"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabulüne dair karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4.1. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 01.09.2006-03.03.2015 tarihleri arasında pasta ustası olarak çalışırken iş sözleşmesinin haksız ve sendikal nedenlerle feshedildiğini, davacının açtığı işe iade davasında işe iade ve sendikal tazminat taleplerinin kabul edildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, davalı işverene işe başlatılması için ihtarname göndermesine rağmen işe başlatılmadığını, fesihten önceki aylık ücretinin net 2.800TL olduğunu belirterek kıdem, ihbar ve sendikal tazminatlar ile noter masrafının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
4.2. Mahkemenin birleşen 2017/267 Esas sayılı dosyasında davacı vekili; boşta geçen süre ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını bu nedenle hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Bursa 5. İş Mahkemesinin 22.01.2018 tarihli ve 2017/148 E., 2018/69 K. sayılı kararı ile; davacının kesinleşen işe iade kararı sonrasında süresinde davalı işverene işe başlatılması için talepte bulunduğu ancak işe başlatılmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
8. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince 04.07.2018 tarihli ve 2018/1111 E., 2018/1292 K. sayılı kararı ile; davanın kısmi eda külli tespit davası olarak açıldığı ve davalının davadan önce temerrüde düşürülmediğinin tespiti ile dava dilekçesinde talep edilen miktarlar için dava tarihinden, daha sonra arttırılan miktarlar için ise talep arttırım tarihinden, kıdem tazminatına ise davacının işe başlatılmadığı tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiği ve noter masraflarının ayrı bir alacak kalemi olarak istenemeyeceği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 353. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 2. alt bendi uyarınca esastan kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.04.2019 tarihli ve 2018/8159 E., 2019/9546 K. sayılı kararı ile; "... 1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür
2- Uyuşmazlık; davacının, hangi tarihteki ücretinin sendikal tazminat hesabında dikkate alınacağı noktasında toplanmaktadır.
Sendikal tazminat, İş Kanunu'nun 21. maddesinde düzenlenen iş güvencesi tazminatından farklı ve bağımsız bir tazminat türü olup, işçinin işe başvurusu veya işe başlatılıp, başlatılmaması şartlarına bağlı değildir.
Bu nedenle, davacının geçersizliğine hükmedilen fesih tarihindeki çıplak ücreti yerine, işe başlatılmadığı tarihteki ücreti esas alınarak hesaplama yapılan bilirkişi raporuna istinaden, sendikal tazminatın hüküm altına alınması hatalıdır.
Nitekim, aynı davalıya karşı açılan ve Dairemizce aynı gün temyiz incelemesi yapılan benzer davalarda da farklı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince bu hususunda gözetilerek, davalının istinaf başvurusunun bu yönü ile de yerinde olduğu kabul edilmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 13.09.2019 tarihli ve 2019/1745 E., 2019/1730 K. sayılı kararı ile; sendikal tazminatın davacının işe başlatılmadığı tarihteki ücreti esas alınarak hesaplanması hatalı ise de bu hususun istinaf yoluna başvuran davalı vekilince istinaf nedeni hatta temyiz nedeni dahi yapılmadığı, kamu düzenine de ilişkin bulunmadığından istinaf incelemesi yapılırken bu yanlışlığın re’sen nazara alınmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; istinaf dilekçesinde, istinaf sebebi olarak ileri sürülmeyen sendikal tazminatın fesih tarihindeki çıplak ücret yerine işe başlatılmama tarihindeki ücretin esas alınarak belirlenmesi hususunun aynı gün temyiz incelemesi yapılan benzer dosyalarda farklı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce istinaf sebebi yapılarak istinaf başvurusunun yerinde olduğunun belirlenmesi karşısında uygulamada istikrar sağlanması nedeniyle Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılıp yapılamayacağı, bozmanın kanunun açık hükmüne veya kamu düzenine aykırılık oluşturan nedene dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa ile teminat altına alınan bu hak şekli yargılama yapılması yanında adil ve doğru bir yargılamayı da gerektirmektedir. Kanun yolları da adil yargılamanın teminatlarından biridir.
15. Bu aşamada kanun yolları kavramına değinmekte yarar bulunmaktadır.
16. Bir davanın taraflarının hatalı olan mahkeme kararının düzeltilmesini veya verilen kararın daha üst bir mahkemece denetlenmesini istemeleri kanun yolu kavramının doğmasına neden olmuştur. Kanun yolları ile hukuk sisteminde denetim ve uygulama birliği sağlanmaya çalışılmaktadır. Ayrıca bir uyuşmazlıkla ilgili verilen kararda yargı denetimi arttıkça uyuşmazlık hakkında verilen kararın hatalı olma ihtimali azalıp yargı kararlarına duyulan güven de artacaktır.
17. Gerçekleri bulmak amacıyla yapılan yargılamanın denetimi ile somut olaya uygulanması gereken hukuk kuralının doğru tespit edilip edilmediğinin ve tespit edilen hukuk kuralının somut olaya doğru uygulanıp uygulanmadığının denetimi kanun yolunun kapsamını oluşturmaktadır.
18. Tüm kanun yollarında hukuki denetim yapılmasına rağmen, vakıa denetimi tamamında yapılmamaktadır.
19. Kanun yolları ile aleyhine kanun yoluna başvurulan kararların kural olarak üst makamlarca, istisnai olarak kararı veren mahkemece denetlenerek; ortadan kaldırılması veya değiştirilmesine buna göre de hatalı kararın kesinleşmesinin önlenmesine imkân tanınmaktadır.
20. Buradan hareketle kanun yoluna başvurulması ilk derece mahkemesinin verdiği nihai kararın kesinleşmesini ve hukuki uyuşmazlığın sona ermesini engellediğinden erteleyici etkiye sahiptir. Öte yandan kanun yoluna başvuru ile incelemenin bir üst mahkemece yapılması da aktarıcı etkiye sahip olduğunu göstermektedir.
21. Kanun yolları hukukumuzda olağan ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kesinleşmiş kararlara karşı olağanüstü kanun yoluna başvuru mümkün iken, kesinleşmemiş kararlara karşı olağan kanun yollarına başvuru mümkün olmaktadır. Olağan kanun yoluna başvuru kural olarak; hükmün icrasını değil sadece hükmün şekli anlamda kesinleşmesini engellemektedir.
22. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun ile kabul edilen istinaf yargısı, 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete başlayan Bölge Adliye Mahkemeleri ile birlikte hukuk sistemimize dâhil edilerek olağan kanun yolları istinaf ve temyiz kanun yolları olarak kabul edilmiştir. Olağanüstü kanun yolları ise yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz kanun yolu olarak düzenlenmiş olup, karar düzeltme kanun yolu ise hukuk sistemimizden çıkarılmıştır.
23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 341. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerince verilen nihai(son) kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Görüldüğü üzere taraflar arasındaki uyuşmazlığın esasını çözen nihai kararlar yanında usuli nihai kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvuru mümkün olduğu gibi, geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü hâlinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı da istinaf başvurusu yapılabilecektir. Kanun'un 341. maddesinin devam eden fıkralarında ise hangi kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurabileceği, hangi hâllerde bu kanun yolunun kapalı olduğu ayrıntıları ile düzenlenmiştir.
24. Olağan kanun yollarından biri olan istinaf hukuk yargılamasının öncelikli amacı, kesinleşmemiş ilk derece mahkemesi kararlarını hem maddi hem de hukuki yönden yeniden denetleyerek gözden geçirmektir. Bu kanun yolu ile yargı kararlarına güven duyulması ve hata yapılma ihtimalinin azaltılması amaçlanmaktadır. Bu özellikleri karşısında hem erteleyici hem de aktarıcı bir etkiye sahip olduğu söylenebilir.
25. HMK gereği istinaf başvurusu dilekçe ile yapılmakta olup dilekçede hangi unsurların bulunması gerektiği de Kanunun ''İstinaf dilekçesi" kenar başlıklı 342. maddesinde;
(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
26. İstinaf dilekçesinde başvuranın kimliği, imzası, başvurulan kararın belli olduğu kayıtların yer alması durumunda diğer eksikliklerde Kanunun 355. maddesi gereği gerekli inceleme yapılmalıdır. Örneğin, dilekçesinde ad, soyadı ve T.C. kimlik numarasını yazarak sadece “aleyhime verilen kararı istinaf ediyorum.” yazılı olsa da bu dilekçenin reddedilmeyip istinaf incelemesi kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmelidir. Zira istinaf başvuru yolunu kullanan taraf dilekçesinde herhangi bir sebebe dayanmamıştır.
27. İstinaf sebepleriyle; ilk derece mahkemesi kararının ve buna dayanak yargılamanın neden hatalı veya eksik olduğunun ileri sürüldüğü iddialar kastedilmektedir. Taraflar ilk derece mahkemesinin yargılamayı etkileyen tüm hatalı işlemlerini hüküm sonucuna etkili olması ve istinaf başvurusunda bulunan taraf aleyhine olması koşulları ile istinaf sebebi yapabilir.
28. İstinaf dilekçesinde genel olarak kanuna ve hukuka aykırılıktan söz edilmesi yeterli olmayıp maddi hukuk kurallarına aykırılık hallerinin somut olarak gösterilmesi gerekir. Ancak hangi hukuk kuralının yanlış uygulandığının ayrıntılı olarak gösterilmesine gerek bulunmamaktadır. Zira, hâkim hukuku re’sen uygulamak zorundadır.
29. Ayrıca, istinaf sebepleri dilekçede somutlaştırılmalıdır. Başvuru dilekçesinin tümü bir bütün olarak değerlendirildiğinde istinaf sebepleri anlaşılabiliyorsa bu durumda somutlaştırmanın yapıldığı kabul edilmelidir. Öte yandan bazı konularda daha önce verilen dilekçelere atıf yapılarak istinaf sebepleri gösterilebilirse de; bütünüyle ilk derece yargılamasında sunulan dilekçelere atıf yapılarak istinaf sebeplerini gösterilmesi mümkün değildir.
30. İstinaf sebeplerinin sadece şekli koşulu yerine getirmek amacıyla genel ifadeler kullanılarak ileri sürülmesi de yeterli değildir. İstinafa başvuran ilk derece yargılaması ve kararı ile ilgili somut hataları da belirtmelidir. Örneğin delil değerlendirmesinin hatalı olduğunu ileri süren taraf istinaf dilekçesinde bunun gerekçesini de ortaya koymalıdır.
31. İstinafa başvuran taraf, dilekçesinde istinaf sebeplerini ve talep sonucunu eksiksiz belirttiği taktirde de dilekçede belirtilen sebepler ve talep istinaf incelemesinin çerçevesini oluşturmakla istinaf mahkemesi kural olarak bu talep ve sebeplerle sınırlı inceleme yapabilmektedir. Ancak her durumda kamu düzenine aykırı hususlar istinaf mahkemesince re’sen dikkate alınmaktadır.
32. HMK'nın 352. maddesinde istinaf kanun yolunda ön inceleme düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre;
"(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi
(2) Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme sonunda karar heyetçe verilir.
(3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır."
33. HMK'nın “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353. maddesinde;
"(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli