Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1169 Esas 2018/490 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2016/1169 E.  ,  2018/490 K.
"İçtihat Metni"


Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Sayısı : 340-977

Hakaret suçundan sanık ...’ün, TCK’nın 125/1, 125/3-a, 125/4, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Adana (Kapatılan) 4. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 01.10.2013 tarihli ve 340-977 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince, 15.12.2015 tarih ve 11626-13521 sayı ile;
"Dosya kapsamına göre; katılanın, Gençlik ve Spor Hizmetleri İl Müdürlüğü'nde Şube Müdürü olduğu, Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 1991/464 Esas, 1992/149 Karar sayılı kararı ile şehvet hissi ile alıkoymak suçundan cezalandırıldığı, sanığın da söz konusu karara konu olayı katılanın da fotoğrafını kullanarak haber yapıp Yeni Gözlem Haber Gazetesi internet sitesinde yayımladığı, bu hali ile haberin görünür gerçeğe uygun olduğu, katılanın, yürüttüğü hizmetin niteliği ve toplum içindeki konumu gereği söz konusu haberin ve fotoğrafının yayımlanmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi bulunduğu, haberin verilişinde tahkir edici bir dil kullanılmayıp, haberde kullanılan ifadelerin ve haberle beraber yayımlanan fotoğrafın, habere konu olayla düşünsel bağlantısının bulunduğu, sonuç olarak, haberin verilişinde ölçülülük ilkesinin ihlal edilmemiş olduğu, haberin, basının haber verme hakkı sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmakla, atılı suçun yasal unsurları oluşmadığından sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.02.2016 tarih ve 385368 sayı ile;
''5237 sayılı TCK’nın 'Hakaret' başlıklı 125. maddesinde; '(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır' hükmü yer almaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise nitelikli halleri düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde de; 'Hakaret' fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır' şeklinde açıklama yapılmıştır. Buna göre, suçun konusu kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, somut bir fiil veya olgu isnat etme ya da sövme suretiyle kişilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırma eylemi hakaret suçunu oluşturacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasıyla yapılan düzenlemede, 'suçun mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde birinci fıkrada belirtilen cezaya hükmonulacağı' açıklanmaktadır. Buna göre, mesaj ya da elektronik posta vs. yolu ile hakaret suçunun oluşumu için, mektubun ya da telgrafın doğrudan doğruya mağdura gönderilmiş olması ve telefon görüşmesinin mağdurla yapılmış olması gerekir. Başkasına gönderilen iletilerle gıyapta hakaret suçu oluşabilir. Bunun için ihtilât öğesinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Basın yoluyla suçun işlenmesi hâlinde doğrudanlık söz konusu olmadığından, yoklukta ve alenen hakaret suçu gerçekleşmiş olabilecektir.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarihli ve 850-1828; 26.06.2012 tarihli ve 419-247; 27.10.2009 tarihli ve 196-248; 14.10.2008 tarihli ve 170-220 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır.
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğundan bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
5237 sayılı TCK'nın 127. maddesine göre,
'1- İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması hâlinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hâllerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
(2) İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi hâlinde, cezaya hükmedilir.'
Madde metninde, kişiye somut isnatta bulunulması hâlinde, isnadın ispatı düzenlenmektedir. Anayasamızda da, isnadın ispatına ilişkin özel bir hüküm bulunmaktadır. Anayasamıza göre; kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak isnatta bulunulması durumunda, isnatta bulunan isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Bunun dışında, kişilere somut bir fiil isnadında bulunarak hakaret edilmiş olması hâlinde, isnadın doğruluğunun ispat edilebilmesi için iki koşuldan birinin gerçekleşmesi gerekir. Birinci koşul, isnadın doğruluğunun ispatında kamu yaran bulunmasıdır. Diğer koşul ise, şikâyetçinin yani kendisine hakaret edilenin ispata razı olmasıdır.
Yine Anayasamıza göre, isnadın doğruluğunun ispat edilmiş olması, hakaret suçunun hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, hakarette bulunan kişi hakkında beraat kararı verilmelidir.
Madde metnindeki düzenleme yapılırken, Anayasamızın bu konuda belirlediği kurallar da göz önünde bulundurulmuştur.
Madde metninde kabul edilen sisteme göre, isnadın doğruluğunun ispat edilebilmesi için, isnadın bir suç vakıasına ilişkin olması gerekir. Yani kişiye belli bir suçu işlediğinden bahisle hakaret edilmiş olması gerekir. Aynca, hakaretin yapıldığı anda isnadın konusunu oluşturan suç dolayısıyla kişi hakkında henüz bir hüküm verilmemiş olmalıdır.
Bu sistemde, isnat konusu suç vakıası dolayısıyla açılan ceza davası sonucunda bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet karan verilmesi hâlinde; isnat ispatlanmış addedilir ve maddenin birinci fıkrası gereğince, hakarette bulunan kişiye ceza verilmez. Ancak, hakarete uğrayan, isnat edilen fiil dolayısıyla hakkında açılan davada kesinleşmiş bir hükümle beraat etmişse, isnat ispat edilmemiş sayılır ve hakaret eden kişi cezalandınlır.
İsnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunması gerekliliği konusunda mağdura yönelik isnat olunan fiil suç niteliğinde olmamalıdır. Aksi halde kamu yararı bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilmeyecek, yukarıda açıklandığı üzere, maddenin birinci fıkrasının, birinci ve ikinci cümleleri uyarınca işlem yapılacaktır.
Mahkeme, hakaret suçu failinin ispat istemi üzerine fiilin doğruluğunun anlaşılmasında kamu yararı bulunup bulunmadığını kendisi takdir edecektir. Kamunun isnat edilen fiilleri öğrenmek hususunda faydası olduğu hâllerde, mahkeme ispata izin vermelidir.
Mağdurun gerek resmi, gerekse özel hayatının bilinmesinde kamu yararının bulunup bulunmadığının belirlenmesinde en önemli kriter, mağdurun kişiliği ve kim olduğudur.
Mağdur kamu görevlisi ise, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, bu isnadın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda isnadın ispatında kamu yararının olduğu kabul edilerek, failin rızası olmasa bile, faile isnadın ispatı imkânı tanımak gerekecektir.
Ancak, mağdur kamu görevlisi bile olsa, yaptığı kamu göreviyle ilgili olmayan isnatların ispatı için eylemin suç olmasına veya mağdurun rızasının olup olmadığına bakılacaktır.
Örneğin, bir polis memuruna komşusunun kızıyla cinsel ilişkiye girdiğine dair yapılan bir isnadın ispatı konusunda kamu yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle mağdurun rızası olduğu oranda, isnadın ispatı söz konusu olabilecektir.
Kamu hayatında rol almamış olan ve böyle bir rol almaya istekli olmayan kimsenin işlediği iddia olunun bir fiilin gerçek olup olmadığının bilinmesinde kural olarak kamu yararı yoktur. Özel hayata ait bir fiilin bilinmesinde de kamu yararından söz edilemez.
Bir kimse hakkında kesin hükümle sonuçlanmış bir davayla işlendiği sabit görülen bir fiilden dolayı, hükmün kesinleşmesinden sonra bu husustan söz edilerek o kişiye isnatta bulunulması hâlinde isnadın ispatı söz konusu olamaz, böyle bir olanak hayatında bir kez hırsızlık yapmış olan bir kişiye sürekli hırsız denmesi, bir defa adam öldürmüş birisine sürekli katil denmesi ve sahtecilik suçunu işlemiş birisine sürekle sahtekar denilmesi bu sonucu doğuracaktır. Bu husus çağdaş hukuk anlayışı ve düşüncesine uygun düşmediğinin kabulü gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde,
Maddi olayda, sanık ...'ün imtiyaz sahibi olduğu Gözlem Gazetesi'nin 11/01/2012 tarihli internet sayfasında, 'Adana da bir kamu kurumunda görev yapan M. L. isimli şahıs kendi hocalığını yaptığı takımda reşit olmayan kızla cinsel ilişkiye girdiği, bu ilişki sırasında suç üstü yakalandığı ortaya çıktı, yetkili Mahkeme tarafından suçu sabit görülen bu şahıs olayın üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen çalıştığı kurumda adete ödüllendirilerek üst makamlara terfi ettirildiği ortaya çıktı, kendi öğrencisi ile cinsel ilişki sırasında yakalanan bu kişiyi neden üst makamlara terfi ettirdiler? çalıştığı kurumun veya farklı kurumlarda bırakın terfi ettirilmesini çalıştırılması bile toplum tarafından ve ahlaki değerler açısından uygun görülmeyen bu şahsı kimler, neden görevde tutuyor? Adana Valisini, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılınç'ı, Spor Genel Müdürünü ve tüm yetkili merciileri bu şahsın o camiadan uzaklaştırılması için göreve çağırıyoruz, saygın kurumda çalışan ve terfilerle sürekli ödüllendirilen M. L. isimli kişi maalesef şu an şube müdürü, reşit olmayan bir öğrencisine yaptığı mahkeme kararı ile kesinleşen bu şahsın hâlâ görevde olması düşündürücüdür, toplumumuzda cinsel taciz asla hoş görülmemelidir, toplumda çok kötü bir örnek teşkil eden bu tür eğilimlerin yaygınlaşması ahlaki değerleri çökertecek ve pek çok mağdur yaratacaktır' şeklinde açıklamalarda bulunulduğu,
Katılana yönelik olduğu açıkça anlaşılan ve katılanın fotoğrafını kullanarak 'Kamu kurumunda görev yapan ve cinsel istismarcı M.L. kim' başlığı altında '... Bu tür insanların işlediği adi ve sapık suçun...' şeklinde yazı yazarak katılana yönelik sarf edilen sözlerin, haberin hiçbir güncel değerinin olmadığı, katılanın yaşamında 22 yıl önce gerçekleşen ve özel yaşamını ilgilendiren reşit olmayan mağdureyi evine götürmesi ve ihbar soncunda sanık ve mağdurenin birlikte yakalandığı ve sanığın şehvet hissiyle mağdureyi alıkoymak suçundan Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.1992 tarih ve 464-149 sayılı ilamıyla 5 ay hapis cezasına mahkûm edildiği ve cezasının paraya çevrilerek ertelendiğinin anlaşılması karşısında, bu kadar uzun bir aradan sonra, mağdurun özel yaşamının toplumca bilinmesinde bir faydanın olmadığı, bu durumun mağdurun, işlediği suçların göreviyle ilgisinin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bunun dışında, medyatik demokrasinin kuralları çerçevesinde, toplum nezdinde kamuoyu oluşturmak ve birey hakkında olumsuz algı yaratmak isteyen kesimin, mağdur ...'un terfi etmesine tepki göstererek olumsuz bir imaj yaratmak adına, medya aracılığıyla mağduru küçük düşürmek istemesi kabul edilemez bir durumdur, bu tür kampanyalarla bireylerin karalanması, insanın, temel değerlerini koruma altına alan çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmayan bir durumdur. Sanık ...'ün imtiyaz sahibi olduğu Gözlem Gazetesi'nin 11.01.2012 tarihli internet sayfasında yapmış olduğu açıklamaların, bireyin özeline ilişkin olup, göreviyle ilgili katlanabilirlik ve tahammül edilebilirlik niteliğinde, bir eleştiri olmadığı ve mağdura yönelik olumsuz imaj yaratmayı amaçlayan şeref ve itibarını zedeleyen, küçültücü değer yargısı taşıdığı kuşkusuzdur.
Sanığın eyleminin, TCK'nın 127/2. maddesinde yazılı 'ispat edilmiş eyleminden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi hâlinde, cezaya hükmedilir.' kapsamında, hakaret suçunu oluşturduğu..." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 14.06.2016 tarih ve 745-13213 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ...’un, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına 13.01.2013 ve 14.01.2013 tarihlerinde vermiş olduğu dilekçelerde; sanığın imtiyaz sahibi olduğu “Yeni Gözlem Haber” isimli gazetenin internet sayfasında 11.01.2013 tarihinde sanık tarafından yazılan "Kim Bu Cinsel İstismarcı" başlıklı yazı ile yazıda kullanılan fotoğraf vasıtasıyla kendisinin hedef alındığını, haberin güncel olmadığını, küçük düşürüldüğünü, kendisinin ve ailesinin zor durumda bırakıldığını belirterek şikâyetçi olduğu,
Yeni Gözlem Haber isimli gazetenin internet sayfasında 11.01.2013 tarihinde ve "Kim Bu Cinsel İstismarcı" başlığıyla yayımlanan yazıda;
"Cinsel istismar, genel tanım olarak kişilerin başkaları tarafından cinsel olarak kötüye kullanılmalar, suistimal edilmeleri, istemedikleri hâlde başkalarının cinsel yönelimlerine hedef olmaları durumunu ifade eder.
Her cinsiyetten, her sosyal tabakadan ve meslek grubundan kişiler cinsel istismara uğrayabilmektedirler, ancak genel olarak kadınların ve çocukların cinsel istismara daha çok maruz kaldıkları söylenebilir.
'Cinsel taciz' ise genel anlamda istenmeyen cinsel mağduriyeti ifade eder, daha özel anlamda ise dolaylı ya da dolaysız bir şekilde, kişilerin kendi rızalarına rağmen cinsel yönden istismar edilmeleri, yani doğrudan olarak ya da zorla ya da kandırılarak (anal, oral, vajinal) cinsel ilişkiye zorlanmaları, ya da cinsel uyarılara yönelik davranışlara maruz edilmeleri ve dolaylı olarak da cinsel ilişki teklifi, cinsel organların gösterilmesi ya da izlenilmesi durumudur. Bunların sonucunda kişi istemediği bir cinsel ilişkiye girmek zorunda kalmakta, girmeye zorlanmakta ya da bir ilişkiye girmeden cinsel yönden istismar edilmektedir.
Geçelim Haberimize:
Adana’da bir kamu kurumunda görev yapan M.L. isimli şahıs kendi hocalığını yaptığı takımdaki, yaşı reşit olmayan kızla cinsel ilişkiye girdiği, bu ilişki sırasında suçüstü yakalandığı ortaya çıktı.
Yetkili mahkeme tarafından suçu sabit görülen bu şahıs, olayın üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen çalıştığı kurumda adeta ödüllendirilerek üst makamlara terfi ettirildiği ortaya çıktı.
Kendi öğrencisi ile cinsel ilişki sırasında yakalanan bu kişiyi neden üst makamlara terfi ettirdiler?
Çalıştığı kurumun veya farklı kurumlarda bırakın terfi ettirilmesini çalıştırılması bile toplum tarafından ve ahlaki değerler açısından uygun görülmeyen bu şahsı kimler neden görevde tutuyor?
Adana Valisini, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılınç'ı Spor Genel Müdürünü ve tüm yetkili mercileri bu şahsın o camiadan uzaklaştırması için göreve çağırıyoruz.
Bu tür insanların işlediği adi ve sapık suçun çalıştırıldığı ve çalıştığı kurum ve yetkililerini de zan altında bırakacağından dolayı yıllardır birileri tarafından kollanan bu şahsın geçmişteki adi suçunun görülmesinde fayda olacaktır.
Çocuğa yönelik cinsel taciz, bir yetişkin ya da yaşça daha büyük bir çocuğun çocukla yaptığı her türlü cinsel aktivitedir. Bu aktivite çocuğun cinsel organlarını okşamayı; çocuğa diğer kişinin cinsel organlarını okşattırmayı; ağız yoluyla cinsel organa dokundurmayı içerebileceği gibi çocuğun vajina ya da anüsüne cinsel organ ya da başka şeylerin sokulmasını içerebilir.
Cinsel tacizin diğer formlarının saptanması ise güç olabilir. Bir yetişkinin cinsel organını çocuğa göstermesi, çocuğa pornografik ya da açık saç

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat