Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/463 Esas 2020/482 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2019/463 E.  ,  2020/482 K.
"İçtihat Metni"


Kararı veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 106-49
Temyiz Edenler : Sanık ve müdafisi
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ... hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.04.2019 tarih ve ...sayı ile; sanığın TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.07.2019 tarihli ve 77051 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
Hükmolunan ceza süresi yönünden yasal şartları oluşmadığından sanık ve müdafisinin duruşmalı inceleme isteğinin CMK’nın 299. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunca yapılacak temyiz incelemesi; sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; temyiz incelemesine geçilmeden önce Ceza Genel Kurulu Başkan Vekilince, süresi içerisinde verdikleri temyiz dilekçelerinde gerekçeli kararın tebliğini talep eden sanık ve müdafisine, 5271 sayılı CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin tebliğden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğinin bildirilmesinin zorunlu olup olmadığı, sanık ve müdafisinin 05.04.2019 tarihli temyiz dilekçelerinin geçerli bir temyiz nedeni içerip içermediği ve içerdiğinin kabul edilmesi hâlinde de temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağı ve Özel Dairece yapılan yargılama sırasında heyetteki en kıdemli üye yerine kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığı hususlarının görüşülmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu hususlar öncelikle değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13.12.2017 tarihli kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.12.2017 tarihli ve 85-85 sayılı iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasına ilişkin iddianamenin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 175. maddesine göre kabulüne ve dosyanın ilk derece yargılaması esas defterine kayıt edilerek sanık ... hakkında kovuşturmaya başlanmasına karar verildiği,
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 26.02.2018, 05.06.2018, 18.10.2018, 15.01.2019 ve 28.03.2019 tarihlerinde gerçekleştirilen duruşmalardan sonra 02.04.2019 tarihinde yapılan duruşmada sanık hakkında karar verildiği,
18.10.2018 tarihli üçüncü duruşmanın 38125 sicil numaralı ... başkanlığındaki heyet tarafından yapıldığı ve bu heyette üye olarak görev yapan ... sicil numaralı ...'ın Yargıtay 1. Başkanlığınca gönderilen kıdem listesine göre heyet başkanından daha kıdemli olduğu,
Sanık ve müdafisinin yüzüne karşı 02.04.2019 tarihli oturumda tefhim edilen kararda; hükme karşı başvurulabilecek kanun yolunun temyiz, mercisinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu, şeklinin mahkemeye verilecek bir dilekçe veya zabıt katibine bulunulacak beyanın tutanağa geçirilmesi ya da tutuklu sanığın, bulunduğu ceza infaz kurumu aracılığıyla göndereceği dilekçe veya beyanının burada tutanağa geçirilmesi suretiyle, sürenin de tefhimden itibaren (15) gün olduğunun belirtildiği,
Bu karara karşı kanuni süresi içerisinde sanık ve müdafisinin 05.04.2019 tarihinde ayrı ayrı temyiz talebinde bulundukları,
Sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün sanığın temyiz dilekçesinde “usule-esasa ve yasaya aykırı” olduğunun belirtildiği, sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde ise “usul ve yasaya aykırı” olduğunun belirtildiği, sanık ve müdafisinin temyiz dilekçelerinde, temyiz nedenlerinin gerekçeli kararın kendilerine tebliğinden sonra ayrı bir dilekçe ile bildirileceğini belirttikleri,
Gerekçeli karar 21.05.2019 tarihinde kendisine tebliğ edilen sanık müdafisinin temyiz nedenlerini bildiren ek dilekçesini 31.05.2019 tarihinde sunduğu,
Gerekçeli kararın sanığa ise tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu görevlilerince usule uygun şekilde 17.05.2019 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından sanığın temyiz nedenlerini bildiren ek dilekçesini 24.07.2019 tarihinde sunduğu,
Sanık ve müdafisine tebliğ edilen gerekçeli karara ilişkin tebliğ evraklarında temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçelerini 7 gün içerisinde vermeleri gerektiği yolunda bir açıklamanın bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Ön sorunların ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Süresi içerisinde verdikleri temyiz dilekçelerinde gerekçeli kararın tebliğini talep eden sanık ve müdafisine, 5271 sayılı CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin tebliğden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğinin bildirilmesinin zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi;
Anayasamızın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesinin ikinci fıkrası; "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmünü içermekte olup CMK'nın 231. maddesinin ikinci fıkrası hazır bulunan sanığa başvurabileceği kanun yolları, mercisi ve süresinin bildirileceğini, aynı Kanun'un 34. maddesinin ikinci fıkrası ise kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercisi ve şekillerinin belirtileceğini düzenlemiştir.
CMK’nın “Temyiz istemi ve süresi” başlığını taşıyan 291. maddesi;
“(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.”,
“Temyiz başvurusunun içeriği” başlığını taşıyan 294. maddesi;
“(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.”,
“Temyiz gerekçesi” başlığını taşıyan 295. maddesi ise;
“(1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösteril...se temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.
(2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.
(3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır.”,
Hükümlerini içermektedir.
Bir kanun yolu başvurusunun esas yönünden mercisince incelenmesi, Anayasamızın 36. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında kalmaktadır.
Anayasamızın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesi; "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." şeklindedir.
Görüldüğü üzere; temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına bağlıdır. Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı da bu anlamda ...lak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak ölçülülük ilkesi uyarınca sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması da gerekir.
Kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet etmektedir. Bu bakımdan, usullerinin belirli ve öngörülebilir olması koşuluyla yargısal başvuruların birtakım kurallarına tabi tutulmasının tek başına mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluğun ilgililere yüklenemeyeceği ve dava açma sürelerini düzenleyen karışık ve dağınık olan mevzuatın aşırı şekilci yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği kabul edilmelidir. Dolayısıyla, kanunda açık ve anlaşılır bir şekilde düzenlenmiş, istisnai nitelikte olan, ilgilisine bildirilmesi yönünde emredici bir hüküm de bulunmayan süreyi, yargı mercilerinin ilgilisine bildirme zorunluluğu bulunduğundan bahsedilemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 02.04.2019 tarihli kararda; hükme karşı başvurulabilecek kanun yolunun temyiz, mercisinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu, şeklinin mahkemeye verilecek bir dilekçe veya zabıt katibine bulunulacak beyanın tutanağa geçirilmesi ya da tutuklu sanığın, bulunduğu ceza infaz kurumu aracılığıyla göndereceği dilekçe veya beyanının burada tutanağa geçirilmesi suretiyle, sürenin de tefhimden itibaren (15) gün olduğu hususları ayrı ayrı ve açıkça belirtilerek hazır bulunan sanık ve müdafisine bildirildiği, sanık ve müdafisinin süresi içerisinde temyiz dilekçelerini sundukları, temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin ise sanık ve müdafisi tarafından verildiği anlaşılmaktadır.
CMK'nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe için öngörülen (7) günlük sürenin; aynı Kanun'un 34. maddesinin ikinci fıkrası, 231. maddesinin ikinci fıkrası ile Anayasamızın 40. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bir "Kanun yolu süresi" olmayıp temyiz başvurusunda temyiz nedenlerinin gösteril... olması durumuna ilişkin istisnai bir mahiyet taşıması, mahkemelerin iç işleyişine yönelik olmaması, düzenlemenin yer aldığı kanun maddesinin içeriği itibarıyla ilgilisi bakımından karışık ve dağınık olmayıp açık, belirli ve öngörülebilir bir nitelikte olması, ilgilisinin (15) günlük temyiz süresi içerisinde temyiz nedenlerini bildirir dilekçe verebilmesine engel bir düzenlemenin olmaması, mevzuatımızda yer alan yargısal başvuru sürelerinin tümünün ilgilisine mahkemece bildirilmesi gerektiğine dair bir hükmün bulunmaması, örneğin; 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un bireysel başvuru usulünü düzenleyen 47. maddesinin beşinci fıkrasındaki "Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörül...se ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder." hükmü uyarınca, anılan fıkra kapsamında geçen yargısal başvuru sürelerinin ilgilisine bildirilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı da gözetildiğinde, istisnai ve sınırlayıcı hüküm içeren düzenlemelerin kıyas yoluyla genişletilmesinin mümkün olmaması nedeniyle ek dilekçe için öngörülen (7) günlük sürenin, mahkeme kararlarının sonuç bölümünde gösterilmesi zorunlu olan, hükme karşı başvurulabilecek kanun yolu süresi olmadığı, dolayısıyla temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçe için öngörülen bu sürenin ilgilisine bildirilmeyişinin mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale olarak görülemeyeceği ve ilgilisine bildirilmesi hususunda zorunluluk bulunmadığı kabul edilmelidir.
Sanık ve müdafisinin süresi içerisinde verdikleri temyiz başvurularına ilişkin 05.04.2019 tarihli dilekçelerinde, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen mahkûmiyet hükmüne ilişkin gerekçeli kararının kendilerine tebliğ edilmesini istemeleri üzerine; gerekçeli kararın tutuklu bulunan sanığa 17.05.2019, sanık müdafisine ise 21.05.2019 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, sanık müdafisinin temyiz nedenlerini bildirdiği 31.05.2019 tarihli ek dilekçesi ile sanığın temyiz nedenlerini bildirdiği 24.07.2019 tarihli ek dilekçesinin CMK’nın 295. maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonra verildiğinden süresinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; "5271 sayılı CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin, tebliğden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğinin bildirilmesinin zorunlu olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanık ve müdafisinin temyiz dilekçelerinin bir temyiz nedeni içerip içermedikleri, bu bağlamda; sanığın 05.04.2019 havale tarihli temyiz dilekçesinde “...Verilen karar usule-esasa ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içinde temyiz yoluna başvuruyorum.”, sanık müdafisinin 05.04.2019 tarihli temyiz dilekçesinde ise “...Verilen karar, usul ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içerisinde temyiz yoluna başvuruyoruz.” şeklinde yer alan ibarelerin geçerli bir temyiz nedeni sayılıp sayılamayacağı, sayılması hâlinde de temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağının değerlendirilmesi;
25.03.2016 tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin (İHAS) Ek 7 No'lu Protokolü'nün "Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı" başlıklı 2. maddesi;
"1. Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkını haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.
2. Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkumiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabilir." şeklinde düzenlenmiştir.
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmekle birlikte 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nın, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Bu hükümlere göre, suç tarihinde Yargıtay Üyesi olan sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda verilen 02.04.2019 tarihli ve ...sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine Ceza Genel Kurulunca incelenmesinde 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Ön sorun konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından temyiz başvuru usulü ve başvuru üzerine yapılacak işlemlerin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi, bu kapsamda 5271 sayılı CMK ile 1412 sayılı CMUK hükümlerinin kıyasen değerlendirilmesi ile temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağına da değinilmesi gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz sebebi” başlığını taşıyan 307. maddesi;
"Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit olur. Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefettir.",
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinde ise temyiz nedenleri;
"1- Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
2- Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır." şeklinde belirtilmiştir.
Mülga CMUK’da temyiz sebebi “kanuna aykırılık” olarak belirlenirken, 5271 sayılı CMK’da “hukuka aykırılık” olarak belirlenmiştir. Ancak her iki Kanun’a bakıldığında bu iki farklı kavramın aynı şekilde anlaşılmasının istendiği sonucuna varılmaktadır. Zira her iki Kanun'un ilgili hükümlerinde bu kavramlar, “bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” şeklinde tanımlanmış olup öğretide de geçmişten bu yana kanuna aykırılık kavramı geniş yorumlanmış ve bu ifadenin yazılı hukukla sınırlı anlaşılmaması gerektiği, bu nedenle yazılı hukuka ek olarak; içtihada aykırılık, tecrübe ve mantık kurallarına aykırılık, öğretiye aykırılık, maruf ve meşhur olan şahsi bilgilerdeki hataların da kanuna aykırılık kapsamında denetlenebileceği, ayrıca uluslararası hukuka ve evrensel hukuki değerlere aykırılığın da temyiz nedeni olarak ileri sürülebileceği ifade edilmiştir.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar” başlığını taşıyan 313. maddesi;
"Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.
Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir. Birinci hâlde kanuna muhalif olan vak’alar izah olunur.",
5271 sayılı CMK’nın “Temyiz başvurusunun içeriği” başlığını taşıyan 294. maddesi;
"1- Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
2- Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.",
"Temyiz gerekçesi" başlıklı 295. maddesinin 1. fıkrası ise;
"Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösteril...se temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir."
Şeklinde düzenlenmiştir.
1412 sayılı CMUK'nın 307 ve 5271 sayılı CMK'nın 288. maddeleri itibarıyla temyiz nedenleri bakımından iki Kanun arasındaki bir farklılık görülmemektedir. Zira her ikisinde de temyiz nedeni "hukuka aykırılık"tır. 1412 sayılı CMUK'nın 313. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 294. maddesinin ilk fıkraları temyiz sebeplerinin gösterilmesi hususuna ilişkindir ve aralarında ciddi bir fark yoktur. Asıl farklılık 5271 sayılı CMK’da temyiz başvurusunda temyiz nedeninin gösterilmesinin zorunlu hâle getirilmesidir. Temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğinin saptanması durumunda CMK'nın 298. maddesi uyarınca temyiz istemi reddedilecektir.
İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösteril...se temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür. Gerekçeli temyiz dilekçesi, (ek dilekçe, temyiz layihası) temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekir.
Temyiz nedeni olan hukuka aykırılık, hâkimin olaya en uygun normu bulamaması veya bulsa da yanlış değerlendirip uygulama yapmasıdır. Hukuka aykırılığa yol açan norm muhakeme hukuku normu olabileceği gibi (Örneğin, tanıklıktan çekinme hakkı bulunan tanığa bu hakkının hatırlatılmaması, karar oturumunda hazır olan sanığa son söz hakkı verildikten sonra katılana da diyeceklerinin sorulması gibi.) maddi hukuk normu da olabilir (Örneğin, suç sanık tarafından işlenmediği hâlde mahkûmiyet hükmü kurulması, eksik araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi gibi). Maddi hukuk normunun ihlali hâlinde temyiz edenin sıfatı da dikkate alınarak kararın bozulması gerekmekte ise de muhakeme hukukuna ilişkin ihlallerde, ihlalin hükmü etkileyip etkilemediği gözetilmelidir.
1412 sayılı CMUK'nın “Temyiz Mahkemesince tetkik edilecek noktalar” başlıklı 320. maddesi;
"Temyiz Mahkemesi, temyiz istida ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz istidasında bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.
313 üncü maddenin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını teyit için yeniden müstenidat göstermeğe lüzum yoktur. Bununla beraber böyle müstenidat arz olunmuşsa kabul olunur.",
5271 sayılı CMK'nın “Temyizde incelenecek hususlar” başlıklı 301. maddesi ise;
"1- Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapar.",
Şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtayın yapacağı temyiz denetiminin kapsamını gösteren 1412 sayılı CMUK'nın 320. madesinin birinci fıkrası ile 5271 sayılı CMK'nın 301. maddesi benzer nitelikte düzenlemeler olmakla birlikte iki madde arasında önemli bir fark vardır. CMUK'nın 320. maddesinin birinci fıkrasına göre usule aykırı noksanlıklardan dolayı hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmesi hâlinin tespiti durumunda Yargıtay, bu hususta bir talep olmasa bile inceleme yapabilecekken, CMK'nın 301. maddesine göre yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapabilmektedir. Bu durum, muhakeme hukukuna aykırılık hususunda temyiz incelemesinin kapsamı bakımından her iki yasa arasında önemli bir fark olduğunu göstermektedir.
Doktrinde çoğunlukta olan anlayışa göre, Türk Ceza Muhakemesine istinaf kanun yolunun getirilmiş olması, temyiz mahkemesinin önceden olduğu gibi so... temyiz denetiminin elverdiği ölçüde maddi soruna girmesine engel oluşturmayacak, temyiz kanun yolunda so... dava üzerinden içtihatlarla birliği sağlayacak olan Yargıtay, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin, sözlülük, doğrudan doğruyalık ve yüz yüzelik ilkeleri uyarınca elde edilen delilleri vicdani kanaatleri ile serbestçe takdir etme yetkilerini de dikkate alarak bu delillerle varılan sonucun hukuk kurallarına, akla, mantığa, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel görüşlere uygun olup olmadığının tespiti bakımından so... dosya üzerinden görebileceği ve inceleyebileceği maddi sorunla ilgili vaka değerlendirmelerindeki hukuka aykırılıklar üzerinden bozma kararı verebilecektir.
Temyiz kanun yoluna başvuranın, hükmün hangi noktalardan incelenmesini istediğini bildirmesi, diğer bir anlatımla hükmün hangi noktalardan hukuka aykırı olduğunu göstermesi zorunluluğu ile Yargıtayın temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile sınırlı olarak inceleme yapmasına ilişkin hükümler "temyiz incelemesinin sınırlandırılması/temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi" amacına yöneliktir.
5271 sayılı CMK'nın 294 ve 301. maddelerinde yer alan hükümler uyarınca, ileri sürülen nedenlerle sınırlı olarak yapılacak inceleme sırasında temyizin kapsamının tespiti bakımından önem arz eden husus, kanun koyucunun "muhakeme hukukuna aykırılık" iddiası ve bunu belirten olayların temyiz nedeni olarak açıkça ileri sürülmesini aramasına karşın, "maddi hukuka aykırılık" iddiası yönünden böyle bir düzenlemeye yer ver... olmasıdır. Kanun koyucu, temyiz başvurusunda muhakeme hukukuna aykırılıkların ileri sürüldüğü durumlarda temyiz sebebinin so...laştırılmasının zorunlu olduğunu düzenlemesine rağmen, bunun dışında kalan maddi hukuka aykırılıkların ileri sürüldüğü durumlar için temyiz nedeninin so...laştırılmasına ilişkin herhangi bir yasal zorunluluk getir...tir. Bu nedenle hukuka aykırı olduğu savıyla hükmün bozulmasını isteme muhakeme hukukuna aykırılık yönünde bir temyiz nedeni olarak anlaşılamaz. Fakat maddi hukuka aykırılıkla ilgili olarak temyiz sebebinin so...laştırılması zorunluluğu bulunmadığından, hukuka veya yasaya aykırı olduğu savıyla hükmün bozulmasını istemek, maddi hukuka aykırılık yönünden temyiz nedeni olarak yeterli kabul edilmelidir.
Temyiz incelemesinin kapsamının belirlenebilir olmasının yeterli görülmesi ve bu konunun önemi karşısında, temyiz başvurusunda hükmün neden dolayı bozulmasının istenildiğinin gösterilip gösterilmediğinin tespiti, temyiz başvurusunun sebep gösterilmemesi nedeniyle reddedilip edilmeyeceği ve yapılacak olan temyiz incelemesinin kapsamı bakımından önem arz etmektedir. Örneğin; "Hükmü temyiz ediyorum", "Resen dikkate alınacak nedenlerle temyiz ediyorum", "Hükmün bozulmasını istiyorum" şeklindeki ibarelere yer vermesine rağmen incelemenin kapsamını (maddi hukuka veya muhakeme hukukuna aykırılık) göstermeyen dilekçelerdeki temyiz isteminin, herhangi bir temyiz sebebi içermemesi nedeniyle tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkının bulunmaması hâllerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davası bulunmadığından 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca reddine karar verilecektir.
Temyiz iradesinin varlığını gösteren ancak yapılacak temyiz incelemesinin kapsamına ilişkin herhangi bir neden belirtmeyen dilekçelerin hukuki sonuçları ise davanın üst mahkemeye aktarılması, hükmün kesinleşmesinin engellenmesi ve aleyhe başvuru bulunmadığı hâllerde cezanın ağırlaştırılması yasağından yararlanmanın ötesine geçemeyecek, bu durum temyiz isteminin reddi sonucunu değiştirmeyecektir.
Buna karşın temyiz dilekçesinde, temyiz incelemesinin kapsamını gösteren "Hüküm kanuna ve usule aykırıdır", "Karar yasaya aykırıdır" gibi ibarelere yer verilmiş olması durumunda sadece maddi hukuka aykırılığa ilişkin bir temyiz nedeninin gösterildiği kabul edilecek ve belirtilen kapsam doğrultusunda temyiz incelemesi yapılacaktır.
Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin bir temyiz nedeni kabul edilip edilmeyeceği bir yorum meselesidir. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de kanunlarla getirilen düzenlemelerin bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkını daraltıcı şekilde yorumlanamayacağı, kanuni düzenlemeler yorumlanırken Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gibi üst normların da gözetilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır. Aksinin kabulü, Anayasamızın temel hak ve hürriyetler arasında yer verdiği "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ile AİHS'in 6. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabilecektir. Ayrıca, kamu düzenine ilişkin olması ve ceza muhakemesine hâkim olan resen araştırma ilkesi uyarınca istisnaları dar yorumlayıp temel hak ve özgürlükleri yorum yoluyla daraltmamak sistematik ve amaçsal yorum tarzına da uygundur.
Bu kapsamda muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına dayanan temyiz taleplerinde hiç uygulanmayan, eksik veya yanlış uygulanan usul kuralları ile buna dayanan maddi olgular ileri sürülecek, Yargıtay da hem muhakeme normunun doğru uygulanıp uygulanmadığını hem de ilk derece veya bölge adliye mahkemelerince muhakeme normunun uygulandığı olayın doğru tespit edilip edilmediğini denetleyecektir. Temyiz dilekçesinde bir temyiz nedenin var olmasına rağmen muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz sebebi olarak gösterilmemesi ya da gösterilmekle birlikte hükme etki edecek nitelikte olmadığının anlaşılması durumunda usul hükümlerine uygunluk bakımından sadece 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık hâlleriyle sınırlı bir temyiz incelemesi yapılacak, inceleme sırasında tespit edilen ancak hükmü etkilemeyen muhakeme hukukuna aykırılıklar Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmayarak kararda bu aykırılıklara işaret edilmekle yetinilecektir.
Temyiz nedeninin, maddi hukuka aykırılık iddiasına dayanması hâlinde ise maddi hukuka aykırılık nedeniyle hükmün temyiz edilmesi yeterli olup cezaî yaptırımların kişiler üzerindeki telafisi mümkün olmayan ağır sonuçları da gözetilerek so... olayda adaleti gerçekleştirme ve doğru bir hüküm oluşturma ile yükümlü olan Yargıtayca dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar tespit edilip temyiz edenin sıfatı da dikkate alınmak suretiyle bozma nedeni yapılması gerekecektir.
Öğretide de temyiz sebeplerinin muhakeme hukukuna ve maddi hukuka ilişkin olarak ileri sürülmesi bakımından; "Maddi hukuk normlarına ilişkin temyiz başvurularında sebep gösterilmesi zorunluluğunun Yargıtay incelemesinde önemli bir sınırlama içermediği, muhakeme hukukuna aykırılık nedeniyle hüküm temyiz ediliyorsa hükmü temyiz edenin, bu aykırılığa temel oluşturan maddi olguları göstermek zorunda iken maddi hukuka aykırılıkta, maddi hukuka aykırılıktan dolayı hükmün temyiz edildiğinin belirtilmesinin yeterli olduğu, Yargıtayın maddi hukuk normlarının tümünü göz önünde tutup inceleme yapması gerektiği" (Serap Keskin Kiziroğlu, Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Temyiz Yasa Yoluna İlişkin Değişikliklere Bakış, ...Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Kasım-Aralık, 2017, s; 182 vd.), "5271 sayılı CMK'nın 288. maddesi uyarınca temyiz sebebi olarak belirtilenler dışında kalan muhakeme hukukuna ilişkin diğer hukuka aykırılıklar bakımından Yargıtayın karar vermesine olanak bulunmadığı, buna karşılık, kararın hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği yönünde bir irade ortaya konulduğu sürece incelemenin maddi hukuka ilişkin tüm hukuka aykırılıklar yönünden yapılabileceği, bu bağlamda, Yargıtayın olayda meşru savunma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yapılan bir temyiz istemi karşısında bu istemi yerinde bulmasa bile haksız tahrikin koşullarının gerçekleştiği ve bu nedenle de cezanın indirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozabileceği" (Mustafa Ruhan Erdem, Cihan Kavlak, Ceza Muhakemesinde Temyiz İncelemesinin Kapsamı ve Sınırları, Yargıtay Dergisi, Ekim, 2018, Sayı; 4, s; 1434; 1472.), "Muhakeme hukukuna ilişkin aykırılıklardan farklı olarak, maddi hukuka ilişkin denetimin, hükmün tüm yönleriyle incelenmesini gerektirdiği, maddi hukukun yanlış uygulandığına ilişkin genel bir ifade içeren temyiz dilekçesinde açıkça ileri sürül... olsa dahi, dosyaya yansıyan delillere göre suçun unsurlarının oluşmaması, sanığın suçu işlediğinin sabit olmaması, suçun vasfının yanlış belirlenmesi, suçun nitelikli hâllerinde yapılan hata sonucu cezanın yanlış belirlenmesi veya teşebbüs, iştirak, içtima, haksız tahrik ve şahsi cezasızlık sebepleri gibi maddi hukuka ilişkin hükümlerin yanlış uygulanması sonucu sanığın ceza alması veya almaması ya da hak ettiğinden az veya çok ceza alması durumlarında Yargıtayın bu hukuka aykırılığı bozma nedeni yapabileceği" (Ekrem Çetintürk, Ceza Muhakemesinde Temyiz Kanun Yolunda Maddi (Fiili) Sorunun İncelenmesi, Terazi Hukuk Dergisi, Mart 2019, s; 466-489) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK'nın 302. maddesi uyarınca hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan ve hükme etki edecek nitelikte bulunan diğer maddi hukuka aykırılıklar da bozma nedeni olarak ayrı ayrı gösterilecek; hükme etki edecek nitelikte bulunmayan hukuka aykırılıkların ise hükmün bozulmasında neden dikkate alınmadıkları açıklanmak suretiyle belirtilmesiyle yetinilecektir. Bu kapsamda, temyiz dilekçesinde maddi hukuka aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü hâllerde, Yargıtayın ilgili Ceza Dairesi tarafından hüküm, dilekçede gösterilen maddi hukuka aykırılık nedeniyle bozulduğunda dilekçede açıklanmış olmasa bile temyiz incelemesi sırasında saptanacak olan tüm maddi hukuka aykırılıklar temyiz edenin sıfatı da dikkate alınmak suretiyle bozma nedeni olarak ayrı ayrı gösterilecektir. Temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü hâllerde ise temyiz nedeni olarak gösterilen muhakeme hukukuna aykırılığın hükme etki edecek nitelikte bulunması durumunda, hüküm bu nedenle ve varsa ...lak hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulacak; temyiz nedeni olarak gösterilen muhakeme hukukuna aykırılığın hükme etki edecek nitelikte bulunmaması ya da temyiz nedeni olarak ileri sürülmemekle birlikte inceleme sırasında saptanan ve ...lak hukuka aykırılıklar dışında kalan muhakeme kurallarına aykırılık bulunması durumunda ise bu hususun bozma nedeni yapılmayarak ilamda gösterilmesiyle yetinilecek, varsa inceleme sırasında tespit edilen veya dilekçede gösterilen 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde yazılı hukuka kesin aykırılıklar nedeniyle kararın bozulması yoluna gidilecektir. Diğer taraftan, bozmaya neden olan maddi veya usul hukukuna aykırılık hükmün dayandırıldığı işlemlerden kaynaklanmışsa aynı ...da bu işlemler de bozulacaktır.
...lak temyiz nedenleri, sanığa hak tanıyan kurallar olmalarının yanı sıra aynı ...da adil bir yargılamanın yapılabilmesi için öngörülmüş, kamusal menfaatleri gözeten kurallardır. Bu hâllerin varlığı durumunda hükmün bundan ...lak olarak etkilendiği kabul edilmiştir. Kanun bu noktada hukuka aykırılığa ilişkin nedensellik bağını kendisi kurduğundan hâkime takdir yetkisi bırakmamıştır (Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 13. Baskı, ..., 2016, s; 834 vd.).
1412 sayılı CMUK’nın “Kanuna muhalefet hâlleri” başlığını taşıyan 308. maddesi;
"Aşağıdaki hâllerde kanuna ...laka muhalefet edilmiş sayılır.
1 - Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül et... olması,
2 - Hâkimlik vazifesine iştirakten kanunen memnu olan bir hâkimin hükme iştirak etmesi,
3 - Makul şüpheden dolayı hakkında ret talebi vakı olupta bu talep kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hâkimin hükme iştirak ettirilmesi,
4 - Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmaya kendini vazifeli veya salahiyetli görmesi,
5 - Cumhuriyet Müddeiumumisi yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıyabında duruşma yapılması,
6 - Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde aleni muhakeme kaidesinin ihlâl edilmesi,
7 - Hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi,
8 - Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme kararıyla müdafaa hakkının tahdit edilmiş olması",
5271 sayılı CMK’nın “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesi ise;
"1- Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül et... olması,
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması,
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması,
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi,
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen ...laka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması,
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi,
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi,
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması,
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması",
Şeklindedir.
Görüldüğü üzere, ...lak hukuka aykırılık hâlleri, 1412 sayılı CMUK’nın 308. maddesinde, 5271 sayılı CMK’da ise 289. maddede sayılmış olup her iki hüküm karşılaştırıldığında ilk dikkat çeken husus hükümlerin başlıklarının farklı olmasıdır. Belirtmek gerekir ki, iki hükmün başlığının farklı olması içerikte bir değişikliğe yol açmamaktadır. 1412 sayılı CMUK’da seçilen terim “kanuna muhalefet hâlleri” iken, 5271 sayılı CMK’da “hukuka kesin aykırılık hâlleri” ibaresidir. 5271 sayılı CMK’nın hukuka kesin aykırılık hâlleri olarak adlandırdığı nedenleri ifade etmek için öğretide geçmişten bu yana “...lak temyiz nedenleri” terimi de kullanılmaktadır. Temyiz nedenleri bağlamında iki Kanun arasındaki en önemli fark ise 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinin (i) bendine eklenen hükümle “hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanmasının” bir ...lak hukuka aykırılık hâli olarak kabul edilmesidir.
Doktrinde bir kısım yazarlarca, kanun koyucu tarafından hükme etkili oldukları açıkça kanuni düzenlenmeye bağlanmamış hukuka aykırılıkların nispî temyiz sebebi olarak ileri sürülebileceği, temyiz dilekçesinin gerekçeli olması kuralının hem nispî hem de ...lak temyiz sebepleri bakımından geçerli olduğu yani hiçbir temyiz nedeni içermeyen bir temyiz başvurusunda ...lak temyiz nedenlerinin kendiliğinden gözetilemeyeceği savunulmaktadır. Bu anlayışa göre 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde yer alan kabul edilebilirlik denetimine ilişkin kural, bünyesinde en az bir temyiz sebebi bulunan dilekçeler yönünden geçerlidir.
Nitekim CMK'nın 289. maddesinde yazılı olan "Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır." kuralı, hiçbir temyiz nedeni içermeyen bir temyiz başvurusunda ...lak temyiz nedenlerinin kendiliğinden gözetileceği şeklinde anlaşılamaz. Gerekçesiz bir dilekçe Yargıtayın ön incelemesinden geçemeyeceği için hükümde var olan ancak gösterilmeyen nedenin ...lak mı yoksa nispî bir temyiz nedenine mi ilişkin olduğunu denetlemek mümkün olmayacaktır. Bu noktada dilekçe yalnızca bir veya birden fazla nispî temyiz nedeni içeriyorsa, Yargıtayın bu nedenleri kabul etmemesine karşın 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde yer alan ...lak hukuka aykırılık hâllerinden birine dayanarak hükmü bozması mümkündür (Hakan Karakehya, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2. Baskı, ..., 2016, s; 635 vd.; Fahri Gökçen Taner, 5271 sayılı CMK'nın Temyiz Kanun Yoluna İlişkin Hükümlerinin Yürürlüğe Girmesiyle Ortaya Çıkan Farklılıklar, ... Barosu Dergisi, Nisan, 2017, s; 66.).
Diğer taraftan, 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinin (g) bendinde hükmün, aynı Kanun'un 230. madde gereğince gerekçe içermemesi hukuka kesin aykırılık hâlleri içinde düzenlenerek, bu eksiklik Yargıtay tarafından dikkate alınacak bir hukuka aykırılık nedeni olarak kabul edilmiştir.
Bilindiği üzere, Anayasa'nın 141, 5271 sayılı CMK'nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Hükmün gerekçesinde ise 5271 sayılı CMK'nın 230. maddesi uyarınca suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirmesinin yapılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan veya reddedilen delillerin belirlenmesi ile mantıksal ve hukuksal bütünlük sağlanarak herkesi tatmin edecek ve anlaşılır kararın, bu hâli ile Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde gerekçeli olması gerekmektedir. Beraat hükmünün gerekçesinde de ayrıca 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığı gösterilmelidir. 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinin (g) bendinde hükmün, aynı Kanun'un 230. maddesi gereğince gerekçe içermemesi muhakeme hukukuna ilişkin bir hukuka aykırılık hâli olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu denetimin gerçek manada yapılabilmesi için Yargıtayın, gerekçede yazılı olan hususlar ile maddi soruna ilişkin tespitlerin uyumlu olup olmadıkları yönünden inceleme yapması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır. Doktrinde de ifade edildiği üzere, Yargıtayın gerekçeyi denetlemesi, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek olay hakkında hüküm kurması, kanıya ulaşması, vakalarla ilgili saptamalarda bulunması anlamına gelmez (Centel, Zafer, s; 841).
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 14.05.2020 tarihli ve 395-199 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin bir temyiz nedeni kabul edilip edilmeyeceğinin bir yorum meselesi olup Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkının yorum yoluyla daraltılamayacağı, istisnaların dar yorumlanıp temel hak ve özgürlüklerin yorum yoluyla daraltılmasının mümkün olamayacağı, ceza muhakemesi hukukunda temel ilkenin resen araştırma yaparak gerçeğe ve adalete ulaşma ilkesi olup amaca ve yasanın sistemine uygun şekilde yorum yapmanın gerekli olduğu gözetilmelidir.
5271 sayılı CMK'nın 294 ve 301. maddelerinde yer alan hükümler uyarınca, ileri sürülen nedenlerle sınırlı olarak yapılacak inceleme sırasında temyizin kapsamının tespiti bakımından, kanun koyucunun "muhakeme hukukuna aykırılık" iddiası ve bunu belirten olayların temyiz nedeni olarak so...laştırılması zorunluluğunu getirmesine rağmen, "maddi hukuka aykırılık" iddiası yönünden böyle bir düzenlemeye yer ver... olması nedeniyle hukuka veya yasaya aykırı olduğu savıyla hükmün bozulması talebinin, Yargıtay tarafından yapılacak olan temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi ve temyiz başvurusunda maddi hukuka aykırılık yönünden bir temyiz nedeni bulunduğunun kabulü bakımından yeterli olup sanığın temyiz dilekçesinde yer verdiği “...Verilen karar usule-esasa ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içinde temyiz yoluna başvuruyorum.” ve sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde yer verdiği “...Verilen karar, usul ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içerisinde temyiz yoluna başvuruyoruz.” ibarelerinin, hükmün sadece maddi hukuka aykırılık iddiasını taşıdığı ve bu yönüyle temyiz başvurusunda bir temyiz nedeni bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde maddi hukuka aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü hâllerde temyiz mercisince, temyiz nedeni olarak gösterilen maddi hukuka aykırılıklar yanında dilekçede açıklanmış olmasa dahi dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıkların temyiz denetiminde incelenmesi, ileri sürülen maddi hukuka aykırılık nedeniyle hüküm bozulduğunda dilekçede gösterilmeyen ancak temyiz incelemesi sırasında saptanacak olan tüm maddi hukuka aykırılıklar nedeniyle de temyiz edenin sıfatı dikkate alınmak suretiyle bozma kararı verilmesi gerektiği; temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü hâllerde ise temyiz nedeni olarak gösterilen muhakeme hukukuna aykırılığın hükme etki edecek nitelikte bulunması durumunda, hükmün bu nedenle ve varsa ...lak hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulacağı; temyiz nedeni olarak gösterilen muhakeme hukukuna aykırılığın hükme etki edecek nitelikte bulunmaması ya da temyiz nedeni olarak ileri sürülmemekle birlikte inceleme sırasında saptanan ve ...lak hukuka aykırılıklar dışında kalan muhakeme kurallarına aykırılık bulunması durumunda ise bu hususun bozma nedeni yapılmayarak ilamda gösterilmesiyle yetinilmesi, varsa inceleme sırasında tespit edilen veya dilekçede gösterilen 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde yazılı hukuka kesin aykırılıklar nedeniyle kararın bozulması yoluna gidileceği hususları dikkate alınarak, temyiz mercisince, dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar ile muhakeme hukukuna aykırılık bulunup bulunmadığı yönlerinden hükmün temyizen incelenmesi, inceleme sırasında tespit edilecek maddi hukuka aykırılıklar ile hukuka kesin aykırılıkların bozma nedeni yapılması, diğer muhakeme hukukuna aykırılıklara ise kararda işaret edilmesinin gerektiği benimsenmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Sanık ve müdafisinin 05.04.2019 tarihli temyiz dilekçelerinde yer alan 'usule-esasa ve yasaya aykırı' ve 'usul ve yasaya aykırı' şeklindeki ibarelerin CMK'nın 288 ve 294. maddeleri bakımından geçerli bir temyiz nedeni sayılamayacağı ve temyiz incelemesini gerektirir bir neden bulunmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
3- Özel Dairece yapılan yargılama sırasında bazı oturumlarda heyetteki en kıdemli üye yerine kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi;
Anayasa'nın "Yargıtay" başlıklı 154. maddesinin birinci fıkrası "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar." şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasa'da yer alan bu düzenleme doğrultusunda hazırlanıp 08.02.1983 tarihli ve 17953 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 1. maddesi "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olup, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile bu Kanun ve diğer kanunların hükümlerine göre görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir." şeklinde düzenlenmiştir.
Gerek Anayasa'nın 154 gerekse 2797 sayılı Kanun'un 1. maddelerine göre bağımsız bir yüksek mahkeme olan Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevi, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercisine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercisi olup bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapması tali bir görevdir.
2797 sayılı Kanun'un "Yargıtayın görevleri" başlıklı 13. maddesinin birinci bendinde yer alan "Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümleri ilk ve son merci olarak inceleyip karara bağlamak," şeklindeki hüküm ile Yargıtayın temel görevi tanımlanırken aynı maddenin ikinci bendinde yer alan "Yargıtay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakmak," şeklindeki hüküm ile de tali görevi tanımlanmıştır.
Aynı Kanun'un "Dairelerin çalışması" başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; "Daireler heyet hâlinde çalışır, heyet bir başkan ve dört üyenin katılmasıyla toplanır. Üye sayısının yeterli olması halinde birden fazla heyet oluşturulabilir. Bu durumda, oluşturulan diğer heyetlere, heyette yer alan en kıdemli üye başkanlık eder. Heyetler işi müzakere eder ve salt çoğunlukla karar verirler. Müzakereler gizli cereyan eder." şeklindeki hüküm gereğince birden fazla heyet hâlinde çalışabilecek ve heyette yer alan en kıdemli üye heyete başkanlık edecektir.
Anılan Kanun'un "Daire Başkanlarının görevleri" başlıklı 24. maddesi;
"Daire başkanlarının görevleri şunlardır:
1. Dairelerinde ahenkli, verimli ve düzenli bir çalışmanın gerçekleşmesini ve işlerin mümkün olan süratle incelenip karara bağlanmasını sağlamak, dairenin kendi kararları arasında çelişkiyi önlemek amacıyla gerekli göreceği bütün tedbirleri almak, dosyaları takrir edecek kişileri, bu esaslar uyarınca tespit etmek ve kendi yazmayacağı kararların hangi üye tarafından yazılacağını belli etmek,
2. Kararların ...ında yazılıp dosyaların mahallerine iadesini sağlamak,
3. Büro görevlilerini denetlemek,
4. Büro personeli hakkında ilgili kanunda belirtilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme disiplin cezalarını vermek,
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Daire başkanına, gerektiğinde kıdemli üye vekillik eder.",
"Yargıtay Üyelerinin görevleri" başlıklı 25. maddesi,
"Yargıtay üyelerinin görevleri şunlardır:
1. Kendilerine verilecek dosyaları gerekli şekilde ve ...ında inceleyip kurula takrir etmek ve kararları yazmak,
2. Üyesi bulundukları kurullarda görüşmelere katılmak ve oylarını vermek,
3. Dairenin ahenkli, verimli ve düzenli çalışmalarının sağlanmasında ve işlerin çabuklukla incelenip karara bağlanmasında başkana yardım etmek.",
Yargıtay İç Yönetmeliği'nin "Daire Başkanlarına vekillik ve bu sıfatla Genel Kurullara katılma" başlıklı 10. maddesi ise;
"Daire başkanlarına vekillik görevini yapmak koşullarından birinin gerçekleşmesi halinde kıdemli üye, genel kurullarda ve dairede başkana vekillik eder.
Ayrık hükümler saklıdır."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Bu aşamada, 2797 sayılı Kanun'da ya da CMK'da tanımı yapılmayan, ancak dairelerin çalışma usullerinde bahsi geçen "kıdem" kavramı üzerinde durulmalıdır.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde "bir görevde geçirilen süre" olarak tanımlanan kıdem kavramına, 2797 sayılı Kanun'un farklı maddelerinde önem atfedilmektedir. Bu cümleden olarak, aynı Kanun'un "Başkanların seçimi" başlıklı 31. maddesinin on birinci fıkrasında Birinci başkanvekilleri ile daire başkanlarının kıdeminin tespitinde, Yargıtay üyeliğindeki kıdemin esas alınacağı öngörülmüştür.
Kıdemle ilgili diğer bir düzenleme de 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda yer almaktadır. Bu Kanun'un "Sınıflar ve Kıdem" başlıklı 15. maddesinde;
"...
Hâkim ve savcıların kıdemleri, bulundukları sınıf ve dereceye göre belirlenir ve o sınıf ve dereceye atandıkları tarihten itibaren hesaplanır. Bir üst sınıf veya derecede bulunanlar alt sınıf veya derecede bulunanlardan kıdemli sayılırlar.
Ancak, bu hesaplama yapılırken, 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre adaylığa diğer kamu görevlerinde iktisap ettikleri derece ve kademe üzerinden atananların, bu derece ve kademeleri ile o görevlerde geçen süreleri dikkate alınmaz.
Bulunulan sınıf ve derecenin aynı olması hâlinde sırasıyla, bu sınıf veya dereceye yükselme tarihi, adaylığa başlama tarihi, mesleğe başlama tarihi, meslek öncesi eğitim sonu yazılı sınav puanı dikkate alınarak kıdem durumu belirlenir.
Bunların da aynı olması hâlinde, doğum tarihi önce olan kıdemli sayılır." düzenlemesi yer almaktadır.
Bu genel açıklamaların ardından, ilk derece mahkemelerince ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ilgili ceza dairelerince yargılama yapan heyetin hangi kurallar doğrultusunda oluşturulacağı hususunda ceza muhakemesine ilişkin kuralların ve bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerinin düzenlendiği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.
5235 sayılı Kanun'un "Ceza mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 9. maddesinin üçüncü fıkrası "Ağır ceza mahkemesinde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Bu mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanır." ve 5271 sayılı Kanun'un "Müzakerenin yönetimi" başlıklı 228. maddesi "Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir." şeklinde olup bu düzenlemelerde, adli yargı ilk derece yargılamalarında mahkeme başkanının hazır bulunmadığı durumlarda heyete hangi üyenin, hangi kritere göre başkanlık edeceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 5235 sayılı Kanun'un bölge adliye mahkemelerince yapılan müzakerelere dair "Toplantı ve karar" başlıklı 46. maddesinin son fıkrasında yer alan "Daire başkanının hukukî veya fiilî nedenlerle bulunamaması halinde dairenin en kıdemli üyesi daireye başkanlık yapar." şeklindeki hükme de 2797 sayılı Kanun'da Yargıtayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapacağı yargılamalar bakımından yer veril...tir.
Öte yandan, adli yargı ilk derece adalet komisyonlarının görevlerine ilişkin 2802 sayılı Kanun'un "Zorunlu hâllerde görevlendirme" başlıklı 115. maddesinde de; herhangi bir nedenle görevine gelemeyen hâkimin yerine, bu hâkim görevine başlayıncaya veya Hâkimler ve Savcılar Kurulunca yetkilendirme yapılıncaya kadar, o yerdeki hâkimler arasından, adalet komisyonu başkanınca görevlendirme yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine, mahkeme başkanı veya hâkimin duruşma sırasındaki görevlerine dair ilgili CMK hükümleri incelendiğinde;
5271 sayılı CMK'nın "Başkan veya hâkimin görevi" başlıklı 192. maddesinin birinci fıkrasında, mahkeme başkanının veya hâkimin, duruşmayı yöneteceği ve sanığı sorguya çekeceği, delillerin ikame edilmesini sağlayacağı; aynı Kanun'un "Duruşmanın düzen ve disiplini" başlıklı üçüncü bölümünde yer alan "hâkim veya başkanın yetkisi" başlıklı 203. maddesinde de duruşmanın düzeninin hâkim veya mahkeme başkanı tarafından sağlanacağı öngörülmüştür.
Gelinen noktada, temyiz incelemesinde hukuka kesin aykırılık hâlleri arasında sayılan "mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül et... olması" durumuna da değinilmelidir.
Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinin birinci fıkrasında temyiz dilekçesi veya beyanında gösteril... olsa da, aynı maddede sayılan hâllerde hukuka kesin aykırılık hâllerinin var sayılacağı belirtildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül et... olması bu hâllerden ilki olarak sayılmıştır.
Belirtilen bu hukuka aykırılık, kovuşturma aşamasında mahkemece yapılan oturumda ...laka bulunması veya bulunmaması gerektiği öngörülen muhakeme süjelerine ve bu süjeler için öngörülen koşulların taşınmasına dair bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, CMK'nın "Duruşmada hazır bulunacaklar" başlıklı 188. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafinin duruşmada hazır bulunmasının şart olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda, maddede sayılan kişilerden birinin oturumda hazır bulunmadan karar verilmesi ya da hazır bulunmakla birlikte, yine örneğin müdafi olduğundan bahisle hazır bulunan kişinin gerçekte avukat olmaması gibi durumlarda bu hukuka aykırılıktan söz edilecektir.
Ancak, hem 2797 sayılı Kanun'da daire başkanının, hem de CMK'da, HSK tarafından görevlendirme yapılan hâller dışında mahkeme başkanının hazır bulunmadığı durumlarda yargılamayı yapmakla görevli heyete kimin başkanlık edeceğine, heyette yer alan hâkimler arasındaki kıdem sıralamasının heyet oluşumuna etki edip etmeyeceğine dair açık bir düzenleme yer almamakta olup adli yargı ilk derece mahkemelerinde bu husus idari bir düzenleme kapsamında adalet komisyonlarınca belirlenmektedir. Bu bağlamda, ilk derece yargılamaları açısından, Yargıtay ilgili ceza dairesinde daire başkanı dışında oluşturulan yargılama heyetleri bakımından da üyelerin kıdemlerinin heyet oluşumuna herhangi bir etkisi bulunmadığı gibi, niteliği itibarıyla bu durum yalnızca CMK'nın 192 ve 203. maddeleri uyarınca duruşmayı yönetecek kişinin belirlenmesine yönelik idari bir tasarruf niteliğindedir. Dolayısıyla, üyelik niteliklerini taşımak kaydıyla, ilk derece yargılaması bağlamında ilgili ceza dairesi üyelerinin daire başkanı olmaksızın oluşturulacak heyete kimin başkanlık edeceğine, bu hususun tespitinde kıdemin esas alınıp alınmayacağına dair tasarrufların CMK'nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde öngörülen hukuka kesin aykırılık hâliyle bir bağlantısı olmadığı gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin, kişilerin tabii hâkim ilkesine göre kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkını güvence altına alan 6. maddesinde öngörülen ilkeleri ihlâl eden bir yanı da bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Yargıtay ilgili ceza dairesince ilk derece yargılaması yapıldığı ve bu nedenle CMK hükümlerinin uygulandığı hâllerde, işin müzakeresinin yapıldığı temyiz incelemesinden farklı olarak sanığın sorguya çekilmesi, tanık dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması gibi yargılama faaliyetinin yapılması ve hüküm kurulması esnasında görev alan heyetlerin oluşumunda 2797 sayılı Kanun'un 40. maddesinin uygulanamayacağı, böylelikle, açık bir Kanun hükmü bulunmayan bu durumla ilgili olarak, daire başkanının hazır bulunmadığı oturumlarda üyeler arasında kıdem esası gözetilmeksizin bir üyenin başkan olarak duruşmaları yönetmesinin usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Öncelikle so... olayda tabii hâkim ilkesi ve davaya bakmaya yetkili ve görevli Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay Kanunu'nun 40/1. maddesi uyarınca üye sayısı itibarıyla birden fazla heyet teşkili ile davaya bakarak sonuçlandırmasının hukuka uygun olduğu konusunda sayın çoğunluk ile aramızda görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Ancak Yargıtay Kanunu'nun 'Dairelerin çalışması' başlıklı 40. maddesinin olağan kanun yolu müzakeresini kapsadığı gibi özel dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kanuna uygun olarak bakacağı diğer işleri de kapsayan genel bir düzenleme niteliğinde olduğu, Yargıtayda daire başkanının bulunmadığı heyetlerde olağan uygulamanın, heyette yer alan en kıdemli üyenin heyete başkanlık etmesi şeklinde olduğu nazara alındığında, Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesi Başkanı tarafından anılan maddeye uygun olarak birden fazla olarak teşkil edilen ve daire başkanının yer almadığı 18.10.2018 tarihli esasa etkili işlemlerin yapıldığı duruşma heyetinde, heyette yer alan en kıdemli Yargıtay Üyesinin başkanlık etmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Kanunu'nun 40/1. maddesi emredici hükmüne uyulmaması ve bunun sonucu olarak ilk derece mahkemesi ara karar müzakeresinde Yargıtay kıdemi itibarıyla kıdemsiz olduğu hâlde heyete başkanlık yapan Yargıtay Üyesinin kıdemli üyeden sonra oy kullanmasının CMK'nın 229/1. maddesine aykırılığı da gündeme getirdiği gibi mahkeme heyetinin komposizyonunun dahi CMK'nın 289/1-a maddesinde belirtilen mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkülü kapsamında mütalaa edilmesi gerekmedir.
So... olayda temyiz dilekçe ve lahiyalarda İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesinde oluşturulan ve daire başkanının yer almadığı heyete en kıdemli Yargıtay Üyesinin başkanlık etmemesi nedenine ilişkin doğrudan temyiz nedeni bulunmuyor ise de anılan dilekçe ve lahiyalarda temyiz mercisi tarafından yerinde görülmeyen başka geçerli temyiz nedenlerinin bulunması karşısında, kesin hukuka aykırılık hâli olan CMK'nın 289/1-a maddesinin anılan Kanun'un 289/1. maddesi uyarınca dilekçe ve lahiyalarda yer almasa bile temyizen incelenmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun 18.10.2018 tarihli duruşma heyetinde yer alan en kıdemli Yargıtay Üyesinin heyete başkanlık etmemesinin CMK'nın 289/1-a kapsamında bir hukuka aykırılık olmadığına ilişkin görüşüne katılmak mümkün bulunmamıştır." görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; "Özel Dairece yapılan yargılama sırasında heyetteki en kıdemli üye yerine kıdemsiz üyenin heyet başkanlığı yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğu",
Düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Sanık ve müdafisi tarafından sunulan ek dilekçelerin CMK'nın 295. maddesinde öngörülen (7) günlük süreden sonra verildiği anlaşılmış ise de; sanık ve müdafisinin 05.04.2019 tarihli temyiz dilekçelerinde yer alan “usule-esasa ve yasaya aykırı” ve “usul ve yasaya aykırı” şeklindeki ibarelerin CMK'nın 288 ve 294. maddeleri bakımından maddi hukuka ilişkin bir temyiz nedeni taşıdığının, buna göre sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün; sanığın fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, fiilin hangi suçu oluşturduğu, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığı, hükmün doğru tesis edilip edilmediği, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, dosyaya yansıyan ve hükme etki edebilecek delillerin karar yerinde tartılışıp tartışılmadığı, bu bağlamda maddi sorunun isabetli bir şekilde tespit edilip edilmediği gibi dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar ile usul hükümlerine uygunluk bakımından da 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinde yazılı bulunan hukuka kesin aykırılık hâllerinin mevcut olup olmadığı yönlerinden temyiz denetimine geçilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ...'in; sırasıyla Beşiri Hâkimliği, Kumru Hâkimliği, ... Hâkimliği, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Müfettişliği ve Başmüfettişliği, HSYK Başmüfettişliği görevlerinde bulunduktan sonra 24.02.2011 tarihinde Yargıtay Üyesi seçildiği, 24.03.2011-05.02.2013 tarihleri arasında 7. Hukuk Dairesinde, 05.02.2013-17.07.2016 tarihleri arasında 3. Hukuk Dairesinde görev yaptığı,
15.07.2016 tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen darbe girişimi sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle bağlantılı olduğu değerlendirilen çok sayıda kişi hakkında Türkiye genelinde soruşturma başlatıldığı,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca ağır cezalık suçüstü hâli doğrultusunda ve 5271 sayılı CMK'nın 161. maddesinin sekizinci fıkrasına uygun olarak genel hükümlere göre yürütülen soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan 16.07.2016 tarihli yazıda; Türkiye genelinde hükûmeti devirmeye ve Anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs etmek suçunun hâlen işlenmeye devam edildiği, bu suçu işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin yurt dışına kaçıp saklanma ihtimallerinin bulunduğu ve ülke genelinde bu örgüte mensup Yargıtay, Danıştay ve HSK Üyeleri hakkında soruşturma yürütüldüğü belirtilerek aralarında sanığın da bulunduğu listede adları geçen yüksek mahkeme üyelerinin gözaltına alınmaları, ikametlerinde, çalışma odalarında ve araçlarında CMK'nın 116. maddesi uyarınca arama yapılması talimatı verildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığının 17.07.2016 tarihli ve 2016/103566 soruşturma sayılı yazısı ile; sanık hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla soruşturma başlatıldığının Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirilmesi üzerine, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 17.07.2016 tarihli ve 244/a sayılı kararıyla; aralarında sanığın da bulunduğu bazı Yargıtay eski Üyelerinin göreve devamlarının soruşturmanın selameti ve yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceği gerekçesiyle Yargıtay Kanunu'nun 18. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları ile 46. maddesi gereğince mevcut yetkilerinin kaldırılmasına karar verilerek Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildikleri,
23.07.2016 tarihli ve 29779 sayılı ikinci mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un geçici 15. maddesi uyarınca Yargıtay Üyeliği sona eren sanığın Yargıtay Tetkik Hâkimi olarak görevlendirilmesinin ardından, HSK Genel Kurulunca 24.08.2016 tarih ve 426 sayı ile; FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle iltisak ve irtibatının sabit görüldüğünden bahisle meslekten çıkarılmasına karar verildiği,
17.07.2016 tarihli yakalama ve gözaltına alma tutanağına göre; arama işlemi için .... adresinde bulunan ikamete gelen kolluk görevlilerince sanığın saat 02.15 sıralarında yakalanarak gözaltına alındığı, yapılan sorgusunun ardından da ... 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20.07.2016 tarihli ve 2016/90 sayılı kararıyla tutuklandığı,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanığa atılı ağır cezalık suç niteliğindeki silahlı terör örgütüne üye olma suçunun suçüstü hâlinde işlendiği değerlendirilerek genel hükümlere göre ve 5271 sayılı CMK'nın 161. maddesinin sekizinci fıkrasına uygun olarak başlatılıp yürütülen soruşturma sırasında düzenlenen fezlekenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame üzerine sanık hakkında aynı suçtan cezalandırılması istemiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesine kamu davası açıldığı,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma ve Yargıtay 9. Ceza Dairesince yapılan kovuşturma sırasında elde edilen delillerin incelenmesinde;
17.07.2016 tarihli ev, araç ve çalışma odası arama tutanaklarına göre; .... adresinde bulunan ikametinde, sanık adına kayıtlı 06 ... .. plakalı araçta, Yargıtay binası, 2. kat, 3. Hukuk Dairesi, 235 numaralı çalışma odasında ve üzerinde yapılan arama sonucunda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı,
... 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22.09.2016 tarihli ve 2262 değişik iş sayılı kararı ile sanık ...’e ait ... ...,... ve ... numaralı hatlara ilişkin CMK’nın 135/6. maddesi uyarınca 01.06.2014-20.07.2016 tarihleri arasında gelen-giden arama, sms, baz istasyonları ve kullanıcı bilgilerini içerir HTS raporlarının temini için iletişimin tespitine,
... Cumhuriyet Başsavcılığının 09.12.2016 tarihli ve 104109 soruşturma sayılı talebi üzerine ... 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 09.12.2016 tarih ve 6774 sayı ile; Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından gönderilen 1 adet Sony marka HD-B1 model, ... seri numaralı harddisk; 1 adet Kingston marka DataTraveler üzerinde CMK’nın 134. maddesi uyarınca inceleme yapılabilmesi için kopya çıkartılmasına ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığının 24.03.2017 tarihli ve 180056 soruşturma sayılı talebi üzerine ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 24.03.2017 tarih ve 2056 sayı ile; Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından gönderilen 1 adet Taiwan ibareli DataTraveler G4 marka üzerinde CMK’nın 134. maddesi uyarınca inceleme yapılmasına, imaj alınmasına ve bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine,
... Cumhuriyet Başsavcılığının 01.06.2017 tarihli ve 180056 soruşturma sayılı talebi üzerine ... 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 01.06.2017 tarih ve 4061 sayı ile; ekli listede gönderilen GSM ve ADSL numaralarının ByLock uygulamasına ait ..., 46.166.164.176, 46.166.164.177, 46.166.164.178, 46.166.164.179, 46.166.164.180, 46.166.164.181, 46.166.164.182 ve 46.166.164.183 numaralı IP adreslerine hangi tarihlerde kaç defa bağlandığına ilişkin bilgilerin ve erişmiş olduğu internet adreslerinin karşı IP adreslerini gösterir dökümünün çıkartılması yönünde CMK’nın 135. maddesi uyarınca iletişiminin tespitine,
Karar verildiği,
13.05.2017 tarihli ByLock tespit tutanağına ve Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 12.02.2017 tarihli raporuna göre; sanığın 129.862 satırlık ByLock abone listesinin 79210 ve 79217. satırlarında kaydının olduğu, 79210. satırında tespit edilen GSM aboneliğinin..., tespit edilen cihaza ait IMEI numarasının ... ve tespit edilen ilk tarihin 24.10.2014 olduğu, 79217. satırında tespit edilen GSM aboneliğinin ... tespit edilen cihazlara ait IMEI numaralarının ... -01384900881251 ve tespit edilen ilk tarihin 20.08.2014 olduğu, yapılan çalışmalarda mesaj, mail vs. içeriklerine rastlanılmadığı, ID eşleştirme çalışmalarına ise devam edildiği, şahsın ailesine yönelik çalışmalarda ByLock abone listesinde kayda rastlanılmadığı,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 18.01.2018 tarihli yazısı ekinde bulunan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 14.01.2018 tarihli raporuna ve ByLock Cbs sorgu sonucuna göre; sanığa ait... numaralı GSM hattı ve... IMEI numaralı cep telefonlarıyla ByLock kullanıldığı, ilk tespit tarihinin 20.08.2014 olduğu, yine sanığa ait... numaralı GSM hattı ve ... IMEI numaralı cep telefonuyla ByLock kullanıldığı, ilk tespit tarihinin 24.10.2014 olduğu, ByLock tespit tutanağında herhangi bir güncelleme yapılmadığı,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.05.2018 tarihli ve 928 sayılı yazısı ve eklerinde;...ID kullanıcısının sanık olduğunun belirtildiği,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 19.06.2018 tarihli yazısı ve eklerine göre; sanık ... adına kayıtlı ... ...,... ve ... numaralı hatların bulunduğu,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.03.2018 tarihli yazısı ekinde gönderilen sanık adına kayıtlı olup da ByLock erişiminde kullanıldığı değerlendirilen... ve... numaralı hatlara dair HIS(CGNAT) verileri incelendiğinde;... numaralı hat ile 20.08.2014-01.09.2014 tarihleri arasında ByLock hedef IP'lerinden olan ... numaralı IP'ye 49 kez bağlantı sinyali tespit edildiği, IMEI numaralarının... ve ...; baz bilgilerinin ise .... /... (20.08.2014), ... (21.08.2014), .../... (29.08.2014), .../... (30.08.2014), .... (30.08.2014), .../... (01.09.2014) olduğu,... numaralı hat ile 24.10.2014 ile 18.11.2014 tarihleri arasında aynı IP'ye 271 kez bağlantı sinyali tespit edildiği, IMEI numarasının...; baz bilgilerinin ise .../... (24.10.2014),... yolu.../... (24.10.2014), .../... (24.10.2014), .... (27.10.2014),... köyü çevre yolu kenarı ... (28.10.2014),... köyü Turkcell ve Telsim su deposunun yanı.../... (30.10.2014 ve 07.11.2014),... köyü ... .../... (10-11-12-14.11.2014), .../... (16.11.2014), .... (18.11.2014) olduğu,
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 05.02.2018 tarihli raporuna göre; FETÖ/PDY ile iltisaklı şirketlerde, derneklerde ve sendikalarda SGK kaydı, ortaklığı veya yöneticiliği bulunmadığı, sanığın... ve... numaralı GSM hatlarıyla ByLock kullandığı,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 12.03.2018 tarihli yazısı ekinde gönderilen CD incelendiğinde; 030130710094592 IMEI numarasına ilişkin kayda rastlanılmadığı, 013849 00881251 IMEI numaralı cep telefonunun 29.08.2014 tarihinde... numaralı GSM hattı ile kullanılmaya başlandığı, 21.09.2016 tarihine kadar bu hat ile kullanıldığı, aynı kurumun 16.03.2018 tarihli yazısına göre ise; 03... IMEI numarasının hatalı olduğu, 01384900881251 IMEI numarası ise Apple marka A1533 model cep telefonuna ait olup ... tarafından yurt dışından yolcu beraberinde getirildiği,
13.04.2018 tarihli ByLock tespit ve değerlendirme tutanağına göre;
a) "67746 ID'yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID'nin “67746”, kullanıcı adının “kartal57”, şifresinin “1966”, adının “rana83”, son online tarihinin: “10.11.2014, 21:11:34” olduğu, “message” bölümünün ise boş bırakıldığı,
b) Abone tespit kayıtları kısmının boş olduğu, SGK kayıtları kısmında ise sanığın TC kimlik numarası ile birlikte adı “...”, unvanı “Yargıtay Üyesi”, kurumu “Adalet Bakanlığı”, ili “... Hâkim Savcı” şeklinde bilgilerin bulunduğu,
c) "67746 ID'ye bağlı istatistik" başlığı altında; yazışma/mail durumu “Pasif/Pasif”, giriş sayısı “Veri: -”, “Log: -”, alınan mail sayısı: “Veri: 0”, “Log: 0”, gönderilen mail sayısı “Veri: 0”, “Log: -”, okunan ve silinen mail sayısı “Veri: -”, “Log: -”, alınan mesaj sayısı “Veri: 0”, “Log: -”, gönderilen mesaj sayısı “Veri: 0”, “Log: -”, gelen arama sayıları “Veri: 0”, “Log: -”, giden arama sayıları “Veri: 2”, “Log: -” toplam mail, toplam gönderilen mail ve toplam alınan mail sayıları “Veri: 0”, “Log: -”, katıldığı grup sayısı “Veri: 0”, “Log: .. ...”, alınan ve gönderilen dosya sayısı “Veri: 0”, “Log: -”, silinen dosya, eklediği arkadaş ve sildiği arkadaş sayıları “Veri: -”, “Log: -” şeklinde olduğu,
c) “67746 ID'yi Ekleyenlerin Verdikleri İsimler (Roster)” başlığı altında; "67746" ID'yi üç kullanıcının eklediği, bu kişilerin 65551 ID (11), 74000 ID (cşkn) ve 84121 ID (Oktay Acu- Üye-Yargıtay Başkanlığı) (okty-hmşri pilot abi) olduğu, bu kişilerden “84121” ID numaralı hesabın sanığı “ysfm” adıyla eklediği,
d) “67746 ID'nin Eklediklerine Verdikleri İsimler (Roster)” başlığı altında ise; bu ID'nin üç kullanıcıyı eklediği, 65551 ID (11), 74000 ID (cşkn) ve 84121 ID (Oktay Acu- Üye-Yargıtay Başkanlığı) (okty-hmşri pilot abi) olduğu, bu kişilere verilen ad bulunmadığı,
e) “67746 ID'nin Kurduğu Gruplar ve Grupların Kişi Listesi”, "67746 ID'nin Katıldığı Gruplar ve Grupların Kişi Listesi”, “67746 ID'ye Bağlı Kişi Listesi”, “67746 ID'ye Bağlı Mail Listesi”, “Önem arz eden yazışmalar ve mailler”, “67746 ID'ye Bağlı Yazışmalar”, “67746 ID'ye Bağlı Mailler” bölümlerinde “0” ibaresi bulunup herhangi bir bilginin yer almadığı, “67746 ID’ye Bağlı Ip Log Tablosu” ile “67746 ID’ye Bağlı Tüm Log Tablosu”nda herhangi bir bilginin bulunmadığı,
f) “67746 ID'nin Arama Kayıtları” bölümünde 2 verinin bulunduğu, Mustafa Sayın (3764) - (... Üniversitesi Eczacılık) isimli kişiyle 30.08.2014 tarihinde 09:39:48’de "0" saniye ve 16:04:54’de "13" saniye giden arama kaydının bulunduğu,
g) “61927 ID ile ilgili genel değerlendirme” bölümünde; ''... Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/180056 sayılı soruşturmalarına istinaden; FETÖ terör örgütü mensuplarınca örgütsel iletişim için belli bir süre kullanıldığı belirtilen kriptolu haberleşme uygulaması ByLock ile ilgili olarak Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından ... Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilen ve ... Cumhuriyet Başsavcılığınca tarafımıza gönderilen ByLock veri tabanı üzerinde inceleme çalışmalarının yapılması ve aynı yazı ile şüphelilerin ByLock uygulamasını kullanıp kullanmadıklarının tespitinin kapsamlı yapılması talimatı doğrultusunda;...UID numaralı ByLock kullanıcısının profil bilgileri; 'Kullanıcı Adı: kartal57, Şifre: 1966, Adı: rana83, Son Online Tarihi: 2014-11-10 21:11:34' olarak görülmüştür....UID numaralı ByLock kullanıcısının roster kayıtları incelenmiş diğer ByLock kullanıcılar tarafından; 'ysfm' ismi verilerek ByLock kişi listesine kaydedildiği görülmüştür....UID numaralı ByLock kullanıcısının roster bölümünde bulunan kişi listesinde adli yargı mensuplarının olduğu görülmüş, bu doğrultuda...UID numaralı ByLock kullanıcısının da adli yargı mensubu olabileceği değerlendirilmiştir....UID numaralı ByLock kullanıcısına diğer ByLock kullanıcıları tarafından verilen; ‘ysfm’ ismi ile şahsın adının '...' olabileceği, profil bilgilerinde kullanıcı adında bulunan ... ilinin trafik plaka kodu olan ‘57’ sayısından şahsın ... ili ile bağlantılı olabileceği ayrıca ByLock şifresinde görülen ‘1966’ sayısının ise şahsın doğum yılı olabileceği değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelerden hareketle tarafımıza gönderilen hâkim/savcı listesi üzerinde yapılan araştırmada; bu bilgilerle uygunluk gösterdiği görülen 01.06.1966, ... Durağan doğumlu ve ... Durağan nüfusuna kayıtlı ... T.C. kimlik numaralı ... isimli şahsa ulaşılmıştır. ... isimli şahsın, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı bünyesinde bulunan KOM Bilgi Sistemi ByLock CBS sorgu modülü üzerinde 13.04.2018 tarihinde yapılan sorgulamada; şahsın adına iki (2) adet ByLock kaydına rastlanılmıştır. Bulunan birinci kayda göre GSM numarasının; 5053535397, IMEI numarasının; ... ve ilk tespit tarihinin; 20141024 olduğu, bulunan ikinci kayda göre GSM numarasının; 5063149124, IMEI numarasının; ..., 01384900881251 ve ilk tespit tarihinin; 20140820 olduğu görülmüştür. Bu tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda;...UID numaralı ByLock kullanıcısının ... isimli şahsın olabileceği değerlendirilmektedir.'' şeklinde ifadelere yer verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.10.2018 tarihli ve 2087 muhabere sayılı yazı ekinde dosya arasına konulan BTK ve AVEA yazı cevabında; ses ve veri şebekelerinin benzerlik gösterseler dahi kullandıkları teknolojilerin farklı olması, CDR ve CGNAT loglarının oluşturulma sürecinin de birbirinden bağımsız ve farklı olması sebebiyle, CDR ve CGNAT logları arasında bulunan lokasyon bilgilerinin farklı olmasının teknik anlamda bir problem oluşturmadığının belirtildiği,
01384900881251 IMEI numaralı cihazın ilk kullanımının 29.08.2014 olarak bildirilmesine rağmen, ByLock ile ilgili bahsi geçen tutanaklara göre cihazın ByLock programına ilk bağlantı tarihinin 20.08.2014 olarak tespit edilmesi nedeniyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan bilgi talep edilmesi üzerine adı geçen kurumun 16.07.2018 tarihli cevabi yazısında; ByLock uygulamasına VPN kullanılmak suretiyle veya WIFI özelliği ile bağlanılmış olabileceği ve her iki durumda da HIS-CGNAT kayıtlarında ByLock IP'lerine doğru bir trafik kaydına rastlanılamayacağının ifade edildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.01.2018 tarihli yazısı ekine göre; sanığın.../... adresinde ikamet ettiği, aynı suçtan hakkında işlem yapılan İlhan Kaya’nın ise... Mahallesi..../... adresinde ikamet ettiği,
Aynı suçtan haklarında işlem yapılan yüksek yargı eski üyelerinden; Yargıtay 9 ve 22. Hukuk Dairelerinde çalışmış olan ...’nın... Mahallesi, Ulupınar Caddesi, No: 62D, İç Kapı No: 26.../... adresinde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinde çalışmış olan ....’ün... Mahallesi, Ulupınar Caddesi, No: 62B, İç Kapı No: 26.../... adresinde, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinde çalışmış olan ...’in... Mahallesi, Ulupınar Caddesi, No: 62C, İç Kapı No:18.../... adresinde ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesinde çalışmış olan Yahya ...’in ise... Mahallesi, Ulupınar Caddesi, No: 62D, İç Kapı No: 3.../... adresinde ikamet ettikleri,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.01.2018 ve 29.06.2018 tarihli yazı ve eklerinde; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi ya da yöneticisi olma suçlarından yüksek yargı eski üyeleri hakkında yürütülen soruşturmalar kapsamında aynı suçlardan haklarında işlem yapılan yüksek yargı eski üyelerince yapıldığı tespit edilen ByLock yazışmalarının dosyaya sunulduğu,
Aynen aktarılan bu yazışmalarda;
348860 ID numaralı Yargıtay eski üyesi ... tarafından 59344 ID numaralı Yargıtay eski üyesi ...’a 06.12.2015 tarihinde saat 21.16.08'de gönderilen ByLock mesajında; “aldım abi”, aynı gün saat 21.17.41’de gönderilen ByLock mesajında; “pazartesi (yarın) bizde olabilir. Siz saati belirleyin.”, aynı gün saat 21.18.26’da gönderilen ByLock mesajında; “... bey bizim binada”, aynı gün saat 21.20.47’de gönderilen ByLock mesajında; “ben görüşüp döneyim”, aynı gün saat 21.36.10’da gönderilen ByLock mesajında; “... müsait değilmiş. aynı binada ilhan kaya müsait saat 20:00 uygun mu”, aynı gün saat 21.38.51’de gönderilen ByLock mesajında; “abi ... bey bankasya için 30.000 tl vermiş daha sonra dolara çevrilmiş dolar miktarını bilmiyor paranın tamamına ihtiyacı varmış”, aynı gün saat 21.45.55’de gönderilen ByLock mesajında; “daire 12 kat 2 dış kapı şifresi #0190 arka dış kaqı 0190”, aynı gün saat 21.46.40’de gönderilen ByLock mesajında; “saat netleşti mi”,
382087 ID numaralı Yargıtay eski üyesi Salih Sönmez tarafından 59344 ID numaralı Yargıtay eski üyesi ...’a 10.02.2016 tarihinde saat 23.42.43'de gönderilen ByLock mesajında; “Konu:sb metin (09.02.2016 19:46): bugun ... ... la gorustum. bana ozellikle istinaf ve uyelikle ilgili yapılması planlanan kanun değisikliklerini sordu son gelismeler nasil biraz merak icinde sanki bu değisikliklerin yapilacagi anayasaya uygun bir duzenleme yapilmayacaği ikanaati ve birazda tedirgiligi var isin sirazeden i metin (09.02.2016 19:48): ciktiğıni söylüyor, mesut balciya oy vermedigini konusmalarindan cikardim ilkesiz biri dun sizden tarafta idi bugun bunlar guclu geldiler yargida birlik toplantilarına katiliyor dedi. metin (09.02.2016 19:52): ... artik bazi arkadaslara yolda gordügunde selam bile vermiyor. gecen haftalarda müzakere sirasinda bir iki sefer ...ile dikkat çekecek şekilde biryerlere gidip gelmisler. itirafci olabilir mi allah korusun husnu zan ademi itimat metin (09.02.2016 19:56): ...beyi ziyaret ettim ali suat ertosunda vardi riza şahin de vardı. genel olarak hukumetin icraatlerinden işide verilen destekten dogudaki olaylardan ileride aihm de cok sikintilar yasanacağini suç ışlediklerini konusuyorlar. metin (09.02.2016 20:14): 3-4 gun once hataydan tanidigim bir cok yargitay uyesini taniyan emin isimli(bu kisi hatayda spor muduru idi ulkucu hatayda calisan erkan özturk sadik demircioğlu vs mehmet ?ürtül ile cok samimi) BENIDE YEMEGE CAGIRDI yemek yargitay lokalinde idi yemekte seyit çavdar erkan öztürk mah... kaya 1 cezadaki gozluklu yeni secilen ulkucu ali soyadi altinkaya olabilir. vardi sonradan ulkucu yeni 144 letden esmer veliyi çağirdilar veliyi ben öncedende taniyorum ... beni tanistirmisti ancak bana soguk davrandi 11. cezada ...araciligiyla dosya takip ettigine şahit olmustum . bunu benim bildiğimi bildiği icin soguk davranmis olabilir. mah... kaya seyit çavdar erkan özturk veli mehmet kürtül iyi icki ictiler 1 cezadaki ali içki icmedi ben biraz erken kalktim mah... kaya icince çok iyi konusturulabilir erken kalkinca sen boyle bir alem bulamazsin kal gibi konustu edindigim kanaat daha oncede erkan m kürtül mah... kaya veli ... ... içkili yemeklerde beraber olduklari kanaatim oluştu. mah... kayanin agzi gevsek korkak birisi degil diyologla birde ıçerse konusur bilgi alınabilir metin (09.02.2016 20:18): bugun ... muzakerede tek aday olan baskanlar neden seçilemiyor neden oy verilmiyor gibi konustu acaba 21 ve 9 da oy mu veriyor kanaati bende olustu. dairede iyi sinyaller vermiyor etliye sutluye karismiyor muzakerelerde bekliyor çogunluk nerde ise o taraftan oluyor bir fikri yok dik duramaz fikrini savunamaz pasif metin (09.02.2016 20:20): divan üyeleri: salih kocalar ile osman yurdakul ve zulfikar beyin irtibati iyi bende samimiyim ama osman beyin bu konudabir irtibatı vardı. Ayse ozcelik ... memise sorun metin (09.02.2016 20:23): erol uzuner ile halil akdağ cok samimidir. halil akdağla irtibati iyi olan arkafaslar varmuzaffer bey 3 cezadaki onun üzerinden gidilebilir mi bilmiyorum degerlendirmek lazım metin (09.02.2016 20:26): dilaver kahveci surekli lokalde oyun oynar her gun erkenden oyuna oturur.ışle en ufak bir irtibatı yok surekli lokalde oyun başinda...bu konularda onunla görüşüyordu ne oldu bilmiyorum. metin (09.02.2016 20:30): ...ile dairesindeki arkadaşlar samimi emekli olan şerafettin iste cok samimi onu cok seviyor. halim âşaner beyede saygisi var. bende konusuyorum ama beni bizi biliyor bize münafıklik yapabilir ama arkadaşla konuşursa tamamen takiyye yapamaz diye düşünüyorum metin (10.02.2016 20:11): ...ile sefa mermerci önceki yıllarda haftada bir görüşüp yemek yiyorlardi bir ekipleri vardi tabi köprünün altından çok sular geçti samimiyetleri simdi nasi? bilmiyorum",
348860 ID numaralı Yargıtay eski üyesi ... tarafından 460576 ID numaralı Yargıtay eski üyesi ....’e 17.01.2016 tarihinde saat 23.32.44’de gönderilen ByLock mesajında; “... dönüş yapmadı, bugün hiç gördünüz mü?”, 07.01.2016 tarihinde saat 01.24.07’de gönderilen ByLock mesajında; “Konu: Fw: Fw: Fw: Gürler Abi Hatim. ... grubu 21 ve 22. cüzleri, Tepedelen grubu 23. cüzü,... grubu 24. cüz ile 25. cüzün ilk 10 sayfasını gruptaki arkadaşlara paylaştıralım, herkes sadece kendilerine paylaştırılan sayfaları okuyacak. 06.01.2016 23:15, Ak19 yazd?: 06.01.2016 23.09, Ak19 yazd?: Gürler abi vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Rızasını kazanmayı nasip eylesin... Rabbim Efendimize komşu eylesin... Hatim indirelim.. sizin grup 21-25 cüzler Gönderilen Diğer Kişiler 492326 460549”,
413532 ID numaralı Yargıtay eski üyesi ...tarafından 396079 ID numaralı Yargıtay eski üyesi...’e 23.12.2015 tarihinde saat 18.31.21’de gönderilen ByLock mesajında; “alpi bahcelidei ... yanimda” şeklinde görüşmeler yapıldığı,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca Kara Kuvvetleri Ko...anlığında görev yapan ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün mahrem yapılanması içerisinde oldukları değerlendirilen örgüt üyelerinin tespiti amacıyla, ... ili genelinde 477 adet ankesörlü sabit telefon hattı sahiplerinin soruşturulması sırasında ... 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29.01.2018 tarihli ve 2018/895 değişik iş sayılı kararından; 477 adet büfe, bakkal, market, bayi gibi yerlerde bulunan kontörlü sabit telefon hatlarının 01.01.2011-31.12.2017 tarihleri arasında arayan, aranan, mesaj, baz, karşı baz ve mobil veri bilgilerini içerecek şekilde iletişimin tespitine izin verildiği, bu karar doğrultusunda bu hatların HTS kayıtlarının temin edildiği, bu hatlarla, haklarında aynı örgüte üye oldukları iddiasıyla ayrı soruşturma yürütülen yüksek yargı eski üyelerince kullanılan telefon hatlarına ait HTS kayıtlarının karşılaştırılarak sabit hatlarla bu kişilerin hatlarının ardışık, sistematik veya periyodik olarak aranıp aranmadığı hususunda yapılan araştırma sonucunda düzenlenen 13.09.2018 ve 25.09.2018 tarihli raporlarda;
Sanık adına kayıtlı..., ..., ... ve... numaralı GSM hatlarının, ..., ... 312 425 97 26, 312 955 01 17, 312 319 35 46, 312 323 15 49, 312 354 34 24, 312 362 46 35, 312 261 13 23, 312 261 19 02, 312 215 10 56 ve 312 483 30 43 numaralı 12 adet sabit hat ile 29 irtibatının tespit edildiği görülmüş olup arama dokümü ve sabit hatların aidiyetine dair evrakın dosyada bulunduğu, ankesör ve sabit hatlardan yüksek yargı üyelerine ait numaraların aranmasında, aramanın 10 dakika öncesi ve sonrası şeklinde ... aralığı dikkate alınarak yapılan değerlendirmeye göre;
- Selçuk Başutku adına kayıtlı 312 215 10 56 numaralı aboneden aranarak 18.01.2014 tarihinde Nazmi Çatak’ın kullandığı GSM hattı ile 10.59.37’de 64 saniye, sanığa ait... numaralı hat ile 11.01.45’de 0 saniye ve... numaralı hat ile 11.02.24’de 56 saniye görüşme yapıldığı,
- ...adına kayıtlı ... numaralı aboneden aranarak 02.08.2011 tarihinde İbrahim Kurt’un kullandığı GSM hattı ile 23.37.12’de 74 saniye, sanığa ait ... numaralı hat ile 23.39.18’de 98 saniye görüşme yapıldığı,
- Aynı aboneden aranarak 29.12.2011 tarihinde İbrahim Kurt’un kullandığı GSM hattı ile 19.04.48’de 0 saniye, sanığa ait ... numaralı hat ile 19.06.43’de 0 saniye ve Şaban Işık’ın kullandığı GSM hattı ile 19.05.20’de 31 saniye görüşme yapıldığı,
- Aynı aboneden aranarak 02.01.2012 tarihinde İbrahim Kurt’un kullandığı GSM hattı ile 22.45.12’de 61 saniye, sanığa ait ... numaralı hat ile 22.46.32’de 41 saniye görüşme yapıldığı,
- Aynı aboneden aranarak 25.01.2012 tarihinde İbrahim Kurt’un kullandığı GSM hattı ile 22.25.21’de 97 saniye, sanığa ait 0505 923 6728 numaralı hat ile 22.28.10’da 0 saniye görüşme yapıldığı,
- Remzi Şahin adına kayıtlı 312 483 30 43 numaralı aboneden aranarak 03.12.2011 tarihinde sanığa ait ... numaralı hat ile 11.49.29’da 37 saniye ve Şaban Işık’ın kullandığı GSM hattı ile 11.50.18’de 31 saniye görüşme yapıldığı,
Böylece sanık ile birlikte hakkında örgüt suçlarından kovuşturma bulunan adı geçen eski yüksek yargı üyelerinin ankesörlü sabit telefon hatlarıyla ardışık olarak arandığının belirtildiği,
- ...adına kayıtlı ... numaralı aboneden 04.02.2011 tarihinde Ali Yağcı 1 kez, 02.08.2011 tarihinde İbrahim Kurt ve sanık (...-Görüşme süresi “98 sn.”) birer kez, 19.08.2011 tarihinde İbrahim Kurt 1 kez, 22.09.2011 tarihinde sanık (...-Görüşme süresi “66 sn.”) 1 kez, 05.11.2011 tarihinde... 1 kez, 22.12.2011 tarihinde İbrahim Kurt 1 kez, 29.12.2011 tarihinde İbrahim Kurt ve sanık (...-Görüşme süresi “0 sn.”) birer kez, 02.01.2012 tarihinde İbrahim Kurt ve sanık (...-Görüşme süresi “41 sn.”) birer kez, 20.01.2012, 21.01.2012, 25.01.2012 tarihlerinde İbrahim Kurt birer kez, 25.01.2012 tarihinde sanık (...-Görüşme süresi “0 sn.”) bir kez, 13.02.2012 tarihinde Bedrettin Işıldak iki kez, 17.02.2012 tarihinde İbrahim Kurt bir kez, 24.02.2012 tarihinde İbrahim Kurt üç kez, 20.04.2012 ve 10.06.2012 tarihlerinde İbrahim Kurt birer kez, 15.06.2012 tarihinde İbrahim Kurt iki kez, 06.07.2012 ve 15.07.2012 tarihlerinde İbrahim Kurt birer kez,... 25.08.2012 tarihinde 4 kez, 05.09.2012 tarihinde 2 kez, 23.09.2012 tarihinde 1 kez, 19.10.2012 ve 24.10.2012 tarihlerinde ikişer kez, İbrahim Kurt 14.12.2012 tarihinde üçer kez, Ramazan Bayrak 24.01.2013 tarihinde 2 kez, 18.02.2013 tarihinde 1 kez,... 20.04.2013 tarihinde 2 kez, 08.06.2013 tarihinde 7 kez, İbrahim Kurt 21-24.06.2013, 04-18-28.07.2013, 20.10.2013 tarihlerinde birer kez,... 27.10.2013, 18-19.01.2014 tarihlerinde ikişer kez, Mustafa Genç 21.01.2014 tarihinde iki kez, İbrahim Kurt 22.01.2014 tarihinde iki kez,... 15.02.2014 tarihinde 3 kez, İbrahim Kurt 28.02.2014, 23.04.2014, 24.06.2014 tarihlerinde birer kez,... 01.03.2014 ve 31.08.2014 tarihlerinde birer kez, 15.06.2014 tarihinde iki kez arandıkları,
- Ahmet İnce adına kayıtlı 312 418 69 64 numaralı aboneden Salih Sönmez 20.06.2012 tarihinde 2 kez, Ali Kaya 10.11.2012 tarihinde 2 kez, sanık (...-Görüşme süresi “8-0-41-41 sn.”) 07.12.2012 tarihinde 4 kez, ... 16.06.2013 tarihinde 6 kez, 10.07.2013 tarihinde Bilal Köseoğlu ve Kadir Altınışık’ın ikişer kez, 15.07.2013 tarihinde Kadir Altınışık 2 kez, Osman Yurdakul 6 kez, Bilal Köseoğlu 4 kez, 16.12.2015 tarihinde Mesut Güngör 3 kez arandıkları,
- Mithat Arıcı adına kayıtlı 312 425 97 26 numaralı aboneden Sami Sezai Ural 05.10.2011 tarihinde 2 kez, Esabil Saylak 03.12.2011 tarihinde 2 kez,... 07.07.2012 tarihinde 1 kez, Turgut Emiroğlu 20.01.2013, 21.03.2013, 29.04.2013 ve 30.04.2013 tarihlerinde birer kez, sanık 31.10.2013 tarihinde 1 kez, 08.01.2014 tarihinde 3 kez (0506 314 91 24-Görüşme süresi “9-0-15-6 sn.”) arandıkları,
- Türk Telekom'a ait 312 955 01 17 numaralı ankesörden Sami Sezai Ural 15.12.2011 ve 18.03.2011 tarihlerinde birer kez, Ömür Borazan 19.03.2012 tarihinde 2 kez, Hamza Eyidemir 20.05.2012 tarihinde 1 kez, Ahmet Toker 04.09.2012 tarihinde 2 kez, Bedrettin Işıldak 24.11.2012 tarihinde 1 kez, ...25.12.2012 tarihinde 4 kez, İrfan Vural 09.04.2013 tarihinde 1 kez, Hamza Yaman 21.09.2013 tarihinde 2 kez, Mustafa Kılıç 09.10.2013 tarihinde 8 kez, sanık 01.11.2013 tarihinde 2 kez (0506 314 91 24-Görüşme süresi “37-37 sn.”), Arif Bekler 19.01.2014 tarihinde 1 kez, İrfan Vural 29.01.2014 tarihinde 1 kez, sanık 21.02.2014 tarihinde 2 kez (0506 314 91 24-Görüşme süresi “0-0 sn.”), İrfan Doğan 26.02.2014 tarihinde 1 kez,... 28.05.2014 tarihinde 2 kez, Mustafa Kılıç 30.05.2014 tarihinde 2 kez, Ertuğrul Arslanoğlu 02.07.2014 tarihinde 12 kez, Dursun Murat Cevher 31.08.2014 tarihinde 2 kez, İbrahim Kurt 20.09.2014 tarihinde 2 kez, Cumhur Özer 23.09.2014 tarihinde 1 kez, 23.02.2015 tarihinde 2 kez, Nazmi Çatak 14.03.2015 tarihinde 5 kez, Cumhur Özer 18.06.2015 tarihinde 2 kez, Ahmet Toker 22.06.2015 tarihinde 2 kez, Sami Sezai Ural 08.09.2015 tarihinde 2 kez, 30.12.2015 tarihinde 4 kez, Cumhur Özer 20.06.2016 tarihinde 1 kez, Arif Bekler 08.11.2017 tarihinde 22 kez arandıkları,
- Mah... Başer adına kayıtlı 312 354 349 24 numaralı aboneden 13.09.2013 tarihinde Ömer Koroğlu 1 kez, 25.01.2015 tarihinde sanık 1 kez (0505 353 53 97-Görüşme süresi “27 sn.”), ... 26.02.2017 ve 12.03.2017 tarihlerinde birer kez arandığı,
- İmran Köseler adına kayıtlı 312 261 13 23 numaralı aboneden... 01.01.2011 tarihinde 1 kez, Ali Yağcı 04.02.2011 tarihinde 1 kez, Nazmi Çatak 05.04.2011 tarihinde 2 kez, Abdi Cengiz 22.04.2011 tarihinde 3 kez, sanık 12.07.2011 tarihinde 1 kez (...-Görüşme süresi “67 sn.”), İbrahim Kurt 02.07.2012 ve 07.09.2012 tarihlerinde birer kez, Nazmi Çatak 13.01.2013, 19.02.2013, 15.06.2013 tarihlerinde birer kez, Refik Sarıoğlu 21.06.2013 tarihinde 1 kez, Nazmi Çatak 12-13.10.2013 tarihinde birer kez, Bedrettin Işıldak 26.10.2013 tarihinde 1 kez, Nazmi Çatak 13.11.2013 tarihinde 2 kez, İbrahim Kurt 29.11.2013 tarihinde 3 kez, Bedrettin Işıldak 29.11.2013 tarihinde 1 kez, 02.12.2013 tarihinde Nazmi Çatak 1 kez, Bedrettin Işıldak 13-27.12.2013 tarihinde birer kez, Nazmi Çatak 07-14.01.2014 tarihlerinde birer kez, Bedrettin Işıldak 31.01.2014, 21.02.2014, 07.03.2014 tarihlerinde birer kez, İbrahim Kurt 12-25.04.2014 tarihlerinde birer kez, 16.10.2014 tarihinde Okay Koçak 1 kez, 02.01.2015 tarihinde... 1 kez, 27.02.2015 tarihinde İbrahim Kurt 1 kez, 01.10.2015, 27.11.2015, 31.12.2015, 12.01.2016 tarihlerinde... birer kez, 14.03.2017 tarihinde Mehmet Özkan 1 kez arandığı,
- Metin Eğri adına kayıtlı 312 261 19 02 numaralı aboneden Bedrettin Işıldak 12.02.2011 tarihinde 2 kez, 07.05.2011 tarihinde 1 kez, ...03-18.04.2011 tarihlerinde birer kez, Vahit Bektaş 18.08.2012 tarihinde 1 kez, Mustafa Akkuş 27.08.2012 tarihinde 1 kez, Mah... Kış 17.09.2012 tarihinde 1 kez, sanık 23.09.2012 tarihinde 1 kez (...-Görüşme süresi “13 sn.”) arandığı,
- Selçuk Başutku adına kayıtlı 312 215 10 56 numaralı aboneden ... 16.11.2011 tarihinde 1 kez,... 17.07.2012 tarihinde 1 kez,... 19.07.2012 tarihinde 1 kez, Mah... Kış 06.02.2013 tarihinde 1 kez, Yunus Çetin 13.04.2013 tarihinde 2 kez, ... 23.06.2013 tarihinde 2 kez, Ertuğrul Arslanoğlu 29.07.2013 tarihinde 1 kez, 25.08.2014 tarihinde 2 kez, Nazmi Çatak 18.01.2014 tarihinde 1 kez, sanık 18.01.2014 tarihinde 2 kez (0506 314 91 24-0505 353 53 97-Görüşme süresi “0-56 sn.”),... 23.03.2015 tarihinde 1 kez, 11.05.2015 tarihinde 2 kez arandığı,
- Ayrıca Murat Sevindi adına kayıtlı 312 319 35 46 numaralı aboneden sanığın 13-24-25.09.2013 tarihlerinde birer kez (...-Görüşme süresi “91-101-49 sn.”) arandığı, Yıldırım Kardeşler adına kayıtlı 312 362 46 35 numaralı aboneden sanığın 27.01.2012 tarihinde bir kez (...-Görüşme süresi “58 sn.”) arandığı, Mehmet Demir adına kayıtlı 312 323 15 49 numaralı aboneden sanığın 15.02.2013 ve 28.11.2013 tarihlerinde birer kez (...-Görüşme süresi “34-58 sn.”),... ise 20.12.2014 tarihinde 1 kez arandığı, Remzi Şahin adına kayıtlı 312 483 30 43 numaralı aboneden sanığın 03.12.2011 tarihinde 1 kez (...-Görüşme süresi “37 sn.”) arandığı,
Asya Emeklilik ve Hayat AŞ’nin 02.02.2017 tarihli yazısına göre; sanığın şirketlerinde müşteri kaydının bulunmadığı,
Yargıtay Birinci Başkanlığının 26.07.2017 tarihli yazısına göre; sanığın adresinin .../..., kullandığı GSM hattının ..., e-mailin ise yr34665@ olduğu,
Krea İçerik Hizmetleri ve Prodüksiyon AŞ’nin 19.02.2018, Demirören TV Digital Platform İşletmeciliği AŞ’nin 11.07.2019-08.08.2019 ve Türk Telekom’un 17.05.2018 tarihli yazılarına göre; sanık adına Digitürk, Tivibu ve D-Smart aboneliği bulunmadığı,
Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından 21.10.2017 tarihinde düzenlenen açık kaynak araştırma raporuna göre; sanığın ve sitelerinde herkese açık kendisinin kullandığı değerlendirilen hesabının tespit edilemediği,
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2018/6 esas sayılı dosyasında ... hakkında yapılan yargılama sırasında alınan 23.10.2018 tarihli bilirkişi ek kurul raporu ve ekinde yer alan belgelere göre; sanığın sivil imam olarak tabir edilen şahıslardan, Nurullah Tavlaşoğlu ile 02.09.2014 tarihinde 16.55-17.14 saatleri arasında Bağcılar/..., Mustafa Aksu ile 02.09.2014 tarihinde 19.32-19.42 saatleri arasında İkitelli Küçükçekmece/..., Hacı Uzdil ile 05.09.2014 tarihinde 18.04-18.27 saatleri arasında Mecidiyeköy Şişli/... ve Osman Sayın ile 19.09.2014 tarihinde 17.41-17.59 saatleri arasında Fikirtepe Kadıköy/..., sanığın yüksek yargı eski üyelerinden, Mah... Akkoyun ile 06.09.2014, 07.09.2014, 19.09.2014, 20.09.2014, 26.09.2014, 27.09.2014, 28.09.2014, 06.10.2014, 11.10.2014 ve 18.10.2014 tarihlerinde Hayırlıel Ticaret Ataşehir/..., 07.09.2014, 08.09.2014, 11.10.2014 ve 18.10.2014 tarihlerinde Ağaoğlu My Office Ataşehir/..., 19.09.2014, 20.09.2014, 28.09.2014, 06.10.2014, 08.10.2014, 11.10.2014 ve 18.10.2014 tarihlerinde Fenerbahçe Arena Arkası, Turkcell Giydirme Ataşehir/...,... ile 13.09.2014 tarihinde Haydarpaşa Rıhtım Cad., Yapıkredi Binası Kadıköy/..., Ali Alçık ile 18.09.2014 tarihinde İzzetpaşa Mah., Ayazma Yolu Sok., No:3 ..., Zihni Doğan ile 08.09.2014, 20.09.2014, 08.10.2014, 10.10.2014 ve 11.10.2014 tarihlerinde Hayırlıel Ticaret Ataşehir/..., 11.10.2014 tarihinde Fenerbahçe Arena Arkası, Turkcell Giydirme Ataşehir/..., Hüsamettin Uğur ile 28.09.2014 tarihinde Hayırlıel Ticaret Ataşehir/..., 25.10.2014 tarihinde Şişli Ermeni Mezarlığı ... ve Rum Ortodoks Mezarlığı Mecidiyeköy Şişli/..., 25.09.2014 tarihinde Ataköy 9. Kısım ..., Süleyman Pehlivan ile 26.09.2014 tarihinde Beşiktaş İdo İskelesi Beşiktaş/..., 27.09.2014 tarihinde Beşiktaş İskele Meydanı/..., Hüseyin Güngör Babacan ile 10.10.2014 tarihinde İzzetpaşa Mah., Ayazma Yolu Sok., No:3 ... ve Esabil Saylak ile 14.10.2014 tarihinde Hacıbektaş Veli Cad., Kartal Sok., No:115, 4. Etap, 1. Kısım Başakşehir/... adreslerinde ortak baz verdiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.11.2018 tarihli ve 2295 sayılı yazısına göre; sanığın görevlendirmesi olmaksızın 20.05.2013 ile 23.05.2018 tarihleri arasında Yahya ... ve...ile Güral Sapanca W.P Hotel’de konaklama yaptığı,
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2017/94 esas sayılı dosyasının 20.02.2018 tarihli 1. celse SEGBİS çözüm tutanağına göre; anılan dosyanın sanığı Günal Akyol’a bu yapıya dahil olduğu düşünülen yüksek yargı mensuplarının isimleri sayılarak bu yapıdan olup olmadıklarının sorulması üzerine Günal Akyol'un, ... için “sanırım” şeklinde cevap verdiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.07.2018 tarihli ve 1429 sayılı yazı eki ile Müflis Asya Katılım Bankası AŞ İflas İdaresinin 08.01.2018 tarihli yazısı ve ekindeki bakiye/hareket bilgisini gösterir CD’ye göre; sanığın Bank Asya’da bulunan hesaplarda 15.01.2010 ile 19.07.2012 tarihleri arasında değişik miktarlarda hesap hareketleri olduğu, Aralık 2013 sonrası dönemde hesapta 0,94 TL bulunduğu ve hesap hareketliliği bulunmadığı,
Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 31.07.2018 tarihli rapora göre; sanığın ortağı veya yöneticisi olduğu şirkete, üyesi/kurucusu/yöneticisi olduğu dernek ya da vakfa rastlanılmadığı, sanık adına kayıtlı taşıt bulunmadığı, adına kayıtlı 2 adet gayrimenkul yevmiye kaydına rastlanıldığı, KKB kayıtlarında kredi limiti 1 TL ve açılış tarihi 22.10.2007 olan Bank Asya’dan tanımlanmış kredi bulunduğu, yine Yapı Kredi Bankası ve Vakıfbank'tan tanımlı kredilerin de olduğu, GİB kayıtlarına göre sanık tarafından kullanılan herhangi bir kredi bilgisine rastlanılmadığı, Bank Asya’da 02.08.2010 tarihinde açılıp 10.03.2011 tarihinde kapanan, 21.07.2010 tarihinde açılıp 26.01.2011 tarihinde kapanan, 22.06.2010 tarihinde açılıp 23.06.2010 tarihinde kapanan, 18.05.2010 tarihinde açılıp 22.06.2010 tarihinde kapanan, 06.05.2010 tarihinde açılıp 22.07.2011 tarihinde kapanan hesaplar ile 14.09.2007 tarihinde açılan ve rapor tarihi itibarıyla açık olan hesabın bulunduğu, Bank Asya nezdinde sanık tarafından gerçekleştirilmiş herhangi bir nakit yatırma ya da çekme işlemine rastlanılmadığı, Aralık 2013 sonrası dönemde Bank Asya nezdinde 0,94 TL bakiye bulunduğu ve hesap hareketi bulunmadığı, para transferi yaptığı kişilerden ..., Halit Kıvrıl, Nevzat Arslan,..., Sedat Yaslan, Ali İşgören, Şeref Kaya, Kerim Kırım, ...Ümit Sade, ... Kasım Karagöz, Eşref Köse, Mine Kaya, Talip Karakuş hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan dava açıldığı veya soruşturma yapıldığı, ayrıca Arabul Oto Elektronik San. ve Tic. Ltd. Şti., Baydem Kırtasiye Ltd. Şti., S.S. Bilge Dostlar Konut Yapı Kooperatifi, Tasfiye hâlinde SS Aşiyan Park Yapı Kooperatifi gibi şirket ve kooperatiflerle para transferi olduğu, sanığın annesi Hacer ...’in Bank Asya nezdinde 09.04.2015 tarihinde açılıp 10.12.2015 tarihinde kapatılan katılma hesabı ile 28.01.2014 tarihinde açılıp rapor tarihi itibarıyla açık olan gerçek kişi yurt içi hesabı bulunduğu, Aralık 2013 sonrası hesap hareketleri incelendiğinde 28.01.2014 tarihinde 800 TL yatırmak suretiyle katılım hesabı açtığı, 02.05.2014 tarihinde 2.600 TL, 950 EURO, 300 USD nakit yatırdığı ve bu tutarlar ile katılım hesabı açtığı, 09.04.2015 tarihinde 900 EURO, 1.216 USD ve 8.080 USD tutarında katılım hesabı açtığı, 10.12.2015 tarihinden sonra hesap hareketi bulunmadığı, eşi ve çocukları adına Bank Asya’da açılmış hesaba rastlanılmadığı,
10.02.2017 tarihli HTS analiz raporunda yer alan ... ...,... ve ... numaralı sanığın adına kayıtlı telefon hatlarının HTS baz analizlerine göre; sanığın, darbe teşebbüsünün gerçekleştiği 15-16.07.2016 tarihinde ... ilinde olduğu,... numaralı telefon hattına ait HTS kayıtları incelendiğinde; FETÖ/PDY şüphelisi olan çok sayıda şahısla 1 ila 164 arasında değişmek üzere telefon görüşmesi yaptığı, değişik tarihlerde FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı... Üniversitesi ile 2 kez ve ...Kargo ile 28 kez görüşme yaptığı, ... numaralı telefon hattına ait HTS kayıtları incelendiğinde; yurt dışı (uluslararası) numaralar ile değişik tarihlerde çok sayıda görüşme yaptığı, FETÖ/PDY şüphelisi olan çok sayıda şahısla 1 ila 136 arasında değişmek üzere telefon görüşmesi yaptığı, değişik tarihlerde FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı... Üniversitesi ile 12 kez görüşme yaptığı, ... numaralı telefon hattına ait HTS kayıtları incelendiğinde; FETÖ/PDY şüphelisi olan çok sayıda şahısla 1 ila 2678 arasında değişmek üzere telefon görüşmesi yaptığı, değişik tarihlerde FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı ...Kargo ile 18 kez görüşme yaptığı, yurt dışı (uluslararası) numaralar ile aynı gün üç kez görüşme yaptığı,... numaralı telefon hattına ait HTS kayıtları incelendiğinde; FETÖ/PDY şüphelisi olan çok sayıda şahısla 1 ila 957 arasında değişmek üzere telefon görüşmesi yaptığı, değişik tarihlerde FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı ... ile 1 kez görüşme yaptığı, en çok görüştüğü kişiler arasındaki FETÖ/PDY şüphelisi şahısların liste hâlinde gösterildiği, sanığın..., Ali Karagülmez, Hasan Kabadayı ve Vecdi Karanfil ile 11.08.2014 tarihinde ... ilinde, Ahmet Karadavut ve Erdal Noyan ile 16.08.2014 tarihinde ... ilinde, Zihni Doğan ve... ile 11.08.2014 tarihinde Bolu ilinde,... ve ...ile 21.08.2014 tarihinde ... ili Tire ilçesinde,...ve Erdal Noyan ile 19.08.2014 tarihinde ... ili Ayvalık ilçesinde, ... ve Bilal Karadağ ile 16.08.2014 tarihinde Düzce ilinde, Erdal Noyan, Zihni Doğan ve Ahmet Karadavut ile 16.08.2014 tarihinde Çanakkale ili Ayvacık ilçesinde, ...ve... ile 21.08.2014 tarihinde ... ili Ödemiş ilçesinde,...ve Mustafa Akarsu ile 21.08.2014 tarihinde Muğla ilinde, ...ve Halit Kıvrıl ile 20.08.2014 tarihinde ... ili Ödemiş ilçesinde,... ve Bilal Karadağ ile 11.08.2014 tarihinde Kocaeli ilinde, İbrahim Kurt ve Ahmet Karadavut ile 09.08.2014 tarihinde ... ilinde ortak baz hareketliliğinin bulunduğu, 13.11.2015-12.04.2016 tarihleri arasında sanığın Mehmet Özçelik, ... Doğan, Erkan Yılmaz, Selçuk Ayhan, Cem Saraç ve Hasan Murat Küçüközdemir isimli sivil şahıslar ve çok sayıda yüksek yargı üyesiyle ... ilinde farklı ... ve yerde ortak baz hareketliliğinin bulunduğu,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.12.2018 tarihli ve 2460 sayılı yazı ekinde gönderilen ... Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 29.12.2017 tarihli HTS analiz raporuna göre; yargı mensuplarından sorumlu sivil/mahrem yapılanmasında faaliyet gösterdiği tespit edilen “Hasan” kod isimli Hüseyin Özdemir isimli şahsın 0505 660 65 63 numaralı hat ile sanığın kullandığı ... numaralı hattı 03.06.2011 tarihinde saat 16.01.59’da arayarak 53 saniyelik görüşme yaptığı,
Cemil Küçükbaşol hakkında tanzim edilen ... Cumhuriyet Başsavcılığının 20.11.2018 tarihli ve 54682-14635 sayılı iddianamesinde yer alan ...ın ifadesinde; 15.02.2017 tarihli CİMER başvurusunu kendisinin yaptığını, hâlen Yargıtay 14. Ceza Dairesinde tetkik hâkimi olarak görev yaptığını, 2014 yılında yapılan HSYK seçim sürecinde Yargıtay 3. Hukuk Dairesinde görevli olduğunu, ihbarına konu olan Cemil Küçükbaşol’un da o tarihlerde aynı Dairede görevli olduğunu ve oda arkadaşı olduklarını, seçim sürecinden önce Yargıda Birlik için çalışan meslektaşların odalarına geldiğinde veya konu açıldığında Cemil’in Yargıda Birlik üyelerini destekler şekilde konuştuğunu ancak Daire Üyesi olan sanık ... odalarına geldiğinde ise ikisi birlikte Yargıda Birlik üyelerinin aleyhinde konuştuklarını, hatta iki farklı tarihte seçimden kısa bir süre önce ve kısa bir süre sonra çalışma odalarında bulundukları sırada yine birlik üyelerinin aleyhine konuşurken Cemil’in Yargıda Birlik bünyesinde seçime giren HSYK adaylarına ve üyelerine "bunlar dürzü" şeklinde ifade kullandığını, seçim sürecinden önceki konuşma sırasında Cemil’in "dürzü" kelimesini kullanırken odada sanık ...’in de olduğunu, konuşmanın ikisi arasında geçtiğini ve Cemil’in Yargıda Birlik bünyesinde seçime giren HSYK adaylarına isim vermeden "dürzü bunlar" dediğini, seçim sürecinde sanık ...’in kendisine ve Dairede bulunan ve Yargıda Birlik'i destekleyen meslektaşlarına, özellikle de hâkim Ahmet Serhat Kanat'a cephe aldığını, kendilerine kötü davranmaya başladığını, o tarihlerde sanık ...'e isimlerinin aralarında samimiyet bulunan Cemil Küçükbaşol tarafından verildiğini düşündüğünü, kendisiyle ilgili Yargıda Birliği desteklediğine dair sanık ...'e Cemil Küçükbaşol tarafından bilgi verildiğini ve bu şekilde kendisini fişlediklerini düşündüğünü beyan ettiği,
Yargıtay eski Üyesi...’ın Yargıtay 9. Ceza Dairesinde kendisi hakkında yapılan yargılamada sanık olarak alınan savunmasında;... Lojmanında komşuları olan ikinci grupta saydığı isimler arasında sanık ...’in de isminin olduğu, bu kişilerle ilgili olarak bu yapı ile ilgilerini bildiğini beyan ettiği,
... hakkında tanzim edilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.02.2018 tarihli ve 24-23 sayılı iddianamesinde; “.... (460576 ID), açık kimlik bilgileri iddianame düzenleme tarihi itibarıyla henüz tespit edilemeyen (Örgütün Yargıtay yapılanması içerisinde faaliyet yürüten mensuplarını Hukuk Daireleri ve Ceza Dairelerinde çalışmalarına göre gruplandırması, ...’ın Hukuk Dairelerinde görevli örgüt mensuplarının tepe sorumlusu olması, mesaj içeriklerinde..., Tepedelen, ..., ..., Candan isimlerinin kullanılması, söz konusu ID kullanıcılarının ... ve .... ile aynı lojmanda ikamet ettiklerinin belirtilmesi, maillerin gönderildiği tarihlerde ..., ..., ...., ... ve ...'in Yargıtay’da hukuk dairelerinde görev yapmaları, ..., ...., ... ve ...’in... Lojmanlarında ikamet ediyor olmaları birlikte değerlendirildiğinde; ... (348860 ID) tarafından toplu olarak gönderilen maillerin alıcıları olan 460576 ID, 460549 ID ve 492236 ID numaralı kullanıcıların ...., ... ve ... olduğu, Hukuk Daireleri sorumlusu ...’ın daha önceden tespit edilen 348860 ID numaralı kullanıcı ...'yı H1-0mari01 yani hukuk bir, başlangıç arı, 460576 ID numaralı kullanıcı ....'ü H1-1i yani hukuk bir, birinci grup... olarak kaydetmesi ile aynı şekilde 460549 ID numaralı kullanıcıyı H1-3t yani hukuk bir, üçüncü grup tepedelen şeklinde kaydetmesi, 460549 ID’nin ByLock kullanıcı adı olan ‘altindag62’nin ...'in doğum yeri ve tarihi olan Altındağ/1962’yi çağrıştırması nedeniyle 460549 ID numaralı ByLock kullanıcısının ... olduğu, 492236 ID numaralı kullanıcının ise ... olduğu değerlendirilmiştir) 492326 ve 460549 ID numaralı kullanıcılara 28.12.2015, 01.01.2016, 08.01.2016, 21.01.2016, 09.02.2016 ve 14.02.2016 tarihlerinde göndermiş olduğu ‘Sömestri tatiline kadar ekip ve grup toplantılarına ara verildi, fakat aynı apartmanda oturan arkadaşlar görüşecek. Biz de bire bir görüşeceğiz. ... k kerim, cevşen, yakarış saatleri, takip edilmeli. günlük virtlere ve nafilelere devam. radyo dinlemeyi ihmal etmeyelim.’,
‘ev, araba ve iş yerinde ciddi temizlik yapalım. Konu:Fw: Asya (hem okundu bilgisi hem de bilgi dönüşü-acil) ...i hatırlıyorum ama kendi hesabına mı bilmiyorum teyit edelim ... a06 yazd?: Asya hakkında bize emanet edilenler için isim ve miktarları salıya kadar bildirebilir misiniz. (Yakınları vasıtasıyla yatıranları sormuyoruz.) Sormadığımız arkadaş kalmamalı.’,
‘Değerli abiler, Beslenme için: -Radyolar ...laka takip edilmeli, -Tableti olmayanlar bir büyüğümüzün, bir de risaleden olmak üzere iki kitap bulundurmalı. KK (Suat abinin meali dışında) ve cevsen ...laka olmalı’” şeklinde ifadelere yer verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.03.2019 tarihli ve 539 sayılı yazısına göre;
- FETÖ/PDY yüksek yargı yapılanmasına yönelik yapılan soruşturma sırasında ByLock veri havuzunun incelenmesinden; ...’in evinde yapılan aramada ele geçen “TİSK 2009” yazılı ajandanın sahibine ait bilgilerin yer aldığı bölümde; ByLock, ad. “g.dinç rmzn35” ibarelerinin yer aldığı, ByLock veri havuzunda kullanıcı adı "rmzn35" ibaresi ile arama yapıldığında 65551 ID numaralı ByLock hesabı tespit edilmiş olup, "g.dinç" ibaresi dikkate alındığında, bu hesabın Yargıtay eski üyesi...’e ait olabileceğinin değerlendirildiği, 65551 ID numaralı ByLock mesaj içeriklerinde; kullanıcı adının; rmzn35, şifre: bdi, 01392 olduğu, bu ID’yi ekleyen kullanıcılardan 84121 ID numaralı ByLock hesabının kullanan...’nun verdiği adın; “11” olduğu, kullanıcı adında yer alan “35” rakamının sanığın nüfusa kayıtlı olduğu il olan ... ilini, şifrede yer alan “bdi” şahsın eşinin adının baş harfi ile soyadının ilk iki harfini içerdiği, kayıtlı kullanıcıların verdikleri “11” adının şahsın Yargıtayda 25.03.2011-17.07.2016 tarihleri arasında görev yaptığı 11. Hukuk Dairesini içerdiği, FETÖ sanığı ...’in evinde ele geçen dokümanda da “g.dinç rmzn35” ibarelerinin yazılı olduğu, rehberindekilerin FETÖ sanıkları Yargıtay eski üyeleri;...ID ile ..., 84121 ID ile..., 74000 ID ile ... 176916 ID ile ...in olduğu, 65551 ID'nin, 74000 ID ile 176916 ID'lerin rehberlerinde yer aldığı hususları bir bütün olarak nazara alındığında, 65551 ID numaralı ByLock hesabının...’e ait olabileceği değerlendirildiği,
- FETÖ sanığı ...’ın; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 09.07.2018 tarihli ifadesinde; “Genelde grup sohbetleri üyelerin lojmandaki evlerinde sırasıyla yapılıyordu. Bu dönemlerde gruplar daire bazında yapılırken cemaat mensubu olan ve cemaat kontenjanından seçilmiş olan üyelerin bu toplantıya katılmamaları mümkün değildi. Herkes katılıyordu. Bu hiç değişmedi. 17-25 Aralık soruşturmasına kadar gruplar bu şekilde oluştu. Daha sonra aynı lojmanda oturanlar arasında grup oluşturuldu. Çünkü gidiş-geliş göze çarpmasın diye tedbir olarak bu yöntem geliştirildi.... lojmanlarında oturuyordum. cemaatten tanıdıklarım; ...., ... ... ...…... (Lojmanda tanıdım, onun için cemaat mensupları arkadaşımız diyorlardı.)”
- Zira örgüt sanığı Günal Akyol’un “2013 yılı yaz aylarında bizim bu yapıdaki grubumuz değişti. Yeni grubumuz;..., .......Grup sorumlumuz... idi. Sohbetler... ve ....'ün evinde yapılmaktaydı.” şeklindeki açıklamaları, ifadede isimleri anılan sanıkların tamamının... Mahallesi, Ulupınar Caddesindeki lojmanda oturduklarına ilişkin tespit, örgütün Yargıtay yapılanmasında Hukuk bölümünde; Yargıtay eski üyeleri ... (348860 ID), ... (396841 ID),...’nun (80415 ID) üst grup sorumlusu olduklarına, ... (460549 ID), ... (492326 ID), ....’ün (460576 ID) ...’ya bağlı grup sorumluları olduğuna ilişkin tespitler ile 01.03.2018 tarihli ve 2017/165 soruşturma sayılı müzekkeredeki tespitler, Yargıtay Hukuk Daireleri üst sorumlusu konumundaki ...'nın (348860 ID) grup sorumlularından .... (460576 ID) ile 07.01.2016 ve sonraki tarihli görüşmesinde yer alan “(348860 ID)---... grubu 21 ve 22..., Tepedelen grubu 23.... grubu 24... gruptaki arkadaşlara paylaştıralım...abi o dosya nerden geldi. ben gündüz sizin grup kime oy verecek göndermiştim, 2 numaraya da iletelim, ... bey bizim binada, ben görüşüp döneyim...” şeklindeki yazışma içerikleri bir bütün olarak dikkate alındığında; örgütün lojmana göre oluşturduğu gruplar ve bu kapsamda... lojman grubunda yer alanlar tespit edilmiş; Hukuk daireleri üst grup sorumlusu olan ...’ya bağlı grup sorumluları; ...’in... Mahallesi, ...blokta, ...’in aynı lojmanda 62/C blokta, ....’ün aynı lojmanda 62/B blokta oturduğu, ...in; aynı lojman 62/D blokta oturduğu, isimleri belirtilen yargı eski mensuplarının tamamının hukuk dairelerinde görev yaptıkları hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, aynı lojman grubundaki sohbet gruplarında olduğu belirlenen şahıslardan ...’in evinde ele geçen dökümanlarda ve yukarıda...’e ait olduğu değerlendirilen 65551 ID rehberinde yer alanlardan;
1- 176916 ID numaralı, kullanıcı adının; “...36”, şifre; “krs36” olan ByLock hesabının ...e ait olabileceği, kullanıcı adı; “...36” ibaresinin, baba adı ve nufusa kayıtlı olduğu ...ilinin plaka kodu olduğu, şifrede yer alan “krs36” ibaresinin ...ilinin kısaltılmış şekli ile plaka kodunu içerdiği, rehberindekilerin; 74000 ID ile ...-... lojmanı - 9. Hukuk Dairesi, 65551 ID ile... -... lojman - 11.Hukuk Dairesi olmak üzere hukuk dairelerinde görev yapan ve... lojmanlarında oturduklarının tespit edildiği, 176916 ID numaralı ByLock hesabının 65551 ID ve 74000 ID numaralı ByLock hesaplarına ait rehberlerde yer aldığının görüldüğü,
2- 74000 ID’nin Coşkun Demir’e ait olabileceğinin değerlendirildiği, şifre de yer alan “52coe52” ibaresinin nüfusa kayıtlı olduğu ... ilinin plaka kodu olup adının ilk iki harfinden oluştuğu, kayıtlı kullanıcıların şahsa adının kısaltması sayılabilecek “cşkn” adını verdikleri, rehberindekilerin; 65551 ID ile... -... lojmanları - 11. Hukuk Dairesi,...ID’nin ... -... lojmanı - 3. Hukuk Dairesi, 183169 ID ile ... -... lojmanı - 22. Hukuk Dairesi, 176916 ID’nin ... -... lojmanı - 22. Hukuk Dairesi olduğu, ...’nın ekipçi gruptan üst sorumlu olup sanık ...’in ona bağlı grup sorumlusu olduğunun görüldüğü, 74000 ID numaralı hesabın...ID, 65551 ID ve176916 ID numaralı hesapların rehberlerinde yer aldığı,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.03.2018 tarihli yazısında; “FETÖ/PDY terör örgütü şüphelisi yüksek yargı mensuplarına yönelik olarak Başsavcılığımızca yürütülmekte olan soruşturma sırasında örgütün Yargıtay yapılanmasına ilişkin;
En üstte bir yargı imamı olduğu, ona bağlı bir konsey bulunduğu, Hukuk Daireleri ile Ceza Daireleri arasında ayrıma gidildiği, hukuk dairelerinden ve ceza dairelerinden sorumlu iki ayrı örgüt yöneticisi olduğu, daire genel sorumlularının altında birden fazla ara sorumlu bulunduğu, onların altında grup sorumluların bulunduğu, gruplarda sayıları değişmekle birlikte ortalama 3-5 örgüt üyesinin bulunduğu, yukarıda bahsedilen ara sorumlunun aynı ...da grup sorumlusu olarak da görev yapabildiği hususları tespit edilmiş, bu bağlamda, ByLock veri havuzu incelendiğinde:
- Hukuk daireleri genel sorumlusu olduğu bilinen ... (59344 ID) ve hukuk daireleri genel sorumlusu ile grup sorumluları arasında ara sorumlu olduğu bilinen ... (348860 ID) arasında,
- Hukuk daireleri genel sorumlusu ile grup sorumluları arasında ara sorumlu olduğu bilinen ... (348860 ID) ve hukuk daireleri grup sorumlusu olduğu bilinen .... (460576 ID) arasında,
- Hukuk daireleri genel sorumlusu olduğu bilinen ... (59344 ID) ve hukuk daireleri genel sorumlusu ile grup sorumluları arasında ara sorumlu olduğu bilinen Salih Sönmez (382087 ID) arasındaki yazışma içeriklerinde, sanık ... hakkında konuşma kayıtlarına ulaşılmış (yukarıda da ayrıntıları açıklandığı üzere örgütün Yargıtay yapılanması içerisinde faaliyet yürüten mensuplarını Hukuk Daireleri ve Ceza Dairelerinde çalışmalarına göre gruplandırması, ...'ın Hukuk Dairelerinde görevli örgüt mensuplarının tepe sorumlusu olması, mesaj içeriklerinde..., Tepedelen, ..., ..., Candan isimlerinin kullanılması, söz konusu ID kullanıcılarının ... ve .... ile aynı lojmanda ikamet ettiklerinin belirtilmesi, maillerin gönderildiği tarihlerde ..., ..., ...., ... ve ...'in Yargıtayda hukuk dairelerinde görev yapmaları, ..., ...., ... ve ...'in... lojmanlarında ikamet ediyor olmaları birlikte değerlendirildiğinde, ... (348860 ID) tarafından toplu olarak gönderilen maillerin alıcıları olan 460576 ID, 460549 ID ve 492236 ID numaralı kullanıcıların ...., ... ve ... olduğu, Hukuk Daireleri Sorumlusu ...'ın daha önceden tespit edilen 348860 ID numaralı kullanıcı ...'yı H1-0mari01 yani hukuk bir, başlangıç arı, 460576 ID numaralı kullanıcı ....'ü H1-1i yani hukuk bir, birinci grup... olarak kaydetmesi ile aynı şekilde 460549 ID numaralı kullanıcıyı H1-3t yani hukuk bir, üçüncü grup tepedelen şeklinde kaydetmesi, 460549 ID nin ByLock kullanıcı adı olan 'altindag62'nin ...'in doğum yeri ve tarihi olan Altındağ/1962 yi çağrıştırması hususları birlikte değerlendirildiğinde 460549 ID numaralı ByLock kullanıcısının ... olduğu, 492236 ID numaralı kullanıcının ise ... olduğu değerlendirilmiştir.) olup, anılan bilgilere dair ByLock Tespit Tutanakları ekte gönderilmiştir.” şeklinde ifadelere yer verildiği,
Sanık hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığında tanzim edilen fezlekede örgütün sivil imamlarından olan 363824 ID ile ByLock haberleşmesi sağlayan “Nejat” kodlu... ile 59349 ID’yi kullanan Yargıtay eski üyesi ... arasında 04.12.2015 tarihinde 00.42.38'de ByLock programı ile; “abi bu davalar ile ilgili kanaatimce ayrı şu abilerden bir kısmının fikrini alsak. Müfettiş kökenli abiler.. ... 22. H.D.,...,... 18 H.D., ... 20 H.D.,... 7 H.D., ... 16 H.D., bu abilerden yararlanalım” şeklinde görüşme yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne mensup oldukları iddiasıyla haklarında ayrı soruşturma yürütülen bazı kişilerin kendi dosyalarında alınan savunmaları, ilgileri nedeniyle sanık hakkındaki dosyaya da gönderildiği gibi, kovuşturma aşamasında bu kişilerin bazılarının tanık sıfatıyla ifadelerinin de alındığı, bu kişilerden;
Tanık ... etkin pişmanlık kapsamında şüpheli sıfatıyla ... Cumhuriyet Başsavcılığında; sanığı ...'ya geldikten sonra tanıdığını ve kendisinin bu yapıya müzahir olduğunu duyduğunu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında;... lojmanında oturduğunu, Yargıtay Üyelerinden cemaat mensubu olduğunu bildiği kişiler arasında sanığın da bulunduğunu, istinabe olunan Mahkemede; önceki beyanlarını tekrar ettiğini, sanık ile gruplarının farklı olduğunu, sanığın yapı içerisinde olduğunu duyduğunu,
Tanık ... şüpheli sıfatıyla Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında; ... Eğitim Merkezinde, ..., İbrahim Zengin, ..., İsmail Ademoğlu, Ahmet Kiriş’in (Stajyer evlerinde toplantılara katıldı.) Etlik’te bulunan bir evde yaklaşık 1,5 ayda bir bir araya geldiklerini, bu toplantılarda Fetullah Gülen’in kasetlerinin dinlendiğini, o ...lar kitapları olmadığını, Risalei Nur’un olmadığını, kendisinin o dili hiç anlamadığını, İsmail Ademoğlu’nun bu yapıdan koptuğunu duyduğunu, sivil vatandaş olarak gelen olmadığını çünkü sivil imamların 2011 yılından sonra sisteme girdiğini, istinabe olunan Mahkemede; 1994 yılında o ... ki adıyla Hâkim Savcı Eğitim Merkezinde hâkim savcılık eğitimi için bulunduğunu, sanık ... ile bu dönemde eğitim merkezinde birlikte eğitim gördüklerini ve 8 ay bu dönemde birlikte aynı odada kaldıklarını, eğitimi başarıyla tamamlayıp göreve başladıktan sonra kendisi ile bir temasının olmadığını, sanığın müfettişlik görevini icra ederken kendisinin görev yaptığı ... Doğubayazıt'a gezmeye geldiğini, sanıkla bir kez burada görüştüklerini, yine 2005-2011 yılında sanık Yargıtay Üyeliğine seçilince tebrik etmek amaçlı olarak sanığı aradığını, bir kere de kendisini görev yaptığı daireden ötürü şahsi olarak bir şey danışmak amacıyla aradığını, kendisi ile görüşmelerinin bunlardan ibaret olduğunu, sanığın FETÖ silahlı terör örgütüne irtibatlı veya iltisaklı olduğunu kesinlikle bilmediğini, eğitim merkezinde eğitim aldığı dönemde bir kez Etlik'te bulunan cemaate ait olduğunu bildiği eve bir gece gittiğini, o evde genelde hâkim savcı adaylığı yapan stajyerlerin kaldığını, o dönemde evinin ...'da olması ve sınava girecek olması, ayrıca başka kalacak yerinin de olmamasından dolayı bu eve gittiğini, evde eski HSK Genel Sekreter Yardımcısı...ü gördüğünü, her ne kadar Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde bu evde sanık ile birlikte ..., İbrahim Zengin, İsmail Ademoğlu ve Ahmet Kiriş'i de gördüğü hususu beyana geçmiş ise de bu şekilde beyanda bulunmadığını, ifadesinin yanlış anlaşıldığını, tutanağa yanlış geçirildiğini düşündüğünü, yanlışlığın düzeltilmesini istediğini, sadece "Ahmet Abi" ve "Adnan Abi" gibi isimlerin yargı imamı olduğunu duyduğunu, bunların muhtemelen kod adı olduğunu, şu anki ifadesinin daha doğru olduğunu,
Tanık ... şüpheli sıfatıyla Savcılıkta; 2005 yılında Adalet Bakanlığı Teftiş Kuruluna geçtiğini, 2 yıl kadar Teftiş Kurulunda müfettiş olarak çalıştığını, bu dönem içerisinde Teftişte olan müfettişlerden ...., ... Yavuz Yılmaz,...,....,..., ..., ..., ... ..., ...,... ...ve sanık ...'in okul ve denetimdeki irtibatları vesilesi ile kesin olarak bu yapıdan olduklarını bildiğini, bu kişilerin Teftiş Kurulu içerisinde grup olarak hareket ettiklerini, 2005 yılı itibarıyla Teftiş Kurulu Başkanlığına müfettiş olarak geldiğinde sanık ...’in bu yapı içerisinde bulunan kişilerden olduğunu, istinabe olunan Mahkemede; daha önce verdiği ifadesini tekrar ettiğini, tanıklığına dayanak teşkil etmesi açısından bir hususu belirtmek istediğini, ifadelerinde de belirttiği üzere 1988 yılında öğrencilik döneminden başlayıp 2011 yılına kadar o ...lar kendisini cemaat olarak tanımlandıran FETÖ/PDY'nin içerisinde onların arzuladığı anlamda ve düzeyde olmasa dahi dönem dönem kısmen bulunduğunu, 2011 yılından sonra irtibatını tamamen kopardığını, 2004 yılında Cumhuriyet savcısı olarak Marmaris'te görev yaptığını, aynı ilçede hâkim olarak görev yapan ve yapı içerisinde olan ...'ın bir gün kendisine ziyaret amaçlı gelerek cemaate mensup 2 müfettişin ilçeye geldiğini söylediğini, ... ile birlikte gelen müfettişlerle tanıştığını, gelen kişilerden birinin ..., diğerinin ise Halit Kıvrıl olduğunu, sanık ... ile ilk kez Marmaris'te tanıştığını ve çay içtiklerini, daha sonra aynı gün kendilerinin ilçeden ayrıldıklarını, bunun normal bir ziyaret olduğunu, 2005 yılında müfettiş olarak Teftiş Kuruluna atandığını, sanık ... ile Marmaris'te tanıştığından teftişte de görüştüklerini, Teftiş Kurulu içerisinde kişinin oturduğu yerin ve kıdemine göre beşer veya altışar kişilik gruplar oluşturulup ayda 2 kez sohbetler düzenlendiğini, bunların çoğuna katılmamakla birlikte sistemin bu şekilde çalıştığını bildiğini, ...'da değişik birimlerde örneğin Yargıtayda, Bakanlıkta veya teftişte görev yapan örgüt üyesi kişilerin birbirlerini tanımamasının doğal olduğunu, ancak aynı birimde çalışıyorsa kesinlikle tanıyacaklarını, bu örgütün yapısının doğal sonucu olduğunu, bu anlamda sanık ... ile hiçbir müşterek sohbete katılmayıp kendisinin hangi sohbet grubuna dahil olduğu hakkında bir bilgisi olmamakla birlikte yapı içerisinde olduğunu net olarak bildiğini, çünkü belirttiği yapının sosyolojik işleyişi yanında sanıkla Marmaris'te de tanıştığını, sanık ile hiçbir denetime katılmadığını ve ortak faaliyette de bulunmadığını, 2010 yılında yapılan Anayasa refarandumu sonucu teftişin ikiye bölündüğünü, o ...ki HSYK tarafından daha pasif görev olan bakanlık teftişte görevlendirildiğini, o tarihten sonra sanığın pozisyonu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını, 2011 yılından sonra da yapı ile ilişkisini tamamen kopardığından sanığın pozisyonunu veya yapı içerisindeki durumunu bilmediğini, ancak 2004 ve 2010 yılları arasında sanık ile aynı birimde görev yaptıklarından, sanığın yapı içerisinde olduğunu net olarak bildiğini,
Tanık ... Savcılıkta; uzun süre Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, HSYK Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdür Yardımcılığında görev yaptığı için adli yargıdan bu yapıya müzahir olan çok sayıda kişiyi tanıdığını, bu kişilerden hatırladıkları arasında sanığın da bulunduğunu, Mahkemede; sanıkla Teftiş Kurulu Başkanlığında çalıştığı dönemden tanıştıklarını, kendisinin o dönem içinde cemaat içinde yer aldığını, bu nedenle sanığın da cemaat mensubu olduğunu bildiğini, 2011 yılı Eylül ayında cemaatten ayrıldıktan sonra sanıkla ilgili bir bilgisinin olmadığını, sanık ile aynı grupta yer almadığını,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta; kendisinin seçildikten sonra da Fetullah Gülen cemaati içerisinde yer almadığını, bu kişilerin sohbet toplantılarına katılmadığını, ancak 3. Hukuk Dairesi Üyesi olan ve cemaatçi olarak bildiği sanık ...’in kendisiyle birlikte 13. Hukuk Dairesinde görev yapan üyeler ..., başkan ... ve kendisini iftar yemeğine çağırdığını, kendilerinin de eşleriyle birlikte bu davete katıldıklarını, Mahkemede; 2012 yılında Yargıtay Üyeliğine seçildikten sonra sanıkla bir diyaloğunun olmadığını, önceleri sanığın kendisine selam bile vermediğini, fakat ... içinde tavırlarında bir değişiklik olduğunu, özellikle 2014 yılından sonra kendisi ile samimi olmaya başladığını, sonradan tavırlarında değişiklik olan kişilerin 2014 yılında bir internet sitesinde isimleri cemaatçi olarak yer alan kişiler olduğunun farkına vardığını, bu nedenle sanığın da cemaatçi olduğunu düşündüğünü, 2012 yılından önce seçilen 160 kişilik grubun birlikte hareket ettiğini, gerek oylarda gerekse genel kurulda ortak bir tavrın olduğunu, birlikte hareket eden bu grubun oy sıkıntısı olmadığı için kendisine de ihtiyaçlarının olmadığını, fakat 17-25 Aralık'tan sonra özellikle bu gruptan olanların kendi yanlarına insanları çekmeye çalıştıklarını, tavır değişikliğindeki sebebin bu olduğunu düşündüğünü, sanığın kendisini iftar yemeğine davet ettiğini, ayrıca davetliler arasında o ... daire üyesi olup da şimdi 3. Hukuk Dairesi Başkanı olan ... ve eşinin ve 13. Hukuk Dairesi Başkanı ... ve iki kızının da olduğunu, normal bir iftar yemeği olduğunu, yemekte sanığın cemaatle ilgili bir konuşmasının olmadığını, Yargıtaydaki bir oylamada ya da cemaatle ilgili bir dosyada sanığın herhangi bir talebinin de olmadığını, ...'ın da tarafsız olan kişilerden biri olduğunu,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta; Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu zannettiğini, Mahkemede; sanıkla ilgili çok bilgisinin olmadığını, kendisine oy istemek için gittiğini, sanığın tepkili olduğundan dolayı kendisine oy vermediğini düşündüğünü, so... bir bilgisinin olmadığını, önceki ifadesini de doğruladığı,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta; Fetullah Gülen cemaati mensupları tarafından belirlenen listeden Yargıtay Üyeliğine seçildiğini tahmin ettiğini, Mahkemede; sanığın ...'nın evinde yapılan toplantı sonucunda cemaatçilerin listesinde adının yer aldığını hatırladığını,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında ... Cumhuriyet Başsavcılığında; sanık ile daha önce bir hukuku olmadığını, sanığın Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu zannettiğini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında; sanığın bu yapıya mensup olduğunu duyduğunu, Mahkemede; Bakanlıkta görev yaptığı dönemde sanıkla ilgili hiçbir şey duymadığını, Yargıtaya geldikten sonra da sanıkla bir hukukunun olmadığını, 2013 yılında cemaatçi olanlarla ilgili yayınlanan listede sanığın da ismini gördüğünü, ceza evinde bir süre sanıkla birlikte kaldıklarını, bu süre içinde sanıkla ilgili kendisinde cemaatten olduğu yolunda bir intiba oluşmadığını, önceki ifadelerinde sanığın cemaat mensubu olduğuna ilişkin zannın temelinin yayınlanan listede isminin yer alması olduğunu,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta; 2008 yılında Danıştay Üyesi seçildiğini, 2011 yılında yapılan HSK Üyeliği seçimlerinde Adalet Akademisi kontenjanından asıl üye seçildikten sonra HSK Başkan Vekilliği ve 3. Daire Başkanlığı yaptığını, 2010 yılında HSK Üyeleri belirlendikten sonra dönemin Adalet Bakanı...ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı...'ın kendisine yeni kanun hazırlığı olduğunu, en az elli Danıştay Üyesi ile yüz elli Yargıtay Üyesi seçiminin yapılacağını söyleyip hazırlık yapmalarını istediğini, bu hususu HSK Genel Kurulunda dile getirdikten sonra dönemin HSK Genel Sekreteri ...'nın kendilerini evine yemeğe çağırdığını, bu yemekte Yargıtay ve Danıştay Üyesi seçilecek kişilerin belirlenmesi için çalışma yapılacağını bildiklerini, bu amaçla o dönem HSK Üyeleri olan ..., ...e, ... ...,... .... ...,... ... ve kendisinin ...'nın evine gittiklerini, evde kendileri dışında o dönem Yargıtay Tetkik Hâkimi ve Fetullah Gülen cemaati mensubu olduklarını bildiği...,.... ve... ile HSK Genel Sekreter Yardımcıları ... ve...ün de olduğunu gördüklerini, konu itibarıyla tetkik hâkimlerinin bu evde bulunmalarının uygun olmadığını söylediğini, hatta ... ile ...'in de bu konuyu dile getirdiklerini, bu konuşmalardan sonra ...e'nin “bu arkadaşlar Yargıtay'ı en iyi bilen arkadaşlar, bu nedenle çağırdık” dediğini, ancak bu hareketi Fetullah Gülen cemaatinin kendilerine emrivaki olarak yaptıklarını anladıklarını, bu evde aslında Fetullah Gülen cemaati mensubu olan HSK üyeleri ve o yemeğe katılan diğer hâkimlerin belirleyeceği isimler için toplandıklarını, daha doğrusu cemaat mensuplarının kimleri istediğini bu şekilde öğreneceklerini, yemek yendikten sonra ...'nın evinde kurulan projektör ile Yargıtay ve Danıştay Üyesi olabilecek kanuni şartlara sahip hâkim ve Cumhuriyet savcılarının listesinin yansıtıldığını, bu yansıtmadan önce ...'un söz alarak “Arkadaşlar isimler belirlendikten sonra kesinlikle sayılmayacak, bu belirleyeceğiniz isimleri ben Bakan bey ve Müsteşar bey karşısında savunacağız” dediğini, hatta Yargıtay Tetkik Hâkimlerinin isimleri geçtiğinde kendilerinin ve ...'in hiç konuşmayacağını ancak sakıncalı olanları da belirteceğini ifade ettiğini, Yargıtay Tetkik Hâkimlerinin ismi geçince evde bulunan cemaat mensubu tetkik hâkimleri ile HSK Üyelerinin bu kişi hakkında olumlu veya olumsuz görüş belirttiklerini ancak olumlu görüş belirttiklerinin hep cemaat mensubu olduklarını da gördüğünü, cemaat mensubu olmayan ancak seçtirmek istediklerini anladığı tetkik hâkimleri hakkında da olumlu konuştuklarını, bu şekilde hâkim ve Cumhuriyet savcıları belirledikten sonra, cemaat mensubu olan HSK Üyelerinin belirlenen kişilerin kaç kişi olduğunu saymak istediklerini ancak ..., kendisi ve ...'in sayılmaması gerektiğini ve bu şekilde anlaştıklarını belirttiklerini, belirlenen isimlerin Fetullah Gülen cemaatinin istediği isimler olduğunu bu şekilde öğrendiklerini, karşı çıkmalarına rağmen belirlenen kişilerin sayıldığında sayının seksen civarında olduğunun anlaşıldığını, bunun üzerine toplantıda bulunan ve cemaat mensubu olan..., ... ve ... ile HSK Üyesi ...nun evin holüne doğru gidip yaklaşık 3-4 dakika sonra geri geldiklerini, ...nun kendilerine “Hoca efendiye danışılmış, arkadaşların 140'tan aşağı razı olmaması gerekiyor” şeklinde söylediğini, ..., ... ve kendisinin buna karşı çıktıklarını ve “Hoca efendi bu sayıya niye karışıyor, okullara baksın” dediğini, ancak bu sözüne ...nun sert bir şekilde cevap verdiğini ve tartışma başladığını, hatta ...in kapıyı çarparak evi terk ettiğini, belirlenen kişilerin listesinin ...'da kaldığını, bunun üzerine evden ayrıldıklarını, bu toplantıda anlaşma sağlanamayınca Yargıtay Tetkik Hâkimleri olmaksızın aynı ekiple yaklaşık iki ay boyunca bu isimleri belirlemek için bir araya geldiklerini, bu toplantılara Fetullah Gülen cemaati mensubu olmayan....,...,.... ...., ...ve Zeynep Nilgün Hacımah...oğlu'nu çağırmadıklarını, iki ay boyunca yaptıkları toplantılardan sonuç alamayınca ... ve ...'le birlikte Müsteşar...'ın yanına gittiklerini, ona cemaatten en az yüz kırk kişinin Yargıtay Üyesi olmasını istediklerini, Danıştay'a ise 37 bin sicillilerin üye yapılmasını istediklerini belirtip cemaat mensubu olmayan HSK Üyeleri ile ...'nu yanlarına alarak kendi istedikleri kişileri seçebileceklerini ve bu şekilde objektif bir seçim yapabileceklerini, onlara da makul bir sayı vereceklerini belirttiklerini,...'ın kendilerine anlaşmalarını söylemesi üzerine Fetullah Gülen cemaatinin Yargıtayda seksen kişiye bile razı olmadığını, en az yüz kırk kişi istediğini ifade ettiklerini,...'ın bu konuşmalara rağmen “Ortaklığı baştan bozamayız, önümüzde dört yıl var, anlaşın” dediğini, bu konuşma üzerine zor durumda kaldıklarını, hatta Fetullah Gülen cemaati mensubu HSK Üyelerinin de toplantıya çağrılmayan diğer HSK Üyelerini yakın markaja alıp bu şekilde istedikleri kişileri seçtirmek gayretinde olduklarını öğrendiklerini, bu görüşmelerden sonra Fetullah Gülen cemaati mensubu HSK Üyeleriyle tekrar bir araya geldiklerini, yaptıkları konuşmalar sonucu onların yüz sekiz üyeye razı olduklarını, bu konuşmadan sonra aralarında dönemin cemaat mensubu olmayan diğer HSK Üyeleri....,...,...'in de bulunduğu üyelerle birlikte Hâkimevinde bir araya geldiklerini, üç defa yapılan bu toplantılarda...,...,... ve ...ın, Yargıtay ve Danıştay Üyesi olmasını istedikleri isimlerin bir çoğunun Fetullah Gülen cemaatinin çok istediği isimlerle örtüştüğünü, cemaat mensuplarının bu kişilerle temasa geçip kendi isimlerini buraya da yazdırdıklarını hayretle gördüğünü, bu toplantılarda da sayıyı Yargıtay için yüz altmışa, Danıştay için elli dörde indiremediklerini, cemaatin belirlediği isimlerde Yargıtay için yüz sekiz kişinin aynen kaldığını, kendileri ve diğer üyelerin belirlediği bazı isimler de listeye girince sayının yüz seksene çıktığını, ancak resmi seçim sonucu cemaatin daha önce belirlediği yüz sekiz adaydan yüz yedi kişinin Yargıtay Üyesi seçildiğini, Danıştay'da ise cemaatin belirlediği tüm adayların seçildiğini, Danıştay'ın sayısını tam hatırlamadığını, Mahkemede; sanık ...'i gıyaben tanıdığını, HSYK'da görev yaptığı dönemde Yargıtay üyeliği seçimi ile ilgili HSYK Genel Sekreterinin daveti üzerine onun evinde bir toplantı yaptıklarını, hazırlanan 350 - 400 kişilik listede sanığın da yer aldığını, sanığın bu listenin içinden Yargıtay üyeliğine seçildiğini,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta; HSK Üyesi seçildikten sonra bir akşam HSK eski Genel Sekreteri ...'nın kendilerini evine çağırdığını, ...'nın evine ... ve ...'yle birlikte gittiklerini, yemekten sonra Yargıtay Üyelerinin seçimiyle ilgili ön çalışma yapmak amacıyla bu eve gittiklerini önceden bildiğini, gittiklerinde HSK eski Üyeleri ...e, ... ...,... .... ....'yla birlikte HSK eski Genel Sekreter Yardımcıları ... ile ...ve o dönemde Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olan... ile Yargıtay Tetkik Hâkimleri olan ... ve...'nin de evde olduklarını gördüğünü, kendileri dışında Yargıtay'dan da bu kişilerin gelmesinden hoşlanmadığını, bu hususu dile getirdiğinde oradakilerin Yargıtay'ı en iyi bu kişilerin bildiğini, bu nedenle Yargıtay'dan seçecekleri kişiler için bilgi vermeleri amacıyla çağırdıklarını dile getirdiklerini, yemekten sonra eve projektör kurulduğunu gördüğünü, ...'nın kendisine "arkadaşlar 350-400 isim belirlemişler" dediğini, bu isimlerin Kurul Üyelerinin belirlediği isimler olduğunu zannettiğini, ama ilerleyen aşamada Fetullah Gülen cemaati mensuplarının çıkardığı isimler olduğunu anladığını, konuşmalar sırasında ...n başını çektiği Yargıtay Üyelerinin Yargıtay'da meydana getirdiği yapıyı kırmak için bir seçim yapılacağını, bu seçim nedeniyle seçilecek kişilerin birlikte hareket etmesi gerektiğinden bahisle mümkünse seçilecek 160 kişinin kendi belirledikleri kişiler arasından seçilmesini söylediklerini, ancak onlara bunun mümkün olmadığını, diğer Kurul Üyeleriyle birlikte Bakan ve Müsteşar ile kendilerinin de taleplerinin olacağını belirttiklerini, hatta "burada belirlenecek isimleri saymayalım, bu nedenle sayı pazarlığı yapmayalım" dediğini, evde bulunan dönemin HSK üyeleri ...e, ... ...,... .... Ahmet Kaya ve ...'nun Fetullah Gülen cemaati mensubu olduklarını, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Savcısı... ile Tetkik Hâkimleri ... ve...'nin de o günkü sunum ve tavırlarından aynı cemaatin mensubu olduklarını anladığını, hazırlanan isimler arasında kürsüde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarıyla birlikte, ağırlığının Yargıtay'da görev yapan Cumhuriyet Savcıları ile Tetkik Hâkimleri olduklarını gördüğünü, bu isimler duvara yansıtıldığında, istedikleri kişiler konusunda yoğun bir övgü geldiğini, istemedikleri kişiler için de herhangi bir övgüden söz edilmediğini, sadece bir kaç kişinin bu kişiler için konuştuklarını, bu yansı sırasında seçilmelerini istedikleri ve övdükleri kişilerin Fetullah Gülen cemaati mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcıları olduklarını anlamaya başladıklarını, çünkü tüm listenin bu kişilerden oluşmadığını, ancak seçilmesini istediklerinin kendi cemaatlerinden olduklarını anladıklarını, isim belirlemede Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu belirttiği Kurul Üyelerinin de sürece dahil olup onların da görüşlerini belirttiklerini, isimler belirlendikten sonra Fetullah Gülen cemaati mensubu olan üyelerin, bu isimlerin sayısını belirlemek istediklerini, ancak onlara sayı konuşulmayacağını söyleyip "bu nereden çıktı?" diye sorduğunu, belirlenen isimleri sayınca rakamın 80 civarında olduğunu, bu sırada Ahmet Berberoğlu ile birlikte... ve ...'nın salonun dışına çıkıp bir kaç dakika sonra geri geldiklerini, ...nun orada bulunan kişilere hitaben "Bu konu hoca efendiyle konuşulmuş ve 140 denmiş, benim açımdan konu kapanmıştır, bu listede en az 140 kişi olacak" diye söz sarf ettiğini, bu toplantının ertesi günü ..., ... ve kendisinin, Müsteşar...'la görüşmek için Hâkimevi’ne gidip ona durumu anlattıklarını, bu görüşmenin sonunda Müsteşarın gidip uzlaşmalarını kendilerine söylediğini, bunun üzerine yeniden görüşmelere başladıklarını, iki kez daha aynı üyelerle Hâkimevi’nde ve...'nin evinde toplandıklarını,...'nin evindeki toplantıya Fetullah Gülen cemaati mensupları olan dönemin HSK Üyeleri ...e, ..., .... ...,... ... ile birlikte ... ve kendisinin de katıldıklarını, o dönemde HSK Genel Sekreteri olan ... ile Genel Sekreter Yardımcıları olan ... ve ...ile Yargıtay'dan gelen...,....ve...'nin de olduğunu, bu evde toplanmalarının amacının; Yargıtay'a seçilecek Fetullah Gülen cemaati mensuplarının isimlerinin belirlenmesi olduğunu, buradaki toplantıda 140 sayısı konusunda diretilmediğini, ancak en az 120 kişi olmasının istendiğini, daha önce belirledikleri 80'e yakın isim dışında bazı isimlerin de dile getirilmeye başlandığını, seçilmeleri hâlinde yaşanacak sıkıntıları dile getirdiğini, buna rağmen bu kişilerde ısrar edilerek isimlerin listeye yazılmasının istenildiğini, bu konuşmalardan sonra kendilerinin ve yüksek yargı üyeleri dışında Kurul Üyelerince verilen isimlerin görüşülmesini istediğini, bu görüşme esnasında bazı isimlere Fetullah Gülen cemaati mensuplarınca itirazlar gelmeye başladığını, bu kişileri üçüncü seçimde çok ısrar ettiği için seçtirebildiğini, kendilerinin de belirledikleri isimlerle sayının 180'in üzerine çıktığını, bu sayı ortaya çıkınca Fetullah Gülen cemaati mensuplarının kendi sayılarını 108'e kadar indirdiklerini, ardından kendilerinin de belli bir sayıya kadar indiklerini, Yargıtay ve Danıştay Üyelerini belirlemek için yaptıkları toplantılar sonrasında isimleri netleştirdiklerini, resmi oylama ile bu kesinleştirme toplantısı arasında yaklaşık on gün geçtiğini, cemaat mensuplarının kendilerinin seçtirmedikleri ve kontenjanlarına almadıkları cemaat mensubu olmayan diğer yargı mensuplarına ulaşıp kendilerini seçtireceklerini belirtip yanlarına aldıklarını ve bu şekilde güçlü olduklarını göstermek istediklerini sonradan öğrendiğini, cemaat mensuplarının kendi kontenjanlarından seçilen kişilere ise bu durumu çok önceden bildirdiklerini bildiğini, sanığın Fetullah Gülen cemaat mensuplarının listesinde ve onların isteği üzerine seçildiğini, Mahkemede; sanığın Adalet Başmüfettişi olarak çalıştığını, örgüt üyeliğine ilişkin so... bir bilgi sahibi olmadığını, sadece seçilme şekliyle ilgili daha önceki dosyalarda beyanda bulunduğu gibi sanığın da ...'nın evinde yapılan çalışma sırasında 350 kişilik listede isminin yer aldığını, yanlış hatırlamıyorsa ilk 80 kişinin arasında sanığın da bulunduğunu, Bakanlıkta ya da HSYK'da çalışıp da seçilenler arasında sadece ...nın kendilerinin isteği ile listeye girdiğini, diğerlerinin ve sanık ...'in de dolayısıyla cemaat mensuplarının önerdiği isimlerden biri olduğunu, daha sonra hem ilk derece mahkemelerinde hem Yargıtayda yaşanan bazı hukuksuzluklar sebebiyle Yargıtayda cemaatçi olmayanların birbirlerini tanıması amacıyla 2013 yılında düzenledikleri yemeklere sanığın hem seçilme şekli itibarıyla hem de Yargıtaydakilerden gelen bilgiler çerçevesinde cemaate yakın olması nedeniyle davet etmediklerini, bu yemeklerin düzenlenmesinin sebebinin özellikle Yargıtayla ilgili ...'da bazı avukatlık bürolarında ''Yargıtayda bizim arkadaşlarımız var. Bizim ağabeylerimiz var istediğimiz kararları çıkarabiliriz'' gibi konuşmalar olup bu şekilde vekaletler alındığı, ...'dan bazı avukatların ...'ya bürolarını taşıdıkları bu şekilde iş alınmaya başlandığı yolunda şikâyetler olduğunu, Yargıtayda Genel Sekreterlik altındaki kadroların, genel sekreter yardımcıları, idari personel, memurların tamamının cemaat mensuplarından oluştuğu, cemaatin bütün kararlara etkili olduğu yine Yargıtaydaki daire başkanlığı seçimlerinde seçimle gelinen görevlerde kimlerin geleceğinin cemaat mensuplarınca belirlendiği ve bunu cemaat mensubu olmayanlara bu şekilde dikte ettikleri ve bunu yaparken de cemaat mensubu olmayanları ikna edebilmek için kendisinin, ...'in, ...'nin isimlerinin kullanıldığını, yine bazı davaların takip edildiğine dair şikâyetlerin olduğunu, bunun üzerine cemaatten olmayanların birbirlerini tanıması için yemeklerin organize edildiğini, so... olarak sanığın örgüt bağlantısına ilişkin bir bilgi sahibi olmadığını ama seçilmesinin bu şekilde olduğunu, cemaat mensuplarının kontenjanından seçildiğini,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta; ifade tarihi itibarıyla Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri ve Başbakanlık Danışmanı olarak görev yaptığını, 2010 yılında HSK Üyesi seçildiğini ve bir yıl görev yaptıktan sonra Adalet Bakanlığı Müsteşarlığına atandığını, HSK 2. Dairesinde Üye olarak görev yapmaktayken Yargıtayda 160, Danıştayda 50 civarında yeni Üye seçilmesi gündeme geldiğinde dönemin HSK Genel Sekreteri olan ...'nın kendisini arayarak seçimlerle ilgili bir ön görüşme yapmak için akşama kendi evinde yapılacak olan yemekli toplantıya davet ettiğini, bu toplantıya geç bir saatte katıldığını, geldiğinde evde bulunanların bir yansıtma cihazıyla duvara yansıttıkları isimleri değerlendirdiklerini, hatırladığı kadarıyla evde örgüt mensubu olan dönemin HSK Üyeleri, ... ve ...'nin, dönemin Genel Sekreteri ... ile Genel Sekreter Yardımcısı ... ve genel sekreterlikten bir iki kişinin daha olduğunu, ...'nın “Üyelik için düşündüğümüz arkadaşlara geçelim mi?” diye sorduğunu, ...'un önce itiraz ettiğini, ancak daha sonra tahminen kimleri öne süreceklerini öğrenmek istediğinden “Geçelim ama herhangi bir sayı vs. konuşmayalım.” dediğini, bunun üzerine daha önceden hazırlamış oldukları anlaşılan listeyi yansıtmaya başladıklarını, ...'un notlar aldığını, adli yargı için hazırladıkları liste bitince listede kaç kişinin olduğu üzerine konuşma yapıldığını, ...'un listeyi saydıktan sonra “Bu gösterdiğiniz isimlerin içinden benim olabileceğini düşündüğüm 80 kişi var. Bunları da daha sonra birlikte değerlendiririz.” dediğini, bunun üzerine orada bulunanların bundan rahatsız olduklarını, sonradan onların niyetinin farklı olduğunu ve örgüt lideri Fetullah Gülen'den örgüt mensubu olan en az 140 kişinin seçilmesi gerektiği yönünde talimat aldıklarını anladığını, orada bulunanlara “İdari Yargıya da çalıştınız mı?” diye sorup listeyi görmek istediğini, önce 32000 ve 33000 sicillilerden başladıklarını, 32000 ve 33000 sicilli çok fazla örgüt mensubu olmadığını, o yüzden idari yargıda kolay uzlaşılacağını düşündüğünü, fakat 32000 ve 33000 sicilliler bitince birden 37000 sicilli kişilere geçtiklerini, böyle olunca “37000'liler nereden çıktı?” diye itiraz ettiğini, Danıştaya üye seçileceklerin sicilleriyle ilgili görüşmelerin uzadığını, konuyu görüşmek amacıyla sonradan ...'ın evinde buluşmayı kararlaştırdıklarını, ancak evde ... haricinde kimsenin olmadığını, ...'ın kendisine hiç kimsenin gelmeyeceğini, arkadaşlarıyla aralarında görüştüklerini, bu konunun tartışma dışı olduğunu, “Eğer 37000 sicilliler olmayacaksa biz bu işte yokuz, konu beni aşıyor, diğer arkadaşlar gelmeyecekler.” dediğini, durumu önce ... ve ...'a, daha sonra da dönemin Müsteşarına anlattığını, Müsteşarın, “Kurulda yalnızca bu arkadaşlar yok, ...laka herkesin seçtirmek istediği adaylar olacak, gidin diğer arkadaşlarla da konuşun, herkes önereceği isimleri belirlesin, sonra da bu arkadaşları ikna edin. Bu işi kırıp dökmeden hâlletmemiz gerekir.” dediğini, bu tablo üzerine HSK'da uzun süre hem diğer kişilerle hem de örgüt mensupları olan bu kişilerle görüşmeler yaptıklarını, belli bir sayı dayatmasını kabul etmeyeceklerini onlara söylediklerini, herkesin adaylarını belirlemesini ve tartışarak bir noktada buluşmaları gerektiğini ifade ettiklerini, fakat örgüt mensuplarının 37000 sicilli ısrarından vazgeçmediklerini, “Bizim fazla 32000 - 33000 sicilli arkadaşımız yok, mecburen 37000 sicillilerden seçeceğiz.” dediklerini, tahminen seçtirmek istedikleri adayları aralarında paylaştıklarını, HSK'ya yeni gelen bu yapıya mensup kişiler dışındakilerin onlar gibi geniş bir listesinin olmadığını, her birinin öncelikle seçilmesini istediği üçer beşer isim olduğunu, bu sefer yoğun bir şekilde özellikle onların da makul bildiği isimleri kendilerinden olmayan kişilere de pazarlamaya başladıklarını, dışarıdan etkileyebildikleri siyasilere, bürokratlara, Yargıtay ve Danıştay Üyelerine, bu kişilerin tanıdığı kendi arkadaşlarını refere ettirmeye başladıklarını, bu şekilde sayı üzerinden yapılan tartışmanın sona erdiğini, bütün Kurul Üyelerinin bu şekilde oluşturulmuş listeye kendi önerilerini kısmen aktarmış olduklarını ve zımnî bir uzlaşmayla seçimleri yaptıklarını, sonradan saydıklarında adli yargıda ilk etapta 100 - 110 arası cemaat mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcısının seçilmiş olduğunu gördüklerini, rakamı o ... için çok net olarak verememesinin nedeninin, sonradan örgütle beraber hareket ettiğini gördükleri 10-15 hâkim ve Cumhuriyet savcısı üzerinde kendi aralarında da bu kişilerin örgütten olup olmadıkları hususunda ihtilaf bulunduğunu, çünkü bazı kişilerin örgüt mensuplarıyla çok kısmi ve sınırlı ilişkileri olduğunu, ancak Yargıtaya geldikten sonra özellikle “Sizi biz seçtirdik.” kozunu kullanarak bu ilişkilerini sıklaştırdıklarını ve kendileriyle beraber hareket etmelerini sağladıklarını anladıklarını, cemaat mensuplarının uyguladıkları baskıları görünce artık bunların gerçek yüzlerini ve niyetlerini büyük ölçüde anladığını, bu kişilerle olan ilişkilerinin 2010 yılından sonra azaldığını, 2012 yılından sonra da bir mücadeleye dönüştüğünü, özellikle 2011 yılındaki Yargıtay ve Danıştay Üyeliği seçimlerinde bu iş bir pazarlığa dönüştüğü için daha önce tanımadığı bir çok örgüt mensubunu da bu vesileyle tanıdığını, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında tanık olarak verdiği ifadesinde; hâlen Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri ve Başbakanlık Başdanışmanı olarak görev yaptığını, 1993 yılında ... İdare Mahkeme Üyesi olarak mesleğe başladığını, sonra sırasıyla 1996 yılında Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne Tetkik Hâkimi olarak atandığını, 2004 yılında Personel Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı, 2006 yılında Genel Müdür Yardımcısı olduğunu, 2008 yılında da Personel Genel Müdürü olarak görevlendirildiğini, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinden sonra HSK üyeliğine aday olup seçildiğini, HSK'da 1 yıl görev yaptıktan sonra 2011 yılı Ekim ayının sonunda Adalet Bakanlığı Müsteşarlığına atandığını, 31.12.2013 tarihine kadar bu görevi yürüttüğünü, o tarihten beri Bakanlık Yüksek Müşaviri olup Başbakanlık Başdanışmanı olarak görev yaptığını, kendiliğinden Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek hâlen yürütülmekte olan soruşturmalar kapsamında FETÖ/PDY'nin yargı yapılanmasına ilişkin özellikle kamuoyuna yansıyan haberlerden edindiği bilgiye göre isminin bir kısım ifadelerde zikredilmesi de dikkate alındığında, geçmişte yaptığı görevler sırasında yaşadığı olaylar ve örgütün yargı içerisindeki faaliyetleri ile ilgili beyanda bulunma gereği hissettiğini, Yargıtayda 2012 yılı sonunda veya 2013 yılı Ocak ayında Yüksek Seçim Kurulu üyeliği seçimi için yapılan 3 oylamanın, cemaat mensuplarının sanki salt çoğunluğu ele geçirmiş gibi hareket ettiklerini gösterdiğini, ...'la beraber Yargıtay ve Danıştayda cemaat mensubu olmayan üyeleri cemaat mensupları ile ilgili olarak bilgilendirmeye ve yönetim işlerine müdahale edebilmeleri için kendi aralarında bir istişare mekanizması kurulması için çalışma yapmaya karar verdikten sonra ihtiyaç duyduğu ... ...'un da bilgisine başvurmak suretiyle önce Yargıtayda sonra Danıştayda cemaat mensuplarının ve diğer üyelerin sayılarının daire daire belirlenmesi amacıyla bir çalışma yaptığını, bu çalışmada Yargıtayın eski sosyal demokrat grubunu ikinci sütuna, cemaatçi üyeler ile bunların kontrolünde hareket ettiğini düşündüğü Yargıtay Başkanını üçüncü sütuna, aralarında ufak tefek ton farkları olmakla beraber birlikte hareket edebileceğini düşündüğü üyeleri de dördüncü ve beşinci sütunlara yazdığını, bu şekilde hazırlanan listeye baktığında Hukuk Dairelerinde 1, 2 ve 3. Hukuk Dairesinde 2'şer cemaat üyesi var iken, 4. Hukuk Dairesinde 6, 5. Hukuk Dairesinde 4, 6. Hukuk Dairesinde 1, 7. Hukuk Dairesinde 2, 8. Hukuk Dairesinde yine 1, 9, 10 ve 11. Hukuk Dairelerinde 2'şer, 12. Hukuk Dairesinde 4, 13. Hukuk Dairesinde 3, 14. Hukuk Dairesinde 3, 15. Hukuk Dairesinde 1, 16 ve 17. Hukuk Dairelerinde 2'şer, 18 Hukuk Dairesinde 5, 19. Hukuk Dairesinde 1, 20 ve 21. Hukuk Dairelerinde 2'şer, 22 ve 23. Hukuk Dairelerinde ise 3’er cemaat mensubu üye olmak üzere toplam 58 cemaat mensubu üye olduğunu gördüğünü, Ceza Dairelerinde ise 1, 2 ve 3. Ceza Dairelerinde 3'er, 4. Ceza Dairesinde 5, 5. Ceza Dairesinde 7, 6. Ceza Dairesinde 5, 7. Ceza Dairesinde 3, 8. Ceza Dairesinde 4, 9. Ceza Dairesinde ise 9 (bu tabloyu yaptığı sırada Başkan ...un da Balyoz Davasının temyiz incelemesinde bu yapıya mensup üyelerle birlikte hareket etmesi nedeniyle 9 yazdığını, Başkan ...u düştüğünde 8), 10. Ceza Dairesinde 5, 11. Ceza Dairesinde 6, 12. Ceza Dairesinde 4, 13. Ceza Dairesinde 7, 14. Ceza Dairesinde 6 ve 15. Ceza Dairesinde 6 üye olmak üzere toplam 75 cemaat mensubu üyenin bulunduğunu gördüğünü, bu tabloya bakıldığında 4 ve üzerinde cemaat mensubu bulunan daireleri cemaatin önemsediği düşünülürse Hukuk Dairelerinde 4, 5, 12 ve 18. Dairelere önem verdiklerinin, Ceza Dairelerinde ise 4, 5, 6, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15. Ceza Dairelerinde yoğunlaştıklarının görülmekte olduğunu, Yargıtaydaki toplam üye sayısına baktığında ise 2013 yılı itibarıyla Yargıtayda eskiden kalan kıdemli üyelerin 131, cemaat mensuplarının 133 kişi, cemaat mensupları dışında kalan ve birlikte hareket edebileceğini düşündüğü milliyetçi muhafazakar demokrat üyelerin ise 123 kişi olduğunu gördüğünü, burada da Yargıtayın 3 bloğa bölündüğünü ve blokların sayılarının birbirine yakın olduğunu, hiçbirisinin tek başına salt çoğunluğa sahip olmadığını, ancak cemaat mensuplarının hem birlikte hareket ettikleri için hem de kendilerinden olmayan üyeleri de iyi tanıdıkları ve tahlil ettikleri için organize hareket etmek ve kendilerinden olmayan üyeler üzerinde birebir çalışarak etkilemek suretiyle Yüksek Seçim Kurulu üyeliklerinde veya Daire Başkanlığı seçimlerinde salt çoğunluğa erişebildiklerini, bu duruma müdahale etmek istediklerini, hâlbuki Yargıtayda o sırada da üç ana grup olduğunu, aslında eski üyelerin de büyük oranda grup hâlinde hareket ettiklerini, o ... itibarıyla dağınık olan birbirini iyi tanımayan milliyetçi, muhafazakar ve demokrat üyelerin 123 kişi olduğunu, bu kişileri bilgilendirmek suretiyle Yargıtaydaki yönetim ve seçim işlerine müdahale etmelerini sağladıklarını, önceden tanıdığı veya bu seçimler nedeniyle kendi ifadeleriy

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat