Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/505 Esas 2020/410 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2019/505 E.  ,  2020/410 K.
"İçtihat Metni"


Kararı veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 62-107


Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ... hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 26.06.2019 tarih ve 62-107 sayı ile; sanığın TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istemli 30.09.2019 tarihli ve 94536 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
Sanık müdafisinin duruşmalı inceleme isteminin, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını gerektirir bir neden görülmediğinden CMK'nın 299. maddesi uyarınca takdiren reddine karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunca yapılacak temyiz incelemesi; sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; uyuşmazlığın esasına geçilmeden önce bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, Özel Dairece yapılan yargılama sırasında heyetteki en kıdemli üye yerine daha az kıdemli üyenin heyet başkanlığı yapmasının mümkün olup olmadığının görüşülmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu husus öncelikle değerlendirilmiştir.
Özel Dairece yapılan yargılama sırasında heyetteki en kıdemli üye yerine daha az kıdemli üyenin heyet başkanlığı yapmasına ilişkin olarak;
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 04.12.2017 tarihli ve 2017/62 sayılı kararı ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 175. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.11.2017 tarihli ve 53-53 sayılı iddianamesinin kabulüne ve dosyanın ilk derece yargılaması esas defterine kayıt edilerek sanık ... hakkında kovuşturmaya başlanmasına karar verildiği,
Yargıtay 9. Ceza Dairesince 11.01.2018, 09.02.2018, 21.05.2018, 18.09.2018, 06.12.2018, 28.02.2019 ve 30.04.2019 tarihlerinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan duruşmalardan sonra 26.06.2019 tarihinde yapılan oturumda nihai hükmün verildiği,
28.02.2019, 30.04.2019 ve 26.06.2019 tarihli duruşmaların ... sicil numaralı Yargıtay Üyesi ... başkanlığındaki heyet tarafından yapıldığı, duruşma heyetlerinde üye olarak görev yapan .... sicil numaralı ..... ve .... sicil numaralı ...'in Yargıtay kıdemi itibarıyla daha kıdemli oldukları,
Anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın "Yargıtay" başlıklı 154. maddesinin birinci fıkrası "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar." şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasa'da yer alan bu düzenleme doğrultusunda hazırlanıp 08.02.1983 tarihli ve 17953 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 1. maddesi "Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olup, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile bu Kanun ve diğer kanunların hükümlerine göre görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir." hükmü içermektedir..
Gerek Anayasa'nın 154 gerekse 2797 sayılı Kanun'un 1. maddelerine göre bağımsız bir yüksek mahkeme olan Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevi, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercisine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercisi olup bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapması tali bir görevdir.
2797 sayılı Kanun'un "Yargıtayın görevleri" başlıklı 13. maddesinin birinci bendinde yer alan "Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümleri ilk ve son merci olarak inceleyip karara bağlamak," şeklindeki hüküm ile Yargıtayın temel görevi tanımlanırken aynı maddenin ikinci bendinde yer alan "Yargıtay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakmak," şeklindeki hüküm ile de tali görevi tanımlanmıştır.
Aynı Kanun'un "Dairelerin çalışması" başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; "Daireler heyet hâlinde çalışır, heyet bir başkan ve dört üyenin katılmasıyla toplanır. Üye sayısının yeterli olması halinde birden fazla heyet oluşturulabilir. Bu durumda, oluşturulan diğer heyetlere, heyette yer alan en kıdemli üye başkanlık eder. Heyetler işi müzakere eder ve salt çoğunlukla karar verirler. Müzakereler gizli cereyan eder." şeklindeki hüküm gereğince birden fazla heyet hâlinde çalışabilecek ve heyette yer alan en kıdemli üye heyete başkanlık edecektir.
Anılan Kanun'un "Daire Başkanlarının görevleri" başlıklı 24. maddesi;
"Daire başkanlarının görevleri şunlardır:
1. Dairelerinde ahenkli, verimli ve düzenli bir çalışmanın gerçekleşmesini ve işlerin mümkün olan süratle incelenip karara bağlanmasını sağlamak, dairenin kendi kararları arasında çelişkiyi önlemek amacıyla gerekli göreceği bütün tedbirleri almak, dosyaları takrir edecek kişileri, bu esaslar uyarınca tespit etmek ve kendi yazmayacağı kararların hangi üye tarafından yazılacağını belli etmek,
2. Kararların zamanında yazılıp dosyaların mahallerine iadesini sağlamak,
3. Büro görevlilerini denetlemek,
4. Büro personeli hakkında ilgili kanunda belirtilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme disiplin cezalarını vermek,
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Daire başkanına, gerektiğinde kıdemli üye vekillik eder.",
"Yargıtay Üyelerinin görevleri" başlıklı 25. maddesi,
"Yargıtay üyelerinin görevleri şunlardır:
1. Kendilerine verilecek dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyip kurula takrir etmek ve kararları yazmak,
2. Üyesi bulundukları kurullarda görüşmelere katılmak ve oylarını vermek,
3. Dairenin ahenkli, verimli ve düzenli çalışmalarının sağlanmasında ve işlerin çabuklukla incelenip karara bağlanmasında başkana yardım etmek.",
Yargıtay İç Yönetmeliği'nin "Daire Başkanlarına vekillik ve bu sıfatla Genel Kurullara katılma" başlıklı 10. maddesi ise;
"Daire başkanlarına vekillik görevini yapmak koşullarından birinin gerçekleşmesi halinde kıdemli üye, genel kurullarda ve dairede başkana vekillik eder.
Ayrık hükümler saklıdır."
Şeklinde düzenlenmiştir.
Bu aşamada, 2797 sayılı Kanun'da ya da CMK'da tanımı yapılmayan, ancak dairelerin çalışma usullerinde bahsi geçen "kıdem" kavramı üzerinde durulmalıdır.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde "bir görevde geçirilen süre" olarak tanımlanan kıdem kavramına, 2797 sayılı Kanun'un farklı maddelerinde önem atfedilmektedir. Bu cümleden olarak, aynı Kanun'un "Başkanların seçimi" başlıklı 31. maddesinin on birinci fıkrasında birinci başkanvekilleri ile daire başkanlarının kıdeminin tespitinde, Yargıtay üyeliğindeki kıdemin esas alınacağı öngörülmüştür.
Kıdemle ilgili diğer bir düzenleme de 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda yer almaktadır. Bu Kanun'un "Sınıflar ve Kıdem" başlıklı 15. maddesinde;
"...
Hâkim ve savcıların kıdemleri, bulundukları sınıf ve dereceye göre belirlenir ve o sınıf ve dereceye atandıkları tarihten itibaren hesaplanır. Bir üst sınıf veya derecede bulunanlar alt sınıf veya derecede bulunanlardan kıdemli sayılırlar.
Ancak, bu hesaplama yapılırken, 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre adaylığa diğer kamu görevlerinde iktisap ettikleri derece ve kademe üzerinden atananların, bu derece ve kademeleri ile o görevlerde geçen süreleri dikkate alınmaz.
Bulunulan sınıf ve derecenin aynı olması hâlinde sırasıyla, bu sınıf veya dereceye yükselme tarihi, adaylığa başlama tarihi, mesleğe başlama tarihi, meslek öncesi eğitim sonu yazılı sınav puanı dikkate alınarak kıdem durumu belirlenir.
Bunların da aynı olması hâlinde, doğum tarihi önce olan kıdemli sayılır." düzenlemesi yer almaktadır.
Bu genel açıklamaların ardından, ilk derece mahkemelerince ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ilgili ceza dairelerince yargılama yapan heyetin hangi kurallar doğrultusunda oluşturulacağı hususunda ceza muhakemesine ilişkin kuralların ve bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerinin düzenlendiği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenlemek amacıyla yürürlüğe giren 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.
5235 sayılı Kanun'un "Ceza mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 9. maddesinin üçüncü fıkrası "Ağır ceza mahkemesinde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Bu mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanır." ve 5271 sayılı Kanun'un "Müzakerenin yönetimi" başlıklı 228. maddesi "Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir." şeklinde olup bu düzenlemelerde, adli yargı ilk derece yargılamalarında mahkeme başkanının hazır bulunmadığı durumlarda heyete hangi üyenin, hangi kritere göre başkanlık edeceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 5235 sayılı Kanun'un bölge adliye mahkemelerince yapılan müzakerelere dair "Toplantı ve karar" başlıklı 46. maddesinin son fıkrasında yer alan "Daire başkanının hukukî veya fiilî nedenlerle bulunamaması halinde dairenin en kıdemli üyesi daireye başkanlık yapar." şeklindeki hükme nazaran 2797 sayılı Kanun'da Yargıtayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapacağı yargılamalar bakımından bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Öte yandan, adli yargı ilk derece adalet komisyonlarının görevlerine ilişkin 2802 sayılı Kanun'un "Zorunlu hâllerde görevlendirme" başlıklı 115. maddesinde de; herhangi bir nedenle görevine gelemeyen hâkimin yerine, bu hâkim görevine başlayıncaya veya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yetkilendirme yapılıncaya kadar, o yerdeki hâkimler arasından, adalet komisyonu başkanınca görevlendirme yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine, mahkeme başkanı veya hâkimin duruşma sırasındaki görevlerine dair ilgili CMK hükümleri incelendiğinde;
5271 sayılı CMK'nın "Başkan veya hâkimin görevi" başlıklı 192. maddesinin birinci fıkrasında, mahkeme başkanının veya hâkimin, duruşmayı yöneteceği ve sanığı sorguya çekeceği, delillerin ikame edilmesini sağlayacağı; aynı Kanun'un "Duruşmanın düzen ve disiplini" başlıklı üçüncü bölümünde yer alan "hâkim veya başkanın yetkisi" başlıklı 203. maddesinde de, duruşmanın düzeninin hâkim veya mahkeme başkanı tarafından sağlanacağı öngörülmüştür.
Gelinen noktada, temyiz incelemesinde hukuka kesin aykırılık hâlleri arasında sayılan "mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması" durumuna da değinilmelidir.
Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinin birinci fıkrasında temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmemiş olsa da, aynı maddede sayılan hâllerde hukuka kesin aykırılık hâllerinin var sayılacağı belirtildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması bu hâllerden ilki olarak gösterilmiştir.
Belirtilen bu hukuka aykırılık, kovuşturma aşamasında mahkemece yapılan oturumda mutlaka bulunması veya bulunmaması gerektiği öngörülen muhakeme süjelerine ve bu süjeler için öngörülen koşulların taşınmasına dair bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, CMK'nın "Duruşmada hazır bulunacaklar" başlıklı 188. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanun'un zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafinin duruşmada hazır bulunmasının şart olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda, maddede sayılan kişilerden birinin oturumda hazır bulunmadan karar verilmesi ya da hazır bulunmakla birlikte, yine örneğin müdafi olduğundan bahisle hazır bulunan kişinin gerçekte avukat olmaması gibi durumlarda bu hukuka aykırılıktan söz edilecektir.
Ancak, hem 2797 sayılı Kanun'da daire başkanının, hem de CMK'da, HSYK tarafından görevlendirme yapılan hâller dışında mahkeme başkanının hazır bulunmadığı durumlarda yargılamayı yapmakla görevli heyete kimin başkanlık edeceğine, heyette yer alan hâkimler arasındaki kıdem sıralamasının heyet oluşumuna etki edip etmeyeceğine dair açık bir düzenleme yer almamakta olup adli yargı ilk derece mahkemelerinde bu husus idari bir düzenleme kapsamında adalet komisyonlarınca belirlenmektedir. Bu bağlamda, ilk derece yargılamaları açısından, Yargıtay ilgili ceza dairesinde daire başkanı dışında oluşturulan yargılama heyetleri bakımından da üyelerin kıdemlerinin heyet oluşumuna herhangi bir etkisinin bulunmadığı gibi, niteliği itibarıyla bu durum yalnızca CMK'nın 192 ve 203. maddeleri uyarınca duruşmayı yönetecek kişinin belirlenmesine yönelik idari bir tasarruf niteliğindedir. Dolayısıyla, üyelik niteliklerini taşımak kaydıyla, ilk derece yargılaması bağlamında ilgili ceza dairesi üyelerinin daire başkanı olmaksızın oluşturulacak heyete kimin başkanlık edeceğine, bu hususun tespitinde kıdemin esas alınıp alınmayacağına dair tasarrufların CMK'nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde öngörülen hukuka kesin aykırılık hâliyle bir bağlantısı olmadığı gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin, kişilerin tabii hâkim ilkesine göre kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkını güvence altına alan 6. maddesinde öngörülen ilkeleri ihlâl eden bir yanı da bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Yargıtay ilgili ceza dairesince ilk derece yargılaması yapıldığı ve bu nedenle CMK hükümlerinin uygulandığı hâllerde, işin müzakeresinin yapıldığı temyiz incelemesinden farklı olarak sanığın sorguya çekilmesi, tanık dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması gibi yargılama faaliyetinin yapılması ve hüküm kurulması esnasında görev alan heyetlerin oluşumunda 2797 sayılı Kanun'un 40. maddesinin uygulanamayacağı, böylelikle, açık bir Kanun hükmü bulunmayan bu durumla ilgili olarak, daire başkanının hazır bulunmadığı oturumlarda üyeler arasında kıdem esası gözetilmeksizin bir üyenin başkan olarak duruşmaları yönetmesinin usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Öncelikle somut olayda tabii hâkim ilkesi ve davaya bakmaya yetkili ve görevli Yargıtay 9 Ceza Dairesinin, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Kanunu'nun 40.1. maddesi uyarınca üye sayısı itibarıyla birden fazla heyet teşkili ile davaya bakarak sonuçlandırmasının hukuka uygun olduğu konusunda sayın çoğunluk ile aramızda görüş ayrılığı bulunmamaktadır;
Ancak,
Ancak Yargıtay Kanunu'nun 'Dairelerin Çalışması' başlıklı 40. Maddesinin olağan kanun yolu müzakeresini kapsadığı gibi özel dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kanuna uygun olarak bakacağı diğer işleri de kapsayan genel bir düzenleme niteliğinde olduğu, Yargıtayda daire başkanının bulunmadığı heyetlerde olağan uygulamanın, heyette yer alan en kıdemli üyenin heyete başkanlık etmesi şeklinde olduğu nazara alındığında, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı tarafından anılan maddeye uygun olarak birden fazla olarak teşkil edilen ve daire başkanının yer almadığı 28.02.2019, 30.04.2019 ve 26.06.2019 tarihli esasa etkili işlemlerin yapıldığı ve hükmün kurulduğu duruşma heyetlerinde, heyette yer alan en kıdemli Yargıtay üyesinin başkanlık etmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Kanunu'nun 40.1. maddesi emredici hükmüne uyulmaması ve bunun sonucu olarak ilk derece mahkemesi ara ve nihai karar müzakeresinde Yargıtay kıdemi itibarıyla kıdemsiz olduğu halde heyete başkanlık yapan Yargıtay üyesinin kıdemli üyeden sonra oy kullanmasının CMK'nın 229.1. maddesine aykırılığı da gündeme getirdiği gibi mahkeme heyetinin komposizyonunun dahi CMK'nın 289.1-a maddesinde belirtilen mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkülü kapsamında mütaala edilmesi gerekmedir.
Somut olayda temyiz dilekçe ve lahiyalarda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Yüksek 9. Ceza Dairesinde oluşturulan ve daire başkanının yer almadığı heyete en kıdemli Yargıtay üyesinin başkanlık etmemesi nedenine ilişkin doğrudan temyiz nedeni bulunmuyor ise de; anılan dilekçe ve lahiyalarda temyiz mercisi tarafından yerinde görülmeyen başka geçerli temyiz nedenlerinin bulunması karşısında, kesin hukuka aykırılık hâli olan CMKnın 289.1-a maddesinin anılan Kanun'un 289.1. maddesi uyarınca dilekçe ve lahiyalarda yer almasa bile temyizen incelenmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun 28.02.2019, 30.04.2019 ve 26.06.2019 tarihli duruşma heyetlerinde yer alan en kıdemli Yargıtay üyesinin heyete başkanlık etmemesinin CMK'nın 289.1-a kapsamında bir hukuka aykırılık olmadığına ilişkin görüşüne katılmak mümkün bulunmamıştır görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de;
"Özel Dairece yapılan yargılama sırasında heyetteki en kıdemli üye yerine daha az kıdemi bulunan üyenin heyet başkanlığı yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğu" düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
Ön sorun hakkında karar verildikten sonra sanık hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararının tüm yönleriyle incelenmesi için dosyanın esasına geçilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ...’in sırasıyla Diyarbakır İdare Mahkemesi Üyeliği, Bursa Vergi Mahkemesi Üyeliği, Adalet Bakanlığı Tetkik Hâkimliği, Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulunduğu ve 12.10.2014 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyesi seçildiği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun 16.07.2016 tarihli ve 415 sayılı kararı ile Kurul Üyeliği sona erdirilen sanığın 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'nun 28/3-b-l. maddesi uyarınca Danıştay Tetkik Hâkimi olarak görevlendirildiği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun 24.08.2016 tarihli ve 426 sayılı kararı ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı bulunduğu değerlendirilerek meslekten çıkarılmasına karar verildiği,
15.07.2016 tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen darbe girişimi sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle bağlantılı olduğu değerlendirilen çok sayıda kişi hakkında Türkiye genelinde soruşturma başlatıldığı,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ağır cezalık suçüstü hâli doğrultusunda ve 5271 sayılı CMK'nın 161. maddesinin sekizinci fıkrasına uygun olarak genel hükümlere göre yürütülen soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan 16.07.2016 tarihli yazıda; Türkiye genelinde hükûmeti devirmeye ve Anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs etmek suçunun halen işlenmeye devam edildiği, bu suçu işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin yurt dışına kaçıp saklanma ihtimallerinin bulunduğu ve ülke genelinde bu örgüte mensup Yargıtay, Danıştay ve HSYK üyeleri hakkında soruşturma yürütüldüğü belirtilerek aralarında sanığın da bulunduğu listede adları geçen yüksek mahkeme üyelerinin gözaltına alınmaları, ikametlerinde, çalışma odalarında ve araçlarında CMK'nın 116. maddesi uyarınca arama yapılması talimatı verildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanığa atılı ağır cezalık suç niteliğindeki silahlı terör örgütüne üye olma suçunun suçüstü hâlinde işlendiği değerlendirilerek genel hükümlere göre ve 5271 sayılı CMK'nın 161. maddesinin sekizinci fıkrasına uygun olarak başlatılıp yürütülen soruşturma sırasında düzenlenen fezlekenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame üzerine sanık hakkında aynı suçtan cezalandırılması istemiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesine kamu davası açıldığı,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma ve Yargıtay 9. Ceza Dairesince yapılan kovuşturma sırasında elde edilen delillerin incelenmesinde;
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19.07.2016 tarihli ve 3656 değişik iş sayılı kararıyla, yapılmakta olan soruşturmaya esas olmak üzere, sanık hakkında CMK’nın 116. maddesi uyarınca arama kararı ve aramayı yapacak personel sayısının yetersiz olması, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı ve olağanüstü durum nedeniyle sanıkla ilgili olarak tüm dijital materyallere (eş ve çocuklarının GSM telefonları dâhil), bu materyallerin mühürlü çuval, delil poşeti, koli vb. eşyaların içinde muhafaza altına alınarak el konulması, bu muhafaza kaplarının mühürlenmesi akabinde dijital materyallerin incelenmesi hususuyla ilgili olarak arama, el koyma ve inceleme işlemlerinin karar tarihinden itibaren 20.07.2016 tarihine kadar uzatılmasına karar verildiği,
Sanık hakkında 16.07.2016 tarihinde araç arama tutanağı, ev arama, gözaltına alma ve el koyma tutanağı ile iş yeri arama ve el koyma tutanağı düzenlendiği,
Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17.07.2016 tarihli ve 3971 değişik iş sayılı kararı uyarınca, sanığın ikametinde ele geçirilen 1 adet “XE1000625” seri numaralı gri renkli "Toshiba" marka notebook, 1 adet “Z36539336” seri numaralı "Toshiba" marka notebook, 1 adet “ORMP9FAF600147K” seri numaralı "Samsung" marka notebook ile iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen 1 adet “S1F7903” seri numaralı "Lenova" marka, "Think Centre" model bilgisayara CMK’nın 127/3. maddesi uyarınca el koymanın onanmasına kararı verildiği,
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23.08.2017 tarihli ve 6572 sayılı kararıyla, sanık ...’in cep telefonunda, bilgisayarında, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama yapılmasına, kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine, işlemlerin tamamlanması üzerine el konulan cihazların gecikme olmaksızın iade edilmesine CMK’nın 134. maddesi uyarınca izin verilmesine, sanığın ele geçirilen telefonlarında ve telefonuyla yaptığı her türlü görüşme bilgileri, SMS alma, gönderme bilgileri, her türlü sosyal medya aracılığıyla mesaj alma, gönderme bilgilerine ilişin olarak tespit yapılmasına, CMK’nın 135. maddesi uyarınca izin verilmesine karar verildiği,
Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16.07.2016 tarihli ve 3939 değişik iş sayılı kararı uyarınca, sanıktan ele geçirilen dijital materyaller hakkında CMK’nın 134. maddesi gereğince inceleme yapılması ve kayıtların çıkartılarak metin hâline getirilmesine izin verilmesine karar verildiği,
Soruşturma evresinde dosyaya sunulan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığınca düzenlenen 09.02.2017 tarihli “Yeni ByLock CBS Sorgu Sonucu” başlıklı raporda; sanığın ".....35008" IMEI numaralı cihazda "0505...." numaralı GSM hattını kullandığının ve ByLock kullanımına dair ilk tespit tarihinin 11.08.2014 olduğunun belirtildiği,
Soruşturma evresinde dosyaya sunulan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığınca düzenlenen 09.02.2017 tarihli “Yeni ByLock CBS Sorgu Sonucu” başlıklı raporda; sanığın "......9860" IMEI numaralı cihazda "0507....." numaralı GSM hattını kullandığının ve ByLock kullanımına dair ilk tespit tarihinin 16.11.2014 olduğunun belirtildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.05.2018 tarihli muhabere konulu yazısıyla dosyaya giren 18.05.2017 tarihli ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağına göre;
a) "65971 ID'yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID'nin “65971”, kullanıcı adının “0643”, son online (sisteme giriş) tarihinin: “23.03.2015, 20.45.17” olduğu,
b) “Abone Tespit Kayıtları” başlığı altında tespit edilen GSM numarasının “0505.....”, tespit edilebilen ilk log tarihinin “12.11.2014”, olduğu,
c) "65971 ID'ye Bağlı İstatistik" başlığı altında; yazışma.mail durumu “Aktif.Pasif”, giriş sayısı “Log: 34”, alınan mesaj sayısı “Veri: 0” “Log: 32”, gönderilen mesaj sayısı: “Veri: 0” “Log: 18”, gönderilen mail sayısı “Veri: 0” “Log: 2”, alınan mail sayısı “Veri: 0” “Log: 59”, okunan mail sayısı “Veri: 0” “Log: 37”, silinen mail sayısı “Veri: -” “Log: -”, toplam mail sayısı “Veri: 0” “Log: -”, toplam gönderilen mail sayısı “Veri: 0” “Log: -”, toplam alınan mail sayısı “Veri: 0” “Log: -”, gelen arama sayısı “Veri: 19” “Log: -”, giden arama sayısı “Veri: 6” “Log: -”,eklediği arkadaş sayısı “Veri: -” “Log: 1” şeklinde olduğu, sildiği arkadaş sayısı “Veri: -” “Log: -1” şeklinde olduğu,
d) "..... ID'yi Ekleyenlerin Verdikleri İsimler (Roster)" başlığı altında, ....“.....”, Tetkik Hâkimi, Danıştay Başkanlığı) isimli kullanıcının sanığı “......”, ... (“....”, Cumhuriyet Savcısı) isimli kullanıcının sanığı “msnank”, ..... (“.....”, İngilizce Öğretmeni) isimli kullanıcının sanığı “şen”, ismi belirlenemeyen “183362” ID numaralı kullanıcının sanığı “mhmt”, ismi belirlenmeyen “343402” ID numaralı kullanıcının sanığı “mahm” olarak kaydettikleri,
e) "154999 ID’nin Katıldığı Gruplar ve Grupların Kişi Listesi” başlığı altında toplam 2 grup olduğu, grubun “72170” ID numaralı "..." isimli ByLock kullanıcısı tarafından oluşturulduğu, grup isiminin “devre” olarak belirlendiği, diğer grubun “183192” ID numaralı "..." isimli ByLock kullanıcısı tarafından oluşturulduğu, grup isminin “KHRMNLR” olarak belirlendiği ve sanığın bu gruplara eklendiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.06.2018 tarihli muhabere konulu yazısıyla dosyaya giren 18.05.2018 tarihli ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağına göre;
a) "374254 ID'yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında "Kullanıcı Profil Bilgileri" alt başlığında; ID'nin “3742531”, kullanıcı adının “434306”, son online (sisteme giriş) tarihinin: “19.04.2015, 18.48.05” olduğu,
b) "374254 numaralı ID'yi Ekleyenlerin Verdikleri İsimler (Roster)" başlığı altında, ... (“520225”, Yargıtay Hâkimi) isimli kullanıcının “...” olarak eklediği,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 23.12.2017 tarihli ve 842407 sayılı yazısına ekli CD içeriği ile HTS ve CGNAT kayıtlarına göre;
1- 505...... numaralı GSM hattına ait internet HTS kayıtlarında sanığın,11.08.2014 ila 24.12.2015 tarihleri arasında 46.166.160.137 numaralı IP üzerinden bağlantı kurduğu,
- 19.08.2014 tarihinde Kocaeli ilinde (8 nolu bağlantı),
- 20.08.2014 ve 21.08.2014 tarihinde İzmir ve Muğla illerinde (9-12 nolu bağlantılar),
- 22.08.2014 tarihinde Kırşehir, Yozgat, Çorum, Amasya ve Tokat illerinde (15-18 nolu bağlantılar),
- 24.08.2001, 25.08.2014 tarihinde Batman ve Mardin illerinde (23-27 nolu bağlantılar),
- 26.08.2014, 27.08.2014 tarihinde Adana ilinde (29-33 nolu bağlantılar),
- 29.08.2014 tarihinde Kastamonu, Karabük, Zonguldak illerinde (41-45nolu bağlantılar),
- 31.08.2014 tarihinde Ankara Çamlıdere ilçesinde (47-50 nolu bağlantılar),
- 10.09.2018 tarihinde Samsun, Ordu, Trabzon illerinde (57-63 nolu bağlantılar),
- 12.09.2018 tarihinde Eskişehir ilinde (64-67 nolu bağlantılar),
- 14.08.2014 gecesi ve 15.08.2014 -16.08.2014 tarihinde Antalya ilinde (71-76 nolu bağlantılar),
- 16.08.2014 -17.08.2014 tarihinde Manisa, Aydın ve İzmir illerinde (77-80 nolu bağlantılar),
- 22.08.2014 tarihinde Malatya, Elazığ ve Diyarbakır illerinde (88-92 nolu bağlantılar),
- 23.08.2014 tarihinde Gaziantep ilinde (93-95 nolu bağlantılar),
- 27.09.2014 tarihinde Van ilinde (104 nolu bağlantı),
- 08.10.2014 tarihinde Erzurum ilinde (114 nolu bağlantı),
- 21.11.2014 tarihinde İstanbul ilinde (146-151 nolu bağlantılar),
bulunduğu, HTS ve CGNAT kayıtlarında bu illerindeki baz istasyonlarından toplam 19678 sinyal kaydının bulunduğu, bağlantı saatleri itibarıyla servis sağlayıcı tarafından atanan genel ve özel IP numaraları dikkate alınarak eşleştirme ve gruplandırma yapıldığında sanığın, toplam 222 farklı zaman diliminde programa erişim sağladığı ve ByLock programını kullandığı,
2- 507..... numaralı GSM hattına ait internet HTS kayıtlarında ise; sanığın, 11.08.2014 ila 24.12.2015 tarihleri arasında "46.166.160.137" numaralı IP üzerinden bağlantı kurulduğu, 16.11.2014 ila 30.01.2015 tarihleri arasında "46.166.160.137" numaralı IP üzerinden Ankara ilindeki baz istasyonlarından toplam 14 sinyal kaydının bulunduğu,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.10.2018 tarihli ve 2087 muhabere numaralı yazı ekinde dosya arasına konulan yazı cevabında; ses ve veri şebekelerinin benzerlik gösterseler dahi kullandıkları teknolojiler farklı olduğundan CDR ve CGNAT loglarının oluşturulma sürecinin de birbirinden bağımsız ve farklı olmaları sebebiyle CDR ve CGNAT logları arasında bulunan lokasyon bilgilerinin farklı olmasının teknik anlamda bir problem oluşturmadığının belirtildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.05.2018 tarihli ve 917 muhabere numaralı yazısıyla dosyaya giren başka ByLock kullanıcılarının yazışmalarına göre;
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 26.10.2015 tarihli ve 21.31 saati ile başlayan mesajın; “kurul başkanvekili kimin olacağı konusunda bir duyum var mı? bir de biz bir tarafı destekleyip bölünmeye vesile olabilir miyiz? kendi aralarında anlaşamazlarsa biz belirleyici olabiliriz, bu konuda kulağımız delik olsa zaten daha var seçimden sonra neler olur bakalım",
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 03.11.2015 tarih ve 22.52 saati ile başlayan mesajın; “abi bu tarih işyerinde hava nasıldı? tutuklama çıkarılan 49 lar konuşuluyor mu? seçimin verdiği şımarıklık var mı? imkanınız olursa birkaç kelime yazabilirseniz . est, tmm abi aro .est abi çok iyi oldu Allah yardımcınız olsun",
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 15.11.2015 tarih ve 22.52 saati ile başlayan mesajın; “Abi daha önce diğer arkadaşlara da sormuştum ama dönen olmadı yarın işe giderseniz abilere sorabilir misiniz?; HSYK için bir görüş hazırlayalım demişsiniz abiler bunu soruyorlar, kim hazırlayacaksa akıbetinden bir haber verse…”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen19.12.2015 tarih ve 00.14 saati ile başlayan mesajlarda; “sizin kontör de bitmek üzeredir numaranızı tekrar atarsanız hazır olsun bende. bu tarih işe gitmediniz zannediyorum. bana söyleyeceğiniz bir şey var mı yoksa yarın görüşürüz hayırlı geceler dua inş…”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 23.12.2015 tarih ve 00.17 saati ile başlayan mesajlarda; “abi muhalefet şerhini atabilirseniz hemen çevirelim abi veya ... abi çevirmiş olabilir.” devamında,
12.12.2015 tarihinde 20.53’te "Sakir35f" isimli “300126” ID numaralı kullanıcı “abi İngilizcesi yok bunu yurtdışı birimi ile görüşmek lazım Vedat abi bakıyordu en son ona bir sorsaniz” 22.12.2015 tarihinde 20.05’de, "Sakir35f" isimli “300126” ID numaralı kullanıcı; “abi elimizde 49 lar icin kurulda yazılan muhalefet şerhinin İngilizce tercumesi var mı?” 22.12.2015 tarihinde saat 19.54’te, "SERDAR34" isimli “300140” ID numaralı kullanıcının; “Bu konuyu M abiyle görüşebilir misiniz?. var mıymış abi eğer mümkünse yoksa biz yaptırabiliriz abi nasılsınız. abiler burada mı? memlekete giden var mı?”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 28.12.2015 tarih ve 22.38 saati ile başlayan mesajın; “çarşamba saat 14.00’de 3 arkadaş size gelsek olur mu? hiç bir hazırlık yapmaya gerek yok, 2-3 saat kalıp ayrılırız . M. beye detayı söyledim . arkadaşlarla paylaşsanız”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 17.01.2016 tarih ve 20.59 saati ile başlayan mesajlarda; “Abi M beye de söyledim ama siz de hatırlatırsanız sevinirim: 1-K bey tabletini göndersin ona da yardımcı olalım 2-Servet beye hat buldum birkaç tarihe göndereceğim inş. 3-Not olarak gönderdiğim canlı bomba olayı. Abiler eşleri ve çocukları bu ara kalabalık yerlere gitmeseler mümkün olduğunca işten eve gidilip gelinse evde kalınan zamanı da dua ile değerlendirilse. 4-Mesleğe kabulde aleyhe oy kullanacağınız birisi varmış onun ismini de gönderdim ama daha zamanı var inş bir fırsat olursa görüşürüz.. Abi salı tarihi öğleden sonra MK ve K bizim işyerine gelseler beraber yemeğe gitsek uygun bir yer bakacağız inş.. Abi notlarımı alabildiniz mi?...”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 18.01.2016 tarih ve 21.44 saati ile başlayan mesajın; “Abi ikisi de yarın gelmesinler bir arkadaş rapor aldığı için GK toplantısına ben gidiyorum. MK beyle beraber çrş veya prş gelseler daha iyi olur. ben size yarın akşam yazsam olur mu?...”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 19.01.2016 tarih ve 21.22 saati ile başlayan mesajlarda; “Kıymetli abilerim bilindiği üzere ilk defa gecen hafta HSYK bazi abilerimizle ilgili meslekten çıkarma kararı verdi ve artık Danıştaya dava açma süresi başladı. Danıştaya açılacak davaların dilekçesi çok güzel ve özenli olmalı diye düşünüyorum. Zira bu davalar bizim AİHM’e taşıyacağımız davalar olacak ve ilk defa ihraçlar yargıya taşınmış olacak, bu nedenle Danıştay tecrübesi olan abilerimizle ve kuruldaki abilerimizle dava dilekçesi hazırlamak çcin bi heyet kurmamız gerektiğini düşünüyorum. arz ederim. . Abi bu konuyu arkadaşlarla konuşun ne yapabiliriz....",
- “52025” ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 18.02.2016 tarih ve 22.13 saati ile başlayan mesajların; “Komşuma vermiştim acaba unuttu mu? .Komşum M. beye ben de sorayım ama siz de benden önce görürseniz sorabilir misiniz?. M beyin yazdıklarından İngilizceye çevirdiği var mı acaba soruyorlar. abi sizinle irtibatı koparmayalım çünkü başka bağlantı kalmadı. bir sıkıntı olursa Davut beye uğrayın veya haber gönderin ama mümkünse her akşam açsanız . ŞİFRELİ DÖKÜMAN ÇÖZÜLEMEDİ!!! . hayırdır abi bir sıkıntı yok inş.. ŞİFRELİ DÖKÜMAN ÇÖZÜLEMEDİ!!!. buraya getirecek misiniz orada mı. buraya getirecekseniz dr bakalım .ŞİFRELİ DÖKÜMAN ÇÖZÜLEMEDİ!!!. tmm abi Allah yolunuzu açık etsin . buraya getirirseniz elden ne gelirse hazırız. . ŞİFRELİ DÖKÜMAN ÇÖZÜLEMEDİ!!!. şu ara kayda değer verebileceğiniz bir bilgi var mı. Kozmikçiler için tutuklama olacak veya olmayacak diye bir konuşma geçiyor mu?.…. ilk yapılan kararname mi....”,
- “52025” ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “396079” ID (Yargıtay eski üyesi Aydın Boşgelmez) arasında geçen 17.01.2016 tarih ve 21.57 saatli mesajların “Abi YSK’da kimlere vereceksiniz?. abi galiba serbest bırakmışsınız .ben yanlış anlamışım ozaman. herkes hemşerili daha önce beraber çalışma gibi sebeplerle kendine en yakın olana versin deyince herkes kendisi belirleyecek zannetttim . ben kime vereceğim belli mi hala bir şey diyen olmadı Kaya’ya mı sorayım?.bizim patrona sorsam inandırıcı olmaz hem de şüphelenir değil mi?. ama böyle bir şey sormam yakışık almaz değil mi?. abi haftaiçi bir tarih M.Kemal’le öğle yemeği yesek olur mu?. gözden ırak bir yer düşünün ben de düşünüyorum. biraz canı sıkkı gibi . gerekirse biraz uzakta olabilir ama . salıya haber göndereyim inş olur abi . abi Kazan veya o taraflara gitmek çok abartı mı olur?.tmm abi. o tarihler sizin işiniz vardı galiba.…. tmm Zülfikar’a ben uğrarım .… .belli olunca bana yazın ben de haber göndereyim.…. tmm abi Aro 2. dişçinin anlattığı bir şey var mı?.…. abi onda haber çoktur bir ara görüşsek daha doğrusu MK ile görüşmemize hazırlıklı gelseniz. Dün ...’la görüştüm MK’nın psikolojisinin kötü olduğunu söyledi.….Hep beraber olursak terapi olur abi . evet MK çok haber dinliyor okuyor . çalışanlar etkilenmiyor bu arkadaş yazıp çizmediği için devamlı TV internet kafası bozuluyor. abi inanın bu adamların basınını okuduğunuzda kötü olmamak mümkün değil en iyisi hiç okumamak. Bu tarihki sohbet çok güzeldi abi bence çok açık mesajlar vardı. ama insanlara da birşey diyemiyorsun... olur abi. önce hakime hanımla görüşmeye gerek var mı?. açığa alınma konusun kurulda konuşulduğu konusu....",
- “411918” ID ( eski yargı mensubu ...) numaralı kullanıcı tarafından 463435 ID (eski yargı mensubu Sedat Sami Haşıloğlu) numaralı kullanıcı arasında geçen 04.11.2015 tarihli konuşmaların; “Gerekirse sizin adınıza 499’lar olarak randevu talep ederiz. cihan, sen, kazım ziyaretlere devam edersiniz . inşallah .nerelerden talepp edilecekse 49’lar adına . talep ederiz . tmm . birde Cenevre’den talep edelim... bir de Brüksel ile de iletişim kuralım. kurarsınız inşallah . tmm . var mı bir emriniz isteğiniz?” …07.12.2015 tarihli mesajların; "cezaevinde yatan hakim ve savcıları ziyaret etmeleri sağlanmalı. özellikle Aziz ve Metin’le görüşmeler sağlanırsa çok etkili olur. Görüştüğümüz tüm yabancılara: 1-Ceza evindeki yargı mensuplarına. 2-HSYK’da YBP’ci olmayan üyeleri ziyaret etmeleri sağlanmalı. özellikle ... ve ...’nu ziyaret etmeleri sağlanmalı . 5-Bakanlık çoğu kez muhalif üyelerle görüştürmüyor . 49’ların çoğu gaybibiyette . bu tehlikeyi atlatmamız lazım. sirde dernek kuruluşu vardı .Bir kısım görüşler yazmıştım, sanırım seninle de paylaştım fakat dönüş olmadı . Tutuklanma riski olmayan bir grup arkadaş kursun . biz üye olalım. 49’lar dernek bünyesinde platform olarak çalışmalarına devam ets dedi ki . Ne tüzükle ilgili nede bu konuda dönüş olmadı . işin doğrusu sanki kimsenin umurunda değil gibi. Hakkımızda cezai soruşturma başlatıldığı için muhtemelen açıkta kalma süresini uzatacaklar. Bu süreçle ilgili nasıl bir strateji izleyeceğimize ilişkin bir değerlendirme yazıp paylaşacam. Nasıl . sivilleri diyorum,yazdıklarımıza bi dönüş yapacaklar ki bir şey geliştirelim . Cezai soruşturma olduğu için tukuklama olayını her zaman kullanabilir yer. Dolayısıyla 49’lar olarak ses getirecek faaliyetler riskli gibi, kendi açımızdan değil ancak böyle bir durumda bir kısım arkadaşların tepkisini çekebiliriz....",
- “366450” ID (Örgüt sivil imam şüphelisi-L.Ö.) numaralı kullanıcı ile ismi belirlenemeyen “408757” ID numaralı kullanıcı arasında geçen mesajların;
“366450 ID; ‘tamam simdi ses kaydi meselesi abi buyurun’
408757 ID; ‘abi benim ilk sorusturmam başlamadan daha doğrusu ben haberdar olmadan önce ... taze sorusturmasını yaptığım sırada dinlediğim bir tanık beni aradı dedi ki’
366450 ID; ‘sorusturdugunuz kisi mi omer faruk taze abi’
408757 ID; ‘omer fatih beni aradı ankarada oldugunu mufetis (ben) hakkında soruşturma açtırıyorum müfettiş baskıyla benden ifade aldı dersen seni de tanık olarak yazarım dedi ben de sesini kayda aldım isterseniz o kaydı size vereyim bunu da hsyk ya bildirin dedi..’
366450 ID; ‘kayıt sizde mi’
408757 ID; ‘ben de beni bu işlere karıştırmayın tuttuğunuz ses kaydını savcılığa ya da hsyk ya bildirin dedim...’
366450 ID; ‘sizi arayanın kim olduğunu biliyor musunuz’
408757 ID; ‘geçen hsykya gittiğimde bu kişinin o ses kaydını hsyk müfettişine teslim ettiğini ve muf. beyin bundan dolayı omer fatih taze hakkında soruştur yaptığını muf beyden öğrendim...’
366450 ID; ‘kişinin ismini biliyor musunuz’
408757 ID; ‘... beye bahsettim o kaydı alıp savunmanızda kullanabilirsiniz dedi....evet abi. kişiden kaydı aldım…’
366450 ID; ‘... mi . ses kaydını size veren kişi yani ses kaydını yapan isim nedir bunları yollayacağım abi de önemli olabilir’
408757 ID; ‘o kayıtta ... ankaradan birilerinin kendisini çağırdığını bize karşı yapacaklarından bahsediyor.... evet ... ...Ali Tarihaydin..’
366450 ID; ‘tamam abi ne diyor ses kaydı’
408757 ID; ‘müfettiş arkadaş o ses kay dini bana verdi diyene kadar adama güvenemedim...’
366450 ID; ‘çok iyi yapmışsınız çok iyi. evet temkin çok önemli bir anda tuzağa çekebilirlerdi sizi . evet abi biraz daha sesden bahsetseniz. kayıttan’
408757 ID; ‘abi o tanığı tutuklatmış ağır cezada dava açmış tanığa diyor ki eğer müfettiş benden baskıyla ifade aldı dersen ben de daha önce senin için dava açtığım mahkemeye yanlışlıkla dava açtım onun sucu yoktu diye görüş bildiririm diyor’
366450 ID; ‘abi bu tanık normal sivil biri mi’
408757 ID; ‘yüz yüze görüşelim ne diyeceğini konuşalım çelişki olmasın beyanlarda diyor. evet abi sivil biri...’
366450 ID; ‘haa anladım . şimdi peki bu kadar ciddi bir delil var elinizde ve onlar da biliyor. buna rağmen size hala ne diyor bunlar abi bu dava daha ne olacak böyle sizin tahmininiz nedir’
408757 ID; ‘daha olay hsyk dairesine dahi gelmeden adana başsavcısının bu işle görevlendirileceğini onun kendisini ifadeye çağıracağına ona güvenebileceğini söyluyor.... kendisinin içişleri bakanlığında paralelle mücade ile ilgili özel bir birimde görevlendirildiğini söylüyor…’
366450 ID; ‘Ömer bunu ali dediğimiz sivile mi söylüyor ?’
408757 ID; ‘ben bu delili henüz sunmadım ama önceki savunmamda böyle birinin beni aradığını söyledim...’
...
366450 ID; ‘abi bu Ömer denen adamın soyadı fatih mi yani tam adi ... mi’
408757 ID; ‘bu ses kaydı bence hizmete yönelik davalarda da kullanılabilir ben bir suretini zeyd beye verip size ulaştırayım isterseniz...’
366450 ID; ‘tabiki abi tabi çok önemli çok’
408757 ID; ‘... soyadı taze bizimkilerin hepsi tanıyor’
366450 ID; ‘eskiden bizim abimiz mis . bu adam başsavcı mıydı abi’
408757 ID; ‘ abi benim yaptığım soruşturmada rüşvet irtikap yargılamayı etkile . hayır .ne kadar suc varsa hepsi delilli ispatlı…’
....
366450 ID; ‘ siz daha önce bu ses kaydını hiç abilere bahsettiniz mi yani sacid abiye veya farklı bir abiye bu çok önemli abi baya baya...’
408757 ID; ‘hsyk üyelerine bahsettim…’
366450 ID; ‘anladım ... sen abiye falan mi’
408757 ID; ‘ama elimde olmadığı için içeriğini ilk sizinle paylaşıyorum.... özçelik’e de’
366450 ID; ‘özçelik in adı mustafa mıydı saban mıydı’
408757 ID; ‘mustafa . soruşturmada onun da adı varmış’
366450 ID; ‘tamam abi. tamam şimdi ben bunu düzenleyip bilgi olarak çok acil gönderiyorum. mustafa ozcelik in mi’
408757 ID; ‘Ömer bizdeyken ozcelik onun abisiymiş ya da tersi:(’
366450 ID; ‘sizin soruşturmada mı abi adı geçiyor. yani bunu Ömer soyluyor bu da paralelci diyor öyle mi . mustafa bey için’
408757 ID; ‘evet.... abi adam ben cemaatteydim sonradan dini ve ahlaki işler yapmadıklarını anlayınca bana taktılar sürekli soruşturmaya maruz kaldım en son bitirmek için menderesi gönderdiler diyor’”,
- "52025" ID (Yargıtay eski üyesi ...) numaralı kullanıcı tarafından “228936” ID (HSYK eski üyesi ...) numaralı kullanıcıya gönderilen 15.12.2015 tarihli ve 12.23 saatli mesajın; “ '(4938 D)’ Konu: İLT : acil gündem; MUHTEREM ABİLER AD ORG KULLANANA ABİLER DIŞINDA DİĞER ABİLER DE BU KONUDA BİZDEN OMAYAN BİR İSMİN ACMIŞ OLDUGU BAŞLIK MUTLAKA DİRİ TUTULMALI SANAL İSTİ. ARE BABINDAN DUYURALIM AYRICA ... 49 LAR İÇERDEKİ ABİLERİN EŞLERİ ADINA BİR ABİ TEŞEKKÜR EDEBİLİR ONLARIN AZINDAN DAHA SONRA BUNU TARİHDEM YAPMALI O BUNU SÜREKL? TARİHDEM YAPARKEN BİZ DE BUNU DEVAMLI DESTEKLEYELİM ÖZELL?KLE BİZİM DIŞIMIZDAKİ İSiMLER?N YORUMALRINA DESTKE VERİP BUNUN GENEL BİR YARGI ViCDANI HALİNE GELD???N? DİLE GET?RMYE ÇALI?ALIM HER İLGİLİ ABİNİN SANAL OLARAK BUNU TAKİBİNİ TALEP ED?YORUZ HÜRMETLER?MLE Menderes Arıcan'ın açtığı bu başlık (butarih saat 00:36 da açılmış)şu an 2230 okunma 42 cevap Bu konuyu sürekli tarihdemde tutmayı düşünüyorum demiş. Aslınnda bizim yapmak istediğimiz bir şeyi dışardan birinin yapması daha güzel olmu?. Bu yazının daha çok desteklenmesi hususu takdire... TUTUKLU MESLEKTA?LARIMIZ Tutuklu meslektaslarimizin en kisa zamanda ozgurluklerine kavusmalarini tekrar tekrar diliyoruz.Birkisim etkili ve yetkili zat'? muhteremler hoşnut olsun diye onlarin tutuklu kalmalarindan memnuniyet duyanlar. Bilesiniz ki, ilerde bu hosnutluk sevdanizdaki hakliliginizi ve hukukiliginizi, ne dunya, ne de ulke kamuoyuna anlatamayacaksiniz. Evet, bu konuyu tutuklu meslekta?lar?m?z tahliye oluncaya kadar tarihdemde tutmay? dü?ünüyorum…" şeklinde olduğu;
Anlaşılmaktadır.
Tanık ... Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında tanık olarak verdiği ifadesinde; ifade tarihi itibarıyla Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri ve Başbakanlık Danışmanı olarak görev yaptığını, 2010 yılında HSYK Üyesi seçildiğini ve bir yıl görev yaptıktan sonra Adalet Bakanlığı Müsteşarlığına atandığını, özellikle 2011 yılında yapılan Yargıtay ve Danıştay üyeliği seçimlerinin bir pazarlığa dönüşmesi nedeniyle daha önce tanımadığı bir çok cemaat mensubunu da bu vesileyle öğrenmiş olduğunu, sanık ...’in de FETÖ/PDY ile irtibatlı bu yapıya mensup kişiler arasında bulunduğunu,
Sanık hakkında görülen davada ... tanık olarak alınan beyanında; sanığı yaklaşık 8-10 senedir görmediğini, 2010 öncesinde personelde birlikte çalıştıklarını, idari yargıdan bir tetkik hâkimine ihtiyaç olduğunda 37-38000 sicililer içinde en çalışkan kişiler olarak önerildiğini, 2010 yılına kadar bu şekilde kendisiyle çok verimli bir çalışma dönemi geçirdiklerini belirterek “O zamanki adıyla cemaat diye bilinen yapıyla alakalı olduğuna ilişkin bilgi ve kanaat bende vardı ama bu yönde de kendisinin bir aktivitesini görmedim. 2010'dan sonra da kendisiyle pek haberleşmedim.” demiş, ayrıca örgütün genel yapısıyla ilgili önceki ifadesine söylediklerinin de doğru olduğunu,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında savcılıkta alınan ifadesinde; 2012 yılında Yargıtay Üyesi, 2014 yılında da Yargıtay kontenjanından HSYK Üyesi olarak seçildiğini ve 15.07.2016 tarihine kadar bu görevi yaptığını, 2014 yılında yapılan HSYK Üyeliği seçimlerinde aday olmasını ...'nin istediğini, isteyen kişinin o olması sebebiyle cemaatin kendisini aday olarak belirlediğini anlayıp aday olduğunu, HSYK üyesi seçimlerinin yapıldığı Yargıtayda çalışmalar esnasında ...'nin HSYK abisi olduğunu anladıklarını, seçim yapıldıktan sonra HSYK'da... cemaati mensupları olarak kendisi, ..., ..., ..., ...’ın bulunduğunu, ... cemaati HSYK üyelerinden birini değil de neden ...'yi abi yaptığını bilmediğini, ... ve ... ile konuşmalarında “Biz hukukun dışına çıkmayacağız” şeklinde konuşmalar yaptıklarını, cemaat tavrını bildiği için anladığı kadarıyla HSYK üyesi olmayan ancak Yargıtay üyesi olan bir kişiyi başlarına sohbet abisi olarak getirdiklerini, HSYK'da yapılan sohbetleri de dönüşümlü olarak birbirlerinin evinde yaptıklarını, himmet parası olarak belirtilen parayı ...’nin topladığını, kendisinin, 1.000 TL ile 1.300 TL arasında bir para verdiğini, bu parayı her ay vermediğini, ...’nin kendilerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda görev yaptıkları esnada cemaat mensubu olan yargı mensupları ile ilgili kararlar verilmesi esnasında “Arkadaşları üzmeyelim, onlar hakkında lehe düşünelim.” dediğini, 2. Dairede görev yaptığını, Dairede uzaklaştırma, ihraç ve terfilere ilişkin kararların verildiğini, kendi düşüncesine göre karar verdiği gibi ...'nin bildirisi üzerine cemaat mensupları lehine karar verdiğinin de olduğunu, cemaat istedi diye cemaat mensupları lehine kendi iradesine aykırı olarak kararlar vermesinin istisna olduğunu, bazı kararlarda geçici olarak görevden alınması istenilen tüm yargı mensuplarının değil kusuru olan kişilerin alınması gerektiğini belirttiğini, ancak çoğunluk tümünün alınmasını isteyince kendisi de tüm karara muhalefet etmek zorunda kaldığını, örneğin MİT tırlarının durdurulması olayında usule ilişkin bir muhalefet koyduğunu, cep telefonunda ByLock isimli bir programın kurulu olmadığını, ancak 2015 yılı içerisinde ...’nin kendi cep telefonuna bu programı kurmak istediğini, kendisine haberleşmeyi “Bu program üzerinden yapacağız.” dediğini, ancak istemediği gibi ...’ye cep telefonunun buna müsait olmadığını söylediğini, konuşmalar sırasında bu programın Apple 5 marka cep telefonları ile android telefonlara kurulabildiğini öğrendiğini, böyle bir program kurmak istemediği için de cep telefonunu yenilemediğini,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Savcılıkta alınan ek ifadesinde; “225463” ID numaralı ByLock içeriğinde yer alan kullanıcı adı, şifre ve rehberde kayıtlı olan kişiler sorulduğunda, bu ID numarasını hatırlamamakla birlikte rehberdeki kayıtlı kişilerin HSYK'daki arkadaşları olduğunu, “...’nin HSYK'nın o dönem ki imamıdır. Bana verdikleri ‘aykut’ kullanıcı ismi benim tarafımdan belirlenmiştir. ByLock'umda kayıtlı olan (65971 İD) ..., (228928 ID) ..., (183193 ID) ... dir. ...'da HSYK'dan arkadaşımdır. (119296 İD) ... olup, bu şahıs Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünde bir dönem Tetkik Hakimiydi. Daha sonra yurt dışına Adalet Müşaviri olarak gitti. Ancak nereye gittiğini tam olarak hatırlayamıyorum.” dediğini,
Sanık hakkında görülen davada ... tanık olarak alınan beyanında, sanıkla bir süre Bakanlıkta Personel Genel Müdürlüğünde beraber çalıştığını, o dönemde cemaate yakın, sempatisi var falan denildiğini, ama somut bir bilgisinin bulunmadığını, o döneme ilişkin olarak 2014 seçimlerinde sanığın idari yargıdan seçildiğini, ondan sonra kendisiyle HSYK İkinci Dairesinde birlikte çalıştığını, sanığın İngilizceyi, hâkim ve savcılar hakkında uluslararası hukuku iyi bildiğini, 2014'te kendisi HSYK'ya seçildikten sonra ...’nin gelip birlikte toplantı yapmak istediğini 4 veya 5 kez birlikte toplantı yaptıklarını, söz konusu görüşmelerinin ilkinde sanığın da bulunduğunu, ...’nin yönetiminde toplandıklarını, ...’nin toplantıda kendilerine “etkiniz yok ama işte arkadaşları çok da şey yapmayalım, onları küstürmeyelim gibisinden bir şey” söylediğini, açık olarak isim telaffuz etmedi ise de, CMK veya özel yetkili mahkemelerde çalışan hâkim-savcıları algıladığını, sanığın da çok açık olarak, "Ben seçilirken bizden önceki HSYK'nın yani 2010 HSYK'sına ciddi eleştiriler vardı o 2014 öncesinde biliyorsunuz. Bu hataları, yanlışlıkları yapmayacağım diye söz vererek seçildim. Ben hukuksuz bir şeyin yanında olmam." diye açıklama yaptığını, bu olaydan sonra 3-4 kez daha bir araya geldiklerini, kendisinin himmet verdiğini, toplantılara katılanların da genel olarak himmet verdiğini, sanığı çok sevdiğini, 2016 yılı Temmuz ayına kadar Fetullahçı yapının örgüt olduğunu fark edemediğini, sanığı da terörist olarak tanımlayamayacağını, Devlet aleyhine tek bir hareketine şahit olmadığını, savcılık ifadesinin de doğru olduğunu, soru üzerine ise; tanık, sanığın, ...'den aldığı talimatlar doğrultusunda muhalefet şerhi yazdığına tanık olmadığını, himmet parası verdiğini görmediğini ancak zaten himmetin ulu orta verilmediğini, gizli verildiğini, bu bağlamda sanığın himmet vermediğine dair bir hususa da tanık olmadığını,
Tanık ... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında savcılıkta alınan beyanında; içinde bulunduğu otuz üç bin sicilli olanlarının yer aldığı grubun sorumlusunun Osman Yurdakul olduğunu, bu devre sorumlularının bağlı bulunduğu bir devreler sorumlusunun da bulunduğunu, kırk bin sicillilere kadar tüm devrelerin sorumlusunun bilahare Yargıtay üyesi olan Ali Yağcı olduğunu, Yargıtay üyesi olana kadar bu devre toplantılarının sık sık yapıldığını, Yargıtay üyesi oldukları 2011 yılından sonra bu devre toplantılarının devrelerinde Yargıtay üyesi olmayanların da bulunması nedeniyle azaldığını, HSYK üyesi seçildikten sonra HSYK içinde oluşturdukları cemaat grubu sohbetlerine devam ettiğini, HSYK üyeliği sırasındaki sohbet grubunda ..., ..., ... ve ...’in yer aldığını, bu grubun abisinin ise ... olduğunu, HSYK üyeleri arasında abilik ilişkisi olmadığı için HSYK üyesi olmayan ancak Yargıtay üyesi olan ...’nin bu gruba abilik yaptığını, HSYK üyeliğine seçildikten ve göreve başladıktan yaklaşık 1 ay sonra ...’nin, ... ile haber gönderdiğini, ...’nin kendisine ...'nin isteği üzerine kendi evlerinde toplanacaklarını bildirdiğini, bu istek üzerine aynı akşam ...'in evine gittiğini, eve gittiğinde... cemaati mensubu olan HSYK üyeleri ..., ..., ... ve ...'in de orada olduğunu, ... ve ...’in cemaatin adayı olmalarından dolayı idari yargıda yapılan seçimlerde... cemaati mensuplarının verdiği oy ile seçildiklerini, bu ilk toplantıda ...’nin kendilerine "cemaatin önem verdiği Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, Mit Tırlarının Durdurulması gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hâkim ve savcılar hakkında yapılacak soruşturmalarda aleyhe kararlara muhalefet yazarak arkadaşları küstürmeyelim. Cemaat mensubu olmayan diğer hâkim ve savcılar hakkındaki kararlarda istediğiniz şekilde karar verebilirsiniz" dediğini, ...'nin bu isteğini kendilerinin... cemaatinin isteği olduğunu anladıklarını ve bildiklerini, kararlarına da bunu yansıttıklarını, ...'nin bu talebi olmasa bazı kararlara muhalefet yazmayacağını, ...’nin kendilerini cemaat sohbetlerine ayda bir çağırmaya başladığını, bu sohbetler esnasında...'in kitaplarının okunduğunu, ancak bazı sohbetlerde HSYK'nın gündeminde olan bazı hususların da görüşüldüğünü, ...’nin bu olaylar hakkındaki yapmaları gereken hareket tarzını belirlediğini, bu sohbetler sırasında... cemaatinin topladığı himmet parasını da verdiklerini,
... sanık hakkında görülen davada tanık sıfatıyla alınan beyanında önceki ifadesine ek olarak; HSYK imamı olduğu söylenen ...’nin kendisi, ..., ... ve ...’nun bulunduğu toplantıda Ergenekon ve Balyoz davalarında görev alan FETÖ mensubu hâkim ve savcıların bariz usulsüzlükler ve yanlışlıklar yaptığını bunlara karşı muhalefet yazmayacağını söylediğini, ...’in de muhalefet yazmayacağını söylediğini, sanık ...’un da bu konuşmaya katıldığını ve "Ben bildiğim neyse onu yazarım" dediğini, fakat daha sonra bildiği kadarıyla sanık ...’in bunlara muhalefet yazdığını, bu muhalefet kararlarını kendi facebook hesabında kısım kısım paylaştığını, muhalefet yazısının içeriğini ve gerekçesini bilmediğini, vicdanı ile mi yoksa başka bir saikle mi muhalefet yazdığını bilemeyeceğini ancak bu muhalefetlerin FETÖ mensubu hâkim ve savcılar lehine olduğunu bildiğini,
Tanık ... aşamalarda; ... ile staj döneminde Ankara’da beraber olduklarını, aynı devrede staj yaptıklarını ve o dönemde yani 95-98 yılları arası cemaatin sohbetlerine katıldıklarını, kendisinin 2011 yılı Eylül ayında cemaatten ayrıldığını, daha sonraki süreci dışarıdan duyduğunu, o zaman teftişte olduğunu, sanığın da o dönemde cemaatle bağlantısı olduğunu bildiğini ama somut olarak bir arada bulunmadıklarını, gruplarının ayrı olduğunu, 2011 yılı Eylül ayından sonra bu HSYK seçimlerinde sanığın cemaatin adayı olduğunu da bildiğini, o zamanlar cemaat içinde olmadığını ancak oradan aday olduğunu bildiğini,
... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla alınan beyanında; idari yargıda... cemaat mensuplarının bağımsız adaylarının ..., ... ile Sadettin Kocabaş olduğunun ... tarafından kendilerine iletildiğini, ...'i tanıdığını ancak... cemaati ile bağlantısının ne olduğunu bilmediğini, bağımsız aday olunca bu kişinin de... cemaati mensubu olduğunu anladığını,
... sanık hakkında görülen davada tanık sıfatıyla alınan beyanında; sanığı idari yargıda olması nedeniyle tanıdığını, herhangi bir yerde böyle özel bir ortamda birlikteliği olmadığını, fakat HSYK seçimleri sırasında, bu yapının HSYK adayları içerisinde olan sanığı desteklediğini bildiğini, onun dışında bir bilgisinin olmadığını,
... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla alınan beyanında; seçime kısa bir süre kala "Asım" kod adını kullanan ve kendisine gösterilen fotoğraflar içerisinde gerçek ismini Selçuk Ayhan olarak öğrendiği kişinin evine gelerek ByLock isimli programı Google Play'den indirmesini istediğini, bu programı indirdiğini ve kullanıcı adı ve şifre belirleyerek kullanmaya başladığını ancak kısa bir süre sonra bu programın saçma olduğunu düşündüğünden sildiğini, seçime ilişkin mesajları okuduktan sonra ve cemaatin üye adaylarından ... ve ...'nun telkinleriyle çevresindeki bir kaç kişiye cemaatin adaylarına oy vermeleri için telkinde bulunduğunu,
... sanık hakkında görülen davada tanık sıfatıyla alınan beyanında; 2010'da HSYK'ya seçilen üyelerin bir kısmının 2014'teki seçimlerde bağımsız aday olduğunu ve bunların büyük bölümünün cemaatle bağlantısı olduğunun yargı camiası tarafından herkesçe bilinen bir şey olduğunu, kendisinin Ankara İdare Mahkemesinde başkan olduğu dönemde sanığın da başka bir idare mahkemesinde çalıştığını, örgütle bağlantısı konusunun sorulması üzerine tanığın, sanığın cemaatle irtibatı konusunda “Tırnak içerisinde söylüyorum giren adayların cemaatle bağlantısı yönünde bir inanış vardı bende ondan dolayı öyle bir kanaatim vardı ama bunun dışında kendisiyle herhangi bir özel ortamda bulunmadım.” diyerek kendisi hakkında da soruşturma bulunduğunu, mahkeme binası dışında sanıkla hiçbir yerde, hiçbir zaman bir araya gelmediğini, ayrıca .... isimli bir şahsın, sözlü olarak sanığı oy verilebilir diye tavsiye ettiğini, savcılık ifadesinde bu konuda ByLock’tan mesaj geldiği yazılı ise de şimdiki ifadesinin doğru olduğunu,
... kendisi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla alınan beyanında; ...'e mensup insanlarla Sivas Selçuk Anadolu Lisesinde tanıştığını, bu dönemde ışık evlerine gidip geldiğini, bu evlerde kendilerini askeri okullara hazırladıklarını ve yönlendirdiklerini, abi diye hitap ettikleri kişilerin bulunduğunu, 2014 yılı Ağustos ayında Türkiye'ye döndüğünde bakanlıkta tetkik hâkimliğinden kürsüye dönen hâkim olan ve hizmet hareketinde olduğunu bildiği ...’nün kendisini toplantıya çağırdığını, toplantıya gittiğinde 5. Vergi Mahkemesi üyesi olan soyismini hatırlayamadığı Bilal, bir de öğretmen olduğunu söyleyen ... diye bir kişinin olduğunu, bu dönemde T4 gruplarında abi olarak yargı mensuplarının değil sivil olarak nitelendirdikleri başka meslekte çalışan şahısların olduğunu, 2014 yılı HSYK seçimlerinde de T4 grubunun abisi ...’in kendilerine devamlı olarak irtibatı hâlen kesmeyen ve Danıştay tetkik hâkimliğine atanan İbrahim Arslan’ın cemaatin adaylarını bildirdiğini, bunların ..., ..., ... isimli Gaziantep'te hâkim olan kişi olduğunu,
... sanık hakkında görülen davada tanık sıfatıyla alınan beyanında; Danıştay tetkik hâkimliğine atanan İbrahim Aslan’ın kendilerine o zamanki adıyla cemaatin destekleyeceği adayları bildirdiğini, bunların ..., ..., .... isimli ancak soyadını hatırlayamadığı Gaziantep de o zaman hâkim olan kişi ile sanık ... olduğunu, sanığın kendisinin dönem arkadaşı olmadığını, sanıkla beraber herhangi bir sohbete veya toplantıya katılmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık aşamalarda; cemaat içerisinde yer aldığını ve bu kişilerle ile bir araya geldiğini, iyilik hareketi ve eğitim hareketi öncüleri olarak bildiğini, bu düşünce ile sohbetlerde bulunduğunu ancak... cemaati mensubu olmadığını, sohbetlerde... kitapları okunmadığını ancak kişisel olarak bu kişinin kitaplarını okuduğunu, talimat almadığını, iyilik hareketi içerisinde bulunduğunu, o dönem öyle gördüğünü, ... cemaati içerisinde yer aldığı için etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini, cemaatin amaçlarının farklı olduğunu ve cemaatin amacını, 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe teşebbüs olayını bilmiş veya öngörmüş olsa bu yapılanma içerisinde asla yer almayacağını, ...'nin kendisine talimat ve telkini olmadığını, lojmanda komşusu olduğunu, 1994 yılında Ankara İdari Yargı Hâkim Adayı olarak göreve başladığını, sırasıyla Diyarbakır İdare Mahkemesi Üyeliği, Bursa Vergi Mahkemesi Üyeliği, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü Tetkik Hakimliği, Ankara İdare Mahkemesi Başkanlığı ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi Üyeliği yaptığını, 2014 yılındaki HSYK seçimlerinde idari yargıdan HSYK asıl üyeliğine seçildiğini, 16 Temmuz 2016 tarihli HSYK Genel Kurul kararıyla HSYK üyeliği düşürülene kadar 1 yıl 8 ay boyunca HSYK üyesi olarak görev yaptığını,
Hakkındaki suçlamanın Anayasanın 25 ve 26. maddesi ile Sözleşme'nin 10. maddesinin açık ihlali niteliğinde olduğunu, HSYK üyesi olarak görevliyken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış ve yürütülmüş olmasının Anayasanın 159. maddesiyle 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun'un 35 ve 39. maddelerine aykırı olduğunu, Anayasa'nın 159. maddesine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bu yönde kararı olmadan bir hâkim hakkında inceleme ve soruşturma yapılmasının mümkün olmadığını, 6087 sayılı Yasa'nın 38 ve 39. maddelerine göre ise HSYK üyeleri hakkında suç ihbarını inceleme yetkisi HSYK Başkanına, muhakkik olarak görev yapma yetkisi Daire Başkanlarından birine, soruşturma açma yetkisi HSYK Genel Kuruluna, soruşturma raporu hazırlanması yetkisi 3 kişilik soruşturma kuruluna ve yargılama izin yetkisinin de yine HSYK Genel Kuruluna ait olduğunu, 6087 sayılı Yasa'nın 38. maddesi seçimle gelen üyelerin, görevleriyle ilgili suçlar ile kişisel suçlarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde bir ayrım yapmadığını, bu işlemlerin HSYK Genel Kurulu tarafından yapılacağını kurala bağladığını,
Gözaltına alma, arama el koyma tutanağında yazılı 3 adet bilgisayar alındığını, CMK'nın 134. maddesine aykırı olarak imaj verilmediğini, tutanakta bir kişinin imzasının olduğunu, iki kişinin imzasının olmadığını ve hiçbir suç unsuruna rastlanmadığının belirtildiğini, suçüstü hâlinin CMK’nın 2/ı-j maddesinde tanımlandığını, kendisinin suç işlerken yakalanmadığını, kaçmadığını, evde beklediğini, evinde arama yapıldığında ihtiyar heyetinden 2 kişinin gelmesi gerekirken sadece muhtarla gelindiğini, tutanakta sadece muhtarın imzasının olduğunu, imaj alınmadığını, bilgisayarlara doğrudan el konulduğunu, evden 3, HSYK'daki odasından 1 bilgisayar götürüldüğünü, CMK'nın 134. maddesinin dijital verilerin toplanması, aranması, el konulmasıyla ilgili şekli gerekliliklere kolluk tarafından uyulmadığı için evden alınan dijital verilerin hepsinin, şu an Yargıtayın Ergenekon kararında belirttiği üzere hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu, tutukluluğa itiraz dilekçelerinin tamamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 06 Temmuz 2016 tarihli "Buzadji.Moldova" kararının hatırlatıldığını, ancak mahkemelerce dikkate alınmadığını, kişiselleştirme yapılmadan verilecek tutukluluk kararlarının Sözleşme'nin 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkına aykırı olacağını, Buzadji kararına göre, aynı soruşturma kapsamında başka şüphelilerin kaçmış olmasının soruşturmanın devam ettiği gerekçesi ile bir noktadan sonra tutuklamaya gerekçe yapılamayacağının ifade edildiğini, ilk tutukluluk kararı somut bir delile dayanmadığından bu kararın üzerine bina edilen sonraki tüm kararların da hukuksuz olduğunu, soruşturma ve dava şartı gerçekleşmediği için durma kararı verilmesi gerektiğini, Anayasa'nın 159. maddesine göre, hâkim ve savcılar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun onayına tabi olduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturmanın yetkisizlik nedeniyle yok hükmünde olduğunu, bugüne kadar hakkında alınan tüm kararların hukuka aykırı olduğunu, CMK'ya göre, soruşturma ve kovuşturma yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesi beklenmek üzere durma kararı verilmesi gerektiğini, kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu, kanuni hâkim ilkesi gereğince isnat edilen suç görev suçuysa Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesine, kişisel suçsa Ceza Genel Kuruluna gitmesi gerektiğini, kanun hükmünde kararnamelerin suçun işlendiği iddia edilen tarihten 9 ay sonra çıkarıldığını, suçun işlenmesinden sonra yargı yetkisine sahip olağanüstü yargısal merciler kurulamayacağını, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Anayasa'nın 37. maddesinde açıkça yasaklandığı gibi tabii olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılmasını doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü yargısal merci olduğunu, yetkinin isnat edilen suç tarihinden 9 ay sonra çıkarılmış olan 690. sayılı Olağanüstü Hal KHK'sı ile verilmiş olduğunu, böylelikle yargılama mercisinin suç tarihinden sonra değiştirilmiş ve yetkinin kanunla değil olağanüstü KHK'sı ile verilmiş olduğunu, bu durumun hem Anayasa'nın 37. maddesinde düzenlenen tabii hâkim ilkesine hem de Sözleşme'nin 6. maddesinde ifadesini bulan kanunla kurulmuş mahkeme kuralına aykırı olduğunu,
MİT'in ByLock delillerinin sıhhati, delil standardı, keyfilikten uzaklaşıp uzaklaşmadığına ilişkin şeffaflık ölçüsü açısından önünde bir veri bulunmadığını, listelerin de değişken olduğunu, Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde 10 yıl dijital verilerde ekleme olup olmadığının tartışıldığını, inisiyatifin kolluğa bırakılmaması gerektiğini, dosya tamamlanmadan dava açıldığını, lehine delillerin toplanmadığını, var olanların da iddianamede yer almadığını, iddianamenin iadesinin gerektiğini, idari yargıdaki hâkimlerin oy kullandığı bir seçimde HSYK'ya seçildiğini, kendisinin cemaat tarafından desteklendiğinin söylendiğini oysa ihraç edilenlerden daha fazla hâkimin oyunu aldığını, aynı yerdeki birkaç inançlı arkadaşıyla oturup dini sohbet yapmasının Fettullah cemaati ile ilgisinin olamayacağını, iddianamede ... tarafından verilen talimat üzerine hakkında inceleme yapılan bir kısım hâkim savcıları kararlarına muhalefet şerhi yazdığı iddiasının doğru olamayacağını, zira HSYK Kanunu'na göre inceleme ve soruşturma izinlerinin HSYK 3. Dairesi tarafından verildiğini, kendisinin 2. Dairede olduğunu ve hâkim savcılarla ilgili disiplin konularında karar verdiğini, kararlarındaki muhalefet şerhlerinin esasa değil usule ilişkin bulunduğunu, ByLock'un delil standardı açısından güvenirliliğinin sarsıldığını, ByLock kullanımına ilişkin bilişim uzmanı bilirkişiden rapor alınmasını, MİT'in elde ettiği ham bilgilerin bağımsız bilirkişilere inceletilmesini, "H" değerlerinin hangi MİT görevlisine ulaştığı, sicil numarası ve kanuni zorunluluklar dâhil bağımsız bilirkişilere incelettirilmesini, ByLock raporunda en son Mart 2015'te yani darbeden 1 buçuk yıl önce ByLock'la iletişiminin yazılı olduğunu, dolayısıyla darbe sonrası açılan bir soruşturmaya delil yapılamayacağını, incelenen telefon hatlarının kendi adına kayıtlı olduğunu, ByLock yazışmalarında geçen “... Bey Kurul’un verdiği kararları İngilizceye çevirebilir mi?” diye ...’nin sorduğu ileri sürülen sorunun muhatabı olmadığını, kendisinden bir şey istenmediğini, ByLock raporunda çok ciddi çelişkiler olduğunu, "ByLock 19000 kere bağlantısı" var şekilde haber çıktığını, Emniyet Genel Müdürlüğünün Tespit Değerlendirme Tutanağına göre 17 kez ByLock'a girişinin bulunduğunu, kullanıldığı iddia edilen toplam sürenin 6 ay olduğunu ve en son girdiği tarihin darbeden 1,5 yıl önce olduğunun iddia edildiğini, 89'la başlayan telefonla birlikte ByLock tespit edildiği iddiası olduğunu, emniyetin raporuna göre 507 ile olan telefonda toplam bağlantı sayısının 13 gözüktüğünü, ID olmadığını, diğerlerinde de CGNAT kayıtlarının geldiğini belirttikten sonra kayıtların Mor Beyinden yönlendirilip yönlendirilmediğinin araştırılması gerektiğini, terörün olmazsa olmaz şartının cebir, şiddet, caydırıcılık olduğunu, ByLock yazışmalarında “o onu demiş bu bunu demiş, selamlar şunlar bunlar” bulunduğunu, cebir şiddetin yazılı olmadığını,
HSYK'da iken Selam-Tevhit, Kurdoğlu ve Kozmik Oda dosyalarını istediklerini; Selam Tevhid dosyasında kovuşturma izni istenen 49-54 ve yargılanan 54 kişi ile ilgili 49 kişinin açığa alındığını, 54 kişiyle ilgili kararın oy birliğiyle çıktığını; Kurtoğlu dosyasında, dosyanın savcısı olan iddianameyi düzenleyen savcıyla kararı veren hâkim hakkında oy birliğiyle karar çıktığını; diğerleri arasında oy çokluğu ile alınan kararlar olduğunu, kendisinin muhalif oldukları yanında Kurul üyeleri ...nın da muhalif olduğu evraklar olduğunu, Kozmik Oda dosyasında kendisinin de başkalarının da muhalif kaldığı birçok karar olduğunu, Kozmik Oda dosyasında 7 kişiyle ilgili yargılama izinlerinin oy birliğiyle çıktığını, kendisinin örgütten emir talimat alıyor olsa reylerinin böyle çıkmayacağını, dolayısıyla örgütün talimatı ile karar vermediğini,
HSYK 1. Daire eski Başkanı...’un ifadelerinin güvenilemez ve çelişkili olduğunu, doğru olmadığını, HSYK eski üyesi ...'un ifadesinde Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, MİT tırları gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hâkim ve savcıları küstürmemek için onlarla ilgili kararlara muhalefet yazmalarının istenildiği ve bunun kararlara yansıtıldığı iddia edilmekte ise de kamuoyunda Kurtoğlu, Kozmik Oda, Selam-Tevhid gibi dosyalardan ilgililerin şikâyet olunan ağır ithamlardan yargılanmaları ile ilgili kararlara kendisinin de onay verdiğini, bu nedenle kendisi hakkındaki iddianın doğru olmadığını; tanık ...’in ifadesinde “..., ben kesinlikle hukukun dışına çıkmam dedi." diye beyanda bulunduğunu, AİHM’in, mahkemenin, henüz kovuşturma başlamadan önce meydana gelmiş usulsüzlükleri de adil yargılanma hakkı açısından dikkate aldığını, soruşturma aşamasında adil yargılanma kapsamında hak ihlalleri bulunduğunu, OHAL atmosferinde daha önce rastlanmamış nevi şahsına münhasır bir terör örgütü bulunduğu ön kabulü ile, kanundaki tanımlanan örgüt ve örgüt üyeliği tanımlarının hukuki güvenlik, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olarak alabildiğine genişletilmesi suretiyle 80 milyonluk ülkede 6.900.000 insan hakkında terör suçlusu olarak vatana ihanetle suçlama yapıldığını, orana bakıldığında ülke nüfusunun nerdeyse yüzde ona yakını hakkında işlem yapıldığını, terör tanımının Avrupa Birliğinin baştan beri söylediği gibi uluslararası ilke ve normlara uygun olmadığını, terör suçunda temel unsurun cebir ve şiddet olduğunu bu unsurun varlığının da kesinleşmiş yargı kararıyla belirlenebileceğini, ...'in FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında terör örgütü üyeliğinden soruşturması varsa tanıklık yapamayacağını, bu nedenle ifadesinin dosyadan çıkarılması gerektiğini, ... ve ...’in kendisinin bu yapıya mensup olduğuna ilişkin bilgiyi ne zaman, nerede, hangi sıfatla ve ne şekilde vakıf olduklarını açıklamadıklarını, ...’ın o tarihte Danıştay üyesi olarak görev yapmakta olduğunu, HSYK'nın 5 üyesinden ... ve ...'un itirafçı olduklarını, itiraflarının hukuka aykırı vaatlerle aldatma yoluyla alındığını, bu ifadelerin özgür iradeyle alınsa bile yasak sorgu ve yasak delil kapsamında olduğunu, Danıştaydan itirafçı olanların ilk ifadelerini verdiklerinde salınmadığını ve ilk ifadelerinde kendi isminden bahsetmediğini, tanık...’un kendisi hakkında bir beyanı bulunmadığını, ilgisiz evrakın dosyaya konmasının masumiyet karinesine aykırı olduğunu, ifadelerinin güvenilmez olduğunu, tanık...’u Türk yargısında herkesin tanıdığını, Erzincan Ergenekonu davasında adı geçenin, ... aleyhine bugün de FETÖ aleyhine gizli tanıklık yaptığını ve ifadelerinin güvenilmez olduğunu söyledikten sonra aynı lojmanda oturdukları ...'yle hiç bir araya gelmediğini söyleyemeyeceğini ama bir cemaat toplantısında bir araya gelmediğini,
AİHM’ye göre şüpheli ve sanık haklarının kamuoyu baskısından korunması gerektiğini, tek tip elbise giydirilmesinin masumiyet karinesine aykırı olduğunu, hâkim ve savcıların neredeyse üçte birinin anayasal teminatlar göz ardı edilerek meslekten atıldığını, bu konudaki HSYK kararlarının hukuka aykırı olduğunu, bu kimselerin soruşturma usulleri atlanarak tutuklandığını ifade ettikten sonra, 15 Temmuz kalkışması devam ederken darbe girişimine katılan askerlerden önce hâkim ve savcılar hakkında gözaltı kararı verildiğini ve makul sürede soruşturmanın tamamlanmadığını, dava açılmadan toplanması gereken delillerin toplanmaması nedeniyle iddianamenin iadesine karar verilmesi talebinde bulunduklarını, soruşturma evresinde dosyaya erişemediğini, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının bulunduğunu, çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini, yurtdışı iletişimlerle ilgili mesaj içeriklerinin bilinmediğini, FETÖ’nün imamlarının yurt dışında olmasının onlarla görüştüğüne kesin delil olamayacağını, HTS çakışmasının herkesin herkesle olabileceğini, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ByLock'la ilgili verdiği kararında Anayasa'nın 6. maddesine aykırı olarak esasen olmayan bir yetkiyi MİT'e vermiş olduğunun görüldüğünü, ifade hürriyetinin ihlal edilmiş olduğunu, iddianamede HSYK kararlarında yer alan muhalefet şerhlerinin silahlı terör örgütü üyeliği için delil olarak gösterildiğini, ancak bu hukuki ve ilmi görüşlerin dosyaya eklenmediğini ve içerikleri hakkında bir eleştiri yapılmadığını, çoğunluk ile aynı fikirde olmadığı hukuki meselelerde sahip olduğu fikir ve düşünceleri muhalefet şerhi olarak kararlara yansıtmasının hem 6087 sayılı Yasa'ya göre bir hak ve görev, hem de Anayasa'nın 25 ve 26. maddeleriyle Sözleşme'nin 10. maddesinde teminat altına alınan ifade hürriyeti kapsamında olduğunu, dolayısıyla HSYK kararlarına yazılmış muhalefet şerhlerinin kendisinin HSYK'daki dosyalarla ilgili hukuki görüşlerini yansıttığını, bu görüşlerin illa doğru olmak zorunda da olmadığını,
HSYK seçimlerine aday olmak için aranan niteliklerin 1. sınıf olma ve 1.sınıfa ayrılma niteliklerini kaybetmemek olduğunu, HSYK seçim takvimini açıkladıktan sonra YSK'ya diğer adaylar gibi kendisinin de başvuru yaptığını, Kurulca yapılan değerlendirme sonucu Anayasa ve Kanun'da öngörülen nitelikleri taşıdığına ve aday olabileceğine karar verildiğini ve seçimde oy kullanabilecekler listesinin de yine YSK kararıyla belirlenip kesinleştirilmiş olduğunu, oylamalar gizli yapıldığına göre ve seçimin gizliliğini ihlal ceza kanununda açıkça suç olarak tespit edildiğine göre seçimde şahsına oy verenlerin kimler olduğuna ilişkin kanaate savcılık makamının nereden vardığının bilinmediğini,
Mütalaada 19 tanığın ifadesine yer verildiğini, bunlardan 10 tanesinin mahkeme huzurunda dinlenildiğini, diğerlerinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddedildiğini, tanıkların da ifadelerinde ciddi çelişkilerin olduğunu, aynı kişinin ifadeleri arasında çelişki olduğunu, savcılık ifadelerine neden üstünlük tanındığına ilişkin mütalaa yazılması gerektiğini, itirafçıların beyanlarının mutlak delil olarak kabul edildiğini, aksine deliller ile örgütten talimat aldığına dair isnatların araştırılmadığını, HSYK görevindeki kararlarının dosyanın özel durumuna göre verdiğini kimsenin emir ve talimatıyla hareket etmediğini, 1474 kişinin oy kullandığını, idari yargıdan 712 oy aldığını YSK’nın seçmen listesini belirlediğini, mazbatasını verdiğini, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini,
Savunmuştur.
I- SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ SUÇU
1- Terör Kavramı, Suç Örgütü, Terör Örgütü ve Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme ve Üye Olma Suçları
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç.suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
Bununla birlikte, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu tamamlayıcı bir suçtur. Bu nedenle bazı suçları işlemek için örgüt kurmanın başka ceza normları tarafından ayrıca özel olarak düzenlenmesi durumunda, ilgili suç tipinde öngörülen hükümlerin uygulanması gerekir. Buna göre soykırım ve insanlığa karşı suç için kurulmuş örgütleri kuran, yöneten ve üye olanlar hakkında TCK'nın 78. maddesi, devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla terör örgütü kuranlar, yönetenler ve üye olanlar hakkında ise TCK'nın 314. maddesi uygulanacaktır.
3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silâhlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın İkinci Kitabının, Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile Beşinci Bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçları işlemek için örgüt kurulması hâlinde ortada bir terör örgütünün varlığı söz konusudur. TCK'nın 314. maddesinde hüküm bulunmayan hâllerde, TCK'nın 220. maddesindeki koşullar göz önünde bulundurulacaktır. (Feridun Yenisey Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 46)
Buna göre TCK'nın 314. maddesi bakımından bir oluşumun veya yapılanmanın, silahlı terör örgütü sayılabilmesi için TCK'nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunda gerekli koşulların yanında aşağıda gösterilen şartlar da aranmaktadır:
a) Yöntem: Terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden bir örgüt tipidir. Buradaki cebir ve şiddet kullanma tabirini doğrudan kullanma şeklinde anlamlandırmak doğru olmayacaktır. Bu kavramın içine cebir veya şiddet kullanılacağına ilişkin güncel tehdidin bulunması da dahildir.
b) Amaç-Saik: Silahlı terör örgütü, siyasi maksatla faaliyet gösteren örgütleri ifade eder. Bu bakımdan 3713 sayılı Kanun'un birinci maddesinde sayılan amaca yönelik ve devletin Anayasal düzeni veya devletin güvenliğine karşı bir suç işlemek amacıyla faaliyet gösterir.
c) Elverişlilik: Silahlı terör örgütünün, TCK'nın İkinci Kitabının, Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçları amaç suç olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkânına sahip bulunması gerekir. Amaca matuf kavramı ise, silahlı terör örgütünün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olmasını ifade eder.
Belirsiz sayıda suç işleme hedefi doğrultusunda kurulan silahlı terör örgütünün, 3713 sayılı Kanun'un birinci maddesinde belirtilen amaca yönelik faaliyet göstermesi örgütün varlığı için yeterli olup ayrıca amaçlanan suçları işlemesi gerekmez.
d) Araç-gereç: Örgüt mensuplarının tamamı olmasa bile bir kısmının silahlı olması, silahlı terör örgütünün oluşması için yeterlidir. Örgüt, bu silahları gerektiğinde kullanma imkan ve olanağına sahip ise silahlı olduğu kabul edilmelidir. Silahlı terör örgütünün elinde bulunan silahın devlete ait olması ya da bu silahların hukuka aykırı yollardan elde edilmesi bu suçun oluşması açısından önem taşımaz.
2- FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararlarında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik.suigeneris bir terör örgütüdür.
İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü “gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek” üzerine kuruludur.
Talimatlar yoluyla kollektif bir şekilde mobilize olan, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal alanı ele geçirme refleksiyle hareket eden, mülkiye, adliye, emniyet, eğitim, istihbarat ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisiyle illegal şekilde kadrolaşan, devletin tüm kurumlarına yerleştirdiği örgüt mensuplarıyla devlet teşkilatını kendisine hizmet eder hale getiren ve adeta devlet içinde ayrı bir devlet yapısı oluşturan örgütün lideri Fethullah Gülen tarafından;
"Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!; bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!”
“Adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. Bir ölçüde onlar bizim varlığımızın teminatıdır.”
“Zaman henüz uygun değil. Bütün dünyayı omuzlayıp taşıyabileceğimiz zamana dek, tamam olacağınız ve koşulların uygun olacağı zamana dek beklemelisiniz! Bilhassa, haber alma hususunda her zaman hasım cephenin çok önünde olunmalıdır.”
“Yani siz hâkim değilsiniz başka kuvvetler var. Bu ülkede değişik kuvvetleri hesap edecek dengeli, dikkatli, tedbirli, temkinli yürümekte yarar var ki geriye adım atmayalım…”
“Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. (…) bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. (…) sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”
“Daima tedbirli olmalıyız, daima istişare içerisinde karar alın, ana istişare organı olan ... ne karar aldıysa onu uygulayın (Kaldı ki; ...’in lideri de kendisidir) bütün güç merkezlerine ulaşmalıyız …”
“Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak.” şeklinde değişik yer ve zamanlarda örgüt mensuplarına verilen talimatlarda gizliliğe atfedilen önem görülmektedir.
Örgüt, kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirdiği personelin aile yaşamlarına dahi müdahale ederek şahısların kiminle evleneceğine de karar vermektedir.
Örgüt, kamu kurumlarında sayısı beş kişiyi geçmeyen bir örgüt abisine bağlı hücreler şeklinde yapılanmıştır. Hücreler birbirinden haberdar değildir. Bu şekilde bir hücre açığa çıksa bile diğer hücrelerin faaliyetlerine devam ederek deşifre olmaları engellenmektedir. İçlerinde katı bir askeri disiplin hâkimdir.
Örgütün bütünlüğü üzerinde tek hâkim ve önder Fethullah Gülen olup örgüt içerisinde kainat imamı olarak görülmektedir. Diğer yöneticiler onun verdiği yetkiyle onun adına görev yaparlar.
Kainat imamı inancı ve yedi katlı piramidal yapılanmaya sahip FETÖ/PDY silahlı terör örgütünde, örgüt içi hiyerarşide itaat ve teslimiyet katı bir kuraldır. Teslimiyet hem örgüte hem de liderin emrine ona atfen verilen göreve adanmışlıktır.
Örgütün hiyerarşik yapılanması tabaka-kat sistemine dayanır. Katlar arasında geçişler mümkün ise de, dördüncü kattan sonrasındaki geçişleri önder belirlemektedir. Katlar şu şekildedir:
a) Birinci Kat (Halk Tabakası): Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur. Bunların bir çoğu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan, bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir.
b) İkinci Kat (Sadık Tabaka): Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve kurum görevlilerinden oluşan sadık gruptur. Bunlar örgüt sohbetlerine katılan, düzenli aidat ödeyen, az veya çok örgüt ideolojisini bilen kişilerdir.
c) Üçüncü Kat (İdeolojik Örgütlenme Tabakası): Gayriresmî faaliyetlerde görev alan, örgüt ideolojisini benimseyen ve ona bağlı, çevresine propaganda yapan kişilerdir.
d) Dördüncü Kat (Teftiş Kontrol Tabakası): Bütün hizmeti (legal ve illegal) denetler. Bağlılık ve itaatte dereceye girenler buraya yükselebilir. Bu tabakaya girenler örgüte çocuk yaşta kazandırılanlardan seçilir. Örgüte sonradan katılanlar genellikle bu katta ve daha üst katlarda görev alamazlar.
e) Beşinci Kat (Organize Eden ve Yürüten Tabaka): Üst düzey gizlilik gerektirir. Birbirlerini çok az tanırlar. Örgüt lideri tarafından atanan ve devletteki yapıyı organize edip yürüten kişilerdir.
f) Altıncı Kat (Has Tabaka): Örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından bizzat atanan ve lider ile alt tabakaların irtibatını sağlayan, örgüt içi görev değişiklikleri yapıp azillere bakan kişilerdir.
g) Yedinci Kat (Kurmay Tabaka): Örgüt lideri tarafından doğrudan seçilen ve on yedi kişiden oluşan örgütün en seçkin kesimidir.
Örgütün deşifre olmaması ve Devletin örgüt yapısını çözmekte zorlanması için örgüt hücre tipinde yatay yapılanmaya özen göstermiştir. Hücreler genellikle en fazla beş kişiden oluşan ve bir abla veya abiye bağlı birimlerdir. Hücredeki kişi sayısı bazı kurumlarda üç, TSK gibi bazı kurumlarda ise birebirdir. Her hücreden sorumlu bir imam vardır.
FETÖ/PDY'nin asli unsuru müntesipler, ışık evi, yurtlar, okullar, dershaneler olan hizmet birimlerinde yetiştirilmektedir. Bu kurumların temel amacı bu örgüte müntesip yetiştirmektir. İlk ve öncelikli kuruluş gayesi eğitim değil, insan kaynağı sağlamaktır. Örgüte ait özel okul ve yurt gibi yerler toplantı ve himmet toplama amaçlı da kullanılmaktadır. Örgüt, elemanlarını genel olarak genç yaştaki öğrencilerden seçmekte ise de, kamu personelini de sonradan örgüte kazandırabilmektedir.
Bütün terör örgütleri gibi FETÖ/PDY de eleman bulma, buldukları elemanları örgüt amacına göre eğitme, örgütsel olarak onlara nasıl davranılması gerektiğini öğretip uygulatma üzerine kuruludur. Örgütsel bağlılığın temini bakımından; kod adı kullanma, gizlilik ve tedbir uygulanması, kişiler hakkında istihbarat toplayıp özel bilgi edinmek, sorunsuz işleyen bir emir ve rapor zincirinin varlığı, devletten ve aileden önde gelen örgüt aidiyeti, devlet hiyerarşisinde daha üstte olsa bile örgüt hiyerarşisi asıl olduğundan daha ast birinden emir alınması, hizmet kardeşliği ve örgüt içi dayanışma nedeniyle illegal olsa dahi talimatın sorgulanmaması, psikolojik tehdidin etkisiyle özgür iradenin kaybedilmesi hususları önem taşımaktadır.
Örgütten ayrılmak kural olarak mümkün değildir. Örgütsel disipline uymayan kişiler örgütten kovulma yerine pasifize edilmektedir. Bu düşüncede olan kişiler önce korkutulur, manevi baskının yanında maddi yaptırımlar da uygulanır. Tüm yaptırımlara rağmen ayrılmakta ısrar eden, itaatsizlikte devam eden kişinin örgütle ilişkisi kesilir. Örgüt bu kişiyi hain ilan ettiğinden her türlü cezalandırma metodu uygulanır.
FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT'e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de, bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY’nin devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY’nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY’deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Bu durum, örgüt lideri tarafından hizmet insanı başlığı altında “örgüte bağlı kişinin azimli, kararlı, hizmete karşı itaatkar, her şeyin sorumluluğunu alması gereken, darbe yediğinde azmi bozulmayan, yüksek rütbelere geldiğinde kendi rütbesi değil de hizmetin rütbesini ön planda tutan, hizmet içerisinde yapacağı görevlerin zor olabileceğine inanan ve bütün varlığını, canını, sevdiklerini hizmet için feda etmeye hazır olması” şeklinde açıklanmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK'da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi şehit edilmiştir.
Söz konusu terör örgütü, nihai amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihai hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi.ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.
Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliği bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi, üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için ByLock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa'da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükümet ve diğer anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla, Emniyet, Jandarma teşkilatı, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirildiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;
FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fethullah Gülen tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında; tasarrufunda bulunan araç, gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.
Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin istikrar kazanan kararlarında da belirtildiği üzere; terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015.9756, 16.11.2016, § 214; Devran Duran [GK], B. No: 2014.10405, 25.5.2017, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi özellikleri de dikkate alındığında, bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016.22169, 20.6.2017, § 350).
a) ByLock İletişim Sistemi
Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı ile 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı kararlarında da ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;
ByLock iletişim sistemi global bir uygulama görüntüsü altında belli bir tarihten sonra yenilenen ve geliştirilen hâliyle münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanımına sunulmuş bir programdır. ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu terör örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti, kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olacaktır.
Kullanılması için indirilmesi yeterli olmayıp özel bir kurulum gerektiren ByLock iletişim sistemi, güçlü bir kriptolama yoluyla internet bağlantısı üzerinden iletişim sağlamak üzere, gönderilen her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir tasarıma sahiptir. Bu şifrelemenin, kullanıcıların kendi aralarında bilgi aktarırken üçüncü kişilerin bu bilgiye izinsiz şekilde (hack) ulaşmasını engellemeye yönelik bir güvenlik sistemi olduğu tespit edilmiştir. 2014 yılı başlarında işletim sistemlerine ait uygulama mağazalarında yer alıp bir süre herkesin ulaşımına açık olan ByLock'un, bu mağazalardan kaldırılmasından sonra geliştirilen ve yenilenen sürümünün ancak örgüt mensuplarınca harici bellek, hafıza kartları ve Bluetooth yoluyla yüklenildiği yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki ifadeler, mesaj ve e-postalardan anlaşılmıştır.
ByLock iletişim sistemi 46.166.160.137 IP adresine (Internet ağına doğrudan bağlanan her cihaza verilen, numaralardan oluşan benzersiz adres) sahip sunucu üzerinde hizmet sunmaktadır. Sunucu yöneticisi, uygulamayı kullananların tespitini zorlaştırmak amacıyla ayrıca 46.166.164.176, 46.166.164.177, 46.166.164.178, 46.166.164.179, 46.166.164.180, 46.166.164.181, 46.166.164.182, 46.166.164.183 no'lu IP adreslerini de kiralamıştır.
ByLock iletişim sisteminin akıllı telefonlara yüklendikten sonra kullanılabilmesi için kullanıcı adı.kodu ve parolanın, akabinde cihaz üzerinde rastgele el hareketleriyle oluşturulan kullanıcıya özel güçlü bir kriptografik şifrenin belirlenmesi ve bu bilgilerin uygulama sunucusuna kriptolu olarak iletilmesi gerekmektedir. Bu şekilde ByLock iletişim sistemine dahil olan kullanıcıya sistem tarafından otomatik olarak bir kullanıcı kodu (User-ID numarası) atanmaktadır.
Global ve ticari uygulamaların aksine, kullanıcıların tespitini zorlaştırmak için ByLock iletişim sistemine kayıt esnasında kullanıcıdan telefon numarası, kimlik numarası, e-posta adresi gibi kişiye ait özel bir bilgi talep edilmemekte, SMS şifre veya e-posta yoluyla doğrulama işleyişi bulunmamaktadır.
ByLock iletişim sistemi üzerinde telefon numarası veya ad-soyad bilgileri ile arama yapılarak kullanıcı eklenmesine imkân bulunmamaktadır. Diğer taraftan ByLock iletişim sisteminde benzer uygulamalarda bulunan telefon rehberindeki kişilerin uygulamaya otomatik olarak eklenmesi özelliği de bulunmamaktadır.
ByLock iletişim sisteminde kullanıcıların haberleşebilmesi için her iki tarafın önceden temin ettikleri kullanıcı adlarını ve kodlarını birbirlerine eklemeleri gerekmekte, ancak bu aşamadan sonra taraflar arasında mesajlaşma başlayabilmektedir. Bu bakımdan kullanıcıların dahi istediği zaman bu sistemi kullanma imkânı bulunmamaktadır. Bu kurgu sayesinde uygulama, sadece oluşturulan hücre tipine uygun şekilde bir haberleşme gerçekleştirilmesine imkân vermektedir.
ByLock iletişim sisteminde, kriptolu anlık mesajlaşma, e-posta gönderimi, ekleme yoluyla kişi listesi oluşturma, grup içi mesajlaşma, kriptolu sesli görüşme, görüntü veya belge gönderebilme özellikleri bulunmaktadır. Böylece kullanıcıların, örgütsel mahiyetteki haberleşmelerini başka herhangi bir haberleşme aracına ihtiyaç duymadan gerçekleştirmesine olanak sağlanmıştır. Kullanıcıların tüm iletişimlerinin ByLock sunucusu üzerinden yapılması, buradaki grupların ve haberleşme içeriklerinin uygulama yöneticisinin denetim ve kontrolünde olmasını da mümkün hâle getirmiştir.
Kullanıcı tespitinin önlenmesi ve haberleşme güvenliği için alınan bir diğer güvenlik tedbiri ise, ByLock'a ait sunucu ve iletişim verilerinin, uygulama veri tabanında da kriptolu olarak saklanmasıdır.
ByLock kurgusunun aldığı önlemlerin yanı sıra, kullanıcılar da kendilerini gizlemek amacıyla birtakım önlemler almış, bu çerçevede haberleşme içeriklerinde ve uygulamadaki arkadaş listelerinde, kişilerin gerçek bilgileri yerine örgüt içindeki "kod adlarına" yer verip çok haneli parolalar belirlemişlerdir.
Türkiye’den ByLock'a erişim sağlayan kullanıcılar, kimlik bilgilerinin ve iletişimin gizlenmesi amacıyla VPN (Sanal Özel Ağ) kullanmaya zorlanmıştır.
Büyük bir kullanıcı kitlesine sahip ByLock iletişim sistemi, 15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi öncesinde Türk ve yabancı kamuoyu tarafından bilinmemektedir.
ByLock üzerinden yapılan iletişimin çözümlenen içeriğinin tamamına yakını FETÖ/PDY mensuplarına ait örgütsel temas ve faaliyetlere ilişkindir. Bu kapsamda buluşma adreslerinin değiştirilmesi, yapılacak operasyonların önceden bildirilmesi, örgüt mensuplarının yurt içinde saklanması için yer temini, yurt dışına kaçış için yapılan organizasyonlar, himmet toplantıları, açığa alınan veya meslekten çıkarılan örgüt mensuplarına para temini, Fethullah Gülen'in talimat ve görüşlerinin paylaşılması, Türkiye'yi terörü destekleyen ülke gibi göstermek amacına yönelik faaliyette bulunan birtakım internet adreslerinin paylaşılması ve bu sitelerdeki anketlerin desteklenmesi, FETÖ/PDY'ye yönelik yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli veya sanıkların hâkim ve Cumhuriyet savcılarınca serbest bırakılmasının sağlanması, örgüt mensuplarına müdafii temin edilmesi, örgüt üyelerinden kimlere operasyon yapıldığına ve kimlerin deşifre olduğuna ilişkin bilgilerin paylaşılması, operasyon yapılması ihtimali olan yerlerde bulunulmaması ve bu yerlerdeki örgüt için önemli dijital verilerin arama-tarama mesulü olarak adlandırılan kişilerce önceden temizlenmesi, kamu kurumlarında FETÖ/PDY aleyhine görüş bildiren veya yapılanmayla mücadele edenlerin fişlenmesi, deşifre olduğu düşünüldüğünde ByLock iletişim sisteminin kullanımına son verileceği ve Eagle, Dingdong ve Tango gibi alternatif programlara geçiş yapılacağının haber verilmesi, yapılanmaya mensup kişilerin savunmalarında kullanabilmeleri amacıyla hukuki metinler hazırlanması gibi örgütsel niteliği olan mesajlar gönderildiği anlaşılmıştır.
MİT'in yasal yetkisi çerçevesinde temin ettiği ByLock veri tabanı üzerindeki incelemeler sonucunda, ByLock sunucusunun IP'lerine bağlanmaları nedeniyle sunucunun log kayıtlarında tutulan IP adreslerine ait abone bilgileri belirlenebildiği gibi ByLock sunucusunda kaydı olan kullanıcıların User-ID numaraları, kullanıcı adı ve şifre bilgileri, sisteme bağlantı tarihleri (log kayıtları), User-ID ekleyen diğer kullanıcılara ait bilgiler (roster kayıtları), ByLock kullanıcısının kurduğu ya da katıldığı gruplar, mesaj içerikleri gibi verilerin bir kısmı ya da tümünün tespiti ve çözümü de gerçekleştirilebilmektedir. Dolayısıyla, KOM Daire Başkanlığınca yürütülen çalışmalarla bir kısmı ya da tümü tespit edilen bu verilerin değerlendirilmesi sonucunda, sistem tarafından atanan User-ID numarasının gerçekte hangi kullanıcıyla eşleştirildiği ve bu kabulü sağlayan verilerin neler olduğu hususunda düzenlenen ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında yer alan bilgiler, sisteme dahil olduğu anlaşılan ByLock kullanıcısının gerçekte kim olduğuna ve bu kişinin terör örgütü içerisindeki hiyerarşik konumuna yönelik önemli bilgiler içerebilmektedir.
Bununla birlikte, ByLock sistemine dair yukarıda belirtilen teknik analizler ve kronolojik rapor dikkate alındığında; gerçekte ByLock sistemine (ağına) dahil olan kişinin, Türkiye'ye ait olmayan IP'ler üzerinden ByLock sistemine bağlanması nedeniyle, ByLock IP'lerine bağlantı yaptığına dair CGNAT kayıtlarına ulaşılamayabileceği gibi, KOM birimlerince ByLock sunucu verileri üzerinde yapılan incelemenin henüz sonuçlanmaması veya bu incelemelere rağmen bu kişiye ait olan verilerin kurtarılamaması - çözümlenememesi nedenleriyle User-ID numarası, kullanıcı adı, şifre, log kayıtları, roster bilgileri veya mesaj içerikleri gibi verilerin henüz tespit edilememiş olması ya da incelemeye rağmen tespit edilememesi de söz konusu olabilmektedir. Ancak bu durumda dahi, başka kullanıcılara ait kurtarılan - çözümlenen roster kayıtları, mesajlar vb. verilerin içeriğinin değerlendirilmesi sonucunda, ByLock programını kullandığı hâlde kendisine ait veriler henüz bulunamayan ya da çözümlenemeyen diğer kullanıcıların da kim oldukları tespit edilebilmekte, böylelikle başta kullanıcısı belli olmayan bir User-ID numarasının gerçekte kime ait olduğu da belirlenebilmektedir. Gerçek kullanıcısı bu şekilde belirlenen User-ID numaralarına ilişkin olarak da Bylock tespit ve değerlendirme tutanakları düzenlenebilmektedir.
Öte yandan, Bylock tespit ve değerlendirme tutanağının düzenlenmesinden önceki bir tarihte, failin abonesi olduğu bir ADSL ya da GSM aboneliği üzerinden ByLock sistemine bağlantı yapıldığı ve sisteme kayıt yapılarak User-ID numarası alındığı belirlenerek bir User-ID numarasının faille (abone) eşleştirilmesi de mümkündür. Kural olarak bu yöndeki tutanağa istinaden de ilgili abonenin ByLock User-ID numarası alarak sisteme dahil olduğu anlaşılabilmektedir.
ByLock sunucusuna ait 9 adet IP adresine Türkiye IP'lerinden bağlanan abonelerin bu bağlantılarına dair internet trafik kayıtlarını içeren ve operatörler tarafından tutulan CGNAT (HIS) kayıtları ise bir çeşit üst veridir. Bu veriler; aboneye ait IP adresinin ByLock sunucusuna ait IP adreslerine bağlandığını belirlediğinden, kişinin ByLock sistemine dahil olmuş olabileceği konusunda önemli bir emare olmakla birlikte, IP adreslerine bağlantı yapmanın ötesinde ilgili aboneye sisteme dahil olması için User-ID numarası atanıp atanmadığı ve atanmışsa bu numaranın ne olduğu konusunda bilgi içermemektedir.
Dolayısıyla, KOM'un ByLock sunucu verileri üzerinde devam eden incelemelerinin henüz tamamlanmaması ya da incelemeye rağmen verinin kurtarılamaması – çözümlenememesi nedeniyle kişinin herhangi bir User-ID numarasıyla eşleştirilemediği hâllerde de, ByLock sunucusuna ait IP'lere bağlantı yaptığının CGNAT kayıtları doğrultusunda tespit edilmesi mümkündür. Bu durumda kişinin, ByLock sistemine bağlanma yönünde bir hareketi olmakla birlikte henüz kullanıcı adı ve şifre oluşturmak suretiyle User-ID numarası almadığı, bu nedenle sisteme dahil olmadığı ya da gerçekte User-ID numarası alıp henüz veriler üzerindeki incelemenin devam etmesi veya verilerin kurtarılamaması – çözümlenememesi nedenleriyle bu User-ID numarasının kendisiyle eşleştirilemediği anlaşılabileceği gibi, ByLock sunucularına tuzak yöntemlerle (Morbeyin vb.) yönlendirilmiş olabileceği sonucuna da ulaşılabilmektedir. Bununla birlikte, ByLock kronoloji raporundan; CGNAT kayıtlarına göre ByLock sunucusuna ait IP'lere bağlantı sağladığı belirlenen GSM abonelerinden 11.480 GSM abonesinin, ByLock IP'lerine olan bağlantılarının Morbeyin uygulamalarıyla gerçekleştirildiğinin tespitine ilişkin bilgilendirme yazılarının ilgililerin soruşturma ve kovuşturma dosyalarına gönderilmiş olduğu da dikkate alınmalıdır.
Gelinen noktada, tek başına delil olarak kullanılması gerektiğinde, kişinin ByLock sistemine (ağına) dahil olduğunun belirlenebilmesi açısından, öncelikle ByLock sunucusunda kayıtlı bir User-ID numarasının kişiyle eşleştirilmesine dair veriler içeren ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının; bu belgenin bulunmaması hâlinde de varsa sanığa ait olduğu belirlenen ByLock User-ID numarasını içerir tutanağın getirtilerek tutanaklarda yer alan veriler usulünce sanığa anlatıldıktan sonra sanık ve varsa müdafisinden diyeceklerinin sorulması gerekmektedir.
Bu itibarla, failin bilerek ve isteyerek ByLock sunucusunda kayıtlı bir User-ID aldığının belirlenmesi; ByLock sistemine dahil olup ancak bir örgüt üyesinin sahip olabileceği gizli haberleşme imkânına kavuştuğunun, dolayısıyla en azından FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğunun kabulü için gerekli ve yeterli olacaktır. Ayrıca bu ağa dahil olan kişilerin ağ içerisinde başka kişi ya da kişilerle yaptıkları görüşme içeriklerinin olması da aranmayacaktır. ByLock sistemine dahil olan failler yönünden sistem içerisindeki haberleşmelerin kimlerle yapıldığının ve içeriklerinin tespiti ise ancak fail hakkında örgüt yöneticiliğinden dava açılmış olması ve failin örgüt yöneticisi olduğunun belirlenmesi açısından mevcut delillerin yetersiz görülmesi hâlinde yol gösterici olacaktır.
b) Genel Olarak Örgütün Yargı Yapılanması, HSYK ve Yüksek Mahkeme Üyelikleri Seçimleri
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle ilgili olarak ülke sathında yürütülen soruşturmalarda elde edilen dijital veriler, tanık beyanları, haklarında soruşturma yürütülen kişilerin etkin pişmanlık hükümleri kapsamında verdikleri ifadelerle, örgüte ilişkin açık kaynaklara da yansıyan bilgiler doğrultusunda ve Anayasal düzende devletin üç kuvvetinden biri olan yargının işlevinden ileri gelen önemi karşısında; bu örgütün, yargısal mekanizmalara egemen olma faaliyetlerini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihâi amacına ulaşmak için bir süreç ve basamak olarak gördüğü anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, örgüt lideri...'in açık kaynaklara da yansıyan “Orada icabında mahkemenin altını üstüne getireceksin, avucuna alacaksın, arkadaşlara diyorum ki ben 'Belki bin döktüreceksin, geriye biri dönecek, 1 milyar vereceksiniz, 10 milyonluk tazminat davası alacaksınız, önemli olan mahkum etmektir yani, avukat da kiralayacaksınız, hakim de kiralayacaksınız... Dünyada satın alınmayacak adam yoktur. Sadece fiyatları farklıdır. Birini az fiyata birini çok fiyata alırsın” şeklindeki beyanı, yargıda kanun dışı kadrolaşma ve bu erke egemen olma hususlarında verdiği örgütsel talimatlardan biridir.
Örgütsel kadrolaşma açısından; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından kendi mensuplarına hâkimlik ve Cumhuriyet savcılığı sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunulduğu, örgüt mensubu öğrencilere hâkimlik ve savcılık sınavını kazanmaları hâlinde örgütün kendilerine referans olacağının söylendiği, mülakatı geçip staja başlayan örgüt mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının Adalet Akademisi ve staj döneminde de yine örgüt tarafından koordine edildiği, söz konusu adayların örgüt mensubu olduklarının anlaşılmaması için kendi başlarına, fakat örgütle irtibatı koparmayacak şekilde ev tutmalarının tavsiye edildiği, adayların beşer kişilik kapalı gruplar hâlinde örgüt tarafından finanse edilen evlerde kalmalarının sağlandığı, bu kapsamda örgüt kurallarına göre iki evin irtibat hâlinde olmasının istendiği, bu evlere murakıp adı verilen örgüt mensubu kişilerin gelerek evde kalan a

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat