"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 1062-1140
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ... hakkında açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, iddianamede sanığın hangi eylemiyle atılı suçu işlediğine ilişkin bir anlatıma yer verilmediği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Çivril Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.12.2015 tarihli ve 1062-1140 sayılı kararın, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 06.02.2019 tarih ve 6648-1478 sayı ile;
"Karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın CMK'nın 223/1. maddesinde belirtilen hüküm türleri arasında yer almaması sebebiyle temyiz kabiliyetinin bulunmadığının anlaşılması karşısında; dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine," oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi ....;
"Olayımızda; suça sürüklenen çocuğun trafik güvenliğini tehlikeye düşürmek suçunu işlediğinden bahisle hakkında iddianame tanzim edildiği, iddianamenin mahkemesince kabulü yönünde karar verildiği anlaşılmıştır.
Bunun üzerine yargılama yapacak olan Çivril Asliye Ceza Mahkemesi duruşma açmadan ve suça sürüklenen çocuğun savunmasını almadan 'suça sürüklenen çocuğun ne suretle trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğü iddianamede açıklanmadığı' gerekçesiyle duruşma açmaksızın tensiple 'karar verilmesine yer olmadığına' biçiminde hüküm tesis ettiği saptanmıştır.
Mahkemece verilen karar üst Cumhuriyet savcısı tarafından 'sanık hakkında duruşma açılarak yagılamanın yapılmadığı ve CMK'nın 223. maddesi kapsamında bir karar verilmediği' iddialarıyla temyiz edildiği görülmüştür.
Temyiz talebini inceleyen dairemizin sayın çoğunluğu 'karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın CMK'nın 223/1. maddesinde belirtilen hüküm türleri arasında yer almaması sebebiyle temyiz kabiliyetinin bulunmadığı' gerekçesiyle dosyanın incelenmeden mahkemesine iadesine biçiminde hüküm tesis etmiştir.
Yargıtay'ın görevi, hüküm veya gerekçedeki usul ve yasalara aykırılıkları tespit etmek, mümkünse aykırılıkları usul ve yasalara uygun hâle getirmek ya da ilk derece mahkemelerine bu hususta yol göstermektir.
Olayımızda, ilk derece mahkemesi CMK'da bulunmayan 'karar verilmesine yer olmadığına' şeklinde bir hüküm kurmuştur. Burada Yargıtay'a düşen görev kararın usul yasaya uygun olmadığını belirterek bozmak ve nasıl hüküm kurması gerektiği yönünde ilk derece mahkemesine yol göstermektir. Yargıtay bu görevini yerine getirmeyip 'karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın CMK'nın 223/1. maddesinde belirtilen hüküm türleri arasında yer almaması sebebiyle temyiz kabiliyetinin bulunmadığı' gerekçesiyle dosyayı incelemeden mahalline iadesine karar vermiştir. Yargıtay bu şekilde karar vererek usul yasaya uygun olmayan bir kararın varlık kazanmasına yol açacak ve Yerel Mahkeme bu ilamla nasıl davranması gerekeceği hususunda tereddüde düşecektir. Oysa, karar bozularak, mahkemeye CMK'nın 223. maddesinde gösterilen kararlardan olaya uygun olanın uygulanması konusunda yol gösterilmesi hem öğretici hemde usul ekonomisine daha uygun olacaktır.
Bu nedenlerle; kararın bozulması yönünde karar vermek gerekirken 'karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın CMK'nın 223/1 maddesinde belirtilen hüküm türleri arasında yer almaması sebebiyle temyiz kabiliyetinin bulunmadığı' gerekçesiyle dosyanın incelenmeden mahkemesine iadesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda izah edilen hususlar dikkate alındığında sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.04.2019 tarih ve 90531 sayı ile;
“...5271 sayılı CYY’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alan 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevini görmesi ve ayrıca kamuoyunun tatminine yönelik bir yönü de bulunmaktadır. Buna karşın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazına hangi hâllerde başvurulacağına ilişkin gerek 1412 sayılı CYUY’nın 322/4. maddesinde, gerekse 5271 sayılı CYY’nın 308. maddesinde açıklık bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamı günümüze kadar çeşitli Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuş bu bağlamda;
'Eleştiriye ilişkin düşüncelerin reddine dair daire kararlarının itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan olmadıkları' (CGK’nun 16.11.1964 gün ve 470-464),
'Kabule göre yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yoluna başvuramayacağı' (CGK’nun 17.03.1998 gün ve 18-91),
'Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle sonuca etkili olmayacak türden hukuka aykırılıkların bu yasa yoluna konu olamayacağı' (CGK’nun 30.11.2010 gün ve 233-241),
'Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen sanığının tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz yasa yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı' (CGK’nun 29.03.2011 gün ve 49-28),
'Görev konusunun Yargıtayca inceleme konusu dahi yapılamayacağı bir durumda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kesin nitelikteki merci tayini kararını hükümsüz kılacak bir sonuç doğmasına neden olacak şekilde itiraz yasa yoluna başvurma olanağının bulunmadığı' (CGK’nun 27.12.2011 gün ve 158-296),
Bunun dışında Özel Dairece verilen tevdii kararlarına karşı itiraz edilemeyeceği, temyiz incelemesi yapılan dosyada bulunan noksanlıkların ikmali çerçevesinde verilen gönderme kararlarına karşı da olağanüstü kanun yollarına başvurulamayacağı kabul edilmek suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğine ilişkin kararlar verilmiştir.
İtiraza konu, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 06.02.2019 gün ve 2018/6648 esas, 2019/1478 karar sayılı tevdii kararının dosyanın mahalline noksanlık ikmali için yapılan gönderme kararı olmayıp sanık hakkında açılan kamu davasını sonuçlandıran bir hüküm niteliğinde olduğu bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu tevdii kararının itiraz edilebilir bir karar olduğu kabul edilerek yapılan incelemede,
Bilindiği üzere, ceza muhakemesi, hukukumuzda mahkemelerce yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek fail ve fiille ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekir.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki son soruşturmanın açılması kararı, icra mahkemelerine verilen şikâyet dilekçesi gibi istisnai hükümler bulunmakla birlikte, kural olarak bir iddianame ile açılmaktadır. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında da; 'iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır' hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen düzenlemeler uyarınca, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak bir karar verilebilecek, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil ya da olaydan dolayı yargılama yapılıp, açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık teşkil edecektir. Öğretide de; 'yargılamanın sınırlılığı' ve 'davasız yargılama olmaz' şeklinde ifade edilen bu ilke uyarınca, hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve faili ile ilgili yargılama yapacak ve önüne getirilen uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacak, yargılama sonucunda sanığın sabit kabul edilen eylemlerinin hukuki niteliğine göre kanunda; 'beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbiri, davanın reddi ve düşmesi' olarak sayılan hükümlerden birinin ya da mahkûmiyet ve güvenlik tedbiri örneğinde olduğu gibi birden fazlasının kurulması ile yetinilecektir.
İddianameye konu olan fiil sabit olmakla birlikte, sanık tarafından işlenmediğinin anlaşılması veya sanığın işlediğinin kesin delillerle ispatlanamaması hâlinde gerçek fail ya da faillere ulaşılabilmesi amacıyla suç duyurusunda bulunulması gerekecektir.
İddianamede anlatılan aynı fiilin farklı hukuki nitelendirilmesi nedeniyle hem 'mahkûmiyet' hem de 'beraat' ya da 'ceza verilmesine yer olmadığına' karar verilmesi ise usul ve kanuna aykırı olacaktır.
Yine iddianamede iki ayrı suç şeklinde vasıflandırılan eylemlerin bir bütün olarak tek bir suçu oluşturduğunun kabulü hâlinde de iddinamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail ile bağlı olmasına karşın hukuki nitelendirmeyle bağlı olmayan mahkemece CMK'nın 223. maddesinde sayılan ve yargılamayı sonlandıran hükümlerden birisi kurulacaktır.
Diğer taraftan, 'karar verilmesine yer olmadığına' şeklinde bir hüküm çeşidine CMK'nın 223. maddesinde yer verilmemiştir. Buna göre, iddinamede yer alan eylemlerle ilgili 'karar verilmesine yer olmadığına' ibaresinin kullanılması hukuka aykırılık oluşturacaktır.
Bu açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, suça sürüklenen çocuk ...'nin 09.12.2015 günü saat 23:30 sıralarında 0,39 promil alkollü vaziyette sevk ve idaresindeki ... plakalı aracıyla ... Caddesi üzerinden Sanayi Caddesi istikametine doğru seyir hâlindeyken ... Caddesi kavşağına geldiği esnada mağdur ...'ın sevk ve idaresindeki ... plakalı araçla çarpışması nedeniyle suça sürüklenen çocuk ...'nin aracında bulunan mağdur ...'nin ve suça sürüklenen çocuk ...'nin yaralandıkları şeklinde gerçekleşen eylemlerinde,
Çivril Asliye Ceza Mahkemesince duruşma açmadan ve suça sürüklenen çocuğun savunmasını almadan 'suça sürüklenen çocuğun ne suretle trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne ilişkin eylemlerin iddianamede açıklanmadığı' gerekçesiyle duruşma açmaksızın tensiple 'karar verilmesine yer olmadığına' biçiminde hüküm kurulduğunun tespit edildiği,
Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarih ve 2015/1062 esas ve 2015/1140 karar sayılı ilamının hukuka aykırı olduğu, suça sürüklenen çocuk ... hakkında duruşma açılmadan tensiple eylemlerin iddianamede açıklanmadığının kabul edilerek sanık hakkında CMK'nın 223/1 maddesine yazılı hükümler dışında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar, Özel Dairce temyizen incelenerek hüküm bozulmasına karar verilmesi gerekirken, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 06.02.2019 gün ve 2018/6648 esas, 2019/1478 karar sayılı tevdii kararıyla, 'karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın CMK'nın 223/1. maddesinde belirtilen hüküm türleri arasında yer almaması sebebiyle temyiz kabiliyetinin bulunmadığı' gerekçesiyle dosyayı incelemeden mahalline iadesine karar verilmiştir.
Yargıtay'ın görevi, hüküm veya gerekçedeki usul ve yasalara aykırılıkları tespit etmek, mevcut aykırılıkların ne şekilde giderileceğini belirterek ilk derece mahkemelerine yol göstermesi ve yasalara uygun hüküm tesisisi, hem öğretici hem de usul ekonomisi açısından daha uygun olacağı tartışmasız kabul edilmelidir.
Bu itibarla; anılan karar hukuka aykırı niteliktedir. Zira Yerel Mahkemece suça sürüklenen çocuk ... hakkında verilen karar yargılamayı sonlandıran ve suça sürüklenen çocuk hakkında sonuç doğuran nitelikte bir karar olduğu açıktır.
Bu kararın, CMK'nın 223/1 maddesinde yazılı olan beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, düşme vb. nitelikte bir karar olmaması bu durumu değiştirmemektedir.
Bu itibarla; Yargıtay 12.Ceza Dairesince hükmün temyiz kabiliyetinin bulunduğu kabul edilerek hükmün esastan incelenmesi gerekmektedir." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 03.07.2019 tarih, 3760-8035 sayı ve oy çokluğuyla ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğuyla ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece sanık hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde verilen kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Çivril Cumhuriyet Başsavcılığının 09.12.2015 tarihli ve 910-910 sayılı iddianamesiyle; 0,39 promil alkollü olan sanık ...’un, sevk ve idaresindeki aracıyla trafikte seyir hâlinde iken mağdur ...’un sevk ve idaresindeki araç ile çarpıştığı, olay nedeni ile sanığın ve sanığın aracında bulunan mağdur ... ...nin yaralandığı, bu şekilde sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece, duruşma açılmadan ve sanığın savunması alınmadan “sanığın ne suretle trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne ilişkin eylemlerin iddianamede açıklanmadığı" gerekçesiyle tensiben "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde; bu kararın Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece de “Karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın CMK'nın 223/1. maddesinde belirtilen hüküm türleri arasında yer almaması sebebiyle temyiz kabiliyetinin bulunmadığının anlaşılması karşısında; dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” biçiminde karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesi uyarınca, ceza mahkemelerince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tâbidir. 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinde ise hükümler “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararı” olarak sınırlı şeklinde sayılmıştır.
Hüküm niteliğinde olmamakla birlikte bazı kararların da kanun yolu bakımından temyizi kabil olduğu kabul edilmiştir. Örneğin; hüküm niteliğinde bulunmayan CMK'nın 223. maddesinin 10. fıkrası uyarınca adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları ile TCK'nın 18. maddesinin 4. fıkrası uyarınca geri verme talebi ile ilgili olarak verilen kararların temyizi mümkündür.
Buna göre; Yargıtay tarafından temyiz incelemesi yapılabilmesi için öncelikle CMK’nın 223. maddesi uyarınca verilmiş bir hüküm veya temyize konu olabilecek bir karar bulunması gerekmektedir.
Hüküm kavramı, esasen arapca bir kelime olup Türk Dil Kurumu sözlüğünde "yargı, egemenlik, hakimiyet, değer, aynı veya benzer nitelikler, önem, geçerlilik, etki, hız, şiddet ve kararlar" anlamına gelmektedir.
Arapça bir sözcük olan karar " şüphelerin, tartışmaların son bulduğu, seçilen yolun uygulanmaya başlandığı, mantıksal sürecin nihai ürünü; birden çok kişinin iradelerinin aynı noktaya doğru olması ile ortaya çıkan anlaşma" (Yılmaz, Ejder, Hukuk sözlüğü, Ankara 2021, s.445).
Her ne kadar hüküm ve karar kelimeleri sözlükte benzer anlamı ifade ediyorlarsa da Ceza Muhakemesi açısından bu iki kavramı birbirinden ayırmak gerekir. Bu sebeple bu iki kavram her zaman birbirinin yerine kullanılmazlar. (Doç. Dr. Erdal Yerdelen, Hükmün Gerekçesi, s.11)
Muhakeme hukuku anlamında karar; yargılama merciilerinin hukuki bir uyuşmazlık hakkında verdikleri geçici veya nihai nitelikteki hukuki sonucun açıklanmasıdır. Karar; uyuşmazlık hakkında hukuki gerekçeye dayandırılmış irade açıklaması, yargılama sürecinde mahkemeler tarafından verilen, davayı neticelendiren nihai kararlar ile bütün ara kararlar olarak tanımlanmaktadır (Taner, M. Tahir. Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 1955, s. 231).
Hükümle duruşma son bulmakta ve mahkeme uyuşmazlıktan elini çekmektedir. Hüküm, uyuşmazlığın esasını çözdüğü için ara karar niteliğinde değildir. Esasen karar; bünyesinde hükmü ve diğer alt kategorileri barındıran bir üst kavram, genel bir terim niteliğini taşımaktadır Mehmet Akif Tutumlu Hukuk Yargılanmasında Hüküm ve Gerekçeli Karar, Ankara 2007, s.17). Bu nedenle her hüküm bir karardır, ancak her