Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/145 Esas 2015/145 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2014/145 E.  ,  2015/145 K.RUHSATSIZ SİLAH TAŞIMAKHÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASIDENETİM SÜRESİ İÇİNDE KASITLI SUÇ İŞLENMESİKESİNLEŞMEATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUN (6136) Madde 13TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 52TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 54TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 58TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 61CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 34CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 232CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 272CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 2431982 ANAYASASI (2709) Madde 1411982 ANAYASASI (2709) Madde 1741982 ANAYASASI (2709) Madde 361982 ANAYASASI (2709) Madde 90ÇOCUK KORUMA KANUNU (5395) Madde 23CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 305
"İçtihat Metni"

Ruhsatsız silah taşımak suçundan sanık S.. T..'ın 6136 sayılı Kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK'nun 62, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve 5271 sayılı CMK'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.10.2010 gün ve 231-1050 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesince 19.09.2012 gün ve 231-1050 sayı ile CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK'nun 62, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.05.2013 gün ve 1901-13795 sayı ile;
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3, CMK’nun 34 ve 230. maddeleri uyarınca hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen kanıtlar ile mahkemece ulaşılan kanaatin, sanığın suç oluşturduğu veya oluşturmadığı sabit görülen fiillerinin belirtilmesi ve bu fiillerin nitelendirilmesinin yapılması gerekirken açıklanması ertelenen hüküm fıkrası yazılmak suretiyle gerekçesiz olarak hüküm kurulması...” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 01.10.2013 gün ve 595-738 sayı ile;
“...Mahkemece yeni bir hüküm kurulmamıştır. Daha önce verdiği karardan sonra sanığın suç işlemesi nedeni ile şartları oluştuğundan hükmü açıklamıştır. Mahkemenin burada yaptığı işlem sadece hükmün açıklanması için gereken şartların oluşup oluşmadığı, sanığın suçu işleyen kişi olup olmadığının tespittir. Mahkeme bu tespiti yapmıştır. Buna ilişkin gerekçesini bu karara yazmıştır. Önceki kararın gerekçesi ayrıntılı olarak gerekçede anlatıldığından kararda direnilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesiyle ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 05.03.2014 gün ve 358716 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle hükmün açıklanması durumunda CMK'nun 230, 231/11 ve 232/6. maddeleri uyarınca denetime ve infaza imkân verecek şekilde yeni bir hüküm kurulmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin olup, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyetinin kesin nitelikte olması halinde hükmün açıklanmasına karar verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk görevlilerince usulüne uygun olarak yapılan kontrol ve denetim sırasında sanığın üzerinden bir adet ruhsatsız tabanca ile şarjör ele geçirildiği, hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda 08.10.2010 gün ve 231-1050 sayı ile sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK'nun 62, 52/2, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye, 5271 sayılı CMK'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasten yaralama suçundan Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 29.02.2012 gün ve 1344-808 sayı ile 5237 sayılı TCK'nun 86/2, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile mahkûmiyetine karar verilmesi üzerine dosyayı ele alan yerel mahkemece 19.09.2012 gün ve 231-1050 sayılı karar ile önceki karara atıf yapılmakla yetinilip sadece denetim süresi içinde işlenen suçla ilgili bilgilere yer verilmek suretiyle gerekçesiz biçimde CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK'nun 62, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sırayla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1-Denetim süresi içinde işlenen kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyetin kesin nitelikte olması halinde hükmün açıklanmasına karar verilip verilemeyeceği;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkra ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddeye 6545 sayılı Kanunla "denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" hükmü eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir" hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki halden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi halinde hüküm açıklanacaktır.
Deneme süresi çerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. İkinci suçun deneme süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması hükmün açıklanması için yeterlidir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkümiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin 6. fıkrasının, 5560 sayılı kanunla ile değiştirilmeden önceki hali; "Çocuğun denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, mahkeme geri bıraktığı hükmü açıklar. Ancak mahkeme, yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapabilir" biçimindedir.
Bu düzenlemeye göre ise çocuklar bakımından açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için çocuğun denetimli serbestlik süresi içerisinde işlediği suçun kasıtlı bir suç olması yeterli olmayıp aynı zamanda hapis cezasını öngörmesi de şarttır.
Uyuşmazlıkla ilgili gelinen bu noktada kesin nitelikteki hükümler üzerinde durulmalıdır.
Kesin hüküm, bir hukuki uyuşmazlığı kesin olarak çözen son karardır. Kesin hüküm şekli ya da maddi anlamda olabilir. Şekli anlamda kesinlik bir kararın şekli anlamda kesinliği, o karara karşı artık olağan kanun yoluna başvurulamamasını ifade eder.
Şekli anlamda kesinleşme;
1-Bir yargı kararına karşı temyiz yoluna başvurulmasının yasal olarak kabul edilmemiş olması,
2-Kanun yolu kabul edilmekle birlikte temyiz başvuru süresinin geçirilmiş olması,
3-Kanun yoluna müracaattan vazgeçilmesi veya müracaatın geri alınması,
4-Temyiz isteminin reddiyle kararın Yargıtay’ca onanmış olması gibi durumlarda gerçekleşir. (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, Ankara, 2013, s. 314)
Şekli anlamda kesin hükme karşı ancak olağanüstü kanun yollarına başvurulabilir.
Maddi anlamda kesinlik ise; hükmün niteliği değil, diğer yargılamalara olan etkisini ifade eder. Ceza Muhakemesi Kanununda, mahkemece verilen son kararının kesin hüküm niteliği taşıması, hakkında hüküm verilmiş olan aynı kişinin aynı fiilden dolayı bir daha yargılanamaması anlamına gelmektedir. (Erdener Yurtcan, Ceza Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Bası, İstanbul 1987, s. 14 vd.)
Bazı kararların kesin olduğu kanunda açıkça belirtilir ve bu kararlar verildikleri anda kesin hüküm etkisine sahiptirler. Verildikleri anda kesin olan bu kararların başka yargı makamınca incelenerek değiştirilmesi mümkün değildir. Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan bu kararlara karşı olağan kanun yolu kapalıdır. Kesin nitelikteki bu kararlara karşı ancak, şartları varsa, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde düzenlenen “kanun yararına bozma” kanun yoluna başvurulabilir. (Ali Rıza Çınar, Ceza Yargılamasında Temyiz Yolu, Ankara 2006, s.74 vd.)
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 305. maddesi uyarınca, ceza mahkemesince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tabidir.
Ancak yerel mahkeme hüküm tarihi itibarıyla;
1-İkimilyar liraya kadar (iki bin lira-ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler,
2-Yukarı sınırı onmilyar lirayı (on bin lira) geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3-Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Kesin olup, bu hükümler hakkında temyiz kanun yoluna başvurulamaz.
“İkimilyar liraya kadar (iki bin lira-ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümlerin” temyiz edilemeyeceğine ilişkin 1412 sayılı CMUK'nun 305. maddesinin 2. fıkrasının 1. bendinin, Anayasa Mahkemesinin 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren 23.07.2009 gün ve 65–114 sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra verilen, ister hapis cezasından çevrilen, ister doğrudan hükmolunan adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin 14.04.2011 tarihine kadar hiçbir miktar gözetilmeksizin, 14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 23. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nun 272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde “hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yasa yoluna başvurulamayacağı” şeklinde yapılan değişiklik ve aynı Kanunun 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna eklenen, “bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz” şeklindeki geçici 2. madde gözönünde bulundurulduğunda, 14.04.2011 tarihinden sonra ise, ancak doğrudan hükmolunan 3.000 Türk Lirasından fazla adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin temyizinin mümkün hale geldiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Kesin nitelikteki hükümler, temyiz edilmekle kesinleşmiş hükümler gibi infaz kabiliyetine sahiptirler. Yine yeni soruşturmayı ve davayı engelleme etkisi nedeniyle, sanığı ileride yapılacak yargılama ve cezalandırmadan korur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
5271 sayılı CMK'nun 231/11. maddesinde açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün hangi şartların gerçekleşmesi halinde açıklanacağı açıkça belirtilmiş olup bu düzenlemeye göre hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkum olması durumunda hüküm açıklanacaktır. Bunun için ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. İkinci suçun kesinleşme tarihinin önemi yoktur. İkinci suçun şikayete bağlı veya re'sen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkumiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK'nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkumiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Kanun koyucunun muradı farklı yönde olmadığından, CMK'nun 231. maddesinden önce düzenlenen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin 6. fıkrasında olduğu gibi denetimli serbestlik süresi içerisinde işlenen ikinci suçtan verilecek mahkümiyetin niteliği konusunda kısıtlayıcı bir hükme yer vermemiştir.
Bu nedenlerle, yerel mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçtan verilen kesin nitelikteki mahkumiyet hükmünü esas alarak açıklanması geri bırakılan hükmü açıklamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu uyuşmazlık konusu yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi V. Dirim; "Yargıtay Ceza Genel Kurulunda ön sorun olarak ele alınan; açıklanması geri bırakılan hükmün CMK'nun 231/11. maddesi uyarınca, verildiğinde kesin olan hükümler dolayısıyla da açıklanıp açıklanamayacağı hususunda çoğunlukla aramızda görüş ayrılığı bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK'nun 231/11. fıkrası uyarınca, 'Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi ...' halinde mahkemenin hükmü açıklayacağı belirtilmiştir.
Bu düzenlemenin lafzî yorumuna göre, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde verilecek ceza ister temyizi kabil, isterse verildiğinde kesin olsun açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanacağında kuşku bulunmamaktadır.
Maddenin gâi (amaçsal) yorumuna gelince;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükümlerin maddi ceza hukukuna ilişkin bir takım sonuçları olmasına karşılık hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun bir usul kurumu olduğunda bir kuşku bulunmamaktadır.
Usul hükümlerinde genişletici yorum ve kıyas yasağı bulunmamaktadır. Nitekim Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları ile bu düşünceden hareketle ve yerinde bir biçimde; silinme koşulları bulunan eski hükümlülüğün veya ceza kararnamesi ile hükmolunan bir cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olmadığına karar verilmiştir.
Adil yargılanma hakkının en önemli başlıklarından birini oluşturan savunma hakkı, temel bir insanlık hakkı olarak AİHS'nin 6. ve 2709 sayılı Anayasa’mızın 36. maddeleriyle 5271 sayılı CMK’nun çeşitli hükümlerinde güvence altına alınmıştır.
Kanunyoluna başvurma hakkı da, savunma hakkının en önemli bölümlerinden birini oluşturmaktadır.
Ayrıca; AİHS'ne Ek 7 Numaralı Protokol'ün 2. maddesi uyarınca,
Herkes ceza konularda iki dereceli yargılanma hakkına sahiptir.
Ancak; maddenin 2. fıkrasına göre, önemsiz suç ve cezalar bakımından kanunla bu hakka bir istisna getirilebilir.
Yukarıdaki istisnai hüküm dolayısıyla, bir çok ülkenin iç hukukunda yüksek mahkemelerin daha önemli işlere daha fazla zaman ayırabilmesine imkân sağlanmaktadır.
Bizde de bu amaçla ve uzunca bir süredir usul kanunlarımızda, belli bir miktara kadar olan para cezalarının kesin nitelikte olduğu kabul edilmiştir.
Son olarak, 6217 SK ile değişik 5320 sayılı CMK'nun Yürürlük ve Uygulaması Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesine göre, 'Bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz.' düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu istisnanın da istisnası vardır :
Yargıtay içtihatları uyarınca, kesin olarak verilen kararlar, suç vasfı yönünden temyiz edilebilirler. Örneğin; yaralama suçundan kesin olarak verilen adli para cezasına ilişkin karar, işlendiği iddia olunan suçun öldürmeye teşebbüs olduğu düşüncesiyle temyiz edilebilir.
Öte yandan halen yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nun 305/son maddesi uyarınca verildiğinde kesin olan hükümler tekerrüre esas olmaz.
Bize göre bu düzenlemenin gerekçesi şudur :
Savunma hakkının önemli bir parçası olan kanunyoluna başvurma hakkı tanınmaksızın verilen, yâni verildiğinde kesin olan bir cezaya daha ağır bir sonuç bağlanması kabul edilemez.
Kesin nitelikte verilen bir ceza içeren kararın hukuka aykırı olduğu açıkça anlaşılsa bile, bu durumun giderilmesini istemenin sanığın

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat