"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl dava “kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, mirasen intikal, taksim, eklemeli zilyetlik ile imar ve ihya nedenine dayalı tescil”, ve birleştirilen “ elatmanın önlenmesi ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın feragat nedeniyle reddine dair verilen 13.05.2010 gün ve 2006/162 E. 2010/103 K. sayılı kararın incelenmesi asıl davanın davalıları ... vekili ile ... vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.10.2011 gün ve 2011/703 E. 2011/5230 K. sayılı ilamı ile ;
“…Davacılar vekili, imar -ihya, mirasen intikal, taksim ve eklemeli zilyetliğe dayanarak tescil harici bırakılan taşınmazın müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Hazine ile Ankara Büyükşehir Belediyesi vekilleri ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.
Birleşen davada, davacı vekili aynı yerler hakkında ...’ın müdahalesinin önlenmesi isteğinde bulunmuş, 17.11.2008 tarihli keşif sırasında bu talebinden vazgeçmiştir.
Mahkemece, tescil davasının kabulü ile 27.04.2009 tarihli bilirkişi raporunda F harfiyle gösterilen 1976 m2 taşınmazın davacılar adına eşit paylarla tesciline, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili ile Ankara Büyükşehir Belediye vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın köyün ortak kullanımında olan köy boşluğu olduğu Kadastro Müdürlüğünden bildirilmekle birlikte, bilirkişi raporunda ve komşu parsellere ait dosyalardan taşınmazın tarıma elverişli olmadığından tescil harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bir yerin imar – ihya yoluyla kazanılması için, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen tüm olumlu koşullarının davacılar lehine oluşmuş olması ve olumsuz koşulların ise araştırılması gerekir. İmar-ihyadan söz edebilmek için, kayalık-taşlık, bor, demir girmez, ekilemez arazi vs. gibi yerlerin yoğun emek ve para sarf edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin davacılar lehine aralıksız, nizasız geçmesi gerekir. Somut olayda özellikle keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, imar-ihyadan bahsetmemişler sadece davacının 1967 yılından itibaren ahır, samanlık ve ev yapmak suretiyle tasarruf ettiğini bildirmişlerdir. Bilindiği üzere ve kural olarak salt ev, ahır ve samanlık yapmak imar ve ihya sayılmaz ve ekonomik anlamda zilyetlik de sayılmamaktadır. Dairenin ve Hukuk Genel Kurulunun kökleşmiş inançları da bu yoldadır. Öte yandan 23.10.2009 tarihli raporda 1966-1999 tarihli hava fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede imar-ihyadan bahsedilmemiş sadece binaların 1999 tarihli hava fotoğrafında mevcut olduğu açıklanmıştır.
Hal böyle olunca, kadastro (tapulama) çalışmaları sırasında köy boşluğu ya da tarıma elverişli olmayan arazi niteliğiyle tescil harici bırakılan taşınmazda ev ve benzeri tesisler yaparak tasarruf edilmiş olması imar-ihya ve ekonomik amaca uygun zilyetlik sayılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken 27.04.2009 tarihli krokide F harfi ile gösterilen 1976 m2'lik taşınmaz için davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Kabul şekline göre; dava TMK.nun 713/1 maddesine göre açılmış tescil davasıdır. Aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca Hazine ve Belediyenin yasal hasım olmalarına rağmen harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olmaları da yasaya aykırıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava; imar -ihya, mirasen intikal, taksim ve eklemeli zilyetliğe dayanarak tescil harici bırakılan taşınmazın davacılar adına tescili, birleştirilen dava mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Asıl davada davalılar davanın reddini savunmuşlar, birleştirilen davada davacı davasından feragat etmiştir.
Mahkemece; asıl davanın kabulüne birleştirilen davanın feragat nedeniyle reddine dair verilen karar, asıl davanın davalılarının talepleri üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece davanın esasına yönelik bölümü bakımından önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı asıl davanın davalıları ... vekili ile ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK)nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri uyarınca kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile imar ve ihya koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği varılacak sonuca göre de davanın kabul edilip edilemeyeceği noktası