"İçtihat Metni"
Mahkemesi : İZMİR 7. Ağır Ceza
Günü : 22.01.2014
Sayısı : 378-24
Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık C.. T..'un 5237 sayılı TCK'nun 188/3, 43, 52/2, 52/4, 53/1, 55/1, 55/2 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis ve 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.01.2014 gün ve 378-24 sayılı hükmün, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 23.09.2014 gün ve 3718-8924 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 21.11.2014 gün ve 136371 sayı ile;
“...'Gizli soruşturmacı' 5271 sayılı CMK'nun 139. maddesi ile 'Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekominikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'in 23-28. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre; soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür. (CMK 139/4., Yönetmelik 27/1)
Gizli soruşturmacının görevi, soruşturma konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmiş ise işleyenin kim olduğunu belirlemek ve bu konudaki delilleri toplamaktır. Gizli soruşturmacı bu görevini yerine getirirken suç işleyemez, başkasını suç işlemeye azmettiremez.
Devletin temel görevlerinden biri de; 'suç işlenmesini önlemektir.' Devlet görevlisinin bir kişinin daha fazla ceza almasını sağlamak için onu bazı hareketleri yapmaya yönlendirmesi ve ona bunun için fırsat vermesi kabul edilemez. Aksi halde gerek Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan 'Hukuk Devleti' ilkesi, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde öngörülen 'adil yargılama' hakkı ihlal edilmiş olur.
Esas olan gizli soruşturmacının bir suç işlendiğini tespit ettiğinde, suç işleyeni yakalayıp, yargı önüne çıkarmasıdır. Oysa somut olayda, gizli soruşturmacı 22/02/2013 tarihinde 2,5 gram esrar satın almıştır. Böylece sanığın 'satmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde bulundurma' suçu belirlenmiş ve delili elde edilmiştir.Buna karşın gizli soruşturmacının sanığı yakalamayıp, 26/02/2013 tarihinde tekrar 0,8 gram esrar satın alması sanığı adeta suç işlemeye teşvik etmektir. Görevi kapsamında da değildir. Öte yandan, gizli soruşturmacının asıl amacı uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak değil, suçu ve faili belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibarettir. Bir an gizli soruşturmacının bir örgütün yapılanmasını, hiyerarşik yapısını, devamlılığını ve organizasyonlarını tespite ilişkin deliller elde etmek için bu çalışmaları sürdürdüğü varsayılsa bile somut olayda bir örgütün olmadığı, örgüt kurmak ve yönetmek ile örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlemek suçundan açılmış bir kamu davasının bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu şekilde bir uygulamanın kabul edilmesi durumunda suç işlendiği anda suçlunun yakalanmaması bu kişinin yakalanana kadar yeni suçlar işlemesine imkan tanımış olmak anlamına gelecektir. Bu durumda zaten uyuşturucu ticareti yaptığı saptanan bir kişinin insan sağlığı ve toplumun geleceği için büyük zararları olan bir maddenin bir süre daha ticaretinin yapılması sağlanmış olacaktır. Bu durumun suçun önlenmesi açısından kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca bir devletin bu şekilde tekrar suç işlenmesini kendi kontrolünde sağlaması vatandaşın devlete olan inancını da temelden sarsacaktır. Bu uygulamanın hukuk devletinde kabulü de mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle gizli soruşturmacı tarafından sanıktan iki kez esrar satın alınması ayrıca suç oluşturmayacağından, zincirleme suç hükümleri uygulanarak sanığa fazla ceza verilmesi yerinde değildir..." görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 02.12.2014 gün ve 14201-13218 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk görevlilerince, İzmir'deki uyuşturucu madde satıcılarının büyük çoğunluğunun önceki tarihlerde gerçekleştirilen operasyonlar sebebi ile tedirgin oldukları, kullanıcıları bilgilendirdikleri, tedbir almaları konusunda telkin ve tavsiyede bulundukları, telefon kullanmamaya özen gösterdikleri, kullananların da sık sık telefon değiştirdikleri, bu önlemler doğrultusunda uyuşturucu madde satışına devam ettikleri bilgilerinin elde edilmesi üzerine, İzmir 8. Sulh Ceza Mahkemesince 08.01.2013 gün ve 95 sayı ile, 5271 sayılı CMK'nun 139. maddesi uyarınca kolluk görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak görevlendirilmesine karar verildiği,
Alıcı rolündeki görevlilerce sanıktan 22.02.2013 ve 26.02.2013 tarihlerinde toplam ağırlığı 2,3 gram esrarın satın alındığı,
26.09.2013 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada, herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçirilmediği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık, olay tarihlerinde alıcı görevlilere uyuşturucu madde verdiğini, görevlilerin de çocuğuna verilmek üzere kendisine para verdiklerini savunmuştur.
Uyuşmazlığın esasına geçmeden önce, somut olayda sanıktan uyuşturucu madde satın alan kolluk görevlilerinin statülerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununun "Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı 139. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hali;
“1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.
2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.
3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.
4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.
5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.
6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.
7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar” şeklindedir.
06.03.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 6526 sayılı Kanunun 13. maddesi ile CMK'nun 139. maddesinin birinci fıkrası “Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi