Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/516 Esas 2015/2838 Karar
Karar Dilini Çevir:
Hukuk Genel Kurulu         2014/516 E.  ,  2015/2838 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.05.2012 gün ve 2010/351 E., 2012/206 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 14.03.2013 gün ve 2013/1934 E., 2013/3767 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazı annesinin bileziklerini satarak ve borç para alarak kendisinin satın aldığını, davacının evin alınmasına 20.000 TL katkısı bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nun 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Somut olaya gelince;
1-Davacı, inanç sözleşmesini yukarıda açıklandığı şekilde yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamadığından davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Gerçekten davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamış ise de; davacı, delil listesinde sair yasal deliller demek suretiyle yemin deliline dayandığını bildirmiştir. Bu durumda, mahkemece davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılıp bu hakkını kullanıp kullanmayacağı sorularak HMK'nun 225. ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kararın açıklanan bu nedenle bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının müvekkilinin kızı olduğunu, müvekkilinin kendisine ait olan 13534 ada, 3 parsel, 10 nolu bağımsız bölümü emlakçı vasıtası ile satarak elde ettiği para ve birikimleri ile 14707 ada, 1 parsel, 8 nolu bağımsız bölümü satın aldığını ve bu taşınmazı kızına bağışladığını, iki kez tapu masrafı olmaması için taşınmazı kendi adına tescil ettirmeden kızı adına tescil ettirdiğini, 2009 yılının Kasım ayına kadar bu taşınmazda kızı ile beraber oturduklarını, ancak davalının annesinin de desteği ile müvekkilini evden kovduğunu, müvekkilini tanımadığını, hakaret içeren sözler sarf ettiğini, davalının ilkokul mezunu olduğunu ve herhangi bir gelirinin bulunmadığını, araştırma yapılması halinde bunun anlaşılacağını, müvekkilinin davalının tutum ve davranışları nedeniyle bağıştan rücu ettiğini belirterek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazı 60.000,00 TL'ye satın aldığını, bunun 40.000,00 TL'sini annesinin bozdurduğu bileziklerin parası ve birikimleri ile ödediğini, davacının sık sık evden ayrılıp eve gelmediği için taşınmazın satın alındığı tarihte bulunmadığını, taşınmaz alındıktan iki ay sonra kendi adına kayıtlı taşınmazı satarak dava konusu taşınmazın kalan 20.000,00 TL'sini kızına bağış olarak verdiğini, müvekkilinin babasına hiç karşı gelmediğini, kötülük yapmadığını, ancak davacının eve doğru düzgün gelmeyen, başka kadınlarla ilişkisi olan biri olduğunu, müvekkilinin annesine bıçak çekmesi ve keserle saldırması nedeniyle Savcılık kararı ile evden uzaklaştırıldığını, bu olaylarda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin “taşınmazın usulüne uygun resmi satış senedi düzenlemek suretiyle mülkiyetinin davalıya devredildiği, yapılan satış işleminin gerçek olmadığı, bağış olduğuna ilişkin iddianın davacı tarafça yazılı belge ile ispatlanması gerektiği, bu konuda davacı tarafın her hangi bir yazılı delil dosyaya sunmadığı, tarafların baba-kız olması nedeniyle taşınmazın bedelinin tamamının davacı tarafından karşılandığı hususunda tanık dinlenmesi gerektiği kabul edilerek bu konuda dinlenen tanık beyanlarından da dava konusu taşınmazın davacı tarafından satın alınıp davalıya bağışlandığı iddiasının ispatlanamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Mahkemece, HMK 26. maddesi gereğince hukuk hakiminin tarafların talepleriyle bağlı olduğu, kamu düzenine ilişkin istisnai haller dışında resen delil toplama yetkisinin ve görevinin bulunmadığı, mevcut mevzuatta da hukuk hakiminin taraflardan herhangi birine dava sırasında herhangi bir hatırlatma yapacağı şekilde hüküm bulunmadığı, aksine HMK 36/1-b maddesi gereğince nihai karardan önce görüş belirtmenin hakimin reddi sebebi olarak düzenlendiği, mahkeme hakiminin taraflardan birine yemin delillinden yararlanıp yararlanmayacağı şeklindeki hatırlatmasının aynı zamanda yemin hatırlatılan tarafça dosyaya bildirilen ve dosyaya celp edilen delillere itibar edilmediği, iddialarının ispatlanamadığı anlamını taşıdığı, bu durumun HMK 36. maddesindeki hakimin reddi sebeplerinden nihai karardan önce delilleri değerlendirilmesine yönelik görüş açıklama mahiyetinde olacağı, gerekçesi ile ilk kararda direnilmiştir.
Direnme kararı, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, eldeki dosyada dava tarihi 23.06.2010 olduğundan, uyuşmazlığın mülga 1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK) hükümlerine çözümlenmesi gerekir.
Bilindiği gibi, davanın çözümlenmesine etkisi olan bir vakıanın ispatı için, ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemine, taraf yemini veya kesin yemin denir ((HUMK m.344).
Hakim tarafından re’sen teklif edilen yemin (HUMK m.355-362) karşıtı olarak kullanılan taraf yemininde, yemin teklifini taraflardan biri diğerine yapmaktadır. Bu cümleden olarak, yemin teklifini ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş taraf yapar.
Bu halde, ilk önce diğer delillerin incelenmesi ve bunlar ile iddia veya savunma ispat edilememişse ancak bu takdirde yemin deliline başvurulması gerektiği kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, diğer delilleri ile birlikte yemin delilini de bildirmiş olan taraf, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır.
Kuşkusuz, kesin delil niteliğinde bulunan yemin deliline dayanan taraf, bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez.
Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, ya tarafların delil listelerinde açıkça bu delile dayanmaları veya davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmaları ya da uygulamada kabul edildiği şekliyle sair deliller ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır.
Somut olayda; davacı, dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, ancak tapu kaydının davalı adına tescil edildiğini, 2009 yılının Kasım ayına kadar bu taşınmazda kızı ile beraber oturduklarını, ancak davalının annesinin de desteği ile müvekkilini evden kovduğunu, müvekkilini tanımadığını, hakaret içeren sözler sarf ettiğini, davalının ilkokul mezunu olduğunu ve herhangi bir gelirinin bulunmadığını, araştırma yapılması halinde bunun anlaşılacağını belirterek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının iddiasını yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda iddiasını kanıtlayamayan davacının, delil listesinde “h

Üyelik Paketleri

Dünyanın en kapsamlı hukuk programları için hazır mısınız? Tüm dünyanın hukuk verilerine 9 adet programla tek bir yerden sınırsız ulaş!

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Paket

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350 TL
199 TL/AY
Kazancınız ₺151
Ücretsiz Aboneliği Başlat