"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 219-214
Mala zarar verme suçundan sanık ...'ın TCK'nın 151/1, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 2 ay 6 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba, hapis cezasının aynı Kanunun 50/1-c maddesi uyarınca 2 yıl süreyle bir meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme seçenek tedbirine çevrilmesine ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin sanığa ihtarına ilişkin Yalvaç Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.10.2008 tarihli ve 219-214 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 29.05.2013 tarih ve 13045-16560 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.11.2014 tarih ve 351109 sayı ile;
"...1- Hırsızlık suçunun konusunu çalınmak istenen malın kendisinin oluşturması durumunda, malın çalınması sırasında verilen zarardan dolayı ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilemeyeceği gibi traktör kabininin kapılarını alabilmek için kabine zarar verilmesinin kaçınılmaz olduğu olayda, sanığın eyleminin bir bütün olarak hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden ayrıca mala zarar verme suçundan da yazılı biçimde mahkûmiyet kararı verilmesinin,
2- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 4. fıkrasında, 'Çocuklar hakkında hükmedilen; adli para cezası ile hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilmez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır' hükmünün öngörülmüş olması karşısında, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesinin olanaklı olmadığı, bu hükmün uyulmayan diğer tedbir hükümleri açısından da uygulanacağı ve tedbire uyulmaması hâlinde TCK'nın 50. maddesinde öngörülen başka tedbirlere çevrileceği gözetilmeksizin, kararda, sanık hakkındaki 'seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde kısa süreli hapis cezasının kısmen ya da tamamen infaz edileceğinin ihtarına' denilerek hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 25.12.2014 tarih ve 33636-36991 sayı ile;
"...1- Sanık hakkında hırsızlık suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanık hakkında kurulan hükümde, 5237 sayılı TCK'nın 141 ve 143. maddeleri uyarınca tayin olunan 1 yıl 2 ay hapis cezasından aynı Kanun'un 31/3. maddesi gereğince 1/3 oranında, müteakiben 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim ile uygulama yapılırken 7 ay 23 gün yerine 8 ay 1 gün hapis cezasına hükmetmek suretiyle fazla ceza tayini,
2- Sanık hakkında hükmedilen seçenek yaptırımın 5275 sayılı Kanun'un 106/4. maddesi gereği hapse çevrilme yasağı olmasına rağmen hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak bozulmasına, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, her iki hüküm fıkrasında belirlenen sonuç cezanın 7 ay 23 gün hapis cezasına indirilmesi ve her iki hüküm fıkrasından 'kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceğinin TCK'nın 50. maddesinin 6. fıkrası gereğince sanığa ihtarına' cümlesinin çıkarılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin düzeltilerek onanmasına,
2- Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Dairemizin anılan kararında suçun sübutu bakımından usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.11.2014 tarihli ve 2014/351109 sayılı itiraz istemi yerinde görülmemiş olduğundan itirazın reddine" karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında katılan ... ve inceleme dışı katılan ...'a yönelik hırsızlık suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle; sanık ... hakkında katılan ... ve inceleme dışı katılan ...'a yönelik hırsızlık suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ise itiraz talebinin kısmen kabulüne karar verilip düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olduğundan, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında katılan ...'ya yönelik mala zarar verme suçundan kurulan hüküm ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılana ait traktörün kabin kapılarını bağlantı yerlerinden sökerek götürmesi şeklindeki eyleminin hırsızlık suçu yanında, ayrıca mala zarar verme suçunu da oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın, evinin önünde park hâlinde bulunan traktörünün kabin kapılarının çalındığı yönünde müracaatta bulunması üzere soruşturmaya başlanıldığı,
Olay yeri tespit tutanağında; katılan ...'ya ait traktörün sağ ve sol kapılarının menteşelerinden sökülerek çıkartılmış olduğu, inceleme dışı katılan ...'ın evinin önünde atıl vaziyette duran kabinin de bulunduğu yerden alındığı, olay yerinde herhangi bir delile rastlanmadığının bildirildiği,
Teslim tutanağına göre; sanığın kullanmakta olduğu..... plakalı traktörde takılı olan kabinin ...'a; bu kabinde takılı olan iki adet kapının ise ...'ya ait olduğunun tespit edilerek, kabinin sökülüp ...'a, kabinde takılı olan kapıların da çıkarılarak ...'ya teslim edildiği bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; olay günü saat 23.00 sıralarında inceleme dışı katılan ... ile birlikte eve doğru yürüdükleri sırada evinin önünde park hâlinde bulunan traktörünün kabin kapılarının sökülmüş olduğunu gördüğünü, etrafı araştırdıklarını ancak kapıları bulamadıklarını, diğer katılan ...'ın evine gittiğini, kısa bir süre sonra tekrar gelerek traktör kabininin bıraktığı yerde olmadığını söylediğini, bunun üzerine durumu kolluk görevlilerine bildirdiklerini, sonraki günlerde de çalınan kabin ve kapıları aradıklarını, Şarkikaraağaç Sanayi Sitesinde kabin ve kapıları bularak polise haber verdiklerini, traktör kabinine ait kapıları geri aldığını, ancak takılma noktalarındaki demir çubukların kırılmış olduğunu, 10 TL maddi zararının bulunduğunu, ayrıca traktörünün mazot hortumunun da kesilmiş olduğunu,
İnceleme dışı katılan ...; olay günü diğer katılan ile birlikte evlerine giderlerken ...'nın traktör kabininin iki adet kapısının sökülmüş olduğunu gördüklerini, daha sonra kendisine ait traktörün kabininin de çalındığını tespit ettiklerini,
Tanık Zeki Karademir; kaportacı olduğunu, tarihini hatırlamadığı bir günde sanık ...'ın iş yerine geldiğini, traktör römorkunda l adet kabin ve 2 adet kabin kapısı getirdiğini, kapaklar ile kabinin uyumsuz olduğunu söyleyerek, kendisinden kapıları kabine göre düzenlemesini ve monte etmesini istediğini, kendisinin de kapakların üzerinde gerekli işlemleri yaparak kapıları kabine monte ettiğini,
İnceleme dışı sanık ...; olay tarihinde sanık ...'ın yanına gelerek Yalvaç ilçesi Bağkonak kasabasından traktör kabini aldığını söylediğini, kabini almak için birlikte yola çıktıklarını, sanığın götürdüğü yerde duvarın üzerinde bir traktör kabini olduğunu, açıkta duran kabini sanığın traktörüne yüklediklerini, kabinin kapılarının olmadığını, bir süre gittikten sonra sanığın kabinin kapılarını unuttuğunu söyleyerek geri döndüğünü, yarım saat kadar sonra da traktörün yan tarafına kapıları yüklemiş vaziyette geldiğini, birlikte köylerine döndüklerini, sanığın köye geldiklerinde kendisine kabin ve kapıları çaldığını anlattığını, olayı bu şekilde öğrendiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ...;..... plakalı traktörün babası adına kayıtlı olduğunu, traktörün kabini olmadığı için olay tarihinde arkadaşı olan inceleme dışı sanık ... ile birlikte kabin bulmak için Bağkonak kasabasına gittiklerini, saat 19:00-20:00 sıralarında bir duvarın yakınında açıkta duran traktör kabinini traktöre yüklediklerini, daha sonra 100 metre kadar ileride kabinli bir traktör daha gördüklerini, buldukları kabinin kapıları olmadığı için diğer traktörde takılı vaziyette bulunan kabinin kapılarını sökmeye karar verdiklerini, herhangi bir alet kullanmaksızın diğer traktöre ait kapıları menteşelerinden ayırmak suretiyle çıkardığını ve bunları da babasına ait römorka yüklediğini, ertesi gün kapıları kabine monte ettirmek üzere sanayiye gittiğini, burada katılanların kendisini yakaladığını savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından hırsızlık ve mala zarar verme suçları üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK'nın 141. maddesinde yer alan "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir" şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun'un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.
TCK’nın “Mala Zarar Verme” başlıklı 151. maddesinin birinci fıkrasında ise;
“Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde mala zarar verme suçunun basit şekli düzenlenmiş, 152. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında da on bent hâlinde suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Anılan madde gerekçesinde de; "Suçun konusu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz maldır. Suç, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketlerden kirletme, örneğin; başkasına ait binanın duvarına yazı yazmak, afiş veya ilan yapıştırmak, resim yapmak suretiyle gerçekleştirilebilir" açıklamalarına yer verilmiştir.
Mala zarar verme suçuyla korunan hukuki yarar, mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet kavramına, malın bütünleyici parçaları, eklentileri ve doğal ürünleri de dahildir. Mülkiyetin korunmasında amaç, sadece malın fiziksel olarak zarar görmesi olmayıp malın değerinin de korunmasıdır. Bu nedenle, malın özgülendiği amaca uygun kullanılabilmesini, önemsiz sayılmayacak derecede azaltan bir zararın varlığı yeterli olup malın maddi zarar görmüş olmasına gerek yoktur.
Kanuni düzenleme göz önüne alındığında, mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşması için failin belirli bir amaç ya da saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.
Görüldüğü gibi mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala, TCK’nın 151/1. maddesinde sayılan seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir. Seçimlik hareketler maddede; “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklinde belirtilmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde yıkmak fiili, "kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek"; bozmak fiili ise "bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek" şeklinde tanımlanmıştır. Yıkmak fiili yalnızca taşınmazlar için söz konusu olabilir. Kanununda yıkmanın, kısmen veya tamamen olması arasında fark öngörülmediğinden, binanın bir duvarının yıkılması örneğinde olduğu gibi suçun oluşumu için taşınmazın belli bir kısmına zarar verilmesi yeterlidir. Bozmak ise malın kullanım amacına uygun tasarrufunu kısmen veya tamamen ortadan kaldıran ya da güçleştiren bir müdahale olup, süreklilik taşıması gerekli değildir. Geçici olarak malın kullanılamaması da mala zarar verme suçunu oluşturur. Aracın motor aksamının sökülerek, çalışamaz duruma getirilmesi hâli bu fiile örnek olarak gösterilebilir. Yıkmak ve bozmak fiileri, aynı zamanda tahrip etmek fiilini de kapsar. Kullanılamaz hâle getirme eyleminde, malın fiziki varlığı ortadan kaldırılmaksızın, amacına uygun olarak maldan yararlanma imkanının bulunmaması ve bu şekilde değerinin azalması hâli söz konusudur. Yok etmek ise malın fiziki varlığının tamamen ortadan kaldırılarak, tüketilmesi anlamına gelmektedir. Televizyonun yakılması bu fiile örnek gösterilebilir. Kirletmek fiili de, taşınır veya taşınmaz malın, önceki hâle getirilmesi için önemsiz olmayan bir çabayı gerektiren, malın değerinde veya görünümünde azalma veya değişikliklere yol açan, madde kapsamında yer alan diğer eylemler dışındaki durumları kapsar. Mağdurun evinin duvarına yazı yazmak, aracını çizmek gibi örneklerin verilebileceği kirletmek fiili, kirli duruma getirmek, pisletmek olarak tanımlanabilir. Bu seçimlik hareketle işlenen mala zarar verme suçunda, zarar doğuran neticenin sonradan temizlenmek suretiyle ortadan kaldırılması önem taşımaz. Ancak kirletmenin belli bir ağırlığa ulaşmış olması gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler, kanunda tahdidi şekilde belirtilmiş olmakla birlikte, zarara neden olan neticeyi meydana getirmeye elverişli fiil, aynı zamanda Kanun'da belirtilen seçimlik hareketlerden en azından birini zorunlu olarak kapsayacağından, suçun oluşumu için zarar verici sonucun gerçekleşmesini yeterli saymak gerekir.
Hırsızlık ve mala zarar verme suçları TCK'nın onuncu bölümünde "mal varlığına karşı suçlar" başlığı altında düzenlenmiş olup her iki suçun da koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Hırsızlık eyleminde fail zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamını veya bir kısmını almak suretiyle, müştekinin mal varlığına zarar vermektedir. Mala zarar verme suçunda ise başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip etmek ya da yok edip bozmak suretiyle kullanılamaz hâle getirip veya kirleterek zarar vermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur mal varlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda suça konu mal, alıp götürülmek suretiyle mağdurun zilyetliği tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise malın mutlaka alınması gerekli olmayıp, çoğunlukla malın tamamı ortadan kaldırılmamakta, zarar verilerek kısmen veya tamamen kullanılmaz hâle getirilmektedir. Hırsızlık suçunda fail faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirdiği hâlde, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmektedir. Mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı taşınır mal olması hâlinde, korunan hukuki yararın tek olması dikkate alınarak ayrıca mala zarar verme suçu oluşmayacaktır. Ancak hırsızlık eylemi gerçekleştirilirken suça konu mal dışında bir başka eşyaya zarar verilmiş ise, mala zarar verme suçunun da oluşacağı kabul edilmelidir. Örneğin, aracın camı kırılarak içeride bulunan çantanın alınması hâlinde hırsızlık suçu yanında, hırsızlık suçunun konusunu oluşturmayan camın kırılmış olması nedeniyle mala zarar verme suçu da oluşacak; hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın çalınması sırasında ayrıca bu eşyaya zarar verildiği hâllerde ise mala zarar verme suçu oluşmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın katılana ait traktörün kabin kapılarını bağlantı yerlerinden sökerek çalıp götürdüğü olayda; katılanın, kabin kapısının söküldüğü sırada takılma noktalarındaki demir çubukların kırılmış olduğu yönündeki beyanı ile sanığın herhangi bir alet kullanmaksızın eliyle kapıları menteşelerinden ayırdığı yolundaki savunması dikkate alınarak, mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı taşınır mal olması hâlinde, korunan hukuki yararın tek olması nedeniyle ayrıca mala zarar verme suçu oluşmayacak ise de, sanığın kastının kabin kapılarını çalmaya yönelik olması, hırsızlık eylemi gerçekleştirilirken suça konu olan ve çalınmak istenen kapılar dışında kapıların bağlantılı olduğu kabinden sökülmesi sırasında çalınmak istenmeyen ve olay yerinde bırakılan kabinde bağlantı çubuklarının kırılması suretiyle bir zarar meydana gelmesi, sanığın eylemi sonucunda katılanın mülkiyetinde bulunan traktör kabininin tahrip edilerek kısmen de olsa kullanılamaz hâle getirilmesi karşısında sanığın eyleminin hırsızlık suçu yanında, ayrıca mala zarar verme suçunu da oluşturduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 106. maddesinin dördüncü fıkrası dikkate alınarak çocuklar hakkında hükmedilen seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde hapis cezasına çevrilemeyeceği gözetilmeden, suç tarihinde on sekiz yaşından küçük olan sanık hakkında hükmedilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK'nın 50/1-c maddesi uyarınca 2 yıl süreyle bir meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme seçenek tedbirine çevrilmesine karar verilerek seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde hapis cezasının kısmen veya tamamen infaz edileceğinin sanığa ihtar edilmesi kanuna aykırı olup bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Suça sürüklenen çocuk ... hakkında; Yalvaç Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; TCK'nın 151/1, 31/3, 62. maddeleri uyarınca hükmedilen 2 ay 6 gün cezası TCK'nın 50/1-c maddesi uyarınca 2 yıl süre ile meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme tedbirine dönüştürülmüştür. Anılan kararın suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 29.05.2013 tarih ve 2013/16560 karar sayılı ilamı ile yerel mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 05.11.2014 tarih ve 2014/351109 sayı ile;
Hırsızlık suçunun konusunu çalınmak istenen malın oluşturması durumunda, malın çalınması sırasında verilen zarardan dolayı ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilemeyeceği gibi traktör kabininin kapılarını alabilmek için kabine zarar verilmesinin kaçınılmaz olduğu olayda; S.S.Ç.nin eyleminin bir bütün olarak hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden ayrıca mala zarar vermek suçundan da mahkûmiyet kararı verildiğinden bahisle Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 29.05.2013 tarih ve 2013/16560 karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk ... hakkında verilen onama kararının kaldırılarak, yerel mahkemece mala zarar vermek suçundan verilen mahkûmiyet kararının bozulmasına karar verilmesi talebiyle itiraz edilmesi üzerine Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu tarafından itirazın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun itirazın reddine ilişkin kararına aşağıda arz ve izah edilecek sebeplerle iştirak edilmemiştir.
Suça sürüklenen çocuğun suça konu traktör üzerindeki kabinin kapısını faydalanmak amacıyla sökerek götürmekten ibaret eyleminin hırsızlık suçunun yanında ayrıca mala zarar verme suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü için 5237 sayılı TCK'nın 151/1. maddesindeki mala zarar verme suçu ile TCK'nın 141. maddesinde tanımlanan hırsızlık suçları açıklanarak TCK'nın 142/4 maddesindeki düzenlemenin, aynı anda hırsızlık suçu ile birlikte işlenen mala zarar verme suçunu nasıl etkileyeceği irdelendikten sonra, kanunilik prensibi, hakkaniyet ve kanun önünde eşitlik gibi ceza hukukunun evrensel ilkeleri ile ilişkilendirilmesi, buna göre de koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin yasal düzenleme ve yargı kararlarından yararlanılarak ortaya konması gerekmektedir.
Hırsızlık suçu 765 sayılı TCK’nın 491/ilk maddesinde; 'diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alma', 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde; 'zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma' olarak tanımlanmıştır.
Hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar zilyetlik ve buna bağlı haklardır. Bu nedenle hırsızlık suçunun mağduru malın sahibi değil, zilyetliği altında bulunan malı çalınan kişidir. Burada zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı tesis edilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak malı çalarak zilyetliği ele geçiren kişinin elinden de malın çalınması hâlinde hırsızlık suçu oluşabilecektir.
5237 sayılı TCK’nın 'Mala zarar verme' başlık