"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 87-135
Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanık ...'ın TCK'nın 314/3 ve 220/7. maddeleri delaletiyle 314/2, 62, 53 ve 63 ile 3713 sayılı Kanun'un 5. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.02.2010 tarihli ve 165-29 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.03.2013 tarih ve 229-4447 sayı ile;
“TCK'nın 58/9. maddesi infaz rejimi ile ilgili olup, kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklar hakkında anılan maddenin uygulanması konusunda her zaman karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Sanıkların yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK'nın 220/7. maddesinde yapılan değişiklik karşısında; sanıkların hukuki durumlarının yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına” oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi H. Yaman;
"Sanıklar hakkında tanzim edilen iddianamede: PKK terör örgütünden kaçıp teslim olan bir örgüt mensubunun beyanları üzerine başlatılan soruşturma sonunda, dosya sanıklarının örgüt mensuplarına hayat idame malzemeleri temin ettikleri iddiaları ile kamu davası açılmıştır.
Yerel mahkeme sanıkların eylemlerini sabit görmüş ve cezalandırılmaları cihetine gitmiştir. Dosya temyizen Yüksek daire önüne gelmiş: Yüksek dairece mahkûmiyet kararının sair yönlerine ilişkin itiraz reddedilmiş ancak hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunla değişik TCK'nın 220/7'ye göre sanıkların hukuki durumunun yeniden tayin ve takdiri gerekçesiyle hükmü bozmuştur.
Bu karara iştirak etmiyorum.
Şöyle ki:
Sanıkların müsnet fiilleri işledikleri suçun sübuta erdiği noktasında çoğunluk görüşüyle aramızda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; Sanıkların müsnet fiili baskı ve tehdit altında işleyip işlemedikleri ve bu fiiller nedeniyle kusurlu bulunup bulunmadıkları noktasındadır.
Yeni TCK sisteminde tehdit ve korkutma kusurluluğu etkileyen haller başlığı altında düzenlemiş olup Eski TCK sisteminde manevi unsur karşılığı olan kast değerlendirilmesine ilişkin düzenlemeden ayrılmıştır. Bu cümleden olmak üzere sanıkların müsnet fiilleri kasten işledikleri konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık sanıkların kusurlu olup olmadığı hususundadır. Kusur suçun maddi manevi ve hukuki aykırılık unsurları tespit edildikten sonra failinin gerçekleşen bu haksızlıktan dolayı kınanabilir olup olmadığı noktasına ilişkindir. Yani Ceza sorumluluğu için suçun maddi ve manevi unsurları ile hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca fail hakkında bir kınama yargısının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
AY. 38'deki Ceza sorumluluğunun şahsi olması ve Evrensel hukukta 'Kusursuz Ceza olmaz' ilkesi failin cezalandırılabilmesi için suçta kusurlu olmasını öngörmektedir.
Failin cezalandırılma sebebi; failin norma uygun davranması imkanı varken hukuka uygun hareket etmeyerek haksızlık içeren davranışı tercih etmesidir.
Kusurluluk failin kasten veya taksirle gerçekleştirdiği eylemlerde aranacaktır. Buna göre; Kusurluluk failin norma uygun davranışı yerine norma aykırı davranışı seçmesinden kaynaklanan subjektif tercihin muaheze edilmesidir. Fail tercih hakkını kötü kullandığı için cezalandırılmaktadır.
Bu durumda failin kusurluluğunun tespitinin gerekliliği öne çıkmaktadır.
Failin bir norma aykırı davranış sebebiyle kusurlu olup olmadığının tespiti somut dosyada uyuşmazlığı oluşturmaktadır.
Ceza Kanununun 2. kısım 2. bölümünde Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan haller başlığını taşımakta olup somut dosya bakımından geçerli olan TCK'nın 28. maddesine göre 'tehdit - korkutma' ceza sorumluluğunu kaldıran hallerdendir.
Tehdit; kişiye ileride bir saldırının, bir zararının, bir kötülüğün gerçekleşeceği beyanı ile korkutulmak ve belli bir davranışı yapması ve yapmaması istenmektedir. Kişi manevi cebir altındadır. Tehdit altındaki kişi fiili kasten işlemektedir. Hukuka aykırı fiilin, maddi ve manevi unsurlarını gerçekleşmektedir. Ancak kişi bu tercihlerini yaparken bir zorlamanın etkisi altında olduğu için bu tercihinden dolayı muaheze edilmemektedir.
Tehdit edilen kişi istediği şekilde davranma tercihinde bulunma imkan ve serbestine sahip bulunmadığı için kusuru da bulunmamaktadır.
Somut olayda ülkenin güneydoğusunda Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ilçesine 17 km uzakta kırsal bir alanda yaşayan sanıklar yargılanmaktadır. Sanıkların ihlal ettikleri norm TCK'nın 220/7 de düzenlenen örgüte yardım suçudur.
Sanıkların bu normu kasten ihlal ettikleri tartışmasızdır.
Dosya kapsamına göre terör örgütü mensupları gece sayılan vakitte bahse konu köye girmiş ve önceden kendilerine yardımcı olabileceklerini düşündükleri sanıkların evlerine gelmişlerdir. Bir kısım suç teşkil etmeyen hayat idame malzemelerini satın alıp kendilerine getirmelerini istemişlerdir. Sanıklar tarafından temin edilen bu malzemeler yine ertesi gece ve daha sonra gece sayılan vakitte tekrar evlerine gelen örgüt mensuplarına teslim edilmiştir.
Sanıklar tüm aşamalarda maddi olayı inkar cihetine gitmeyerek savunmalarında ve temyiz dilekçelerinde örgüt mensuplarının kendilerini tehdit ettiklerini, vaki bu tehdit sebebiyle kırsal alanda yaşamaları, güvenlik probleminin olması evlerinin ve kimlik bilgilerinin örgüt mensuplarınca bilinmesi yine ilçe kırsalında faal örgüt mensuplarından silahlı varlıkları sebebiyle gerek kendi gerekse aileleri açısından zarar geleceği endişesi ile yardım ettikleri korku nedeniyle ihbar edemediklerini beyan etmişlerdir.
Yıllardan beri PKK terör örgütü mensupları kırsal alanda faliyet göstermekte ve kendilerine müzahir olmayan bölge halkına ağır şiddet ve tehdit uyguladığı bilinen bir gerçektir. Sanıkların yaşadığı Pazarcık kırsalında da örgüt faaldir ve zaman zaman eylem yapmaktadır. Örgüt kurulduğundan bu yana bölgede binlerce sivil vatandaşı katletmiştir.
Örgütün katlettiği insanların bir kısmını örgüte en azından sempatizan olduğu da göz ardı edilemez. Örgütün kendi mensuplarını bile öldürdüğü bir gerçekken sempatizan kabul edilen sanıkların yardım etmemeleri durumunda zarar görmeyeceği iddia edilemez.
Örgütün bölge halkı üzerinde büyük bir korkutucu güce sahip olduğu her türlü şüpheden uzaktır. Sanıkların yaşadığı yer kırsal alan olup ilçe merkezine uzak ve karakol bulunmamaktadır. Gece vakti silahlı insanlar sanıkların evine gelmiş bizzatihi tehdit ettikleri kabul edilmese bile silah, üniforma örgütün adı ve korkutucu gücü değerlendirildiğinde devletin bile mücadelede zaman zaman zorlandığı örgüt mensuplarının taleplerine sanıkların karşı çıkabilmesi, farklı bir tercihte bulunabilmesi mümkün değildir. Sanıkların korkuları, yaşadıkları çevre ve hayat tecrübeleri değerlendirildiğinde makul ve makbuldür.
Hâl böyle olunca sanıkların müsnet fiilleri örgütün manevi zorlaması, baskı ve tehdidi ile korkusu altında gerçekleştirdikleri, kusurluluğu gerektirecek bir tercihlerin bulunmadığı ve muaheze edilemeyeceği kanaati ile sanıklar hakkında CMK 223/3-b maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesince 22.11.2013 tarih ve 87-135 sayı ile; sanığın eyleminin terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğu kabul edilerek, 6415 sayılı Kanun'un 4/1, TCK’nın 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen hükmün, sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 20.03.2017 tarih ve 6166-3350 sayı ile;
"Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının TCK'nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür" açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.06.2017 tarih ve 189078 sayı ile;
"Terör örgütüne yardım fiili 5237 s. TCK’nın 314/3, 220/7, 314/2 maddelerinde düzenlenen şekliyle genel nitelikte silahlı terör örgütüne yardım suçu, 5237 s. TCK’nın 315. maddesinde düzenlendiği şekliyle silahlı terör örgütüne silah temin etme suçu ve 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 s. Kanun ile yeniden düzenlenen, 16.02.2013 tarihinde yürürlükten kalkan 3713 s. Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 s. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanını sağlama suçu şeklinde gerçekleşmektedir. Konu ile ilgili yasal düzenlemeler şöyledir.
TCK.nun 220/7 maddesi; 'Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir' hükmünü,
TCK.nun 314/2 maddesi; 'Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir' hükmünü,
TCK.nun 315. maddesi; 'Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır' hükmünü,
3713 s. Terörle Mücadele Kanunu'nun mülga 8. maddesi; 'Her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail aynı şekilde cezalandırılır.
Bu maddenin birinci fıkrasında geçen fon; para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü mal, hak, alacak, gelir ve menfaat ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değeri ifade eder' hükmünü,
6415 s. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun'un 2. maddesi;
'(1) ....
c) Fon: Para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi,...
ifade eder.' hükmünü,
Aynı Yasanın 3. maddesi; '(1) Aşağıda sayılan fiillerin gerçekleştirilmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaktır:
a) Bir halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükûmeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri.
b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller.
c) Türkiye’nin taraf olduğu;
1) Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Hakkında Sözleşmede,
2) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmede,
3) Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede,
4) Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşmede,
5) Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşmede,
6) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmeye Munzam, Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanun Dışı Şiddet Olaylarının Önlenmesine İlişkin Protokolde,
7) Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmede,
8) Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokolde,
9) Terörist Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmede,
Yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller.' hükmünü,
6415 s. Y.nın 4/1 maddesi; '3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' hükmünü içermektedir.
Yüksek Yargıtayın yerleşik içtihatlarında silahlı terör örgütüne silah ve finansman sağlama haricinde örgütün hiyerarşik yapısına dahil almamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yapılan her türlü yardımın silahlı terör örgütüne yardım kapsamında kaldığını belirterek örnek olarak barınma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt üyelerinin araştırılması, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama hâllerini saymıştır.
Terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda ayrıntılı düzenlemeler içeren ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 9.12.1999 tarihinde kabul edilen Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, Ülkemiz tarafından 10.1.2002 günlü, 4738 sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle iç hukukumuzun bir parçası hâline gelmiştir. Terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında, Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması ile terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanan 6415 sayılı Kanun, 7.2.2013 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilmiş ve 16.2.2013 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Fon, 3713 sayılı Kanunun 8/2. maddesinde 'para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü mal, hak, alacak, gelir ve menfaat ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değer' olarak, 6415 sayılı Kanunun 2/c maddesinde ise 'para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belge' olarak tanımlanmıştır. 'Yiyecek ve yaşam malzemesinin' kanuni tanımlardaki 'değeri para ile temsil edilebilen taşınır mal', 'maddi her türlü mal' olarak kabulü yasal düzenlemenin lafzına uygun olmakla birlikte yasanın düzenlenme amacına bakmak gerekecektir.
Terörizmin finansmanıyla mücadele, ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde yürütülmektedir. Özellikle sınır aşan terörist faaliyetlerin finansmanıyla mücadelede, ulusal mevzuatın yetersiz kalacağı aşikardır. Nitekim, 20. yüzyılın son çeyreğinde büyük bir hız kazanan sermaye ve yatırım hareketlerinin küreselleşmesi de, ulusal makamların, diğer ülkelerle işbirliği içinde olmadan, finansal takipte bulunmalarını imkansız hâle getirmiştir. Bu nedenle, uluslararası örgütler ve iki ve çok taraflı anlaşmalar yoluyla kurulan mücadele mekanizmaları son derece önemlidir. Bu ihtiyaçtan doğan Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme'ye dört ülke taraf iken 11 Eylül 2001 tarihinde, çeşitli havayollarına ait yolcu uçaklarının rotaları dışına çıkarılarak, iki tanesinin New York’taki Dünya Ticaret Merkezinin ikiz kulelerine, birinin ise Washington’daki Pentagon binasına çarpması suretiyle gerçekleştirilen saldırılar sonrası 2007 yılında taraf ülke sayısı 160'a çıkmıştır. (Sançar Sefer SÜER, Uluslararası Hukukta Terörizmin Finansmanının Önlenmesi, Yüksek Lisans Tezi, 2008) Türkiye'nin de taraf olduğu bu Sözleşmenin 4. maddesi gereği olarak, 6415 sayılı Kanun ile Sözleşme hükümleri ile iç hukuk arasında uyum sağlanmıştır. 6415 sayılı Kanun'un örgüte fon sağlamak suretiyle yardımı düzenlenme amacı, Kanun'un gerekçesinde açıklanmaktadır. Kanuni düzenleme yapılmasının başlıca nedeni, terör örgütlerinin değişik finansman kaynaklar ve metodları ile gerek ulusal gerek uluslararası boyutta mücadelenin etkinleştirilmesidir. Finansman kaynakları ulusal ve uluslararası düzeyde uyuşturucu, silah kaçakçılığı, ulusal boyutta vatandaştan haraç alma faaliyetleri, yerel yönetimlerin insan ve malzeme gücünün örgütlerin faaliyetlerinin finansmanına seferber edilmesi ya da vakıf, dernek gibi adlar altında kurulan tüzel kişilere bağış, üyelik aidatı v.b. adlar altında toplanan maddi değerler, terör yanlılarınca işletilen ticari işletmelerden elde edilen kazançlar, yayın gelirleri, kültürel ve sosyal etkinlikler, gerçek kişilerin gelirlerinin bir kısmının bağışlanması gibi yasal görünümlü faaliyetlerin engellenmesidir. TCK'nın 314/3, 220/7 delaletiyle 314/2 maddesi kapsamındaki yardımdan farklı daha organize, düzenli, süreklilik ve çeşitlilik arzedecek şekilde örgüt ile hiyararşik bir bağ kurulmadan, belli bir organizasyon dahilinde ulusal ve uluslararası boyutta yapılan yardım eylemlerinin cezalandırılması olduğu açıktır.
Somut olayda olduğu gibi sanığın kırsalda faaliyet gösteren silahlı terör örgütü PKK mensuplarının verdiği para ile yine onlar tarafından verilen ihtiyaç listesindeki yaşam malzemelerinin alınması sırasında, verilen 330 TL'nin yetmemesi nedeniyle kendi parasında 50 TL eklemek suretiyle ihtiyaç listesinde yazılı malzemeyi almak şeklinde gerçekleşen eyleminin arızi nitelik taşıması nedeniyle 6415 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün görülmediği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 27.09.2017 tarih ve 1829-4975 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında terörizmin finansmanı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıl