Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/196 Esas 2016/2107 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2014/196 E.  ,  2016/2107 K.
"İçtihat Metni"



Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 01.07.2010
Sayısı : 277-611

Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu, eylemin 765 sayılı TCK'nun 354. maddesi kapsamında kaldığı kabul edilerek 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına ilişkin, Balıkesir 17. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.07.2010 gün ve 277-611 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 07.10.2013 gün ve 3682-14502 sayı ile;
"5271 sayılı CMK’nun 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 27.03.2009 tarihli iddianamesinde sahte reçete düzenlediğinin iddia olunması ve katılan kuruma bu reçetelerin ibraz edildiğine ilişkin bir anlatımın da bulunmadığı cihetle tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; yüklenen 'özel sağlık kuruluşunda çalışan doktorun gerçeğe aykırı reçete düzenlemesi' suçunun cezasının türü ve üst sınırı itibarıyla tabi olduğu ve sanık lehine olan 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiği 17.04.2002 tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiği gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan vekilinin zamanaşımının gerçekleşmediğine ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına" oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyesi M. Budak; "İncelenen dosyada sayın çoğunlukla aramızdaki görüş farklılığı, sanığın eyleminin 'gerçek kişinin resmi belgede sahteciliği' suçunu oluşturacağı gerekçesi ile bozulması gerektiğine ilişkindir.
Sanık ... hakkında; Özel İstanbul Kızılay Bosna Tıp Merkezi'nde hekim olarak görev yapmakta iken, ..... Eczanesi sahibi ve mesul müdürü olan eczacı .... ile ilaç mümessilleri tarafından kendisine getirilen üç adet değişik kişiye ait sağlık karnelerine muayeneye dayanmayan yüksek meblağlı reçete yazarak bu reçeteler üzerine Dr. Masume Çöl'ün kaşesini basıp poliklinik kayıtlarının da sağlanması suretiyle gerçeğe aykırı rapor düzenlendiğinden bahisle hakkında 5237 sayılı TCK'nun 210/2. delaletiyle 204/1, 43/1. maddelerinde cezalandırılması talebi ile dava açılmış, mahkemece yapılan yargılama neticesinde eyleminin 765 sayılı TCK'nun 354/1, 350/1-3. maddeleri kapsamında kaldığı ve aynı Yasanın 102/4, 104/2. maddelerindeki zamanaşımı süreleri gerçekleştiğinden bahisle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
Dairemizce yapılan temyiz incelemesi neticesinde ise sayın çoğunluk tarafından mahkemece yapılan suçun nitelendirilmesi isabetli kabul edilerek onama kararı verilmiştir. Bu karar aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı yasaya ve Dairemizin yerleşik içtihatlarına aykırıdır:
1- Öncelikle mahkemece ve sayın çoğunluk tarafından sanık doktorun eyleminin vasıflandırılmasında hata bulunmaktadır.
Şöyle ki; mahkemece sanık dokturun özel bir sağlık polikliniğinde çalışması nedeniyle üç ayrı hasta adına 'resmi belge' olduğunda bir tereddüt bulunmayan suç tarihi itibarıyla Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce bastırılarak verilen sağlık karnelerindeki reçetelere karne sahiplerinin bilgisi dışında, muayene etmeden, yüksek meblağlı ve karne sahipleri tarafından alınıp kullanılmayan ilaçlar yazmak şeklindeki eylemi, hatalı olarak vasıflandırılarak 765 sayılı TCK'nun 354. maddesi kapsamında kabul edilmiştir. Halbuki 765 sayılı TCK'nun 354. maddesi 'Sahte rapor vermek ve kullanmak' başlıklı olup maddede 'hekim, eczacı ve sıhhiye memurunun hatıra binaen rapor düzenlemesi, bu kimseler tarafından verilmiş olan bu şekildeki bir sahte raporun kullanılması bu kimseler tarafından, bu şekilde bir sahte raporun verilmesi için para veya çıkar vaad ve sağlanması halleri düzenlenmiştir.' Somut olayımızda; sahte rapor düzenlenmesi söz konusu olmayıp üç adet sahte reçete düzenlenmiştir. Halbuki 354. madde 'gerçeğe aykırı rapor düzenlenmesi' ile ilgili olup, dosyadaki eylemlere uymamaktadır.
Ayrıca suça konu reçeteler TCK'nun 350. maddesi kapsamında kalan belgelerden de değildir. Çünkü somut olayımızda sağlık karnesinde bulunan reçetelere muayene etmeden, gerçeğe aykırı ve yüksek meblağlı ilaçlar yazılıp poliklinik kayıtlarında resmileştirmek suretiyle, suça azmettirdiği ileri sürülen eczacı sanık tarafından Emekli Sandığı Kurumu'ndan tahsil edilmiştir. Bu tür eylemlerin tamamı bir bütün olarak bugüne kadar Dairemizce 'resmi belgede sahtecilik suçu' olarak tavsif edilmektedir. Örneğin; Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/1425 2008/2321 sayılı kararında 'Emekli Sandığına tabi hastalardan değişik bahanelerle alarak gönderdiği sağlık karnelerine, 21.08.2000-13.11.2000 tarihleri arasında hasta muayene etmeden toplam 33 adet reçeteyi düzenleyip, poliklinik defterinde reçete tarihleri ile protokol numaralarının birbirini izleyen tarih ve protokol numarası şeklinde olması gerektiği halde bu hususa da riayet etmeden tenakuzlu şekilde suça konu reçetelerle ilgili bilgileri poliklinik defterine bizzat kaydedip reçete prosedürünü tamamlayarak resmileştirmek suretiyle yüklenen 'resmi belgede sahtecilik' suçlarını işlediği gözetilmeden, isabetsiz gerekçe ile yazılı şekilde görevi kötüye kullanmak suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi,' şeklindeki ve benzer bir çok kararında sağlık karnelerindeki reçetelere muayene etmeden ilaç yazılması eylemlerini 'resmi belgede sahtecilik' suçu olarak kabul edilmiştir.
Nitekim somut olayımızda da; özel bir klinikte doktor olarak görev yapan sanığımıza isnat olunan eylem 'usulsüz bir rapor vermek' değil 'muayene etmeden gerçeğe aykırı reçete düzenlemek' olup bu eylemi de 765 sayılı TCK'nun 350 veya 354. maddesindeki suçu değil resmi kurumda görevli doktor olmadığından aynı Yasanın 342/1. maddesindeki (5237 sayılı TCK'nun 210/2. madde delaletiyle 204/1.) suçu oluşturmaktadır.
Zaten 5237 sayılı TCK döneminde işlenen suçlarda artık 210. maddenin 2. fıkrasının son cümlesi uyarınca resmi bir kurumda çalışmayan sağlık görevlilerince düzenlenen belge ile haksız bir yarar sağlanması veya kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç gerçekleşmiş olması hallerinde 'resmi belgede sahtecilik' hükümlerine göre cezaya hükmolunacağı hüküm altına alınmıştır.
2- Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.04.2010 gün ve 2009/11-174 Esas, 2010/92 sayılı kararında da açıklandığı ve Dairemizce de istikrarlı bir şekilde uygulandığı üzere, karne sahiplerini özel muayenehanesinde ve başka bir yerde muayene ettikten sonra reçete düzenlenmesi ve bu reçetenin poliklinik kayıtlarına intikalinin sağlanması şeklinde gerçekleşen eylemlerin 'görevi kötüye kullanma' suçunu, ancak hiçbir şekilde karne sahibini görüp muayene etmeden reçete düzenlenmesi eylemlerinin ise her ne kadar reçete gerçek olup üzerinde silinti, kazıntı veya karalama gibi tahrifat yapılmadan düzenlenmiş olsa bile içerik itibarıyla sahte olduğundan yani 'fikri sahtecilik' gerçekleşmiş olduğundan 'resmi belgede sahtecilik' suçunu oluşturacağı kabul edilmektedir.
Bu gerekçelerle; sanık olan doktorun üç ayrı karne sahibini muayene etmeden ve hastalıkları hakkında bilgi sahibi olmadan suça konu reçeteleri düzenlemesi şeklindeki eyleminin; sağlık karnesi sahiplerinin müfettiş huzurundaki; reçetelerde yazılı ilaçları almadıkları ve böyle bir hastalıklarının da bulunmadığına dair beyanları ile suça konu reçetelerdeki yazıların kendisi tarafından yazıldığına dair sanığın ikrarı da dikkate alınmak suretiyle 'memur olmayan gerçek kişinin resmi belgede sahteciliği' suçunu oluşturduğunun kabulü ve bağlantılı olan sanık eczacı ....'nın da yargılandığı Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/120 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi gerektiğinden yerel mahkemenin kararının bozulması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.12.2013 gün ve 21776 sayı ile;
"Sanık ...'nın Özel İstanbul Kızılay Bosna Tıp Merkezi'nde doktor olarak görev yapmakta iken, ..... Eczanesi sahibi ve mesul müdürü olan eczacı .... ile ilaç mümessilleri tarafından kendisine getirilen üç adet değişik kişiye ait sağlık karnelerine muayeneye dayanmayan yüksek meblağlı reçete yazarak bu reçeteler üzerine Dr. Masume Çöl'ün kaşesini basıp poliklinik kayıtlarının da sağlanması suretiyle gerçeğe aykırı rapor düzenlendiği şeklinde kabul edilen eyleminde, gerçeğe aykırı olarak düzenlenen bu belgelerin niteliği itirazımızın özünü oluşturmaktadır.
Konunun açıklığa kavuşması bakımından resmi belge özel belge ayrımına değinmekte yarar vardır.
Kanunumuzda sahtecilik suçları, resmi ve özel belge ayrımına dayandırılmış; 5237 sayılı TCK'nun 204-206, 210/1. maddeler resmi belgeleri; 207, 208. maddeler özel belgeleri suç saymıştır. Bu ayrımda, resmi belgelerin kanıt gücünün yüksek bulunmasından ve kamu idaresinin işleyiş düzeninin ihlal edilmesinden hareketle, eylem daha yüksek bir yaptırımla karşılanmıştır. Belirtelim ki resmi belgeler de kanıt gücü bakımından kendi arasında farklılık içermektedir. Örneğin hukuk usulünde bazı resmi belgeler, sahteliği sabit olana kadar geçerli resmi belge (HUMK m.295) sayılmış, bazıları da aksi sabit olana kadar geçerli resmi belge olarak kabul edilmiştir. Diğer taraftan, resmi belgede sahtecilik suçu bakımından sahtecilik fiili yeterli görülmüş, özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için ise sahte özel belgenin düzenlenmesi ile gerçek bir özel belgede sahtecilik yapılması arasında fark yaratılmış, ikinci tür eylem için kullanma koşulu aranmıştır.
Kanunda resmi belge kavramı tanımlanmamış, kavramın tanımı ve açıklanması doktrin ve içtihada bırakılmıştır.
Resmi belgenin temel unsurları doktrinde;
1-Kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi,
2-Görevi gereği düzenlenmesi,
3-Öngörülmüşse, usul ve şekil kurallarına uyulması, şeklinde açıklanmaktadır.
Resmi belgenin varlığı için zorunlu bu unsurları sırasıyla incelediğimizde;
1- Kamu görevlisince düzenlenmesi :
Resmi belgeyi belirleyen en temel özellik, onun bir kamu görevlisince düzenlenmesidir. Düzenleyen kişinin kamu görevlisi olmaması durumunda, o belge resmi belge olarak kabul edilemez. Kamu görevlisi kavramı, TCK 6/1-c maddesinde tanımlanmıştır. Ayrıca bu tanım kapsamına girmese dahi, ilgili özel yasasında yer alan hükümler dolayısıyla da bir kişinin görev dolayısıyla kamu görevlisi sayılması mümkün olabilir. Örneğin KİT personeli hakkındaki 399 sayılı KHK 11/b maddesindeki hüküm bu şekildedir.
2- Görev gereği düzenlenmesi :
Belgeyi düzenleyenin kamu görevlisi olması, her durumda yeterli bir ölçüt olmamaktadır. Kamu görevlisinin kamu göreviyle ilgisiz bir belge düzenlemesi durumunda, özel belgeden söz edilir. Bu nedenle kamu görevlisinin, bu belgeyi görevi gereği düzenlemiş olması da aranmalıdır. Bu husus 204/2. maddede; 'görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi…' sözleriyle açıklanmıştır. Dolayısıyla 2. fıkra bakımından belgenin, kamu görevlisinin görev ve yetki alanıyla ilgili bulunması zorunludur. Yargıtay, 765 sayılı Yasa döneminde bu zorunluluğun, görevle belge arasında illiyet bağı ilişkisi şeklinde aranması gerektiğini belirtmekteydi. Şu halde görevlinin yetkisi dışında, başka deyişle yetkisini aşarak düzenlediği belge, görevlinin resmi belgede sahtecilik suçunun (204/2) maddi konusu olarak kabul edilemez. Kanunda, resmi belge hakkındaki sahteciliğin kamu görevlisi olmayan fail tarafından işlenmesi 204/1. madde ile, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ise ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Kanun koyucu, resmi belge niteliğini taşımasa dahi, bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleme fiilini de resmi belge üzerindeki sahtecilikle birlikte cezalandırmıştır. Bu tür bir eylemin failinin düzenlemeye yetkili kamu görevlisi olması 2. fıkra, sivil kişi veya yetkisiz kamu görevlisi olması halinde ise 1. fıkra uygulanmaktadır.
3- Usul ve şekil şartlarına uyulması :
Resmi belgenin mutlaka belirli bir şekle uygun olması veya bazı unsurları taşıması şartı yoktur. Fakat, mevzuat gereği belirli usul ve şekil şartlarının aranması söz konusu olabilir. Örneğin resmi vasiyetnamenin kanunda belirtilen şekle uygun olarak düzenlenmesi zorunludur (MK. m. 532-536). Bu takdirde belirtilecek unsurların yer almaması, belgenin resmi belge sayılmasını önleyebilir. Belgenin usul ve şekil koşullarına uygun olması gerektiği bir kararda da açıklanmıştır. Buna karşın, görevlinin yetkisi kapsamında düzenlenmiş olan resmi belgenin birtakım unsurları olmadığı halde, varmış gibi gösterilmesi halinde de, resmi belgede sahtecilikten söz edilir. Yine, belgenin birden fazla görevli tarafından imzalanması gerekli ise (örneğin kurul halinde verilen karar veya raporların tüm üyelerce imzalanması gereklidir), imza eksikliği, belge sayılmasını önleyecektir .
Noterlerce düzenlenen belgeler; düzenleme (Noterlik Kanunu m.84 vd.) belgeler ve onay işlemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Düzenleme belgeler, içeriği de bizzat noterce düzenlendiğinden, bu belgenin herhangi bir yönüyle ilgili sahtecilik, resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, onay işlemi şeklindeki belgelerde, onay kısmını kapsamayan, içerik sahteciliğinde resmi belge öğesinin oluşmayıp, özel belgede sahtecilik suçunun işlendiği kabul edilmektedir.
Resmi belgeler ispat gücü bakımından; 'sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge' ve 'aksi sabit olana kadar geçerli belge' şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım 765 sayılı Yasada da yapılmış ve 339/1, 342/2,4. maddelerinde cezalandırmada farklılıklar yaratılmıştı. Benzeri bir ayrıma 5237 sayılı Kanunun 204/3. maddede de yer verilmiş, ispat gücü yüksek olan belgeler bakımından cezanın artırılması öngörülmüştür.
Unsurları bakımından resmi belge sayılması olanaklı olmadığı halde, bazı özel belge türleri yasa tarafından özel olarak resmi belge düzeyinde korumaya alınmıştır. Bu tür belgeler TCK 210/1. maddede gösterilmiştir. Bunlar; ..... veya hamile yazılı kambiyo senedi, tahvil, hisse senedi, emtiayı temsil eden belge ve vasiyetnamedir. Belirtilen türdeki belgelerin, resmi belge sayılabilmesi için, kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarının bulunması zorunludur.
TCK 210/2. maddede belirtilen, kamu görevlisi olmayan veya görevi gereği hareket etmeyen sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenleme suçu, özel nitelikli özel belgede sahtecilik suçu vasfındadır. Fakat cezalandırma yönünden resmi belgede sahtecilik hükümlerine atıf yapılmıştır.
Özel belgeler, resmi belge sayılmasını gerektiren unsurları taşımayan belgelerdir. Ancak, özel belgenin de belge niteliğinin, yani belge sayılması için gereken öğelerin bulunması aranmalıdır. Başka bir anlatımla; yazılı bir evrakın, hukuki sonuç doğurmaya elverişli bir biçimde kamu görevlisi olmayan belirli bir kimse tarafından düzenlenmesi durumunda özel belgenin varlığı söz konusu olur. Örnek verirsek; bir bankanın hesap bilgileri hakkındaki yazısı, kredi sözleşmesi, teminat mektubu, adi senet, fatura, mal beyanı, vergi beyanı, gümrük beyanı, sigorta giriş bildirimi, mektup, özel bir vaka hakkında ilgililerince düzenlenen tutanak, kira sözleşmesi, tahliye taahhüdü, dilekçe, ihbar yazısı, vb. belgeler özel belge sayılmaktadır.
Kimi özel belgelerin (hisse senedi, kambiyo senedi, tahvil vs.) kanun tarafından resmi belge gibi kabul edildiğini (m.210/1) hatırlamak gerekir. Fakat, resmi belge sayılan belgelerdeki unsur eksikliği nedeniyle bu niteliğini kaybetmesi durumunda, özel belge sayılmaktadır. Örneğin bono veya çekin yasal öğelerinin eksik bulunması durumunda özel belge kabul edilmektedir.
Kamu görevlisi tarafından düzenlense dahi, göreviyle ilgisi olmayan belgeler de özel belge sayılır.
Özel belgenin suça konu olması için, doğrudan hukuki sonuç doğurması gerektiği kabul edilmektedir .
Resmi belgede sahtecilik suçu için, suçun maddi konusunun resmi belge olması (gerçek bir resmi belgede sahtecilik veya resmi belgenin sahte üretilmesi) gerekmektedir. Fakat, kimi durumlarda özel bir belgenin resmi belgede sahteciliğe vücut vermesi olanaklıdır.
Özel belgenin resmi daireye sunulması üzerine kayda alınması, üzerine kayıt kaşesi veya havale imzası atılması, kayda almayla ilgili işlemler olup, özel belgeyi resmi belge haline dönüştürücü nitelikte değildir. Buna karşın özel belge resmi bir makam tarafından onaylanmışsa, onay kısmı itibarıyla resmi belge sayılır. Bu tür bir belgenin içeriğinde sahtecilik özel belgede, onay kısmında sahtecilik ise resmi belgede sahtecilik sayılır.
Yine, sahte bir özel belgenin resmi bir belgenin dayanağı olması nedeniyle resmi belgenin de gerçekliğine zarar verildiğinden, failin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edilmektedir. Örneğin Yargıtay, hasta sevk kağıtlarına sahte ilaç kupürü ekleyip, sahte fatura düzenleyerek ilaç bedeli alınması eylemini resmi belgede sahtecilik olarak kabul etmiştir. Bir başka olayda, özel belge olan sahte satış sözleşmesi sunularak mahkeme yanıltılıp, gerçeğe aykırı ilam elde edilmesi nedeniyle failin resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir.
765 Sayılı TCK'nun 354. (5237 Sayılı TCK'nun 210/2) maddesinde; kamu görevlisi sıfatıyla çalışmasalar bile; tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlemeleri ayrı bir suç olarak hükme bağlanmıştır. Burada sayılanlar serbest meslek sahibidirler. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır. Bu suçla korunmak istenilen yarar kamu güvenidir.
Konuya ilişkin Yargıtay uygulamasına bakıldığında;
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 17/11/2011 gün ve 2008/17376 Esas, 2011/21793 Karar sayılı ilamında; '5237 sayılı TCK’nun 210. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye paralel olan 765 sayılı TCK’nun 354. maddesi, memur olmayan ya da özel yasalarına göre memur gibi cezalandırılmaları gerekmeyen doktor, eczacı veya sağlık memurunun resmî makamlara sunulmak üzere özel nitelikte sahte rapor düzenleyip vermesi ve verilen bu sahte raporların kullanılması suçlarını tanımlayıp yaptırıma bağlamıştır. Memur olan ya da özel yasasına göre memur sayılan doktor, eczacı veya sağlık memurunun resmî görev ve yetkisini kötüye kullanarak sahte rapor düzenlemesi eylemleri, bu maddelerin kapsamına girmeyecek olup, suç tarihinde devlet hastanesinde doktor olarak görev yapan sanığın, .... isimli kişiye 'Retrobulber Neoit' hastalığı teşhisi koyarak, tanıya yönelik muayene metotlarına bakılmaksızın 04.07.2003 gün ve 1703 sayılı fenne uygun olmayan sağlık raporu verdiği, keza sanığın aynı kişiye 18.08.2003 tarihinde 3894 sayılı sevk kâğıdına istinaden ayakta yapılan muayene sonunda 'Retrobulber Neoit' tanısı koyup, bu hastalığın tedavisinde istirahatın yeri olmadığı halde 20 gün rapor verdiği, böylece gerçeğe aykırı sağlık raporu düzenlemek suçunu işlediğinin iddia ve kabul edilmesine göre; eylemin suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nun 339 (5237 sayılı TCK’nun 204/2) maddesinde yazılı 'memurun resmi belgede sahteciliği' suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması...',
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14/10/2010 gün ve 2010/12672 Esas, 2010/11190 Karar sayılı ilamında; 'Sanığın THK Çok Hafif Hava Araçları Okulu’na Fethiye Devlet Hastanesi’nce düzenlenmiş gibi suça konu 06.05.2002 tarihli sağlık kurulu raporunu ibraz ederek kaydını yaptırdığının iddia ve kabul olunması karşısında; fiilinin 765 sayılı TCK.nun 342/1.(5237 sayılı TCK.nun 204/1.) madde ve fıkrasında yaptırıma bağlanan memur olmayan kimsenin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağının gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.'
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 29/11/2012 gün ve 2012/12689 Esas, 2012/20638 Karar sayılı ilamında; '5237 sayılı TCK’nun 210. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye paralel olan 765 sayılı TCK’nun 354. maddesi, memur olmayan ya da özel yasalarına göre memur gibi cezalandırılmaları gerekmeyen doktor, eczacı veya sağlık memurunun resmî makamlara sunulmak üzere özel nitelikte belge

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat