"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.04.2009 gün ve 2008/106 E., 2009/148 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.06.2012 gün ve 2011/8046 E., 2012/10055 K. sayılı ilamı ile önce onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine 4. Hukuk Dairesinin 17.12.2012 gün ve 2012/15524 E., 2012/19415 K sayılı ilamı ile.;
(...Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine karar Dairemizce onanmış, davacı İ.. G..'in vekilinin karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden ele alınıp incelenmiştir.
Davacı,davalı C.. G..nin 18.02.2008 günlü nüshasında, diğer davalı İ.. Y..'ın "CUMHURİYETTEN OKURLARA" başlıklı köşesinde "Medyada Yeni Durum" alt başlığı ile kaleme aldığı yazısında, Ulusal yayın yapan medya sahipleri incelenirken T..Grubunu, "Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı M..G..'in kurduğu şirket Kanal ...'nın yayıncısı" olarak bahsedildiğini, T..Gurubunu kurmadığı gibi, sahibi ya da ortağı olmadığını, ayrıca Kanal ..ile de hiçbir ilişkisi bulunmadığını beyanla uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise yazıda davacının T..Gurubun kurucusu olduğunun ifade edilmediğini, Kanal.. adlı Televizyon Kanalının kurulmasında, yayın çizgisinde ve programlarında davacı yanın etkin bir rolü olduğu yönünde kamuoyunda yaygın kanaat ve söylenti bulunduğunu savunmuştur.
Yerel mahkeme, dava konusu haberde toplumsal ilgi bulunduğu, haber değeri taşıdığı, davalı dışındaki diğer basın yayın şirketlerince de haber konusu edildiği, davalının yapmış olduğu haber tümü ile doğru olmasa da gazetecinin maddi gerçeği ortaya çıkarma ve araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek anılan gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
Dava dosyası kapsamında bulunan Ticaret Sicil Memurluğu ile Radyo Televizyon Üst Kurulu yazılarından T..l Dayanıklı Tüketim Malları Tic. AŞ. ve Kanal .. Televizyonu ortakları (pay sahipleri) arasında davacının yer almadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, yazının gerçeği yansıtmadığı gibi, haberin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan davacının siyasi hayatına olumsuz etki edeceği, kamuoyunun ve seçmenin kuşkuyla yaklaşmasına, farklı algılamasına yol açacağı kuşkusuzdur. Mahkemenin görünür gerçeklik ve yazarın gerçeği ortaya çıkarma vazifesi olmadığı gerekçeleri ise hadisenin niteliğine ve gelişimine göre dayanaksızdır. Şu durumda yazı gerçeğe ve hukuka aykırıdır. Bu nedenlerle yerel mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından, davacı İ.. G.. vekilinin karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli ve Dairemizin onama kararı kaldırılmalıdır...)
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece, davanın reddine dair verilen hüküm, Özel Dairece önce onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.
Direnme kararı, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: C.. G..’nin 18.02.2008 tarihli nüshasında “Medyada Yeni Durum” başlığı altında yayımlanan haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı noktasındadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından, öncelikle, konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.
Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK m.24), isme saldırı (TMK m.26), nişan bozulması (TMK m.121), evlenmenin butlanı (TMK m.158/2), boşanma (TMK m.174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma (Mülga 818 sayılı BK m.47) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (BK m.49) olarak sıralanabilir.
TMK’nun 24. maddesi ile mülga 818 sayılı BK’nun 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 49. maddesinde de;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.”
hükümleri yer almaktadır.
TMK’nun 24. ve BK’nun 49. maddesinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dol