"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 08.03.2011
Sayısı : 904-209
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık ...’ın TCK'nun 265/1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3600 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin, Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.03.2011 gün ve 904-209 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 4. Ceza Dairesince 05.11.2014 gün ve 42403-31816 sayı ile;
“...Alkollü araç kullanıp kırmızı ışık ihlâli yapan sanığa görevli polis memurları tarafından alkol testi yapılmak istenmesine karşın sanığın alkometreye üflemeyi kabul etmeyip ‘sizi doğuya sürdüreceğim’ biçiminde sözler söylediği olayda; sanığın polis memurlarının görev yerini değiştirme yetkisi olmadığı gözetilip, görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir ve tehdit öğelerinin nasıl oluştuğu tartışılıp denetime olanak sağlayacak şekilde açıklanmadan yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması...” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire üyesi N. Meran; “Görevliye direnme suçunun görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit eylemiyle oluşması, ‘seni sürdüreceğim’ ifadesinin TCK'nın 106/1-son cümlesinde öngörülen ‘bir kötülük edeceğinden bahisle’ tehdit biçiminde bir suç olarak öngörülmesi, bu suçun ve dolayısıyla görevliye direnme suçunun, unsurlarının, muhatapta bir tedirginlik ya da korkutma sonucunu doğurup doğurmamasına ya da hafiflik veya ağırlığına bakılmaksızın objektif olarak sözü edilen olguyu gerçekleştireceğini söylemekle oluşması karşısında; sanığın, polis memurlarını görevini engellemek amacına dayalı olarak sürdürmekle tehdit etmesinin görevliye direnme suçunu oluşturduğu...” görüşüyle karşıoy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.12.2014 gün ve 269487 sayı ile;
“İtiraza konu uyuşmazlık, görevi yaptırmamak için direnme suçunda, sanığın eylemleri sonucunda cebir ve tehdit öğelerinin gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir.
'5237 sayılı TCK’nun 'Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler' başlıklı dördüncü kısmının, 'Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar' başlıklı birinci bölümünde, 'Görevi Yaptırmamak İçin Direnme' başlıklı 265. maddesi;
'(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.' hükmünü içermektedir.
Görevi yaptırmamak için direnme suçunda korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta kişilerin kamu faaliyetlerine saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevinin yerine getirilmesini, dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan, bu suçla kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır.
Maddede düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması ile oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması gerekmektedir. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır.
Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Bu suçun oluşması için kullanılan cebrin kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değerlendirilebilecek boyutta olması gerekmektedir. Cebirle kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanımını ifade eder.
5237 sayılı TCK'nun 106. maddesinin ilk fıkrasında 'tehdit' suçu;
'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.' biçiminde düzenlenmiştir.
Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlâl eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup, suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur.
TCK'nun 106/1-2. cümle kapsamında bulunan tehdit suçunun tanımı malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte bulunulması halidir.
5237 sayılı TCK'nun 106/1-2. cümle, failin, mağdura ait bulunun malvarlığına yönelik, haksız ve büyük zarara uğratacağından bahisle, yapılan tehdidi suç saymıştır. Eylemin korkutucu nitelikte bulunmasının bir önemi bulunmamaktadır.
TCK'nun 106/1-2. cümlesinde yazılı hukuki konulardan birisi de 'sair kötülük'tür. Bu ibare; mağdura yönelik gerçekleşen tehdit eyleminin, bireyin yaşamı, vücut dokunulmazlığı ve cinsel dokunulmazlığı ile mal varlığı dışında kalan belirsiz nitelikteki hukuksal bir değere yönelik olarak gerçekleşmiş olması gerektiği anlamına gelmektedir. Bu eylemi gerçekleştiren failin ileri sürdüğü korkutucu ya da tedirgin edici nitelikteki eylemleri gerçekleştirme yetkisi bulunup bulunmadığı aranmamaktadır.
Tehdidin mağdurun belli bir menfaatine yönelmiş olmasının önemi bulunmamaktadır, mağdurun huzurunun bozulması yeterlidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, sanık ...'in aracıyla seyir halindeyken ana yolda kırmızı ışık ihlâli yaptığını belirleyen görevli trafik ekibince işlem yapılmak üzere takibe alındığı ve bir süre sonra aracın durdurulduğu, görevlilerin yasal işlem yapmak için alkolmetreyi üfletmeye çalıştıkları sırada sanık ...'in karşı çıkarak üflemeyi kabul etmediği ve taşkınlık yaptığı, karakola götürülme girişimine de direndiği ve müşteki görevli polis memuruna 'sizi doğuya sürdüreceğim' diyerek mukavemet arz eden sözler sarf ettiği olayda, sanığın görevlilere karşı sarf ettiği sözler basit tehdit niteliğindedir. Tehdidin kamu görevlisine yöneltildikten sonra belli bir ağırlıkta olması ya da görevli memuru korkutup caydırıcı nitelikte olması konusunda yasada herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. TCK'nun 265/1. maddesinde yazılı tehdit öğesinin gerçekleşmesi için, tehdit eyleminin nitelikli ya da basit olmasının bir önemi de yoktur. Yine sanığın polis memurlarının görev yerini değiştirme veya atama yapma yetkisi ya da nüfuz gücü bulunup bulunmadığının tespiti gerekmemektedir. Bu itibarla sanık ...'ın kırmızı ışık ihlâli nedeniyle hakkında yasal işlem yapmak üzere aracını durduran görevlilere 'sizi doğuya sürdüreceğim' biçimindeki basit nitelikte tehdit içeren sözlerle direnmesi eyleminin TCK'nun 265/1. maddesinde yazılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu...
" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca