Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/420 Esas 2012/249 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2011/15-420 E.  ,  2012/249 K.DOLANDIRICILIK SUÇUNUN ZİRCİRLEME ŞEKİLDE İŞLENMESİZİRCİRLEME SUÇTÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 61TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 67TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 157
"İçtihat Metni"

Dolandırıcılık suçundan sanık Tayfur’un;

Katılan Dursun’e yönelik eyleminden TCY’nın 158/1-d, 43 ve 52/4. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay hapis ve 1.320 Lira adli para,

Katılan Ramazan’a yönelik eyleminden TCY’nın 158/1-d, 43 ve 52/4. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay hapis ve 2.400 Lira adli para cezalarıyla cezalandırılmasına, cezalarının TCY’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, cezaların infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, Bafra Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.01.2010 gün ve 66-165 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 28.09.2011 gün ve 15012-2653 sayı ile;

“…III- Sanık Tayfur müdafiinin sanığın katılanlar Dursun, İlyas , Ramazan , Hasan , Hüseyin ve Osman 'a karşı eylemlerinden dolayı kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

…2- Sanığın katılan Dursun'a cezaevine güvenlik görevlisi olarak işe sokacağını ve bu amaçla elbise alacağını söylemek suretiyle, katılan Ramazan'a yardım yapılabilmesi için rapor masrafı adı altında, para almaktan ibaret eylemlerinin her bir katılana karşı ayrı ayrı tek suç olduğu gözetilmeden TCK'nın 43. maddesi uyarınca cezalarda artırım yapılarak fazla ceza tayini…” isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, Daire üyesi H.T. ise özetle; “…Sanığın yoğun suç işleme kararlılığı sonucu değişik tarihlerde daha fazla haksız menfaat elde ettiği dikkate alınarak, TCY’nın 43. maddesiyle cezanın artırılacağını kabul eden mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.11.2011 gün ve 133270 sayı ile;

“…Yargılama konusu olayda, sanığın, aynı suç işleme kararı ile fakat farklı suç işleme kastı ile katılanlardan Ramazan 'dan ‘dernekten geldiğini, derneğin yardım yapabilmesi için hastaneden rapor alınması gerektiğini, rapor çıkarılması konusunda yardımcı olacağını, ancak bunun için 3.000 TL'ye ihtiyaç olduğunu’ söyleyerek, o tarihte bu katılanın temin ettiği 1.500,00 TL'yi, ardından da 2 gün sonra tekrar para alabilmek amacıyla aynı katılanı telefonla arayıp ‘paranın yetmediğini ve 1.500 TL daha gerektiğini’ söyleyerek, 14.05.2009 tarihinde 500,00 TL ve 15.05.2009 tarihinde ise 250 TL'yi havale yoluyla elde etmek, katılan Dursun'dan ise evine gidip ‘dernek adına geldiğini onu cezaevinde güvenlik görevlisi olarak işe aldıracağını, ancak bunun için 250 TL elbise parası gerektiğini’ söyleyerek, o tarihte cebinde bulunan 30 TL’yi, ardından da zaman zaman telefon açıp ‘tekrar para gerektiğini’ de söyleyerek 06.04.2009 tarihinde 190 TL’yi daha havale yoluyla elde etmek şeklindeki eylemlerine, adları geçen her iki katılan yönünden de mahkemece 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmasında yasa ve içtihada aykırılık bulunmamaktadır. Zira her iki olayda da sanığın suç işleme kararlılığı ile iradesini devam ettirerek daha fazla haksız menfaat elde etme amacıyla değişik tarihlerde birden çok hileli hareketleri gerçekleştirmesi itibariyle sanığın suç kasıtlarının yenilendiğinin kabulü gerekeceğinden, zincirleme suç hükümlerinin uygulama yeri bulunmaktadır.

Bu durum ve yargılama konusu bu olaylara dair Samsun C.Başsavcılığı'nın 13.01.2010 gün ve 2010/28 sayılı iddianamesinin kapsamı da dikkate alındığında, tebliğnamemizin (II) no'lu başlığı altında sanığın katılanlar Dursun ve Ramazan 'a yönelik eylemlerinden de, mahkemenin kabulünde olduğu gibi 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmasının gerekeceği değerlendirilmekle, Yargıtay 15. Ceza Dairesi'nin bu konudaki aksi kabulünün hukuka aykırı olduğu” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire bozma ilamından 2 nolu bozma nedeninin çıkarılmasına, yerel mahkeme hükmünün katılanlar Dursun Gök ve Ramazan Sobacı’ya yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre inceleme, sanığın katılanlar Dursun ve Ramazan’a  yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılanlar Dursun ve Ramazan’a yönelik dolandırıcılık eylemlerinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Sanığın yurt içi ve yurt dışında yardım faaliyetleri yürüten Kimse Yok Mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin Samsun Şubesine yardım gönüllüsü olarak çalışmak üzere internet üzerinden başvuruda bulunduğu, anılan derneğin genel merkezinden Samsun ve çevresinde yardım başvurularının fazla olması nedeniyle sanığa sosyal inceleme yapma yetkisi verildiği, verilen bu yetki çerçevesinde Bafra ve Alaçam İlçelerinde ikamet edip yardım talebinde bulunanların listesinin sanığa gönderildiği, bu yolla Bafra ve Alaçam İlçelerinde ikamet eden ve yardıma muhtaç kişilerin kimlik ve adres bilgilerini ele geçiren sanığın teyit olanağını ortadan kaldırmak için köylere giderek kendisini Kimse Yok Mu Derneği’nin Bafra temsilcisi olarak tanıttığı, derneğin isim ve logosunun bulunduğu görevli kartını boynuna takıp derneğe yardım başvurusunda bulunan kişilerle görüştüğü, bu kişilere inceleme raporu hazırladığını ifade ederek kişilerin sosyal ve ekonomik durumu ile ilgili sorular sorduğu, bu görüşmeler sırasında durum tespiti yaptığını ve dernek tarafından kendilerine yardım yapılacağını ancak yardımın yapılabilmesi için bazı masrafların katılanlar tarafından karşılanması gerektiğini bildirerek pek çok kişiden haksız yarar sağladığı, bu kişilerin arasında katılanlar Dursun ve Ramazan ’ın da yer aldığı,

Sanığın savunmasında özetle; “Katılan Ramazan’ın derneğe başvurması üzerine katılanın evine giderek sosyal inceleme raporu düzenlediğini, dernekten yardım yapılabileceğini, rapor çıkartması gerektiğini, raporun çıkarılması için 750 Liraya ihtiyaç olduğunu söylediğini, katılanın bu parayı posta havalesiyle gönderdiğini, ancak katılan Ramazan ’dan elden para almadığını, yine katılan Dursun ’un annesi Fadime’nin başvurusu üzerine evine giderek sosyal inceleme raporu hazırladığını, bu sırada katılan Dursun’un eve geldiğini, iş aradığını söylediğini, raporun ilgili bölümüne bunu yazdığını, daha sonra katılan Dursun ile telefonla görüştüğünü, güvenlik kursuna kayıt olduğunu bunun için 190 Liraya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine kendisiyle buluşup 190 Lirayı katılana kendisinin elden verdiğini, aradan bir ay geçtikten sonra bu parayı katılan Dursun’un posta yoluyla iade ettiğini, hatta parayı babası Selahattin’in hesabına gönderdiğini”  ifade ettiği,

Katılan Ramazan’ın soruşturma aşamasında alınan beyanında; “Benim ayağımda iltihaplı romatizma olduğu için koltuk değnekleri ile yürüyorum. Bir yıl önce Kimse Yok Mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğine müracaat etmiştim. Yaklaşık 3 ay önce kendisini tanımadığım ve ismini sonradan Tayfur olduğunu öğrendiğim sanık evime geldi. Derneğin Samsun Şubesinde çalıştığını söyledi. Boynunda takılı vaziyette görevli kartı vardı. Bana hitaben senin derneğe müracaatın var, oradan sana 20.000 Lira yardım gelecek ancak öncelikle Samsun 19 Mayıs Tıp Fakültesinden ayağının rahatsız olduğuna dair rapor çıkarmamız gerekiyor dedi. Bende kendisine inanarak ve güvenerek raporu çıkarın dedim. Kendisi bu raporu çıkarmak için 3.000 Lira gerekiyor dedi. Bende o kadar param olmadığını söyledim. Bunun üzerine ben buralardayım, sen paranın birazını denkleştir dedi ve ayrıldı. Bende akrabalardan 1.500 Lira buldum. Sanık akşam üzeri tekrar bizim eve geldi. Kendisine 1.500 Lira elden verdim. Sanık parayı alarak en kısa sürede raporu çıkartacağım dedi. Aradan bir iki gün geçtikten sonra kendisi beni telefonla arayarak ‘senin raporun birkaç gün sonra çıkacak ancak parayı tamamlaman lazım’ dedi. Bende ‘ne kadar daha lazım’ dedim, kendisi ‘1.500 Lira daha gerekiyor’ dedi. Ben de Bafra Postanesinden 14.05.2009 günü 500 Lirayı gönderdim. Ertesi günü yine telefonda konuştuk, yine para yetmedi dedi. Bende yine bir yerden borç buldum ve sanığa 250 Lira daha gönderdim. Bu görüşmemizde ‘perşembe günü fakülteye gel heyete gireceksin’ dedi. Bende tamam dedim. Perşembe günü gelmeden yine bana telefon açtı ve gelmene gerek yok biz halettik dedi” şeklinde anlatımda bulunduğu,

Tanık Fadime’nin aşamalarda benzer olacak şekilde; “Suç tarihinden bir yıl önce Kimse Yok Mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin Samsun Şubesine müracaat etmiştik. Suç tarihinde sanık Tayfur Mavi evimize geldi. Kendisinin Kimse Yok Mu Derneğinde çalıştığını söyledi. Sanık eşime Kimse Yok Mu Derneğinden 20.000 Lira yardım gelecek ancak ayağının rahatsız olduğuna dair Samsun 19 Mayıs Tıp Fakültesinden rapor çıkarmamız gerekiyor. Bu rapor için 3.000 Lira gerekiyor dedi. Eşim paramızın olmadığını söyledi. Bunun üzerine ben babamdan ve ağabeyimden 1.500 Lira borç buldum ve bu parayı eşim sanığa verdi. Bir süre sonra bu paranın yetmediğini söyleyerek tekrar para istedi. Sanığın para istemesi üzerine eşim posta havalesiyle 14.05.2009 günü 500 Lira, ertesi günde 250 Lira daha gönderdi” şeklinde anlatımda bulunduğu,

Katılan Dursun’un beyanlarında özetle; “Sanığın Kimse Yok Mu Derneğinden geldiğini söyleyerek sosyal inceleme adı altında sorular sorduğunu, derneğin kendilerine yardımda bulunacağını ve kendisini işe yerleştireceğini söylediğini, cezaevine güvenlik görevlisi alınacağını, ancak 250 Lira elbise parasının katılan tarafından karşılanması gerektiğini ifade ettiği, bunun üzerine 30 Lirayı elden sanığa teslim ettiğini, bir süre sonra telefonla kendisini arayarak elbise parası olarak belirlenen 250 Liranın tamamlanmasını istediğini, sanığın isteği üzerine posta yoluyla 190 Lira daha sanığa gönderdiğini” ifade ettiği,

Tanık Fadime’nin beyanlarında özetle; “Kimse Yok Mu Derneğinin Samsun şubesine başvurduğunu, çadırda yaşadığını ve vatandaşın yardımıyla geçimini sağladığını, sanığın dernekten kendilerine 4.000 Lira yardımda bulunulacağını ve oğlunu işe sokacağını söylediği, bu şekilde oğlundan paralar aldığını”  ifade ettiği,

Katılanların anlatımlarında geçen posta yoluyla para gönderme işlemlerine ait dekontların Samsun Posta İşletme Müdürlüğünce gönderildiği ve katılan anlatımlarını doğrulandığı,

Anlaşılmaktadır.

5237 sayılı TCY’nın “dolandırıcılık” başlıklı 157. maddesi;

“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

1) Fail tarafından hileli davranışlar yapılmalıdır. Mağdurun inceleme eğilimini etkisiz kılacak nitelikte bir takım davranışlarda bulunulmalıdır.

 2) Fail tarafından yapılan hileli davranışlar bir kimseyi aldatabilecek nitelikte olmalıdır.

 3) Mağdurun veya başkasının zararına, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlanmalıdır. Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, verilen zarar ile sanığın eylemi arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Zarar, nesnel kişisel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik zarardır.

 Madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güven bozulmaktadır. Bu suretle kişinin irade serbestîsi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir.

Dolandırıcılık suçunu diğer malvarlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Bu nedenle, dolandırıcılık suçu, birden çok hukuki konusu olan bir suçtur. Bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemektedir. Malvarlığı zarara uğratılırken, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de, hileli davranışlarla yanıltılmaktadır.

Bu aşamada “hileli davranışlar” kavramının incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, yanılgıya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika vb. her türlü eylemdir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı olanaklara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Yasa koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmez.     

Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.

 Dolandırıcılık suçunda hileli davranışın ancak bu şekilde gerçekleşmiş sayılacağını kabul eden bu görüşe “sahneye koyma” (mise en scéne) teorisi adı verilmektedir. O halde dolandırıcılık suçunun unsurunu oluşturan hileli davranış şu şekilde tanımlamak mümkündür. Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarfedilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir. Böylece dolandırılanın iradesi fesada uğratılmakta, sakatlanmaktadır.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından zincirleme suç hükümlerinin ayrıca incelenmesi gerekmektedir.

5237 sayılı TCY’na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCY’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.

Ceza hukukunda yasadaki suç tanımına uygun olarak gerçekleşen her netice ilke olarak ayrı bir suç oluşturur ve fail kaç netice meydana getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılarak her birinden dolayı ayrı ve bağımsız cezalandırılır. Ancak bazı hallerde birden fazla netice meydana gelmiş olsa bile, faile meydana gelen netice kadar ceza verilmeyerek tek bir ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla neticenin meydana gelmesine karşın faile tek ceza verilmesini gerektiren hallerden biri de zincirleme suçtur. Zincirleme suçta faile tek ceza verilirken, yasanın öngördüğü miktarda bir artırım da yapılması söz konusudur.

Zincirleme suç, 765 sayılı Yasanın 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır” şeklinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCY'nın 43/1. maddesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde düzenlenmiştir.

5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulana¬bilmesi için;

a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,

b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,

c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.

765 sayılı TCY’nda yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer koşulların da varlığı halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi olanaklıdır. Nitekim 765 sayılı TCY’nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.

5237 sayılı TCY'nın 43/1. maddesinde bulunan, “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında öğretide de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bun

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat