(2709 S. K. m. 36) (5237 S. K. m. 6, 35, 53, 63, 145, 149, 150, 168) (5271 S. K. m. 226) (5320 S. K. m. 8)
Dava ve Karar: Sanık ve müdafiinin de hazır bulunduğu son oturumda, Cumhuriyet savcısı, yağma suçundan sanığın, T.C.K.nın 149/l-a, 150/2 ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılmasını istemiş, bu görüşe karşı sanık ve müdafiinin esas hakkındaki savunması alınmış, beyanlarında takdirin mahkemeye ait olduğunu belirterek, açıkça ek savunma için bir süre talebinde de bulunmamışlardır. Sanık ve müdafii, mahkeme huzurunda anılan maddelerin uygulanmama ihtimalinden haberdar oldukları gibi, bu maddelerin mahkemece uygulanıp uygulanmayacağı yönünden de duruşmanın başından beri savunma yapma olanağına sahip olmuşlardır. Dolayısıyla savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmayıp, sanık hakkında 5237 Sayılı T.C.K.nın 145 ve 168. maddelerinin uygulanmaması sebebiyle ayrıca ek savunma hakkı vermeyen yerel mahkeme hükmünde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Dava: Yağma suçundan sanık M. S.'ın 5237 Sayılı T.C.K.nın 149/1-a ve 35/2 nci maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2006 gün ve 357-520 Sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 14.9.2011 gün ve 11913-39713 sayı ile;
... 1- İddianamede T.C.K.nın 145, 168 inci maddelerinin uygulanması istendiği halde, 5271 Sayılı C.M.K.nın 226 ncı maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden, anılan maddeler uygulanmayarak, yazılı şekilde karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
2) Olayın saat 22.30 sıralarında gerçekleşmiş olması karşısında, suçun 5237 Sayılı T.C.K.nın 6/1-e maddesine göre gece sayılan zaman diliminde işlendiği anlaşıldığı halde 149/1-h maddenin uygulanmaması,
3) Yakınanın ve tanıklar A. Ş., F. Ş.'in soruşturma aşamasındaki beyanlarında sanığın olay sırasında yakınanın elinden sigara ve kontörü zorla aldığı yönündeki beyanlarına göre eylem tamamlandığı halde teşebbüs aşamasında kaldığından bahisle hüküm kurulması,
4) Sanığın adli sicil kaydında bulunan hükümlülüklerine dair kararların kesinleşme ve yerine getirme tarihlerini içerir örnekleri istendikten sonra sanık hakkında T.C.K.nın 58 inci maddesinin uygulanma olanağının değerlendirilmemesi...,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.10.2011 gün ve 67062 sayı ile;
... Sanık hakkında yağma ve basit yaralama suçlarını işlediğinden bahisle 5237 Sayılı T.C.K.nın 149/1-a-c, 86/2-e, 53, 63, 35, 58, 145 ve 168 inci maddeleri gereği cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.
Yapılan yargılama sonucu Cumhuriyet savcısı, sanık ve müdafiinin de hazır bulunduğu oturumda, sanığın T.C.K.nın 149/l-a, 150/2, 35, 53 ve 63. maddeleri gereği cezalandırılmasını talep etmiştir.
Bu mütalaadan sonra sanık ve savunmanının esas hakkındaki savunması ve son sözleri usulüne uygun olarak sorulmuş ve beyanlarında takdirin mahkemeye ait olduğunu belirtmişler ve ek savunma için bir süre talebinde bulunmamışlardır. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 14.9.2011 tarihli ve 2007/11913 esas ve 2011/39713 karar sayılı bozma ilamının 1 inci maddesinde sanığa iddianamede belirtildiği halde, T.C.K.nın 145 ve 168 inci maddeleri uygulanmamış, sanığa ve savunmanına ek savunma hakkı verilmediğinden bahisle sanık lehine, diğer 3. maddede ise sanık aleyhine gerekçelerle hükmün bozulması kararına varılmıştır. Oysa sanık ve savunmanının hazır bulunduğu oturumda Cumhuriyet savcısının mütalaasını sunduğu, bu mütalaada; yukarda sanık lehine bozma ilamında vurgulanan ve ek savunma hakkı tanınması gerektiği belirtilen T.C.K.nın 145 ve 168 inci maddelerinin zikredilmediği, bu durumun sanık ve müdafi için ek savunma hakkının tanınması niteliğinde olduğu Yargıtay Ceza Genel Kurulunun birçok kararında belirtilmektedir.
Yerel mahkeme ilamının bozulmasına yönelik diğer maddeler ise kararın sanık aleyhine bozulmasını içermekle birlikte, verilen karara karşı müşteki veya Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe bir temyiz talebi de bulunmamaktadır.
Açıklanan sebeplerle yerel mahkeme kararı aleyhine bir temyiz istemi bulunmadığından kararın sanık aleyhine bozulmasını içeren bozma ilamında belirtilen 2, 3 ve 4 üncü maddelerde belirtilen bozma gerekçelerinin eleştiri niteliğinde olabileceği ve sanık lehine olan 1 inci maddede belirtilen bozma gerekçesinin ise; iddianamede belirtildiği, ancak sanık ve savunmanının hazır olduğu son oturumda yüzlerine karşı okunan Cumhuriyet savcısının mütalaasında belirtilmediği ve talep edilmediği, bu durumun T.C.K.nın 145 ve 168 inci maddelerin uygulanmaması açısından bir ek savunma niteliğinde bulunduğu...",
Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
Karar: Sanığın yağma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianamede sanık hakkında uygulanması istenen 5237 Sayılı T.C.K.nın 145 ve 168 inci maddelerin, sanığa veya müdafiine ek savunma hakkı verilmeden uygulanmamasının, 5271 Sayılı C.M.K.nın 226 ncı maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemenin, iddianamede sevk maddeleri arasında gösterilen ve malın değerinin azlığı sebebiyle cezada indirim yapılabilmesini, hatta ceza verilmesinden vazgeçilebilmesini hakimin takdir ve değerlendirmesine tevdi eden 5237 Sayılı T.C.K.nın 145 inci maddesini ve mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezadan indirim öngören aynı Kanunun 168 inci maddesini, sanığa ek savunma hakkı tanımadan uygulanmamasına karar verdiği,
Özel Dairenin ise; İddianamede T.C.K.nın 145 ve 168 inci maddelerinin uygulanması istendiği halde, 5271 Sayılı C.M.K.nın 226 ncı maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden, anılan maddeler uygulanmayarak, yazılı şekilde karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması gerekçesiyle hükmü bozduğu,
İddianame okunarak, yasal hakları hatırlatılan sanığın