(2004 S. K. m. 72, 150/ı) (818 S. K. m. 101) (4077 S. K. m. 10)
Dava: Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara İkinci Tüketici Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 06.11.2003 gün ve 2003/196-371 sayılı kararın İncelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 21.06.2004 gün ve 2003/17254-9530 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartlarının kullanımı sonucu bankaya oluşan borcunu ödeyemediğini, hakkında icra takibi başlatıldığını, 4822 Sayılı Yasadan faydalanmak için 04.04.2003 tarihinde davalıya başvurduğunu, çıkarılan borç miktarının yasaya uygun olmadığını ileri sürerek, davalıya olan gerçek borcunun tespitini istemiştir.
Davalı, kendileri tarafından yapılan borç hesabının doğru olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, iki adet kredi kartından dolayı davacının 697.372.400.-TL borçlu olduğunun tespitine, borcun hüküm kısmında gösterilen tarih ve miktarlarda ödenmek suretiyle tasfiyesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacının davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımından doğan borçlarını ödeyememesi nedeniyle, 4077 Sayılı Yasada değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden faydalanması için açılmıştır. 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması ve nakit para çekmesinden kaynaklanmalıdır. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya İcra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir. Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir.
Kural olarak Borçlar Kanunu'nun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunu'nun 10112. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur.
Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu İcra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir.
Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak+akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık % 50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi, İcra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık % 50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Mevduatı Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, İcra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta Mevduatı vergisini borca ilave etmek, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerin de, Borçlar Kanunu'nun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan ( temerrüt tarihindeki ana paradan ) mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutan 12 eşit takside bölünmelidir.
Somut olayda davalının gönderdiği 21.10.2002 tarihli ihtarın davacı ya tebliğine ilişkin şerh mevcut olmadığından davacının, İcra takip tarihi olan 30.10.2002 tarihinde temerrüde düştüğü, 14.03.2003 tarihinde yayımlanan 4822 Sayılı Yasadan faydalanmak için yasada öngörülen 30 günlük sürede 04.04.2003 tarihinde davalı bankaya başvurduğu anlaşılmaktadır. Davacının 30.10.2002 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek bu tarihten davacının davalı bankaya başvurduğu 04.04.2003 tarihine kadar % 50 yasal faiz yürütülmesi ile ödenecek miktarın hesaplanması gerekirken, 22.10.2002 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul eden bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece 30.10.2002 tarihi itibariyle hesaplama yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3- Davacının başvurusu üzerine davalı banka tarafından davacının 820.000.000.-TL borcu olduğu bildirilmiştir. Davacı açtığı dava ile bankanın istediği kadar borçlu olmadığını ileri sürdüğüne göre, mahkemece müddeabihin tespiti için davacıdan borcunun olması gerektiği miktar sorulmalı; bankanın bildirdiği miktar ile mahkemece hükmedilen miktar arasındaki fark üzerinden davacı lehine, mahkemece hükmedilen miktar ile davacının borcunun olması gerektiğini bildirdiği miktar arasındaki fark üzerinden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, masrafların da buna göre paylaştırılması gerekirken, sadece davacı vekili lehine ve hüküm altına alınan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilip, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve masrafların tamamının da davalıya yükletilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borç ilişkisinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da değişiklik yapan 4822 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesine dayalı "borç tespiti" istemine ilişkindir.
A. Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili 20.05.2003 tarihli dava dilekçesinde özetle: Davalı banka ile yapılan sözleşme gereğince, 5754...7373 nolu kredi kartı sahibi olduğunu ve bu kartları kullandığını, ödemesi gereken bedelleri gününde ödemediği için temerrüde düştüğünü, hakkında İcra takibine geçildiğini, kısmi ödeme yaptığını, 14.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4822 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince, borcunun belirlenmesini ve taksitlendirilmesini, ayrıca yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
B. Davalı cevabının özeti:
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı borçlunun sahibi olduğu banka kartından dolayı oluşan bo