"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Yargıtay 4.Hukuk Dairesi
Günü : 21.12.2004
Sayısı : 2002/9383-2004/14635
Taraflar arsındaki “tazminat” davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince ;
(...Davalı yargıçlar tarafından yargılaması yapılan İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 2000/18 Esas sayılı kamu davasıyla ilgili olarak dairemize verilen dava dilekçelerinde ve yargılama sırasında sunulan diğer dilekçelerde dava nedenleri olarak özetle:
Davacılardan Yakup Balaman’ın: Kamu tanığı olduğunu, yargılamaya çağrılmış olmasına rağmen sonradan dinlenilmesinden vazgeçildiğini belirterek yargılama konusu olaylarla ilgili bilgilerini dilekçe ile mahkemeye bildirdiğini, ancak davalı yargıçların kendisi (ve başka şahıslar) hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, bildiklerini mahkemeye yazılı olarak bildirmesinde yasaya aykırılık olmadığını, ayrıca kendisine ait taşınmazdaki yapıda emniyet tarafından zapt edilen güvenlik kameralarının gizli kamera ve disket sürücünün de disket silici olarak tutanak altına alınmasının gerçeği yansıtmadığını, yine bu yapı ve zapt edilen eşyalar hakkındaki iddialarının araştırılmadığını, yapı hakkındaki tedbir kararının sürdürüldüğünü ve medyada yapılan yayınlara göz yumulduğunu, tüm bu hususların HUMK’ nun 573/1 ve 7. bentlerine aykırılık oluşturduğunu;
Davacılardan F. C. E.’ün: Olay günü birçok evle birlikte kendi evinin de arandığını ve evinin örgüt evi olarak nitelendirildiğini, evde bulunan ve kendisine ait olan ziynet, nakit para, hisse senedi, bilgisayar, döviz gibi eşyalarının zaptedildiğini, bu eşyalarla ilgili olarak kamu davasına müdahil olma isteğinin kabul edilmediğini, bu eşyaların değerini koruyucu önlem alınmadığını ve kendisine iade edilmediğini, oturumlarda bulunmasına izin verilmediğini ve mahkemeye verdiği dilekçeler nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu anlatarak bu hususların HUMK’nun 573/1 ve diğer bentlerine aykırılık oluşturduğunu;
Davacılar H. H. M, A M B ve T A’ın: Kamu davasında sanık olarak yargılandıklarını, gözaltı süresince fena muamele gördüklerini ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini belirterek, savunma delillerinin davalılar tarafından toplanmadığını, hazırlık soruşturmasında ve iddianamede suç aleti oldukları belirtilen sıradan eşyaların gerçek mahiyetinin araştırılmadığını, müdahil avukatı ile davalı N. A’ın bağlantısının ortaya çıkması nedeniyle yapılan reddi hakim isteminin reddedildiğini, reddi hakim isteminin müzakeresine Cumhuriyet Savcısının da katıldığını, davalılar hakkında soruşturma bulunduğunu, mahkemeye dilekçe ve mektup gönderenler ve bazı sanıklar hakkında garez ve nefs saiki ile suç duyurusunda bulunulduğunu, davalıların menfaat karşılığında ara kararları vermiş olmaları şüphe ve ihtimalinin bulunduğunu, keyfi ve taraflı davrandıklarını, yargılama konusu bazı suçların 4616 sayılı Yasa gereğince erteleme kapsamına girmesine rağmen bu yönün gözetilmediğini, medyada yapılan yargılama ile ilgili yayınlar hakkında yayın yasağı kararı verilmediğini, tutuklu sanıkların bulunmasına rağmen duruşmaların otuz günden fazla sürelerle ertelendiğini ve tutukluluk halinin sürdürüldüğünü, 08/12/2000 tarihli oturumda davalılardan N. A.’ın “sizin müvekkillerinize bunlar nasıl adam diyor muyuz” biçiminde konuştuğunu, yine yargılama sırasında bir savunma avukatına karşı “konuşmazsan hatırım kalır” sözünün söylendiğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılıklar bulunduğunu; ileri sürerek HUMK’nun 573. maddesine aykırılıklar nedeniyle çeşitli miktarlarda manevi tazminatlar istedikleri, kamu davasının getirtilerek incelenmesini ve sonucunun beklenmesini, bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettikleri, hukuki mütalaalar sundukları, bazı dava nedenlerinin diğer davacılar tarafından da dava konusu yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalılar ve vekilleri gerek cevap dilekçelerinde ve gerekse yargılama sırasında verdikleri diğer dilekçelerde: Bu davaların açılması nedeniyle 20/09/2002 tarihli oturumda davadan çekildiklerini belirterek bu süreye kadar yapılan yargılama sırasında usul ve yasa hükümlerine uygun olarak ve tarafsızlıkla yargılamanın yürütüldüğünü, esas hakkında mütalaanın verilmesinden sonra mahkeme heyeti üzerinde bir baskı oluşturulmaya çalışıldığını, bu davanın da aynı niyetin göstergesi olduğunu, dava hakkının kötüye kullanıldığını, DGM.lerdeki yargılama ve zapt-müsadere usulünün diğer mahkemelerden farklı olduğunu, savunma taleplerinin kabul veya reddedilmesinin yargılama göreviyle ilgili bulunduğunu, duruşma inzibatının sağlanması, suç duyurusunda bulunulması, yayın yasağı, duruşmanın erteleme süresi gibi konuların mahkemenin takdirinde bulunan hukuki konular olduğunu, reddi hakim müzakeresi sırasında duruşma salonundan Cumhuriyet Savcısının çıkarılmamış olmasının müzakereye savcının da katıldığı anlamına gelmediğini, binadaki yerleşim zorunluluğu nedeniyle savcının duruşma salonunda kaldığını davacıların sonradan sundukları dilekçelerin iddianın genişletilmesi ve dava konusu vakıaların değiştirilmesi niteliğinde olması nedeniyle buna muvafakat edilmediğini, ceza mahkemesinde çözümlenecek hukuki olguların bu davada ileri sürülemeyeceğini, söylendiği iddia edilen sözlerin manevi tazminat gerektirmediğini, kamu davasında taraf durumunda bulunmayan ve mahkemeye dilekçe gönderen şahıslar hakkında (bu dilekçelerin hukuki değerlendirilmesi yapılarak) mahkemeye etki ve telkin amacı bulunması nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını, şahsi bir husumet söz konusu olmadığını, müdahil avukatın davalılardan Nurettin Ak ile Hakkari’de çekilen bir toplu veda fotoğrafını kullandığını, yapılan soruşturma sonucunda bakanlık tarafından davalılar hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, muhtemel zararın dava konusu edilemeyeceğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddedilmesini savunmuşlardır.
Davacılar tarafından dairemize ayrı ayrı açılmış bulunan tazminat davalarının davalılarının aynı yargıçlar olmaları ve aynı kamu davasının yargılanmasına ilişkin dava nedenlerinin ileri sürülmesi, dava edilen bazı maddi vakıaların benzerlik taşıması gözetilerek 2002/9383 sayılı dava dosyasında birleştirilmesine 25/03/2003 tarihinde karar verildiği, dava konusu iddialarla ilgili olarak taraf kanıtlarının toplandığı, davacı tanıklarının gerek dairemizde ve gerekse istinabe yoluyla dinlendiği, dava [ ilgili tanık anlatımlarının belirlendiği, bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı, halen derdest olduğu anlaşılan kamu davası dosyasının getirtilip incelenme isteminin dairemizce uygun görülmediği anlaşılmaktadır.
Davacılar tarafından dava dilekçesine ekli olarak sunulan belgeler, ilgili mahkemeden getirtilen iddianame ve yargılama tutanağı örnekleri ve tüm dosya içeriğindeki bilgiler itibariyle: hazırlık soruşturması yapılmasından sonra DGM. Cumhuriyet Savcılığı tarafından düzenlenen 11/01/2000 tarihli iddianame ile bir kısmı tutuklu olmak üzere otuzaltı sanık hakkında kamu davası açıldığı (davacılardan Timur Ayan hakkında dava açıldıktan sonra tutuklanarak ek iddianame ile dava açıldığı), iddia edilen suçların çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, bu örgüte yardım etmek ve tehdit ile menfaat sağlamak suçları olduğu ve sanıkların 4422 sayılı Yasa’nın 1/1, TCK’ nun 192/ilk, 313, 314. maddeleri gereğince cezalandırılmalarının istendiği, davanın tensip işleminin 24/01/2000 tarihinde yapıldığı ve davalıların davadan çekildikleri 20/09/2002 tarihli oturuma kadar onüç farklı günde duruşmalar yapıldığı, oturumlarda davalıların dışında başka yargıçların da görev yaptıkları, ağırlıklı olarak davalıların yargılamasını yürüttükleri kamu davasının henüz sonuçlanmadığı, davaya konu edilen yargılama döneminin yaklaşık 2,5 yıl sürdüğü ve yapılan oturumlarda sanıkların savunmaları, müştekilerin anlatımları, tanıkların bilgilerinin belirlendiği, 19/03/2002 tarihli oturumda verilen esas hakkında mütalaa ile sanıkların cezalandırılmalarının istendiği ve bunu izleyen iki oturumda davalı yargıçların reddi yönünde sanıkların istemleri bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yargılamanın üçüncü oturumu olan 04/08/2000 tarihinde gıyabi tutuklular dışında fiilen tutuklu sanık kalmadığı, bu oturumdan evvel yapılan iki oturumda ve tensipte otuz günlük süre aşılarak duruşma günü belirlenmişse de bunun defter durumu nedeniyle zorunluluktan kaynaklandığının tensip ve oturum tutanaklarına yazıldığı, bu zaruretin 2485 sayılı DGM. Yargılama Usulü Yasası’nın 20/3. maddesindeki koşullara uygun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hazırlık soruşturması sırasında C. Savcılığının talebi üzerine çıkar amaçlı örgüt kurmak ve örgüte üye olmak suçu nedeniyle 4422 sayılı Yasa kapsamındaki fiillerden elde edildiği hakkında kuvvetli şüphe bulunduğu belirtilerek bazı taşınmazlara 4422 sayılı Yasa’nın 6. maddesi gereğince el konulmasının istenmesi üzerine dava dışı DGM hakimi tarafından 24/11/1999 tarihinde el koyma kararı verildiği anlaşılmaktadır. Dava açılmasına ilişkin iddianamede Silivri’deki örgüte ait çiftliğin bulunduğu arsa parselleri üzerine alınan bu tedbir kararının tapu kayıtlarına işlendiği ve yine örgüte ait olduğu iddia edilen takılar, paralar ve kıymetli evrakların emanete alındığı belirtilmektedir. Davacılardan F. C. E.’ün hazırlık soruşturması sırasında sanık sıfatıyla hakkında inceleme yapıldığı ve DGM. C. Savcılığının 11/01/2000 tarihli ve 1999/2525 hazırlık sayılı ek takipsizlik kararının dördüncü bendinde bu davacının evinde örgütle bağlantılı olan oniki bayanı barındırdığı anlaşılmış ise de, o bayanlar hakkında takipsizlik kararı verildiğinden ve davacının kız kardeşi nedeniyle örgüte yardımcı olduğu ve yardım amacıyla hareket ettiğine dair yeterli delil olmadığı belirtilerek takipsizlik kararı verildiği, yine aynı kararın birinci bendinde davacılardan Yakup Balaman hakkında da aynı örgütle doğrudan bağlantısı olduğu anlaşılmışsa da kamu yararı bulunmadığından dolayı takipsizlik kararı verildiği, yargılama sonucunda düzenlenen 19/03/2002 tarihli esas hakkındaki mütalaada ise bazı sanıklara ait taşınmaz hisselerinin 4422 sayılı Yasa’nın 6/son maddesi gereğince devlete intikalinin istendiği, diğer hisseler üzerindeki tedbirin kaldırılmasının mütalaa olunduğu, ayrıca bazı sanıklara ait oldukları belirtilerek döviz, nakit para, Alman Markından Türk Lirasına çevrilen nakit para, ticari senetler, ziynet eşyaları, bilgisayarlar ve donanımlarının devlete intikaline karar verilmesinin istendiği, diğer eşyaların ise bazı sanıklara iadesinin talep olunduğu anlaşılmaktadır.
Davacılardan F. Ceyda Ertüzün’ün 28/09/2000 tarihli dördüncü oturuma katılarak müdahale ve eşyaların iadesini istediği, mahkemece eşyalara ilişkin olarak tutanakların ve eşyalara el koyma biçiminin incelenmesine karar verildiği, izleyen oturum olan 08/12/2000 tarihli oturumda adı geçen davacının bu istemleri konusunda görüş bildirmesi için cumhuriyet savcısına süre verildiği, izleyen oturum olan 02/03/2001 tarihli oturumda adı geçen davacının müdahale isteminin reddine ve eşyaların iadesi konusunun hüküm aşamasında düşünülmesine karar verildiği, daha sonraki üçüncü oturumda (30/10/2001 tarihinde) duruşmaya katılan F. C. E.’ün emanette bulunan Alman Marklarının paraya çevrilmesi isteminin aynı oturum kabul edildiği (bu markların adı geçen davacıya değil Hüma Babuna’ya ait olduğu yönünde dilekçe ve beyanlar bulunduğu), diğer oturumlara bu davacının katılmadığı en son 20/09/2002 tarihli ve davalıların yargılamadan çekilmelerine ilişkin oturuma davacının katıldığı, ancak müdahale talebinin önceden reddedilmiş olması nedeniyle duruşmadan çıkarıldığını ileri sürdüğü, adı geçen davacının katılma talebi ve eşyaların iadesi talebine ilişkin olarak davalı yargıçların usul hükümleri doğrultusunda duruşmanın idaresi ve inzibatı konusunda gerekli işlemleri yaptıkları hukuka aykırı bir işlem bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yine 28/09/2000 tarihli oturumda davacılardan Yakup Balaman’ın dinlenmesi yönünde ara kararı verildiği, ancak izleyen üç oturum boyunca bu davacının dinlenmesi için yazılan yazıların tekidi ve adres araştırması nedeni ile ertelemeler bulunduğu, en son 14/08/2001 tarihli oturumda bu davacının dinlenmesinden vazgeçildiği, adı geçenin 25/12/2001 ve 29/04/2002 tarihinde mahkemeye iki ayrı dilekçe göndererek kamu davası hakkındaki bilgileri ile hazırlık soruşturması sırasında uğradığı haksızlıkları yazılı olarak bildirdiği, ayni şekilde davacı F. Ceyda Ertüzün’ün de eşyalar nedeniyle dilekçeler verdiği, reddi hakim isteminin yapılmasından sonraki 21/06/2002 tarihli oturumda mahkemeye dilekçe gönderenlerin tümü hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, bu suç duyurusunun herhangi bir kişiye şahsen yönelik olarak değil, genel anlamda karara bağlandığı, DGM. C. Savcılığına yazılan 21/06/2002 tarihli suç duyurusu yazısında dava ile ilgili olmayan ve davada sıfatı bulunmayan kişiler tarafından dosyaya gönderilen mektup ve dilekçeler hususunda TCK’nun 232. maddesi gereğince gereğinin takdir ve ifası biçiminde yazı yazıldığı, bu başvuru nedeniyle DGM. C. Savcılığı tarafından toplam 149 sanık hakkında mahkemeye tahakküm ve nüfuz icra etmek suçundan dolayı yapılan soruşturmalar neticesinde sa