"İçtihat Metni"
5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık Ahmet Ş.'nin aynı kanunun 3/1, 5237 sayılı TCK'nun 62/1, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 6.000 Lira ve doğrudan hükmolunun 500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.02.2008 gün ve 489-171 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 23.05.2012 gün ve 3480-16861 sayı ile;
“Sanığın 12.11.2007 günlü talimatla alınan savunmasında, ifadesini asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediği sorulmayarak CMK'nun 196/2. maddesine muhalefet edilmesi” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, Daire Üyesi K. Tosun ise yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 19.07.2012 gün ve 238660 sayı ile;
“Sanığın talimatla alınan savunmasında, ifadesini asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediğinin sorulmaması şeklindeki usule yönelik eksikliğin kararın bozulmasını gerektirip gerektirmeyeceği hususu itirazın özünü oluşturmaktadır.
Sanığın istinabe yoluyla sorgusunu düzenleyen, 5271 sayılı CMK’nın ‘Sanığın duruşmadan bağışık tutulması’ başlıklı 196/2. maddesi aşağıdaki şekildedir:
‘(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.’
Sanık hakkında açılan kamu davasında yargılamayı yapan görevli ve yetkili Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın ikamet ettiği yer mahkemesi olan Hatay Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesine talimat müzekkeresi yazarak sanığın savunmasının alınmasını talep etmiştir.
İstinabe mahkemesi olan Hatay 1. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığa duruşma davetiyesi göndererek duruşmaya davet etmiş, belirlenen tarihte yapılan duruşmada hazır olan sanığa talimat ve eklerini okuyup, yasal haklarını hatırlattıktan sonra, haklarını anladığını ve savunmasını kendisinin yapacağını beyan etmesi üzerine de sanığın savunmasını alarak talimat evrakını mahalli mahkemesine ikmalen iade etmiştir.
Talimat evrakı içeriğinde de görüleceği üzere, sanığın savunmasını istinabe mahkemesinde yapmak hususunda hiçbir çekince ve tereddüt olmadığı gibi, savunma yapmama gibi bir amaca da sahip bulunmamaktadır. Sanık kendisine asıl mahkemede savunma yapma hakkı hatırlatılmasa da, tüm dosya kapsamından bu hakkını kullanacağı yönünde hiçbir isteği ve çabası bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda sanık tarafından dosyaya sunulan temyiz dilekçesinde savunmasını istinabe mahkemesinde yapmış olmaktan dolayı hiçbir itiraz da ileri sürülmemektedir.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın 196/2. maddesi hükmü, sanığın itirazı bulunmadığı sürece, ekstra yol, ikamet, beslenme gibi hiçbir masraf yapmadan ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde savunma hakkını kullanabilmesini sağlamaya yönelik bir düzenlemedir. Ancak kendisi isterse, asıl mahkemeye giderek savunmasını yapabilme imkanına da sahiptir. Ancak sanığın bu yönde hiçbir çaba ve isteği de bulunmamaktadır.
Bu gerekçeler doğrultusunda, 5271 sayılı CMK’nın 196/2. maddesinde düzenlendiği şekilde, sanığa sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulması gerekmekte ise de, bu kuralın yerine getirilmemiş olması, dosya kapsamına göre, istinabe mahkemesinde bu hususta hiçbir itirazı bulunmadığı anlaşılan sanığın aleyhine bir durum teşkil etmeyecek, aksine bu hususun sair hususlar incelenmeksizin bozma konusu yapılmış olması, uygulanmamasından dolayı sanığın itirazının dahi bulunmadığı bu düzenleyici nitelikteki kuralın adaletin geç tecellisine neden olacacağı hususu tartışmasız bir gerçektir.
Nitekim, sanığın istinabe mahkemesinde savunma yapmış olmasından dolayı hiçbir itirazının bulunmamış olması, istinabe yoluyla sorgusunun yapılabilmesine zımni olarak rıza gösterdiğine, artık savunmanın tamamlanmış olduğuna, bu konunun özünde usule uygun şekilde yerine getirildiğinin göstergesidir. Bu durum karşısında, dosyanın esastan incelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi uygulama, lüzumsuz yere yargılamanın uzamasına ve davanın makul sürede bitirilememesine yol açacaktır.
Bu açıklamalar sonucunda, 5271 sayılı CMK’nın 196/2. maddesinde düzenlendiği şekilde, sanığa sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulması gerekmekte ise de, bu kuralın yerine getirilmemiş olmasına sanığın hiçbir itirazı bulunmadığından örtülü bir şekilde rızasının olduğu kabul edilerek bu hususun bozma sebebi yapılmayıp dosyanın esastan incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7.Ceza Dairesince, oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; istinabe suretiyle sorgusu yapılan sanığa CMK’nun 196/2. maddesi gereğince, sorgusundan önce, ifadesini asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediğinin sorulmamasının Özel Dairece bozma nedeni yapılmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından sanığın sorgusunun yapılması için Hatay Nöbetçi Asliye