Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/346 Esas 2020/527 Karar
Karar Dilini Çevir:
Ceza Genel Kurulu         2020/346 E.  ,  2020/527 K.
"İçtihat Metni"


Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 202-684


Tasarlayarak öldürme suçundan sanık ...'in beraatine ilişkin Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.11.2016 tarihli ve 175-218 sayılı hükme yönelik, Cumhuriyet savcısı ve katılan ... (müteveffa) vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 03.05.2017 tarih ve 236-1085 sayı ile, Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat hükmünün CMK'nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılmasına, sanığın tasarlayarak öldürme suçundan TCK'nın 82/1-a, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.01.2019 tarih ve 1111-36 sayı ile temyiz itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 07.03.2019 tarih ve 49290 sayı ile, "...Sanık ...'in maktulü tasarlayarak öldürdüğüne dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurması üzerine CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.04.2019 tarih ve 877-1924 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 10.10.2019 tarih, 205-588 sayı ve oy çokluğuyla;
"...Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz itirazlarının esastan reddine ilişkin kararının kaldırılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince verilen mahkûmiyet hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden istinaf başvurusunun esastan reddi yerine sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Ceza Genel Kurulu Üyeleri ..., ..., ... ise; "Sanığın üzerine atılı tasarlayarak öldürme suçunun sabit olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise 04.03.2020 tarih ve 202-684 sayı ile;
"1- Öncelikle Yargıtay ilgili Ceza Dairesince verilen esastan ret kararına yönelik, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunca itirazın kabulüyle, hükmün bozulması hâlinde bu karara karşı, ilk derece mahkemesince ya da Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararı verilip verilemeyeceği hususunun tartışılması gerekmektedir.
CMK'nın 307/3. maddesi gereğince; Yargıtay Ceza Dairesi tarafından verilen bozma ilamına karşı Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnilemeyeceğinin açık olduğu, ancak somut olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine verilen bir bozma kararının olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun itiraz üzerine verilen kararlarına karşı direnilemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı, kaldı ki düzenlemenin bozma üzerine verilen ilk derece veya Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının bozulması hâlinde, direnme kararı verilemeyeceğinin açık bir şekilde belirtildiği, itiraz üzerine Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bozma kararlarına karşı hükümde serbestlik kuralının geçerli olduğu, Dairemizce Ceza Genel Kurulu kararına karşı ilk hükümde direnilmesi yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, buna ilişkin sanık müdafisinin isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
2- İlk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, ilgili Yargıtay Dairesi veya Ceza Genel Kurulunun maddi olgu denetimi yapıp yapamayacağı hususunun tartışılması gerekmektedir.
CMK'nın 288. maddesinde, temyiz nedenlerinin ne olacağı düzenlenmiştir.
Bu maddede, temyizin hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanabileceği belirtilmiş, hukuka aykırılık olarak da bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hususları işaret edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, kararında maddi olgu denetimi yapması usul ve yasaya aykırıdır. Ancak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında, delillerden bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmının gözardı edildiği, gerekçenin yetersiz olduğu belirtilmişse de Dairemiz kararı gerekçesinde, eylemin sanık dışında başka biri tarafından gerçekleştirilemeyeceği sonucuna varıldığı, bu sonuca varılırken somut delillerin ortaya konulduğu, delillerin duruşmada tartışılan deliller olduğu, gerekçenin akla uygun olduğu, somut delillerle şüphenin yenildiği anlaşılmıştır.
3- Bozma gerekçeleri yerinde değildir. Şöyle ki;
Maktulün oturduğu apartmanda maktulden başka kimsenin oturmadığı, apartmanın giriş kapısının kilitli olduğu ve kapının anahtarının 10-15 gün önce sanık tarafından alındığının sabit olduğu, her ne kadar apartmana oto yıkamacıdan girilebilen başka bir kapı olduğundan bahsedilmişse de, bu kapının kilitli olup apartmanın iç kısmında, kapının arkasında eşyaların bulunduğu, 28.03.2012 tarihli tutanaklarda, apartmana başka bir yerden giriş yapıldığına, eşyanın dağıtıldığına ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığı, tanık ...'nın da olay tarihinde bu kapının açık olduğundan bahsetmediği görülmüştür.
Genel Kurul Kararı gerekçesinde ayrıca, olaydan önceki 26.03.2012 ve 27.03.2012 tarihlerinde, gece vakti apartmanın demir dış kapısının açık olduğunun tespit edildiği belirtilmiş ise de, maktulün ölü olarak bulunduğu tarih itibarıyla apartmana çilingir vasıtası ile girilebildiği, daha önceden apartmanın giriş kapısının zaman zaman açık olmasının, sanık lehinde şüphe doğurmayacağı, bu yöndeki bozma gerekçesinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Burcu kod adlı gizli tanığın beyanında; olay tarihinden önce sanığın kaynanasını öldürmekten bahsettiğini belirttiği, burada sanığın birkaç arkadaşının yanında, onlara güvenmesi nedeniyle bu şekilde söz sarf etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmadığı, kaldı ki sanığın, tanık ...'nin yanında da kaynanası için 'Ölse de kurtulsak' şeklindeki beyanıyla gizli tanığın beyanlarının desteklendiği, bu nedenle gizli tanığın beyanlarının hükme esas alınmasının yerinde olduğu anlaşıldığından, bozma ilamındaki gerekçenin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Olay öncesinde, maktulün öldürüldüğü apartmanı gören güvenlik kameralarının bağlı olduğu bilgisayarın arıza gerekçesiyle sökülüp kayıt edilmesinin engellenmesi, olayın hemen sonrasında yerine takılması, tanıklar ... ve...'nın olay sonrasında aralarındaki konuşmalarda 'Patladı mı?' şeklinde üstü kapalı konuşmalarının, sanığın maktulü öldürdüğüne ilişkin diğer kesin delilleri destekler mahiyette olduğu anlaşılmıştır.
Maktulün öldürülmesinde kullanılan odun parçasının tekrar odunların arasına konulmuş olması hususu değerlendirildiğinde; söz konusu eylemin maktulü tanıyan birisi tarafından gerçekleştirildiği ve düşme sonucu ölüm süsü verilmek istendiğini gösterdiği, maktulün herhangi bir düşmanının bulunmadığı, yine maktulün öldürülme sebebinin evden herhangi bir değerli eşyayı almaya yönelik olmadığı, maktulün ölümünden menfaati olan kişinin sanık olduğu, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin sabit olduğu, bu nedenle Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına karşı direnme kararı verilmesi gerektiği anlaşılmıştır." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.09.2020 tarihli ve 66991 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının,
2- Direnme kararı verilmesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılırsa; sanığa atılı tasarlayarak öldürme suçunun sabit olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı;
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için “direnme hakkı” ile “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” kavramlarıyla aralarındaki farklara değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi;
“Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır.” şeklinde düzenlenmiş,
02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 36. maddesiyle, anılan fıkranın ikinci cümlesi değiştirilerek belirtilen fıkraya;
"Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez." cümleleri eklenmiştir.
6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 36. maddesinin gerekçesi ise; "5271 sayılı Kanunun 307 nci maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen bozma kararlarına karşı bölge adliye veya ilk derece mahkemelerince direnilmesi halinde dosyanın doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi yerine kararı veren daireye gönderilmesi öngörülmektedir. Mevcut düzenlemede temyiz üzerine Yargıtay ilgili dairesince verilen bozma kararına direnilmesi durumunda dosya ilgili daireye gelmeksizin doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gitmektedir. Yapılan değişikle direnme kararlarının önce ilgili ceza dairesine gelmesi sağlanmak suretiyle ilgili dairenin kararını düzeltebilmesi imkânı getirilmektedir. Böylelikle dosyaların daha kısa sürede kesinleşmesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun iş yükünün azaltılması amaçlanmaktadır." şeklinde ifade edilmiştir.
Buna göre, yerel mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine dosya, kararına direnilen daireye gönderilecek, dairece mümkün olan en kısa sürede direnmenin yerinde olup olmadığı konusunda inceleme yapılacak ve direnmenin yerinde olduğu kabul edilirse karar düzeltilecektir.
Dairece direnmenin yerinde olmadığına karar verilmesi durumunda değerlendirme yapılmak üzere dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilecek, Ceza Genel Kurulunca verilen karara karşı direnilemeyecektir.
Bölge Adliye Mahkemeleri ile kanunda açık hüküm bulunması durumunda ilk derece mahkemeleri kararlarının temyizi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince incelenmesi ile olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümler içindeki 322/4. maddesinde; "Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir." biçiminde yer verilmiş, 5271 sayılı CMK’nın olağanüstü kanun yolları arasındaki 308/1. maddesinde ise; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde yer alan "lehe itirazda süre aranmayacağına" ilişkin cümle dışında madde metinleri benzerlik arz etmektedir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle, CMK’nın 308. maddesine;
"(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir" şeklindeki (2) ve (3) numaralı fıkralar eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi bu yol, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup, bu yetki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için ön koşul; Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesidir. Hakkında temyiz incelemesi yapılarak hüküm kurulmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.
Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin direnme kararı ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının prosedür, dayanak ve hukuki dokuları birbirinden farklıdır. Konuya açıklık getirmek bakımından iki müessese arasındaki farklılıkları belirlemekte yarar vardır.
1- Temyiz incelemesine konu olan hukuki sorun hakkında, Yargıtay özel daire kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşü arasında farklılık olduğu için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulur. Direnme kararı verilmek suretiyle Ceza Genel Kurulu önüne getirilen meselede ise, bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesi ile Yargıtay özel dairesinin kararları arasında, başka bir deyişle iki karar arasında uyuşmazlık vardır.
2- İtiraz kanun yolu üzerine verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görüşünün kabulü veya reddi iken; direnme hâlinde, Yargıtay özel dairesi ile bölge adliye mahkemesi ceza dairesi ya da ilk derece mahkemesi kararlarından birinin hukuka uygunluğu konusunda onama veya bozma kararı verilmek suretiyle iki karar arasındaki uyuşmazlık çözümlenmektedir.
3- Ceza Genel Kurulu, itiraznamede ileri sürülen sebeplerle bağlı olmamakla birlikte, itiraz kanun yolunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz sebepleri; direnmede ise bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesi kararındaki gerekçe ve gösterdiği dayanaklar, hukuki değerlendirmenin esasını oluşturmaktadır.
4- İtiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca yapılan inceleme, tarafların iradesi dışında ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurması üzerine yapıldığı hâlde; direnme hâlinde dava dosyası kendiliğinden Ceza Genel Kuruluna gönderilmemekle, bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesince verilen direnme kararı üzerine yeniden kurulan hükmün taraflarca temyiz edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, ancak yeni bir temyiz davası açılırsa Ceza Genel Kurulu işi ele alabilmektedir. Direnme kararı temyiz edilmezse o hâliyle kesinleşmektedir.
5- Ceza Genel Kurulu, itiraz kanun yolunda itiraz mercisi olup itirazı kabul ettiği durumlarda özel dairenin yerine geçerek bir karar vermekte iken, direnmede ise, taraflar veya Cumhuriyet savcısınca açılan bir temyiz davası üzerine inceleme yapmaktadır.
Her iki müessese arasındaki farklılıklar bu şekilde belirlendikten sonra, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, bölge adliye mahkemesi ceza daireleri veya ilk derece mahkemelerince direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda doktrindeki görüşlere de yer verilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bu hususta doktrinde; “Genel Kurul itiraz sebeplerini varit görmezse itiraz davasını esastan reddeder. Varit görürse, dairenin kararını ıslah eder, yani daire yerine geçerek onun gibi karar verir... Verilen bozma kararlarına uyma mecburi olmalıdır.” (Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, 8. Baskı, Ankara, 2020, s. 367.); “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı üzerine CGK tarafından verilen karara karşı da direnme mümkün değildir.” (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 10. Baskı, Ankara, 2015, s. 876.); “Burada üzerinde durulması gereken bir sorun, ceza dairesinin kararını düzeltmemesi ve dosyayı Ceza Genel Kurulu'na göndermesi durumunda, bu karara karşı ilk derece mahkemesi veya BAM'ın direnme yetkisine sahip olup olmadığıdır. CMK m. 307/3'te ‘Yargıtay'dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kıırıılıınca verilen kararlara karşı direnilemez’ hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere bu hükümde ‘direnme üzerine’ Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca verilen karara karşı direnmenin mümkün olmadığı düzenlenıniştir. Oysa burada dosya direnme kararı üzerine CGK önüne gelmiş değildir. Buna rağmen biz CMK m. 307/3’ün kıyas yoluyla uygulanması sonucu Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bozma kararına direnmenin mümkün olmadığı; ilk derece mahkemesi ya da BAM'ın, bozma kararına uymak ve bozma gerekçesi doğrultusunda bir karar vermek zorunda olduğu düşüncesindeyiz.” (Mustafa Ruhan Erdem-Candide Şentürk, Ceza Muhakemesinde Kanun Yolları, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2018, s. 252.); “Ceza Genel Kurulu itirazda ileri sürülen nedenlerle bağlı olmaksızın hükmü esas ve usul yönünden inceler. İnceleme sonunda itirazı reddeder ya da kabul eder. Kabul halinde kararın ortadan kaldırılması ile yetinmeyip aynı zamanda itiraz konusu hakkında da bir karar vermelidir. CGK ceza dairesinin verebileceği herhangi bir kararı verebilir: -onama – bozma; davanın esasına hükmedilmesi; ıslah. Bozmaya karşı direnme mümkün değildir.” (Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 12. Baskı, Ankara, 2019, s. 790-791.); “İtiraz üzerine Ceza Genel Kurulunun verdiği bozma kararına karşı, bölge adliye ceza dairesinin direnme yetkisi bulunmakla birlikte, bunun inceleme yeri yine Ceza Genel Kuruludur. Bu ikinci aşamada Ceza Genel Kurulunun kararları bağlayıcıdır.” (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, IV. Cilt, Seçkin Yayınevi, 5. Baskı, Ankara 2011, s. 4034.) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
5271 sayılı CMK’nın 307. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde “Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.” şeklinde bir düzenleme yapılmış iken CMK’nın 308. maddesinde itiraz üzerine verilen kararlar için böyle bir mecburiyet konulmamış olması; bu şekildeki düzenlemelerle direnme üzerine verilen Ceza Genel Kurulu kararlarına direnilemeyeceğini öngören kanun koyucunun, aynı hükmü itiraz kanun yoluna ilişkin 308. maddeye koymayarak bilinçli bir tercihte bulunması; itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemeyeceğinin kabulü hâlinde, Özel Dairenin bozma kararına karşı yapılan itirazın Ceza Genel Kurulunca reddedilmesi durumunda, bölge adliye mahkemesi ceza dairesi veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkının bulunmadığı anlamına geleceğinden, böyle bir sonucun da kanun koyucunun iradesiyle örtüşmeyecek olması; yine itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca itirazın kabulüyle özel dairenin onama kararı kaldırılıp, özel dairenin yerine geçilerek hükmün bozulmasına karar verildiği hâllerde, “Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır...Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.” şeklindeki CMK’nın 307. maddesinin 3. fıkrasında, Ceza Genel Kurulunun direnme üzerine verdiği kararlar hariç özel daire bozma kararı ile ilk defa Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bozma kararı arasında herhangi bir ayrım gözetmeyen kanun koyucunun her iki durum için de direnme hakkını açıkça tanımış olması; başka bir ifadeyle özel dairece verilen bozma kararları ile Ceza Genel Kurulunca özel dairenin yerine geçilerek verilen bozma kararlarının aynı hukuki neticeleri doğurması karşısında; itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi ceza daireleri veya ilk derece mahkemelerince direnme kararı verilebilmesinin mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Nitekim, bölge adliye mahkemelerinin faaliyette olmadığı dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen 16.04.2013 tarihli ve 1263-143 sayılı; 25.01.2011 tarihli ve 259-6 sayılı kararlarda da ilk derece mahkemeler bakımından aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmemiş olup, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün esastan incelenmesine geçilmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen bozma kararına karşı, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince direnme kararı verilmesinin mümkün olmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanığa atılı tasarlayarak öldürme suçunun sabit olup olmadığı;
İncelenen dosya kapsamından;
28.03.2012 tarihinde saat 14.00'te düzenlenen tutanakta; saat 13.00 sıralarında Çelebiler Mahallesi, 137. Cadde, 2 numaralı yerde yaşlı ve yalnız başına yaşayan ...’tan haber alınamadığı ve hayatından endişe edildiği ihbarı üzerine, mahalle muhtarı ve çilingirle birlikte olay yerine gidildiği, ...'ın damadı olan ... ile birlikte olayın meydana geldiği apartmana girilip 3. kata çıkıldığı, kapının saat 13.20'de açıldığı, evin giriş kapısının açık olduğu, ...'ın evin antresinde başı salon kısmına, ayakları evin giriş kapısına dönük vaziyette, yerde sırtüstü yattığı ve başının kanamış olduğu, olay yerine çağrılan 112 Acil Servis görevlilerinin ...’ın eks olduğunu bildirdiklerinin belirtildiği,
28.03.2012 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; saat 15.30’da ölü muayene ve otopsi işlemine başlanıldığı, maktulün pantolonunun sol bacak ön kısmında noktasal tarzda, sağ bacak ön üst kısmında yaygın kan lekeleri, gözlük camlarında solda daha fazla olmak üzere kan lekeleri, ceketin yaka ve yaka altındaki kısımlarında yaygın kan lekeleri, ceketin sırt bölümünün alt kısımlarında, ceketin sağ kol kısmının üzerinde, fanila üst kısmında ve eşarpta yaygın kan lekeleri görüldüğü, 75-80 yaşlarında, 146 cm boyunda, 50 kg ağırlığındaki maktulün vücudunun, arka yüzde bası görmeyen yüzeylerde ölü lekelerinin gelişmiş olduğu, ölü katılığının tüm vücutta geliştiği, bu bulgulara göre ölümün 6-36 saat öncesi bir zaman diliminde gerçekleşmiş olduğunun değerlendirildiği, maktulün sağ frontotemporal bölgede, sağ kaşın 3 cm yukarısından başlayıp yukarı ve dışa doğru seyirle 6 cm uzanım gösteren yara dudakları, düzensiz ve ekimozlu, içinde kırık kemik hattı görünen açık yara, sol kaşın 4 cm üzerinden başlayıp önden arkaya seyirle 4,5 cm uzanarak sonlanan yara dudakları, ekimozlu ve düzensiz, içinde doku köprüleri içeren açık yara, sağ temporal bölgede 5x2,5 cm ebadında ekimotik alan içerisinde yer alan birbirine paralel uzanım gösteren ve aralarında 0,5 cm mesafe bulunan üstteki 3x0,5 cm ebadında, alttaki 0,3 cm uzunluğunda yer yer sağlam cilt dokuları da içeren iki adet yara, sol oksipital bölgede yer alan yatay seyirli 3,5 cm uzunluğunda yara dudakları ekimozlu ve düzensiz, içerisinde doku köprüleri içeren, içinde ve etrafında hematom bulunduran açık yara, paryetal bölgede önden arkaya seyirli 7 cm uzunluğunda, kenarları düzensiz içerisinde doku köprüleri içeren, içinde ve etrafında hematom bulunduran açık yara, bu yaranın 2 cm solunda orta hizasından başlayan ve paralel seyir gösteren 7 cm uzunluğunda kenarları düzensiz, içerisinde doku köprüleri içeren açık yara, sağ göz üst kapak iç tarafta 2x1 cm ebadında ödemli ekimoz, sağ omuz üstünde 1x1 cm ebadında açık mor renkte ekimoz, sol el bileği iç tarafta 1,5x1 cm ebadında ekimoz, sol el ulnar taraf hipotenar bölge üst kısımda el bileğinin 3 cm altında 0,7x0,2 cm ebadında açıklığı aşağıya bakan "V" şeklinde sıyrık, sağ el palmar taraf radial kısımda 0,5x0,1 cm ebadında sıyrık, dil ucunda ekimoz görüldüğü, cesette başkaca ateşli, ateşsiz silah, delici kesici alet yarası, boyunda telem izi, zehirlenme belirtisi ve cinsel saldırı bulgusu saptanmadığı, baş bölgesindeki yaraların künt bir cisimle doğrudan vurulmak suretiyle meydana geldiği, ölümün künt kafa travması sonucu gelişen kafa kubbe ve kaide kemik kırıkları ile beraber beyin kanamasından kaynaklandığı bilgilerine yer verildiği,
28.03.2012 tarihli el koyma tutanağında; olayın meydana geldiği binanın giriş kapısının üst tarafında güvenlik kamerası görüldüğü, kameranın kayıt yaptığı cihazın ... tarafından işletilen...Apartında bulunduğunun anlaşılması üzerine bahse konu aparta gidildiğinde, ...'in, görevlilere bilgisayarın arızalı olması nedeniyle 27.03.2012 tarihinde tamirciye gönderdiğini, tamir edilen bilgisayarın 28.03.2012 tarihinde saat 13.30 sıralarında getirilerek takıldığını beyan ettiği, söz konusu güvenlik kamerası kayıtlarını kaydeden bilgisayarın olay tarih ve saatinde kayıt yapmadığının anlaşılması üzerine Cumhuriyet savcısının talimatıyla bilgisayar kasasına el konulduğunun belirtildiği; söz konusu tutanakta ...’in "bilgisayar sahibi" sıfatıyla imzasının bulunduğu, Isparta 2. Sulh Ceza Mahkemesince 29.03.2012 tarih ve 2012/159 değişik iş sayı ile el koyma kararının onanmasına ve CMK’nın 134/1. maddesi uyarınca el konulan bilgisayar kasasındaki suç delillerinin araştırılması amacıyla kopya çıkarılmasına, içerisinde bulunan kayıtların ve görüntülerin geri getirilmesi amacıyla inceleme yapılmasına, kayıtların metin hâline getirilmesine, bilgisayar programında ve kütüğünde arama yapılmasına izin verildiği,
29.03.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın müstakil bahçe içerisinde, 3 katlı binanın 3. katında meydana geldiği, alt katların boş olduğu, olayın meydana geldiği daire giriş kapısının iç içe 2 kapıdan oluştuğu, kapıların açık, birinci kapının demir doğramalı, ikinci kapının ahşap doğramalı olduğu ve kapılar üzerinde herhangi bir zorlama izinin olmadığı, demir kapının yukarıdan ve aşağı taraftan çift kilitli olduğu, ayrıca daire içerisine bakan tarafta demir sürgü bulunduğu, ahşap kapıda çift kilit sistemi ve daire iç kısmında çift kilitleme mandalının olduğu, kapıların kilit sisteminde, kasasında veya herhangi bir yerinde zorlama izinin olmadığı, kilit sistemlerinin çalışır vaziyette olduğu, daire giriş kapısından içeriye girildiğinde holde bulunan dolap üzerinde ağzı açık ve içerisinde siyah renkli cüzdan bulunan siyah renkli naylon bayan kol çantası olduğu, hol ile salon arasındaki kapı aralığında ayakları batıya, başı doğuya bakar ve sırtüstü yatar vaziyette giyinik hâlde bayan cesedinin görüldüğü, maktulün yüzünde kurumuş kanlı lekeler bulunduğu, baş ucunda ve altında yoğun kan birikintisinin görüldüğü, her iki elinde kan lekelerinin olduğu, alt takma dişinin başının hemen sağına, kan birikintisi üzerine düşmüş vaziyette olduğu, gözlüğünün göğsünün üzerinde, gözlüğe bağlı siyah ipin boğazında takılı, eşarbının sol omzu ile kapı arasında olduğu, ayak ucunda yönü giriş kapısına doğru olan bir çift ayakkabı bulunduğu, sağ yüzük parmağında 2 adet altın görünümlü yüzük, ağzının açık, gözlerinin yarı açık vaziyette olduğu, üzerinde gri ceket, mor kırçıllı kazak, altında gri pantolon, ayaklarında beyaz renkli çorap bulunduğu, elbiselerinde hırpalanmayı andıracak yırtık vb. tahribat görülmediği, bulgu kaybı olmaması için maktulün elleri ve başı sarılarak koruma altına alındığı, misafir odası ve yatak odasında bulunan balkon kapılarının kilitli, anahtarlarının da üzerlerinde olduğu, mutfak balkon kapısının kilitli olmadığı ancak kapalı olduğu, odalarda boğuşma emaresi sayılabilecek dağınıklığın olmadığı, mutfak tezgâhı üzerinde yeni içilmiş veya yenilmiş bir şey bulunmadığı, yatak odası dış kapısının hemen arkasında kapağı üzerinde anahtarı bulunan yeşil renkli çelik kasa görüldüğü, kasanın üst kapağının kilitli olmadığı, alt kapağının kilitli olduğu, üst kapak açıldığında kasa içerisindeki evrakın düzgün şekilde dizili olduğu, içerisinde bulunan anahtarla alt çekmece açıldığında bozuk paraların görüldüğü, alt kapağın kilitli olması nedeniyle açılamadığı, çelik kasa içerisinde değerli altın veya para olmadığı, daire giriş kapısından çatıya çıkan merdivenlerde bulunan odunların üzerindeki karton kutu içerisinde yaklaşık 57 cm uzunluğunda, 4-4,5 cm çapında, üzerinde iki ayrı yerde kırmızı leke ve beyaz kıl bulunan ahşap sopanın muhafaza altına alındığı, apartman giriş kapısı üzerinde kameranın olduğu, çatı katında ve bahçe içerisinde, cadde üzerindeki çöp bidonlarında yapılan incelemede herhangi bir iz ve bulguya rastlanılmadığının belirtildiği,
Isparta Özel Davraz Yaşam Hastanesinin 29.03.2012 tarihli yazısında; maktul ...’ın Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitesindeki 28.03.2012 tarihli randevusuna gelmediğinin bildirildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 29.03.2012 tarihli raporda; maktulün ikamet ettiği apartmanın giriş kapısındaki güvenlik kamerasının kayıt yapmadığının öğrenildiği, önceki günlerde düzenli olarak çalışan kameraların olay tarihi ve saatinde bilgisayarın tamirde olması nedeniyle kayıt yapmamasının şüphe arz ettiği, bu bağlamda yapılan araştırmalarda güvenlik kamerasındaki görüntüleri kaydeden bilgisayarın maktulün damadı ...’in işlettiği apartta bulunduğu, olayın gerçekleştiği binanın arka tarafında bulunan ve ... tarafından kiralanan oto yıkamacının mülkiyetinin maktul ve eşine ait olduğu ancak kirasının ... tarafından alındığı, maktulün kira parasını istemesine rağmen ...’in yaklaşık 30.000 TL’lik kira bedelini vermediğine ve ayrıca maktulün ikamet ettiği apartmanın girişi ile daire giriş kapısı anahtarlarının maktulün haricinde sadece ...’de olduğuna dair duyumlar alındığı, binanın ve dairenin giriş kapılarında herhangi bir zorlama izine rastlanılmadığı, bu duyumlar doğrultusunda ...’in, olayın şüphelisi olabileceği değerlendirilerek cep telefonuyla yaptığı görüşmelere ilişkin iletişimin dinlenmesi kararı alınması talep edildiği,
Isparta Özel Davraz Yaşam Hastanesi ile Isparta Devlet Hastanesinde bulunan güvenlik kameralarının incelenmesi sonucu düzenlenen 31.03.2012 tarihli tutanakta; 27.03.2012 tarihinde saat 08.37.35’te maktul ...’ın, ...'in yeğeni olan ... ile birlikte hastaneye gelerek fizik tedavi bölümüne girdiği, saat 09.38.30’da maktulün buradan çıktığı ve ...’in maktulü koridorda karşıladıktan sonra hastane görevlileriyle görüştüğü, saat 09.48.20’de ... ile maktulün hastaneden çıktıkları; 23.03.2012 tarihinde saat 08.44.38’de ...'in, maktulü Isparta Devlet Hastanesi acil servisine getirdiği, yanlarında yaşlı bir kadının bulunduğu, 26.03.2012 tarihinde saat 15.04.45’te maktulün hastanenin acil servisine ticari araç ile tek başına geldiği, saat 15.05.20’de acil serviste kayıt yaptırdığı, saat 15.47.25’te acil servisten yaya ve yalnız olarak ayrıldığı, saat 15.50.20’de maktulün hastane bahçesinde laboratuvar önünde yürüdüğü, saat 15.54.50’de hastane bahçesinden çıktığının belirtildiği,
03.04.2012 tarihli muhafaza altına alma tutanağında; sanık ...'in 03.04.2012 tarihinde saat 13.15 sıralarında Cinayet Büro Amirliğini arayarak eşi ...'in olaydan sonra maktulün evinde temizlik yaparken altın ve para bulduğunu söylemesi üzerine olayın meydana geldiği eve gidilerek 3 adet altın bilezik, 2 adet gerdanlık ve 1 adet taşlı yüzük ile 1.555 TL'nin ... tarafından görevlilere teslim edildiğinin belirtildiği, aynı tarihli değer tespit tutanağında altınların 10.824 TL değerinde olduğunun tespit edildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 20.04.2012 tarihli raporda; maktulün kızı ...’in, olay müteakip alınan ifadesinde, olay tarihinde eşi ...’in kendisini saat 11.00 sıralarında telefonla arayarak “Telaşlanma ama annene ulaşamıyoruz." dediğini, bunun üzerine kendisinin de maktulün evinde bulunan sabit telefon hattını defalarca aradığını beyan etmesine rağmen HTS kayıtlarına göre ... ile ...’in olay günü saat 09.08'de görüşme yaptıkları, ...’in maktulün evindeki sabit telefonla herhangi bir irtibatının görülmediği, ayrıca ...’in otopsi esnasında Cumhuriyet savcısına verdiği beyanında, maktulün bir yıl kadar önce kendisine yatak odasında sandığın altında bulunan tahtaların altına, altın sakladığını söylediğini beyan ettiği ancak ... ile birlikte söz konusu eve gidilip yatak odasına bakıldığında bahsedilen altınların bulunamadığı, ...’in beyanlarındaki çelişkiler nedeniyle olayın şüphelisi olabileceğinin değerlendirildiği,
25.04.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın meydana geldiği apartman boşluğundaki duvar üzerinde kırmızı lekeler olduğunun belirtilmesi üzerine yapılan incelemede, apartmanın birinci kat daire giriş kapısından yukarı çıkarken beşinci merdivenin sol tarafındaki duvar üzerinde ve birinci kat ile ikinci kat arasındaki merdiven boşluğundan yukarı çıkarken yedinci merdiven basamağının sol tarafındaki duvar üzerinde küçük kırmızı şüpheli lekeler görüldüğü ve duvar sıvası ile birlikte kesilerek alındığının bildirildiği,
İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen 07.05.2012 tarihli raporda; maktulün kanında 0,15 promil alkol bulunduğu, kanda ve idrarda uyuşturucu madde kalıntısına rastlanılmadığı tespitlerine yer verildiği,,
Isparta Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Büro Amirliğince düzenlenen 16.05.2012 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinin çeşitli yerlerinden alınan parmak izlerinin maktul ..., ..., ..., ..., Hüseyin Tuzcu, Ahmet Mücahit Ulukan ve Ali Arsever'e ait olmadığı, farklı kişilere ait olduğunun belirtildiği,
21.05.2012 tarihli delil teslim tutanağında; ...'in, maktulün evinde bulduğunu beyan ettiği 5 adet bilezik, 2 metre pullu altın zincir, 1 adet pullu zincir ve üzerinde takılı 7 adet sarı lira, 1 adet gümüş kelepçe ve 2 adet inci kolyeyi polis memurlarına teslim ettiğinin bildirildiği,
Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 02.04.2012 tarihli uzmanlık raporunda ...'e ait bilgisayardaki sabit disk üzerinde herhangi bir fiziksel hasara rastlanılmadığı belirtilmiş olup, 10.03.2012-30.03.2012 tarihleri arasındaki güvenlik kamerası kayıtlarından geri getirilebilen görüntülerin incelenmesi sonucu düzenlenen 15.06.2012 tarihli CD inceleme tutanağında; bilgisayardaki silinmiş olan ve kurtarılabilen kamera görüntülerinin 21.03.2012-27.03.2012 tarihleri arasında sınırlı zaman ve saat aralığında olduğu, bu kayıtlarda olayı aydınlatabilecek herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, olayın gerçekleştiği apartmanın girişinde bulunan 7 numaralı kameraya ait görüntülerin, 25.03.2012 tarihinde saat 21.31’den saat 22.00’ye kadar olduğu, bu saatten sonra 28.03.2012 tarihinde saat 13.59’a kadar herhangi bir kaydın yapılmadığı, silinmemiş kamera görüntülerinin bilgisayara format atıldıktan sonra 28.03.2012 tarihinde saat 13.59’dan itibaren başladığı, bu kayıtlarda yapılan incelemede ise ikamet girişini gösteren 7 numaralı kameranın, 6 numaralı kamera olarak değişmiş olduğu ve daha önceki kamera görüş açısına göre yönünün yukarı ve sola doğru değişmiş olduğu, apartman girişini kısmen gösterdiğinin belirtildiği,
Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 26.07.2012 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinden alındığı belirtilen ağaç sopa üzerindeki kan ve kıl örneğinin maktul ...'ın kan örneğiyle genotipik olarak uyumlu olduğuna dair tespitte bulunulduğu,
Polis memurlarınca düzenlenen 28.08.2012 tarihli raporda; cinayeti işlediği duyumu alınarak hakkında rapor yazılan ...’in, arkadaşı Mükerrem Selçuk vasıtasıyla bu kişinin cezaevinden arkadaşı ... isimli kişiyle irtibata geçtiği, HTS kayıtlarına göre ...’ın eşi adına kayıtlı olan cep telefonuyla ...’in kullandığı cep telefonu hatları arasında 20.03.2012 ve 21.03.2012 tarihlerinde görüşme kayıtlarının bulunduğu, ...’ın, önceki tarihlere ilişkin birçok suç kaydı olduğu, cinayet olayını gerçekleştirmiş olabileceği düşünülen ...’ın kullanmakta olduğu cep telefonuyla ilgili iletişimin tespiti kararı alınmasının uygun olacağının değerlendirildiği,
Yine polis memurlarınca düzenlenen tarihsiz raporda; ...’in, maktulü öldürtmek için ...’ı para karşılığında tuttuğu, "İnegöllü ..." olarak bilinen ...’ın fırınlara kürek getirdiği, cep telefonu kullanmadığı ve İnegöl’de bulunan bir kahvehaneden yapılan görüşme ile irtibat sağlandığı, Isparta'da Mükerrem Selçuk’un oğlu olan ... ve kunduracılık yapan Beytullah Özcan isimli kişilerle irtibatlı olduğu, ...’ın, olaydan bir yıl önce de hırsızlık süsü vermek suretiyle maktul ...’ın evine girdiği ve maktulü zehirlemek amacıyla evine zehirli akrep ve kene attığı, bu nedenle de maktulün evinin dış kapı girişine güvenlik kamerası taktırdığı, maktulün öldürülme korkusu taşıdığının öğrenildiği, maktul ...’ın, evinin bulunduğu yeri cami için vakfedeceğini söylemesi ve ...’in de işlerini batırması, piyasaya yüklü miktarda borçlanması nedeniyle maktulü öldürdüğüne dair değerlendirmede bulunulduğu,
... ve yeğeni ...’in ikamet ettikleri apartmanın bitişiğindeki Hedef Ecza Deposuna ait 6 numaralı kamera kaydının incelenmesi sonucu düzenlenen 04.09.2012 tarihli tutanakta; 28.03.2012 tarihinde saat 08.08’de ...’in evden çıkarak 1418. sokaktan yukarıya doğru gittiği, aynı gün saat 08.35’te ...’in evden çıkarak 1418. sokak üzerinden cadde istikametine doğru gittiği, başkaca herhangi bir kayda rastlanılmadığının belirtildiği,
... ve ...’in ikamet ettiği apartmana ait kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu düzenlenen 05.09.2012 tarihli tutanakta; 27.03.2012 tarihinde saat 18.56'da ...’in, saat 19.06'da ...’in apartmana girdikleri; saat 19.42'de ...’in, saat 19.52'de ...’in evden ayrıldıkları, aynı gün saat 19.53'te tekrar apartmana giren ...’in saat 19.55’te evden ayrıldığı, saat 21.25'te ...’in apartmana girdiği, saat 23.07’de ...’in apartmana girdiği, 28.03.2012 tarihinde saat 08.08'de ...’in telefonla konuşurken evden ayrıldığı, saat 08.35'te ...’in evden ayrıldığı, saat 08.54'te apartmana giren ...’in, saat 08.58’de evden ayrıldığının görüldüğü, başkaca herhangi bir kayda rastlanılmadığının belirtildiği,
Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 12.10.2012 tarihli uzmanlık raporlarında; ...'e ait olduğu belirtilen ceket üzerinde kan örneği bulunmadığı; ...’den alınan kan örneğinden elde edilen genotip ile olayın meydana geldiği apartmanın içindeki duvar sıvasında bulunan kan örneğinin uyumlu olduğuna dair tespitte bulunulduğu,
Polis memurlarınca düzenlenen 19.11.2012 tarihli raporda; Mükerrem Selçuk ve ...’in ortak arkadaşları olan Faruk Özdemir’in bir ortamda, ...’in kayınvalidesini öldürtmek için kendisine teklifte bulunduğuna dair konuşma yaptığı duyumları alındığı, Mükerrem Selçuk, ... ve Faruk Özdemir’in, ...’in bürosuna sık sık gelip gittikleri, bu şahısların ...’ın olaydan önce Isparta ilinde bir otelde kalmasını sağladıklarına dair duyum alındığının belirtildiği,
Polis memurlarınca düzenlenen 03.12.2012 tarihli raporda; Isparta Sulh Ceza Mahkemelerinden verilen iletişimin tespiti ve kayda alınması kararları doğrultusunda yapılan çalışmalarda, ...’in şüpheli sıfatıyla 21.11.2012 tarihinde gözaltına alınıp çıkış işlemleri için Gülkent Devlet Hastanesine gidildiğinde, telefonu dinlenen şüphelilerden ...’un, Ahmet Fevzi Çobankaya’yı aradığı ve telefonda “İsmail hastaneye geldi, almışlar İsmail’i, patlamış mı" dediği, yine aynı şahıslar arasında aynı gün geçen başka bir konuşmada...’nın, ...’in savcılıktaki akıbetini sorduğu, İsmail ile birlikte kaç kişinin daha alındığı şeklinde görüşmeler yapıldığının belirtildiği,
03.12.2012 tarihinde saat 10.00 ve 10.01’de düzenlenen iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin tutanaklarda; Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.11.2012 tarihli ve 2012/524 değişik iş sayılı iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararı doğrultusunda 22.11.2012 tarihinde saat 09.59 sıralarında ... ile... arasında geçen 37 saniyelik görüşmeye ilişkin TİB.F.01.TK.1777126483 kayıt numaralı tapede; Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “İsmail hastaneye geldi” dediği, ...’un “Hımm” diye ses çıkardığı, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Almışlar İsmail’i” dediği, ...’un “Hım haberim var” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Ne oldu” dediği, ...’un “Valla bilmiyoruz da adliyeye çıkartacaklar hadi” dediği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Patlamış mı” diye sorduğu, ...’un “Valla bilmiyorum ya” diye cevap verdiği, Ahmet Fevzi Çobankaya’nın “Ha haberin var mı” diye sorduğu, ...’un “Ya yok” diye cevap verdiği, Ahmet Fevzi Ç

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat