MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “nafaka ile karşılıklı boşanma ve ferîleri” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. Aile Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, davacı kadın tarafından açılan ve birleştirilerek görülen boşanma davasının kabulüne, kocanın açtığı boşanma davasının ise reddine dair verilen 28.02.2012 gün ve 2009/866 E., 2012/64 K. sayılı kararın incelenmesi davalı- davacı (koca) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 21.03.2013 gün ve 2012/20573 E., 2013/7758 K. sayılı ilamı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı-davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çoktur. Daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır...)
gerekçesiyle hüküm manevi tazminat yönünden oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 197/3. maddesi uyarınca tedbir nafakası, birleştirilen davalar ise ayrı ayrı evlilik birliğinin sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma ve ferîlerine ilişkindir.
Davacı (kadın) vekili, asıl dava dosyasında davalı kocanın kusuru nedeniyle tarafların uzun süredir ayrı yaşadıklarını ileri sürerek tedbir nafakası isteğinde bulunmuş, Mahkemenin 2011/71 esasında açılıp eldeki dava ile birleştirilen dava dosyasında ise; tarafların 1979 yılında evlendiklerini, reşit iki çocuklarının bulunduğunu, eşlerin matematik öğretmeni olarak hayata başladıklarını, evliliklerinin ilk yıllarında olağanüstü çalışarak ailenin yaşam standardını yükselttiklerini, özel ders verdiklerini, davalının bu konuda uzmanlaşarak eşinin de desteği ile kitaplar çıkardığını, tüm Türkiye'de tanınan bir kişi olduğunu, bu arada davacının l990 yılında eşinin baskılarıyla öğretmenlikten ayrıldığını, kurdukları şirketin bütün işlerini yüklenerek günün l0-12 saati çalıştığını, ayrıca çocukların bakımını üstlendiğini, oturdukları evi ve davalı adına kayıtlı olan taşınmazları satın aldıklarını, ancak davalı kocanın l999 yılında evi terk ederek çocuğu yaşındaki sekreteriyle birlikte yaşamaya başladığını, birlikte yaşadığı hanımdan bir çocuğunun olduğunu, davacının yaşananları öğrendiğinde kocasının sevgilisi tarafından dershaneden tartaklanarak kovulduğunu, davalının ise duruma seyirci kaldığını, olaylar sonucunda davacı ve çocuklarının depresyona girdiklerini, tedavi görmek zorunda kaldıklarını, davalı eşi ve birlikte yaşadığı kadının hakaretlerine maruz kalan davacının, kendi şirketinden kovulduğunu, onuru ve kişilik haklarının ağır şekilde zedelendiğini, ortağı olduğu şirketin tüm gelir ve hesaplarının davalı kocanın tasarrufunda olduğunu, davalının iki adet villadan oluşan binaların birinden 5.000 USD civarında kira aldığını, diğer villada ise özel ders vererek ayda 40.000 TL gibi bir gelir elde ettiğini, yükl