Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/412 Esas 2015/286 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2015/412 E.  ,  2015/286 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi : .... Asliye Ceza
Resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda sanığın eyleminin çocuğun soybağını değiştirme suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nun 231/1, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, .... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve... sayı ile;
“Sanığın, gayri resmi evliliğinden doğan çocuğunu, annesi resmi nikâhlı eşi ... olarak nüfusa tescil ettirmekten ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK'nun 231. maddesindeki soybağını değiştirme suçunu oluşturması nedeniyle mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak olunmamıştır” açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.03.2015 gün ve 92487 sayı ile;
“Sanığın, gayri resmi evliliğinden doğan çocuğunu, annesi resmi nikahlı eşi ... olarak nüfusa tescil ettirmekten ibaret eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu mu, yoksa soybağını değiştirme suçunu mu oluşturacağı hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.
Konunun açıklığa kavuşması bakımından resmi belgede sahtecilik ve soybağını değiştirme suçlarına kısaca değinmekte yarar vardır.
Kanunumuzda sahtecilik suçları, resmi ve özel belge ayrımına dayandırılmış; 5237 sayılı TCK'nun 204-206, 210/1. maddeler resmi belgeleri; 207, 208. maddeler özel belgeleri suç saymıştır. Bu ayrımda, resmi belgelerin kanıt gücünün yüksek bulunmasından ve kamu idaresinin işleyiş düzeninin ihlal edilmesinden hareketle, eylem daha yüksek bir yaptırımla karşılanmıştır. Belirtelim ki resmi belgeler de kanıt gücü bakımından kendi arasında farklılık içermektedir. Örneğin hukuk usulünde bazı resmi belgeler, sahteliği sabit olana kadar geçerli resmi belge (HUMK m.295) sayılmış, bazıları da aksi sabit olana kadar geçerli resmi belge olarak kabul edilmiştir. Diğer taraftan, resmi belgede sahtecilik suçu bakımından sahtecilik fiili yeterli görülmüş, özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için ise sahte özel belgenin düzenlenmesi ile gerçek bir özel belgede sahtecilik yapılması arasında fark yaratılmış, ikinci tür eylem için kullanma koşulu aranmıştır.
Kanunda resmi belge kavramı tanımlanmamış, kavramın tanımı ve açıklanması doktrin ve içtihada bırakılmıştır.
Resmi belgenin temel unsurları doktrinde;
1-Kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi,
2-Görevi gereği düzenlenmesi,
3-Öngörülmüşse, usul ve şekil kurallarına uyulması, şeklinde açıklanmaktadır.
Resmi belgenin varlığı için zorunlu bu unsurları sırasıyla incelediğimizde;
1- Kamu görevlisince düzenlenmesi:
Resmi belgeyi belirleyen en temel özellik, onun bir kamu görevlisince düzenlenmesidir. Düzenleyen kişinin kamu görevlisi olmaması durumunda, o belge resmi belge olarak kabul edilemez. Kamu görevlisi kavramı, TCK'nun 6/1-c maddesinde tanımlanmıştır. Ayrıca bu tanım kapsamına girmese dahi, ilgili özel yasasında yer alan hükümler dolayısıyla da bir kişinin görev dolayısıyla kamu görevlisi sayılması mümkün olabilir. Örneğin KİT personeli hakkındaki 399 sayılı KHK'nin 11/b maddesindeki hüküm bu şekildedir.
2- Görev gereği düzenlenmesi:
Belgeyi düzenleyenin kamu görevlisi olması, her durumda yeterli bir ölçüt olmamaktadır. Kamu görevlisinin kamu göreviyle ilgisiz bir belge düzenlemesi durumunda, özel belgeden söz edilir. Bu nedenle kamu görevlisinin, bu belgeyi görevi gereği düzenlemiş olması da aranmalıdır. Bu husus 204/2. maddede; 'görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi…' sözleriyle açıklanmıştır. Dolayısıyla 2. fıkra bakımından belgenin, kamu görevlisinin görev ve yetki alanıyla ilgili bulunması zorunludur. Yargıtay, 765 sayılı Yasa döneminde bu zorunluluğun, görevle belge arasında illiyet bağı ilişkisi şeklinde aranması gerektiğini belirtmekteydi. Şu halde görevlinin yetkisi dışında, başka deyişle yetkisini aşarak düzenlediği belge, görevlinin resmi belgede sahtecilik suçunun (204/2) maddi konusu olarak kabul edilemez. Kanunda, resmi belge hakkındaki sahteciliğin kamu görevlisi olmayan fail tarafından işlenmesi 204/1. madde ile, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ise ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Kanun koyucu, resmi belge niteliğini taşımasa dahi, bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleme fiilini de resmi belge üzerindeki sahtecilikle birlikte cezalandırmıştır. Bu tür bir eylemin failinin düzenlemeye yetkili kamu görevlisi olması 2. fıkra, sivil kişi veya yetkisiz kamu görevlisi olması halinde ise 1. fıkra uygulanmaktadır.
3- Usul ve şekil şartlarına uyulması:
Resmi belgenin mutlaka belirli bir şekle uygun olması veya bazı unsurları taşıması şartı yoktur. Fakat, mevzuat gereği belirli usul ve şekil şartlarının aranması söz konusu olabilir. Örneğin resmi vasiyetnamenin kanunda belirtilen şekle uygun olarak düzenlenmesi zorunludur (MK. m. 532-536). Bu takdirde belirtilecek unsurların yer almaması, belgenin resmi belge sayılmasını önleyebilir. Belgenin usul ve şekil koşullarına uygun olması gerektiği bir kararda da açıklanmıştır. Buna karşın, görevlinin yetkisi kapsamında düzenlenmiş olan resmi belgenin birtakım unsurları olmadığı halde, varmış gibi gösterilmesi halinde de, resmi belgede sahtecilikten söz edilir. Yine, belgenin birden fazla görevli tarafından imzalanması gerekli ise (örneğin kurul halinde verilen karar veya raporların tüm üyelerce imzalanması gereklidir), imza eksikliği, belge sayılmasını önleyecektir.
Noterlerce düzenlenen belgeler; düzenleme (Noterlik Kanunu m.84 vd.) belgeler ve onay işlemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Düzenleme belgeler, içeriği de bizzat noterce düzenlendiğinden, bu belgenin herhangi bir yönüyle ilgili sahtecilik, resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, onay işlemi şeklindeki belgelerde, onay kısmını kapsamayan, içerik sahteciliğinde resmi belge öğesinin oluşmayıp, özel belgede sahtecilik suçunun işlendiği kabul edilmektedir.
Resmi belgeler ispat gücü bakımından; 'sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge' ve 'aksi sabit olana kadar geçerli belge' şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım 765 sayılı Yasada da yapılmış ve 339/1, 342/2-4. maddelerinde cezalandırmada farklılıklar yaratılmıştı. Benzeri bir ayrıma 5237 sayılı Kanunun 204/3. maddede de yer verilmiş, ispat gücü yüksek olan belgeler bakımından cezanın artırılması öngörülmüştür.
Unsurları bakımından resmi belge sayılması olanaklı olmadığı halde, bazı özel belge türleri yasa tarafından özel olarak resmi belge düzeyinde korumaya alınmıştır. Bu tür belgeler TCK 210/1. maddede gösterilmiştir. Bunlar; emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, tahvil, hisse senedi, emtiayı temsil eden belge ve vasiyetnamedir. Belirtilen türdeki belgelerin, resmi belge sayılabilmesi için kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarının bulunması zorunludur.
TCK 210/2. maddede belirtilen, kamu görevlisi olmayan veya görevi gereği hareket etmeyen sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenleme suçu, özel nitelikli özel belgede sahtecilik suçu vasfındadır. Fakat cezalandırma yönünden resmi belgede sahtecilik hükümlerine atıf yapılmıştır.
Özel belgeler, resmi belge sayılmasını gerektiren unsurları taşımayan belgelerdir. Ancak, özel belgenin de belge niteliğinin, yani belge sayılması için gereken öğelerin bulunması aranmalıdır. Başka bir anlatımla; yazılı bir evrakın, hukuki sonuç doğurmaya elverişli bir biçimde kamu görevlisi olmayan belirli bir kimse tarafından düzenlenmesi durumunda özel belgenin varlığı söz konusu olur. Örnek verirsek; bir bankanın hesap bilgileri hakkındaki yazısı, kredi sözleşmesi, teminat mektubu, adi senet, fatura, mal beyanı, vergi beyanı, gümrük beyanı, sigorta giriş bildirimi, mektup, özel bir vaka hakkında ilgililerince düzenlenen tutanak, kira sözleşmesi, tahliye taahhüdü, dilekçe, ihbar yazısı, vb. belgeler özel belge sayılmaktadır.
Kimi özel belgelerin (hisse senedi, kambiyo senedi, tahvil vs.) kanun tarafından resmi belge gibi kabul edildiğini (m.210/1) hatırlamak gerekir. Fakat resmi belge sayılan belgelerdeki unsur eksikliği nedeniyle bu niteliğini kaybetmesi durumunda, özel belge sayılmaktadır. Örneğin bono veya çekin yasal öğelerinin eksik bulunması durumunda özel belge kabul edilmektedir.
Kamu görevlisi tarafından düzenlense dahi, göreviyle ilgisi olmayan belgeler de özel belge sayılır.
Özel belgenin suça konu olması için, doğrudan hukuki sonuç doğurması gerektiği kabul edilmektedir .
Resmi belgede sahtecilik suçu için, suçun maddi konusunun resmi belge olması (gerçek bir resmi belgede sahtecilik veya resmi belgenin sahte üretilmesi) gerekmektedir. Fakat, kimi durumlarda özel bir belgenin resmi belgede sahteciliğe vücut vermesi olanaklıdır.
Özel belgenin resmi daireye sunulması üzerine kayda alınması, üzerine kayıt kaşesi veya havale imzası atılması, kayda almayla ilgili işlemler olup, özel belgeyi resmi belge haline dönüştürücü nitelikte değildir. Buna karşın özel belge resmi bir makam tarafından onaylanmışsa, onay kısmı itibariyle resmi belge sayılır. Bu tür bir belgenin içeriğinde sahtecilik özel belgede, onay kısmında sahtecilik ise resmi belgede sahtecilik sayılır.
Yine, sahte bir özel belgenin resmi bir belgenin dayanağı olması nedeniyle resmi belgenin de gerçekliğine zarar verildiğinden, failin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edilmektedir. Örneğin Yargıtay, hasta sevk kağıtlarına sahte ilaç kupürü ekleyip, sahte fatura düzenleyerek ilaç bedeli alınması eylemini resmi belgede sahtecilik olarak kabul etmiştir. Bir başka olayda, özel belge olan sahte satış sözleşmesi sunularak mahkeme yanıltılıp, gerçeğe aykırı ilam elde edilmesi nedeniyle failin resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir .
Çocuğun soybağını değiştirme suçu ise 5237 sayılı TCK'nun 231. maddesinde hükme bağlanmıştır. İnsanların soybağlarının doğru olarak saptanıp korunmasında ve soybağının olduğu kadar medeni halinde gerçeğe uygun olar sicillerde muhafaza ve devamında hem devlete ve hem de aileye ait yararlar vardır.
Soybağı ailenin temelidir.
231. maddenin 1. fıkrasındaki suç herkes tarafından işlenebilirken, 2. fıkradaki suçun faili sağlık kurumlarında çalışan personelidir.
Suçun mağduru ise 18 yaşını bitirmemiş çocuktur.
231. maddenin 1. fıkrasındaki suç bakımından failde, çocuğun soybağını değiştirme veya gizleme kastının varlığı aranır. Failin saiki önemli değildir...
Kanaatimizce; bu tür olaylarda sanıkları hem resmi belgede sahtecilik hem de soybağını değiştirme suçundan cezalandırmak gerekmektedir. Zira her iki suçun koruduğu hukuki değer farklıdır. Dolayısıyla her iki suçun da oluştuğunu düşünmekteyiz. Nitekim 5237 sayılı TCK'nun 212. maddesi de 'Sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.' hükmünü içermektedir.
Somut olayda yalnızca resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı için yalnızca resmi belgede sahtecilikten hüküm kurulabileceği, soybağını değiştirme suçundan açılmış bir kamu davası bulunmadığı için ve resmi belgede sahtecilik suçunun ayrı bir suç olması nedeniyle soybağını değiştirme suçuna dönüşmeyeceği için dairenin onama kararının yerinde olmadığı, hükmün bozulması gerektiği düşünülmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay ... Dairesince ... gün ve ... sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; evlilik dışı ilişkisinden olma çocuğunu evlilik birliği içinde resmi nikâhlı eşinden olmuş gibi doğum bildiriminde bulunarak nüfus kütüğüne tescilini sağlayan sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Müşteki ...’nin 31.03.2010 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak sanık ile evlilik dışı ilişkisinden hamile kalıp 24.03.2010 tarihinde hastanede bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini, sanığın kızını resmi nikâhlı eşi ...’den doğmuş gibi nüfusa kaydettirdiğini ve bir daha da kendisine göstermediğini beyanla şikâyetçi olduğu,
... Devlet Hastanesince düzenlenen doğum raporunda; ... eşi ...’nin 24.03.2010 günü saat 10.00’da hastanede bir kız çocuğu dünyaya getirdiğinin belirtildiği,
Doğum bildirim formuna göre; sanığın 26.03.2010 tarihinde ... Merkez Nüfus Müdürlüğüne müracaat ederek resmi nikâhlı eşi ...’nin 24.03.2010 tarihinde... isminde bir kız çocuğu doğurduğunu bildirdiği, bildirimin sözlü yapılıp doğumu gösteren herhangi bir resmi belge ibraz edilmediği, söz konusu beyana dayalı olarak aynı gün nüfus kütüğüne tescil işleminin yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Müşteki aşamalarda özetle; sanık ile evlilik dışı ilişkilerinden 24.03.2010 tarihinde ... Devlet Hastanesinde... isminde bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini, çocuğun annesi kendisi olmasına rağmen sanığın resmi nikâhlı eşi ...’den olmuş gibi çocuğu nüfusa kayıt ettirdiğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,
Tanık ...; sanıkla 7 yıldır evli oldukları ancak çocukları olmadığını, nüfus kaydında annesi olarak gözüktüğü ...’ı kendisinin doğurmadığını, gerçek annesinin ... Çifçi olduğunu, kocasının ...'in ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiğini, doğumdan sonra ... ve ailesinin çocuğu istemediğini, bunun üzerine kocasının çocuğu eve getirdiğini ve kendisinin de çocuğa bakmaya başladığını, nüfus işlemleri ile sanığın ilgilendiğini söylemiş,
Sanık; ... ile rızasıyla birlikte olduğunu, ...’in bu ilişkinden hamile kalıp bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini, doğumdan sonra ...’in çocuğa bakamayacağını, ailesinin de çocuğu istemediğini söylemesi üzerine çocuğu alıp evine getirdiğini ve nüfus müdürlüğüne giderek resmi nikâhlı eşi ...’den olmuş gibi bildirimde bulunduğunu, yaptığı işlemin suç olduğunu bilmediğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın isabetli bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, çocuğun soybağının değiştirilmesi ve nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunma suçları üzerinde durulması gerekmektedir.
I. Resmi belgede sahtecilik:
Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nun “Topluma Karşı Suçlar” kısmının "Kamu güvenine karşı suçlar" bölümündeki 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Suçun konusu resmi belge olup, resmi belgede bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği düzenlenen yazıyı ifade etmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Birinci seçimlik hareket, resmi belgeyi sahte olarak düzenlemektir. Bu seçimlik hareketle, resmi belge esasında mevcut olmadığı halde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir. İkinci seçimlik hareket gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle, esasında mevcut olan resmi belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Birinci ve ikinci seçimlik hareketle bağlantılı olarak belirtmek gerekir ki; sahteciliğin, belge üzerindeki bilgilerin bir kısmına veya tamamına ilişkin olmasının, suçun oluşması açısından bir önemi bulunmamaktadır. Üçüncü seçimlik hareket ise, sahte resmi belgeyi kullanmaktır. Kullanılan sahte belgenin kişinin kendisi veya başkası tarafından düzenlenmiş olmasının bir önemi yoktur. Kullanma mütemadi suç şeklinde de gerçekleşebilir.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak düzenlenmiş ve daha ağır bir yaptırıma bağlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesinin yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olması gerekir. Kamu görevlisinin gerçeğe aykırı olarak bir olayı kendi huzurunda gerçekleşmiş veya bir beyanı kendi huzurunda yapılmış gibi göstererek belge düzenlemesi halinde, bu fıkra hükmünde tanımlanan suç oluşmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hükme bağlanmıştır.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamu güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek, söz konusu eylemler suç olarak düzenlenmiş ve yaptırım altına alınmıştır.
Suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Ancak sahtecilik eyleminin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi durumunda o kişinin suçtan zarar gören olarak kabulü mümkündür.
Sahtelikten söz edebilmek için, düzenlenen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) bulunup bulunmadığının ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığının şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir.
II. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan:
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu da 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Topluma Karşı Suçlar” kısmının "Kamu güvenine karşı suçlar" bölümünde, 206. maddesinde; “Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak herkesin kural olarak "doğruyu söylemek” yükümlülüğü bulunmaktadır. Kimse, kendi beyanıyla, sahte bir resmî belgenin düzenlenmesine neden olmak hakkına sahip değildir.
Ancak kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmî belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından ar

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat