"İçtihat Metni"
İtirazname : 2011/207716
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 14. Ağır Ceza
Günü : 02.02.2011
Sayısı : 182-23
Yağma suçundan sanık S. Ö...in 5237 sayılı TCK'nun 149/1-a-d, 62, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca on yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.02.2011 gün ve 182-23 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 08.03.2012 gün ve 15633-4035 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.05.2012 gün ve 207716 sayı ile;
"Ceza hukukunda tipiklik esastır. Gerçekleşen fiilin ceza maddesindeki tarife birebir uyması gerekir. Mevcut düzenlemelerle, olayın sabit olan oluş şekline bakıldığında; sanığın hırsızlık fiilini gerçekleştirmek için icra hareketlerine başladığı, bilezikleri bakmak amacıyla kuyumcudan isteyen sanığın aniden tezgahın üzerindeki bilezikleri alarak kaçmaya başladığı, kaçarken yakalanmasını engellemek amacıyla engel olmak isteyen müşteki ve görevini yapan güvenlik görevlisini tehdit ettiği görülmektedir. Hırsızlık olarak başlayan fiile zor kullanma unsuru daha sonra ve yakalanmamak amacıyla girmiştir. Zor kullanılmak suretiyle malın alınması veya alınmasına zor kullanarak karşı konulması söz konusu değildir. Fiil hırsızlığa teşebbüs ve tehdit olarak kabul edilmelidir" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulması isteminde bulunmuştur.
CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 19.11.2012 gün ve 16937-22033 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın yağma suçundan mahkumiyetine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin yağma suçunu mu, yoksa tehdit ve hırsızlığa teşebbüs suçlarını mı oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
17.04.2010 tarihli olay yakalama tutanağının; "polis memurunun kuyumcudan cam kırılma sesi duyduğu, üzerinde siyah mont, altında mavi renkli kot pantolon bulunan şahsın kuyumcudan çıktığı, elinde birkaç adet altın bilezik bulunduğu, hızla sağdaki sokağa koştuğu sırada yere düştüğü, tekrar kalkıp koşmaya devam ettiği, arkasından aynı dükkandan çıkan şahsın yardım istemesi üzerine şahısla polis memuru arasında kovalamaca başladığı, şahsın bir adet bilekliği düşürdüğü, polisin bilekliği yerden aldığı, 'dur polis' ihtarında bulunmasına rağmen şahsın kaçtığı, belinden silah çıkarması üzerine polis memurunun aralıklarla havaya üç kez uyarı ateşi açtığı, şahsın uyarılara uymadığı, görevli ekiplerin güvenlik önlemi alıp şüphelinin başka bir yere kaçmasının önlendiği ve müdahalede bulunularak yakalandığı" şeklinde düzenlendiği,
Ekspertiz raporunda; sanıkta yakalanan tabancanın ateş etmesine mani mekanik bir arızası bulunmadığı, laboratuarda mevcut fişeklerle yapılan deneme atışlarında, çap ve tipine uygun fişekleri patlattığı, bu nedenle yasak niteliği haiz silahlardan olduğunun belirtildiği,
Mağdur; altın bakmak için önceden iş yerine gelen şahsın olay günü tekrar gelip teşhir reyonunda bulunan birkaç modeli gösterip bakmak istediğini, altınları tabla ile standın üzerinde koyarak gösterdiğini, şahsın dış cam teşhir bölümünde bulunan bir altını görmek istediğini, cama döndüğü sırada şahsın tablada bulunan altınları aldığını fark edince, hemen müdahale etmek isterken, şahsın kaçtığını, yakalamak amacıyla reyondan atladığı sırada camın kırıldığını ve elinden yaralandığını, peşinden koştuğu şahsın, işyerinin yanındaki sokağa girdiğini, sivil giyimli polisin de kendisi ile birlikte şahsın peşinden koştuğunu ve "dur polis" diye bağırdığını, şahsın yere düştüğünü, polisle birlikte şahsı yakalamak için hamle yaptıklarında, şahsın elindeki tabancayı kendisine doğrultup, ateş etmeden, kaçmaya devam ettiğini, polis memurunun "dur polis" diye bağırarak havaya üç kez ateş açtığını, kaçan şahsın altınların bir kısmını sağa sola attığını, polis memuru ile birlikte kovalamaya devam ettiklerini, bir süre sonra yorulduğunu ve işyerine döndüğünü, çevrede bulunanların, şahsın çalmış olduğu dört adet bileziği bularak getirdiklerini, kısa süre sonra polislerin şahsı yakaladıklarını, şahsı kovalayan polisin de işyerinden çalınan altın künyeyi yerde bulduğunu belirterek teslim ettiğini, çalınan altınlarını aldığını, şikâyetçi olmadığını beyan ettiği,
Tanık N.B..; polis memuru olarak görev yaptığını, olay günü kuyumcudan cam kırılma sesi duyduğunu, elinde altın bulunan bir şahsın çıktığını ve koşmaya başladığını, sokağa girdiği sırada düştüğünü, "dur polis" diye bağırdığını ancak şahsın kaçtığını, belinden siyah renkli bir silah çektiğini, arkasını dönerek; "gelmeyin" diye bağırdığını, bunun üzerine havaya üç kez uyarı ateşi açtığını, kuyumcunun kendisi ile birlikte olduğunu, şahsın kaçarken ara sıra kendilerine tabanca doğrulttuğunu, bir süre sonra durup kuyumcuyu hedef aldığını, bunun üzerine silahını şahsa yönelttiğini, şahsın "gelmeyin" diyerek altınların bir kısmını attığını, elinde yalnızca künye kaldığını, yirmi otuz metre sonra künyeyi de attığını, başka bir sokağa girdiği sırada polislerin yolu kestiklerini ve "dur" ihtarında bulunarak şahsı yakaladıklarını belirttiği,
Sanık; kumaş astarı alım satımı yaptığını, bir süredir işlerinin kötüye gittiğinden borcunu ödeyemediğini, dükkanına icra geldiğini, evinin haczedileceğini öğrendiğini, çaresiz kaldığı için altın bakma bahanesi ile kuyumcudan bir miktar altın alıp kaçabileceğini ve borç yönünden az da olsa rahatlayacağını düşündüğünü, kuyumculara gidip alma bahanesiyle altın baktığını, olay sabahı başka çaresi kalmadığını düşünerek babasından kalan şarjörü bozuk tabanca ile birlikte bir gün önce de altın bakmak için gittiği kuyumcuya girerek bilezik almak istediğini söylediğini, kuyumcunun da bilezikleri tezgâhın üzerine çıkardığını, dalgınlığından faydalanarak bilezikleri alıp kaçtığını, daha sonra kuyumcu ve çevrede bulunan iki üç kişinin kendisini kovaladığını, bunun üzerine bilezikleri attığını, üç yüz metre kadar kaçtıktan sonra arkadan gelen şahıslara baktığında birisinin elinde tabanca gördüğünü, bunun üzerine silahını çıkarıp kendilerine doğrulttuğunu ve altınları bıraktım gelmeyin dediğini, ardından kaçmaya devam ettiğini, iki yüz metre sonra polislerin kendisini yakaladığını, silahı peşini bırakmaları için gösterdiğini, pişman olduğunu savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
TCK'nun 148. maddesinde yağma suçu; "bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde; "Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı