"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2009/257787
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KAYSERİ 2. Ağır Ceza
Günü : 02.06.2009
Sayısı : 146-167
Sanık C. Y.hakkında taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin de yaralanmasına neden olma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanığın eylemine uyan ve lehe olan 5237 sayılı TCY'nın 85/2 ve 22/3. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 3 ay süreyle geri alınmasına ilişkin, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.02.2006 gün ve 301-32 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 10.03.2009 gün ve 9128-2840 sayı ile;
“1- Olayda bir kişinin ölüp iki kişinin yaralandığı yaralı mağdurların sanık hakkında şikayetçi olmamaları ve hükümden sonra yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı TCK’nın 89/5. maddesi karşısında sanığın bir kişinin ölümünden sorumlu tutulabileceği ve eylemin 5237 sayılı TCK'nın 85/1. maddesinde belirlenen suçu oluşturacağı, lehe yasa değerlendirmesinin buna göre yapılmasında zorunluluk bulunması, kanuna aykırı;
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 11.03.2008 tarih, 2008/7-14 esas, 2008/50 sayılı kararı ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde değişiklik yapan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi de nazara alındığında hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik CMK’nın 231. maddesindeki ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’na ilişkin düzenleme karşısında suçun niteliği, hükmolunan cezanın tür ve miktarı gözetilip dosyada bulunan adlî sicil kaydı da değerlendirilerek sanığın hukukî durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması” isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan sonra yeniden yargılama yapan Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesince 02.06.2009 gün ve 146-167 sayı ile;
“1-01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 85. maddesinde taksirle ölüme sebebiyet suçu düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında taksirle ölüme sebebiyet suçunun basit şekli, 2. fıkrasında ise, ağırlaşmış şekli hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı TCK’nun 89. maddesinde ise, taksirle yaralama suçu müeyyide altına alınmıştır.
5237 sayılı TCK’nun 85/2. maddesinde, birden fazla insanın ölümüne veya bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte, bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi ağırlatıcı hal olarak öngörülmüştür. Görüldüğü üzere, 5237 sayılı TCK’nun 85/2. maddesinde düzenlenen suçta birden fazla netice bulunmaktadır. Bunlar, birden fazla kişinin ölümü, bir veya birden fazla kişinin ölümü ile yine bir veya birden fazla kişinin yaralanmasıdır.
Kanuni tanıma göre, gerçekleşen her netice ayrı bir suçu oluşturur. Çünkü, kanun koyucu korumak istediği her hukuki yararı ayrı bir suç olarak düzenler. Bununla birlikte, bazen fail tarafından yapılan hareket, birden çok kanun hükmünü veya farklı hareketler aynı kanun hükmünü ihlal etmiş olabilir. İşte bu durumlarda, suçların içtima-ı veya kaynaşmasından ya da suçların bir araya toplanmasından söz edilir.
Bileşik ( mürekkep) suç iki ayrı suçtan meydana gelen bir suç tipidir, şöyle ki bu iki suçtan biri diğerinin ya ‘..unsurunu..’ ya da ‘.. ağırlatıcı..’ sebebini teşkil eder. Demek oluyor ki, bu iki suç arasında bir bağlantı varsa da, bu bağlantı, suçlardan birinin, diğer suçun unsurunu veya ağırlatıcı sebebini teşkil etmesini gerektirmektedir. İşte bu halde, unsur veyahut ağırlatıcı sebep teşkil eden suç ile diğer suç bir tek bileşik ( mürekkep) suç teşkil etmek sureti ile kaynaşırlar ve faile sadece en ağır neticeyi kapsayan suçun cezası verilir.
Mürekkep suç iki şekilde istenebilir. Birincisinde, biri diğerinin unsurunu teşkil eden iki suç vardır. Bu takdirde her iki suçun niteliği değişmekte ve kanun bu iki suçu bir arada nitelendirmek üzere başka bir isim kullanmaktadır. Bunun en tipik örneği, hırsızlık ve cebir, şiddet suçlarından oluşan yağma suçudur.
İkinci halde, bir suç diğerinin ağırlatıcı sebebi olarak öngörülmüştür. Bu takdirde ise, kendisinden ağırlatıcı sebep bulunun suçun niteliği değişmez. Kanuni adı aynı kalır; sadece suçun basit şekli değil, mevsuf şekli söz konusu olur.
5237 sayılı TCK’nun 85/2. maddesindeki suç, ikinci hale uygunluk göstermektedir. Müstakil bir suç olan taksirle yaralama suçu, taksirle ölüme sebebiyet suçunun ağırlatıcı sebebini meydana getirmekte ve bu sebeple faile sadece taksirle ölüme sebebiyet suçunun cezası verilmekte, taksirle yaralama suçundan dolayı ayrıca ceza tayin edilmemektedir.
5237 sayılı TCK’nun 42. maddesine göre, ‘… biri diğerinin unsurunu veya ağırlatıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir, bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz…’ denilmektedir.
Bileşik suç, kendisini meydana getiren suçlara bölünmesi hiçbir zaman mümkün olmayan bir bütündür. Bileşik suçu meydana getiren, yani unsur ya da ağırlatıcı sebep teşkil eden suç herhangi bir sebeple ortadan kalkacak olsa bile bu durum bileşik suçun varlığını zedelemez. Yine, bileşik suçu oluşturan suçlardan birinin şikayete bağlı olması bileşik suç hakkında da bu kovuşturma şartının aranmasını gerektirmez.
Hal böyle olunca, taksirle ölüme sebebiyet ve taksirle yaralanmaya sebebiyet suçlarından oluşan bileşik suç niteliğindeki 5237 sayılı TCK’nun 85/2. maddesinde yazılı suç muhakeme konusu olduğunda taksirle yaralama suçunun mağduru ya da mağdurlarının şikayetten vazgeçmeleri, bileşik suçun yapısı gereği suç vasfının değişmesine ve dolayısıyla 5237 sayılı TCK’nun 85/2. maddesinin yerine 5237 sayılı TCK’nun 85/1. maddesinin uygulanmasına sebep teşkil etmeyecektir.
2-Taksirle yaralanan kişinin şikayetinden feragat etmesi veya vazgeçmesi fiildeki hukuka aykırılığı ortadan kaldırmamaktadır. Bu bir usul şartıdır. Usul şartı ile maddi ceza hukukunun suçun unsurları bakımından aradığı şartları birbirinden ayırmak gerekir. Suçun unsurları tamam olduğunda, bu konudaki takip şartı gerçekleşmese bile, taksirli suçun bir başka suçun içinde veya yanında yer alması durumunda, takip şartının yokluğu sonuca etkili olmayacak ve faildeki cezai sorumluluk devam edecektir.
3-5237 sayılı TCK’nun 85. madd