"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 10.10.2013 tarihli, 2004/701 E., 2013/332 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 17.06.2014 tarihli, 2014/8090 E., 2014/19429 K. sayılı kararı ile;
“...Davacı, dava ve ıslah dilekçeleri ile, davalı avukatın, Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/677 esas 2003/106 karar sayılı kamulaştırmasız el atma davasında, yedi hissedarla birlikte kendisini vekil olarak temsil ettiğini, kendisi ve dava dışı...’ın haricindeki beş hissedarın, davalıyı azlettiğini, davalının, tüm vekalet verenler hakkında Kütahya 2. İcra Müdürlüğünün 2004/181 esas sayılı dosyası üzerinden toplam 2.800.000,00 TL vekalet ücreti alacağı için takip başlattığını, davalıyı azleden beş kişinin takibe itiraz ettiklerini, kendisi ve dava dışı...’ın ise, davalının, “diğerlerinden ne kadar ücret alırsa kendilerinden de o kadar ücret talep edeceği” konusundaki vaadine aldanarak itiraz etmediklerini, takip miktarının 1/8’i olan 350.000,00 TL’nin kendi hissesine isabet eden miktar olduğunu, diğer borçluların takibe itirazı üzerine davalı tarafından açılan itirazın iptali davasında, taraflar arasındaki vekalet ücret sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespit edildiğini, bu durumda davalının talep edebileceği vekalet ücreti ile kendisine vekaleten DSİ’den tahsil edip de ödemediği miktarlar dikkate alındığında, davalıya borçlu olmadığı gibi, aksine alacaklı olduğunu ileri sürerek, takip dosyasında kendi hissesine isabet eden 350.000,00 TL miktar nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, %40 inkar tazminatının tahsiline, davalı tarafından DSİ’den tahsil edilen miktarlardan, hak ettiği vekalet ücretinin mahsubundan sonra kalan 303.530,50 TL’nin ise faiziyle birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, diğer hissedarlarla birlikte takip miktarından müteselsilen sorumlu olan davacının, iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, “davalı avukatın, toplam sekiz kişi hakkında 2.800.000,00 TL üzerinden müteselsilen tahsil talepli icra takibi başlatması üzerine, davacının, takibe itiraz etmemekle, bu tutar üzerinden müteselsil sorumluluğu kesinleştiği halde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmaksızın borcun 1/8 tutarı olan 350.000,00 TL üzerinden borçlu olmadığının tespiti istemiyle dava açtığı, bu durumda davacının, dava etmediği ve fazlaya ilişkin talep hakkını saklı tutmadığı için icra takibinden arta kalan (2.800.000,00-350.000,00 TL) 2.450.000,00 TL daha ilave borcu bulunduğundan, 350.000,00 TL nedeniyle borçlu olmadığı tespit edilse bile bu miktarın, itiraz etmediği alacak kesimini karşılamadığı gerekçesiyle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı” belirtilerek, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, müvekkil-avukat olan taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin olup, davacı, davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmış, daha sonra vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile ayrıca, davalının vekaleten tahsil edip de, hak etmiş olduğu vekalet ücretinden fazla bir miktarı uhdesinde alıkoyduğu iddiasıyla istirdat isteminde de bulunmuştur. Davacı ile birlikte sekiz hissedarın, kamulaştırmasız el atma davası açması için davalıya vekaletname verdikleri, davalının, DSİ Genel Müdürlüğüne karşı açmış olduğu kamulaştırma davasını takip edip, sonuçlandırdığı, müvekkilleri adına bir kısım tahsilatlar yaptığı, bu tahsilatları müvekkillerine ödememesi üzerine bunlardan beşi tarafından azledildiği, bunun üzerine davacı ile birlikte sekiz müvekkiline karşı, ücret sözleşmesinde öngörülen 2.800.000,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen tahsili istemiyle takip başlattığı, davalıyı azletmiş olan takip borçlularının takibe vaki itirazları üzerine, Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/101 esas 2010/137 karar sayılı dosyası üzerinden açılan itirazın iptali davasında; vekalet ücret sözleşmesinin geçersiz olup, davalı avukatın, beş hissedardan, her birinden 23.958,00 TL olmak üzere toplam 119.792,50 TL vekalet ücreti talep edebileceği kabul edilerek, daha önceden tahsil etmiş olduğu miktarların, hak etmiş olduğu vekalet ücretinden fazla olması nedeniyle davanın reddine karar verildiği, verilen bu kararın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, davalı tarafından sekiz hissedara karşı, toplam 2.800.000,00 TL üzerinden başlatılan icra takibinde, takip miktarının 1/8’i olan 350.000,00 TL’nin kendi hissesine isabet ettiğini belirterek, borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmış, dava tarihi itibariyle, davalı tarafından takibe itiraz eden diğer takip borçlularına karşı açılmış olan itirazın iptali davası devam etmekte olduğundan, söz konusu davanın bekletici sorun yapılmasını istemiş, bu davanın sonucuna göre, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu da belirtmiştir. Davacı, esasen davalının hak etmiş olduğu vekalet ücretinin, dava tarihi itibariyle devam etmekte olan söz konusu itirazın iptali davası ile belirleneceğini, davalıya borçlu olup olmadığının, borçlu ise bunun miktarının, bu davanın sonucunda ortaya çıkacağını gerek dava, gerekse daha sonra verdiği tüm dilekçelerinde açıklamıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki; davacının, hakkındaki icra takibine süresinde itiraz etmeyerek, takibin belirtilen miktar üzerinden kesinleşmesi, sadece takip hukuku yönünden geçerli olup, maddi hukuk açısından ise, davacının davalıya borçlu olduğunu göstermez. Her ne kadar sekiz hissedara karşı başlatılan takip miktarı 2.800.000,00 TL olup, takipte bu miktarın “müteselsilen tahsili” talep edilmişse de, davacı kendi hissesine düşecek olan takip miktarı üzerinden “borç tehdidi” altında olduğunu düşünerek eldeki davayı açmış, dava değerini 350.000,00 TL olarak gösterip, peşin harcı da bu miktar üzerinden yatırmıştır. Yoksa davacının, takip miktarının geri kalan 2.450.000,00 TL’lik kısmını, borcu olarak benimseyip kabul ettiğine dair bir beyan ve iradesi bulunmamaktadır.
Gerçekten de, gerek dava dilekçesinden, gerekse daha sonra verilmiş olan ve talebe açıklık getiren tüm dilekçelerden, davacının iş bu davadaki amaç ve iradesinin, davalı tarafından başlatılan takip nedeniyle kısmen değil, tümüyle borçlu olmadığının tespiti istemine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim menfi tespit davasının amacı da, kesinleşen takip nedeniyle borcun hiç bulunmadığının ya da istenilen kadar borçlu bulunmadığının tespitidir. O halde, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı mevcut olup, mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir...”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ...’ın müvekkili ile birlikte sekiz mirasçının açtığı kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davasında (Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/677 esas sayılı dosyası) davacı vekili sıfatıyla yer aldığını, söz konusu dava ile ilgili doğan anlaşmazlıklar sonucu bir kısım mirasçılar tarafından azledilen davalının müvekkili dâhil tüm mirasçılar hakkında 2.800.000TL üzerinden takip başlattığını (Kütahya 2. İcra Dairesinin 2004/181 sayılı takip dosyası) bazı mira