"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “imzaya itiraz'' talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesince istemin reddine dair verilen 12.12.2012 gün ve 2011/649 E. 2012/2066 K. sayılı kararın incelenmesi davacı-borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26.04.2013 gün ve 2013/7855 E. 2013/16034 K. sayılı ilamı ile önce onanmış, davacı-borçlu vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08.10.2013 gün ve 2013/24450 E., 2013/31878 K. sayılı ilamı ile;
“...Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlanıldığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda Ağır Ceza Mahkemesinde "Evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık" suçundan ceza davası açıldığını belirterek takibin durmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK'nun 209/1. maddesinde; "Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme tabi tutulamaz" düzenlemesi yer almaktadır. Bu maddeyi kapsamı itibari ile ikiye ayırmak gerekir. Bunlardan birincisi senetteki imzanın inkâr edilmesi, diğeri ise yazının inkârıdır.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde, imzaya itiraz, İcra ve İflas Kanunu'nun 170. maddesinde açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen, aynı takipler yönünden yazının sahteliği iddiası konusunda aynı kanunda özel bir hüküm mevcut değildir. İcra ve İflas Kanunu icra takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre özel kanun olup, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda öncelikle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda ise anılan kanuna aykırılık teşkil etmemek koşuluyla genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir.
Buna göre imzaya itiraz İcra ve İflas Kanununda özel olarak düzenlendiğine göre anılan itiraz hakkında bu kanunun 170. maddesinin uygulanması zorunlu olduğundan, imzanın inkârı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında genel nitelikte olan 6100 sayılı HMK'nun 209. maddesinin uygulama yeri yoktur.
Ne var ki sahtelik iddiasının imza inkârı dışında bir nedene dayanması durumu İcra ve İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 sayılı HMK'nun 209. maddesinin uygulanması gerekecektir.
İmzaya itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nın 170/1.maddesi uyarınca itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz.
Şu hale göre kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine konu edilen senedin imza inkârı nedeni ile sahteliğinin iddia edilmesi halinde İİK'nun 170/1. maddesi uyarınca satış dışında hiçbir takip işlemi durmaz.
Ancak sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir nedene dayanması halinde ise 6100 sayılı HMK'nun 209/1. maddesinin amir hükmü gereği icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü Cumhuriyet Savcılığı ya da mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez. Borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce anılan madde uyarınca sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması gerekir. İcra müdürünün kararının taraflarca İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikâyet konusu yapılabileceği tabidir. Öte yandan borçlu tarafından doğrudan icra mahkemesine başvurulmasına da yasal engel olmadığı gibi, hâkim, 6100 sayılı HMK'nun 209/1.maddesini re’sen nazara almalıdır.
Pek tabidir ki mahkemece sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir nedene dayandığının belirlenmesi halinde takip hukukunun özelliği ve ivedi karar verilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak, sahtelik davası bekletici mesele yapılmadan, sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir.
O halde mahkemece yukarıda yapılan açıklama ve ilkeler doğrultusunda sahtelik iddiası değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken talebin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Talep, icra takibine dayanak teşkil eden kambiyo senedindeki imzaya ve borca itiraza ilişkindir.
Davacı borçlu vekili, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 5 günlük yasal süre içinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda; icra takibine dayanak olarak gösterilen senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve bu durumun ilk bakıldığında bile hemen fark edildiğini, yapılan icra takibine konu senet gerçek olamayacak kadar çok yüksek bir meblağ içerdiğini, senette lehtar olarak görülen Ümit Balaban’a bu miktarda borçlanmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davalı alacaklının da lehtar Ümit Balaban’dan bu kadar yüksek meblağda alacaklı olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını belirtmek suretiyle imzaya ve borca itiraz ederek; icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, bono lehtarı Ümit Balaban’ın davacı ... ile ortak olduğunu, şirket hisse devri konusunda anlaştıklarını, aralarında protokol imzaladıklarını ve bu protokol gereği alınan bonolardan ilkinin ödenmemesi üzerine, takibe konu bonoyu aldığını, takibe konu edilen bononun rastgele alınmış veya sahte düzenlenmiş bir belge olmadığını, lehtar ile davacı arasında vaki ortaklık ilişkisi ve lehtarın şirket hisselerini davacıya devretmesi sebebiyle oluşan alacak için tanzim edildiğini ve ciro yoluyla müvekkiline geçtiğini, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde imzanın davacı ...’e ait olduğunun ortaya çıktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, takibe konu senet üzerindeki imzanın davacı borçlu ...’e ait olduğu, takibe konu senet ile ilgili olarak İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya davacı tarafça müdahale talebinde bulunulduğ