Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/516 Esas 2018/47 Karar
Karar Dilini Çevir:
Mahkemesi :Asliye Ceza



İmar Kirliğine neden olma ve 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından sanık ...'ın 5237 sayılı TCK'nun 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren aynı Kanunun 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Muğla 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.09.2009 gün ve 463-813 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 05.02.2014 gün ve 397-2722 sayı ile;

“...Suç tarihinde Muğla Belediyesi görevlileri tarafından yapılan kontroller sırasında sanığın, Muğla İli, Merkez İlçesi, Karabağlar Mahallesi, İncirli Kahve Mevki, 63 pafta, 290 ada, 10 parsel sayılı taşınmazına, su basman üzeri tuğla duvarları ile örülü, kiriş ve tabliye betonu dökülü ev inşa ettirdiğinin tespiti üzerine sanık hakkında imar kirliliğine neden olmak suçundan 18.10.2007 tarihinde iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sırasında mahallinde fen ve inşaat bilirkişisi refakati ile yapılan keşif sonucunda, suça konu yapının üzerinde bulunduğu arazinin İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 08.07.1992 gün ve 2783 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde kaldığının anlaşılması üzerinde, bu defa aynı eylemle ilgili olarak sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan 12.06.2008 tarihinde ek iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, Muğla ilinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulduğunun anlaşılması üzerine, sanığa atılı eylemin imar kirliliğine neden olmak suçu yanında 2863 sayılı Kanunun 65/d maddesindeki suçu da oluşturacağı ve bu kapsamda 5237 sayılı TCK'nın 44. maddesindeki fikri içtima kuralları uygulanarak, sanığın eylemine temas eden 5237 saylı TCK'nın 184/1 maddesinde düzenlenen suçun daha ağır olduğu kanaatiyle, yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, aynı konuda özel kanunda düzenlenen bir suç ile 5237 sayılı TCK'da düzenlenen suç arasında fikri içtima kurallarının uygulanmasının mümkün olmadığı, 2863 sayılı Kanunun, 5237 sayılı Kanuna göre özel yasa vasfında olduğu, suça konu yapının 3 derece doğal sit alanı sınırlarında kaldığının anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin 2863 sayılı Kanunun 65/1 ve 65/4 maddelerine göre değerlendirilip, sonucuna karar karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de,

Sanık hakkında temel ceza tayin edilirken uygulanan kanunun mülga 765 sayılı TCK olduğu belirtilerek, yanlış gösterilmesi...” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.04.2014 gün ve 65913 sayı ile;

" Uyuşmazlık üç ana başlıkta ele alınmıştır.

1- Sanık ...'a ait Muğla Merkez Karabağlar Mahallesi, İncirli Kahve mevkii, 63 pafta, 290 ada, 10 sayılı parselde yapı ruhsatı almadan büyükbaş hayvan ahırı yapılması şeklinde gerçekleşen eylemde sanık hakkında yalnızca özel ve genel norm ilişkisi kapsamında yalnızca TCK'nun 184/1. maddesinde yazılı imar kirliliği suçu oluşturup oluşturmadığı,

2- Suça konu inşaat yapılan yerin Kentsel ve III Derece Doğal Sit alanı olduğu anlaşıldığı nedenle, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanununun 65/d maddesinde yazılı suçu oluşturup oluşturmadığı ve TCK'nun 44/1. maddesi kapsamında bulunup bulunmadığı,

3- Sanığın yapı ruhsatı almadan hayvan ahırı yapmak şeklindeki eyleminde, yasa ile korunan hukuki yararlar gözönüne alındığında, ayrıca sanığın tek suç işleme kastıyla hareket etmeyip birden fazla kasıtla hakaret ettiği ve eylemin TCK'nun 184/1. maddesinde yazılı suç ile 2863 sayılı yasanın 65/d maddesinde yazılı suçu ayrı, ayrı oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.

5237 sayılı TCK'nun 184. maddesinde, İmar kirliliğine neden olma suçu düzenlenmiştir, buna göre;

'Madde 184- (1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.

(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

(6) (Ek: 29/6/2005 – 5377/21 md.) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz' hükmünü içermektedir.

21.07.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 2004 yılında 5226 sayılı yasayla değişik 65. maddesine göre,

'a) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve beş milyar liradan 10 milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezlandırılırlar.

b) Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve beşmilyar liradan onmilyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar.

c) Bu Kanunda belirli usuller dışında usulsüz yıkma ve imar izni verenler iki yıldan beşyıla kadar ağır hapis cezası, ayrıca 5 milyar liradan 10 milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar.

d) Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerden bu Kanunun 57 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve üçmilyar liradan altımilyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.'

21.07.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 65. maddesi 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı yasanın 408. maddesiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

'Madde 65- a) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bu fiiller, korunması gerekli kültür ve tabiat varlığını yurt dışına kaçırmak maksadıyla işlenmiş ise, verilecek cezalar bir kat artırılır.

b) Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

c) Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

d) Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerden bu Kanunun 57 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılırlar'

Cezalar: (1) Bu maddenin (a) ve (b) fıkraları Anayasa Mahkemesince 11.04.2012 gün ve 18-53 sayı ile iptal edilmiş olup; Kararın Resmi Gazetede yayınlandığı 13.10.2012 tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.

Madde 65 – (Değişik: 08.10.2013-6498/3 md.)

'Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.

Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni verenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.

Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen fiiller, korunması gerekli kültür ve tabiat varlığını yurt dışına kaçırmak amacıyla işlenmiş ise verilecek cezalar bir kat artırılır.

Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulan idarelerden 57 nci maddenin yedinci fıkrası uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılırlar' hükmünü içermektedir.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerin ne şekilde uygulanacağı konusunda yapılan incelemede;

2863 sayılı Kültür ve Tabilat Varlıkları Koruma Kanunu Türk Ceza Kanununa göre özel kanun niteliğindedir.

Kanun koyucunun, bir hukuk normunda maddi unsur ile hukuki netice arasında tesis edilmiş olan bağlantının belirli hallerde kesilmesi yolundaki iradesinin kanunda daima açık olarak ifade edilmiş olması gerekmez, böyle bir sonuç söz konusu hükümlerin amaçlarından da çıkabilir. Gerçekten kanun koyucu bazen mevcut (genel) bir normun kapsamına giren olaylardan belirli bir kısmını özelliklerinden ötürü ayrıca düzenlemektedir (özel norm). Böyle bir hâlde kanun koyucu söz konusu olaylara genel normun değil de münhasıran özel normun uygulanmasını irade etmiş olabilir. Bu takdirde kanun koyucunun amacına uygun olarak özel norm, genel normu bertaraf eder (lex specialis derogat legi generali). Böyle bir durumun ne zaman mevcut olacağının tesbiti için her şeyden önce özel hüküm-genel hüküm kavramlarının aydınlığa kavuşturulması ve özel hükmün hangi şartlar altında genel hükmü bertaraf edeceğinin araştırılması gerekmektedir.(Tahir ÇAĞA,Özel Hüküm Genel Hükmü Daima Bertaraf Eder mi?, Erişim tarihi: http://portal.ubap.org.tr/App-Themes/ Dergi/1991-19913-1003.pdf,10/06/2012)

Özel hüküm-genel hüküm ilişkisi, iki hukuk normunun maddi unsurları arasındaki karşılaştırılmasından ibarettir. İki normun maddi unsurları arasındaki karşılaştırılması açısından şu olasılık1ar vardır.

Birincisi, her iki normun maddi unsurlarının bir birinden tamamen ayrı olmaları, müşterek hiç bir noktalarının bulunmaması halidir.

İkinci ihtimal, birincisinin tam aksi, yani her iki normun maddi unsurlarının tamamen aynı olmalarıdır. Bu takdirde normlardan birinin maddi unsuru gerçekleşince diğerininki de gerçekleşmiş olur. Bu durumda her iki normun öngördüğü hukuki neticeler zorunlu olarak bir birinden farklı olmak zorundadır; zira aksi halde normlardan biri diğerinin tekrarından ibaret, haşiv bir norm olur.

Üçüncü ihtimal ise, her iki normun maddi unsurlarının ne tamamen farklı ne, de tamamen aynı olmayıp müşterek bazı noktaları bulunmasıdır. Yargıtay 4.6.1958 tarih ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında 'Umumi hükümle hususi hüküm karşılaştığı zaman, hadiseye ancak hususi hükmün tatbik olunabilmesi, hukukun umumi kaidelerindendir' demektedir. 'lex specialis derogat legi generali' (özel hüküm genel hükmü bertaraf eder)

Hükümlerinin mahiyeti itibariyle herkese veya her olaya uygulanması mümkün olan kanunlara 'genel kanun' denilmektedir. Buna karşın belli kişilere veya belli olaylara uygulanan kanunlara ise özel kanun denmektedir. Belirli bir olayı düzenleyen iki ayrı kanunun aynı zamanda yürürlükte bulunduğu durumlarda, söz konusu iki yasanın olayı düzenleyen hükümleri arasında bir çelişki yoksa sorun doğmaz. Ancak iki yasa aynı olayı farklı biçimde düzenlemişlerse bu durumda hangi yasanın söz konusu olaya uygulanacağı sorunu karşımıza çıkmaktadır. Aynı olayı düzenleyen iki ayrı kanun, ikisi de genel veya ikisi de özel nitelikte ise bu durumda sonraki kanunun önceki kanunla düzenlenen hususlarda meydana getirdiği değişiklikler çerçevesinde sonraki kanun uygulanmalıdır.

Sonraki tarihli kanunla önceki tarihli bir kanunla düzenlenen hükümlerin kaldırıldığı açıkça ifade edilebileceği gibi zımni bir kaldırma da söz konusu olabilmektedir. Aynı anda aynı olayı düzenleyen biri genel diğeri özel iki ayrı kanun yürürlükte bulunduğu takdirde ise, eğer önceki kanun genel yeni kanun özel ise, bu takdirde olaya özel olan yeni kanun hükümleri uygulanmalıdır.

Şayet, önceki kanun özel yeni kanun genel ise bu durumda da kanun koyucunun genel yasayı çıkarırken hangi amacı taşıdığına bakmak gerekir. (Erdal Kuluçlu, Türk Hukuk Sisteminde Normlar Hiyerarşisi ve Sayıştay Denetimine Etkileri, Sayıştay Dergisi, S.71, erişim Tarihi.http://dergi.sayistay.gov.tr/icerik/der71m1.pdf, 10/06/2012). Kanun koyucu önceki tarihli özel kanunla düzenlenen hususlarda yeni bir bakış açısıyla sonraki tarihli genel kanunla bir değişiklik öngördüğü takdirde olaya sonraki tarihli genel kanunun uygulanması gerekir.

Aynı anda yürürlükte bulunan iki ayrı kanun, aynı olayda birbirinden farklı düzenlemeler içerdiği takdirde, sonraki kanunda yer alan hükümler olaya uygulanmakta ve kanun koyucunun o mevzudaki iradesinin yeni getirilen düzenlemeler çerçevesinde değiştiği kabul edilmektedir. Eğer kanun koyucu, sonraki düzenlemesinde önceki düzenleme hükümlerini değiştirdiğini açıkça belirtmişse problem doğmaz ancak sonraki düzenleme aynı hususu farklı şekilde düzenlemişse ve açıkça bir ilgadan bahsedilmiyorsa Anayasa Mahkemesinin 15.03.1966 tarih ve E, 1965/40 K, 1966/15 sayılı Kararında (RG:18.7.1966 tarih ve S.12351) nitelendirildiği üzere üstü kapalı (zımni) bir kaldırma söz konusudur. Anayasa Mahkemesi 'Özel kanunlardan yürürlük tarihine göre önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme bulunursa veya öncekinin ele aldığı konuyu sonraki kanun yeni baştan düzenlerse sonraki kanun, önceki kanunu üstü kapalı olarak yürürlükten kaldırır' şeklindeki içtihadı ile normlar hiyerarşisinde önceki kanun ve sonraki kanun hususuna açıklık getirmektedir.

Maddi olayda, sanığın 19.06.2007 tarihinde, ruhsat almaksızın Muğla İli, Merkez İlçesi, Karabağlar Mahallesi, İncirli Kahve Mevki, 63 pafta, 290 ada, 10 parsel sayılı taşınmazına, su basman üzeri tuğla duvarları ile örülü, kiriş ve tabliye betonu dökülü ev inşa ettirdiği tespit edilerek yapı tatil tutanağı düzenlendiği, suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nun 184/1. maddesinde yazılı imar kirliliği suçunu oluşturduğu,

Bunun dışında, suça konu yapının üzerinde bulunduğu arazinin İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını K

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat