"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 19. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 209-270
Şikâyetçi : ...
5187 sayılı Basın Kanunu'nda düzenlenen "kimliğin açıklanmaması" suçundan sanık ...'in aynı Kanun’un 21/c maddesi uyarınca 10.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.06.2014 tarihli ve 56-203 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 14.12.2017 tarih ve 5023-11160 sayı ile;
"Sanıklar üzerine atılı suçun; 5187 sayılı Kanun'da öngörülen cezasının alt ve üst sınırları göze alındığında TCK'nın 75. maddesi gereği ön ödemeye tabi suçlardan olduğu, sanıklara çıkartılan ön ödeme tebliğlerinin bila tebliğ iade edildiği anlaşılmakla, mahkemece bu durumun tespitiyle sanıklara yeniden ön ödeme önerisinde bulunulduktan sonra 5237 sayılı Kanun'un 75. maddesinde düzenlenen 10 günlük yasal süre beklenerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri yerine, yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması..." isabetsizliğinden oy birliğiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 28.03.2018 tarih ve 23-124 sayı ile; sanıklar adına çıkarılan ön ödeme tebligatları sebebiyle TCK'nın 75 ve CMK’nın 223. maddeleri uyarınca muhakemenin durmasına karar verildikten sonra ön ödeme ihtaratının yerine getirilmemesi üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkemece 25.10.2018 tarih ve 209-270 sayı ile; sanığın 5187 sayılı Kanun’un 21/c, TCK’nın 62 ve 52/4. maddeleri uyarınca 8.333 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Ceza Dairesince 25.03.2019 tarih ve 462-6168 sayı ile;
"5187 sayılı Basın Kanunu'nun 21. maddesinin (c) bendinde on sekiz yaşından küçük olan kişilerin fail veya mağdur olarak yer aldığı suçlarda, bu kişilerle ilgili olarak yapılacak haberlerde, kimliklerinin açıklanması veya kimliklerinin tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bu suç ile korunan hukuki yarar, onsekiz yaşından küçük kişilerin, yani çocukların, fail veya mağdur olduğu suçlarla ilgili haberlerde kişilik haklarının korunmasıdır. Hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı hâlinde ise suçun faili cezalandırılamaz.
Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir. O hâlde, basın özgürlüğü bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür; diğer yönüyle ise, bu özgürlük, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır.
Toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek, doğru ve gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yaşanan sorun, olay ve oluşumlar hakkında kamuoyunu nesnel bir biçimde aydınlatmak, düşünmeye yönlendirici tartışmalar açmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu suretle denetlemek durumunda olan basının sahip olduğu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullandığının kabulü için; açıklama, eleştiri ve değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bağ bulunması, açıklamada küçültücü sözlerin kullanılmaması gerekmektedir. Ancak, basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartma hatta kışkırtmaya başvurma hakkını da içerdiği de unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.02.2007 tarih ve 2007/7-28 E, 2007/34 K. sayılı kararında da; basının ödev ve sorumlulukları hususunda yapılan değerlendirmede;
'Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada 'küçültücü' sözlerin kullanılmaması gerekir.' denilmektedir.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Öte yandan yazılı ve görsel basın organlarının büyük çoğunluğunun haber yaptığı bu tür olaylarda 5187 sayılı Kanun ile benzer konularda hükümler içeren temel kanunları her olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Basının haber yapma ve yayma özgürlüğü kapsamında, bu tür haberlerin toplumsal bilgilendirme ve duyarlılığı artırma amacıyla gerçekleştirilen kamusal bir etkinlik olduğu, bu noktada kişilik hakları gibi bireysel temel hak ve özgürlükler ile basının haber yapma, dolayısıyla düşünce, bilgiye ulaşma ve fikir özgürlüğünün uzlaştırılması, aralarında adil bir dengenin sağlanması gerekmektedir.
Hemen belirtmek gerekmektedir ki; 5187 sayılı Kanun'un 21. maddesinin a ve b bentlerinde, yaş sınırı aranmaksızın, habere konu olanların sınırlı sayıda yazılı bazı suçların mağduru veya faili olmaları hâlinde, kimliklerinin açıklanmaması, gizlenmesi gerekliliğinin amacının; kişilerin 'ikincil mağduriyetlerine' yol açılmasının engellenmesi olduğu, aynı maddenin c fıkrasında ise herhangi bir suç türü belirtilmese de 18 yaşından küçüklerin kimliklerinin açıklanmasının yasaklanmasının amacının; gerçek kişiler için önlenmeye çalışılan ikincil mağduriyetin, 18 yaşından küçükler için sadece belli suçlarda değil, tüm suçlarda önlenmesi, küçüklerin başlarına gelen ve konusu suç oluşturan fiiller nedeniyle onları toplum içinde rencide olabilecekleri, geleceklerinde onları kötü anlamda etkileyebilecek bir takım sonuçlara yol açabilecek benzer ihtimaller karşısında savunmasız kalmalarını engellemek olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Sanık ...'in sorumlu müdür olarak görev yaptığı ... Gazetesinin 29.10.2013 tarihli nüshasının 3. sayfasında yer alan 'Rotweiller, ...'ı bu hale getirdi' başlığı ile yayımlanan ve içeriğindeki '9 yaşındaki mağdur çocuk ...'in, kapısının önünde karşılaştığı köpeğin saldırması sonucu bacağından yaralandığına ve hastanede yattığına' ilişkin haberde, suçun mağduru olan küçüğün kimliğinin tanınmasına yol açacak derecede fotoğrafının yayımlanması ve isminin açıklanması olayında, haberin güncel ve gerçek olması, başka çocukların da aynı tehlikeye maruz kalmamaları için kamuoyunun ilgisini konu üzerine çekerek ilgililer hakkında denetim görevini üstlenmesi, haberde küçüğün hastanede ayağı sargılı fotoğrafının yayınlanmasındaki maksadın dikkat çekmek ve haberdeki çarpıcılığı artırmak yönündeki işlevi, haberin özetlenme ve açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması ve mağdur hakkında haber içeriğinde küçüğü küçültücü veya kişilik haklarını ihlal eden ifadelere yer verilmemesi, okuyucuda mağdurun hukuki yararının ihlal edildiği ve mağduriyetine yol açtığı izlenimi uyandırmadığı, sonuç olarak haberin verilme amacının kamu yararına hizmet etmesi nedenleriyle, sanık hakkında beraat yerine yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi," isabetsizliğinden oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyesi...;
"Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık; taksirli suç mağduru olan küçüğe ilişkin haberde küçük mağdurun ad ve soyadı ile fotoğrafına yer verilmek suretiyle kimliğinin açıklanması fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere, kimliğin açıklanma yasağına 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 21. maddesinde yer verilmiştir. Bu hükme göre;
'Süreli yayınlarda … on sekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanlar birmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza bölgesel süreli yayınlarda ikimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda onmilyar liradan az olamaz.'
Basın Kanunu’nun 21. maddesi ile getirilen 'kimlik açıklama yasağı' ilkesi, bir yönüyle Anayasa’nın 38/4. maddesinde ve AİHS m. 6/2’de güvence altına alınan suçsuzluk karinesini hayata geçirmeye yönelik bir düzenleme içermektedir. Anılan norm diğer yanıyla ise onsekiz yaşından küçük tüm suç faili ve mağdurların, bazı suçların ise sadece mağdurlarının kimliklerini açıklayacak şekilde yayın yapılması yasaklanmaktadır. Doktrinde bu korumanın önemine dikkat çekilerek, tüm sanıklar için sağlanması gerektiği ifade edilmektedir (Baştürk, İhsan: Basın Kanunu’nda Kimlik Açıklama Yasağına Aykırılık Suçu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 86, ... 2009, s. 133-134).
Basın Kanunu’nun 21. maddesinin (c) bendinde on sekiz yaşından küçük olan kişilerin fail veya mağdur olarak yer aldığı suçlarda, bu kişilerle ilgili olarak yapılacak haberlerde, kimliklerinin açıklanması veya kimliklerinin tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bu norm ile kanun koyucunun çocukların kişilik haklarını korumak istemesi son derece isabetlidir. Kanun koyucu, küçüklerin her hangi bir suçun faili veya mağduru olmaları hâlinde, şahsiyet haklarının bütününün korunması ve reşit olmadan toplumdan suçlu veya suç mağduru damgası ile uzaklaştırılmasının engellenmesi için bu yasağı getirmiştir. Söz edilen suçun hukuki konusu, on sekiz yaşından küçük kişilerin yani çocukların fail veya mağdur olduğu suçlarla ilgili haberlerde, bu kişilerin kimliklerinin açıklanmaması ya da tanınmalarına yol açacak şekilde haber yapılmaması suretiyle bu kişilerin kişilik haklarının korunması, gelecekleri açısından doğabilecek olası olumsuz sonuçların ortaya çıkmasının daha ilk baştan engellenmesidir. Suçun maddi unsuru haberin kimliğin belirlenmesi sonucuna yol açacak şekilde yayımıdır. Küçükler yönünden yapılan bu düzenlemede 21. maddenin (a) ve (b) bentlerinde düzenlenen fiillerden farklı olarak, haberin konusunu oluşturan suç yönünden herhangi bir sınırlama veya belirlemeye yer verilmemiştir. Öte yandan suçun kasıtla mı işlendiği yoksa taksirle mi işlendiği hususunda da bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle 21. maddenin (c) bendinde tanımlanan suçun, on sekiz yaşını tamamlamamış olan kişilerin fail veya mağdur olduğu herhangi bir suça ilişkin haberin veriliş şekli itibarıyla işlenmesi mümkündür (Baştürk, agm, s. 152-154). Kanun’un gerekçesinde de bu düzenleme ile on sekiz yaşından küçüklerin işlediği veya bunlara karşı işlenen suçlarla ilgili haberler değil, bu kişilerin tanıtılması ile kimliklerinin açıklanmasının yasaklandığı ve küçüklerin korunduğu belirtilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, sanık ...'in sorumlu müdür olarak görev yaptığı ... Gazetesinin 29.10.2013 tarihli nüshasının 3. sayfasında yer alan 'Rotweiller, ...'ı bu hale getirdi' başlığı ile yayımlanan ve içeriğindeki '9 yaşındaki mağdur çocuk ...'in kapısının önünde karşılaştığı köpeğin saldırması sonucu bacağından yaralandığına' ilişkin haberde, suçun mağduru olan küçüğün kimliğinin tanınmasına yol açacak derecede fotoğrafının yayımlanması ve isminin açıklanması olayında, haberin güncel ve gerçek olması, kamuoyunun ilgisini konu üzerine dikkat çekerek ilgililer hakkında denetim görevini üstlenmesi, haberde küçüğün fotoğrafının yayınlanmasındaki maksadın dikkat çekmek ve haberdeki çarpıcılığı artırmak yönündeki işlevi, haberin özetlenme ve açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması ve mağdur hakkında haber içeriğinde küçüğü küçültücü veya kişilik haklarını ihlal eden ifadelere yer verilmemesi, okuyucuda mağdurun hukuki yararının ihlal edildiği ve mağduriyetine yol açtığı izlenimi uyandırmadığı, sonuç olarak haberin verilme amacının kamu yararına hizmet etmesi,
Kanun koyucunun anılan düzenleme ile getirdiği yasak mutlak bir yasak olup, suç mağduru veya faili küçüklerin haklarının korunması amacına yöneliktir. Bu itibarla, anılan suçlarda basın özgürlüğünün korunması, kamunun haber hakkı veya kişilik haklarının ve kamu yararının korunması arasında bir denge sağlanması gerekliliğinden hareketle haberin verilişinde hukuka uygunluk sebebi bulunabileceği de düşünülemeyecektir. Öte yandan kişilik haklarının somut olarak ihlal edilip edilmediği yani neticenin meydana gelip gelmediğinin ispatı da gerekmeyecektir. Kısacası kanun koyucu anılan norm ile küçüğün yararlarını kamu yararından ve basın özgürlüğünden daha üstün tutmuştur. Sonuç olarak, söz edilen kimlik açıklama yasağı 'mutlak nitelikte' olup bu yasağa aykırılığın objektif olarak gerçekleştiği fiillerin atılı suçu unsurları yönünden oluşturacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan sebeplerle, sanıkların fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c. maddesindeki suçu oluşturacağı ve mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.05.2019 tarih ve 106580 sayı ile;
"...Bilindiği üzere, kimliğin açıklanma yasağına 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 21. maddesinde yer verilmiştir. Bu hükme göre; 'Süreli yayınlarda … on sekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının, kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapanlar birmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza bölgesel süreli yayınlarda ikimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda onmilyar liradan az olamaz.'
Basın Kanunu’nun 21. maddesi ile getirilen 'kimlik açıklama yasağı' ilkesi, bir yönüyle Anayasa’nın 38/4. maddesinde ve AİHS m. 6/2’de güvence altına alınan suçsuzluk karinesini hayata geçirmeye yönelik bir düzenleme içermektedir. Anılan norm diğer yanıyla ise on sekiz yaşından küçük tüm suç faili ve mağdurların, bazı suçların ise sadece mağdurlarının kimliklerini açıklayacak şekilde yayın yapılması yasaklanmaktadır. Doktrinde bu korumanın önemine dikkat çekilerek, tüm sanıklar için sağlanması gerektiği ifade edilmektedir (Baştürk, İhsan: Basın Kanunu’nda Kimlik Açıklama Yasağına Aykırılık Suçu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 86, ... 2009, s. 133-134). Basın Kanunu’nun 21. maddesinin (c) bendinde on sekiz yaşından küçük olan kişilerin fail veya mağdur olarak yer aldığı suçlarda, bu kişilerle ilgili olarak yapılacak haberlerde, kimliklerinin açıklanması veya kimliklerinin tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bu norm ile kanun koyucunun çocukların kişilik haklarını korumak istemesi son derece isabetlidir. Kanun koyucu, küçüklerin herhangi bir suçun faili veya mağduru olmaları hâlinde, şahsiyet haklarının bütününün korunması ve reşit olmadan toplumdan suçlu veya suç mağduru damgası ile uzaklaştırılmasının engellenmesi için bu yasağı getirmiştir. Söz edilen suçun hukuki konusu, on sekiz yaşından küçük kişilerin yani çocukların fail veya mağdur olduğu suçlarla ilgili haberlerde, bu kişilerin kimliklerinin açıklanmaması ya da tanınmalarına yol açacak şekilde haber yapılmaması suretiyle bu kişilerin kişilik haklarının korunması, gelecekleri açısından doğabilecek olası olumsuz sonuçların ortaya çıkmasının daha ilk baştan engellenmesidir. Suçun maddi unsuru haberin kimliğin belirlenmesi sonucuna yol açacak şekilde yayımıdır. Küçükler yönünden yapılan bu düzenlemede 21. maddenin (a) ve (b) bentlerinde düzenlenen fiillerden farklı olarak, haberin konusunu oluşturan suç yönünden herhangi bir sınırlama veya belirlemeye yer verilmemiştir. Öte yandan suçun kasıtla mı işlendiği yoksa taksirle mi işlendiği hususunda da bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle 21. maddenin (c) bendinde tanımlanan suçun, on sekiz yaşını tamamlamamış olan kişilerin fail veya mağdur olduğu herhangi bir suça ilişkin haberin veriliş şekli itibarıyla işlenmesi mümkündür (Baştürk, agm, s. 152-154). Kanun’un gerekçesinde de, bu düzenleme ile on sekiz yaşından küçüklerin işlediği veya bunlara karşı işlenen suçlarla ilgili haberler değil, bu kişilerin tanıtılması ile kimliklerinin açıklanmasının yasaklandığı ve küçüklerin korunduğu belirtilmiştir.
Kanun koyucunun anılan düzenleme ile getirdiği yasak mutlak bir yasak olup, suç mağduru veya faili küçüklerin haklarının korunması amacına yöneliktir. Bu itibarla, anılan suçlarda basın özgürlüğünün korunması, kamunun haber hakkı veya kişilik haklarının ve kamu yararının korunması arasında bir denge sağlanması gerekliliğinden hareketle haberin verilişinde hukuka uygunluk sebebi bulunabileceği de düşünülemeyecektir. Öte yandan kişilik haklarının somut olarak ihlal edilip edilmediği yani neticenin meydana gelip gelmediğinin ispatı da gerekmeyecektir. Kısacası kanun koyucu anılan norm ile küçüğün yararlarını kamu yararından ve basın özgürlüğünden daha üstün tutmuştur. Sonuç olarak, söz edilen kimlik açıklama yasağı 'mutlak nitelikte' olup bu yasağa aykırılığın objektif olarak gerçekleştiği fiillerin atılı suçu unsurları yönünden oluşturacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan sebeplerle, sanığın fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c. maddesindeki suçu oluşturacağı ve mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi gerekirken bozulması yönündeki itiraza konu ilam usul ve yasalara aykırıdır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 17.06.2019 tarih, 29145-9551 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı 5187 sayılı Basın Kanunu'nda düzenlenen "kimliğin açıklanmaması" suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Gazetesinin 29.10.2013 tarihli nüshasının 3. sayfasında yer alan “Rottweiler, ...’ı bu hâle getirdi” başlıklı haberde;
“Dokuz yaşındaki ağabeyi ile markete giderken Rottweiler cinsi köpeğin saldırısıyla yaralanan 3,5 yaşındaki ..., tedavi altına alındı.
...’in Buca ilçesinde İlköğretim Okulu 3. sınıf öğrencisi ... ile kardeşi ..., mahalle marketine gitmek üzere evden çıktı. Yolda iki kardeşe Rottweiler cinsi bir köpek saldırdı. Vücudunun çeşitli yerlerinden ısırılan ... yaralandı, kardeşini kurtarmak isteyen ... ise köpeğin altında kaldı. ..., durumu fark eden köpeğin sahibi H.İ.K.’nin araya girmesiyle kurtuldu.
Çocuk sakat kalabilir.
Yaşadığı şoku üzerinden uzun süre atamayan ... yaşadıklarını ‘Siyah bir köpek, birden önümüze atladı. Kaçmaya çalıştık, kardeşimi ısırmaya başladı. Kurtarmaya çalıştım, yardım edin diye bağırdım. Köpeğin sahibi kurtardı. Saldırı anında kendimi çok kötü hissettim. Çünkü kardeşimden kan geliyordu.’ sözleriyle anlattı. Çocukların amcası ... ‘Çocuğun sakat kalma riski var. Baldırına, ayağının alt kısmına ve omzuna saldırmış.’ dedi. Olayın ardından hastane önünde karşılaşan iki çocuğun yakınları ile köpeğin sahipleri arasında tartışma çıktığı, birbirlerinden şikâyetçi oldukları da belirtildi.” şeklinde açıklamalara ve mağdur ...’in tedavi gördüğü hastanede çekilen fotoğrafına yer verildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu Cumhuriyet savcısı tarafından 16.12.2013 tarihinde tanzim edilen tutanakta; Beşiktaş ilçesinde yayınlanmakta olan ... Gazetesinin 29.10.2013 tarihli nüshasının 3. sayfasında “Rottweiler, ...'ı bu hâle getirdi.” başlığı ile yayımlanan haber içeriğinde bilgi verilirken 18 yaşından küçük olduğu anlaşılan ve olayın mağduru olduğu belirtilen ...'in kimliğini açıklayacak ve tanınmasına yol açacak şekilde ad-soyadının ve fotoğrafının yayımlandığı, bu suretle 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 21. maddesinde "Kimliğin Açıklanmaması" başlığı ile düzenlenen suç kapsamında aynı maddenin (c) bendinde belirtilen 18 yaşından küçük mağdurun kimliğini açıklayacak ve tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapıldığı anlaşıldığından, gazetenin sorumlu müdürü olan ... ve sorumlu müdürün bağlı bulunduğu yetkili olan ... hakkında söz konusu haberle ilgili olarak anılan suçtan dolayı soruşturma açılmasına karar verildiğinin belirtildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.01.2014 tarih ve 1034-282 sayı ile; sanıkların 5187 sayılı Basın Kanunu'nun "Kimliğin açıklanmaması" başlıklı 21. maddesinde tanımlanan suçu işlediklerinden bahisle kamu davası açıldığı,
Basın Kanunu gereğince verilecek beyannameye göre sanık ...’in ... Gazetesi’nin sorumlu yazı işleri müdürü olduğu,
Nüfus bilgilerine göre; mağdur ...’in 11.08.2010 doğumlu olduğu,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.12.2013 tarihinde düzenlenen ön ödeme önerisinin 25.12.2013 tarihinde sanığa tebliğ edilemeden iade edildiği, Yerel Mahkemece 28.03.2018 tarihinde düzenlenen ön ödeme önerisinin 10.04.2018 tarihinde sanığa tebliğ edilmesine rağmen yerine getirilmediği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede; ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 24.02.2014 tarih ve 6715-3294 sayı ile mağdur ...'i ısıran köpeğin sahibi hakkında taksirle yaralama suçundan kamu davası açıldığı, ... (Kapatılan) 14. Sulh Ceza Mahkemesince 12.06.2014 tarih ve 280-530 sayı ile taksirle yaralama suçunun sanığı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
Sanığa iddianame ekli duruşma gününü bildirir CMK’nın 195. maddesine göre şerh bulunan davetiye tebliğ edilmesine rağmen sanığın savunmasının alınamadığı,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ...; haber yapılan çocuklardan ...’ın kendi çocuğu olduğunu, çocuğunun fotoğrafını çekip yayınladıklarını, zannederse bunu ... Haber Ajansının yaptığını, şikâyetçi olduğunu beyan et