(818 S. K. m. 184, 294) (743 S. K. m. 620) (6183 S. K. m. 66, 67, 72) (2004 S. K. m. 84, 96, 97, 99)
Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda; Çiçekdağı Asliye Hukuk Hakimliği'nden verilen 12.5.1963 gün ve 89/60 sayılı hükmün incelenmesi davacı avukatı tarafından istenilmiş olmakla Yargıtay İcra ve İflas Dairesi`nce; Köylü ve çiftçilerin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan, vadesi geçmiş borçlarının taksitlendirilmesi hakkındaki 4.11.1960 tarihli 123 sayılı Kanun`un 4 üncü maddesinde gösterildiği gibi bu Kanun`a göre taksitlendirildiği halde vadesinde ödenmemekle muaccel olan borçlar için Ziraat Bankası ve Tarım Kooperatifi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Takip ve Tahsili Hakkındaki Kanun hükümlerine göre koğuşturma yapmaya ve sözü geçen Kanun`un sağladığı haklardan faydalanmaya yetkilidir.
Tetkik konusu olayda, alacaklı banka yukarıda işaretlenen Kanun'un sağladığı imkanlardan faydalanarak kovuşturma yapıp borçlunun bazı emvalini haczettirmiş olduğuna göre, davanın sözü edilen Kanun hükümlerine tevfikan Asliye Hukuk Mahkemesi`nde görülmüş olması doğrudur. Ancak, mütemmim cüz`ü, mahalli örfe göre bir şeyin esaslı bir unsurunu teşkil eden, o şey telef veya tahrip yahut tağyir edilmedikçe ondan ayrılması kabil olmayan cüz`ülerdir. Bir arazinin ahara kiralanması veya mahsulatın henüz toplanmadan satılması kanunen mümkündür. Kiracı, kiraladığı toprak üzerinde, bizzat yetiştirdiği ve alıcı da akitle temellük ettiği mahsuller üzerinde istihkak iddiasında bulunabilir. Mahkemenin, mahsulat arazinin mütemmim cüz'ü olup kiracının hakkı mahsulün aynına değil, mucirin zimmetine terettüp eden şahsi bir hak olduğu yollu düüncesinde isabet yoktur.
Davacının, mahsule taalluk eden istihkak davası incelenerek bunun tarafından yetiştirilip yetiştirilmediği veya borçlunun yetiştirdiği mahsul bunun tarafından satın alınıp tesellüm edilmek suretiyle mülkiyetine intikal edip etmediği tespit olunup varılacak sonuç dahilinde bir karar verilmek gerekirken ve kira aktinin mahsule değil arza taalluk ettiği de göz önünde tutulmaksızın, kira akti şahsi bir hak doğuracağından bahisle bila tahkik davanın reddedilmesi usule aykırı bulunduğundan) bozulmasına 8374/8392 sayı ile 11.7.1963 gününde karar verilip, yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; bazı sebep ve düşüncelerle eski hükümde direnmeye karar verilmiştir.
Karar: Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, davalılardan N.T`nin (ürün kiracısı) hasılat kiracısıdır. Ziraat Bankasına borçlu bulunan HT`ye karşı 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan kavuşturma sırasında, bu kişinin tarlası üzerine 22.6.1962 günü bankacı haciz konulmuş ve davacı H.T.`den kiraladığı bu tarladaki ürünlerin kendisinin olduğu ileri sürerek istihkak iddiasında bulunmuştur.
Mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, davacının, bankaca haczedilmiş olan ürünlere ilişkin olarak, istihkak iddiasında bulunabilip bulunamayacağı yönünde toplanmaktadır. O halde, ilk önce, hacizli ürün üzerinde istihkak davasını kim açabilir ve böyle bir davada ispat yükümlülüğü hangi tarafa yöneltilecektir sorusuna karşılık verilmesi gerekmektedir.
1 - Kira sözleşmesine göre, HT`nin tarlası üzerindeki biçilmemiş buğdaylar, dava konusu üründür. Ve Medeni Yasa`nın 620 nci maddesi kapsamına giren tabii semerelerdendir. Bu madde hükmünce, tabii semerelerr, ayrılıncaya değin asıl şeyin mütemmim cüz`üleri bulunduğuna ve Borçlar yasası`nın 184 üncü maddesinin ikinci fıkrasında; ürünün taşınmaz maldan ayrıldıktan sonra, taşınabilir mal olarak satılabileceği yine Borçlar Yasası`nın 294 üncü maddesinde; (tarımsal taşınmaz mal kiracısının, sözleşmenin feshi zamanında henüz devşirilmemiş semereler üzerinde bir hak iddia edemeyeceği) açıklandığına göre, ürünün tarladan ayrılıncaya kada