"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza
Kasten öldürme suçuna azmettirmeden sanık ...'ın 5237 sayılı TCK’nun 38/1-2, 82/1-d, 62/1, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsup ve müsadereye ilişkin, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ...-... sayılı re'sen temyize tâbi olan hükmün sanık müdafii, katılan ... vekili, katılanlar ..., ... ve ... tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile;
“Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...'nin maktul ...'i kasten öldürme suçunun, sanık ...'in annesi olan maktule ...'yi kasten öldürme suçu ile kardeşi olan maktul ...'e yönelik eyleminin sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ... müdafiinin sübuta ilişen, sanık ... müdafiinin vesaireye yönelen, katılanlar ..., ... ve ... ile katılan ... vekilinin suçun niteliğine, sanıklar hakkında takdiri indirim uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak:
1-) Sanıklar ... ve ...'le ilgili olarak;
Sanıklar ... ve ...'in 15 gün süreyle ... Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde müşahade altında kaldıkları ve sanık ...'in ceza ehliyetinin tam olduğunun, sanık ...'de ise sınır zeka potansiyeli ve işitme azlığı bulunmasına rağmen ceza ehliyetinin tam olduğunun tespit edildiği, ancak her iki sanığın savunmalarına, olayı gerçekleştiriş şekli ve biçimlerine göre ceza ehliyeti ile ilgili her türlü şüpheyi ortadan kaldırmak amacıyla dosyası ile birlikte bir kez de Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'na gönderilerek genel kurulda bizzat muayenesi yaptırıldıktan sonra aldırılacak rapora göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, eksik inceleme ile hüküm kurulması,
2-) Sanık ... hakkında, maktul ...'in öldürülmesi eyleminden kurulan hükümle ilgili olarak;
Sanık ... ile annesi olan maktule ... ve kardeşi olan ... arasında yaklaşık 15 yıl önce ölmüş bulunan babalarının mallarının paylaşımından kaynaklanan bir husumetin bulunduğu, bu nedenle sık sık tartıştıkları, Antalya'da ikamet etmekte olan ...’in olaydan bir gün önce mirasçılık belgesi almak suretiyle, sanıkların da tarlaların bakımını yapmak için köye geldikleri, olay günü ...'in annesi olan ...'nin evinin bahçesinde bulunduğu sırada, sanık ... ile onun kızı olan sanık ...'ın, ...'nin kullandığı traktörle evin önüne geldikleri, bu sırada ...'in elinde bir av tüfeğinin bulunduğu, onların geldiğini gören ...’in eve doğru yöneldiği, bunun üzerine ...'in elindeki av tüfeğini traktörden inmiş olan kızı ...'ye verip ...'i kastederek 'vur onu' dediği, bir bacağı sakat olan ...'in elindeki koltuk değneği ile olay yerinden uzaklaşmak için çaba harcadığı sırada ...'nin bir el ateş ederek ...'i bacağından vurduğu, daha sonra da yere düşen ...'in yanına yaklaşıp kafasına ateş etmek suretiyle onu öldürdüğü olayda;
Somut olayla ilgili olarak hukuki nitelendirmeye geçmeden önce; TCK'da yer alan 'suça iştirak hükümleri' hakkında genel bir açıklama yapmak gerekmektedir.
Çok failli suçlar, zorunlu olarak ancak birden çok kişinin ortak katılımıyla gerçekleşebilirler, çok failli suçlar dışında, bir kişi tarafından işlenebilen suçların birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde ise suça iştirakten bahsedilir. Buna göre; suça iştirak hükümleri, bazı istisnalar dışında bir kişinin işleyebileceği bir suçu birden fazla kişinin işlemesi halinde suç ortaklarının sorumluluk statülerini belirler.
765 sayılı Yasada, 'asli iştirak' 'fer’i iştirak' ayrımı kabul edilirken; asli iştirak (64.m.), asli maddi iştirak (64/1.m) ve asli manevi iştirak (64/2.m) olarak ikiye ayrılmıştır. Bu ayrımda fiili irtikap etme ve doğrudan doğruya beraber işleme; asli maddi iştirak şekilleri olarak öngörülmüştür. Buna karşılık azmettirme, asli manevi fail olmayı gerektirmektedir. Tek tek sayılmak suretiyle belirlenen fer’i iştirak (65.m.) hallerinde ise, cezadan indirim yapılması yöntemi benimsenmiştir. Zorunlu fer'i iştirakte ise (65/son m.) indirim yapılmamaktadır.
5237 sayılı Yasanın sisteminde, asli iştirak-fer’i iştirak ayrımı kaldırılmış ve bu Yasanın gerekçesinde iştirakle ilgili olarak sistem değişikliğinin nedenleri belirtilmiştir. Buna göre, eski sistemin en önemli sakıncası, kişinin suçun işlenişine katkısının, gerçekleştirilen suçun bütünlüğü içerisinde değil, ondan bağımsız olarak ele alınmasıdır. Eski sistemde, suçun işlenişine iştirak eden kişilerin çoğu zaman asli fail olarak mı, yoksa fer’i fail olarak mı sorumluluğu gerektirdiği duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanamamaktadır. Halbuki, yeni sistemde, kişinin katkısının suçun gerçekleşmesine olan etkisi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, diğer suç ortaklarıyla birlikte suçun işlenişi üzerinde ortak hakimiyet kurup kurmadığı rahatlıkla anlaşılabilmektedir.
Yine gerekçede belirtildiğine göre; Hükümet Tasarısı’nda da benimsenen asli iştirak, fer’i iştirak ayrımının adil ve eşit olmayan bir cezalandırmayı sonuçlaması ve uygulamada zorluk ve duraksamalara neden olması dolayısıyla, bu ayrımı esas alan düzenleme tasarıdan çıkarılmıştır. Yeni yapılan düzenlemeyle, iştirak şekilleri fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyet ölçü alınarak belirlenecektir. Bu sistemde birer sorumluluk statüsü olarak öngörülen iştirak şekilleri ise, faillik, azmettirme ve yardım etmeden ibarettir.
5237 sayılı Yasaya göre; suçun işlenişine yaptığı katkı tek başına yasal tanıma uygun bulunmayan diğer suç ortakları şerik olarak kabul edilmekte, şerikliğe ilişkin genel hükümler sorumluluk alanını genişleten hükümler olarak nitelendirilmektedir. Şeriklikte azmettirme ve yardım etme biçiminde iki farklı görünüş şekli vardır. Şeriklerin, gerçekleşen yasal tanıma uygun haksızlıktan ancak bağlılık kuralı vasıtasıyla sorumlu tutulmaları mümkündür.
5237 sayılı Kanundaki düzenlemeye göre;
Kanunda tanımlanan haksızlığı yalnız başına gerçekleştiren kişiye doğrudan fail (müstakil fail) denir. (Örneğin, bir kişiyi bıçakla yaralayan kişi yaralama suçunun doğrudan failidir.) Doğrudan fail, işlediği suçun gerektirdiği ceza ile cezalandırılır. Kanunda tanımlanan haksızlığın birden fazla suç ortağı tarafından müştereken gerçekleştirildiği durumda ise müşterek faillik suç konusudur (m.37/1), (Örneğin, bir kişiyi her birisi bıçak kullanan 3 kişi bıçaklarla yaralamak suretiyle öldürdüklerinde, her üçü de kasten öldürme suçunun müşterek failidir.)
Müşterek (ortaklaşa) faillikte; birlikte suç işleme kararına bağlı olarak, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, suç oluşturan eylemin icrası üzerinde ortaklaşa hakimiyet kurulması söz konusudur. Burada, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, eylem üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir.
Müşterek faillikten bahsedebilmemiz için iki koşul bulunmaktadır. Buna göre, öncelikle, failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır, ayrıca suçun işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurulması gerekir.
Aralarında irade birliği oluşsa bile, sırf garantörlüğün yerine getirilmemesi suretiyle bir başkasının icrai suçuna müşterek fail olarak iştirak etmek mümkün değildir. Burada kişi kendi ihmali suçundan sorumlu olur. Bunun sebebi de failliğin şerikliğe asliliği prensibidir. Bunun yanında taksirli suçlara iştirak hükümleri uygulanmaz.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki haksızlığı gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına şerik denilmektedir. Kanunun şerikliğe ilişkin hükümleri (m.38 ve 39) sorumluluk alanını genişleten hükümler olma niteliğini taşımaktadır. Şerikliğin, 5237 sayılı Yasada azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlendiği görülmektedir. Eğer 40. maddede yer alan bağlılık kuralı olmasa idi, bu sistemde şerikleri işlenen suçtan sorumlu tutmak mümkün olmayacaktı. Buna göre, fiil üzerinde hakimiyet kuramadığı veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen haksızlıktan bağlılık kuralı vasıtasıyla sorumlu tutulabilmektedir. Bu yönüyle bağlılık kuralının çifte fonksiyonundan bahsedilir. Şeriklik halinde cezalandırılabilirliğin dayanağını teşkil eden bağlılık kuralının söz konusu fonksiyonu ifa edebilmesi için; esas fiilin mutlaka kasten işlenmesi ve hukuka aykırı olması gerekir ve yeterlidir. Esas fiili gerçekleştiren failin ayrıca kusurlu olmasına gerek yoktur. Keza, cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran şahsi sebepler, ancak ilgili suç ortağı açısından hukuki sonuç doğururlar. (Niteliksel bağlılık kuralı) (m.40/1) Bu sebeple taksirli suçlarda 'suça iştirak' hükümleri kapsamında iştirak mümkün değildir.
İhmali davranışla kasten öldürme suçuna şerik olarak katılmak mümkündür. Bu durumda, ayrıca şeriklerin ölüm neticesini önleme yükümlülüğünün olması gerekmez. Örneği