"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Hukuk Dairesi
Mahkemesi :İcra Ceza
Sayısı : 209-429
Şikâyetçi : Be-sa Düğme ve Aks. San. Tic. Ltd. Şti.
Ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçundan Be-sa Düğme ve Aks. San. Tic. Ltd. Şti.’nin vekili aracılığıyla sanık ... hakkında şikâyetçi olması üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanığın beraatine ilişkin Bakırköy 4. İcra Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2015 tarihli ve 164-398 sayılı hükmün, şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Ceza Dairesince 08.05.2018 tarih ve 15427-5693 sayı ile;
"Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.02.2012 tarih, 2011/505, 509, 513 E, 21.02.2012 tarih, 2011/506, 510, 511, 621 E. sayılı kararlarında açıklandığı üzere 'tacir sayılan limited şirketlerin, temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, sorumlu oldukları şirketlerin ticareti terk etmeleri hâlinde: İcra İflas Kanunu'nun 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisnaya yer verilmediğine göre, tıpkı geçek kişi tacirler gibi aynı Kanun'un 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına bir engel bulunmadığı' yönündeki ulaşılan sonucun zaman içerisinde yerleşik uygulamaya dönüş olması, ticareti terk eden tacir açısından; muhatapların haklarını korumaya yönelik olarak İİK’nın 44. maddesi ile ticareti terk eden bir tacire; 15 gün içerisinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirme ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunma, keyfiyet Ticaret Sicili Memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklarının bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan etme ve ilam masraflarını da ödeme yükümlülükleri yüklenmiş, bu yükümlülüklere aykırı davranmanın yaptırımı olarak İİK’nın 337/a maddesinde düzenlenen takibi şikâyete bağlı olan seçimlik hareketli bu suçun;
1- İİK’nın 44. maddesine göre mal beyanında bulunulmaması,
2- Mal beyanın da mevcudun eksik gösterilmiş olması,
3- Aktifte yer alan malın veya yerine kaim olan değerin haciz veya iflas sırasında gösterilmemesi,
4- Mal beyanından sonra, beyan edilen bu mallar üzerinde tasarruf edilmesi, şeklinde sıralanan seçimlik hareketlerden herhangi birisinin işlenmesiyle, diğer koşullarında (alacaklının zarar görmesi ve borçlunun tacir olması) gerçekleşmesi hâlinde oluşacağı konusunda gerek uygulamada gerek öğretide herhangi bir duraksamanın mevcut olmaması ve somut olayımızda bu eylemden dolayı şikâyetçinin zarar gördüğünün dosya içeriğinden anlaşılması karşısında; İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünün 31.07.2014 tarihli yazısından, borçlu şirketin şikâyet tarihi itibarıyla yetkilisinin sanık ... olduğu; Merter Vergi Dairesi Müdürlüğünün yazısında, 24.07.2014 tarihli yoklamada şirketin herhangi bir faaliyetinin olmadığı, 2014 Nisan ayından itibaren beyannamelerini vermediğinin bildirildiği; 06.11.2014 tarihli zabıta araştırmasında da şirketin adresini terk ettiğinin tespit edilmesi karşısında; tüm dosya kapsamına göre suçun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden; sanığın mahkûmiyeti yerine yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 06.11.2018 tarih ve 209-429 sayı ile; sanık ...'un ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçundan İİK’nın 337/a, TCK’nın 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.03.2019 tarih ve 1709-4184 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.04.2019 tarih ve 102379 sayı ile;
"...Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemdir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, 'Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.' hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan 'uzlaşma' ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
5271 sayılı CMK'nın 5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.' şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun'un 8. maddesiyle CMK'nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı 'Uzlaştırma' olarak değiştirilmiş ve;
'(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz...' şeklinde maddenin kapsamı genişletilmiştir.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın 'Mahkeme tarafından uzlaştırma' başlıklı 254. maddesi;
'(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.' şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile;
'(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.' biçiminde yeniden düzenlenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile CMK'nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
'Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.' şeklinde değiştirilmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırma asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.03.2017 tarihli ve 2017/19-7 Esas, 2017/137 Karar sayılı ilamı.).
Uyuşmazlığa konu ticareti usulüne aykırı olarak terk etme suçu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 337/a maddesinde;
'44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez.
Borçlunun iflası halinde, birinci fıkradaki durum ayrıca taksiratlı iflas hali sayılır.' biçiminde düzenlenmiş,
Aynı Kanun'un 354. maddesinin birinci fıkrasında da;
'Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikâyete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.' hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, İİK'nın 337/a maddesinde düzenlenen ticareti usulüne aykırı terk etme suçunun takibi alacaklılardan birinin şikâyetine bağlı olup aynı Kanun'un 354. maddesinin birinci fıkrasında da davanın ve cezanın düşmesine imkân sağlayan özel bir etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda tarih ve sayısı verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında ayrıca;
'Ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK'nın 'zaman bakımından uygulama' başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun'un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup her iki maddede de ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, 'failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması', 'geçmişe etkili uygulama' veya 'geçmişe yürürlük' ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.'
Şeklindeki açıklamalara da yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 'etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile' ibaresinin metinden çıkarılması nedeniyle, özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 354. maddesinin aynı Kanun'un 337/a maddesinde düzenlenen takibi şikâyete bağlı sermaye şirketinin iflasını istememe suçu yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu'nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, mahkemesince CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 19.06.2019 tarih ve 6822-10578 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık Ezgi Ece Olkun hakkında ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçundan verilen beraat kararı Yargıtay 19. Ceza Dairesince onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun on altıncı babında yer alan takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından 5271 sayılı CMK'da düzenlenen uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının,
2- Uzlaştırma hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü hâlinde, bozma ilamı ve duruşma günü sanığa tebliğ olunmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Şikâyetçi Be-sa Düğme ve Aks. San. Tic. Ltd. Şti.’nin borçlu Ecem Aksesuar ve Konfeksiyon Malzemeleri Pazarlama Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’den alacağının tahsili amacıyla Bakırköy 16. İcra Müdürlüğünün 2014/7886 esas sayılı dosyasında 05.05.2014 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine başlanıldığı,
Ödeme emrinin, borçlu şirkete Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre 07.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği,
Alacaklı vekili tarafından ihtiyati haciz talebinde bulunulması üzerine Bakırköy 10. Asliye Ticaret Mahkemesince 06.05.2014 tarih ve 78-80 sayı ile talebi kabul ederek borçlunun borca yetecek miktardaki yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallar ile hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesi üzerine 14.05.2014 tarihinde haciz işlemi için borçlu şirket adresine gidildiğinde, kepenklerin kapalı, dükkânın boş olduğu, hacze kabil mal olmadığından haciz işleminin gerçekleştirilemediği tespit edilerek bu durumun tutanağa bağlandığı,
Şikâyetçi vekilinin 27.06.2014 havale tarihli dilekçesi ile şirket yetkilisi sıfatıyla sanık hakkında "borçlu şirketin ticareti terk ettiği hâlde, İcra ve İflas Kanunu'nun 44. maddesine aykırı olarak keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmediği ve mal beyanında bulunmadığı" gerekçesiyle şikâyette bulunması üzerine ticareti terk suçundan dava açıldığı,
Bakırköy 4. İcra Ceza Mahkemesince 29.12.2015 tarih ve 164-398 sayı ile sanığın şikâyet tarihi itibarıyla şirket yetkilisi olmadığından bahisle beraatine ilişkin hükmün şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Ceza Dairesince 08.05.2018 tarih ve 15427-5693 sayı ile; sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 06.11.2018 tarih ve 209-429 sayı ile; sanığın İİK’nın 337/a, TCK’nın 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair verilen hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.03.2019 tarih ve 1709-4184 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 18.04.2019 tarih ve 102379 sayı ile; 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle CMK'nın 253/3. maddesinde yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin metinden çıkarılması nedeniyle, özel bir etkin pişmanlık hükmü olan İİK'nın 354. maddesinin aynı Kanun'un 337/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İİK'nın 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, mahkemesince CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilmesi gerektiği gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Öte yandan Yerel Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada 12.06.2018 tarihli tensip zaptında taraflara bozma ilamı ve tensip zaptının tebliğine karar verilmesine rağmen duruşma gün ve saatini bildirir, bozma ilamı ekli davetiyenin sadece sanık müdafisine tebliğ edilmesiyle yetinildiği ve sanık müdafisi ile şikâyetçi vekilinin katıldığı celsede sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun on altıncı babında yer alan takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından 5271 sayılı CMK'da düzenlenen uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.02.2007 tarihli ve 16-28 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK'da cürüm-kabahat ayrımına son verilmesi üzerine, bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel kanunlardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Kanun’a uyarlanması amacıyla 5252 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile kanunlarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak İcra ve İflas Kanunu’nda yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezasını gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür.
Ancak, bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören kanun koyucu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun ile İcra ve İflas Kanunu’nun 16. babı kapsamındaki fiilleri ikili bir ayrıma tabi tutarak, bir kısım eylemleri suç olarak düzenleyip hapis ve adli para cezası şeklinde yaptırıma bağlamış, diğer bir kısım eylemleri ise kabahat olarak düzenlemek suretiyle, yaptırımlarını disiplin veya tazyik hapsi şeklinde belirlemiştir. Bir kısım suçların resen takibi öngörülmüş, diğer bir kısım suçların takibi ise şikâyet şartına bağlanmış, bu husus suç tanımının yer aldığı maddelerde; "Bu suçlar alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur", "alacaklının şikâyeti üzerine", "ilgilinin şikâyeti üzerine", "zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine" ibareleriyle açıkça belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’ndaki yaptırım sistemi ile ilgili yapılan bu değişikliklere karşın, bu Kanundaki suçlar bakımından kabul edilen özel muhakeme usulünü düzenleyen maddelerde köklü herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu nedenle İİK'da düzenlenen suçlar bakımından, yeni dönemde de 5271 sayılı CMK hükümleri değil, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanmalıdır.
Ancak atıf yapılan hâllerde CMK hükümlerinin uygulanabileceği açıktır. Diğer taraftan İcra ve İflas Kanunu’nda kendine özgü bir özel yargılama sisteminin öngörülmüş olması, bu Kanunda düzenlenen suçlara ilişkin yargılama işlemlerinin ceza muhakemesi faaliyeti olmadığı anlamına gelmemekte olup aksine sınırlayıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde ve özel kanunun amaç ve prensiplerine uygun düştüğü ölçüde ceza muhakemesi kural ve ilkeleri, İİK'da düzenlenen suçlara ilişkin yapılan yargılamalarda da uygulanabilecektir.
Uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözümlenebilmesi için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen icra ceza muhakemesine ilişkin bir takım kuralların öngörüldüğü maddeler üzerinde durulmasında fayda vardır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun, “Görev ve birleştirilme yasağı” başlıklı 346. maddesi;
“Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.”,
“Şikayet süresi” başlıklı 347. maddesi;
“Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.”,
“Yetki” başlıklı 348. maddesi;
“Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.”,
“Yargılama usulü” başlıklı icra ceza mahkemelerindeki muhakeme usulünü düzenleyen 349. maddesi;
“Şikayet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır. Dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve maznuna celpname gönderir. Şahit gösterilmişse o da celbolunur.
İki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeye veya vekil göndermeye mecburdurlar.
İcabında icra mahkemesi, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir.
Maznun başka yerde ikamet ediyorsa istinabe yoluyla sorguya çekilir.
Maznun, şikayeti alan veya istinabe edilen icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermezse yahut bizzat bulunmasına lüzum görülürse zabıta marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulundurulamazsa muhakeme gıyabında görülür.
Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer.
Gelmeyen şahitlere yapılacak muamele ile borçlunun gıyabında verilen karara karşı eski hale getirme talebi hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yazılı hükümler tatbik olunur.”,
“Duruşma” başlıklı 350. maddesi;
“İcra mahkemesi iki tarafı ve delillerini dinler ve gerek tarafların gerek şahitlerin ifadelerini duruşma tutanağına geçirir.
Cumhuriyet Savcısı hazır bulundurulmaz.”,
“Tahkikat” başlıklı 351. maddesi;
“Şikayetçi dilekçe veya beyanında gösterilmiş olduğu delillerle bağlıdır.
Maznun müdafası için tahkikatın tevsiini ancak bir kere isteyebilir.”,
“Karar” başlıklı 352. maddesi;
“İcra mahkemesi iki tarafın ifadelerini ve bütün delillerini ve iddia ve müdafaalarını dinledikten sonra nihayet beş gün içinde kararını verir ve hulasasını Cumhuriyet Savcısına bildirir.
Takibi şikâyete bağlı suçlarda dava ve cezanın 354 üncü maddede yazılı sebeplerle düşeceği kararda belirtilir.”,
“İtiraz” başlıklı 353. maddesi;
“İcra mahkemesinin verdiği tazyik ve di-siplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir. Mahkeme itirazı incelemesi için dosyayı o yerde icra mahkemesinin birden fazla daire-sinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde icra mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye ceza mahkemesine, icra mahkemesi hâkimi ile asliye ceza mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye ceza mahkemesine gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.
İcra mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır.”,
“Davanın ve cezanın düşmesi ile ceza verilemeyecek hâller” başlıklı 354. maddesi;
“Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.
İcra mahkemesinin bu