Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/101 Esas 2012/597 Karar
Karar Dilini Çevir:
Hukuk Genel Kurulu         2012/3-101 E.  ,  2012/597 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul 4.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/09/2011
NUMARASI : 2011/114 E-2011/208 K.

Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.07.2009 gün ve 2007/71 E. 2009/170 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı (Alacaklı) S.. B.. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 25.05.2010 gün ve 2010/946 E.-2010/9267 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili dilekçesi ile; davalı alacaklı S.. B.. tarafından, diğer davalı borçlu G.. B.. aleyhinde 20.000 TL asıl alacak, 50.000 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 70.000 TL üzerinden icra takibi yapıldığını, borçlu tarafından itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini; bunun üzerine, borçlu aleyhine aciz vesikası düzenlenmiş ve alacaklı tarafından; bu belgeye dayanılarak, borçlunun 21.03.2003 tarihinde davacıya sattığı gayrimenkule ilişkin olarak, tasarrufun iptali davası açtığını; yargılama sonucunda, alacaklı S.. B..'nın alacak ve ferilerine yetecek oranda tasarrufun iptaline karar verildiğini; bu nedenle, alacaklıya takibe konu borç miktarının ödendiğini; oysa, icra takibine konu borcun dayanağı belge (çek) bankaya ibraz edilmediğinden yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup, takip öncesinde temerrüd oluşmayacağından faiz talep edilemeyeceğini; takip sonrasında da yasal olmayan faiz oranı talep edildiğinden, davalıların sebepsiz zenginleştiklerini iddia ederek; fazladan ödedikleri toplam: 92.352 TL'nin istirdaten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı S.. B..vekili cevap dilekçesinde; davacı 3.şahıs A.. B..'ın kendisine icra takibi yapılmadığı halde kesinleşen takipten dolayı bu şekilde dava açması ve takibe itirazı usul ve yasaya aykırı olduğundan, davanın husumet yokluğundan usulden reddi gerektiğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Davalı G.. B.. vekili ise; takip konusu borca ve takip ile talep edilen fahiş faiz miktarına, müvekkilinin; içinde bulunduğu çok zor ekonomik şartlardan dolayı girdiği ruhsal bunalım sonucu hastalığı nedeniyle, itiraz edemediğini; kaldı ki müvekkiline ödenmiş bir para bulunmadığından paranın müvekkilinden istirdatının söz konusu olamayacağını belirterek; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; "...Alacaklı tarafından takip tarihine kadar işlemiş faiz isteği yasal dayanaktan yoksun olup, ancak takip tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğinden; bilirkişi raporunda hesaplandığı üzere 79.461,76 TL'nin fazla ödendiği sonucuna varıldığından;... bu miktarın davalı S.. B..'ya ödenmemesine, davacı tarafa iadesine; davalı G.. B..hakkındaki davanın ise husumet yönünden reddine karar vermek gerekmiştir, gerekçesiyle" davalı G.. B..'a ilişkin talebin reddine, diğer davalı S.. B.. hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı S..B.. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davacı, İİK'nun 277. ve devamı maddeleri gereğince, aleyhinde açılan tasarrufun iptali davası sonucunda; borçlunun kesinleşen borcunu ve fer'ilerini karşılamaya yetecek miktar için tasarrufun iptaline karar verildiğinden, dava konusu borcu ödediğini; ancak, takipte talep edilen faizin ve faiz oranının yasal olmadığını ileri sürerek, fazladan ödenen miktarın istirdatını talep etmektedir.
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının (alacaklının) gerçek bir alacağının bulunması, diğer bir söyleyişle tasarrufta bulunan kişinin (borçlunun) gerçekten borçlu olması gerekir. Bu nedenle, iptal davasında; davalı 3.kişi aciz belgesine bağlanan alacağın gerçekte olmadığını, borçlu ile alacaklı arasında danışık (muvazaa) bulunduğunu savunabilir ve ispat edebilir. Aksi halde, takip alacaklısıyla anlaşarak yada icra takibine itiraz etmeyerek takibin kesinleşmesi halinde menfi tespit davası açmayan borçlunun bu şekilde davranması nedeniyle borçludan mal edinen üçüncü kişilerin mahkeme kanalı ile zarara uğratalması da bu yöndedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.6.2002 gün ve 2002/15-495-528 sayılı kararında, icra takibine vaki itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası sonucunda davanın kabulüne karar verilerek takibin kesinleşmiş olması halinde dahi tasarrufun iptali davasında böyle bir savunmanın bulunması alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının-muvazaaya dayanıp dayanmadığının- araştırılması gerektiğine karar verilmiştir.
Ne var ki, taraflar arasında görülüp sonuçlanan iptal davasında ise; davacının yukarıda belirtildiği gibi bir iddiası olmamıştır. Aynı taraflar arasında görülüp kesinleşen tasarrufun iptali davası ile borçlu hakkında yapılan icra takibine konu olan borcun mevcudiyeti saptanmıştır. Bu nedenle, iptal davasının kesinleşmesi sonucunda borcu ödemek zorunda kalan (3.kişi durumundaki) davacı; artık, tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığını iddia edip, sebepsiz zenginleşmeye dayalı yeni bir dava açamaz. Taraflar arasındaki kesinleşmiş tasarrufun iptali davasına dayalı olarak, davalı alacaklı alacağına kavuşmuş bulunduğundan, bir zenginleşmesinden de sözedilemez. Olay nedeniyle zenginleşen, borcu sonlandırılan takip borçlusudur.
O halde, mahkemece; davalı S.. B.. hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı/alacaklı S.. B.. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davacı/üçüncü kişi, davalılar arasındaki icra takibinin davalı/borçlunun itiraz etmemesi üzerine kesinleştiğini, alınan aciz vesikasına istinaden davalı/alacaklı tarafından davalı/borçlu ve üçüncü kişi olarak kendisi aleyhine tasarrufun iptali davası açıldığı ve bu dava sonunda verilen karar üzerine davalı/borçludan satın aldığı taşınmazın borca yeter miktarının satışına karar verildiğini, taşınmazının satışını önlemek amacıyla davalı/borçlunun icra dosyası borcunun tamamını ödediğini, ancak ödediği borcun, davalı/borçlunun takibe ve faize itiraz etmemesi nedeniyle aslında yasal dayanağı olmayan temerrüt faizini de içerdiğini beyanla, davalı/borçlunun yasal dayanağı olmadığı için aslında borçlu olmadığı ve icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığı temerrüt faizi miktarının sebepsiz zenginleşen davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Yerel Mahkemece, davalı/alacaklı tarafından takip tarihine kadar işlemiş faiz isteğinin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı/alacaklı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Yerel Mahkemece önceki gerekçe tekrarlanmak suretiyle, direnilmiştir.
Direnme hükmü davalı/alacaklı S.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, tasarrufun iptali davasının aleyhine sonuçlanması üzerine, adına kayıtlı taşınmazının satışını önlemek amacıyla icra dosyası borcunu yatıran üçüncü kişinin, icra dosyasına yatırdığı miktardan yersiz olduğunu iddia ettiği kısmını takip alacaklısından sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep hakkı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle davanın hukuki dayanağının ne olduğu hususunda tartışmalar yapılmış, çoğunluk tarafından davanın yasal dayanağının Borçlar Kanunu'nun sebepsiz zenginleşme hükümleri olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın çözümü bu doğrultuda yapılmıştır.
Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sebepsiz zenginleşme hükümlerinin incelenmesi ve somut uyuşmazlıkta uygulama yerinin bulunup bulunmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bilindiği üzere, iki veya daha fazla kimseler arasında mevcut olan ve bunlardan birisini diğerine karşı edimde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bağa, borç bağı denir. Borç bağı, alacaklı bakımından bir alacak, borçlu bakımından bir borç veya yükümlülüktür. (Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevat Edege çevirisi. 1.cilt. Ankara 1983 s:9)
818 sayılı Borçlar Kanunu’nda (BK) “Borçların Teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (m.1-40) ve haksız fiilden doğan borçlar (m.41-60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız (sebepsiz) iktisap (m.61-66) öngörülmüştür.
Borçlar Kanunu sisteminde, diğer borçların açıkca tayin edilmiş yeri yoktur. Borçların esaslı kaynağını teşkil eden sözleşmeden başka, tek taraflı bir irade beyanından veya tek taraflı hukuki bir işlemden doğan alacaklar da düzenlenmiştir.
Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne de hukuka aykırı bir iradeye dayanmayan, diğer bir ifadeyle, kanundan doğan borçlar bulunmaktadır; örneğin, aile hukukundan doğan nafaka borcu gibi.
Kısaca belirtmek gerekirse, borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmüdür.
Sorumluluğun üçüncü genel kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat