaktadır. Gözlükçüler Derneği Başkanı E..B..’in dükkanı (K... Optik) muayenehanenin karşısında bulunmaktadır. Muayenehanemde muayene etmiş olduğum hastaların resmi işlemlerinin tasnif edilmesi için sağlık karnelerinin bana bırakılarak bunların resmileştirilme işleminin demiryolları hastanesinde yapıldığı görüşü de doğru değildir. Sevk kağıtlarıyla ilgili işlemler doğrudan hastaların kendileri tarafından Demiryolları Hastanesi kayıtlarına giriş yapmak suretiyle resmileştirilmiş olabilir, bunda benim aracılığım sözkonusu değildir. Ancak yılda binin üzerinde gözlük reçetesi vermiş olduğum hastalardan bir kaçı Demiryolları hastanesine müracaat ederek gözlük taleplerine resmilik kazandırmak için işlem yaptırmış olabilirler, bu işlemler sırasında da hasta hastaneye gelmeden işlemlerin yapılması sözkonusu değildir. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince düzenlenen tevdi raporu ekinde yer alan eklerde belirtildiği üzere hastaları ...Optik'e yönlendirdiğim iddiaları doğru değildir. Muayenehanemde kullandığım ve bir örneğinin de müfettişliğinize ibraz ettiğim kaşem ile raporda konu edilen reçetelerdeki kaşeler karşılaştırıldığında bunların birbirlerinden farklı olduğu açıkça görülecektir. Çünkü Hastanede kullandığım kaşede diploma numarası yer alırken muayenehanede kullandığım kaşede ise isim soyad, mütehassıslık dalım ve ihtisas numaramın yer aldığı başkaca bir ibarenin bulunmadığı görülecektir. Buradan da anlaşılacağı üzere hasta sevk işlemleri ve kaşeler hastanemizde vurulmuş olup gerekli işlemler buna göre yürütülmüştür. G. T. büyük oğlumun eşidir. Hatırladığım kadarıyla çocuğu olmadan önce belli bir dönemde A.... Optik’le sahiplik ilişkisi olsa bile duyduğum kadarıyla şu anda böyle bir ilişkisi sözkonusu değildir. Ailevi meselem olmakla birlikte büyük gelinimle çok da sıkı ilişkilerim olmadığı için nerede ne iş yaptığı veya ne kadar ortak olduğu konusunda fazlaca bir bilgim bulunmamaktadır. Göstermiş olduğunuz çalışma ruhsatıyla ilgili belge de benim Demiryolları Hastanesine başladığım tarihten yaklaşık 6 ay öncesine ait bir belgedir” demiş,
Yargılama aşamasındaki savunmalarında ise, benzer şekilde; “iddiaları kabul etmiyorum, müsnet suçu işlemedim, müfettişin raporunda yer alan hastalardan M.. U.. heyete girip muayene olmuş bir gözlük bir de protez almıştır, bu heyete girdiği halde sanki hastanede muayene edilmemiş gibi suçlama yöneltilmiştir, bununla ilgili kayıt fotokopisini ibraz ediyorum diyerek, raporu ibraz etmiş, devamla M..K..olarak adı yazılı kişinin kimliği incelendiğinde benim ibraz ettiğim fotokopi de adı M..K.. olan kişi olduğu görülecektir, H.. S.. İzmir Devlet Hastanesinden emeklidir, 1976 yılından beri benim hastamdır, muayenehanemde muayene etmiş olabilirim, ancak hastaneye gelmeden reçete düzenlenmesi söz konusu değildir, O..G..’yu hatırlamıyorum, zira her gün çok sayıda hastayı muayene etme durumundayım, ancak, suçlamalar doğru değildir” şeklinde savunma yapmış,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda, “beyanlarım doğrudur tekrar ediyorum, DDY hastanesindeki görevime 2001 yılı Ekim ayının dokuzunda başladım, günde 30 hastaya bakıyorum, görev yaptığım süre gözönüne alındığında ne kadar hasta muayene ettiğim açıktır, bunların içinden 3-5 hastayı korkutup ifade alarak aleyhime bir takım isnatlar ileri sürülmüştür, bu hususu müfettiş soruşturması sırasında dile getirdim, ancak bir sonuç alamadım, DDY hastanesinde göreve başlamadan bir sene önce ...Optik açıldığında gelinim ortakmış, ben sonradan öğrendim, bunu engellemeye çalıştım, ancak akrabalık ilişkisinin böyle bir iş yapmaya engel oluşturmaması gerektiği şeklinde bir tepki ile karşılaştım, benim gelinim ..Optikteki hissesini DDY hastanesine geçmeden bir süre önce devretmişti, .. Optikte bir ilgisi kalmamıştı” diyerek tüm suçlamaları red etmiş, görevini yasalara uygun şekilde yaptığını belirterek, beraatine karar verilmesini talep etmiştir.
Sanık Y..B.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 24.10.2002 tarihli beyanında; “Eşim Dr.M.. B..'na ait özel muayenehane bulunmaktadır. Ben de zaman zaman eşimin muayenehanesinde tesadüfen bulunmaktayım, hasta muayenesi yapmıyorum. Muayenehane eşime aittir. Bu nedenle de halen Hastane Başhekimliğine verilmiş part-tıme çalışma başvurum bulunmamaktadır. Eşime ait özel muayenehanede muayene olan hastaların gözlük reçetelerinin tarafımdan Alsancak Devlet Hastanesi göz polikliniğinde resmi kayıt ve resmi prosedürünün tamamlanması işlemini yapmadım. Mesai saatleri içinde ve vardiya saatleri içinde göz polikliniğine başvuran ve sırası gelen her hastayı kendim muayene ederek hakettiği gözlük reçetesini ya da ilaç reçetesini düzenlemekteyim. Haketmeyen hiçbir hastaya gözlük reçetesi düzenlemedim. Hastanede cihaz bulunmadığı gerekçesiyle hastaları özel muayenehaneye yönlendirmedim. Aksine, bazı hastaların başka hastanelere sevkedilmesine dahi karşı çıkmaktayım. Kesinlikle .........Optik ile işbirliği içinde çalışmamaktayım. Göz polikliniğindeki hasta yoğunluğu dikkate alındığında, birçok gözlük reçetelerim çeşitli optiklerden alınmış olabilir”
Yargılama aşamasındaki savunmalarında ise; “hastaneye gelen hastaları muayene edip reçeteleri yazıyorum, eşimin muayenehanesine gelip, gerek benim, gerekse eşim tarafından muayene edilip sanki hastanede muayene edilmiş gibi reçete düzenlenmesi yolundaki iddia doğru değildir, ben hastaneye gelen hastanın nerede muayene olduğunu bilemem, ancak, benim böyle bir eylemim yoktur” diyerek suçlamaların asılsız olduğunu savunmuştur.
Hakkındaki kamu davası Özel Dairenin verdiği karar ile zamanaşımı nedeniyle düşen sanık A..T.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 31.10.2002 tarihli beyanında; “üç yıldır asistan doktorum. Babam M.. T.. ve ağabeyim H..T..ve H.T. göz hastalıkları uzmanıdır. Babam M.. T.. TCDD Hastanesinde bir yıldır çalışmakta olup 25 yıldır özel hekimlik yapmaktadır. Ağabeyim özel bir hastanenin göz hastalıkları uzmanıdır. Diğer ağabeyim H..T..'de Fatsa Devlet Hastanesi'nde iki yıldır görevlidir. M..ve H.. T..'in şu ana kadar benden ve çalıştığım hastaneden görevimle ilgili hiçbir talepleri olmamıştır. Hastanenin Eğitim ve Araştırma Hastanesi olma özelliğiyle her iki hekimin de hastalarını yönlendirdikleri ilk referans hastane olabileceğini düşünmekteyim, Hastane göz kliniğinde günde ortalama 25-30 hasta ilaveten vardiya ve nöbet görevi de dikkate alındığında 55-60 hasta muayenesi yapmaktayım. Hastanın bizzat kendisi olmadan, hasta, hastane bilgisayar kayıtlarına geçmeden reçetesini yazmam mümkün değildir. Ailemizde dört göz hekiminin bulunmasının bazı meslekdaşlarımız ve gözlükçüler arasında rekabet açısından eziklik yarattığını düşünüyorum. ...Optikten ya da diğer başka bir optikten ya da özel muayenehaneden gelen sağlık karnelerine gözlük reçetesi düzenlemedim” demiş,
Yargılama aşamasındaki savunmalarında ise; “Hastanede asistan olarak görev yaparken, üç ayrı katta muayene odalarımız vardı, polikliniklerin başında uzman hekimler şef, şef yardımcıları görev yapmaktadır, gelen hasta önce bilgisayarda kayıt yaptırıyor, daha sonra sıra numarası alıp polikliniğe geliyor, orada muayenesi yapıldıktan sonra yazılan reçete başhekimliğe gidiyor ve orada görevliler tarafından onanıyor, aşağıda tek bir protokol defteri vardır, bunlar gözlük reçeteleri ve ilaç reçeteleri ile ilgilidir, muayene olan birisinin protokol defterine kaydı yapılıyor, ifadesi alınan hemşirenin benim gözlükle protokol numarası istediğim şeklinde ifadesi, özel muayenehaneden hastaneye edilmiş bir telefon anlamında değildir, biz zaten değişik katlarda değişik bölümlerde çalışıyoruz ve reçete yazdığımız zaman protokol defterinin bağlı olduğu zemin katta dahili telefon irtibatı kurmak durumundayız, orada sözü edilen telefon muhaberesi dahili telefon muhaberesidir, benim adres optik ile hiç bir ilgim yoktur, iddiaları kabul etmiyorum, vardiya sistemi ile çalıştığım için günde 40-50 hastaya bakıyordum, 6 aylık süre içinde ne ölçüde hasta muayenesi yaptığım ortadadır” şeklinde savunma yaparak tüm isnatları red edmiştir.
Sanık M.. T.. hakkında beyanda bulunan tanıklar;
Tanık M.K.. Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “l2.11.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak, göz muayenesi olmak üzere Dr.M.. T..'in özel muayenehanesine gittim. Muayene oldum ve muayene ücreti 20 milyon TL ödedim. Dr. M.. B.. Emekli Sandığı mensubu olduğum için sağlık karnemi hastaneye götürmemi ve gözlüklerimi de kendilerine ait olan ..Optikten almamı söyledi. Ben de TCDD Hastanesine gidip orada Dr.M..B.. buldum sağlık karnemi yazdı kayıt ve onay yaptırdım. Daha sonra da Konak'ta bulunan ...Optiğe gidip gözlüklerimi fark ödemek suretiyle aldım”
Duruşmadaki 09.10.2003 tarihli beyanında ise; “ben 15 yıldan beri Dr.M. T..’in hastasıyım, DDY Hastanesine geçtiği zaman da bu hastaneye gidip muayene oldum, ayrıca heyet raporum alındı, protez gözlük aldım, iddianamede sözü edilen hususda bilgim yoktur, yani muayenehanede ücret karşılığı muayene ettikten sonra işi resmileştirmek için hastaneye çağırdığı hususu doğru değildir, ben 15 yıldan beri M..T..’e muayene ve tedavi olduğum için o Devlet Demiryolları Hastanesine geçince oraya gittim, herhangi bir gözlükçüden gözlük almam konusunda bir telkini olmadı” şeklinde beyanda bulunmuş,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda; “benim özel muayenede muayene olduğum doğrudur ancak sağlık karnemi hastaneye götürmemi gözlüklerimi de ...Optikden almamı söylediği hususundaki beyanımı kabul etmiyorum, böyle bir olay yoktur benim şimdiki ifadem doğrudur” demiştir.
Tanık H.. S.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “sormuş olduğunuz 19.11.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; daha önceden tanıdığımız ve aile doktorumuz olan Dr.M..T..in özel muayenehanesine gittim, durumum gereği donanımlı bir yerde cihazla muayene olmam gerekmekteydi, muayene oldum, muayene ücreti ödemedim, daha sonra TCDD Hastanesine gidip reçetemi kendisine yazdırdım kayıt yaptırdım ve onaylattım, kendi isteğimle gözlüklerimi ... Optikten aldım” şeklinde beyanda bulunmuş,
Duruşmadaki 09.10.2003 tarihli beyanında ise; “iddianamede yer alan suçlamalar doğru değildir, ben daha önce devlet hastanesinde hemşire idim, bu nedenle M..T.. ile eskiye dayanan bir dostluğumuz vardı, beni belli gözlükçüye yönlendirmesi veya özel muayenehanesinde muayene ettiği halde hastanede muayene etmiş gibi reçete düzenlemesi söz konusu değildir” demiş,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda, “benim o ifadem doğrudur, ancak beni muayenehanesinde, muayene etmesi yukarıda anlattığım gibi eskiye dayalı tanışıklığımızdan ve hastanenin donanımlı olmamasından ve muayenehanede daha iyi cihazların bulunmasından kaynaklanmaktadır, benden muayene ücreti almadı, ayrıca hastaneye de gittim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık O..G.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “26.10.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; göz muayenesi olmak üzere Dr.M.. T..'in özel muayenehanesine gittim. Muayene oldum. Muayene ücreti ödedim. Doktor bana sağlık karnesini muayenehanenin alt katında bulunan ...Optiğe bırakmamı, resmi işlemini yaptıracaklarını söyledi. Ben de ...Optiğe gidip sağlık karnemi bıraktım. Ertesi gün sağlık karnesi ile birlikte gözlüklerimi adıma bir arkadaşım aldı. Ben TCDD Hastanesine göz muayenesi olmak için gitmedim ve gözlük reçetesi de düzenletmedim. ...Optik tarafından yaptırılmıştır” demiş,
Duruşmadaki 09.10.2003 tarihli beyanında ise; “Ege Üniversitesinden emekliyim Emekli Sandığına tabiyim, denilen tarihte M.. T..’in muayenehanesine gittim, muayene oldum, bana hangi gözlükçüye gideceğimi söylemedi, reçetemi ...Optiğe kendim bıraktım, ayrıca sağlık karnemi de bıraktım, daha sonra hastalandığımda gözlüğümü bir yakınım aldı ve bana getirdi. M.. T..’i bana tavsiye etmişlerdi bu nedenle özel muayenehanesine gitmiştim, ben hastaneye gitmedim, muamelelerin nasıl yapıldığını bilmiyorum ayrıca gözlük için ücrette ödemedim” şeklinde beyanda bulunmuş,
Önceki beyanı okunup, sorulduğunda “doğrudur” demiş, çelişki işaret edilip sorulduğunda “bana gözlükçü tavsiye etmedi ben kendim götürüp sordum” demiştir.
Tanık O..A.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beya¬nında; “05.07.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; göz muayenesi olmak üzere öncelikle AEA.Hastanesi göz polikliniğine gittim. Dr.A..T..beni muayene etti ve uzun süre lens kullan¬mış olmam nedeniyle daha donanımlı bir yerde muayeneye ihtiyaç olduğunu, gerekli cihazın muayenehanesinde bulunduğunu, ertesi gün muayenehanesine gitmemi söyledi, ertesi gün Konak'ta bulunan özel muayenehanesine gittim. Bir cihazla detaylı muayene yaptı, ancak benden muayene ücreti talep etmedi ve ödeme yapmadım. Cuma günü olması ve acilen gözlük kullanmam gerekti¬ğinden, bana tanıdığım bir optik olup olmadığını sordu, ben de olmadığını söyleyince, birlikte alt katta bulunan ....Optiğe indik, özel gözlük reçetesini optiğe verdim sağlık karnesini doktor resmi onayını yaptırmak üzere kendisinde kalmasını söyledi, ben de bıraktım. Gözlüklerim o gün hazırlandı fark ödeyerek aldım. Sağlık karnemi ise pazartesi günü ....Optikten gidip aldım” demiş,
Duruşmadaki 10.11.2004 tarihli beyanında ise; “Yeşilyurt Devlet Hastanesine göz muayenesi için gitmiştim. A..T.. beni muayene etti, lens kullandığımı söyledim, devlet hastanesindeki aletlerin yetersiz olduğunu, özel muayenesinde daha detaylı olarak bakabileceğini söyledi, muayeneden para almayacağını belirtti, ertesi günü saat 13.00’de abisinin muayenehanesine gittim, orada muayene etti ve bana gözlük kullanmam gerektiğini söyledi, daha sonra tanıdığın optikçi varmı dedi, yok dedim, şimdi burada resmi işlem yapamam sağlık karnesini bana bırak ben hastanede işlemleri yaptırırım tanıdık bir optikçi var, orada işlemleri yaptırırım dedi, benim muayene olduğum muayenehane Kemeraltı’nda yeni otoparkın arkasında idi, beni yönlendirdiği optikçi de muayenehanenin altında olan şu anda adını hatırlamadığım optikçi idi gözlüğü muayene olduğum gün aldım, karneyi de aynı optikçiden aldım” şeklinde, benzer anlatımda bulunmuştur.
Tanık A..D.. Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “09.10.2001 tarihli kızım ve bana ait iki adet gözlük reçetesi ile ilgili olarak; ben ve kızım Konak'ta bir özel hekim muayenehanesine gittik, muayenehanesine gittiğim doktorun adını net hatırlayamıyorum ama Dr.H..B.. olduğunu sanıyorum, Konaktaki ... Optiğin üst katında bir özel muayenehaneydi. Doktorun, bize uygun gördüğü gözlük numaralarını yazdırmak üzere AEA.Hastanesinde bulunan Dr.A.. T..'e resmi reçetemizi yazdırabileceğimizi söylemesi üzerine de, Dr.A..T..'e gidip kendisine gönderildiğimizi söyledik, kendisi de tekrar muayene etmek suretiyle sağlık karnelerimize gözlük reçetelerimizi yazdı. Ayrıca benim gözümde kuruluk tespit ettiği için ilaç reçetesi de yazdı. Yazılan gözlük reçetelerimizi daha önceden alışveriş yaptığımız ...Optike götürdük ve gözlüklerimizi fark ödeyerek aldık” demiş,
Duruşmadaki 08.07.2004 tarihli beyanında ise; “Emekli Sandığına tabiyim, göz muayenesi için A.T..’in muayenehanesine gitmiştim, bana gözlük önerdi, reçetemi yazdı, ben devlet hastanesine gittiğim takdirde yine bu numaranın yazılıp yazılmayacağını sordum, yazılır dedi, devlet hastanesine gittim, muayene oldum, A..T..’in tespit ettiği olayın dışında ayrıca göz kuruluğu olduğu saptandı, buna göre tedavim yapıldı, ben devlet hastanesine bizzat gittim ve muayene oldum, beni orada muayene eden kişiyi hatırlamıyorum, sağlık karnemde mevcuttur, ben bu konuda ifade verdim, o ifadem doğrudur” şeklinde beyanda bulunmuş,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda; “o ifadem de doğrudur, ben önce özel muayenehaneye gittim, H.. adında birisine muayene oldum, daha sonra Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde A..T..’e muayene oldum, bu reçeteyi devlet hastanesinde yazarlar mı diye sordum, mesela şu şahsa gitsen dedi yine yazarlar dedi ve yine muayene olmak sureti ile yazdırdım” demiştir.
Tanık Y..A.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “14.08.2001 tarihli iki oğlum ve kendim adına 3 adet gözlük reçetesi ile ilgili olarak; ben ve iki oğlum Konak'ta ... Optiğin üzerinde bulunan özel muayenehanede muayene olduk, Dr.M..T..tarafından muayenelerimiz yapıldı. Çocuklarımızdan birinin rahatsızlığı nedeniyle evden uzun süreli ayrılamadığımız için sağlık karnelerimizi orada bıraktık, ama muayenehanede mi ya da optikte mi bıraktığımızı ayırt edemiyorum. Sağlık karnelerimize resmi reçetelerimiz onlar tarafından yazılmış oldu. Çünkü ben ya da eşim hastaneye reçete yazdırmaya gitmedik, sonra da gözlüklerimizi alt katta bulunan ... Optik'ten aldık” demiş,
Duruşmadaki 25.12.2003 tarihli beyanında; “Göz muayenesi için Yeşilyurt Devlet Hastanesine gitmiştim, psikolojik tedavi gören bir çocuğum vardır, onu da zorunlu olarak birlikte götürmüştüm, orada kalabalık olduğu için çocuk da sıkıldığından muayene olamadım, daha sonra M..T..’in muayenehanesine gittim muayene oldum, ...Optiğe gitmem söylenmedi, ancak ben duymuştum, doğrudan ...Optiğe gittim, param ile gözlük alacaktım, ancak size yardımcı olalım dediler, ben emekli olduğumu söylemiştim, karnemi ve reçetemi bıraktım, onlar resmi olarak gerekenleri yaptırdılar Emekli Sandığından gözlüğümü aldım”
Önceki beyanı okunup, sorulduğunda; “o anda hatırlamamıştım ancak sağlık karneleri ile reçeteyi ben .. Optik de bırakmıştım, sonradan hatırladım” demiştir.
Tanık N..G.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “23.05.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; çevremdeki emekli arkadaş